Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Atatürk ateist değil, deistti  (Okunma sayısı 10904 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mayıs 09, 2009, 04:36:37 ös
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Bilgi Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mete Tunçay, 'Tek parti döneminde pozitivist anlayışla halkı bilime inanmaya zorlamak tepkiler yaratmıştır. Bu tepkilerin üzerine Demokrat Parti, iktidara gelebildi, Süleyman bey de kaç sene iktidara gelebildi. Öyle anlaşılıyor ki bu AK Parti üzerinde uzunca süre devam edecek' dedi.

Prof. Dr. Mete Tunçay, İnönü Üniversitesinde düzenlenen 'Batı Düşüncesine Eleştirel Bakış' konferansında yaptığı konuşmada, Batı uygarlığının 500 yıllık bir uygarlıktan ibaret olduğunu belirterek, 'Ama Batı, kendisine bir geçmiş uydurmuş. O geçmişte eski Yunan medeniyetine dayanıyor' dedi.

-'ATATÜRK DEİSTTİ'-

Aydınlanmanın 18. yüzyılda yaşandığını ifade eden Tunçay, 'Aydınlanma dinin dışında bilime yönelmek olarak kabul edildi. Aydınlanmada pek çok insan dini reddetmekle birlikte tanrıyı reddetmemiş deist olmuş, deist yani yaradancılık. 'Bu dinde bir takım hurafeler olabilir, ama aslolan bir yaratıcısı olmalı bu alemin' diyorlar. Atatürk'ün de bir deist olduğunu düşünüyorum. Agnostik ya da ateist değildi' diye konuştu.

19. yüzyılda batı düşüncesinin temelinin pozitivizm yani bilime inanma şeklinde geliştiğine işaret eden Tunçay, pozitivizmin Türkiye'de 20. yüzyılda hakim olduğunu dile getirdi. Tunçay, şunları ileri sürdü:

'Türkiye'de laiklik dinle devlet işlerinin ayrılması diye yanlış bir tanımla anlatılır. Türkiye'de dinle devlet işleri ayrılmaz. Tam tersine Türkiye'de din devlet denetim altında olmuştur. Çağdaşlaşmanın çok önemli bir bacağı dinin kamusal hayata hakim durumda olmasına izin vermemek. Ama bu izin vermemek yasakla değil, toplumun geliştirerek buna ihtiyaç duymaması ile olmalı. Hilafetin kaldırılması, Cumhuriyet döneminde laiklik için atılan adımların başında geliyor. Hilafet kaldırılmasa ne olurdu sorusunu düşünüyorum. İyi bir Müslüman değilim, agnostiğim. Türk toplumunda hilafetin onayı ile cumhuriyet devrimleri yapılmış olsaydı bugün acaba böyle din temelli bir hareket iktidara gelme imkanını bulabilir miydi? Tek parti döneminde pozitivist anlayışla halkı bilime inanmayı zorlamak tepkiler yaratmıştır. Bu tepkilerin üzerine Demokrat Parti, iktidara gelebildi, Süleyman bey de kaç sene iktidara gelebildi. Öyle anlaşılıyor ki bu AK Parti üzerinde uzunca süre devam edece
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Mayıs 09, 2009, 06:56:36 ös
Yanıtla #1
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 353
  • Cinsiyet: Bay

Bilgi Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mete Tunçay, 'Tek parti döneminde pozitivist anlayışla halkı bilime inanmaya zorlamak tepkiler yaratmıştır. Bu tepkilerin üzerine Demokrat Parti, iktidara gelebildi, Süleyman bey de kaç sene iktidara gelebildi. Öyle anlaşılıyor ki bu AK Parti üzerinde uzunca süre devam edecek' dedi.

Prof. Dr. Mete Tunçay, İnönü Üniversitesinde düzenlenen 'Batı Düşüncesine Eleştirel Bakış' konferansında yaptığı konuşmada, Batı uygarlığının 500 yıllık bir uygarlıktan ibaret olduğunu belirterek, 'Ama Batı, kendisine bir geçmiş uydurmuş. O geçmişte eski Yunan medeniyetine dayanıyor' dedi.

-'ATATÜRK DEİSTTİ'-

Aydınlanmanın 18. yüzyılda yaşandığını ifade eden Tunçay, 'Aydınlanma dinin dışında bilime yönelmek olarak kabul edildi. Aydınlanmada pek çok insan dini reddetmekle birlikte tanrıyı reddetmemiş deist olmuş, deist yani yaradancılık. 'Bu dinde bir takım hurafeler olabilir, ama aslolan bir yaratıcısı olmalı bu alemin' diyorlar. Atatürk'ün de bir deist olduğunu düşünüyorum. Agnostik ya da ateist değildi' diye konuştu.

19. yüzyılda batı düşüncesinin temelinin pozitivizm yani bilime inanma şeklinde geliştiğine işaret eden Tunçay, pozitivizmin Türkiye'de 20. yüzyılda hakim olduğunu dile getirdi. Tunçay, şunları ileri sürdü:

'Türkiye'de laiklik dinle devlet işlerinin ayrılması diye yanlış bir tanımla anlatılır. Türkiye'de dinle devlet işleri ayrılmaz. Tam tersine Türkiye'de din devlet denetim altında olmuştur. Çağdaşlaşmanın çok önemli bir bacağı dinin kamusal hayata hakim durumda olmasına izin vermemek. Ama bu izin vermemek yasakla değil, toplumun geliştirerek buna ihtiyaç duymaması ile olmalı. Hilafetin kaldırılması, Cumhuriyet döneminde laiklik için atılan adımların başında geliyor. Hilafet kaldırılmasa ne olurdu sorusunu düşünüyorum. İyi bir Müslüman değilim, agnostiğim. Türk toplumunda hilafetin onayı ile cumhuriyet devrimleri yapılmış olsaydı bugün acaba böyle din temelli bir hareket iktidara gelme imkanını bulabilir miydi? Tek parti döneminde pozitivist anlayışla halkı bilime inanmayı zorlamak tepkiler yaratmıştır. Bu tepkilerin üzerine Demokrat Parti, iktidara gelebildi, Süleyman bey de kaç sene iktidara gelebildi. Öyle anlaşılıyor ki bu AK Parti üzerinde uzunca süre devam edece

Sayin Karahan,

Sanirim "deist" tabirinde bir hata var. Deist anlayis; evreni yaratan bir yaratıcı olduğuna inanan ama dinin gerektirdigi ibadetlerin ve peygamber, nebi, melek, seytan ve ruh gibi varlikların olduguna inanmamaktir. Atesitlerden tek farklari ise evrende bir yaratan olduguna inanmalaridir. Dolayisi ile Ataturk'un DEIST oldugunu soylemek yanlistir. Ataturk TEIST'tir yani kainati yaratan ve yoneten, vahiy yoluyla insanlara buyruklar veren bir tanrinin varligina inanir. Bir cok soyleminde ve icraatinda bu net olarak gorulmektedir.

Saygilarimla,
Bakmak yetmez, gormek gerek...


Mayıs 10, 2009, 02:06:00 öö
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1648
  • Cinsiyet: Bay

Bay Dino

Bildiğimiz gibi Atatürk deist de olsa, Ateist de olsa, Müslüman da olsa Atatürk yine Atatürk'tür. Atamız için farklı farklı söylentiler mevcuttur, elbette ki onun neye inanıp neye inanmadığını kendisinden başka kimse bilemez, bizi de ilgilendirmez. Ancak o bizim Atamız, liderimiz, idolümüz olduğu için insan ister istemez merak ediyor. İnancıyla alakalı farklı söylentiler var. Bunlardan benim bildiklerim; Müslüman, Deist, Ateist, Yahudi, Şaman.
Eğer Atatürk Teist ise dediğiniz gibi vahiy yoluyla insanlara buyruklar veren bir Yaradan inanışı olması gerekir. Yani Atatürk'ün böyle bir inanışı varsa 3 büyük dinin kitabı mukaddeslerine ya da herhangi birisine inanması gerekmez mi? Eğer diyorsanız ki "Atatürk zaten 3 büyük dinden birine inanıyordu" ise neden benim daha önce açtığım konuda ki video da farklı söylemlerde bulunmuştur?

