Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: MARAŞ KATLİAMININ YIL DÖNÜMÜ  (Okunma sayısı 9054 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Aralık 19, 2008, 11:18:27 ös
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 180
  • Cinsiyet: Bay

Kahramanmaraş olayları, 19 Aralık-26 Aralık 1978'de Kahramanmaraş'ta meydana gelen, Cumhuriyet tarihinin en önemli katliamlarından biridir. 12 Eylül Darbesine gerekçe olarak kullanılan ya da hazırlanan olaylardan biri olarak kabul edilir. Olayların gerçekleştiği dönemde, Kahramanmaraş Vali Vekili görevinde Abdülkadir Aksu bulunmakta idi.  Bülent Ecevit'in arşiv belgelerine göre MİT ve Alparslan Türkeş'in birlikte düzenledikleri bir hadisedir.

Katliamda sol görüşlü kişiler ve Aleviler hedef alınmıştır. Günlerce süren saldırıları önlemekte yerel güvenlik güçleri yetersiz kalınca Kayseri ve Gaziantep'ten askeri birlikler gönderildi. Bu arada İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı istifa etti ve yerine Hasan Fehmi Güneş getirildi.

Olaylar nedeni ile Diyarbakır, İzmir, Suriye-İran-Irak gibi sınır boylarını çevreleyen iller de dahil olmak üzere birçok ilde sıkıyönetim ilanı gündeme gelmiş ve 26 Aralık 1978 saat 07.00 den itibaren İstanbul, Ankara, Kahramanmaraş, Adana, Elazığ, Bingöl, Erzurum, Erzincan, Antep, Kars, Malatya, Sivas ve Urfa olmak üzere, toplam 13 ilde Sıkıyönetim ilan edilmiştir. Daha sonra bu İllerin sayısı arttırılmıştır.

Sıkı yönetim mahkemelerinde açılan davalar 1991 yılına kadar sürmüş, çoğunlukla sağ ve aşırı sağ görüşlü olarak nitelenen toplam 804 kişi hakkında dava açılmış; sanıklardan 29 kişi idam, 7 kişi müebbet hapis, 321 kişi de 1-24 yıl arasında hapis cezaları ile cezalandırılmıştır. İdam ve müebbet hapis cezaları dışındakilere 1/6 oranında cezai indirim uygulanmış ve cezaları azaltılmıştır. Sıkı yönetim mahkemesinin kararı Yargıtay tarafindan bozulmuş, yeniden yapılan yargılama sonucunda idam cezaları uygulanmamıştır.

Ceza alanların cezaları da; 1991 yılında çıkarılan Terörle Mücadele Kanunu nedeniyle, ertelenerek serbest birakıldılar.  Bu kişilerden bazıları daha sonra milletvekili olarak TBMM çatısı altında yer aldılar.

Olaylardan sonra Maraş`ta yaşanan yoğun göç nedeni ile sol görüşlü ve Alevi yurttaşların büyük çoğunluğu Maraş'ı terk etmiştir.

Olayların gelişimi  Siyasal nedenlerle körüklenen Alevi-Sünni ayrılığının Kahramanmaraş'ta gerginliği tırmandırdığı bir dönemde, 19 Aralık'ta kentteki Çiçek Sineması'na, Güneş Ne Zaman Doğacak isimli filmin gösteriminde, patlayıcı madde atıldı. (Daha sonra bombayı Ökkeş Şendiler'ilerin attığı anlaşıldı.) Bombalama eyleminin karşı görüşlü kişiler tarafında yapıldığını ileri süren kalabalık sağcı bir grup CHP il merkezine, PTT ve TÖB-DER (Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği) binalarına saldırdı.21 Aralık öğle saatleri Hacı Çolak ve Mustafa Yüzbaşıoğlu adlı iki sol görüşlü öğretmen silahlı saldırı sonucu yaşamlarını yitirdi.

22 Aralık'ta öğretmenlerin cenazeleri kaldırılırken büyük olaylar oldu. Cenazelerin getirildiği camide bulunan bir grup, ölenlerin cenaze namazının kılınmasına karşı çıkarak engellerken bir yandan da cenaze törenine katılanların camileri ateşe verdiği söylentisi kentin Sünni mahallelerine hızla yayıldı. Bunun üzerine harekete geçen silahlı ve sopalı kalabalık gruplar Kahramanmaraş'ın Alevi mahallelerine saldırdılar. Bunun ertesinde ve toplamda üç gün süren saldırılar sonucunda; Resmi verilere göre 105 kişi öldü, 176 kişi yaralandı, 210 ev, 70 işyeri tahrip edildi. Resmi olmayan beyanlara göre ise ölü sayısı 500'e yakındır.  Bütün bu saldırılarda saldırganlar kolluk kuvvetlerinin (polis ve asker) herhangi bir müdahalesi ile karşılaşmadılar.

Olayın bir numaralı sanığı Ökkeş Kenger, soyadını Şendiller olarak değiştirmiş, daha sonra XIX.Dönem Kahramanmaraş milletvekili seçilmiştir.

