Masonlar.org - Harici Forumu

Inanc => 3 Buyuk Din => Islam => Konuyu başlatan: Texan - Ekim 09, 2010, 09:30:27 ös

Başlık: İslam ve Bugün
Gönderen: Texan - Ekim 09, 2010, 09:30:27 ös
İslam tıpkı Yahudilik gibi hayatın hemen hemen her alanına/detayına dair hükümler, tavsiyeler veren bir din. Peki böyle bir dinin günümüze uyarlamasında yaşanan sıkıntılar, ayrılıklar aşılamaz mı? Mesela; ramazan ayının sıcak aylara gelmesinden dolayı sabitlenmesinden başlanabilir. Bunun yanında, tıpkı İsrail'de olduğu gibi devletimiz dini kaidelerden faydalanırken, halkına da yaşantı anlamında her türlü özgürlüğü tanıyabilir. Yaratan Şeytan'a hareket özgürlüğü tanıyorsa, biz insanların yasaklar üretmesinin bir alemi yoktur. Tabii devlet-islam ilişkisi  çok sonraki bir aşama. 'İslam ve Bugün' üzerine düşünceleriniz, görüşleriniz nelerdir, öğrenmek istedim. Saygılar.
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: Turgon - Ekim 10, 2010, 12:25:37 öö
İlk olarak kuranı nasıl ele aldığımız önemlidir. Bir müslüman olarak mı konuşmamız lazım? Müslümansak sünni olarak mı? Yoksa dışarıdan mı bakmalıyız? Batıni, Şii gibi karşıt gruplardan mı bakmalıyız?

Bir kere Kuran dogmalara sahip bir kitaptır. Dogmalar ise asla ve asla değişmeyecek birşeydir. Sünni İslam tarzından bakacaksak Kuranda ki "... Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere âyetleri apaçık gösterdik." 2/ 118 gibi ayetlere bakmamız gereklidir. Bu ayet ve bir çok ayet bize şunu gösteriyor, kurana inanacaksak her harfine inanmamız lazım. Ve en küçük değişiklik yasaktır. Zaten dogma bilginin değişmeyeceğini söylemiştik. Değişeceğini söylemek hatta kafirliğe kadar gidebilir bunun tarihtede bir çok örneği vardır.

Yani Yaratan Şeytana istediği kadar hareket özürlüğü sağlayabilir, bize gönderdiği kurallar onun nezdinde asla değişmeyecektir ve evrenseldir.

Tabi birde başka bakış açıları vardır ki benim doğru bulduğum; İsmailli, Alevi, Batıni vs bakış açıları. Bu bakış açıları evet Kuranda sırlar olduğunu veya gizli anlatımlar olduğunu söyler ancak bu Kuranın orjinal haline ve söylediklerine uymaz bu yüzden tarih boyunca Batıni, Şii, Alevi gibi grupların katliamlarını, kafir yakıştırmalarını görüyoruz.

Tüm dogmatik bilgiler gibi Kuranında bana göre süresi dolmuştur. Kurana reform artık çok geç kalınmış bir olaydır ki Ramazan ayının sabitlenmesi sadece coğrafi birşey. Kuran yazıldığında maalesef gün süreleri falan göz önüne alınmamış yada gerçek anlamda sadece Kuranın Arabistan ve çevresinde yayılacağı düşünülmüş. Sırf bu hatalar veya eksiklikler bile Kuranı Arabistan coğrafyasından çıkaramazken 21.yüzyılda yapılacak bir reformun kurtaracağını hiç ama hiç düşünmemekteyim. Yinede böyle birşey olsa güzel olurdu, Kuranın dogmalığını, gericiliğini kırabilsek belki daha hızlı bir gelişim sağlanabilirdi ama yapılamayacağını savunuyorum.
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: ceycet - Ekim 10, 2010, 10:46:37 öö

Öncelikle,Şeytan'ı bu tartışmadan izole etmek gerekir.Herbirimizin bünyesinde varolan şeytani unsurları görmezden gelerek kutsi ifade ettiğimiz insanın yanında Şeytan'ı sorgulamak,onun görevli olduğunu gözardı etmek abesle iştigal olur,sanıyorum.

Kuran'ı değişmez dogmalarının varlığıyla değerlendirmek,onu,ifşa edildiği dönemin şartlarıyla kabul etmek anlamına gelir ki,budurumda onun hareketsizliğini benimsemiş oluruz,budurumda da onun kutsallığından bahsedemeyiz.Sadece vahye mahzar olmuş bir inisiyenin düşünceleri gibi okunur ki,dinden ziyade bir düşünürün söylemleri olarak kabul edileblir.

Kuran'ı kendimize hitaben yazılmış bir metin olarak benimsemeden,onu anlamak,zamanın şartlarına göre hareket edebilirliğini kabul etmek mümkün olmayacaktır.Dolayısıyla Kuran'ın zamana ve mekana göre sergilediği hitabet,okuyanın ruh haliyla doğrudan bağlantılıdır,diyebilmekten öte yapılabilcek birşey yoktur.


Saygılarımla
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: Turgon - Ekim 10, 2010, 11:21:47 öö
Sayın Ceycet
İslam alimleri, Kuran, Muhammed hepsinin söylediği tek birşey var; "Kuran tüm zamanların kitabıdır ve asla değişmez, Allahın kelamıdır." Bu cümle bile maalesef Kuranın değişmez dogmalar olduğunu gösterir ki aksini düşünmek Kuranı red etmektir buda kafirliktir. Kuran 700 lü yılların hukuk sistemidir, edebiyatıdır, sosyal hayatıdır. Ama sadece Mekke ve çevresindeki insanlar için bu böyledir ve şuan görüyoruz Mekke ve çevresini pek değişmediler 1400 yılda niye? Çünkü gerçek müslümandılar.

Ayrıca merek ettiğim birşeyde bana ,çok klasik olacak ama olsun, öldürün ayetlerinin şimdi ki zaman yorumunu verebilir misiniz? Hadi diyelim kitabı değiştirdik farklı anlamaya çalıştık şimdi biz ne öldürelim? Veya karımızı dövmeyip ne yapalım? Çünkü karınızda dövün diyor Kuran.
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: Texan - Ekim 10, 2010, 12:52:30 ös
İlk olarak kuranı nasıl ele aldığımız önemlidir. Bir müslüman olarak mı konuşmamız lazım? Müslümansak sünni olarak mı? Yoksa dışarıdan mı bakmalıyız? Batıni, Şii gibi karşıt gruplardan mı bakmalıyız?

....


Müslüman olsak dahi olabildiğince dışarıdan bakıp/objektif olup ona göre davranmamız gerektiğini düşünüyorum. İslam ile yahudilik birbirne çok benzerdir yahudiler nasıl modern dünyada kendilerini rahat ifade edebiliyorlarsa (aralarında dindar laik ayrımı olup beraber yaşayabiliyorlarsa) müslümanların da benzer olmasını diliyorum. Bu açıdan İsrail ve yahudiler önemli bir örnek teşkil etmektedir bize. İslam ülkelerinden de Malezya bu konuda hayli gelişmiştir. Umarım bu geniş algı tüm İslam coğrafyasına yansır. Saygılar.
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: Texan - Ekim 10, 2010, 01:03:13 ös

Öncelikle,Şeytan'ı bu tartışmadan izole etmek gerekir.Herbirimizin bünyesinde varolan şeytani unsurları görmezden gelerek kutsi ifade ettiğimiz insanın yanında Şeytan'ı sorgulamak,onun görevli olduğunu gözardı etmek abesle iştigal olur,sanıyorum.

Kuran'ı değişmez dogmalarının varlığıyla değerlendirmek,onu,ifşa edildiği dönemin şartlarıyla kabul etmek anlamına gelir ki,budurumda onun hareketsizliğini benimsemiş oluruz,budurumda da onun kutsallığından bahsedemeyiz.Sadece vahye mahzar olmuş bir inisiyenin düşünceleri gibi okunur ki,dinden ziyade bir düşünürün söylemleri olarak kabul edileblir.

Kuran'ı kendimize hitaben yazılmış bir metin olarak benimsemeden,onu anlamak,zamanın şartlarına göre hareket edebilirliğini kabul etmek mümkün olmayacaktır.Dolayısıyla Kuran'ın zamana ve mekana göre sergilediği hitabet,okuyanın ruh haliyla doğrudan bağlantılıdır,diyebilmekten öte yapılabilcek birşey yoktur.


Saygılarımla



Ben zıtlıklar aleminde yaşadığımız için şeytan örneğini verdim yani Şeytan var ve iyi var, biri olmadan diğeri olamaz bu şekilde bakarsak kötüyü baskılamak için yasaklar üretip (zina,alkol..vs) toplumu bunalra zorunlu kılmak saçmadır ve insanın hayatına,tercihlerine müdahaledir.

Ayrıca sadece Kuran açısından konuya bakmak da hatalıdır. Kütub-u Sitte'den bir alıntı:

"KATLİN MÜBAH OLDUĞU YERLER"

1. (4931)- İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah  (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Allah'tan başka ilah olmadığına ve benim de Allah'ın Resulü bulunduğuma şehadet eden kimsenin kanı, üç hal dışında helal değildir:

* Zina yapan dul.

* Cana can kısas.

* Dinden çıkıp cemaatten ayrılan." [Buharî, Diyat 6; Müslim,  Kasâme 25, (1676); Ebu Davud;, Hudud 1, (4352); Tirmizî, Diyat 10, (1402); Nesâî, Tahrim 5, (7, 90, 91), Kasâme 5, (8, 13).]

AÇIKLAMA:

Hadis, kelime-i şehadetle Müslüman olduğunu beyan eden bir kimsenin kanının haram olduğunu belirtmekte, buna istisna teşkil eden üç durumu açıklamaktadır. Bu üç durumdan biri kesinleşince mü'min de olsa kanı helal olmaktadır.

1- Dul, yani evlendikten sonra boşanmış olan kimsenin zina yapması. Nesâî'nin rivayetinde bu husus   رَجُلٌ زَنىَ بَعْدَ اِحْصَانِهِ فَعَلَيْهِ رَجْمٌ   "Muhsan olan kimsenin zina etmesi, buna  recm cezası gerekir" şeklinde daha açık olarak ifade edilir. Muhsan, evliliği tadan kimsedir. Şu halde  böyle  birisinin zina yapması, recmedilerek öldürülmesini gerektirir. Henüz bekar olup, evlenmemiş kimsenin (kadın veya erkek) zinası recmi gerektirmez.

2- Cana can kısastan maksad, bir kimseyi bile bile haksız yere öldüren kimsenin de kısas edilerek öldürülmesidir. Kasden olmayan veya müdafa-i nefis gibi  meşru bir mazeretle cana kıyan kimseye kısas gerekmez.

3- Dinden çıkan, irtidat eden  demektir. Müslüman olduğu halde Hıristiyan veya Yahudi olan veya bütün dinleri reddedip ilhada düşen kimsenin İslam'a göre hayat hakkı yoktur. Onun hapsedilip, İslam'a dönmesi teklif edilir. İkna yolları araştırılır. Israr ederse öldürülür.

Hadiste geçen cemaatten maksad, Müslümanlar cemaatidir. Cemaatı terketmek, irtidat etmek demektir. Bu, irtidattan ayrı ikinci bir vasıf değildir. Bir başka ifade ile, irtidat eden bir kimse, Müslüman cemiyetini terketip bir başka cemaate iltihak etse de etmese de hüküm değişmez. İslam'dan çıkmakla cemaati de terketmiş olur. İsterse Müslümanlarla beraber yaşamaya, ailesinden hiç ayrılmamaya azmetmiş olsun. Aksi taktirde Resulullah   dördüncü bir şık daha söylerdi.

İbnu Dakîku'l-Îd der ki: "Dinden çıkma, erkek Müslümanın kanını mübah kılan bir cürümdür, bu hususta ulema icma etmiştir. Kadın hakkında ihtilaf edilmiştir. Ancak cumhur, sadedinde olduğumuz hadise dayanarak kadınla erkek arasında ayırım yapmamayı esas almıştır. Çünkü derler, zinada aralarında eşitlik mevcuttur, irtidatta da eşitlik olmalıdır."

İbnu Dakîku'l-Îd hadisle ilgili olarak şunu da söyler: "Hadiste geçen "cemaatten ayrılan" tabirinden şu hüküm de çıkmaktadır: "Bundan murad icma ehline muhalefettir." Böylece, "İcmaya muhalefet eden kâfir olur" diyenlerin görüşü, hadisten destek bulur.

Bu görüş, bazı alimlere nisbet edilmiştir ve bu zayıf da değildir. Çünkü icmaya göre meseleler bazan şeriat sahibinden tevatürle habere dayanır -ki namazın farziyyeti böyledir- bazan da tevatüre dayanmaz. Önceki kısmı inkar eden, icmaya muhalefeti için olmasa da tevatüre muhalefeti için tekfir edilir. Ancak ikinci kısım icmaya muhalif olan tekfir edilmez."

İcmayı inkar edenin tekfiri hususunda şu görüş de ileri sürülmüştür: "Dinin bir vacibi olduğu  zarureten bilinen şeyin inkarı diye kayıtlamak gerekir; beş vakit namaz gibi."

Bazıları: "Vacib olduğu tevatürle bilinen şeyin inkarı küfrü gerektirir" demiş, misal olarak âlemin hudusu meselesini göstermiştir. İyaz ve başkaları "âlemin kıdemini iddia  edenin tekfir edileceğine icma edildiğini" naklederler.

Mevzu üzerine kelamcıların bazı tahlilleri ve ihtilafları mevzubahis ise da, aktarmayı gereksiz görüyoruz.

ـ4932 ـ2ـ وعن مخارق قال: ]جَاءَ رَجُلٌ الى رَسولِ اللَّهِ # فقَالَ: يَا رَسُولَ اللَّهِ، الْرّجُلُ يَأتِىنِى لِيَأخُذَ مَالِي؟ قَالَ: ذَكّرْهُ بِاللَّهِ. فَقَالَ: فَإنْ لَمْ يَذّكِّرْ؟ قَالَ: فَاسْتَعِنْ عَلَيْهِ بِمَنْ حَوْلَكَ مِنَ الْمُسْلِمِينَ. قَالَ: فَإنْ لَمْ يَكُنْ حَوْلِي أحَدٌ مِنَ الْمُسْلِمِينَ؟ قَالَ: فَاسْتَعِنْ عَلَيْهِ بِالسُّلْطَانِ قَالَ: فَإنْ نَأى السُّلْطَانُ عَنِّي؟ قَالَ: قَاتِلْ دُونَ مَالِكَ حَتّى تَكُونَ مِنْ شُهَدَاءِ اŒخِرَةِ أوْ تَمْنَعَ مَالَكَ[. أخرجه النسائي

.2. (4932)- Muhârik anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a bir adam gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! Bir adam gelip malımı almaya kalkarsa (ne yapayım)?" dedi.

"Ona Allah'ı hatırlat!" cevabını verdi. Adam tekrar:

"Hatırlamazsa! ne yapayım?)" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Etrafındaki Müslümanlardan yardım talep et!" buyurdu. Adam:

"Etrafımda hiç Müslüman yoksa ne yapayım?" dedi.

"Öyleyse  sultandan yardım iste!" buyurdu. Adam:

"Sultan benden uzaksa?" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Bir ahiret şehidi oluncaya veya malını koruyuncaya kadar malın için mücadele et!" buyurdular." [Nesâî, Tahrim 21, (7, 113).]

AÇIKLAMA:

Nesâî'nin bir başka rivayetinde, soru sahibinin: "Allah'ı hatırlamaz (yani Allah'ı hatırlatmamla hırsızlıktan vazgeçip çekip gitmezse?)" şeklindeki sorusunu üç kere tekrar eder. Resulullah her üçünde de: "Allah'ı hatırlat!" diye üç kere cevap verir. Hadis: "Eğer öldürülürsen cennete gidersin, öldürürsen cehenneme gider" diye noktalanır.

ـ4933 ـ3ـ وعن جندب رَضِيَ اللَّهُ عَنْه قال: ]قال رَسُولُ اللَّهِ #: حَدُّ السَّاحِرِ ضَرْبهُ بِالسَّيْفِ[. أخرجه الترمذي.

3. (4933)- Cündüb (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sihirbaza  tatbik edilecek hadd cezası kılıçla vurmaktır." [Tirmizî, Hudud 27, (1460).]

AÇIKLAMA:

1- "Sihirbazın cezası, öldürülmesidir" diyenler bu hadisle hükmetmişlerdir. Ancak hadis hüküm çıkarılacak sıhhatte değildir, zayıftır. Ayrıca bazı rivayetlerde   حَدُّ السَّاحِرِ ضَرْبُهُ بِالسَّيْفِ   yani "Sihirbaza uygulanacak hadd cezası kılıçla dövülmesidir" şeklinde gelmiştir. "Kılıç vurma", boynunu vurma mânası taşısa da "kılıçla dövmek" bu mânaya gelmez. Tirmizî, İmam Malik'in bu hadisle amel ettiğini belirtir.