http://www.masonlar.org/masonlar_forum/index.php?topic=6980.0


Mayıs 10, 2009, 02:15:54 öö
Yanıtla #3
  • Ziyaretçi

Bilgi Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mete Tunçay, 'Tek parti döneminde pozitivist anlayışla halkı bilime inanmaya zorlamak tepkiler yaratmıştır. Bu tepkilerin üzerine Demokrat Parti, iktidara gelebildi, Süleyman bey de kaç sene iktidara gelebildi. Öyle anlaşılıyor ki bu AK Parti üzerinde uzunca süre devam edecek' dedi.

Prof. Dr. Mete Tunçay, İnönü Üniversitesinde düzenlenen 'Batı Düşüncesine Eleştirel Bakış' konferansında yaptığı konuşmada, Batı uygarlığının 500 yıllık bir uygarlıktan ibaret olduğunu belirterek, 'Ama Batı, kendisine bir geçmiş uydurmuş. O geçmişte eski Yunan medeniyetine dayanıyor' dedi.

-'ATATÜRK DEİSTTİ'-

Aydınlanmanın 18. yüzyılda yaşandığını ifade eden Tunçay, 'Aydınlanma dinin dışında bilime yönelmek olarak kabul edildi. Aydınlanmada pek çok insan dini reddetmekle birlikte tanrıyı reddetmemiş deist olmuş, deist yani yaradancılık. 'Bu dinde bir takım hurafeler olabilir, ama aslolan bir yaratıcısı olmalı bu alemin' diyorlar. Atatürk'ün de bir deist olduğunu düşünüyorum. Agnostik ya da ateist değildi' diye konuştu.

19. yüzyılda batı düşüncesinin temelinin pozitivizm yani bilime inanma şeklinde geliştiğine işaret eden Tunçay, pozitivizmin Türkiye'de 20. yüzyılda hakim olduğunu dile getirdi. Tunçay, şunları ileri sürdü:

'Türkiye'de laiklik dinle devlet işlerinin ayrılması diye yanlış bir tanımla anlatılır. Türkiye'de dinle devlet işleri ayrılmaz. Tam tersine Türkiye'de din devlet denetim altında olmuştur. Çağdaşlaşmanın çok önemli bir bacağı dinin kamusal hayata hakim durumda olmasına izin vermemek. Ama bu izin vermemek yasakla değil, toplumun geliştirerek buna ihtiyaç duymaması ile olmalı. Hilafetin kaldırılması, Cumhuriyet döneminde laiklik için atılan adımların başında geliyor. Hilafet kaldırılmasa ne olurdu sorusunu düşünüyorum. İyi bir Müslüman değilim, agnostiğim. Türk toplumunda hilafetin onayı ile cumhuriyet devrimleri yapılmış olsaydı bugün acaba böyle din temelli bir hareket iktidara gelme imkanını bulabilir miydi? Tek parti döneminde pozitivist anlayışla halkı bilime inanmayı zorlamak tepkiler yaratmıştır. Bu tepkilerin üzerine Demokrat Parti, iktidara gelebildi, Süleyman bey de kaç sene iktidara gelebildi. Öyle anlaşılıyor ki bu AK Parti üzerinde uzunca süre devam edece

Sayin Karahan,

Sanirim "deist" tabirinde bir hata var. Deist anlayis; evreni yaratan bir yaratıcı olduğuna inanan ama dinin gerektirdigi ibadetlerin ve peygamber, nebi, melek, seytan ve ruh gibi varlikların olduguna inanmamaktir. Atesitlerden tek farklari ise evrende bir yaratan olduguna inanmalaridir. Dolayisi ile Ataturk'un DEIST oldugunu soylemek yanlistir. Ataturk TEIST'tir yani kainati yaratan ve yoneten, vahiy yoluyla insanlara buyruklar veren bir tanrinin varligina inanir. Bir cok soyleminde ve icraatinda bu net olarak gorulmektedir.