 Aydınlık'ın iddiası  Aydınlık Gazetesinin 12 Ocak 1979 tarihli sayısından aktarılmaktadır:

Kahramanmaraş katliamı, EDEM (Yağ Fabrikası) toplantısında kararlaştırıldı. Katliamdan 15 gün öncesine rastlayan toplantıya, EDEM ortağı Faruk ARIKAN, Fabrikatör ve Hacı Çiftliğinin sahibi Muammer PAKDİL, kardeşi Cahit PAKDİL, Faruk ARIKAN'ın ağabeyi Hacı Osman ARIKAN, Pişkinler İplik Fabrikası sahibi Abdurrahman PİŞKİN, Çırçır ve Prese Fabrikatörü Sıddık AKDİŞLİ, Tanrıverdi Çırçır Fabrikası sahiplerinden Zekeriya TANRIVERDİ, Yağlıca kardeşler Kooperatif şirketi sahipleri Kasım ve Ali YAĞLICA, Fabrikatör Tarık SARIKATİPOĞLU, Çırçır Fabrikatörü Mehmet VAKKASOĞLU, AP İl Başkanı ve Kadıoğlu Çiftlikleri sahibi Faruk Kadıoğlu, Belediye Başkanı Ahmet Uncu, MİSK Bölge Temsilcisi (Başkanı) Cemil Tozkoparan katıldılar...

Toplantının açış konuşmasını yapan Hasan Balcı, Bugüne kadar bizleri koruyabilmeleri için ülküdaşlarımıza her ay 250 bin lira para veriyorum. Sizler ise bugüne kadar bir kuruş yardım yapmadınız. Hükümete haddini bildirmek ve Alevi komünistleri yok etmek istiyorsak mutlaka birleşip bütün gücümüzü ortaya koymalıyız. Elbirliği yapalım, Maraş'ı komünistlerden, POL-DER'cilerden, TÖB-DER'cilerden temizleyelim demiştir. Gazetenin bu haberi yalanlanmamıştır.

 Devlete ait gizli rapor Dönemin İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı, K.Maraş Katliamı’nın gün ışığına çıkartılması için özel bir ekip görevlendirdi. Özel ekip ayrıntılı raporunu İçişleri Bakanı’na sundu. Ancak raporun içeriği gizli tutuldu. Gündem Dergisi, bu raporun bir kısmını elde ederek bazı bölümlerini daha sonra yayımladı.

Raporun yayımlanan bölümü şöyledir:

1. 18 Aralık 1978 günü, ÜGD Maraş şubesi ikinci başkanı Mustafa Kanlıdere, Ökkeş Kenger ve üçüncü başkan Mustafa Tecirli’ye “Halkı kışkırtmak, tahrik etmek ve isyanını sağlamak için solcuların attığı süsü verilmek kaydıyla, tahrip gücü az bir dinamit atılmasını” emretmiştir.

2.15 gün öncesinden itibaren, gelecek program olarak “Zeynel ile Veysel” filmi gösterilecekken Adana Maraş ÜGD Şubesi’ne gelen iki şahsın getirdiği ‘Güneş Ne Zaman Doğacak” filmi 16 Aralık’ta aniden gösterime sokulmuştur..

3.Olaylardan önce, Ankara İli Bahçelievler, Karşıyaka ve Keçiören semtlerinde oturdukları bilinen Hüseyin Yıldız, Ünal Ağaoğlu, Haluk Kırcı, Mustafa Özmen, Mustafa Dülger, Remzi Çayır, Mustafa Demir, Bünyamin Adanalı, Ahmet Ercüment Gedikli, Mustafa Korkmaz ve İsmail Ufuk ile Mehmet Gürses isimli şahısların Kahramanmaraş iline gittikleri öğrenilmiştir.

4.22 Aralık 1978 günü Maraş’ta olaylar patlak verdiğinde iki ayrı telefon görüşmesi yapılır.Yapılan araştırmalarda ,Adana ilinden bir şahıs, Malatya Özel Doğu Kliniği Doktoru Muhittin Turgut’u telefonla arayarak ; ‘Kahramanmaraş’tan oraya yaralılar gelecek, dikkatli olun’ der. Muhittin Turgut ise; ‘Orasını bana bırakın. Malatya olaylarında bir açık verdim mi ki bunda vereyim. Malatya olaylarında ne şekilde çalıştığımı siz de bilirsiniz’ karşılığını verir.
:-X :-X :-X :-X :-X :'(


 
 
« Son Düzenleme: Aralık 19, 2008, 11:30:59 ös Gönderen: semsin »


Aralık 19, 2008, 11:36:26 ös
Yanıtla #1
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 180
  • Cinsiyet: Bay

Yaşayanların Ağzından Katliam

Meryem Polat:
 “Beş çocuğum, damadım ve kızımın nişanlısı vardı. Evimiz, mahallenin en ucundaydı. Ortalardaki bir eve gittik. Sabahtan başlayıp ikindiye kadar bütün evleri yaktılar. Bir çocuk kazanda yakıldı. Bizim evin de yandığını duydum, çocuklarla gittik, baktık yanıyordu. O sırada bağıra bağıra 100 kadar kişinin geldiğini gördük. Hemen yanan evin bodrumuna sığındık. Her şeyi tekrar talan ettiler. Biz bodrumda suyun içindeydik; üstümüz tahtaydı. Tahtalar yanıyor, üstümüze düşüyordu. Evim kül oldu. Bodrumda sekiz kişiydik, orada olduğumuzu anlamadılar, çıkıp gittiler. Askerler gelip bizi Ticaret Lisesi’ne götürdüler.