2- Nevevî der ki: "Sihir yapmak haramdır ve bi'l-icma büyük günahlardandır. Bazan küfürdür, bazan küfür değilse de büyük bir masiyettir. Sihir amelinde küfrü gerektiren bir söz ve fiil olursa küfürdür, yoksa küfür değildir. Öğrenilmesi de öğretilmesi de haramdır. Sihirbaz bize (Şafiilere) göre öldürülmez, tevbe ederse tevbesi kabul edilir. İmam Malik der ki: "Sihirbaz, sihri sebebiyle kâfir olur, tevbe  teklif edilmez, tevbesi kabul edilmez, katline hükmedilir." Mesele zındığın tevbesinin kabul edilip edilmeyeceğine dair yapılan ihtilafa bağlıdır. Çünkü sihirbaz, ona göre kâfirdir. Bize göre kâfir değildir. Münafık ve zındığın tevbesi kabul edilir. Kadı İyaz der ki: "Ahmed İbnu Hanbel de Malik'in görüşüyle hükmetti. Bu görüş sahabe ve tabiine mensup bir cemaatten de mervidir. Ashabımız der ki: "Sihirbaz, sihriyle bir kimseyi öldürecek olsa ve o adamın, kendi yaptığı sihir sebebiyle öldüğünü itiraf edecek olsa ve çoğunlukla sihir sebebiyle öldüğü söylenecek olsa, ona kısas uygulanması gerekir. Sihirle ölse fakat sihri  bazan öldürse, bazan da öldürmese  sihirbaza kısas gerekmez, diyet ve keffaret gerekir. Diyet  de kendi malından alınır, akilesinden alınmaz. Çünkü caninin itirafıyla sabit olan ceza sebebiyle akile borçlandırılmaz. Ashabımız der ki: "Sihirle ölüm meselesi, beyyine ile değil, sihirbazın itirafıyla kesinlik kazanır."

ـ4934 ـ4ـ وعن عبدالرّحمن بن سعد بن زرارة: ]أنَّّهُ بَلَغَهُ أنّ حَفْصَةَ زَوْجَ النّبيّ # قَتَلَتْ جَارِيَةً لَهَا سَحَرَتْهَا وَقَدْ كَانَتْ دَبَّرَتْهَا[. أخرجه مالك.

4. (4934)- Abdurrahman İbnu Sa'd İbnu Zürare'nin anlattığına göre, kendisine, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın zevcelerinden Hz. Hafsa (radıyallahu anhâ)'nın müdebber kıldığı bir cariyesi, kendisine sihir yaptığı için, sihri  sebebiyle öldürmüştür." [Muvatta Ukul 14, (2, 871).]

AÇIKLAMA:

1- Müdebber kılmak: "Ben öldükten sonra hürsün" diyerek, hürriyetini ölümüne bağlamaktır. Bu suretle  azad edilen, sahibinin ölümüyle hür olur.

2- Rivayetin Muvatta'daki aslında, Hafsa (radıyallahu anhâ)'nın sihirbazın öldürülmesini emrettiği ve emri üzerine öldürüldüğü tasrih edilmiştir. Teysir, üslubu biraz farklı  kaydetmiş.

İmam Malik, hadisi kaydettikten sonra ilave eder: "Başkasına sihir yapan ve kendisine sihir yapılmayan sihirbazın  misali, Allah Teala'nın, kitabında söylediği şu  kimseye benzer: "...Andolsun onlar muhakkak biliyorlardı ki, onu (sihri) satın alan (ona revaç veren)  kimsenin ahiretten hiçbir nasibi yoktur. Onlar kendilerini cidden  ne kötü şey mukabilinde sattıklarını bilmiş olsalardı" (Bakara 102). Ben, bunu kendiliğinden yapan kimsenin öldürülmesi gereğine hükmediyorum."

İmam Malik sihir yaptırana değil, yapana ceza verilmesini teklif etmektedir.

http://hadis.resulullah.org/index.php?s=oku&id=2704


Şimdi bu tarz hadislerin -keza ayetlerin de-  o dönemin koşulları içinde değerlendirilmesi şartının konması gerekiyor. Eğer böyle olmazsa bugünki iran suudi arabistan gibi abuk uygulamalar görürüz. Oysa Batı'da Hristiyanlık adı altında birçok kol olsa da benzer vahşi uygulamalar yoktur. İslam da bu şekilde modernize edilip 'bugün'e uyarlanmalıdır. Aksi halde (bir müslüman olarak acınarak söyleyebilirim ki) İslam -günümüzde taraftar sayısı artsa da- gelecekte Ortadoğu'ya hapsolmuş bir din olmaktan öteye gidemeyecektir.

Saygılar.
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: Turgon - Ekim 10, 2010, 03:13:20 ös
Hadislere güvenmeyi doğru bulmuyorum maalesef. Ortada 2.5 milyon hadis var ve çoğu çelişkili. Kimileri bir hadis gösteriyor ben buna inanıyorum diyor başka hadise güvenmiyorum diyor ama bakılınca ikiside Sahih hadis çıkıyor bu yüzden hadisleri bir kenara koyup modernize edilmesi gerekenin sadece Kuran olduğunu düşünyüorum. Ancak burdada Kuranın dogmatik ve kapalı yapısı buna izin vermiyor. Öldürün ayetini istediğiniz kadar modernize edin öldüründür ötesi yoktur. Kuran zaten tüm zamanlara ve kainata indirildiğini iddia eden bir kitaptır yani ileride bir kaç yüz yıl sonra başka bir gezegene gittiğimizde yine Namaz kılacağız, oruç tutacağız ve hatta Kuranın anlatımının daha fantastik hali uzaylılar bile müslüman olmalı bu yüzden tek bir kıbleye bakıp tüm evren namaz kılıyor. Ancak bunlar nasıl fantastik geliyorsa, Kuranın söylediği şeylerde o kadar zamanına uygundur yani Kuran söylediği, iddia ettiği şeyleri başaramamıştır. Bir EVREN KULLANMA KILAVUZU olmayı başaramamıştır ve Sayın Texan'ın söylediği gibi sadece Ortadoğuya hapsolmuş bir din olarak kalacaktır.
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: ceycet - Ekim 10, 2010, 03:36:01 ös

Sayın Turgon,

öncelikle sizi çok iyi anladığımı söylemek isterim.İslam ve tasavvuf konularında daha önce yazdılarımı okursanız,sizde beni rahatlıkla anlayacaksınız,buna yürekten inanıyorum.

İslam alimlerinin söylediklerini birkenara bırakalım ve Kuran'ın referansı varmıdır,ona bakalım.

İslam alimleri kadar iddialı olarak burada bir fetva vermek isterim;Kuran'dan herhangi bir ayeti okudunuz,size hitaben yazıldığını düşünün,yorumlayın,size ve zamana uyuyormu bakın,-ama bunu içtenlikle sorgulayın-,sonra vicdanınıza sorun...

Onay geldiyse ne ala...

Gelmediyse kaldırın atın!...

Dogmaları yaratan Kuran değil,onu bizim adımıza yorumlayarak çıkardıklarının değişmez  olduğu kanaatiyle kendi doğrularını bize dayatanlar.Dinciler,kabukçular,istismarcılar,örümcek kafalı tecavüzcüler...

Kuran,size gönderilmiş bir mektup;açın okuyun,size hitap etmediğini düşünüyorsanız,kaldırın bir yere koyun,bir süre sonra birdaha okuyun,bu uygulamayı birkaç kere samimiyetle uygulayın,değişen birşey yoksa,telaşlanmayın bu daha iyi...Muhtemelen sizde Kuran olmuşsunuz demektir.Bence,bana uyun ve kendi mektubunuzu yazın.



Saygılarımla

Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: Turgon - Ekim 10, 2010, 03:55:10 ös
Sayın Ceycet

Bu kadar Kuran karşıtı görünmek istemem. Tasavvufa büyük ilgim vardır ve her kitabın farklı anlamları olduğunu kabul ederim. Ancak Kuran ve onun getirdiklerine nasıl bakacağımız önemli. Zamanımıza göre modernize etmek çok farklıdır, tasavvuf çok farklıdır. Mesela Bektaşiler birbirlerine bakarak namaz kılarlar. Kuran zihniyetine göre Bektaşiler kafirdir ve evet bu doğrudur kafirdirler ancak onların anladığı anlamlar farklı.

Benim savunduğum nokta burda işte Kuran olarak değil İslam, Müslümanlık yani bir din olarak ele alıyorsak maalesef Kuranın her harfine uyum sağlamalıyız. Ama Kurana farklı anlamlar yüklüyorsak zaten Ezoterizme, Batıniliğe girmiş bulunuruz ki buda bizi Müslüman yapmaz.

Şuan Araplar bizi Müslüman olarak görmüyorsa, Ezan Türkçeleştirildiğinde bir çok MÜSLÜMAN karşı çıktıysa bunlar işte DİNSEL KURAN ın dayatmalarıdır.

Sizi gerçekten iyi anlıyorum Sayın Ceycet ve ben o mektubu okudum. Bana hitap ettiğini söyleyemem tamamen ama çokta kötü diyemem. Kuranın kurallar bütünü olma durumunun bozulacağını pek zannetmiyorum. En azından bir din olarak.
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: ceycet - Ekim 10, 2010, 04:42:12 ös

Sayın Turgon,

Kuran,bir din değildir.Onu kimin yazdığı,yazdırdığı da önemli değildir.Siz,bugün sergilenen İslam anlayışını ve kendilerini müslüman olarak tanımlayanlarla Kuran'ı kıyaslarsanız,söylenecek birşey yok tamamen haklısınız derim.

İşte bu nokta da hepimiz o meşhur dogmaların tuzağına düşeriz.Okuduğumuz da kurallar olarak algıladığımız telkinler,kurallar ve değişmez emirler değildir.Yazılmış hallerini değiştirmenize gerek de yok zaten.Yüklediğimiz anlamlardır önemli olan.Bir önceki mesajınızda "Öldür"telkininden bahsetmiştiniz,yanıtlamayı unuttum.Ezoterizme olan merakınıza güvenerek soruyorum,öldürmediğiniz gün var mı?...

Ölüm olmadan doğum olur mu?Eskisini öldürmeden,yeninin doğmasına nasıl izin verebiliriz?Öldürülesi olanlar bedevilerden ibaretse,bu kitap nasıl kutsal olabilir?Bu kitaba ozaman ya tarih kitabı demeliyiz,yada bir manifesto.

İdrakinizin seviyesinden kavradığım kadarıyla,sizinle daha konuşacak çok şeyimiz var diyebilirim.

Daha ne söylenir,bilmiyorum ama rahatlıkla söyleyebilirim ki,doğru yoldasınız.


Saygılarımla
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: Texan - Ekim 10, 2010, 05:20:44 ös
Sevgili Ceycet & Turgon...

Öncelikle başlığa olan katkınız için teşekkür ederim. Çoğunluğu müslüman olan bir ülkede yaşamamıza rağmen, bu konu, diğer üyelerin pek ilgisini çekmedi sanırım...

Ölüm konusundaki ayetleri ve benzerlerini Peygamber dönemiyle sınırlandırabiliriz sayın Turgon. Yani peygamber, içinde olduğu dönemin koşullarına göre böyle davrandı denebilir. Musa da benzer şeyler söylemişti halkına. Yalnız Yahudilerin uygulaması Talmud..vs detayıyla oldukça değişiyor. İslam ile Musevilik birbirine çok benziyor özellikle 'kuralların sertliği' anlamında, bu sebeple Yahudi toplumu'nun biz müslümanlara örnek olabileceğini düşünüyorum.

Kuran hakkında görüşlerinize gelince, sayın Ceycet. Yukarıda az değindim; Kuran; geçmiş, bugün(bu, kşinin algısına göre değişir), gelecek şeklinde üç şekilde yorumlanabilir. Bizim için önemli olan Kuran ile yapılacak kıyas değil, Kuran'daki geçmişe dönük ayetleri ve onların sayısını kesinleştirmektir.Böyle bir şey yapılırsa eğer, günümüzde hala varolan  zina yapanların recmedilmesi..vs gibi çağdışı, barbar birçok uygulama ortadan kalkacaktır. Saygılarımla.
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: ceycet - Ekim 10, 2010, 05:33:10 ös

Yeniden sondan başlıyalım isterseniz,Kuran'da recm diye bir ceza veya bu cezanın uygulanmasına yönelik herhangi bir telkin yoktur.

Musevilik ve Kuran'ın niye birbirine benzediğini sorabilmek için,Cebrail'i gözardı edersek tek referans Selman FARASİ'dir ki,onu ona sormak gerekir.

Bugün,dün,yarın diye bir zaman kavramını kadre değer kabul edbilmemiz için "An"ı tanımlayabilmeliyiz ki,bu konu bilinen fizik kuramlarının dışındadır.

Çoğunluğu kendisini müslüman olarak tanımlayan talihsiz toplumumuzun durumunu değerlendirecek olursak,İslam peygamberinin hakka yolculuğundan sonra, müslümanlığı benim açımdan onaylanabilecek kimselerin sayısı,sayılabilecek kadar az dır diyebilirim.

saygılarımla
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: abdkeskin - Ekim 10, 2010, 09:28:48 ös
Sadece İslam dini değil, diğer bütün dinler hakkında konuşmak isterim. Bu olayla ilgili konuşurken de sohbet dilini tercih edeceğim. Şimdiden affınızı dilerim.

Şimdi biri ortaya çıkıp diyor ki ben peygamberim Tanrı beni görevlendirdi sizleri daha iyiye götüreceğim vs... E şimdi ben de bu kişiye sen de kimsin nereden çıktın demez miyim? Tanrı benle değil de senle neden konuştu, beni neden sana muhtaç etti. Madem kendi varlığını ortaya direk koysaydı imtihan anlamsız olurdu da seni neden bu imtihandan muaf etti? O halde ben de ortaya çıkıp Tanrı beni görevlendirdi bana inanın dersem bana da inanmanız gerekir değil mi? Her neyse bunlar ispatsız anlamsız ifadeler. Zaten peygamberlerin rekabetinden de anlaşılıyor ki din siyasi bir kurgu. Yok ben peygamberlerin sonuncusuyum. Yok ben miraca çıkıp Allah ile bizzat görüştüm. Uzayın radyasyonunu ve havasızlığını yendim. Uçtum, yüzdüm, balığın midesinden çıktım vs vs vs vs vs vs vs vs............................................... Bi diğeri ben Tanrıyım, Tanrının oğluyum der. Biri Tanrı ile konuştuğunu söyler. Söyler de söylerler. Aklıyla düşünen biri bunlara prim vermemeli. Çünkü kanıtsız hiçbir şeye inanılmaz. Şimdi hal böyleyken getirdiği dinin kabul edilmemesi gereken birinin söylediklerini, emir ve yasaklarını da kabul etmemek gerekir. Ha bir de getirdiği yasakların bazıları kendi için geçerli olmayanları da var. Mesela peygamberlerden biri, bir yandan kardeşlerin, birbirlerinin hukukuna saygılı olmalarını emrederken, diğer yandan da kendisi evlatlığının karısını almakta ve bunda da bir beis görmemekte ve konu hakkında da ayet indirmektedir. Bütün bunların yanı sıra doğru söylemiş oldukları bazı şeyler de vardır, yok değildir. Ancak medeni olan her insan buları zaten bilmekte ve uygulamaktadır. İyilik, yardımseverlik gibi evrensel değerler hepimizin takdirindedir.
Tamam din insanların sığındığı, kendini teselli ettiği bir kıyı olabilir. Gerçekleri göremeyen veya görüp de kabullenmek istemeyen duygusal insanlar kendilerini bu şekilde uyutup gerçeğin acısını azaltabilir veya unutabilirler. Ama insanlar bu boşluğu Tanrı inancı ile de doldurabilirler. Çünkü Tanrı'nın yokluğunu da varlığı gibi kanıtlayamayız. Tanrı'nın olması en azından ihtimal dahilindendir. Yani din mutlu olmak için gerekli değildir. Ancak din bir zamanlar peygamberlerin kamu düzenini sağlamakta kullandıkları bir araçtı. Ancak dinlerin sıkıntılı yanı insanları kandırarak, tehdit ederek bunu sağlamaya çalışmalarıydı. Fakat bu tehditler yanlış da olsa maalesef insan türünün duyması gereken sözlerdir. Çünkü insanların suç işlemeye meyilleri ve bunları kontrolde zapt-ı rapta ihtiyaçları vardır. Netice itibarıyla şunu söyleyebilirim. Dinler kendi dönemlerinde bile böyleyken bugünün şartlarında hiç kullanışlı değillerdir. İslam dini de diğer dinler gibi buna dahildir. Saygılarımla...
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: popperist - Ekim 11, 2010, 02:56:04 ös
Bugün İslam diye nefret edilen bir şey görüyorsanız, Emevi'den nefret ediyorsunuzdur.

İslam, Kuran'dır. Bitti.

Sünnilikmiş, Şiilikmiş, 4 hak mezhepmiş. Bunların hepsi dine eklemelerde bulunmuş,  yer yer Kuran okutmayarak veya Kuran yorumunu tekeline alarak onu tahrif de etmiş, İslamı alışkanlıklara ve ulemaya itaate hapsetmiştir.

