Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Göklerin ve Yerin Tanrıları  (Okunma sayısı 13973 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 22, 2012, 11:01:51 öö
Yanıtla #20
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341
  • Cinsiyet: Bayan

Rica ederim sn Masor1976
,fikirleriniz olası dışı değil;olabilir. Fakat cinlerin insandan güçlü olduklarını sanmıyorum. İnsan en mükemmel  varlık çünkü araştırmasının ve düşünmesinin sınırı yoktur. Evren mimarı'nın yarattığı en güçlü varlık;kutsal metinlerde de geçtiği gibi: Tanrı insanı kendi suretinde yarattı. Kadim bilgilerini sorgulayıp karşılaştırma yapmamın sebebi kimliğimizi daha belirgin kılmak;en azından kimliğime  ve yaradılışa yaklaşmak...Ha! bu ne kadar olur bilemem beni birazcık tatmin etsin o da yeter. Bu yüzden Kutsal metinleri ve kadim araştırmaları buraya yazmamın sebebi bu; ve sizinle paylaşıp incelemek amacındayım;sizin de fikirlerinizin katkısıyla bu bilgileri tarafsız olarak inceleyip satır satır sindirebilmek..

Bedensiz varlıklar bizden ayrı değildir sonuçta şu koca evreni bedenli  bedensiz paylaşıyoruz ve aynı kaynaktanız. İnsanı güçsüz yapan zaaflarıdır maalesef. Ne kadar sadece madde formuyla düşünürsek o kadar zayıf oluruz. .
Buraya daha yazıcaklarım olacaktır ve başka kaynaklardan gerek kutsal kitaplardan birlikte inceleyip birlikte  elekten geçiricez.
Sn Masor1976, Kuranda yazmıyor diye,yok demek değildir. Kuran kendinden öncekileri teyyid etmiştir,sonuç da o da kendi yaşam tarihini yansıtmıştır..Ben hiç bir kitabı ve hiç bir peygamberi bir birinden üstün tutmam ve olaya açıkca din olarak yaklaşmıyorum sadece insanın tarihi olarak bakıyorum.

Güzel yorumlarınızla birlikte binlerce yıllık geçmişte şöyle bir dolaşalım bakalım  :)
Sevgi ile kalın


Ocak 22, 2012, 11:10:59 öö
Yanıtla #21
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

sn.nosam

iblis ve şehvet kelimeleri insanoğlunun maalesef ilk anladığı olgudur şeytandan.Nasılki masonlukta simgeler vardır hayatın hemen her alanında buna benzer simgeleri insanoğlu daha kolay öğrenmek unutmamak için hep kullanmıştır.Şeytan ise bu faslın ilk öğesidir bir simgedr kötülük adına bahsi geçen tüm konuların simgesidir.Tüm olay aslında budur yalnız insan yaradılış itibari ile hem iyidir hem kötüdür her ikisinide kendinde barındırır aslında şeytan insanı aldatmaz aldatan nefistir herşey ona izafe edilir her sebep ona bağlanır nasılki iyi olan herşeyi allahtan biliyor isek kötü olanıda şeytana mal ederiz.Sadece bu senin nefsinde vardır aslında iblislik işte sen o irade denen gücünle bunun için mücadele edersin.

Ne varsa içinde mevlananın farsça adı olan fihimafi adlı kitabı okumanızı tavsiye ederim ismi bile aslında herşeyin özü.Başka yerde arama herşey sende gizli o yüzden iblis ile dalga geçebiliyorsan aslında farkında olmadan kendinle dalga geçiyorsun demektir sadece düşün ve anlamaya çalış.

saygılar
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Ocak 22, 2012, 01:15:37 ös
Yanıtla #22
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341
  • Cinsiyet: Bayan