Kamil Berk:
 "23.12.1978 günü, geceden beri bir şeylerin olacağının kuşku ve korkusunu yaşıyorduk. Ama yine de, devlet var diye biraz güveniyorduk. Ne bilelim ki,... sabahın ilk saatleriydi, güneş doğmak üzereydi. Mahallenin sokaklarında sopalı, silahlı, baltalı büyük bir grup bağırarak yürüyorlardı. Mağaralı Deresi’ni geçerek Ahmet Tabak’ın motorunu yaktılar. Sonra Ahır ‘Dağı’na doğru gittiler. ‘Allahını, peygamberini seven, eli balta, silah, sopa tutan yürüsün, Alevileri öldürelim, komünistleri içimizden temizleyelim’ çağrısıyla ve bağırmalarıyla mahalle içinde saldırıya geçtiler. Bu sırada askerler geldi, saldırganları aşağı doğru indirdiler. Öğleden sonra yeniden geldiler. Benzin şişeleri vardı. Alevilerin evlerine saldırdılar, evlerin penceresinden benzin şişelerini içeri attılar; arkasından gazlı bezleri ateşleyerek içeri attılar. Evleri ateşe verdiler. ‘Maraş size mezar olur, vatan olmaz; Yaşasın Türkeş, Yaşasın MHP‘ diye bağırıyorlardı. Ellerindeki uzun menzilli silahlarla evlerimize ateş etmeye başladılar. Korkudan kaçıp kurtulmak isteyenlere arkadan ateş edip öldürüyorlardı. Bu sırada evden çıkmakta olan Cemal Bayır ve Ali Ün’e silahla ateş ettiler ve öldürdüler. Biz de Molla Tabak’ın evine sığındık. Bu eve de ateş ettiler. Merdiven başında içeri girmeye çalışan Fatma Baz ile Zeynep Aydoğdu’yu kurşunla öldürdüler. Fatma Baz’ın kucağındaki 6 aylık oğlu Yılmaz da kurşunla öldürüldü. Molla Tabak’ın evine çok insan sığınmıştı. Dışarıdan yağmur gibi kurşun geliyordu. Evin camları, kapıları delik deşik olmuştu. Bizler içerde birbirimize sarılarak hem ağlıyor, hem korunmaya çalışıyorduk. Askerler geldi, hepimizi kışlaya götürdüler. Evlerimiz, eşyalarımız hem yağmalandı, hem yakıldı”

Yeter İşbilir:
 ”Ali Rıza İşbilir kaynım olur. Dumlupınar Mahallesi Neyzen Sokakta oturmaktayız. Ali Rıza İşbilir’in polis memuru olan kardeşi Hacı Veli’yle yeni evliyiz. Kaynım Ali Rıza’nın evinde kalıyorduk. 23.12.1978 cumartesi günü öğleden sonra tahminen saat 15.00 sıralarında ellerinde balta, sopa, tahta, av tüfeği bulunan saldırganlar, oturduğumuz evin önüne geldiler. ‘İşte sarı öğretmen Ali Rıza İşbilir’in evi’diye bağırdılar. Dışarıdan evi kurşun yağmuruna tuttular. Bir kısmı dama çıkarak bacaları yıkmaya başladı. Sonra oturduğumuz evin kapısını, duvarlarını, kazma ve baltayla kırarak, sökerek içeriye girdiler. Ben, odada bulunan elbise dolabının içine girdim, saklandım. saldırganlardan bazıları ellerindeki tahta ile dolaba vurmaya başladılar. ‘Aman ben varım’ diye bağırarak ve ağlayarak dışarı çıktım. Tahta ile bana vurmak isterken, elimi önüne siper ettim. Elim ve kolum ağır yaralandı. Bir ara fırsat bulup dışarıya doğru kaçarken, merdivenlerde kaynım öğretmen Ali Rıza İşbilir’in karısı Ayşe’nin ve kızı Sebahat’ın orada yerde yattıklarını, üzerlerinde televizyon, biriket, taş, tahta parçalarının bulunduğunu, her taraflarının kan olduğunu görüp üzerlerine düştüm. Sonra kendime geldim ve kalktım, aşağıya doğru kaçmaya başladım. Arkadan tüfekle ateş ettiler, omuzumdan yaralandım. Sokakta birkaç evin kapısını dövdüm, hiçbiri içeri almadı. Arkamdan koşarak beni yakaladılar, evdeki ölülerin yanına götürdüler. ‘Türk müsün, gavur musun?’ diye sorguya çektiler. Yaralarımdan kan akıyordu. Ben de ‘Türküm, buraya yeni gelin geldim’ dedim. Birisi, ‘Bırakalım, bu Türkmüş’ dedi. bazıları da ‘Elimize geçmişken öldürelim’ diyordu. Üzerimdeki bilezik, küpe ve altınlarımı aldılar. Sonra beni aşağı indirerek caddeye doğru götürdüler. cadde üzerinde Ali Rıza İşbilir’in oğlu Mehmet’i sopa ve kalaslarla dövüyorlardı. Bir saldırgan, Mehmet İşbilir’e ‘Bu senin neyin oluyor?’ diye sordu. O da, ‘Benim amcamın karısıdır, yeni gelin geldi. Onu öldürmeyin’ dedi. Beni oradan alarak bir düğün evine götürdüler. Sonra babamın evinin yakınına götürüp bıraktılar. Kaynım öğretmen Ali Rıza, karısı Ayşe, kızı Sebahat, oğlu Mehmet ve eşim Hacı Veli İşbilir’i öldürdüler. Evlerini, eşyalarını da yaktılar.”