Hak mezhep kavramını kim uydurmuş merak ediyorum. O mezhep kurucularıyla bir derdim yok, fakat onu adeta dinleştirip, Allah'ın yanına bir tanrı olarak koyan ve 4 hak mezhepten ayrı yorumu dinden çıkmışlık olarak gören asıl kâfirlerle bir derdim var. Bu nasıl bir cürrettir?

Baştaki yazıya gelince, Kuran, toplumsal olarak hiçbir sorun çıkarmayan bir kitaptır. Tüm sorunları insanların uydurduğu mezhepler çıkarır. Kuran, devlete inmemiştir, bireye inmiştir. İman ve ibadet bir farzdır. Zina yapan birine yüz sopa vurmazsanız, siz dininizden ve imanınızdan bir şey kaybetmiş olmazsınız. Kimse kaybetmez. Tüm sorun İslami hukuku, devlet içinde uygulayamamaktan kaynaklanıyor. İslami Hukuk'un temel hak ve özgürlüklerle çeliştiği noktalarda artık müslümanlar olarak sessiz kalmalıyız. Hukuk, seküler olmalıdır. Tanrı, nasıl olsa kendi hukukunu öte dünyada uygulayacaksa, tanrının görevini üstlenmek ve başkalarına haddini bildirmek hevesinden kurtulmalıyız diye düşünüyorum.
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: lucifer - Kasım 05, 2010, 11:05:17 ös
ben bu konuya belki sizin bahsettiğiniz gibi bakmayacağım. aslında bu konu hakkında islamın bugün nereye geldiğini görebilmek adına İSLAMDAN KORKMAMAK diye bir konuda açtım dileyen inceleyebilir.

Başlık madem islam ve bugün o zaman bugün benim bu mesajı yazdığım tarih ile bakmak gerek islam'a. (demek istediğim popperist 11 ekim günü ile bugün demiş )

islam bugün haksızlığa uğramış bir dindir çünkü yobaz zihniyetler yüzünden islam geriye gitmektedir. İslam diğer dinlere göre en önce gelişen en çabuk yayılan bir din özelliğini taşır. Hakikati, gelişmeyi, ilerlemeyi belirten bir dildir. ama bugün baktığımızda Türkiye sınırlarından sonrası doğu-batı kavramında yada batılılaşmış-batılılaşmamış yada geşilmiş gelişmemiş olarak ayrılmıştır.

İlerlemeye en açık olan din İslam'dır. Fakat bugün de görülüyor ki en geride kalan din gene İslam'dır. İslam'ı kendi kimliği ile benimseyen kişiler bu dini ilerletmek yerine insanların gelişmesini önünü açması gerektirmeleri yerine kişileri sabitlemişlerdir. caiz caiz değil kavramı burda öne çıkmakta.......

örneğin geçenlerde ulaşım için toplu taşıma aracını seçtiğimde elimde islamı anlatan bir kitap okuyordum. yanımda 10-11 yaşlarında bir erkek çocuğu. birden beni süzdüğünü farkettim. en sonunda merakını anladığım için çocuğu rahatlatmaya çalıştım merak ettiğini sorabilmesi için bana dindarmısınız diye sordu. gülümseyerek sen müslümanmısın diye sordum.  konu konuyu açtı. ortaya çıkardığım sonuç çocuğun islamın çok katı bir din olduğundan hiç bir zaman hoşgörü göstermediğinden ama tabikide müslüman olduğundan bahsetti. Gerekçesi mi? geçtiğimiz ramazanda arkadaşlarıyla teravi namazına gittiğinde namaz sırasında arkadaşlarıyla küçük haylazlıklar yapmış. camideki bazı geri kafalı insanlar paldur küldür kulaklarından çekerek dışarı atmış. şimdi bu çocuğa islam'ı nasıl öğretebiliriz. diyelim öğrettik onardık tamir ettik sizce hasar tamamen kapanmışmıdır. işte benim kafamdaki islam ve bugün geldiği nokta bu. bilemem 5 kasımda böyle olan islam 6 kasımda nasıl olur

saygılarımla
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: smyrnali - Temmuz 11, 2011, 11:44:01 ös
 
Bilgileri kulaktan dolma ve gunumuzde sapmıslık icindekileri onaylamak yerine arastırıp irdelemeyi tercih ederim.inanclarda algılarla olusmus gerceklerdir.algı degistikce gercek degisir,bilincin degismistir cunku Kuran icin canlı denmeside bu yuzdendir..
inanc kavgasına bu yüzden katılmıyorum...herkesin inancına gore dini var .kimi sahiplenir Allah kesilir şeriat uygular ,kimi arayıstadır,kimi dini aşmıştır,kimide inkar eder yok sayar ,kimi anlıyamaz red eder..neticede irade serbest bırakılmıs ,secim varlıgın.

Mezhepler İslam’da hak olarak görülüyor,ve onaylanıyor ama Kur’an’da hak değildir,
ayetleri farklı yorumlayarak mezhepleri caiz göstermeye calıisalarda ...
Ayetler açık ve net olarak mezhepleri yasaklıyor.

Enam-159. Dinlerini parça parça edip guruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir.

Rum-32. Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan (olmayın. Bunlardan) her fırka, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.


Muhammed zamanında İslam’da mezhepler yoktur .tarikatlar yoktur ama gruplaşma eğilimleri başlamıştır.
Mezheplerin ortaya çıkmamasının sebebi, Muhammed’in peygamberlik sıfatıyla ve vahiy ,yoluyla  kendi çizgisinden farklı görüşlere meydan vermemistir , kontrolu saglamıstır.
Biraz tarihi arastırınca ,
İslam’ın asıl şekillendirildiği ve din haline getirildiği dönem, Emevi halifesi Abdülmelik dönemidir. Dolayısıyla dinin şekillenmesiyle birlikte farklı görüşler ve mezhepler oluşmaya başlamıştır. gittikce artan bir sayıda   oluşan gruplar içinden çıkan İslam alimleri yada  imam sıfatıyla gruplarının inanç ve kurallarını biçimlendirmiş, birbirine benzerlikleri olan küçük grupları aynı çatı altında toplamışlardır.

 Büyük mezheplerin oluşup dinin bölünmesinde ilk adımı atan İmam Şafi olmuş görunuyor.
İslam’da iki ana mezhep Ehli sünnet ve Şia’dır. Sünnilere göre 4 hak mezhep vardır. Hanefi, Şafi, Maliki ve Hanbeli. Bu 4 mezhep dışında yol tutturan müslüman kabul edilmez. Şiilere göre hak mezhepler Zeydiyye, İsmailiyye ve Caferiyye’dir. Sünni ve Şii mezheplerin siyasi, itikadi ve fıkhi olmak üzere onlarca alt grubu vardır.

İslam’ın temel inançlarında aynı düşünseler de ayrıntılarda öyle farklı inançlara sahiptirler ki birine göre cennetlik olan, diğerine göre cehennemlik olabilir.kiminde helal olan digerinde haram oluyor.
Abdestin farzı henefi mezhebinde 4 tür..şafide 6...malik ve hambelide 7  olmus ..
 
Tarikatlara bakarsak,
 Arapça'da "yol" anlamına gelen tarikat sözcüğü tasavvufun ilk dönemlerinde (12. yüzyıl öncesi) her sufinin (tasavvuf düşüncesine bağlı kişi) kendi başına izlediği yolu nitelemek için kullanılıyordu.
Tarikata kabul edilip mürit ya da derviş olarak anılmaya başlanan kişi, aşamalı bir tasavvuf eğitiminden geçtikten sonra şeyhin halifeliğine kadar yükselebilirdi. Şeyh ölümünden sonra yerine geçecek kişiyi halifeleri arasından seçerdi.(.her seyhin genelde 4 bas halifesi vardır..muhammetten gelen bir gelenek olarak..4 ayrı gucu temsil eder ayni zamanda bu halifeler. gunumuzdede  bazı tarikatlar dergah kurmasalarda cami yada kahve gibi mekanlarda toplanıp sohbetlerini eder ,evlerinde uygunluguncada toplantılar yaparak  bu duzeni devam ettirmedeler)


Her tarikatın kurucu şeyhinin  Muhammed'e bağlanan ruhani bir silsilesi vardı. Bu silsilede geçmişteki ünlü sufiler ile  Ali ve Hz. Ebubekir'den biri mutlaka yer alırdı. Tarikat, silsilesi  Muhammed'e  Ali yoluyla bağlanıyorsa Alevi, Ebubekir yoluyla bağlanıyorsa Bekri olarak nitelenirdi.(melamilerin Ebubekir kolundan geldigini duymustum)

Tarikattan birbirinden ayıran önemli bir özellik de giyim kuşam biçimleriydi. Her tarikatın ayrıbir başlığı, giysisi, elde taşınan ya da göğüse takılan simgeleri bulunurdu. Bununla birlikte, Melamilik gibi, giyim kuşamla farklılaşmayı, halkın içinden aynlarak tekkeye kapanmayı reddeden tarikatlar da ortaya çıkmıştır.
Melamilerde oldugun mekana uy,dısın bir olsun icin  ayrı olsun..(zikir olsun ,yolun olsun seklindedir )
Bazı tarikatlarda müzik ve sema (dans) da özel bir önem taşımıştır.
Tarikatlar Tanrı'ya ulaşmak için farklı yöntemler geliştirmişlerdi. Ama zikir (Tanrı'yı anış) ve çile (nefsi arındırma) hemen her tarikatta görülen ortak öğelerdir.

Tarikatlann içinden, farklı yorum getiren şeyhlerin kurduklan kol ya da şube adı verilen dallar da çıkmış, bunlann Bazıları zamanla içinden çıktığı tarikatın yerini almıştır.
 İslam dünyasında en eski tarikatlann kurucusu olduklarından aktab-ı erbaa (dört kutup) olarak adlandırılan Abdülkadir Geylani, Ahmed er-Rıfai, Ahmed el-Bedevi ve İbrahim ed-Desuki'nin kurduğu Kadirilik, Rıfailik, Bedevilik ve Desukilik'ten başka Nakşibendilik, Sadilik, Çiştilik, Şazelilik ve Halvetilik en yaygın tarikatlardır. Anadolu'da kurulan tarikatlardan da en çok Mevlevilik, Bektaşilik, Bayramilik ve Celvetilik yaygınlık kazanmıştır.
(Celvet kelime olarak halka karışmak, halkla birlikte olmak anlamına gelmektedir.)
(Bayramilik :Hacı bayram veli,Asıl adı Numan'dır. Şeyhi ile Kurban Bayramı'nda tanıştığı ve çok mütevazi olduğundan Bayram adını almış ve bu adla ün yapmıştır.)

Dört Kapı Kırk Makam şeklindeki Kâmil(olgun) insan olma ilkelerini Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin tespit ettiğine inanılır.Hacı Bektaş “Kul Tanrı’ya kırk makamda erer, ulaşır, dost olur.” buyurmuşlardır. Bu ilkeler aşama aşama insanı olgunluğa ulaştırır.
Anadolu Batınıliğinde uygulanan bir diğer ...açıklamada öz olarak;şeriat anadan doğmak, tarikat ikrar vermek, marifet nefsini bilmek, hakikat Hakkı özünde bulmak yollarıdır.
Dört Kapı:

1.Şeriat
2.Tarikat
3.Marifet
4.Hakikat

Her kapının on makamı vardır:

Şeriat kapısının makamları:

İman etmek,
İlim öğrenmek
İbadet etmek
Haramdan uzaklaşmak
Ailesine faydalı olmak
Çevreye zarar vermemek,
Peygamberin emirlerine uymak
Şefkatli olmak
Temiz olmak
Yaramaz işlerden sakınmak

Tarikat kapısının makamları

Tövbe etmek
Mürşidin öğütlerine uymak
Temiz giyinmek
İyilik yolunda savaşmak
Hizmet etmeyi sevmek
Haksızlıktan korkmak
Ümitsizliğe düşmemek
Ibret almak
Nimet dağıtmak
Özünü fakir görmek

4.Boyuta Geçiş..Enkarnasyon Halkalarının Sonu..TERS ÜÇGEN EVRİMİ Başlangıcı..

Marifet kapısının makamları

Edepli olmak
Bencillik, kin ve garezden uzak olmak
Perhizkârlık
Sabır ve kanaat
Haya
Cömertlik
İlim
Hoşgörü
Özünü bilmek
Ariflik

5.Boyuta Doğuş..İki Durgun ve 5 YÜCE ZAMAN Dokusu..

Kamil İnsan Olma Yolunda Ol'an birisinin geçireceği On Makam daha vardır..Burası
Hakikat kapısının makamları

Alçakgönüllü olmak
Kimsenin ayıbını görmemek
Yapabileceğin hiçbir iyiliği esirgememek
Allah’ın her yarattığını sevmek
Tüm insanları bir görmek
Birliğe yönelmek ve yöneltmek
Gerçeği gizlememek
Manayı bilmek
Tanrısal sırrı öğrenmek
Tanrısal varlığa ulaşmak(KAMİL İNSAN)

7. Boyuta Doğuş..

Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: ceycet - Temmuz 12, 2011, 03:16:13 öö

Öncelikle,Özür!...

Bazen,bazı konulara daha açık yanıtlar verilmesi gerektiği halde tölerans  endişesiyle eksik yazabiliyorum.

Yetisiyle yazmak uzun sürecek,dolayısıyla erteliyorum.

Kısa bir yanıt;hiçbirimiz müslüman değiliz,sadece bizlere öyle söylendiği için müslüman olduğumuza inanıyor ve bu konudaki tereddütlerimizi,kendimize karşı bile olsa sorgulamaya utanıyoruz.

Bunun yanıtını bulamayan kafirliği tanımlayamaz!....


Saygılar
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: smyrnali - Temmuz 12, 2011, 11:38:16 öö
  Muslumanın anlamını bılerek dınlere baktıgımızda hepsının aynı ögretı oldugunu göruruz, cunku kaynak aynı aksini ıdda eden bılgı, kaynagın kendıne aykırı degılmı?usul ve sekıl farklı olabılır,ayrıntılarla ugrasmaya dalan öze ulasamaz.Özde İnsan olmayı bılelım gerısı teferruaat.

 imzanızda iddalı bende iddada bulunayım.Ben"O"yum,"O" da ben ......bendeki sureti bu .:))
bu işler bir yere kadar akılla gider gerisi yurek isi yuregin aldıgı kadarsın dermişim :)))
sevgiyle kalın.....
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: Zagzagel - Temmuz 12, 2011, 12:31:07 ös
Hatta Ben Ben olanim ve ben varken ona gerek yok.
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: smyrnali - Temmuz 12, 2011, 01:19:20 ös
sendeki Ben ıle O ndaki BEN bırlestı mı dersın ?
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: Masor1976 - Temmuz 12, 2011, 03:12:28 ös
Kuran'a Sünnete dayalı müslüman olmak zordur. Zina etmeyeceksin, dedikodu yapmayacaksın, alkol içmeyeceksin, paranı kendine biriktirmeyeceksin ve paylaşacaksın, seksi bir kadın olamayacaksın, seksi bir kadını gözlerinle süzemeyeceksin vb. tatlı şeylerden mahrum kalmak istemiyoruz. Özgürlük kavramına getirilen kelepçeleri takmak istemiyoruz. Kuran aykırılığı ve çağdaşlık kavramlarının örtüşmesinin temel nedeni de bu arzuları bastıramamanın verdiği işine gelmeme psikolojisidir. Bu noktadan bakarak islam dininin insan fıtratına ters bir mekanizma olduğunu savunmak da mantıklı durabilir.

Ehli Sünnetin 4 hak mezhebe sığınmasındaki amaç ise, Kuran'ın milyonlarca çeşit tefsirinin ortaya çıkabilmesi nedeniyle bir ortak payda yaratabilmek ve çatışmaları önleyebilme çabasıdır. Ki eğer incelenirse imamı azam Ebu Hanife gibi şahısların dini bilgi birikimleri ve zeka seviyelerinden dolayı daha iyi hüküm çıkartabilecek alimlerin gelme ihtimalinin sıfır olması da bu boyun büküşe neden olabilir.

Hadisleri bir kenara itip sadece Kuran'dan fikirler üretmek bu ara çok modadır fakat çok risklidir. Ki radikal islami gruplar genelde bu mantıkla ortaya çıkıyorlar. Çünkü yanılma ihtimali çok büyüktür. Pek çok ayet sadece o döneme inmiştir. Bu gibi ayetleri de sadece hadisler ışığında tespit edebilirsiniz. Tefsir ve Arapça çok derin bir ilimdir ve bir insanın ömrünün yetmeyeceği kadar zaman ve zeka gerektiren bir kavramdır.