     
                                                                                       NEFİLİM:Ateşli Roketler Halkı


"Sümer ve Akkad metinleri, Gök ve Yer Tanrılarının, istediklerinde Dünya'dan yükselebilmekte, göklere çıkabilmekte ve Dünya'nın göğünde gidip gelebilmekte oldukları konusunda kadim Yakın Doğu halkının son derece emin olduğu yolunda hiçbir şüpheye yer vermez.
         İnanna'da olduğu kadar diğer büyük tanrılarda da var olan bu yetenek, tanrıları-görmüş olduğumuz gibi, diğer her açıdan antropomorfik-kanatlı resmeden kadim ressamlar tarafından sık sık belirtilmiştir. Sayısız betimlemede görülebileceği gibi kanatlar, bedenin bir parçası değil, daha ziyade tanrının giysisine takılmış bir süstür"
           Sümer'den Aşağı Dünya'ya uçarak geldiğini vurgulamak için tanrıçayı kanatlarıyla gösteren bir silndir mühür,bu tehlikeli yolculukla ilgili metinler, yolculuğun başlangıcından önce İnnana'nın göklere yaptığı yolculuklarla ilgili metinlerde de böyle yedi nesneden söz edilir:

          1.Başına taktığı ŞU.GAR.RA
           2.Kulaklarındaki "Ölçüm pandantifleri"
           3.Boynunna taktığı küçük mavi taşlardan zincirler
           4.Omuzlarındaki"ikiz "taşlar
           5.Ellerinde altın silindir
           7.Göğüslerini tutan bantlar
   
Bu yedi nesnenin yapısını ve öneminin ne olduğunu şu ana dek kimse açıklayamamış olmasına karşın, cevabın uzun süredir elimizin altında olduğuna inanıyoruz.
Asur başkenti Asur'u kazan Walter Andrae ve meslektaşları İştar Tapınağında, tanrıçayı göğsüne ve sırtına yerleştirilmiş çeşitli "tertibat"la gösteren yıpranmamış bir heykelini buldular. 1934'te Mari'de kazı yapan arkeologlar, toprağa gömülü benzer ama sağlam bir heykele rastladılar. Bu, güzel bir kadının gerçek boyutlu bir suretiydi. Sıra dışı başlığı, onun bir tanrıça olduğunu gösterecek biçimde bir çift boynuzla süslenmişti. 4.000 yıllık heykelin çevresinde duran arkeologlar, onun canlı gibi görünüşü karşısında büyülenmişlerdi (bir fotoğrafta, heykel ve canlılar arasında ayırım yapmakta zorlanılabilir)


Çok daha iyi bilinen ve kesinlikle çok daha iyi tarig edilmiş olan; kuzey Mezopotamya'daki Kebar Nehri'nin kıyılarında Yudealılar arasında yaşayan Hezekiel peygamber tarafından görülen göksel arabadır.

        Gökler yarıdı,
        Rab'bin izzetinin görünüşünü gördüm
Hezekiel'in gördüğü şey, parlaklık ve ışıltıyla çevrili, arabanın içindeki metal bir "çember"e dayanan bir tahtta oturan insan benzeri bir varlıktı. Tekerlekler içindeki tekerlekler üstünde her yana hareket edebilen ve yerden dikey olarak havalanabilen bir aracın kendisi, peygamber tarafından ışıldayan bir kasırga olarak tarif edilebilir.

       Ve baktım, ve işte,
       şimalden buran yeli,
       durmadan ateş saçan bir bulut geliyordu,
       çebresinde parıltı,
       ve ortasında, sanki ateş ortasında
       ışıldayan bir maden.
       
İncil'deki bu tarifle ilgili en son çalışmalarda (ABD)Ulusal Havacılık ve Dairesi- NASA'dan Josef F. Blumrich'nki gibi), Hezekiel tarafından görülen "araba"nın, her biri döner kanatlarla donatılmış dört sütun üstüne oturan bir kabinden oluşan bir helikopter olduğu sonucuna varılmıştır;gerçekten bir "kasırga" yani.

Anlatıldığına göre, Etana tanrılar tarafından insanoğluna güven ve bereket getirmek üzere  görevlendirilmiştir;yani örkütlü bir uygarlık olan Krallık'ın sağlamayı amaçladığı şey.
Daha sonraları Gılgamış'ın da yapacağı gibi, Etana izin ve yardım almak için Şamaş'a başvurur. Destan ilerledikçe, Etanana'nın Şmaş'tan bir şem istediği açık hale gelir! (şem:ateşli taş)
Şamaş Etana'ya onu istediği göksel yere bir "kartal" ın götüreceğini söyler.

