Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Atatürk'ün Özdeyişleri -1  (Okunma sayısı 5810 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ağustos 10, 2010, 02:46:29 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Madem “Atatürk İlkeleri” konusu gündeme geldi; o halde, Türk Milletinin kurtarıcısı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, ulu önder, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çeşitli zaman ve yerlerde, her birinin üzerinde uzun uzun düşünülmesi ve ders alınması gereken büyük sözlerinden seçmeler yapmayı öngördüm. Bunları üç ayrı alt başlık altında topladım. İşte birinci alt başlık…


ATATÜRK'ün "Bilim, Eğitim ve Gerçek" Üzerine Görüşleri

İnsanlar için her şeyi yapmaya imkânı maddî bulunamaz. Nelerin mümkünülicra olabileceğini takdir, ancak vaziyeti umumiyenin bütün safahatını, bütün teferruatını daima nazarı dikkatte tutmağa vabestedir (bağlıdır).

Çok şey mesmu (işitilmiş) olur, fakat mevsuk (belgelenmiş) olamaz.

Meseleleri hadiselere göre değil, hakikati veçhile mütalâa etmek lâzımdır.

Dünyada her şey için, maddiyat için, maneviyat için, hayat için, muvaffakiyet için en hakikî mürşit ilimdir, fendir. İlim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalâlettir. Yalnız ilmin ve fennin yaşadığımız her dakika tekâmülünü idrak etmek ve terakkiyatını zamanında takip eylemek şarttır.

Hayat ve maişeye hâkim olan ahkâmın zaman ile tegayyur (değişme), tekemmül ve teceddüdü (yenileşmesi) zarurîdir.

Zaman ve hadisat her türlü hakayiki (hakikatleri) ispat ve izhar eder.

Büyük hadiseler, fikirlerde büyük inkılaplar yapar.

İnsanlar ve insanlardan mürekkep olan cemiyetler her şeyden evvel bütün fertleriyle salim bir zihniyete sahip olmalıdırlar. Zihniyeti zayıf, çürük, sakim (hasta), sahif (gevşek) olan bir heyeti içtimai-yenin bütün mesaisi hebadır.

Hakikat tecelli edince kizip (ayrılık) ortadan kalkar.

Maddî ve bilhassa manevî sükût, korku ile, acz ile başlar.

Her manzara, insanın kendi ruhunun ve hissiyatının tahrikatiyle mütecelli olur. Korkak insanlar böyle bir manzarayı korkaklıkla kar¬şılarlar, onun mahiyeti hakikîyesine nüfuz edemezler.

Hakikati konuşmaktan korkmayınız.

Milletimiz hakayiki (hakikatleri) hüsnü telakkiye ve icabatını tatbike çok müsait ve müstaittir (yeteneklidir).

Hallâli müşkülât (zorlukları halledici) olmak isteyenlerin mebdei hareketleri (hareketlerinin başlangıcı) hakikati ahvale mutabık olmak gerektir.

Vakıfı hakayık (hakikatleri bilen) olan, kalb ve vicdanında manevî ve mukaddes hazlardan başka zevk taşımayan insanlar için, ne kadar yüksek olursa olsun maddî makamatın hiç bir kıymeti yoktur.

Vakıfı tabiat ve hakikat olanlar, elinden geldiği kadar, mensup olduğu milleti tenvir ve irşat ederek, halâs hedefine yürütmekte dalâleti en büyük insanlık vazifesi bilmelidirler.

Hukukta idarei maslahat ve hurafelere merbutiyet, milletleri uyanmaktan meneden en ağır bir kâbustur.

Memleket ve milleti kurtarmağa çalışanların aynı zamanda mesleklerinde birer namuskâr mütehassıs ve birer âlim olmaları lâzımdır. Bunu temin eden mekteptir.

Mektebin vereceği ilim ve fen sayesindedir ki Türk milleti, Türk sanatı, iktisadiyen Türk şiir ve edebiyatı, bütün bedâyiîyle inkişaf eder.

Halka yaklaşmak ve halkla kaynaşmak daha çok ve daha ziyade münevverlere teveccüh eden bir vazifedir. Gençlerimiz, münevverlerimiz ne için yürüdüklerini ve ne yapacaklarını dimağlarında iyice tekarrür ettirmeli (kararlaştırmalı) ve onları halk tarafından iyice kabili hazım ve kabili kabul hale getirmeli ve ancak ondan sonra ortaya atmalıdır.

Felsefei hayatın garip bir tecellisidir ki her nafi (faydalı) ve yeni şeye karşı mutlaka bir kuvvet çıkar.

Tarihimizi okuyunuz. Görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar hep din kisvesi altındaki küfür ve melanetten gelmiştir.

Beşeriyette, din hakkındaki ihtisas ve vukuf, her türlü hurafelerden tecerrüt ederek hakikî ulûm ve fünün nurlariyle musaffa (arınmış) ve mükemmel oluncaya kadar, din oyunu aktörlerine her yerde tesadüf olunacaktır.

Bir dinin tabiî olması için akla, fenne, ilme ve mantığa tetabuk etmesi (uyması) lâzımdır.

Biz bir şeyi vicdanen iyi yaptığımıza, sözlerimizin iyi olduğuna kani isek; onu olduğu gibi açık, vazıh, tereddüt ve ihamdan (kuşkudan) ari olarak bast etmeliyiz (yaymalıyız.)

Millî terbiye ile inkişaf ve ilâ edilmek (yüceltilmek) istenilen genç dimağları bir taraftan da paslandırıcı, uyuşturucu, hayalî zevaitle (fazlalıklarla) doldurmaktan dikkatle içtinap etmek (kaçınmak) lâzımdır.

Milleti kurtaranlar yalnız ve ancak muallimlerdir. Muallimden, mürebbiyeden mahrum olan bir millet henüz millet namını almak istidadını kesbetmemiştir. Ona alelade bir kitle denir, millet denilemez.

Dünyanın her tarafında muallimler, cemiyeti beşeriyenin en fedakâr ve muhterem unsurlarıdır.

Bizim takip edeceğimiz maarif siyasetinin temeli evvelâ mevcut cehli ortadan kaldırmaktır.

Biz «cahil» dediğimiz vakit mutlaka mektepte okumamış olanları kasdetmiyoruz. Kasdettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören hakikî âlimler çıkar.

Vaziyeti muhakeme ederken ve tedbir düşünürken, acı olsa da, hakikati görmekten bir an fariğ olmamak (uzaklaşmamak) lâzımdır. Kendimizi ve birbirimizi aldatmak için lüzum ve mecburiyet yoktur.

Bir sahibi kalemin, her türlü kuyudu kanunîyeden evvel ilme, ihtiyacı ve kendi telâkkiyatı siyasiyesine olduğu kadar vatandaşların hukukuna ve memleketin her türlü telâkkiyatı hususîyesinin fevkinde bulunan yüksek menafiine de dikkat ve hürmet etmek mecburiyeti maneviyesi vardır. Ancak bu mecburiyettir ki, intizamı umumîyeyi temin edebilir.

Dünyada insanların varidi hatırı olan her makul şeyin husulüne imkânı maddî olsaydı, bütün dünyanın manzarai umumiyesi hakikaten başka türlü olurdu.

Hissiyatı ve vicdanî telâkkiyatı ilim ve fen ile tenmiye (değerlendirme) ve terbiye ederek heyeti içtimaiyemizin hakikî huzur ve saadetine çalışmak ulvî bir noktai nazardır.

Tevessül ettiğimiz büyük icraatta milletimizin yüksek kabiliyeti ve yüksek aklı selimi başlıca mürşidimiz ve menbai muvaffakiyetimiz olmuştur.

Yolunda yürüyen bir yolcunun yalnız ufku görmesi kâfi değildir. Muhakkak utkun ötesini de görmesi ve bilmesi lâzımdır.

İlim ve fen nerede ise orada olacağız ve her ferd-i milletin kafasına koyacağız.



« Son Düzenleme: Ocak 29, 2011, 11:22:41 ös Gönderen: dogudan »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Mart 25, 2016, 01:35:16 ös
Yanıtla #1
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 234
  • Cinsiyet: Bay



İlim ve fen nerede ise orada olacağız ve her ferd-i milletin kafasına koyacağız.


Bu çok büyük ve önemli bir söz. Geçen günlerde Sebahattin Zaim Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Bülent Arı isimli şahıs, katıldığı bir televizyon kanalında: “Okuma oranı arttıkça beni hafakanlar basıyor. Açıkçası korkuyorum. Her zaman cahil halkın ferasetine güveniyorum. Yani ülkeyi ayakta tutacak olanlar, okumamış, hatta ilkokul bile okumamış, üniversite okumamış cahil halktır. Onlar bu yanlışların hiçbirini yapmazlar, o beyannamenin ben neresinden tutayım. Daha önce Jön Türklerin yaptığı gibi ateşe sürüklüyorlar Türkiye’yi. Türkiye’nin okumuş kesimi, profesörlerden başlayarak geriye doğru en tehlikeli olanlar üniversite mezunları. Olayları en rahat okuyanlar ilkokul mezunları. Çünkü zihinleri berrak. Üniversite ve sonrası durum çok vahim, çünkü gidişatı okuyamıyorlar, zihinleri bulanık.” demişti.

Geçmişteki bir lider olan Atatürk, ilim ve fennin önemini her seferinde şiddetle vurgularken; günümüzdeki bazı profesörlerin (nasıl profesör oldukları da malum) eğitimi ve bilimi yerden yere vurmaları zaten içinde bulunduğumuz durumun izahıdır.
“Tehlikeli bir dönemde yaşıyoruz, insan kendine hükmetmeyi öğrenmeden doğaya hükmetmeyi öğrendi.” Albert Schweitzer


Mart 25, 2016, 06:55:15 ös
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3234
  • Cinsiyet: Bay

Alıntı
Geçmişteki bir lider olan Atatürk, ilim ve fennin önemini her seferinde şiddetle vurgularken; günümüzdeki bazı profesörlerin (nasıl profesör oldukları da malum) eğitimi ve bilimi yerden yere vurmaları zaten içinde bulunduğumuz durumun izahıdır.


O TİPLERE ŞARLATAN DENİR ...
Saygılar
audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus


Mart 25, 2016, 09:36:34 ös
Yanıtla #3
  • Yeni Katilimci
  • *
  • İleti: 45
  • Cinsiyet: Bay

Mustafa Kemal Atatürk, ulusuna takip edilecek tek yol olarak bilimi göstermiştir. Atatürkçülük, Kemalizm vs gibi oluşumlar sonradan ortaya çıkmıştır ve her biri istismar edilmeye açıktır. Hatta, her biri birer Truva Atı' dır. Mustafa Kemal Atatürk gibi bir lider, Türk milletinin, değerini -yazıklar olsun ki- yeterince idrak edemediği ve fakat tarihte karşılaştığı en büyük şanstır.
« Son Düzenleme: Mart 25, 2016, 09:38:43 ös Gönderen: student »


Mart 25, 2016, 10:07:08 ös
Yanıtla #4
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 234
  • Cinsiyet: Bay

Kemalizm örselenmiş bir kavramdır ama uydurma değildir. Onlarca yıl boyunca hem darbelerle hem de siyasi rant amacıyla içi boşaltılmıştır. https://tr.wikipedia.org/wiki/Atat%C3%BCrk%C3%A7%C3%BCl%C3%BCk
“Tehlikeli bir dönemde yaşıyoruz, insan kendine hükmetmeyi öğrenmeden doğaya hükmetmeyi öğrendi.” Albert Schweitzer


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
4 Yanıt
3901 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 27, 2007, 07:47:01 ös
Gönderen: nietzsche
6 Yanıt
6917 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 14, 2012, 03:09:55 ös
Gönderen: vitriol
1 Yanıt
2984 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 27, 2008, 02:04:14 ös
Gönderen: semsin
1 Yanıt
8172 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 06, 2008, 12:15:31 ös
Gönderen: Kaan
0 Yanıt
2715 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 10, 2009, 04:09:43 ös
Gönderen: karahan
2 Yanıt
7442 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 29, 2009, 05:44:20 ös
Gönderen: popperist
3 Yanıt
5779 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 15, 2011, 01:24:52 öö
Gönderen: smyrnali
0 Yanıt
2605 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 11, 2010, 03:37:04 ös
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
7285 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 30, 2011, 03:05:59 ös
Gönderen: ZAKABUNYA
27 Yanıt
14450 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 16, 2013, 12:53:23 öö
Gönderen: GOASISG