Masonlar.org - Harici Forumu

Masonluk Bilgidir. Bilimdir. Ilimdir. => Sosyoloji - Toplum bilimi => Konuyu başlatan: karahan - Ekim 19, 2009, 09:57:07 ös

Başlık: Sufilerin Evreni Kavrayışları
Gönderen: karahan - Ekim 19, 2009, 09:57:07 ös
Sevgi ve sezgi sayesinde ermiş kişiler, bilimsel olmasa da gönül rahatlığı ve kafa huzuru içinde mikro evrenden makro evrene kadar çok şeyi kavrayabilmektedir.  Kaldı ki söyledikleri çok şeyin doğruluğu günümüzde modern teknoloji ve quantum kuramı sayesinde doğrulanmaktadır.  Örneğin Cüneyd-i Bağdadi “suyun rengi, kabın rengidir” diyor.  Muhiddin Arabi “Tanrıyı görmek isteyenler eşyaya baksınlar” diye öğütlüyor.  Hepsinden öte Hallac-ı Mansur: “Enel Hak” dediği zaman bu yaklaşımın sınırlarına gelip dayanmıştı.  Evrenin sırrına erişmişti.  Tanrıyı kendi içinde hissediyordu.  Tanrıyı kendi içinden dışarıda sanmak ve aramak abestir.  Yunus ne demiş “Bir ben vardır,benden içerü”. Tanrı evrenin bizzat kendisidir denilebilir mi?  Acaba sır bu mu?  Aslında herkes ne hissediyorsa o olacak, yani kara toprak olacağını hisseden kara toprak olacak, cennette olacağını hisseden cennette, cehennemde olacağını hisseden cehennemde, Tanrıya döneceğini hisseden Tanrıya dönecek, görüntüyle uğraşmayıp gerçek sırra erenler de, belki bunların aslında hep aynı şeyler olduğunu bilecekler.
         Bu nedenle bizlerin görüntüyle uğraşmayı bırakıp artık özü aramamız gerek. Bu konuda Yunus’un deyişi çok çarpıcı “Ete kemiğe büründüm Yunus diye  göründüm”. Özü ararken uzağa gitmeye de gerek yok. İçimize bakabilirsek ve kendimizi gözlemleyebilirsek onu görebileceğiz. Etrafımızdaki canlı cansız her şey onunla dolu yeter ki görmeyi bilelim. Zaten görmek aydınlanmayı bilfiil yaşamak demektir.
         Madem ki evreni oluşturan her şey Tanrının yansımasıdır, bunları bir arada tutan da sevgidir.  Sevdiğimiz ama her şeyi sevdiğimiz sürece gerçeğe yakınlaşacağız ve belki de bütünleşeceğiz. Doğaldır ki sevmek için de bilmek gerekir. Bakın bu konuda Paracelsus ne diyor: “Hiçbir şey bilmeyen hiçbir şeyi sevmez. Hiçbir şey yapamayan, hiçbir şeyden anlamaz. Hiçbir şeyden anlamayan değersizdir. Oysa anlayan hem sever, hem her şeye karşı uyanık olur, hem de görür. Bir şeyde ne kadar çok bilgi varsa, o kadar büyük sevgi vardır. Bütün meyvelerin böğürtlenlerle aynı anda olgunlaştığını sanan kişi, üzümleri hiç tanımıyor demektir”. Aslında fiziksel dünyanın gerçek sırrı, hiç sır olmadığıdır. Gerçekliği her zaman bilemememiz onun bizden çok uzak olması nedeniyle değil, bizim ona çok yakın olmamız nedeniyledir.  Belki sonunda çıkılabilirse, insanın kendisine, ailesine, insanlığa ve hatta tüm Evrene karşı olan görevlerini o kadar yerine getirmiş olacağı kuşkusuzdur.perdeye kadar çıkıp, ardındaki gerçeğe erişmek kimseye nasip olmayacak ama, ne kadar.

Alıntı evrenin sırları kitabı