       Sanki modern bir astronotun roketi yükseldikçe Dünya'yı küçülürken seyretmesi gibi, kadim hikaye anlatan Dünya'nın Etana'ya  gittikçe daha küçük görünmesini tarif eder:

            Kartal Atena'ya şöyle dedi:
            "Bak,diyar nasıl görünüyor!
              Dağ Evinin yanlarında denize bak,
              Diyar sade bir tepe haline geldi,
              Geniş deniz, ekmek sepeti kadar..

              Kartal ona şöyle dedi,Etana'ya
             "Bak, kara nasıl görünüyor!
              Toprak adamın kazdığı bir yere döndü'"

Ve derken, yükselmeye devam ederlerken, Dün'ya birdenbire gözden kayboldu,
             
             Etrafıma bakınırken, diyar gözden kayboldu,
             Ve gözüm geniş deniz üstünde eğlenmez oldu

Etana'nın hikayesi bize,bir şem arayan  Etana'nın bir çukurun içindeki bir Kartal ile iletişime geçmek zorunda olduğu bilgisini verir. Bir mühür betimlemesi, üstünde bir kartalın havalandığı, kanatlı, yüksek bir yapı (bir fırlatma kulesi mi?) göstermektedir.
         Etana'yı uzak göklere götüren Kartal nedir veya kimdir?
         Bu kadim metin ile 1969 Temmuzunda Apollo 11 uzay aracının kumandanı Neil Armstrong'un Dünya' yolladığı mesajı ilişkilendirmekten kendimizi alamıyoruz:  "Houston! Burası Sükunet Denizi. Kartal kondu!"
İnsanoğlunun Ay'a ilk inişini bildirmekteydi. "Sükunet Denizi", inişin yapıldığı alandı. Kartal ise uzay aracından ayrılan ve içindeki iki astronotu Ay' götüren (ve daha sonra ana araca geri getiren)  ay modülünün adıydı. Ay modülü, Ay yörüngesinde kendi uçuşuna başlamak üzere ilk kez ayrıldığında, astronotlar Houston'daki Görev Komuta Merkezine şöyle dedi: Kartal kanatlandı."
        Ama "Kartal". uzay aracının içindeki astronotları da belirtmekteydi aynı zamanda.  Apollo 11 görevinde. "Kartal" ayrıca astronotların sembolüydü, giysilerinin üstünde taşıdıkları amblemdi.

       M.Ö  1.500'lerden kalan bie Asur mühür oyması bir  'şem'i' selamlayan iki  "kartal-adam"ı göstermektedir.Böylesi "Kartallar" ın  (bilginler bunları "kuş-adamlar" diye adlandırır) sayısız betimlemesi bulunmuştur. Çoğu betimleme onları Hayat Ağacının iki yanında, sanki onların Hayat Ekmeği ve Hayat Suyu'nun bulunduğu yer olan Göksel Ev ile bağlantıyı 'şem'lerinde sağladıklarını vurgularcasına, dururken göstermektedir.
        Çıkış Kitabın'da Rab'in İsrailoğullarına "Sizi Kartalların kanatlarında taşıdım ve sizi bana getirdim" diye hatırlattığı bildirilir. Aslına bakarsanız, sayısız İncil mısraları, İlahi kanatlı bir varlık olarak tarif etmektedir. Boaz, Rut'u Yudea kavminin arasına alırken Rab Yahve'nin (yehova)  "kanatlarının gölgesi altına geliyorsun" der.

         Kadim halkların ilahlarını "Gök ve Yer Tanrıları" diye çağırırken, onların kelimenin tam anlamıyla Dünya'ya gökten gelmiş başka bir yerin insanları olduklarını ima ediyor olduklarından şüphe edilebilirmi?
Kadim tanrılar ve araçlarıyla ilggili olarak şu ana dek sunulan kanıtlar; onların gerçekten de kanlı canlı varlıkların, gerçekten de kelimenin tam anlamıyla göklerden Dünya'ya inmiş insanlar olduklarına dair hiçbir şüpheye yer bırakmıyor.
   