Maviş Toklu:
 “24.12.1978 Pazar günü, saat 10.00 sıralarında mahallemizin Muhtarı Mehmet Yemşen ile Fevzi Görkem’ın başında bulunduğu saldırgan bir grup, ‘Allah Allah, Koministlerin kökünü kazıyacağız, büyük-küçük demeyin, komünistlerin kafasını ezin’ diye bağırıyorlardı. Muhtarın elinde silah ve bayrak vardı. Diğerlerinin elinde silah, patlayıcı madde, gaz, benzin, sopa gibi saldırı malzemeleri vardı. Evime hücum ettiler, kapıyı kırarak içeri girdiler. Odada oturan kocamı (Kalender) alıp bahçeye çıkardılar. Ben de arkalarından koşarak çıktım. Muhtara, ‘Aman etmeyin eylemeyin, kocamı öldürmeyin, çoluk çocuğumu meydanda koymayın’ diye çok yalvardım. Muhtar bana dönerek, ‘Çocuklarını götür, Karaoğlan beslesin, kocanı Karaoğlan’ın yoluna kurban kesiyorum’ dedi. ‘Karaoğlan kim?’ diye sorduğumda, ‘ECEVİT’ diye cevap verdi. Kocamı, gözlerimin önünde işkence ederek öldürdüler. Öldürülürken kocama sarıldım, üstüm başım hep kan oldu. ‘Aman muhtar etme eyleme, sen ne ediyorsun?’ dediğimde ‘Pişirdik pişirdik, koministler gelsinler, hep yesinler’ dedi. Saldırganlar, bu defa yakınımızda oturan kardeşim Hüseyin Toklu’yu götürmek için evinin etrafını sardılar ve kardeşimi içerden çıkardılar. Yine muhtara yalvardım yakardım. ‘Kocamı öldürdün, bari kardeşimi öldürme’ diye yalvarıyordum. Muhtar ise, ‘Hüseyin’i de Karaoğlan yoluna kurban ediyorum. Biz Karaoğlan yoluna bu sene kurban keseceğiz, bayram günü gelmiş’ dedi ve kardeşim Hüseyin’i işkence ederek öldürdüler.

“Sonra, karşımızda oturan ve bir gözü görmeyen çok yaşlı Cennet Çimen’in evine gittiler. Bu kadını, ‘Gel nene, gel nene’ diyerek elinden tutup dışarıya çıkardılar. Cennet kadın, gözleri görmediği ve yaşlı olduğu için öldürülenlerden ve yakılanlardan habersizdi. Sanıklardan Cuma Yalçın ile Nuri Boğa tornavida ile Cennet kadının (80 yaşında) gözlerini oydular, sonra silah sıkarak öldürdüler. Yakınında bulunan helanın çukuruna baş üzeri atıp, üzerine at arabasını devirdiler. Daha sonra hem bizim evi, hem diğer evlerin tümünü yaktılar. Fevzi Görkem, ‘Yürü, hadi seni kurtarayım’ diyerek beni alıp götürdü. Bir süre yürüdük, aniden kalbim sıkıştı, yürüyemedim. beni bırakıp gitti. Biraz dinlendikten sonra evime döndüm. Evimin her tarafı alev, kül ve kan... Azıcık dinlendim, askerlere haber vermek ve sığınmak için çıktım. Yolda Mustafa Göktaş, bir elini İbrahim Usta’nın boynuna sarmış, diğer elinde de tabanca tutuyordu. İbrahim Usta’ya, ‘Senin kanını evime akıtmayayım’ diyordu. Götürdü, saldırgan topluluğun içine itti, topluluk İbrahim Usta’yı dövmeye başladı, sonra da onu öldürdüler. Ben de kör-topal sürünerek askerlere sığındım...”

Asker tanıklardan Yüzbaşı Timur Şen
 “Kahramanmaraş 3. Tabur 8.Bölük Komutanı olduğunu; 22.12.1978 günü cereyan eden cenaze töreni olayları sonrasında, General Boğuşlu’nun başkanlığında yapılan toplantıda, Yörükselim mahallesinde oturan Alevilere karşı harekete geçileceği yolunda istihbarat alındığı için bu mahalle ile diğer mahalleler arasında birliklerin yerleştirilmesine karar verildiğini; kendisinin de 3. Tabur 8. Bölük ile beraber 23.12.1978 günü 04.30-05.00 civarında Jandarma Komutanlığı (Şehit Çuhadar Ali Caddesi’nin doğuya uzanan kısmı-Işık Caddesi-Pınarbaşı Caddesi) tertibat alındığını; Uğrak Pastanesinin bulunduğu köşedeki yola (Uzunoluk Caddesi-Işık Caddesi), şehirden gelip Askeri Gazino’ya çıkan yola (Enstitü Caddesi), Vilayet Konağı’na çıkan yola (Pınarbaşı Caddesi) ve bunlardan özellikle Uzunoluk Caddesi’nin Işık Caddesi ile kesiştiği Uğrak Pastanesi’nin bulunduğu köşeye askerleri yerleştirdiğini; her birinin başına 3 takım komutanı görevlendirdiğini, kendisinin de elindeki telsizle Uğrak Pastanesi’nin önünde yer aldığını; saat 07.00 sıralarında gün yeni ışımaya başlarken Belediye hoparlöründen, ‘Dünkü olaylarda şehit edilen 2 din kardeşimizin bugün cenazesi kaldırılacaktır. Bütün din kardeşlerimiz buna katılsınlar, din kardeşlerimiz son görevinizi yapın’ şeklinde ve genel mahiyeti itibarıyla sağ görüşlü kişileri toplamayı amaçlayan anonsların yapıldığını; anonsların arkasından da anonsu yapan dernek veya partinin isminin söylendiğini; bu anonsların 08.00’e kadar devam ettiğini; durumu telsizle Tabur Komutanı’na bildirerek anonsların önlenmesini istediğini, Tabur Komutanı’nın Vali ile temasa geçtiğini söylediğini; bu anonslar üzerine köşe başını tuttuğu yollardan şehir merkezine doğru şahısların birer ikişer inmeye başladığını,