Benim şahsi kanaatim ve başığa uygun yazı yazmam gerekirse, islam çok tehlikeli bir kavram halini almıştır. Neden derseniz şeriat hükümlerine bakılınca örneğin sadece adam öldürenin idamına ben de karşı değilim fakat din değiştirene veya farklı bir mezhebe gönül verene de idam cezası vermek gibi sonuçlar doğacağı için tehlikelerle doludur. Tarihde örneğin Türklerin Araplar tarafından  ciddi bir insan kıyımıyla zorla müslümanlaştırılmaları gibi yaşanılan olaylar da islamın tehlikeli bir siyasi yaratığa dönüştürüldüğünü gösteriyor.

Neticede rahmetli Atatürk'ün neden islami kesimden uzak durmaya çalışıp, laik bir cumhuriyet kurmak istediğini anlayabilmek için müslümanları ve pek çoğunun beyinlerindeki hastalıklı fikirleri çok iyi tartmak gerekiyor.

Saygılarımla.
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: EminYER - Temmuz 12, 2011, 05:27:16 ös
İslamı seviyeli olarak yaşamak ve farklı fikir ve düşüncelere sahip olmamak gerekir...
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: ceycet - Temmuz 14, 2011, 02:49:03 ös
  Muslumanın anlamını bılerek dınlere baktıgımızda hepsının aynı ögretı oldugunu göruruz, cunku kaynak aynı aksini ıdda eden bılgı, kaynagın kendıne aykırı degılmı?usul ve sekıl farklı olabılır,ayrıntılarla ugrasmaya dalan öze ulasamaz.Özde İnsan olmayı bılelım gerısı teferruaat.

 imzanızda iddalı bende iddada bulunayım.Ben"O"yum,"O" da ben ......bendeki sureti bu .:))
bu işler bir yere kadar akılla gider gerisi yurek isi yuregin aldıgı kadarsın dermişim :)))
sevgiyle kalın.....





Tekrar özür...

Bendenize yönelik bir açıklama olduğunu henüz görebildim.

Kaynağının göreceli olabileceğini öngördüğüm ve günümüzde inananlara dayatılan teist inançların özünün birbirine yakın olduğunun idrakindeyim."Ben O yum O da ben"iddiası enelhak savının anlaşılamaması nedeniyle bu savı destekliyenlerin gördüğü zulmü onaylamak demektir.Bu nedenle,malaesef sizin savınızı onaylıyamıyorum.

Derin mevzu dediğiniz konulara yeterince kafa yorduğumu düşünüyorum;nitekim düşünceleriminde büyük bir kısmını forum ortamında paylaştım,belki siz görememiş olabilirsiniz."O da ben"savı,byansımayı doğal olarak inkar eder.Zira,beşerin göremediği tek şey kendisidir.

Görebildiğine ikna olduğu tek yer yansımasından ibarettir.İşte onun için "O"sadece "Ben"değildir diyebilmek,O nun yansımalarının tamamamının görülebildiğini inkar etme zorunluluğuna işaret eder.

"O"da "Ben"diyebilmek için "O"nun aşkın olduğuna,yani dışarılarda bir yerde olduğuna inanmamızı gerektirir ki,bu durumda inanan gizli şirke düşer.

İşte o yüzden "Ben","O"olsamda,"O"ben değildir diyebilmek şimdilik benim açlığımı yatıştırır.


Saygılarımla


,
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: Masor1976 - Temmuz 14, 2011, 03:06:31 ös
Sayın Ceycet enelhak veya vahdeti vucut gibi beşerin idrak edemeyeceği ve sadece yaşanılabilecek bir kavramı izah etmeye çalışmak gerçek manada hem imkansız hem de önyargılara sebep olur. Bir tasavvuf ehlinin "Ne aynı, ne de gayrı" diye izahı bana  makul gelmişti. Bu tarz makamlara ibadet yapılarak, felsefe yapılarak vb. gelebilmek imkansızdır. Örnek vermek gerekirse AbdulKadiri Geylani gibi zatların bebekken oruç vaktinde annesinin sütünü emmemesi gibi kerametlerini görebiliriz. Onların ruhlar alemindeki sınavda kazanarak bu mertebeleri kazandıklarına inanılır.

Genelde tasavvuf erbabının gelmiş, geçmiş ve günümüzdeki önderleri de dahil geneli sahtekardır. Sırları açığa vuraç büyük veliler mevcut olmuş tarihte fakat bu velilerin derecelerinin sır saklayamaycak kadar  ufak oluduğuna işaret eder. Tasavvuf ezoterik bir yapıydı ve keşke öyle kalsaydı, bu tarz ezoterik yapıların milyonlarca hatta milyarlarca  insanları sömüren siyasi ve ekonomik bir pazar halini alması üzücüdür.

Saygılarımla.
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: ceycet - Temmuz 14, 2011, 03:36:26 ös
Sayın Ceycet enelhak veya vahdeti vucut gibi beşerin idrak edemeyeceği ve sadece yaşanılabilecek bir kavramı izah etmeye çalışmak gerçek manada hem imkansız hem de önyargılara sebep olur. Bir tasavvuf ehlinin "Ne aynı, ne de gayrı" diye izahı bana  makul gelmişti. Bu tarz makamlara ibadet yapılarak, felsefe yapılarak vb. gelebilmek imkansızdır. Örnek vermek gerekirse AbdulKadiri Geylani gibi zatların bebekken oruç vaktinde annesinin sütünü emmemesi gibi kerametlerini görebiliriz. Onların ruhlar alemindeki sınavda kazanarak bu mertebeleri kazandıklarına inanılır.

Genelde tasavvuf erbabının gelmiş, geçmiş ve günümüzdeki önderleri de dahil geneli sahtekardır. Sırları açığa vuraç büyük veliler mevcut olmuş tarihte fakat bu velilerin derecelerinin sır saklayamaycak kadar  ufak oluduğuna işaret eder. Tasavvuf ezoterik bir yapıydı ve keşke öyle kalsaydı, bu tarz ezoterik yapıların milyonlarca hatta milyarlarca  insanları sömüren siyasi ve ekonomik bir pazar halini alması üzücüdür.

Saygılarımla.



Sayın Mason 1976,


"Ne ayrı,ne gayrı"söyleminin vahdet-i vucut veya enelhak felsefesinden ayrı bir kabule işaret ettiği konusundaki savınızı anlayamdım.

Tasavvuf ehlini sahtekar kabul edersek,İslam-i ezoterizmi nasıl açıklarız onu da kavramış değilim.

Tasavvufu İslam'dan ayırırsak,İslam'dan ne anlayacağımızı merak ediyorum.

Mutasavvuflar sahtekar olursa,İslam alimi olarak öngördüğünüz şahsiyetlerin söylemlerinin nekadar anlaşılabilir olduğu konusunda da kuşkuluyum.

Elbette ki,düşüncelerinize saygılı ve anlaşılabilmesi muhtemel olarak bakıyorum.

İsterseniz,ayrı bir başlıkta savlarınızı birleştirin,tartışalım.İslam ve Kuran telkinlerinin tasavvufun dışındaki yorumlarını merak ediyorum.


Saygılarımla
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: karahan - Temmuz 14, 2011, 03:48:11 ös
Sayın Mason 1976

Bu söylediğiniz fikri yahudi kabalası içinde kullanırsak o inancında içi boşalır.Sanırım anlatmak istediğinizi tam anlatamadınız bir üst cümlenizde Abdülkadir Geylani ile ilgili anlatım sizi ikna etmiş görünürken hemne altta ise tasavvufu yerden yere vuruyorsunuz ,İnanç sistemleri yada düşünce tarzları ile ilgili söylenen yada söylenilecek cümleler okadar önemliki kendi fikrinizi söylerken ve savunurken bir başkasının fikrini tarumar ediyorsunuz farkında olmadan.Mesela ben kuranı anlamada ve yorumlamada en çok tasavvufi yolu kullanıyorum o dili anlamaya çalışıyorum.Tasavvuftan ne anladığınızı bilmiyorum ama sanırım değişik bir bakış açısına sahip olmalısınız.
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: Masor1976 - Temmuz 14, 2011, 04:02:01 ös
Sayın Ceycet "Ne aynı, ne gayrı" ile vahdeti vucut ve enelhak felsefesinin ayrı olduğunu söylemek istememiştim yani bir cümlede olayı izah ettiğini ifade etmek istemiştim.

Tasavvufi yapı tehlikeli bir silah olarak kullanılabilir. Çünkü inandığınız önderiniz öl dese çekinmeden ölüme atlayabilir bir intihar komandosuna dönüşebilirsiniz. Sorgulama yoktur bu gibi inanışlar tehlikelidir. Eğer tasavvufi sırlar açığa çıkmamış olsaydı bu gün siyasi örgütleşmeden öteye gidemeyen tarikatlar ortada olamazlardı. Benim absürt bir sözüm vardır "Eğer Allah kendisini gösterseydi muhtemelen insanlar sahtesini yaparlardı" şeklinde.

İslam'ın tasavvufsuz kanadında da bu tarz radikal ve tehlikeli yapılar mevcuttur. Kısacası sadece tasavvuf islam değildir fakat tasavvufsuz bir islam dini oluşturulabilir. İslam dini insanların sosyal yaşamını ve ibadet şekillerini hukuk çerçevesiyle sarmaya çalışan sosyal bir ilim gibi. Tasavvuf ise tamamen metafizik bir yapıdır.

Tasavvufçuların ve büyük velilerin ahlaklarıyla ahlaklanmaya çalışmak onları örnek almaya gayret göstermek güzel bir şey ve bundan kimse zarar görmez. Fakat yana yana bir veli aramaya çalışıp sahtekarların kucağına düşmek yuzde 99 ihtimal olduğu için tasavvufun özellikle günümüzde çok riskli olduğunu savunuyorum.

Sayın Karahan, Eğer dikkat edilirse insanları etkilemeye ve kullanmaya çalışan her dini yapının kullandığı argümanlar birbirine çok benzer. Aslında aynı olan tek şeyleri ise siyasi ve ekomonik ranttır. Buna dikkat çekerken tasavvufu yok sayıyor gibi gorundum sanırım.

Saygılarımla.

Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: ceycet - Temmuz 14, 2011, 04:11:32 ös
Sayın Ceycet "Ne aynı, ne gayrı" ile vahdeti vucut ve enelhak felsefesinin ayrı olduğunu söylemek istememiştim yani bir cümlede olayı izah ettiğini ifade etmek istemiştim.

Tasavvufi yapı tehlikeli bir silah olarak kullanılabilir. Çünkü inandığınız önderiniz öl dese çekinmeden ölüme atlayabilir bir intihar komandosuna dönüşebilirsiniz. Sorgulama yoktur bu gibi inanışlar tehlikelidir. Eğer tasavvufi sırlar açığa çıkmamış olsaydı bu gün siyasi örgütleşmeden öteye gidemeyen tarikatlar ortada olamazlardı. Benim absürt bir sözüm vardır "Eğer Allah kendisini gösterseydi muhtemelen insanlar sahtesini yaparlardı" şeklinde.

İslam'ın tasavvufsuz kanadında da bu tarz radikal ve tehlikeli yapılar mevcuttur. Kısacası sadece tasavvuf islam değildir fakat tasavvufsuz bir islam dini oluşturulabilir. İslam dini insanların sosyal yaşamını ve ibadet şekillerini hukuk çerçevesiyle sarmaya çalışan sosyal bir ilim gibi. Tasavvuf ise tamamen metafizik bir yapıdır.

Tasavvufçuların ve büyük velilerin ahlaklarıyla ahlaklanmaya çalışmak onları örnek almaya gayret göstermek güzel bir şey ve bundan kimse zarar görmez. Fakat yana yana bir veli aramaya çalışıp sahtekarların kucağına düşmek yuzde 99 ihtimal olduğu için tasavvufun özellikle günümüzde çok riskli olduğunu savunuyorum.

Sayın Karahan, Eğer dikkat edilirse insanları etkilemeye ve kullanmaya çalışan her dini yapının kullandığı argümanlar birbirine çok benzer. Aslında aynı olan tek şeyleri ise siyasi ve ekomonik ranttır. Buna dikkat çekerken tasavvufu yok sayıyor gibi gorundum sanırım.

Saygılarımla.





Aynı şeyleri söylemeye çalışıyoruz,ancak siz Tasavvuftan söz ederken radikal unsurları buna dahil ediyorsunuz.Bende tam tersini,sizin dileklerinize yönelik sorguluyorum.Tasavvuftan ne anlaşılması gerektiği çok önemli...

Radikal örgütlenmelerle,değişime kapalı inanç unsurları,sorgulamadan dayatılan telknler bizlerin anladığı tasavvufun tamamen dışındadır.Siz radikal örgütlenmeleri,tasavvuf felsefesinin çağrılarıyla bağdaştırırsanız,zaten uzlaşamayız.Siz,ben ve benim gibi düşünenlerin savunduğu tasavvuf felsefesini,radikal katillerin düşünce yapısıyla bağdaştırabiliyorsanız tartışılacak birşey yoktur.
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: smyrnali - Temmuz 14, 2011, 07:28:32 ös
syn ceyceyt ,
Kaynağının göreceli olabileceğini öngördüğüm ve günümüzde inananlara dayatılan teist inançların özünün birbirine yakın olduğunun idrakindeyim."Ben O yum O da ben"iddiası enelhak savının anlaşılamaması nedeniyle bu savı destekliyenlerin gördüğü zulmü onaylamak demektir.Bu nedenle,malaesef sizin savınızı onaylıyamıyorum.

demisiniz ,buradakı ıfadenızı bıraz acarmısınız ne anlatmak ıstedıgınızı net anlıyamadım.neyın zulmu ?

((Derin mevzu dediğiniz konulara yeterince kafa yorduğumu düşünüyorum;nitekim düşünceleriminde büyük bir kısmını forum ortamında paylaştım,belki siz görememiş olabilirsiniz."O da ben"savı,byansımayı doğal olarak inkar eder.Zira,beşerin göremediği tek şey kendisidir.)))


sınırsız bır Yaracıyı sınırlı algıyla ne kadar kavrayabılırsın ki?
neden kendını bıl denılıyor ?Benlık beserı var bırde ilahı var..
beseriyetin işi degil zaten en el hak kavramı insanlıga bir gel bakalım..
Hakkı bılmeden hakıkat boyutuna gırılıyor mu ?bu işlere akıl yoluyla mı varılıyor  ? oyle olsa her alim evliya olurdu :)



"O"da "Ben"diyebilmek için "O"nun aşkın olduğuna,yani dışarılarda bir yerde olduğuna inanmamızı gerektirir ki,bu durumda inanan gizli şirke düşer.

İşte o yüzden "Ben","O"olsamda,"O"ben değildir diyebilmek şimdilik benim açlığımı yatıştırır.

Hem dısarda hemde icerde ..(dısarıda) O  dediginde tek bir kavram,tek bir varlık degildir zaten ,yaratılmıs ve yaratılmamıs olan, arştan tut arzdaki her zerreyi kapsayan her surette görunen ve gorunmeyen ...bılınen ve bılınmeyen sınırsız......(içerde)kendınde ıc alemının butun sırlarında bu dıştakılerın mevcudıyetını idirak edebılmek.. icerısıde dısarsıda sensin..
ikiyi bir edebilmek butun mesele .elbette herkes idirak edecek diye bir şart yok. keske .oyle olsa kolay olsa dunya bu durumda olmazdı zaten veliler diyarı olurdu :))
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: ceycet - Temmuz 15, 2011, 08:27:04 ös
vahdet i şuhud ile,vahdet i vucud kavramını karıştırıyoruz muhtemelen,dediğim gibi başka bir başlık bizi yeni bir tartışma ortamına sürükleyecektir.Nitekim,hala aynı şeylerden çıkmazdan ısrarla çıkmaza yürümek bizlerin haricindekilerin kafasını karıştırmaktan öte bir şeye yaramaz diye düşünüyorum.
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: smyrnali - Temmuz 16, 2011, 12:09:35 ös
Bu konuların dahılı yada harıcı olmakla hıc ılgısı yok.Hak ılmı , hak yolu herkese acıktır.
Mursıdı olanada olmayanada bu işler gonul işi ,kimin nereden kazacanagını kımse bılemez...istemeyı arastırmayı ve ogrendıklerının pratıklerını yapabılmek önemli.
her ogretıde belırlı erdemler beklenır ,en basıt tevrattakı 10 emır.bılıyormusun?bılen olmak yetmez uyguluyormusun? hangı dın,hangı kıtap,adam  bunları okumamıstır bılmez ama uyguluyordur.......uygulayan kazanır.
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: Masor1976 - Temmuz 16, 2011, 01:05:24 ös
Bu konuların dahılı yada harıcı olmakla hıc ılgısı yok.Hak ılmı , hak yolu herkese acıktır.
Mursıdı olanada olmayanada bu işler gonul işi ,kimin nereden kazacanagını kımse bılemez...istemeyı arastırmayı ve ogrendıklerının pratıklerını yapabılmek önemli.
her ogretıde belırlı erdemler beklenır ,en basıt tevrattakı 10 emır.bılıyormusun?bılen olmak yetmez uyguluyormusun? hangı dın,hangı kıtap,adam  bunları okumamıstır bılmez ama uyguluyordur.......uygulayan kazanır.