      Hem çevirmenlerin hemde de ilahiyatçıların dehşete kapıldıkları muammalı bölüm, ("beni asıl sorgulamaya iten bölüm")  Tekvin Kitabının 6. Babının başını oluşturmaktadır. Bölüm, Adem'i  izleyen nesiller boyunca insanoğlunun yayılışının gözden geçirilmesi ve Tufan'dan önce insanoğlunun  ilahi büyüden kurtulup gözünün açılması hikayesi arasına sıkışmıştır. Şüphee yer bırakmaz biçimde şöyle belirtir o sıralarda;


        tanrı oğulları
        insan kızlarının güzel olduklarını gördüler,
        ve bütün seçtiklerinden
        kendilerine karılar aldılar.

Bu dizelerin ima ettikleri ve Sümer'in tanrılar, onlarınoğulları ve torunları, tanrılar ve ölümlüler arasında birarada yaşamaktan kaynaklanan yarı ilahi  evlatlarla ilgili hikayeler arasındaki paralellikler, İncil,deki
dizeleri okumaya devam ettikçe daha da artar:

     Rab oğulları insan kızlarına vardıkları,
     ve bu kızlar onlara çocuk doğurdukları zaman,
     o günlerde, hem ondan sonra,
     yeryüzünde Nefilimler vardı,
     bunlar Ebediyetin kudretli olanlarıydı,
     Şem halkıydı.
         
« Son Düzenleme: Ocak 22, 2012, 01:32:39 ös Gönderen: hypatia »
Sevgi ile kalın


Ocak 22, 2012, 02:39:25 ös
Yanıtla #23
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341
  • Cinsiyet: Bayan

"....Yukarıdaki, geleneksel bir tercüme değildir. Uzun bir süredir, "yeryüzünde Nefilimler vardı" ifadesi, "yeryüzünde devler vardı" diye çevrilmiştir; ama hatanın farkına varan yeni çevirmenler İbranice bir terim olan Nefilim kelimesine hiç dokunmadan bırakma yoluna gitmişlerdir. "şem halkıydı" dizesi ise, tahmin edeceğimiz gibi "bir ad olan halk", yani "şöhretli bir halk" olarak anlamında ele alınmıştır. Ama daha önce belirttiğimiz gibi, 'şem' terimi orjinal anlamı ile ele alınmalıdır;bir roket olarak.
       Peki, Nefilim terimi ne anlama gelmektedir? Sami dilindeki kök NFL'den ("aşağı atılmak") dallanan bu kelime, tam olarak dediği anlama gelir: Dünya'ya aşağı atılmışlar!

Çağdaş İlahiyatçılar ve İncil bilginleri bu sorunlu dizeleri ya bunları alegorik biçimde izah ederek ya da hepten görmezden gelerek kaçınma eğilimi içindedir."



-(Arkadaşlar burada ben devreye girmek istiyorum. Gerçekten Nefilim hakkın da konuşulmak istenmiyor ve hatta tekvin bölümü bile bu konuyu kısa geçmiş. Ben bu 6 Bap bölümüne takılmıştım ve bundan sonra araştırmaya yöneldim.Çünkü bu bölüm hakkında kimseden cevap alamadım. Kaçışlar öyle barizdiki !..
Ayrıca elimdeki Kitabı Mukkades tekrar yenilenme sürecine girmişti geçen yıllarda ve bu  baskısı yeni çıktı;onu da almayı düşünüyorum;.. Kaldığım yerden devam ediyorum.)