“Saat 09.00 civarında Uzunoluk Caddesi’nden yukarıya tertibat aldığı yere doğru ellerinde kalın sopalar ve taşlar olan, ‘Kahrolsun komünistler, Şehitlerimizin kanını yerde bırakmayacağız, hesap soracağız’ diye bağıran, yol üzerindeki işyerlerini tahrip ederek ilerleyen 15.000 kişi civarında bir topluluğun gelmekte olduğunu; Uğrak Pastanesi’nin köşesinde 15 askeri” bir Takım Komutanı ve kendisinin beklemekte olduklarını, grubun hareketlerini devamlı olarak Tabur Komutanı’na rapor ettiğini; yolun ortasına bir makineli tüfek yerleştirerek beklemeye başladığını; grupla arasında 100 metre kalınca gruba doğru giderek daha fazla ilerlememelerini, bağırmamalarını, aksi halde ateş açacağını söylediğini; grubun bu ihtar üzerine durduğunu; ellerindeki sopaları devamlı salladıklarını; hepsi ile muhatap olamayacağını, liderleri kimse onun gelip konuşmasını söyleyince, grubun önünde lider pozisyonundaki 3 kişinin gayet küstahça ve ellerindeki sopalarla kendisine doğru ilerleyerek, ‘Söyle, biziz’ dediklerini; bu 3 kişiyi bir gün önceki cenaze töreni olayları sırasında Ulucami önündeki sağ grubun en ön saflarında görmüş olduğunu ve tahrik edici davranışlarda bulunduklarını fark ettiğini; bu 3 kişiden birisinin olaylardan sonra yakalandığında teşhis ederek hakkında ifade verdiğini ve isminin Şaban Denizdolduran olduğunu, bu 3 kişiye bulunduğu yerden geçemeyeceklerini, bu hususta emir aldığını, geçmeye çalıştıkları takdirde makineli tüfekle ateş ettireceğini ve ne pahasına olursa olsun buradan geçirtemeyeceğini söylediğini; bu 3 kişinin kalabalık gruba dönerek geçemeyeceklerini söylemesi üzerine grubun içinde dalgalanmalar olduğunu, kimisinin geriye döndüğünü, kimisinin tekrar kendilerine doğru yürümeye başladıklarını, bu gruptan bir kısmının, ‘Bizim Orduyla işimiz yok, bırakın bizi yukarıya geçelim’ dediklerini; kendisiyle konuşan 3 kişinin ise topluluğa dönüp, ‘Yörükselim Mahallesinde arkadaşlarımız şehit ediliyor, gidelim’ diyerek grubu tahrik etmeye çalıştıklarını; ancak topluluğun kendisine karşı tecavüzkar hareketi olmadığı gibi, kendisini de geçmeye çalışmadıklarını; bu arada şehir içinde muhtelif yerlerden, özellikle Yörükselim Mahallesinden yoğun şekilde makineli tüfek sesleri geldiğini, saat 09.00-09.30 sıralarında yine Belediye hoparlörlerinden Valiliğin sokağa çıkma yasağının ilan edildiğini, bunun üzerine kendisinin hem bu üç kişiye hem de gruptakilere dağılmalarını, evlerine gitmelerini tekrar söylediğini; gruptan kopmalar olmasına rağmen 4 veya 5 bin kişi civarında bir topluluğun hava kararana kadar sokakta kalmaya devam ettiğini; topluluğun liderlerine çocukları niçin aralarına aldıklarını, ateş etmesi halde, doğacak panikten ezilip ölebileceklerini söylediğinde ‘Onlar davalarına inanan kişiler, bu yaşta davalarına hizmet ediyorlar’ diye cevap verdiklerini,

”Sokağa çıkma yasağı ilan edildikten sonra Yörükselim Mahallesin’in bulunduğu tarafa doğru koşarak gelen 4-5 kişiyi yakaladığını; bunlardan birinin üzerinde ucu kıvrık keskin orak şeklinde kesici bir alet (tahra), iki üç dinamit lokumu, bol miktarda tüfek fişeği, dinamit kapsülü ve pantolon kemerine sokulmuş şişe içinde benzin bulunduğunu; yakaladığı bu şahısları çok yakındaki Merkez Polis Karakolu’na gönderdiğini; grubun saat 21.00 sıralarında tamamen dağıldığını”ifade ediyor.