Sayın Smyrnali güzel özetlemişsiniz. Yukarıda Abdulkadiri Geylani'nin bebekken oruç vaktinde anne sütü ve su içmeyerek keramet göstermesini örnek vererek, asıl imtihanın ruhlar aleminde yaşandığını ve kazananların imtihan puanına göre dünyada farklı kişilik sergilediklerini belirtmek istemiştim. Yani kısacası aslında dünyada iman dağıtımı konusunda bir adaletsizlik varmış görünse de bir adaletsizlik yoktur. Aynen nasıl ki ormanlık alana yağmur yağıyorken çöle yağmıyorsa her insanın manevi iklimlerden alacağı aynı dinden de olsa ve aynı öğretileri de uygulasa da aynı olmaz.

Saygılarımla.
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: smyrnali - Temmuz 16, 2011, 01:43:44 ös
Kıyamet...sırat....bunlar özelıkle vurgulanır degılmı?

kıyamet ..uyanmaktır....ılk kıyamet..kucuk kıyam dedıkleri,bılıncının uyanması,farkındalıgının baslamasıdır,
burada ne arıyorsun? bedenının farkındasın ya ruhunun? bunca peygamber ,velı gelmış mucızeler gosterılmıs anlatı verılmıs ne anlatılmak ıstenmıs,ne kadarını algıladım vs vs bu sorular ılk uyanısın getırlerıdır..arayıs baslar gelısım baslar .

sırat dedgımız o köpru ,kıldan ınce kılıctan keskın...neye gore ?....bu köpruden bır defa gecılmıyor her daım üzerındeyız.
 Nizam terazı denır....o terazı yureklerde kurulur ..akıl ve vıcdan ıle bırlıkte tartacaksın...herkesın terazısı kendı elınde tartın durustmu ? adilmı?
ölcude hıle yapmayacaksın denıyor degılmı ? kendını haklı cıkartmak ıcın kımlerın hakkını calıyorsun?
o yuzden yurek onemlıdır..yuregın ve dılın arasındadır bu sırat koprusu ...eskıler bosuna dememıstır ..dil yarası kılıc yarasından beter ..
kılıc ıkı ucu keskındır bır ucu karsıya bakar, dıgerı sahıbıne ..o kılıcı hak ıle ındırebılmek marıfet...yoksa sahıbıne doner.
İslamda her ısın bası taharet denır ...taheret temızlıktır...abdest alınır bedenı yıkarlar.ya ıçımız onu neyle yıkıyacagız. yurek temızlıgı ,zıhın temızlıgı olmadan temızmıyız?...
oruc ...sadece butun gun ac ,susuz  durmak mı? madem nefıs terbıyesı nefsının tum emarelerını terbıye edeceksın...elıne, belıne, dılıne,zıhnıne...
hanı ısa derkı ,agzınızdan içerı gıren sızı bozmaz , agzından cıkan bozar ..yuregındendır......
hanı maat terazısı vardır mısırda gecer... bır kefeye yürek konur dıgerıne bır tüy...yüregın tüyden hafıfse gecersın...
Bir yurek tüyden nasıl hafif olur?
yuregının yüklerı nelerdır?
af edemedıklerın,nefret ettıklerın,ıftiraların,çaldıkların,sakladıkların vsvs
benımki ortaya karısık salata , her yurek sahıbınde ,hesap kendınde sorgu kendınde
kendımızı fark edenlerden olalım cici bici temız olalım  sevgilerle :)))
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: Masor1976 - Temmuz 16, 2011, 04:43:43 ös
Sayın Smyrnali hakikaten de çok derin mevzulara değinmişsiniz.

"Bir yurek tüyden nasıl hafif olur? " Gerçekten zor bir mesele. Belki de o yüzden Abdal kelimesinin asıl anlamı arapçada "kul" iken günümüze aptal diye gelmiştir. Yine Salak kelimesinin asıl anlamı süluk eden yani tasavvufta Allaha doğru yol alan anlamındayken şimdi salak olarak gelmiştir. Yani o insanların yaşam tarzları bize salakça ve aptalca gelecektir.

Aklıma padişah iken tacını tahtını bırakan ve kendini dervişliğe adayan İbrahim Ethem'in bir anısı geldi. İbrahim Ethem bir dervişe rastlar. Dervişle aralarında geçen sohbet esnasında derviş ne yiyip içiyorsun diye sorması üzerine  İbrahim Ethem "bulunca şükrediyorum, bulamayınca sabrediyorum" der. Dervişin cevabı "Horasan'ın köpekleri de aynısını yapıyor" olur. İbrahim Ethem peki siz nasıl yapıyorsunuz diye sorunca "Biz bulunca dağıtıyoruz, bulamayınca şükrediyoruz."....

Tasavvufçular ehli şeriata göre daha acımasız yaklaşırlar olaya yani. Örneğin ehli şeriata göre insanlar içinde geçirdiklerinden fiiliyata geçirmediği sürece mesul olmaz. Tasavvufçularda ise içinden geçirilenlerden de mesulsun.

Saygılar.

Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: smyrnali - Temmuz 17, 2011, 12:18:11 ös
Tasavvufçular ehli şeriata göre daha acımasız yaklaşırlar olaya yani. Örneğin ehli şeriata göre insanlar içinde geçirdiklerinden fiiliyata geçirmediği sürece mesul olmaz. Tasavvufçularda ise içinden geçirilenlerden de mesulsun.

 sevgili masor 1976 ,bu iletini şöyle düzeltelim.

Şeriat olaylara dışardan bakar,kapınının dısındadır...Tasavvufçularda icerdedir .icerden dısarı seyreder.
Acımasız kelimesi kapınında dısında zalimligi işaret eder.Şeriat ehli yasalar geregi keser biçer acımaz.
şeriatin kestigi parmak acımaz, derler ve acımadan infaz ederler.taşlarlarda, keserlerde ,asarlarda
Tasavvufta acı yoktur,sefkat vardır..zulum yoktur Hak vardır.
İç alemde oldugu icin  cezasıda ona gore verilir..onun kılıcı kestigi zaman ne akan kanı görürsün,ne kopan uvuzu..tassavufcular adamı sözüyle  taşlar,diliyle döver,ilmiyle ezer.
Adamın  elini kesmez uzattıgı eli ceker, öldürmez kapılarını kapar. bedelinide kendi icinde ödetir ..yuregiyle kalır....
 Adamın yureginde kin, nefret ,ofke varsa kendi ateşiyle kendini yakar,cehennemini yasar .kendi kendini infaz eder haberi bile olmaz.
sevgiler.
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: Masor1976 - Temmuz 17, 2011, 03:10:05 ös
Sayın Smyrnali, dünyada yaşamış ve yaşayan dini bilimler çok bilinmeyenli denklem gibidir. Çok bilinmeyenli denklem çözebilmek için tek denklem yetmiyor 2 bilinmeyenli denklemin x ve y değerlerini bulabilmenin tek yolu en az iki denklemi birleştirmekle oluyor.

Veya başka bir örnek vermek gerekirse tek kanatlı kuş uçamaz. Şeriat bir kanat, tasavvuf ise ikinci kanattır. Uçmayı başarmak ise Hakikat ve Marifet olarak algılanabilir. Eğer dikkat edilirse Hakikat ehli şeriattan 1 gram bile  ödün vermezler.

Fakat gerek şeriat gerekse tasavvuf dünyevi hırslar uğruna siyasete kurban gitmiş kavramlardır. Bu nedenle Hakikate ulaşabilen fazla insan yaşamamıştır. Ben sadece belki arayışta olan insanlar olur ve sahtekarlara kanmasınlar diye bir kaç örnek vereyim. Tasavvufa meraklı insanların düşeceği en büyük tuzak bir mürşidi kamil arayışına girmek olacaktır. Öncelikle onları zahiren bulabilme olasılığı sıfırdır. Çünkü geneli taklittir ve hakiki mürşidi kamiller sırlarını çok iyi saklarlar yani ortalıkta keramet vb. göstermezler. Bir diğer dikkatimi çeken husus milyonlarca müridi olan tarikatlara bakıyorum şeyhlik babadan oğula geçiyor genelde. Bu sahtekarlığın olduğunun göstergesidir. O makama kan bağıyla ulaşılmaz hak eden kazanır.

Artı olarak Şeytan da boş durmaz. İnsanlara güç ve ilim verebiliyor. Örneğin cinlerle irtibat kurabilen basit bir insan bile senin beyninden geçenleri bilebiliyor. O nedenle verdigi göstermelik bir sohbete katılırsan senin kafandaki soruları sormadan cevaplayarak seni etki altına alıp sonra da bir güzel kullanacaktır.

Konu başlığına uygun olduğu için biraz değinmek istedim.

Saygılarımla.





Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: smyrnali - Temmuz 17, 2011, 04:15:43 ös

Şeriat halindekiler dışardaki şerleri temizler.
Harama uzanmıs el kes,hakka uzanmış kimki o oralara uzanacak katli vaciptir..
Bu yolda hallıcı mansurdan ,bestamiye kesilen kesilene ...
Hakikatte ise şer , kendi nefsinin şerlikleridir..o temizlik seni Hakka ulastırır...
Hakikatte kesecegin zaman ,kılıcı tasıyacak bılegın gucu yurekten geçer,Hak ile iner ,nefisle degil.(.duygu yoktur..ne acı ne ofke )
Bu işler babadan ogula gecse idi Muhammedde yerini Aliye devrederdi ...saltanat olusmasın diye 4 halife yetistirdi...4 üde farklı yönden ilimin icinde yerini aldı.

Şeriat ,şerligi ile baki kalmıstır.Hakikat ise saklı  kalmıştır.
ortadaki şarlatanlar  asıları  guzel saklar :) hedef olurlar ..
islamadaki örtunmek  şeriatta baskadır hakikatte başka...
ziynet yerlerinizi örtun...
.Herkesin ziyneti hazinesi farklı...marifet ehli keramatini orter ,hakikat ehli kendini gizler..

şeytan bos durmaz....sen şeytanını terbiye etmedikce o seni her işe koşar..
KENDİNİ BİL......sen kendini bilmezsen sana cinlerde anlatır seytanlarda...
KENDİNİ BİLdigin zaman bakarsın o dısarda gorduklerinde sendeymiş ,senden cıkmış :))
KENDİNİ BİLdigin zaman ,önce kendini okumayı ögrenirsin,sonra insan denilen kitabı ,sen onları okursun ama onlar seni okuyamaz .cunku sen gizli bir hazine oluyorsun .
sevgilerle..
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: Masor1976 - Temmuz 17, 2011, 04:34:02 ös
Sayın Smyrnali
Şeriatın manası "Allahın kanuni emirleri" anlamını taşır. Bu nedenle şeriat kişiliğine ve mantığına terstir diye kişinin şeriatı hor görmesi veya reddetmesi durumunda Allah katında ne kadar değeri olabilir. Sonuçta Allah affedicidir emirlerine karşı bu tavır onunla kulu arasındaki bir hesaplaşmadır ve karışmamak en doğrusudur bu nedenle bu konuda tarafsız kalmayı tercih ediyorum. Fakat çoğu insan şeriat kelimesinin anlamını bilmeden meydanlarda kahrolsun şeriat diye bağırıyor bu kişinin maneviyatı açısından tehlikelidir.

Benim tavsiyem şudur. Bir kadın örnek veriyorum başını örtmeyerek günahkar olur tövbe ederse affolunabilir. Fakat bu kadar saçma kanun mu olur diye yaklaşırsa kafir olur. Kısacası günahkar olmak başkadır kafir olmak başkadır.

Saygılarımla.

Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: smyrnali - Temmuz 17, 2011, 08:02:13 ös
Hakikaten baktıgında hepsini sarar bilirsin.gorursun ..oraya cıkmak icin o yollardan gecmisindir.
şeriatten hakikate bakarsın ama goremezsinki.
şeriat kapının eşigi demistim....dısardan iceriyi bilemesin ..
o okula girmen icin gerekenleri belirler.

SERİAT ÖGRESİNDE:

İman etmek,
İlim öğrenmek
İbadet etmek
Haramdan uzaklaşmak
Ailesine faydalı olmak
Çevreye zarar vermemek,
Peygamberin emirlerine uymak
Şefkatli olmak
Temiz olmak
Yaramaz işlerden sakınmak

dikkat ederseniz , bu eşige girmeden ögrenilmesi  gerekenler  hep kendisine yönelik.  sonra tarikat dedigimiz ögreti  başlıyor.
Burada ögretmen gerekiyor...

TARİKAT ÖGRETİSİ:

Tövbe etmek
Mürşidin öğütlerine uymak
Temiz giyinmek
İyilik yolunda savaşmak
Hizmet etmeyi sevmek
Haksızlıktan korkmak
Ümitsizliğe düşmemek
Ibret almak
Nimet dağıtmak
Özünü fakir görmek
Egitimle dısarıya bakmıya, acılmıya baslanıyor.tovbe,özur dileme,insanlara hizmete yonelmek ,kendini egitirken dısınada ceki duzen vermek.temiz giyinmek vs.
(fark ettinizse  masonlukta bir nevi bu tur egitileri veriyor.)
 Bu formda Kim mursit, kim ögretmen dersen burada herkes hem ögretmen hem ogrenci ,Ögrenirken ögretiriz,ögretirken ögrenenlerdeniz.

Gunahlar ve sevaplar yine yuregindeki terazide ..kişi kendi yaptıklarından mesuldur,kime gore kafir olunur ?
sizinle inançları tartışmak istemem.Bilgi tektir,algı gorecelidir ,bu yuzden tarikatler ,mezhepler vs cesitlilik doğmustur.inancınıza saygı duyarım ,inanclar sorgulanabilir ama iman sorgulanmaz.....senin benim kafir diye baktıgımızın Yaradan katında bizden degerli olmadıgının elimizde garantisi varmı?
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: Masor1976 - Temmuz 17, 2011, 09:54:28 ös
Sayın Smyrnali
"senin benim kafir diye baktıgımızın Yaradan katında bizden degerli olmadıgının elimizde garantisi varmı?" 
Sözlerinize tamamen katılıyorum. Zaten iman kavramı nasip işidir. Tasavvuftan örnek vermek gerekirse nasibinde yoksa bir insan mürşid bulamaz nasibinde varsa mürşid onu zorla çeker alır. Ya da hakikaten sağlam bir mürşidin en yakın müridi görünen kişi 1 cm Allaha gidemeyebilir.

Olayın şeriat tarafından bakılınca eğer müslüman iseniz kesin emirleri mantığınızla tartarak reddetme şansınız yoktur. Fakat nefsinize ağır gelen emirleri uygulamayarak günahkar olma şansınız ve tövbekar olma şansınız vardır. Yani insan kendi mantık mekanizmasıyla kafirliği seçebilir. Bu noktada ehli şeriatın tarih boyunca yaptığı hata kafirleri öldürmeye çalışmaları olmuştur. Ki bir müslümanı öldürmekten daha risklidir kanaatimce. Çünkü ileride imana gelebilme ihtimali olan birinin hayatına son vererek ciddi bir sorumluluk alınır. Fakat insan öldüren bir katilin öldürülmesi gibi kanunlarına sıcak bakıyorum. Bu toplumsal denge ve huzurun sağlanması için suçlular açısından caydırıcı bir mekanizmadır.

Saygı unsurundan insan hiç bir şey kaybetmez ve kazançlı çıkacaktır. Yani yukarıda verdiğim örnekte olduğu gibi başını örtmeyen bir müslüman kadın bu emre saygı duyarak imanını kurtarabilir ve kendini günahkar hissederek tövbe ederek belki de başını örtüp gururlanan kadından daha sevimli hale gelebilir yaradanın huzurunda. Fakat böyle bir şey yoktur diyerek ilahi bir emri sorgulayarak kafir olur. Bu tabi ki literatüre göredir yani Allah bu tip düşünce taşıyan insanlara ne gözle bakıyor onu büyük mahkemede görebiliriz.

Netice olarak sizin yukarıda paylaştığım fikrinize istinaden, insanoğlu nefs adlı en azılı kafiri içinde taşırken diğer insanlara bakıp kafir damgası vurma yarışına girmesi büyük bir hata olur.

Saygılarımla.
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: smyrnali - Temmuz 18, 2011, 12:41:41 öö
Murıd mursıdını secemez ,Mürşıt müridini seçer.Ya nasıp deyıp oturup beklemekle nasıp gelmez..çaba ıster ,emek ister.
Mevlana da  mursıttı,nam salmıştı...Şemste murşitti kimseler bilmezdi.
iki mirsitin arasında fark var..
biri madde alemin erbabıydı digeri mana alaminin ..... mevlana oturup mursıt beklemıyordu ama işini yapıyordu.....şems mevlanaya mursitlik etti ,bu yola baş koydu geldi. Mevlana  ŞEMS ile ıkıyı bır etti, aşkı ögrendı,arşa cıktı,aşk ıle semaya geldi...
Bir bilgi sapmasına örnek,şimdi ki semazenler yada mevleviler aşka gelmek icin sema yapıyor...
 neyse bu konular derin ,o yuzdende bu ilime derya derler,daldıkca manzara degisir,dalmak icin yuzme bilmek gerek ,nefes gerek ,yurek gerek..
Kimin nerde ne yaptıgı ile basının örtusu ,sarıgı kavugu ,makamı adamı kurtarmıyor.bunlar şekli seyler,şekli aşmadan da öze girmek zor ...seriatta bu yuzden var ,takılı kalmamak lazım yürümeye devam..
tassavufta özden giderler ,icine girmeden konusmak boş.dedigin gibi iş nefis terbiyesine dayanır,nefiste icerde,dısarıda degil bir yerden baslamak gerekli derim.Herkesin sınavı kendi nefsinden..mürşidim yok demek yerine  aklımız var kendı nefsımızın mürsidı olup kendımız terbıye ederiz..
sevgilerle..
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: Masor1976 - Temmuz 18, 2011, 01:14:11 öö
Sayın Smyrnali şeriat kuralları toplum dengesi için inmiş gibi duruyor. Yani örnek vermek gerekirse bir katilin idamı gibi..   Normalde kulun günahlarının veya sevaplarının ecrinin sadece Allahın kuracağı mahkemece yargılanması lazım. Katilin idamından kasıt sosyolojik dengeyi ve huzuru oturtabilmektir. yani katil yine Allah tarafından sorgulanacaktır. Kadının tesettürü de aynı şekilde düşünülmelidir. Kadını koruyabilecek bir kavramdır tesettür. Zina yapan evli insanın idamı da ailevi yapıyı koruyacak bir kavramdır. Aslında şeriat kanunlarını sosyolojik ve insanın cinsel psikolojisini irdeleyerek masaya yatırırsanız mantıklıdır. Tabiki günah işlemek isteyen insanların özgürlüğünü kısıtlayıcıdır.

Fakat şeriat denilince de tek bir standart göremiyoruz. Örneğin vahhabilikte namaz kılmayanı bile idam ediyorlar. Günümüz şartlarına bakıp şeriat kavramını oturtabilinecek bir devlet düzeni yaratmanın imkansızlığı nedeniyle Allahın önerdiği hükümlere kahrolsun diye yaklaşmak ve sonrasında da beyni tanrılaştırarak Allahın yasakladığı her şeyi mübah olarak desteklemek de doğru değil.

Günümüzde hakim olan yapı budur. Yani günahları mümkün olduğu kadar yani insanların tansiyonunu çok fazla yükseltmemeye çalışarak normalleştirme çabası hakim. Fakat örnek vermek gerekirse çevremdeki histerik kadınlarla muhabbetim sırasında erkeklerin saldırganlıklarından ciddi anlamda onların bile rahatsız olduklarını dile getirmeleri beni şaşırtmıştı. Yani günde on erkeğe bile hayır demeyecek kadınlardan bahsediyorum. Ki normal bir kadının yaşadığı zorlukları tahmin edemiyorum.

Demek istediğim bu şekilde günahlara karşı taviz verilmeye devam edilirse dünyanın civatası daha fazla yerinden oynayacaktır. Çok yakında sübyancılık bile normal karşılanabilir hale gelecektir.

Yani Allahın emrettiği demiyorum çünkü artık kimse onu takmıyor, önerdiği kanunlar özgürlükleri kısıtlayıcı gibi dursa da toplum refahı için mantıklı kanunlardır. Anlatmak istediklerimi ifade edebildim mi bilemiyorum.

Şeriat gelsin diye nara attığımdan değil, kahrolsun şeriat diye nara atanlara karşı önyargılarının nedenini anlayamadığım için aslında şeriat kanunlarının çok bilim dışı olmadığını sosyolojik açıdan mantıklı olduklarını ifade etmeye çalıştım.

Tasavvufi görüşlerinize aynen katılıyorum. Tasavvuf toplum kurmaya veya başka deyişle örgütleşmeye dayalı bir kurum değildir. Öze inmeye metafizik veya manevi açıdan yükselmeye dayalı bir yapıdır. Bu nedenle şeriata benzemez ve şeriat ehli de Kuranda ve sünnette elle tutulur delil bulamadıklarından dolayı  kabullenemezler. Fakat tasavvuf aslını kaybederek örgütleşmeye ve siyasallaşmaya yüz tutmuştur. Özellikle böyle bir ortamda gerçek bir mürşidi kamil bulmak olanaksızdır. Bir zamanlar leyla mecnun gibi aşklar nasıl vardı da şimdi yok ise insanların yozlaşmalarındaki zirve nedeniyle organik şeyler bulabilmek olanaksız hale geldi malesef.



Saygılarımla.

Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: smyrnali - Temmuz 18, 2011, 02:12:38 öö
Bizim toplumumuz bir kabile asiret degil...Devletimiz ve hukukumuz var..bu hukuk dogrultusunda sosyal denge ve huzur korunuyor. Ve devlet catımız altında her dinden vatandaşımız var,inançları farklı olabilir ama ayni hukuk sistemiyle yargılanır ayrıcalık olmaz.
Şeriat islam hukukunu kapsar ,bir ateisti hic baglamaz,ama devetin hukuk sistemi herkesi baglar ..

O tessetüre  bürünerek  ne ahlaksızlıkları yapanlar var ,ne kadar acık sacık olsada ahlak erdem sahibi kadınlar var..
Tessetture giren kadını ,o örtü  ne tecavuzden kuratarır ne namusunu korur .nede onu daha fazla musluman yapar .sadece kendi inancı dogrultusunda  manevi huzurudur.

Sapık sapıklıgından geri kalmaz,tecavuz edecek adam o an  ne sexi giyinmis der  nede cuval giymis ona bakmaz....onun kafasında sadece tecavuz vardır ..kacarı yok kurbanın.kadınmış,cocukmuş,bebekmis fark etmiyor ,tecavuzunde mazereti yoktur ..
Yasaklar islamda günah olarak belirtilmis...toplumun cezasından korkmuyorsan Allahın cezasından kork denmiştir. ve arap toplumunun o zamanki yapısını düşünün ,düzenin saglanması icin en uygun sekil belirlenmiş.O cahiliye donemindeki toplumu hizzaya getirmek icin katı olmus olabilir.
islamda öldurmeyeceksin emride vardır......o canı ben verdim ,benim verdigim canı baskası alamaz diyorsa ,hac turunda bir bocek bile öldurmek,bir yaprak kopartmak gunah ,bedeli bir kurban..
neden kurban? bir nevi para cezası kesiyor ve o kurbanı dagıtıyor ,toplumda ihtiyacı olanlara rızk verdiriyor.

Gunahlar deginiz yasaklar sadece dini olarak degil hukuksal olarakta suctur ....tecavuz,cinayet,hırsızlık,taciz,vsvs
suçların cezasını hukuk verir ....gunahlar ise kisinin kendi vicdanı ile yaradan arasında ..
zaten o kişilerde vicdan olsa bunları yapmaz,yapamaz..
Bu işlerde caza vermekte cözum degil ,adam hapıs yatıyor cıkıyor yine ayni sucu işliyor.
 ceza evinde bos yatırmak yerine egitim verilip belki biraz yontulabilirler , gelisen,degişen  toplumlarda herkes yükselemiyor bir kısımda da cöküş yasanıyor ,yasalar daha caydırıcı olabilir ,eksikler tamamlanabilir vb bunlar  devletin meselesi .
 ferdi olarak yapılacaklar ise bambaska..ve apayrı bir konu .
Kişinin kendi egitmesi ,ailesinde coluk cocugunu terbiye etmesi egitmini yukseltmesi zaten en buyuk önlemlerin başıdır.
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: Masor1976 - Temmuz 18, 2011, 02:32:46 öö
Sayın Smyrnali
Yazdıklarınızda en ufak bir mantık hatası yok.
Zaten cezayı hukuk vermeli yani bireyler ceza veremez.
Fakat mahkemelik oldunuz mu hiç bilemiyorum hukukun lafta kaldığı bir ülkede yaşıyoruz.
Açlıktan simit çalan yıllarca hapis yatarken, milyon dolarları sömürenlere dokunan olmuyor filan.
Hapis bir çözüm değildir. Suçluları caydırıcı tek çözüm bence idamdır.
Benim islam şeriatında mantıklı bulduğum konu da budur yani caydırıcılık.
Dediğiniz gibi hedefindeki kadın tesettürlü de olsa mini etekli de olsa tecavüzcü tecavüzünden vazgeçmez. O an 3 yıl falan hapis yatmak onun gözünde buna değer olarak görülür. Fakat idam söz konusu olunca hiç sanmıyorum.

Laikliğin ve şu anki oturmuş sistemin tek hoşuma giden yanı günahların özgürce yaşanabilmesi. Kimseyi rahatsız etmedikleri sürece O da bir artıdır. Fakat suçla yolsuzlukla vb. mücadelede başarı sıfırdır.

Eğitimle insanları bilinçlendirmek de bir yere kadardır. Örneğin sübyancılığa meyilli birini eğitimle düzeltmeniz mümkün değildir. Fakat idamla korkutup engelleme şansınız vardır.

Bilemiyorum bu dediklerim de mantıklı geliyor bana. Tam olarak islam şeriatını komple giydirmeseler bile ceza hukuku için faydalanılması gerekir diye düşünüyorum şahsen.

Saygılarımla.

Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: Prometheus - Temmuz 18, 2011, 02:44:32 öö
Gunahlar deginiz yasaklar sadece dini olarak degil hukuksal olarakta suctur ....tecavuz,cinayet,hırsızlık,taciz,vsvs
Milyonlarca yıldır o söyledikleriniz hep kötüydü. Kimse onların bir tanesini bile savunmadı, zaten savunamazdı.
Bu gün, hukukun ve dinlerin bize dayattığı başka şeyler vardır.
Bin yıllar öncesinde kimse ahlak nedir bilmiyordu. Bir bebeğe tecavüz hiç olmadı. Ama günümüzdeki hukuk ve din şartlarına o ilkeller hep güldü.
Hangi kadın kadın olmaktan utandı? Hangi erkek övünmedi.

EE çıkıp çıplak dolaş madem. Hiç aksini iddia etmedin. Ben erkeğim ama aslında kadınım demedin, yada kadınım ama aslında erkeğim demedin. Ne ayaklarından ne parmaklarından utanmadın. Hatta herkes kendini çok beğendi.
Beğendi beğenmesine de.
Çık bi salın dediğimize kimse çoraplarını dahi çıramadı...
Nerde mantık? Nerde hayatı kendini içselleştirmek. Erkek olan çıkar çırılçıplak kahvede çay içer. Kadın dediğin daracık elbiseler yerine hepsi çıkartır atar.
Peki niye yapamıyoruz?
Neden kimse çıplak dolaşamıyor? kendinden utanan kaç kişi var?(psikolojik açıdan sağlıksız olanlar ve deliler hariç)
Kimse yapamaz.
Ben buyum demekten daha doğal ne olabilir?
Ama iş sahte kimliklerimiz savunmaya gelince, ben milletim için ölürüm diyoruz, Namusuma dokunursan seni keserim diyebiliyoruz.

Bize dayatılan korkuları aşabilecek bir yiğit çıkmadı.


Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: smyrnali - Temmuz 18, 2011, 02:46:59 öö
İDAM geri donusu olmayan bir cezadır,olaki suclanan idam edilen kişi , daha sonra bir şekilde suçsuz oldugu ortaya  cıkarsa ne olacak?
 Arabistanda şeriat uygulanıyorda etkilimi oluyor sanıyorsunuz? hırsızlıktan eli kesilmis o kadar cok kişi sokaklarda geziyor..ibret alan korkan yapamazsa neden bu kadar fazla eli kesik vatandaş var?
idam bizdede vardı ,halk oylaması ile kaldırıldı hatırlatırım..
öldurmek cozummu? bir insanı öldurmek kolaymı? size  cellatlık gorevi verilse bunu yapabilirmisiniz.?
hadi yaptınız diyelim gece yatagınızda huzurla uyurmusunuz?
islamiyeti nedense hep korku odaklı ögretmeyi sectiler.Allahtan kork ,gunahtan kork vb..
ne oldu insanlar Allah sevgisini unuttu ,birbirini sevmeyi unuttu,zalim oldu ,acımasız oldu..islamiyetten koptu..korku cozum degildir ....
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: Prometheus - Temmuz 18, 2011, 02:51:56 öö
Bir insanı öldürebilirim. Bu belkide yeryüzünde en son kişi olmama rağmen yapacağım yerdir.
Ancak yasaklar, tehditler, kanunlar hangi suçu bitirmiş?
Hangi inanç yeryüzüne cenneti indirebilmiş?
Dinler acıları kabul edin der, tıpkı bir uyuşturucu gibi.
Acıların sebebini araştırın, içinizdeki en iyi ve en dürüst duygularla çözüm üretin.
Başarısız olsanız bile bu suç olamaz. Sadece deneyin...
Demeleri gerekirdi. İşte o zaman sevgi dolu bir tanrı gözümde canlanırdı. İşte o zaman mutlu olurdum. İşte o zaman daha az hata yapmak için her şeyi yapardım.
Ben insanım, korkutulmak yerine, samimi olunmasını isterim.

Düşüncelerimle...
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: ceycet - Temmuz 18, 2011, 03:10:15 öö
İnsan bazen gördüklerine,bazen duyduklarına,bazen de rüyaların gerçek olduğuna inanmak istemez..

İslam ve Şeriat...

Bukadar basit mi?....

İnsan,İslam'ı benimsediyse sonradan uydurulan şeriat kurallarını da sorgusuz benimsemeli...Öylemi?

En kolayı o...

Elini kesin,kulağını koparın,yok canım öldürğn gitsin,amaaan zahmet etmeyin;önce derisini yüzün sonra yakın gitsin...

Bunun adı birşeylere inanıp,o doğrultu da dayatılanları uygulamak yönüyle,inanmanın gereğini yerine getirmek mi?...

Bazen,okurken kendimi rüyada hissediyorum.Hatta bu bir rüya olamaz,olsa olsa kabus...

Böyle uygulamaları savunanlarla,tartıştığıma bile inanamıyorum.

Üstünden kaç yıl geçtiğini düşünmeye bile utandığım uygulamaların,bir inanç sisteminin gereği olduğunun savunulduğunu okumak bile midemi bulandırıyor.

Öldürün,öldürün!....

Kurtuluşa çok yakınsınız.Gübre bile kendinden kabul ederse gübre de rezil bir metaaadır.
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: Masor1976 - Temmuz 18, 2011, 03:23:33 öö
Sayın Smyrnali
idam hoş bir şey değil tabi ki. Eğer insanlar sizin gibi düşünebilen ve duyguları olan yaratıklar olsaydı bu tarz kanunlar yaratıcı tarafından önerilmezdi.
Şeriat kanunları uygulanan örnek ülke yok zaten. Suudi arabistan vb. vahhabi şeriatı uygulanıyor. Açıkcası islamla bağdaştırdığım bir şey değil. Ve nasıl bir uygulama yapıyorlar incelemediğim iiçin sorgulama ve sonuç çıkarımı yapamıyorum.

Arabistanda bir süre kalmış bir Türkle muhabbetim olmuştu onun dediğine göre idam el kesme gibi kanunları kendi milletlerinden olmayan ve oraya çalışmaya gelen kişilerin üzerinde uyguluyorlar. Zaten fazlasıyla zenginler hırsızlık yapan olmuyordur. Bir kaç arap iftira atarak bir Türk berberin Allaha küfrettiği gerekçesiyle idam ile yargılandığı bir davayı anımsadım örnegin medyada çıkmıştı yıllar önce.

Fakat ülkemize bakın insanlara sorun evine hırsız girmemiş bir arkadaşınız akrabanız var mı? Bu cesareti hırsızlar nereden buluyor? Yani caydırıcılığı olan hukuk sistemi lazım..

İdam cezası ilaç sanaayi çok geliştiği için kanına serumla uyuştucu ve zehir verilerek kansız ve acısız yapılabilir.

Bence korku şarttır. Korkusuz disiplin olmaz. Disiplinsiz de başarı olmaz.

Saygılarımla.



Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: Masor1976 - Temmuz 18, 2011, 04:13:02 öö
İnsan bazen gördüklerine,bazen duyduklarına,bazen de rüyaların gerçek olduğuna inanmak istemez..

İslam ve Şeriat...

Bukadar basit mi?....

İnsan,İslam'ı benimsediyse sonradan uydurulan şeriat kurallarını da sorgusuz benimsemeli...Öylemi?

En kolayı o...

Elini kesin,kulağını koparın,yok canım öldürğn gitsin,amaaan zahmet etmeyin;önce derisini yüzün sonra yakın gitsin...

Bunun adı birşeylere inanıp,o doğrultu da dayatılanları uygulamak yönüyle,inanmanın gereğini yerine getirmek mi?...

Bazen,okurken kendimi rüyada hissediyorum.Hatta bu bir rüya olamaz,olsa olsa kabus...

Böyle uygulamaları savunanlarla,tartıştığıma bile inanamıyorum.

Üstünden kaç yıl geçtiğini düşünmeye bile utandığım uygulamaların,bir inanç sisteminin gereği olduğunun savunulduğunu okumak bile midemi bulandırıyor.

Öldürün,öldürün!....

Kurtuluşa çok yakınsınız.Gübre bile kendinden kabul ederse gübre de rezil bir metaaadır.

Sayın Ceycet yazınızı geç farkettim. Sizin duygusal isyanınızı anlıyorum. Fakat hayatta pek çok duygu var. Saymaya kalkarsak kitap yazabiliriz. Ben normal yaşantısında akrebe bile zarar veremeyecek arkadaşlarımın askerdeyken pkk ile girdiği çatışmalarda kestiği kulaklardan kolleksiyon yaptığını biliyorum. Yani hayat sizin bakış açınızdan baktığınız gibi soft değil malesef.

Saygılarımla.
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: smyrnali - Temmuz 18, 2011, 11:01:10 öö
Şeriat kanunları uygulanan örnek ülke yok zaten.
ne guzel ıfade etmışsın.kimse bu kanunlarla örnek olamaz,şeriat kanunları dinle verilmis,insanlar dini tam anlıyormu ki tam uygulasın.

yasa, kanun,kurallar yasaklar bunlar nizam icin ,toplumda  fertler birbirnin hakkını yemesin,birbirne keyfi zarar vermesin,zulum etmesin ......insan olan insanın bunlara ihtiyacı yoktur,birlerinden korktugu icin degil yuregi el vermedigi icin bunları yapmaz..
vicdan, edep ,şefkat bu tür degerler varlıgın özunden gelir sonradan ögrenmesi cok zor.uzun bir egitim sureci ister..asıp kesmek yok etmek cözüm degil.
Hele senin gibi dini inancı olan birnin sorgulaması gerekmezmi ?
bunca kulu yaratan,katilinden hırsızına zaliminden ,ateistine hatta dine ,Allaha  küfür edene kadar hepsine rızk veriyor,nefes veriyor yasam veriyor ...hiçbirni yok etmiyor mudahale etmiyor .
zalimlik insana mahsus, hangi hakla insanlar birbirni katleder..
ALLAH alahlıgını kimseye vermez...  şeriat yasalarını uygulamaya kalkanlar Allah adına ne kadar zalim oluyorlar.
ALLAH sadece celal degildir.cemalini ögrenmeden celaline soyunursanız o korkmanız gerekenlerin gunahların tumune sahip olursunuz hemde fazlasıyla.
Yaradanın sevgisini, bollugunu, sefkatini ,merhametini ,cömertligini,ve sabrını ögrenmeden insan olamazsınız.
Onun korkusu ,azabı gazabı diyerek celalini ögrenerek onları aşılayarak sevgisiz ,zorba,zalim,katil varlıklar yetiştirirsiniz ama asla insan yetistiremezsiniz.
bu gune kadar dinleri korkuyla aşıladılar insanlık bu duruma bu yuzden geldi..
 
insanlıgi din kitaplarından anlıyamayanlar ,bunu en iyi yasamına koyanların hayatlarını eserlerinden okusun .bir yunusun yasamına eserlerine bakın,harabiye ,ömer hayyama ,sevgi ve askın oldugu  yerde zulum varmı?


Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: karahan - Temmuz 18, 2011, 12:51:02 ös
Arkadaşlar dünyada oluşan bir şeriat fobisi var sanırım üzerinde durulması gereken bir konu,bende elimden ve aklımdan geldiği kısaca idrak edebildiğim kadarı ile katılayım isterim.Şeriatın bana göre sana göresi olmaz kısaca islami anlatıma göre yada alevi bektaşi bakışa göre şeriat nedir ordan bakıp anlamakta fayda var.Alevi bektaşiliğinde meşhur 4 kapı 40 makam olayı var şeriat o bakışın ilk merhalesi yani daha yolun başı anlamıda bakışıda belirlenmiş.kısaca hatırlayalım,

BİRİNCİ KAPI: ŞERİAT (Bunun on makamı vardır.)

İmanın altı şartına inanmak,

İlim öğrenmek ve ihlâs sahibi olmak,

İslam’ın beş şartını ifa etmek,

Helal kazancı yemek ve faizi haram bilmek,

Nikâh kıyarak evlenmek,

Hayızlıya yaklaşmamak,

Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat itikadı üzere olmak,

Merhamet ve Şefkatli olmak,

Temizliğe dikkat etmek, Gusül ve Abdeste devam etmek,

Emr-i bil-ma’ruf ve Nehy-i Anil-Münkeri yapmak.(Yaramaz işlerden sakınmak )

Bu anlatım tamamen o bakışın ürünüdür şeriat için tanım bu kadar açık ise bir takım yobazi ve bağnaz anlatımlara takılıp kalmak doğrumudur.ben kendim için şeriat denince sadece bunu anlıyorum.Diğer 3 kapıdaki makamlar şeriattan daha zorlu çünkü şeriat daha başlangıcı ozaman buda şu demek oluyor fırtına daha ilk kapıda kopuyor kimsenin tarikat,mağrifet ve hakikat kapılarının anlatımlarıyla ilgisi ve alakası bile başlamamış şeriat kelimesinin insan zihnine yerleştirildiği korkunç imaj yetiyor zaten.


Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: smyrnali - Temmuz 18, 2011, 02:02:29 ös
syn karahan haklısınız.
şeriat...şerleri atmak ,bırakmak terbıye olmak yolunda adımda bır adım.
bızdeki şerıat anlamı ıse şeri kes kopat katlet olmus.kendı kabahetlerıne,kusurlurana bakıp duzeltmek yerıne dısarda sucluyu bulup ınfaz etmek olmus.
yıne bencıle sımırnalıca gordugumu ıfade ettım:)))
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: Masor1976 - Temmuz 18, 2011, 02:40:20 ös
Sayın Smyrnali, ben laiklikten yana olan biriyim. Tabi ki bir müslüman olduğum için gönül isterdi ki islami kurallara uygun bir toplumda yaşayabileyim. Çünkü Kuran gibi hukuk kurallarını da içeren bir kitaba iman edip laik bir düzeni savunmak bile insanın imanını zedeleyebilir.

Neden laiklikten yanayım çünkü tek bir şeriat sistemi yok. Örnek veriyorum kazara vahhabilikten etkilenmiş radikal islami grupları ülkeyi ele geçirir diye ben bile korkuyorum. Çünkü beni de idam ederler.

Yani sayın Karahan'ın sevimlileştirmeye çalıştığı gibi bir islami anlayış, veya sayın Smyrnali ve Ceycet'in sevimlileştirmeye çalıştığı gibi bir insani anlayış dünya üzerinde hiç yaşamadı ve yaşamıyor.

Fakat benim dikkat çekmeye çalıştığım husus belki de bu ara Dexter'in serisini izliyor olmamdan da kaynaklı olabilir ; bazı suçların  ölümle cezalandırılmasından başka engelleme şansınız olmadığını, bunun da şeriatta desteklendiğini ve demek ki şeriatı çok fazla katı ve mantıksız görmek yanlış olduğuna dikkat çekmeye çalışmıştım.

Türkiye'de kamuda yolsuzluk ve adam öldürme, tecavüz gibi suçlara idam cezası getirilirse; toplum biraz rahatlar gibi geliyor. Bu şeriat kurallarına da benzediğinden insanların tepkisi olmayacaktır hatta şeriat istiyoruz naraları atanlara karşı ne farkımız var ki diye savunma yapılabilir diye düşünüyorum.

Saygılarımla.
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: Laus Deo - Temmuz 18, 2011, 08:18:59 ös
Seriat konusunu hic bir zaman anlayamadim. Seriat Islami kanunlarin hukum surdugu bir yonetim bicimi olarak adlandiriliyor. Ben din adina baski rejimi nasil yapilir anlayamiyorum.

Seriat rejimlerinde insanlari belli bir sekilde giyinmeye zorlarlar. Kadinlar kapanmak zorundadir. Alkol yasaktir vs.

Ancak bence bu Tanricilik oynamaktan baska bir sey degildir. Cunku unutulmamalidir ki Islam anlayisinda Tanri, insani test etmek amaciyla yaratmistir. Eger istese Tanri Alkol'u kendisi yok etmez miydi? Eger istese Tanri her kadini carsafa sokmaz miydi?

Suphesiz ki istese sokardi. Ama neden sokmuyor? Cunku buna kendi irademizle karar vermemizi istiyor. O yuzden bize cok kutsal olan ozgur irademizi vermis. Ve bize iyiyi ve kotuyu gostermis, hangisini sececegin konusunda ozgursun.

Peki Tanri bizi bu kadar ozgur birakmisken, hangi insan toplulugu bizi baski altina alabilir ki? Bu sirk kosmak degil midir?

Din kurallarini devlet kurallariymis gibi uygulamak Islam'a aykiridir. Bu kadar basit. Seriat duzeni suren devletler bu sebepten dolayi seytanin en buyuk hizmetcisidirler, cunku Tanri'nin kurdugu bu duzene comak sokarlar.

Umarim anlatabilmisimdir.

Esenlikler,
Laus Deo.
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: Masor1976 - Temmuz 18, 2011, 08:46:16 ös
Sayın Laus Deo, öncelikle yazınızın içeriğine katılmamak elde değil.

yanılıyorsam lütfen düzeltin. Yüksek okulda okurken inkılap tarihi öğretmenimizin "laiklik Türkiyede neden sindirilemiyor?" şeklinde bir soruya şöyle bir cevap verdiğini anımsıyorum. Gerek Kuranı Kerim gerekse Tevratta çok kapsamlı bir hukuk sistemi yani şeriat içeren ayetler vardır. Fakat bu İncilde yoktur. Bu nedenle gerek İsrail'de gerek islam ülkelerinde laik bir rejim sindirilmekte zorlanılırken Hristiyan ülkelerde beşeri hukuk sistemine karşı ciddi bir tepki oluşmamıştır tarzı bir anlatımı vardı.

Bu tepkiyi örneğin taksimdeki barları taşlayarak terörist veya anarşist ruhla filan dile getiren olmasa da her müslümanın ruhunda islama uygun bir hukuk sistemi arzusu vardır. Bu iman etmenin doğasında mevcuttur. Bu tanrıcılık oynama arzusu gibi dursa bile tam aksine inandığı bir tanrının buyruğunu yerine getirme arzusu olarak da bakmak gerekiyor. Fakat ülkemizdeki müslümanlarda taşkın ve anarşist bir ruh yok yoksa bu açığa çıkardı çünkü arapça harfler içerdiği için besmele asmanın bile yasak olduğu deist bir baskı dönemi yaşandı. Hatta yüzbinlerce insan muhafazakar olduğu için hapislerde çürütüldü. Hala arta kalan bir sorun olan başörtüsü baskısı ve islami kesimin ekonomik canlanma yaşamasını önlemeye yarayan darbe baskısı yaşatılmaya çalışılıyor.

Tabi ki örnek veriyorum aile zoruyla başını kapatan kadın kavramı gibi şeriat kanunlarıyla yönetilmeye çalışılan toplumlarda negatif tablolar görüyoruz. Bu açıdan bakılınca laiklik ve islamda "dinde zorlama yoktur" kıstasına çok uygun bir pozitif yapı olduğu açığa çıkıyor. Tabiki bir de şu açıdan bakmak lazım bir ailenin kendi örf ve dini literatürüne göre çocuğunu yetiştirme arzusu kadar doğal bir şey olabilir mi. Yani devletin bu konuda ailelere deist bir baskı uyguladığını şu an örneğin ülkemizde yaşıyoruz. Çocuklar ve gençler başörtüsüyle okula gidemiyorlar hatta devlet memuru bayanlar iman ettikleri şekilde giyinerek mesleklerini icra edemiyorlar.

Fakat son yıllarda bu konuda özgürlükler ve laiklik açısından büyük gelişmeler olacak kanaatini taşıyorum. Ve pek çok müslüman ülkeye göre özgürlükler ve hoşgörü açısından çok zengin bir millet olduğumuz aşikar.

Saygılarımla.
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: ceycet - Temmuz 19, 2011, 01:41:42 öö
İnsan bazen gördüklerine,bazen duyduklarına,bazen de rüyaların gerçek olduğuna inanmak istemez..

İslam ve Şeriat...

Bukadar basit mi?....

İnsan,İslam'ı benimsediyse sonradan uydurulan şeriat kurallarını da sorgusuz benimsemeli...Öylemi?

En kolayı o...

Elini kesin,kulağını koparın,yok canım öldürğn gitsin,amaaan zahmet etmeyin;önce derisini yüzün sonra yakın gitsin...

Bunun adı birşeylere inanıp,o doğrultu da dayatılanları uygulamak yönüyle,inanmanın gereğini yerine getirmek mi?...

Bazen,okurken kendimi rüyada hissediyorum.Hatta bu bir rüya olamaz,olsa olsa kabus...

Böyle uygulamaları savunanlarla,tartıştığıma bile inanamıyorum.

Üstünden kaç yıl geçtiğini düşünmeye bile utandığım uygulamaların,bir inanç sisteminin gereği olduğunun savunulduğunu okumak bile midemi bulandırıyor.

Öldürün,öldürün!....

Kurtuluşa çok yakınsınız.Gübre bile kendinden kabul ederse gübre de rezil bir metaaadır.

Sayın Ceycet yazınızı geç farkettim. Sizin duygusal isyanınızı anlıyorum. Fakat hayatta pek çok duygu var. Saymaya kalkarsak kitap yazabiliriz. Ben normal yaşantısında akrebe bile zarar veremeyecek arkadaşlarımın askerdeyken pkk ile girdiği çatışmalarda kestiği kulaklardan kolleksiyon yaptığını biliyorum. Yani hayat sizin bakış açınızdan baktığınız gibi soft değil malesef.

Saygılarımla.




Sayın Mason 1976,

söylemlerimin duygusallıkla ilgisinin olamadığını,benim geçmişimle ilgili yazdıklarımla karşılaştırırsananızz;anlarsınız.O kulak kesme adetlerinin bulunduğu zaman ve coğrafyada bendeniz 19 yıl birfiil asker olarak bulundum.

O bölgede yaşananlarla,sizin inançlar için öngördükleriniz birbiriyle hiç uyuşmuyor.

Bir tarafta savaştan bahsederken,diğer tarafta inançlarından dolayı mazluma yapılan zulüm söz konusu....
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: Masor1976 - Temmuz 19, 2011, 02:03:42 öö
İnsan bazen gördüklerine,bazen duyduklarına,bazen de rüyaların gerçek olduğuna inanmak istemez..

İslam ve Şeriat...

Bukadar basit mi?....

İnsan,İslam'ı benimsediyse sonradan uydurulan şeriat kurallarını da sorgusuz benimsemeli...Öylemi?

En kolayı o...

Elini kesin,kulağını koparın,yok canım öldürğn gitsin,amaaan zahmet etmeyin;önce derisini yüzün sonra yakın gitsin...

Bunun adı birşeylere inanıp,o doğrultu da dayatılanları uygulamak yönüyle,inanmanın gereğini yerine getirmek mi?...

Bazen,okurken kendimi rüyada hissediyorum.Hatta bu bir rüya olamaz,olsa olsa kabus...

Böyle uygulamaları savunanlarla,tartıştığıma bile inanamıyorum.

Üstünden kaç yıl geçtiğini düşünmeye bile utandığım uygulamaların,bir inanç sisteminin gereği olduğunun savunulduğunu okumak bile midemi bulandırıyor.

Öldürün,öldürün!....

Kurtuluşa çok yakınsınız.Gübre bile kendinden kabul ederse gübre de rezil bir metaaadır.

Sayın Ceycet yazınızı geç farkettim. Sizin duygusal isyanınızı anlıyorum. Fakat hayatta pek çok duygu var. Saymaya kalkarsak kitap yazabiliriz. Ben normal yaşantısında akrebe bile zarar veremeyecek arkadaşlarımın askerdeyken pkk ile girdiği çatışmalarda kestiği kulaklardan kolleksiyon yaptığını biliyorum. Yani hayat sizin bakış açınızdan baktığınız gibi soft değil malesef.

Saygılarımla.




Sayın Mason 1976,

söylemlerimin duygusallıkla ilgisinin olamadığını,benim geçmişimle ilgili yazdıklarımla karşılaştırırsananızz;anlarsınız.O kulak kesme adetlerinin bulunduğu zaman ve coğrafyada bendeniz 19 yıl birfiil asker olarak bulundum.

O bölgede yaşananlarla,sizin inançlar için öngördükleriniz birbiriyle hiç uyuşmuyor.

Bir tarafta savaştan bahsederken,diğer tarafta inançlarından dolayı mazluma yapılan zulüm söz konusu....

Sayın Ceycet ben kendimi örnek vermek istiyorum. Ben de güneydoğuda şırnak civarında bir dağda askerlik yaptım. 2002 yılına denk geliyor yani çatışma ve terör uykuda denebilir. Fakat birliğime teslim olmaya giderken hala çatışmalar devam ediyor diye biliyordum. Bu nedenle gitmeden önce içimde bir muhasebe yapmam gerekti. Çünkü çatışma yaşayacağıma ve insan öldürme ihtimalimin yüksek olduğuna inandığım için acaba karşımda silahlı biri bana ateş ediyor olsa onu öldürme şansım olsa öldürebilir miyim diye uzun uzun düşünmüştüm. Netice olarak öldürülecek olsam da karşımdaki bir terörist olsa da karşılık vermeme kararı alarak gitmiştim. Yani her ne kadar idamı savunsam da insan öldürebilmek kolay bir karar değildir farkındayım.

Bunun zorluğunu iş başa düşünce anlayabiliyorsunuz. Yani filmlerde olduğu gibi değildir aksiyon. Ateş düştüğü yeri yakar derler, çevre sadece ısı hisseder ve asıl acıyı istese de hissedemez yani.

Pek çok asker güneydoğuya benim psikolojimle gidiyordur muhakkak. Fakat bir çatışmada aylarca aynı kazandan yemek yediğiniz aynı koğuşu ve kaderi paylaştığınız bir arkadaşınız öldürülünce tüm psikoloji tersine dönüşecektir. Bu yüzden her ne kadar idam iğrenç bir ceza olsa da gereklidir diye düşünüyorum.

Saygılarımla.
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: ceycet - Temmuz 19, 2011, 02:13:48 öö
Daha önce de belirttiğim gibi o ruh halini anlamakta zorlanmıyorum;nitekim söylediğim gibi başkalarının 18 ay yaptığı bir işi bendeniz tam 19 yıl yaptım.Karşınızdakinin,sizi öldüeme riski taşıyan birisi olması ile,inançlarından veya düşüncelerinden dolayı yok edilebilmesi hoşgörüsü birbirinden çok,ama çok farklı....

Ne denebilir?,,,

Tanrı kimsenin kanınını,kimsenin eline bulaştırmasın.
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: Masor1976 - Temmuz 19, 2011, 03:42:16 öö
Daha önce de belirttiğim gibi o ruh halini anlamakta zorlanmıyorum;nitekim söylediğim gibi başkalarının 18 ay yaptığı bir işi bendeniz tam 19 yıl yaptım.Karşınızdakinin,sizi öldüeme riski taşıyan birisi olması ile,inançlarından veya düşüncelerinden dolayı yok edilebilmesi hoşgörüsü birbirinden çok,ama çok farklı....

Ne denebilir?,,,

Tanrı kimsenin kanınını,kimsenin eline bulaştırmasın.

Sayın Ceycet dualarınıza katılıyorum.

Bir insanın inancı için öldürülmesi veya baskı görmesi kavramı malesef buna karşı olan insanların da güç eline geçince uyguladıkları siyasi bir yanlıştır. Bunun için kutsal kitaplardaki ayetleri çarpıtarak din adına uygulayanlar çok olmuştur ve taraftar da bulabiliyorlar malesef. Bu tip örneklere bakınıp da kutsal kitaplara savaş açmak da hatadır. Yakın tarihte deist bakış açısının baskısı  da yaşandı ülkemizde ve baskıların etkisi hala devam ediyor. Bence bunlar bahane yani. Savaşmak insan tabiatının bir parçası sanırım. Örneğin özellikle erkek çocukların ellerinde oyuncak silahlar görmemiz, izlediğimiz her tv programında haberler de dahil sürekli savaş görmemiz gibi bilinçaltımızda savaş var. Evde çocukların hiç anlaşamaması, kavgalar vb.  Komplo teorisyenlerinin aklına hemen çocukken bilinç altına yerleştiriliyor tv ile subliminal mesajla biilinçaltı programlanıyor gibi sözler duysam da mantıklı gelmiyor 1. dünya savaşı sırasında falan tv yoktu fakat savaş vardı.

Sayglarımla.





Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: karahan - Temmuz 19, 2011, 10:33:51 öö
Sayın Smyrnali, ben laiklikten yana olan biriyim. Tabi ki bir müslüman olduğum için gönül isterdi ki islami kurallara uygun bir toplumda yaşayabileyim. Çünkü Kuran gibi hukuk kurallarını da içeren bir kitaba iman edip laik bir düzeni savunmak bile insanın imanını zedeleyebilir.

Neden laiklikten yanayım çünkü tek bir şeriat sistemi yok. Örnek veriyorum kazara vahhabilikten etkilenmiş radikal islami grupları ülkeyi ele geçirir diye ben bile korkuyorum. Çünkü beni de idam ederler.

Yani sayın Karahan'ın sevimlileştirmeye çalıştığı gibi bir islami anlayış, veya sayın Smyrnali ve Ceycet'in sevimlileştirmeye çalıştığı gibi bir insani anlayış dünya üzerinde hiç yaşamadı ve yaşamıyor.

Fakat benim dikkat çekmeye çalıştığım husus belki de bu ara Dexter'in serisini izliyor olmamdan da kaynaklı olabilir ; bazı suçların  ölümle cezalandırılmasından başka engelleme şansınız olmadığını, bunun da şeriatta desteklendiğini ve demek ki şeriatı çok fazla katı ve mantıksız görmek yanlış olduğuna dikkat çekmeye çalışmıştım.

Türkiye'de kamuda yolsuzluk ve adam öldürme, tecavüz gibi suçlara idam cezası getirilirse; toplum biraz rahatlar gibi geliyor. Bu şeriat kurallarına da benzediğinden insanların tepkisi olmayacaktır hatta şeriat istiyoruz naraları atanlara karşı ne farkımız var ki diye savunma yapılabilir diye düşünüyorum.

Saygılarımla.



Sn.Masor1976


Üzerinde tartışılan konu insanlık tarihinin belkide en çok tartıştığı konulardan biri olduğu için üzerinde uzlaşı sadece belli kalıplarda oluşmuştur.Meselenin özünü kavranmadığı müddetçe sadece zahiri anlamları ile tartışır dururuz.Şeriatı sevimli göstermeye çalışmadım aksine örnek olarak verdiğim Alevilikteki 4 kapı kırkmakam felsefesinden sadece ilk makam olan şeriatı ve 10 makamını oraya örnek olarak yazdım.Bu 10 başlığın içinde bırakın her türlü fikri hangi anlatıma itirazınız olabilir yada varmıdır.Eğer yoksa bunların hepsi doğrudur ben iyi bir insan olarak aklımda irademde bunları kabul ediyor diyorsanızislam dışıların empoze ettiği şeriatçi sınıfındanmı oluyorsunuz.Bu anlatımlar sadece biz müslümanlar için değil tüm dünya insanları için vardır.

Buradaki farkta şu bu anlatım bu kadar basit anlaşılması kolaysa işin teori kısmı,pratikte uygulayacak olanda insan olduğuna göre bu bana göre kolaydır ben uygularım sana göre yada bir başkasına göre zordur işine gelmez uygulamaz tam bu noktada insani figürler ortaya çıkıyor yani.Gösterilen ve verilen örnekler ya suudilerin vahhabi klanının uygulamaları yada iran,afganistan modeli,peki o  10 makamın içinde bu modeli uygulayan ülkelerin sistemine bir atıf varmı yakınlık yada benzerlik varmı,sistemin özünü bozan biz insanoğluyuz bence öncelikle anlaşılması gereken konu bu.

Tanrıcılık oynamak deyimi çok kullanılıyor bende değinmeden geçemeyeceğim.İlahlık sadece Allaha mahsus bir özelliktir kul için benzetme yapmak sadece komedi olur,Lakin birde doğru tarafı var işin orayı kaçırmamak lazım.Bizim yaratılış özümüzde var olan bir şeyden ötürümü biz tanrıcılık oynuyoruz oraya bakmak lazım.Herkes kendini istediği gibi tanımlayabiliyor ben laikim yada şeriatçim,kavramların ne kadar önemi var bilemem ama mesela laikliğin kendi tanımı bana çok fazlası ile tanrıcılık oynamak gibi geliyor.Toplumsal yaşayış kuralları dini hükümlerin içinde zaten var allah kullarına bunu deklere etmiş şimdi işin can alıcı noktasıda bana göre burası Eğer Allah bu kuralları koymuş ise biz insanlar Adına laik sistem deyip din devlet işlerini birbirinden ayırmaya kalktığımızda Allahın kırmızı çizgilerini ihlal etmiş olmuyormuyuz.Yada allaha rakip bir sistem yaratmış olmuyormuyuz.

Biz kendimizi bu sisteme göre yönetebiliriz deyip bir başkaldırıda bulunmuyormuyuz.İnsanların kuralları ve kanunları yanlış ve kendi çıkarlarına göre uyarlayıp uygulaması güçlünün herzaman egemen,feodal sınıf yaratıp bunların adına ideolajik sıfatlarla süsledikleri malum olduğuna göre suçu yada yanlışa bakmamız gereken nokta neresidir iyi tesbit edilmesi lazımdır.Sırf moda tabir olduğu için ben lakim demek yada ben şeriatçiyım demek işin sadece zahiri tarafını görmek olur.İşin özünü insanın koyduğu yada kendi yarattığı düşüncelerden olan ideolojiler yada sistemlermi olacak yada Yüce Allahın ta alemleri yaratmaya başladığında kurduğu ve bana göre inancım olan insana sadece özgür iradesi ile seçim yapma verdiği sistemimi olacak.

Daha önceki yazdığım o 10 maddelik şeriat kapısının makamlarını hala reddedip kahrolsun şeriat diyebilecekmiyiz.Sorunun kaynağı aslındas insanoğlunun özgür iradeyi özgür ,sınırsız ve dilediğince ve kendi istek ve arzularına uygun şekilde kullanmasından kaynaklanmıyormu,burada daha özgür olabilmek için şeriat ve laiklik kavramları birbirlerine alternatif olarak yaratılmış durmuyormu.Laiklik insanoğlunun keşfi değilmi insanoğluna kök söktüren temelde yanlış uygulanan dini uygulamaların insanlığa getirdiği köle altı yaşam standartlarının bezginliği sonucu çıkmadımı demekki sistemi Allahın istediği anlamda doğru ve dürüst uygulasak aslında problem olmayacaktı.

Şeriat allahın yarattığı insanlar için uymasını istediği kurallarsa,laiklikte biz insanoğlunun yanlış uygulanan sisteme alternatif ortaya koyduğumuz argümansa eğer bu bir manadada bu sistemi yaratanların allahçılık oynamasından başka ne manası olabilirki.
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: Masor1976 - Temmuz 19, 2011, 03:03:52 ös
Sayın Karahan yazdıklarınızın altına imza atabilmem mümkündür. Özellikle "Eğer Allah bu kuralları koymuş ise biz insanlar Adına laik sistem deyip din devlet işlerini birbirinden ayırmaya kalktığımızda Allahın kırmızı çizgilerini ihlal etmiş olmuyormuyuz.Yada allaha rakip bir sistem yaratmış olmuyormuyuz."

Fakat bir de şu taraftan bakmak lazım Laiklik neden türemiştir hangi ihtiyaçtan oluşmuştur. Din düşmanlığından ve kafirlikten de doğmuş olabilir diye düşünmek de doğru. Fakat dini otorotilerin mantıksız baskı ve zulümlerinden dolayı insanlar dinin yanlış yönlendirilerek bir canavara dönüştürülmesini yaşadıkları için ürküyorlar. Bu gün şeriat denilince ürken insanlara ben hak vermiyorum dersem yalan olur.

Eğer Hz.Muhammed zamanına bakınırsak, bir avuç müslüman varken bile Hz.Muhammed'in halifelerini tek tek öldürülüp belki rakip olurlar diye torunlarını da öldürten bir katil doğmamış mıdır. Sahabiye toz kondurmak istemeyen ve Muaviye ve Yezid gibi adamların isimlerinin başına Hz. getirecek kadar kör olabilen kesim bir kaç müslüman görünmeye çalışan yahudi ajanına suçu atmaya çalışıyorlar. Aynen bizim günahı işleyip de şeytana suçu atmaya çalışmamız gibi. Hz. Peygamber'den hemen sonra Hz. Ömer  Hz.Ali  gibi şahsiyetlerin bir avuç müslümanla yapamadığı bir rejimi şimdi milyarlarca müslümanın yaşadığı bir dünyada yapabilmek imkansızdır.

Bırakın Laikler zulmetsin şeriat gelip de Allah adına islam adına zulümler yaşanmasın.

Saygılarımla.
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: smyrnali - Temmuz 19, 2011, 03:32:15 ös
  sn masor 1976
Surekli toplumsal irade,yonetim ve güç kavramında takılısınız.
Kırmızı cızgıler kendınızı bırakıp baskasını yonetmeye basladıgınız zaman ıhlal edılır.
Devletin yonetimi ayrıdır,iman ve inanclar ile kendinizi egitmeniz ayrıdır,bu egitimler icinde okullar vardır,her meslegin kendi alanı farklıdır,kımı hukuk okur,kımı tıp,kimi asker olur..buna gorede kılık kıyafet zorunlulugu vardır.siz iman ve inanç uzrine egitim istiyorsanız ilahiyat fakulteleri var ..kimsenin egitmi kısıtlı degil .

Dinin amacı mileti yönetmek degildir.kendini terbiye etmektir.bunun yanında sosyal ögretide vermistir.Allah dedigimiz bir kavram ,varlıgını gören varmı yok,mudahalesi varmı ?
İman ve inanc gibi yaratıcıda görunmuyor.Ruhsal egitim ,özsel varlıgın farkına varma, insan olma adına ne derseniz deyin..dinlerde amac varlıgın kendini gelistirmesi ,siz surekli birilerini degistirmeyi mudahaleyi dusunuyorsunuz.
Dinlerde verilen  kitaplar,elçilik eden peygamberler,ögretileri uygulayan  veliler ,insanları sürü gibi gütmeye gelmedi,OKU dur ilk ayet  ,oku ögren ve pratigini yap ,varlıktan beklenen  İNSAN olsun....ibret olsun..
örnek oldugunuz zaman birileri size özenir degişimi duşenebilir.kimse kimseyi degiştiremez,her varlık bunu kendisi basarabilir.
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: Masor1976 - Temmuz 19, 2011, 03:45:14 ös
Sayın Smyrnali çok kaba bir benzetme olacak beni maruz görün lütfen. İnsanoğlunun yaşayabileceği en güzel deneyim orgazmdır bu da seks ile oluyor. Aynı şekilde insanoğlunun yaşayabileceği en büyük ızdırap tecavüzdür o da seks ile oluyor.

Ülkemizde laiklik sisteminde denge unsuru yok. İsteyen kapanıp isteyen açılabilirse netice orgazm olur diğeri tecavüz olur. Laik sistem de aynen korktukları şeriat sistemi gibi  zulüm peşinde koşuyor kısacası. Ve sizin "buna gorede kılık kıyafet zorunlulugu vardır.siz iman ve inanç uzrine egitim istiyorsanız ilahiyat fakulteleri var ..kimsenin egitmi kısıtlı degil" lafınızı cımbızla alıyorum çünkü bu sizin önyargınızı yansıtıyor ve katılmıyorum bu noktada. Başını örtmek isteyen ve tıp okumak isteyen bir kadına neden kapıları kapatıyorsunuz. Başını inancı gereği örten bir kadını saçını açması, sizin zorla kapanmanızdan daha ızdırap vericidir. Bu kadınlara yazık olmuyor mu?

Türkiyedeki müslümanların tek istediği islami rejim filan degil biraz hoşgörüdür.

Saygılarımla.


Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: smyrnali - Temmuz 19, 2011, 11:56:11 ös
Baş ortusu meselesi dinin tumunu kapar duruma geldi sayenizde.
İNANCLARLA DEVLET YONETİLMEZ.Kücük yasamayın biraz evrensel olun,algınızı genisletin ,beyninizide bacak aranızdan çıkarın biraz ufka bakın ,ileriye bakın.
 Yarım Dr adamı canından ,yarım hoca adamı dinden eder ........malesef sizde insanları dininden sogutacak kadar inancların icinde kilitlenmişsiniz..imanı unutup inanc kavgası yapıyorsunuz.İnanclarınız sizi baglar bizi degil,TURKİYEDEKİ MUSLUMANLAR YANLIZCA SİZ DEGİLSİNİZ...Zaten hoşgörü yuzunden bu hale geldik,
Siz bir seriat ulkesi beyenin ve oraya yerlesin uçak biletinizi ben alırım.sizde rahat edin bizde !!
BİZ CUMHURİYET COCUKLARI OLARAK HAKLARIMIZDAN MEMNUNUZ.
Daha öncede belirtmistim inançlarınıza saygı duyarım ,bunları tartısmak istemem ,ısrar ve dayatmacı zihniyetinize elbetteki tepkimi gosteririm..bu konuyu burada kapatmakta fayda var ..hos olmayan usluba dönüşüyor sohbetimiz.

Biraz kaba oldum kusura bakmayıın..Siz zorladınız.

 
Başlık: Ynt: İslam ve Bugün
Gönderen: Masor1976 - Temmuz 20, 2011, 12:00:49 öö
Kusura falan bakmıyorum Sayın Smyrnali sizi gerdiğim için asıl siz kusura bakmayın. Her kezin kafasında dogmaları var ve bu dogmaların mantık hatalarına dokunulunca tansiyon artması dogaldir. Tekrar özür diliyorum.

Saygılarımla.