Saygilarimla,

Sayın Dino,

Sizin bunu neye istinaden ve neden yazdığınızı anlamlandıramadım. Atatürk'ün tanrı anlayışının bu şekilde olmadığı ortadadır. Atatürk'ün tanrı anlayışının "tabiat" olduğunu ve asla vahiy gibi şeylere yüce zekası içerisinde ihtimal vermediğini düşünüyorum. Atatürk'ü araştırırken söylemlerinde kimleri veya neyi hedef aldığına dikkat ederek araştırınız ve o söylemi neden yaptığı ve amacının ne olduğunu da algılamaya çalışınız ki bunu en iyi siz anlamalısınız; Yüce Atatürk, söylemlerinde "ezoterik" kavramın varlığını çok iyi kullanan bir hatiptir. Bu yüzden bir çok kişi, bugün Ulu önderin söylemlerini "anlamamakta" yada "yanlış anlamaktadır".

Vaktim olduğunda bu konu üzerine detaylı açıklama yapmaktan şeref duyacağım.

Sevgi ve Saygılarımla,
« Son Düzenleme: Mayıs 10, 2009, 02:28:16 öö Gönderen: Saygın »


Mayıs 10, 2009, 09:37:55 ös
Yanıtla #4
  • Ziyaretçi

“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur. Yalnız şurası var ki, din Allah ile kul arasındaki bağlılıktır.” Mustafa Kemal Atatürk (1930)  [Bu söylemi, kasten en başa koydum. Nedenini yazımın sonunda açıklayacağım.]

“Kuran’ın tercüme edilmesini emrettim. Bu da ilk defa olarak Türkçeye tercüme ediliyor. Muhammed’in hayatına ait bir kitabın tercüme edilmesi için de emir verdim. Halk,tekrarlanmakta bulunan bir şey mevcut olduğunu ve din işleriyle ilgili kimselerin derdi ancak kendi karınlarını doyurup, başka bir işleri olmadığını bilsinler.” (1930) (Altını çizdiğim kısım genelde yanlış anlaşılmakta. Burada bahsedilen kut istismarcılığıdır.)

“Bunca asırlarda olduğu gibi, bugün de, milletlerin bilgisizliğinden ve bağnazlığından istifade ederek binbir türlü siyasî ve şahsî maksat ve menfaat temini için, dini âlet ve vasıta olarak kullanmak teşebbüsünde bulunanların, içerde ve dışarda varlığı, bizi bu konuda söz söylemekten, ne yazık ki, henüz uzak bulundurmuyor. İnsanlıkta, din hakkındaki bilgi ve anlayış, her türlü hurafelerden sıyrılarak gerçek bilim ve fen ışıklarıyla arınmış ve mükemmel oluncaya kadar, din oyunu aktörlerine, her yerde tesadüf olunacaktır.” (Burada Ulu Önder; dinin çağdaş konumda düşünülmesi ve yine istismardan korunmak icin, cehalet tehlikesinin önemini vurgulamıştır.)

“Bizim dinimiz, en makul ve en tabii bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uyması lâzımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur. Müslümanların toplumsal hayatında, hiç kimsenin özel bir sınıf halinde
mevcudiyetini muhafazaya hakkı yoktur. Kendilerinde böyle bir hak görenler, dinî emirlere uygun harekette bulunmuş olmazlar. Bizde ruhbanlık yoktur, hepimiz eşitiz ve dinimizin hükümlerini eşit olarak öğrenmeye mecburuz. Her fert dinini, din duygusunu, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır; orası da mekteptir.” (1923)

Nasıl ki her hususta yüksek meslek ve ihtisas sahipleri yetiştirmek lâzım ise, dinimizin felsefî gerçeğini inceleme, araştırma ve telkin bakımından ilmî ve fennî kudrete sahip olacak seçkin ve hakikî din bilginleri de yetiştirecek yüksek müesseselere malik olmalıyız.” (1923)

Sayın Akyolun eklediği gibi; http://www.masonlar.org/masonlar_forum/index.php?topic=6980.0



İlk Söylemin altına nekadar söylem koysam da sonuç değişmeyecekti. Şimdi o döneme göre yorumlayalım: "Din gereklidir" çünkü milleti birleştirici özelliği vardır, bu hususta oldukça etkilidir. Bu gerçeğin farkında olan bir önderin; halkının inanmış olduğu dini en doğru şekilde halkına aşılaması gerekirdi. (Ancak gerçeğin farkında olan bir önder bunu başarabilirdi. Aksi taktirde o birleştirici unsuru yeni rejimle birleştirmek mümkün olmaz dı.)

Din birey için de gereklidir. Ancak her birey istediği dinle yani inanışla ruhunu besleyebilir. Ya da Muhammedin yaptığı gibi yeni bir din kitabı yazıp ona inanabilir. Hakikate erebilmek için herşeyde ve her yerde çağa, zamana göre düşünmek ve hareket etmek gerekir.

Günümüzde çağdaşlaşmanın ve düşünsel olgunluğun ise herşeyden daha önemli ve kutsal olduğunu düşünmekteyim. Çağımızın birleştirici unsuru artık bu şekilde olmalıdır.

Özet olarak bu konuda elbette daha eklenebilecek bir çok artı yada eksi söylemler ve düşünceler olabilir. Ancak sonuca ermek için genele bakılmalıdır ve sonuç ortadadır.

Bir gerçek daha vardır. Ben yada benim gibi bir başka düşünen ve yazan, başkalarıyla paylaşan kişiler olsa da; herkesin yine kendi gerçeği olacaktır.

Sevgi ve Saygılarımla,



Aralık 01, 2010, 01:07:37 öö
Yanıtla #5
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 269
  • Cinsiyet: Bay

Atatürk -bildiğim kadarıyla- ateistti ve bu yüzden masonlar arasında yükseltilmeden iki ya da üç derece verildikten sonra uzaklaştırıldı; hatta bu uzaklaştırmanın ona dokunduğu, bu nedenle locaları kapattırdığı da söylenir.
Çöl Bilgesi


Aralık 01, 2010, 01:39:08 öö
Yanıtla #6
  • Ziyaretçi

Bildiğim kadarıyla Mustafa Kemal ATATÜRK'ün ağzından veya kaleminden, hangi dine inandığı veya inanmadığı ile ilgili bir bilgi veya kanıt yoktur. Ve bir insanın; Bu kişi ister Atatürk olsun ister x bir kişi olsun,ağızndan veya kaleminden aksi bir beyanı olmadığı sürece, o kişinin dini inançları ile ilgili "yorum" yapmak son derece etik dışıdır.
Kaldı ki Mustafa Kemal ATATÜRK bir din adamı değildi.İnsanların inandıkları veya inanmadıkları sadece ama sadece o kişiyi bağlar. Artı olarakta YAPILAN YORUMLARA CEVAP VEREBİLME İMKANI OLMAYAN BİR KİŞİNİN ARKASINDAN ELİMİZDE KESİN BİR BİLGİ VEYA BELGE BULUNMADAN, O KİŞİNİN İNANÇLARI HAKKINDA "YORUM" YAPABİLMEYİ son derece yanlış buluyorum.
Bilmeyenlere ek bilgi: 1-Diyanet işleri başkanlığı 4 mart 1924 yılında Atatürk'ün isteğiyle kuruldu.
2-1926 yılında Atatürk'ün Diyanet işleri Başkanlığı'na verdiği "çağa uygun Kuran tefsiri hazırlayın" talimatı üzerine Diyanet bu görevi Elmalılı Hamdi Yazır'a verdi. Cumhuriyet döneminde Atatürk'ün bizzat ilgilenmesiyle Elmalılı Hamdi yazır bugün birçok meale kaynak olan tefsiri yazdı.
Yukarıda verdiğim bilgiler belgelere dayanmaktadır.Diyanet işlerinden isteyen arkadaşımız öğrenebilir.
son olarak Diyanet işleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu'nun Atatürk ve din ile ilgili yaptığı bir yorumu paylaşmak istiyorum.
"
Atatürk’ü herkes kendi bakış açısından yorumlamaya ve hatta kendi kavgasına, ön yargılarına çekmeye, onun üzerinden mücadele etmeye çalışıyor. Halbuki Atatürk, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kuran insandır. Dine önem veren bir şahıstır. İslam dininin bilgi temelinde gelişmesini önemsemiştir. Diyanet’i, Genelkurmay Başkanlığı ile aynı gün kurmuştur. Topluma bir mesaj vermiştir bununla.

Hurafelere karşıydı: Atatürk, Diyanet işleri Başkanlığı’nı kurar kurmaz, Hazreti Peygamberin ve Kuran’ın doğru anlaşılması için emir vermiş, iki kitap yayınlanmıştır. Birincisi, Kuran tesfiri, diğeri ’Tecridi Sahiyi Buhari’. Bu kitaplar ile Kuran’ın ve Hz. Peygamber’in hadislerinin doğru anlaşılmasını istemiş. Çünkü Atatürk dine değil, hurafelere karşıydı.

Laiklik din karşıtlığı değil: Laiklik, din karşıtı bir inanç, ideoloji değildir. Aksine din özgürlüğünü güvence altına alan, farklı inanışların barış, hoşgörü içerisinde birarada yaşamasına imkan sağlayan bir ilke, bir yöntem, bir mutabakattır. Laiklikle, dinin doğru bilgisini, din özgürlüğünü birarada, aheng içinde tutabilmeliyiz. Bütün bunlar toplumda dini düşüncenin, dini düşünce düzeyinin gelişmesiyle ve insanların birbirini anlamaya çalışmasıyla, özgürlüklerin gelişmesiyle giderek çözülecek, rahatlayacak konulardır. " (http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=54601)

Saygılarımla



Aralık 01, 2010, 01:47:53 öö
Yanıtla #7
  • Ziyaretçi

Atatürk -bildiğim kadarıyla- ateistti ve bu yüzden masonlar arasında yükseltilmeden iki ya da üç derece verildikten sonra uzaklaştırıldı; hatta bu uzaklaştırmanın ona dokunduğu, bu nedenle locaları kapattırdığı da söylenir.

Sayın Texan,yapmış olduğunuz yoruma istinaden paylaştığım link te ki yazıyı okumanızı yavsiye ediyorum.http://www.mason.org.tr/index.php?option=com_content&task=view&id=13&Itemid=27

Saygılarımla


Aralık 01, 2010, 10:16:59 öö
Yanıtla #8
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Bir konu üzerinde bilgi verilir ya da görüş oluşturulurken düşülen en büyük yanılgı,  tem ya da benzer nitelikli kaynaklarla yetinmek, derinlemesine araştırma yapmamak, özellikle çelişkili bilgi veren ya da görüş belirtenler arasında karşılaştırma yapmadan, bilimsel bilgiye dayanmadan, akıl yürütmeden bir sonuca varmaktır.

Sayın Texan'ın kısa iletisini olduğu gibi alalım:

"Atatürk -bildiğim kadarıyla- ateistti ve bu yüzden masonlar arasında yükseltilmeden iki ya da üç derece verildikten sonra uzaklaştırıldı; hatta bu uzaklaştırmanın ona dokunduğu, bu nedenle locaları kapattırdığı da söylenir."

Burada Sayın Texan hiç olmazsa "bildiğim kadarıyla" diyerek, işin doğrusunun bilmediği kadarı  olduğunuda 0 belirtiyor. Ancak bunun yerine "okumuş olduklarımdan edindiğim kanı kadarıyla" dese sanki daha iyi olurdu.

Aatürk'ün ateist olduğunu ileri sürenler, Atatürkçülüğe karşı olanlardır. Bu ileri sürüşte bir art niyat vardır. Onun ateist olup olmadığını ya da nasıl bir inancının olduğunu, en yakınındaki kişilerin yazdıklarında bile çıkaramayız çünkü onlar da öznel görüşler olacaktır. Bu bağlamda en sağlam başvuru kaynağı söylevleri ve özellikle "Nutuk"tur.

Bu yüzden masonlar arasında yükseltilmeden çıkırılmışmış!

Bir kere, herhangi bir kişi ateist olduğu için Masonlukta bir olumsuzluk ile karşılaşacaksa, bu Masonluğa girdekten sonra değil, girmeden önce bsöz konusu olur. Hani "Atatürk atesit olduğu için Masonluğıa alınmamıştı." dense,   bu da bir uyduruk lâf olmakla birlikte Masonluğun yöntemi bakımından akla daha yatkın olurdu. Atatürk'ün Masonluğa girmiş olduğu da girmemiş olduğu da kanıtlanamamıştır. Bunun için belge gereklidir ve uzun araştırmalara karşın öyle bir belge bulunamamıştır.  Diyelim ki belgesi bulunamamasına karşın girmiş... Masonluğa girdiği loca büyük olasılıkla Selânik'teki localardan biridir. Hatta bu bağlamda özellikle Macedonia Risorta adlı locadan söz edilir.  Gerek bu locanın gerekse aynı çevredeki diğerlerinin "ateistleri Masonluğa almamak" gibi bir kural ve kaygıları yoktur. O localar, Masonluğa sadece teist nitelikli bir Tanrı inancı olan kimseleri kabul eden localardan değildir.

Atatürk'ün sonradan mason localarını kapattırdığı da antimasonik nitelikli kaynakların kanıtlanamaz iddialarından biridir. Üstelik o kaynaklar aslında Atatürk'ün öncülüğünü ederek getirmiş olduğu Türkiye Cumhuriyeti ilkelerine de karşıdır ama Masonluğa saldırıda bir duygu sömürüsü yeapmak için böyle bir iddiayı bol bol kullanmışlardır. Demek Atatürk masonluktan çıkarıldığı için masonlara diş biliyordu ve bu yüzden mason localarını kapattı, öyle mi? Öyle olsaydı, yaklaşık on yıl boyunca Atatürk'ün Masonluğa karşı tutumunu ortaya koyan kanıtlanmış bilgelere ilişkin belgeleri bir yana bırakın, masonlarden bir öç almak istiyor idiyse Türkiye'deki mason localarını çok daha önceden, daha 1920'li yıllarda kapattırmış olurdu.

Bir tutam saçmalığın aktarılmış oluşu üzerine bir dolu lâf etmiş olduğum için beni bağışlayın. Ancak bu sözler yanıtsız bırakılamazdı; onun için yazdım.   

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
7 Yanıt
10792 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 25, 2010, 12:46:58 öö
Gönderen: Ozan Erturk
5 Yanıt
20095 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 27, 2008, 03:08:15 ös
Gönderen: shemuel
28 Yanıt
25020 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 08, 2011, 03:26:43 öö
Gönderen: MASON
3 Yanıt
6898 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 27, 2008, 04:25:29 ös
Gönderen: nietzsche
7 Yanıt
6310 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 27, 2015, 02:16:03 ös
Gönderen: GOASISG
0 Yanıt
3044 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 14, 2010, 01:44:30 öö
Gönderen: dogudan
2 Yanıt
5455 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 18, 2011, 12:59:03 öö
Gönderen: scherif
6 Yanıt
3814 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 12, 2013, 11:15:06 ös
Gönderen: addicted
34 Yanıt
11710 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 20, 2015, 10:25:24 ös
Gönderen: İNSAN
2 Yanıt
3584 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 20, 2015, 12:56:34 ös
Gönderen: peacewings