Aralık 20, 2008, 12:01:50 ös
Yanıtla #2
  • Skoç Riti Masonu
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 3734
  • Cinsiyet: Bay

30. Yılında Maraş Katliamı'nı Unutmadık... Unutturmayacağız!




Maraş katliamının üzerinden 30 yıl geçti. Bu katliamda sorumluluğu bulunanlar ya hiç yargılanmadan “kurtuldu” ya da göstermelik yargılanıp (!) beraat ettirildi; katliamın asıl planlayıcılarıysa hiç konuşulup gün yüzüne çıkarılamadı. Çünkü Maraş katliamı tasarlanırken senaryonun en önemli parçası, katliamcıların önce korunması, sonra zaman içerisinde, “suçsuz ilan edilip unutturulmasıydı ”.

Katliamcıların asıl amacı, 12 Mart askeri diktatörlüğünden sonra gelişmekte olan özelde emekçi hareketini, genelde solu-toplumsal muhalefetin yükselişini durdurmak ve 12 Eylül askeri darbesine zemin hazırlamak için, halklar ve inançlar bahçesi olan Maraş’ta Alevi, solcu, demokrat insanları kıyıma uğratıp, sağ kalanları ise baskı altına alarak, sindirme ve korku psikolojisi ile göçe zorlamaktı. Başarılı olan bu senaryonun, CIA’dan ve onun yönlendirdiği devlet içindeki derin güçlerinden icazet alınmadan yapılması mümkün değildi. Zaten katliamda başaktörün “DERİN DEVLET” olduğu yıllar sonra Eski Başbakanlardan Bülent Ecevit’in arşivinden çıkan “bilgi notu”nda ortaya çıktı.

Sivas’ta 33 canımızın yakıldığı katliam için “Biz Sivas’taki şeriatçı örgütlenmenin gücünü ve herhangi bir kalkışmada ne kadar sürede kontrol altına alınabileceğini görmek istedik. Ama ipin ucu kaçtı, saldırganlara hâkim olamadık” diyen “DERİN DEVLET” anlayışı, tarih boyunca gerici, şeriatçı, faşist güçlerle kol kola idi. Aynı karanlık güç odakları Madımak Katliamı’ndan önce Sivas’ta (4 Eylül 1978 olayları) ve Çorum’da idi. Zira bu anlayışın var olma nedeni, yaşamsal dayanaklarını ve hizmet ettiği amacı ayan beyan ortaya koymaktadır.

Baba İshak ve Yarenleri’nden, Yol Ulumuz Pir Sultan Abdal’a, Deniz Gezmiş’e, 12 yaşında semah dönmek için gittiği Sivas’ta yakılan Koray Kaya’dan, 12 Yaşında 13 kurşunla öldürülen Uğur Kaymaz’a kadar yaşanan tüm cinayet ve katliamların sorumlusu aynı organize güçlerdir. Bu organize güçleri örten perde, gelip geçen çeşitli hükümetler ve şu anda iktidarda bulunan AKP hükümeti tarafından da özenle korundu, ilgili arşivler açılmadı.

Katliamları yapanlar değil, gündeme getirenler suçlu görülmekte; “yarayı kaşımayın, tarihi tarihçilere bırakın” gibi kurnazlıklarla katliam ve katliamcılar unutturulmaya çalışılmaktadır.

Maraş’ta insanlık dışı kıyımın vicdanlarımızda yarattığı utancı hep birlikte temizlemenin, katliamlarla yüzleşmenin ve gerçek faillerin bulunmasının gerekliliğine inanıyoruz. Maraşların unutturulmasının sonucu olarak, farklı kimlik ve inançtaki her insanın can ve mal güvenliğine yönelik tehditlerin bugün dahi artarak devam ettiğini görüyoruz.

Türkiye, geçmişindeki bu utancı temizlemek, geleceğini de aydınlatmak zorundadır. Bizce bunun çözümü katliamın, gizli servislerdeki arşiv belgelerinin açıklanması, karanlıkta kalmış gerçek faillerinin bulunması ve Alevilerden özür dilenmesidir. Yeni Katliamlar yaşanmaması için Maraş’ın unutturulmasına yönelik girişim ve çabalara set çekmek, toplumun ve devletin yüzleşmesini sağlamak önem taşımaktadır.

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, çok sesliliği, farklılıkları ahenk içerisinde bir arada yaşatma kültürünü savunurken, bunu tahrip eden karanlıkta kalmış bütün katliamların aydınlığa kavuşturulması içinde kararlı bir şekilde mücadele vermeyi amaç edinmiştir; bunun için laikliği, emeğin özgürleştirilmesini, bireysel hakların geliştirilmesini, devletin demokratikleştirilmesini savunan güçlerle omuz omuza olmayı önemser. Bu mitinge vereceğiniz desteğin, farklı kültürlerin ve inançların bir arada yaşayabileceği bir Türkiye özleminin gerçekleşmesine katkı sunacağını ve Maraş katliamını unutturmak isteyen çevrelere etkili bir cevap olacağını düşünüyoruz. Bu yüzden 21 Aralık’ta Adana’da yapacağımız mitingde yoldaşlık ve musahiplik bekliyoruz.

MİTİNG: 21 ARALIK 2008 PAZAR ADANA
Toplanma Yeri : Saat 12,00 Mimar Sinan Anfi Tiyatro Önü
Miting : Saat 13,00 Uğur Mumcu Meydanı
KONUK SANATÇI: EMEKÇİ-FERHAT TUNÇ
PİRSULTAN ABDAL KÜLTÜR DERNEĞİ
ALEVİ BEKTAŞİ FEDERASYONU’NUN DESTEĞİ İLE


« Son Düzenleme: Aralık 20, 2008, 12:03:57 ös Gönderen: skullG »


Aralık 24, 2008, 11:21:07 ös
Yanıtla #3
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 180
  • Cinsiyet: Bay

İstanbul’da Sahneleniyor. 

Maraş Katliamını anlatan “YANGIN YERİ MARAŞ” adlı oyun İstanbul’da 25 ve 26 Aralık saat 20:30 Muammer karaca Tiyatrosunda, 19 ve 20 Ocak saat 20:30’da Kadıköy Halk Eğitim Merkezinde sergilenecektir.

Maraş Katliamının 30. yıldönümünde yeniden hatırlamak, karanlıkta kalan soruları aydınlatmak için sizleri; Canlar Tiyatrosunun ‘Yangın Yeri Maraş’ adlı oyununa davet ediyoruz. 



Sivas Katliamının belgesel oyunu ‘SİMURG’ ile 2006 yılında perdelerini açan Canlar Tiyatrosu, 2008-2009 sezonunda yakın tarihimizin acı yüklü ve halen karanlıkta kalmış başka bir gerçeğini; Maraş kıyımını tiyatro sahnesine taşıyor.

1974 yılında ‘Kıbrıs Barış Harekatını’ iki saat içinde yapabilmekle övünen Sayın Ecevit ve Hükümetine bağlı kolluk güçleri; 19 Aralık 1978’de başlayan kıyıma seyirci kalmış, üç gün boyunca Maraş’a girmemişlerdir. Bu sorumsuz yaklaşım sonucu; 111 kişi öldürülmüş, 13 ilde sıkıyönetim ilan edilmiş, 12 Eylül Darbesine giden yol açılmıştır.

‘Dirilerinin önünde yürüyemeyenler , Ölülerinin ardından yürür.’ 

Yazan : Serdar Doğan

Yöneten : Cengiz Sezgin

Müzik : Hasan Yükselir

Dekor : Rıfat Batur

Oynayanlar : Cengiz Sezgin - Halil Esen - Hasan Ballıktaş - Habip Hacımustafaoğlu - Melih Yetkin - İlkay Kayku - Caner Yamaç - Figen Adıgüzel - Süha Koçoğlu

Tarih   : 25 Aralık 2008 Perşembe

             26 Aralık 2008 Cuma

Saat   : 20:30

Yer     : Muammer Karaca Tiyatrosu 


*****


Tarih : 19 Ocak 2009 Pazartesi

            20 Ocak 2009 Salı

Saat  : 20:30
Yer    : Kadıköy Halk Eğitim Merkezi


Aralık 25, 2008, 01:57:40 öö
Yanıtla #4
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1648
  • Cinsiyet: Bay

Böyle bir miting düzenleyen derneğin hangi düşünce yapısında olduğu açıkca kendini belli etmektedir.Bu dernek,bu derneğe üye olan ve bu gibi düşüncelerde olan kişilerin ne Maraş katliamına ne de katliamda bir hiç uğruna katledilen insanlara saygısı vardır.
1-Çünkü ferhat tunç olarak isimlendirilen canlının neye ve kimlere hizmet ettiği herkez tarafından bilinmektedir.kendileri ırkçı,bölücü düşüncelere sahip ahmet kaya'ya bayılır,onu över sever.Kendileri de bu düşüncelere hizmet etmektedir.

İzlerseniz daha iyi anlayacaksınız;
w ekleyiniz.


2-Franfurt'da aponun ve pkklıların resimleri altında, dikkatinizi çekerim sahnede resimleri vardır aponun ve yandaşlarının,böyle bir sahnede konser vermiştir.
Buyrunuz; w ekleyiniz

Yine aynı konserde bir de geniş açıdan bakınız gelen canlıların elindeki apo resimli bayraklarına.
Buyrunuz;w ekleyiniz

Umut ediyorum;Aynı ferhat tunç değildir,yani böyle bir mitingde böyle bir ırkçı düşünceleri olan kişiye sahne vermek bu mitingin başka şeylere hizmet ettiğini gösterir.

3-ahmet kaya'nın da çok güzel bir videosu vardır,ora da apoyu çok özlediğini söyler onu da izleyiniz;w ekleyiniz

saygılar


KONUK SANATÇI: EMEKÇİ-FERHAT TUNÇ
PİRSULTAN ABDAL KÜLTÜR DERNEĞİ
ALEVİ BEKTAŞİ FEDERASYONU’NUN DESTEĞİ İLE
« Son Düzenleme: Aralık 25, 2008, 02:02:43 öö Gönderen: M.Akyol »


Aralık 25, 2008, 05:16:19 öö
Yanıtla #5
  • Ziyaretçi

içinizi rahat tutun sayin akyol alevi toplumu laikligi,turkiye nin birlik ve butunlugunu,ilerici dusunceyi,aydinligi dolayisi ile felsefesinin geregi once kendinin sonra yasadigi topraklarin birlik ve butunlugunu korumayi kendine verilmis bir gorev sayar.Bende bir alevi evladiyim oradan biliyorum.
istismar amaci tasiyan hareketlere toplumumuz tarafindan gereken cevap her zaman verilir.Bundan supheniz bile olmasin. umarim birgun bu ulkede insanlar sozde dini korumak amaci ile insan oldurmeye bir son verirlerde istismar edilecek bir durum kalmaz.


Aralık 25, 2008, 07:40:29 öö
Yanıtla #6
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 180
  • Cinsiyet: Bay

Sayın M.Akol

Ben o miting'te idim vede konuyuda ben açtım size açık vede net olarak söyleye bilirim bana ne Ferhattan Ahmetten
oraya gelen kitlesel halk gurubunun (miting'e katılımım 20.000 kişi kadardır) türkümü dinlemeye gittigini düşündünüz de
orada bulunanları Maraş Kaliamında katledilen insanlara saygısızlıkla suçluyorsunuz.

Konu Maraşta Katledilen resmi kayıtların (devlet organlarının kabul ettiği) 100 kişi gibi baside indirmek istediği
aslı 1000 kişinin üzerinde olan insanların ( komple bir ailenin , babaların ,annelerin , çocukların, gebe kadınların)
katlidir.   

Sizin her konuya yazacak bir iki cümleniz olduğunu düşünmekteyim yok eğer katliam için yazacağım bir şey yok
diyorsanız saygı duyarım.

Bu forumda müzik bölümü vede sanat bölümü olması lazım siz , Ferhat , Ahmet vede yazınız veya yazılarınız
o bölümlerden uygun olan birinde devam ederseniz sevinirim.


Aralık 25, 2008, 08:46:48 öö
Yanıtla #7

'' Türkiye'nin Acı ve Gerçek Tablosu '' ; Saygı'yla Anıyorum.

Bu arada Sayın Semsin; Görüşlerinize katılmamak elde değil, son derece Haklısınız.

Saygılarımla,
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Aralık 25, 2008, 12:01:04 ös
Yanıtla #8
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

içinizi rahat tutun sayin akyol alevi toplumu laikligi,turkiye nin birlik ve butunlugunu,ilerici dusunceyi,aydinligi dolayisi ile felsefesinin geregi once kendinin sonra yasadigi topraklarin birlik ve butunlugunu korumayi kendine verilmis bir gorev sayar.
O yüzdende devamlı yok edilmeye çalışılmışlardır.
Aleviliğin özünü yedi yabancı insanlar anladı malesef bazı kesimler ya anlamadı yada anlamak istemiyor.
Tek söz : Ellerin kabesi var benim kabem insandır...


Aralık 25, 2008, 06:09:20 ös
Yanıtla #9
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1648
  • Cinsiyet: Bay

Bay semih_tatar hiç şüphem yok ki bu mitingi düzenleyen derneğin üyeleri dışında ki alevi vatandaşlarımız yani Türkler gereken cevabı gitmeyerek ve o derneğe üye olmayarak veriyorlardır ya da o mitinge gitmeyerek.Gereken cevap herzaman veriliyor diyorsunuz acaba o derneğe üye olanlar ve o mitinge katılanlar pkk yanlısı bu şarkıcıya nasıl bir cevap vermiştir?Çok merak ediyorum cevabınızı?
Ülkemizde yüzlerce sanatçı,şarkıcı varken özellikle o kişinin seçimi benim kafamda o dernek ve o mitinge gidenler hakkında soru işereti bırakmıştır.
Yineliyorum çünkü Maraş katliamında bir hiç uğruna katledilen kişileri anarken, nedense pkk yanlısı(Maraş katliamından daha fazla kişi katledilmişdir pkk tarafından) bir kişiyi o dernek mitingde konser verdirmiş?
Düşünebiliyormusunuz mesela başka bir katliamı anan başka bir dernek konsere Maraş katliamını destekleyen bir kişiyi çıkaracak,siz nasıl görürdünüz bunu?Çok merak ediyorum cevabınızı?
Ben Alevilerden bahsetmiyorum siz yanlış anlamışsınz ben o mitingi düzenleyen ve o mitinge gidenlerden bahsediyorum genelleme yapmayınız.

istismar amaci tasiyan hareketlere toplumumuz tarafindan gereken cevap her zaman verilir.Bundan supheniz bile olmasin. umarim birgun bu ulkede insanlar sozde dini korumak amaci ile insan oldurmeye bir son verirlerde istismar edilecek bir durum kalmaz.

Bay semsin öncelikle ben konuyu dağıtmamış bulunmaktayım,çünkü konuyu yani Maraş Katliamını,Maraş Katliamını anmayı,nasıl anıldığını konuşmaktayız,dilerseniz konuyu dağıtmayın ve özel mesaj atın bana kişisel tavsiyeleriniz.
Sizin her konuya yazacak bir iki cümleniz olduğunu düşünmekteyim yok eğer katliam için yazacağım bir şey yok
diyorsanız saygı duyarım.
Bu forumda müzik bölümü vede sanat bölümü olması lazım siz , Ferhat , Ahmet vede yazınız veya yazılarınız
o bölümlerden uygun olan birinde devam ederseniz sevinirim.

saygılarımla