"..Ama ikinci Tapınak döneminin Yahudi yazıları, bu dizelerde "düşmüş melekler"le ilgili gadim gelenekten yankıları getirmişlerdir. Bazı erken  dönem bilginlerinin eserleri, "Cennet'ten atılan ve o sıralarda Dünya'da olan" bu ilahi varlıkların adlarından söz ederler: Şam-Hazzay ("şem'in gözcüsü"), Uzza ("kudretli") ve  Uzi-El ("Tanrı'nın kudreti").
    On dokuzuncu yüzyılın saygın Yahudi İncil yorumcularından olan Malbim bu kadim kökleri kabul etmiş ve "kadim zamanlarda ülkenin hükümdarları;Dünya'ya Göklerden gelen, Dünya'da hüküm süren ve insan kızları arasından karılar alan ve evlatları arasında kahramanlar, kudretliler, prensler ve asiller bulunan tanrıların çocuklarıydılar". demiştir. Bu hikayeler, Malbim, pagan tanrılarına aittir, "en  eski zamanlarda Göklerden Dünya'ya düşmüş olan tanrıların oğulları...bu nedenle kendilerine 'Nefilimler', yani aşağı Düşmüş olanlar derlerdi."
    İlahiyat açısından ima ettikleri bir kenara bırakılırsa, dizelerin edebi ve orjinal anlamından kaçınılamaz: Göklerden Dünya'ya gelmiş olan tanrıların oğulları nefilimler idi. Ve Nefilimler, Şem Halkıydı-Roket Gemilerin Halkı. Bu noktadan itibaren onları İncil'deki adları ile çağıracağız."
------------------------------------------------------------



Yani  melezmiyiz?       :)

Biraz aradan sonraki bölümlerde Nefilimler tekrar çıkıcak. Ama bu bölümler diğerleri kadar uzun değil daha kısa haliyle ,çünkü  ana temellerin özetlerini yeterince konuya oturdu diye düşünüyorum.


« Son Düzenleme: Ocak 22, 2012, 02:50:29 ös Gönderen: hypatia »
Sevgi ile kalın


Ocak 22, 2012, 06:48:26 ös
Yanıtla #24
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3235
  • Cinsiyet: Bay

Sn.karahan Önerinizi dikkate alacam saygılar. 8)
audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus


Ocak 22, 2012, 06:59:50 ös
Yanıtla #25
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Sn.karahan Önerinizi dikkate alacam saygılar. 8)

teşekkürler sn.nosam
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Ocak 22, 2012, 07:32:06 ös
Yanıtla #26
  • Ziyaretçi

İnsanı yarı Tanrı şeklinde melezleştirme kavramı pek çok inanışta mevcut görebildiğim kadarıyla. Tasavvufçular da benzer şekilllerde ehli şeriatten Allah'a ortak koşup müşrik oluyorsunuz tepkilerinden çekinerek daha ziyade ezoterik şekilde bu tarz bilgi ve deneyimleri hal ehliyle paylaşırlardı fakat günümüzde bu tip sırlar özellikle Hallac-ı Mansur gibi velilerin sırları ifşa etmesinden sonra tasavvufçularca açıktan konuşulur hale geldi.

Örneğin tasavvufta Tanrıdan değil Allah dostlarından yardım istenir. Sadece manevi değil fiziksel olarak da örneğin uçuruma uçan bir arabanın tekrar yola oturması gibi  dervişlerini kollayabildikleri yaşanagelmiş kerametler olarak anlatılır. Bu nedenle ehli şeriat bu yapının Kurana aykırı ve islam dışı olarak görme çabasına giriyorlar. Buna da Fatiha suresindeki "yalnızca senden yardım dileriz" mealindeki ayeti ispat olarak gösteriyorlar. Bu arada özellikle Abdulkadiri Geylani'nin kıyamete kadar "Medet ya Abdulkadiri Geylani" denilince darda kalanlara ruhaniyetinin yetişeceği inancını bir kenara not edin belki lazım olur. Benzer manevi güç ve rütbeye haiz olan bir diğer isim de Hz.Ali'dir. Alevilerin genelde kullandıkları "Medet ya Ali" cümlesi bu açıdan çok değerlidir ve Alevilerin bir kesiminin şeriatten kopuk olmalarına rağmen boşta olmadıklarını düşünüyorum..

Tasavvufçularda tanrılaşma boyutuna nesil ve sülale yoluyla gidilemiyor, hatta bir tarikatta şeyhlik babadan oğula veya belli bir sülalede sabit kalmışsa o tarikatın hak yol olamayacağına inanılıyor, sadece hak edecek saflığa erenlerin ulaşabildiği bir kavram olarak karşımıza çıkarken örneğin Yahudilikte bu nesil olarak algılanıyor ve sadece kendi nesillerini Tanrının çocukları olarak kutsal görüyorlar. Benzer inanç yapısı islamda da seyitlik olarak karşımıza çıkar. Halbuki tüm inanç yapılarında orjin Adem ve Havva'dır yani tüm insanlık kardeştir bu nedenle Yahudilik Seyyitlik gibi kavramlar Adem ve Havva inancına aykırı duruyor. Bu açıdan bakınca tasavvufçuların sülalede keramet ve ayrıcalık olmadığı gayret göstererek hak eden her insanın manevi derecelerde ilerleyebileceği şeklindeki bakış açısı daha oturaklı duruyor.


Saygılarımla.




« Son Düzenleme: Ocak 22, 2012, 07:58:44 ös Gönderen: Masor1976 »


Ocak 22, 2012, 11:21:19 ös
Yanıtla #27
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3235
  • Cinsiyet: Bay

 "yalnızca senden yardım dileriz"  ALLAH' ım - Bu arada özellikle Abdulkadiri Geylani'nin kıyamete kadar "Medet ya Abdulkadiri Geylani" denilince darda kalanlara ruhaniyetinin yetişeceği inancını bir kenara not edin belki lazım olur.-- Bu bana göre ŞİRK' tir !!! --  Benzer manevi güç ve rütbeye haiz olan bir diğer isim de Hz.Ali'dir. Alevilerin genelde kullandıkları "Medet ya Ali" cümlesi bu açıdan da ---  Yine bana göre Şirktir.
Sadece tek olan ve yaradan O dur. İnanan için tabi yazdığım dostlar saygılar. 8) :o ???
audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus


Ocak 23, 2012, 12:26:53 öö
Yanıtla #28
  • Ziyaretçi

Sayın Nosam33, tepkinize katılıyorum anlatış tarzım eksik olmuş. Hastalanınca doktora gider şifa buluruz, şifa Allah'dandır doktor ise aracıdır. Allah istemez ise kimse yardım da edemez. İlk bakışta bu mevzu şirk kavramını anımsatsa da derinden incelenirse şirk değildir. Yani yardım dilenen veli değil Allah'dır bir bakıma. Benzer inanç yapısı putperestlerde de mevcut olduğu için buna şirk olarak bakanlar çoğunluktadır. Mevzunun bu yanından olsa gerek tasavvuf ehli bu tip inanç yapılarını hal ehli olmayanlara açmazlardı. Evliyalar ve kendilerine verilen olağan üstü güçler ve ilimler hakkında ayetler mevcuttur. Yani Kuranda müşriklerin putların velilere inanıldığı gibi inanıldığından bahsetmesi velilere inanılmasını yadırgadığı anlamına gelmeyebilir.  Aynı zamanda geçmişte ve günümüzde de keramet kavramı yaşanagelmiştir. Genelde veliler kendilerini gizledikleri için yetenek yarışmasına katılmışcasına keramet gösterisi yapmazlar ancak savaş zamanlarında filan bu tip kerametler çokça görülür.

Rabıta ve Medet kavramları çok derin ilimlerdir. Yani ayak üstü medet ya Abdulkadiri Geylani demekle de ruhaniyeti çağıramassınız.  Ancak darda kaldığınız sırada bu arzuyu uyandırabilirsiniz sanırım. Yani yere çakılmak üzere olan bir uçakta getirilen şehadetle normalde getirilen şehadet aynı dozda olmaz gibi bir durumdur.

Googlede bakındım fakat bulamadım sahihliği konusunda bir şey diyemiyorum bir hadisi şerif var : Eğer çölde devenizi kaybederseniz ey ricalullah (Allah Adamları) bana yardım edin deyin. Sizin göremediğiniz Allah adamları vardır.. Tam metnini ve kaynağını şu an googleden malesef bulamadım.

Saygılarımla.
« Son Düzenleme: Ocak 23, 2012, 12:31:07 öö Gönderen: Masor1976 »


Ocak 23, 2012, 06:01:16 öö
Yanıtla #29
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3235
  • Cinsiyet: Bay

Sn. Masor1976  Görüşlerinize ne yazıkki katılamıyorum . