Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Bir Tapınak Yapıldı - 10  (Okunma sayısı 2695 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ekim 23, 2010, 11:14:59 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Düşünüyordum…

İnsan, yeterli bilgiyle donanmamışsa herhangi bir olayın nedenlerini, nasılını ve sonuçlarını anlamakta güçlük çeker. Nedenleri ve sonuçları açıkça görse bile bunların arasındaki bağlantıyı yani olayın nasıl olduğunu çözemeyebilir. Fakat o çözüm onun için yaşamsal bir önem taşırsa, ne yapıp ederek ona ulaşır. Bu da bilgi edinmesini gerektirecektir.

Bunu yaptığında çok akıllı olduğunu sanır. Kendisine karşı duyduğu güven duygusu artar; u iyi ama bir de böbürlenir. Bunları kendi başına gerçekleştirmiş olduğunu sanır. Oysa ona bu olanağı sağlamış olan, zaten önceden erişilmiş bilimsel nitelikli bilgidir.

Zor bir işi başarınca kendini çok akıllı sananlardan kimileri, bundan böyle başka işleri de becerebilecekleri yanılgısına düşer, olmadık akılsızlıklar ederler.

İşte Mimar Hiram Usta’nın öldürülmesi olayının sonrası da bunun gibi bir şey olmuştu. Onu öldürmüş olan o adlarını daha önce söylemiş olduğum üç bilinçsiz kalfa, cesedi kaçırıp gömdükten sonra yeri belli olmasın diye oraya bir akasya dalı dikmişlerdi. Gövdesinden koparılmış bir dalın hatta yaz kış hep yemyeşil olan bu tür akasyanın bile yapraklarının uzun süre dayanamayacağını, sararıp solarak döküleceğini düşünememişlerdi.

Bir tepenin üzerinde yaprakları dökülmüş olarak duran bir akasya dalı, elbette Hiram Usta’nın öldürülmüş olabileceğini varsayarak cesedini arayanların dikkatini çekecekti.

Hep öyle olmaz mı?... Kalıcı gerçek adalet ile gelip geçici sahte, kandırmaca, oyalamaca adalet arasında aslında çok fark olduğu zaman içinde ortaya çıkmaz mı?

Doğanın kendi kendini yenileyen ölümsüz sürekliliğini yansıtan bu ağaç nasıl olur da ölüm gerçeğini gizlemek amacıyla kullanılır?

Bu hiç akıllarına gelmemişti.

Adalet, herkesin kendisine ait şeylere yaraşır olması, başkalarını da aynılarına yaraşır görmesiyle başlar. Bur diğer deyişle insanın “eşitlik” olgusunu içine sindirmesiyle…

Gerçekten adalet sahibi olabilmek için, kişinin bunun gerekliliğini de öz varlığında duyabilmesi, iyilik ve güzelliklerin adalette toplandığına inanması, buna güvenmesi gerekir.

Adalet, insanlık sevgisinin kaçınılmaz gereği, bilgeliğin temelidir.

Bilgisizliğin tutsakları, çok bildiğini sanan bağnazlar ve kendilerini aşırı tutkulara kaptırmış hırslı insanlar, gerçek adaletin ne olduğunu anlayamadıkları gibi, nasıl uygulanması gerektiğini de bilemez. Bunları bilecek ve anlayacak olsa bile bunu böyle benimseyemez; içine sindiremez.

Hiram Usta’yı öldürenlerin bu anlayıştan yoksunlukları da sanırım işte bundan ileri geliyordu.

Hiram Usta’nın cesedini bulmak üzere araştırmaya çıkanlar, Gabaon Tepesi üzerinde o kurumuş akasya dalını gördüklerinde, oraya önlemli yaklaşmışlardı. Ne olur ne olmaz! Katiller henüz uzaklaşmamış olabilirdi. Sadece araştırmaya çıkmış oldukları için yanlarına gerektiğinde kendilerini koruyabilecek herhangi bir silâh da almamışlardı. Katiller buradan çok uzaklaşmamış olabilir, her an bir saldırıya uğrayabilirlerdi.

Böyle bir şey sahiden olabilir miydi?... Aslında olmaması gerekirdi ama Hiram Usta’nın niçin öldürülmüş olduğu henüz bilinmiyordu ki… Belki bu katillerin gözü dönmüştü.

Ortalıkta hiç kimse yoktu. Biri akasya dalını tuttuğunda elinde kalıvermişti.

Ben orada, onlarla birlikte değildim. Bu anlattıklarımı, sonradan öğrendiklerimden aktarıyorum.

Toprağı eşelediklerinde cesedi hemen görmüşlerdi. Birisi «Eyvah!... İşte o. Hiram Usta. Zavallı. Vurularak parçalanmış.» diye haykırmıştı. Ötekiler ise ۚ bu görüntünün karşısında âdeta donup kalmış, ne yapacaklarını şaşırmışlardı.

Aslında Hiram Usta vurularak parçalanmış değildi ama cesedi bulunana kadar hayli zaman geçmiş olduğu için çürüyüp parçalanmaya başlamıştı.

Bir ikisi cesede hiç dokunmadan başında kaldı; diğerleri koşar adım dönüp Harodim’in üst düzey ilgililerine anlattılar gördüklerini. Onlar da konu çok önemli olduğu için Kral Süleyman’a bilgi verdi.

Bu olay üzerine Kral Süleyman’ın çok üzüldüğü hatta gözyaşlarını tutamadığı söylenir.

Ne yapılması gerektiğine şimdi kuşkusuz Kral Süleyman karar vermeliydi. O da, cesedin hiç bozulmadan, dağılmadan, tek parça halinde Kudüs’e getirilmesini buyurmuştu.

Anlatıldığına göre, bunu söylemesi, buyurması kolaydı da yapılabilmesi hiç de kolay değildi. Söylendiğine göre, Hiram Usta’yı oradan beş ayrı noktadan birden destekleyerek özenle kaldırmış, sonra sıkıca sarıp sarmalamışlardı.

Hiram Usta’nın cesedini yapımı henüz tam olarak sona ermemiş tapınağa götürdüler. Bir kefene sarılmış halde gözümüzün önünden geçirilip götürülüşünü gördük. Ancak her nedense bundan önce tapınak alanının yakın çevresini tümüyle boşalttılar ve herhangi bir nedenle içeriye girilmesini, hatta yaklaşılmasını bile kesinlikle yasak ettiler.

Daha sonra her ne yaptılarsa olabildiğince gizli tutuldu. Hiram Usta’nın cesedi hiçbirimizin bilmediği bir yere kondu. Ben bir cenaze töreni yapılacağını düşünmüştüm ama o da yapılmadı. Daha doğrusu, o sırada değil, çok daha sonra yapıldı.

Çırak, kalfa ya da usta ayırımı yapılmaksızın, hepimiz günlerce işsiz güçsüz kaldık. Hiçbirimize hiçbir şey söylenmedi. Tapınak alanının da tümüyle dışında, olabildiğince uzağında tutulduk.

Böyle yapılmasının ne anlamı, ne gerekçesi vardı ki sanki?... Hiram Usta ölmüştü işte. Bana göre yapılması gereken iş cesedinin gömülmesi, onu sevenlerin de acılarını yüreklerine gömmesi, herkesin bir ana önce işinin başına dönmesiydi. Demiştim ya, tapınağın yapımında bir bakıma zamana karşı yarışıyordu. Olan olmuş, yeterince zaman yitirilmişti; artık çalışmalıydık.

Bir gerekçesi varmış meğer… Hem de sağlam, çok önemli bir gerekçe.

Zaten şimdiye kadar anlatmış olduklarım da öyle pek önemli değil. Ne olduysa asıl ondan sonra oldu.



« Son Düzenleme: Aralık 09, 2010, 02:40:41 ös Gönderen: dogudan »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
7 Yanıt
6923 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 09, 2013, 08:12:38 ös
Gönderen: NOSAM33
6 Yanıt
4739 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 08, 2016, 11:05:16 ös
Gönderen: ruzber
0 Yanıt
3215 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 29, 2010, 06:24:51 ös
Gönderen: ADAM
5 Yanıt
5144 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 09, 2013, 11:18:59 ös
Gönderen: Etimolog
0 Yanıt
2973 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 07, 2010, 02:11:05 ös
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
5005 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 09, 2016, 11:25:50 öö
Gönderen: kurt
0 Yanıt
2359 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 25, 2010, 04:19:21 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2600 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 27, 2010, 10:54:02 öö
Gönderen: ADAM
8 Yanıt
6609 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 10, 2016, 10:21:48 ös
Gönderen: kurt
0 Yanıt
2862 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 01, 2010, 10:31:32 öö
Gönderen: ADAM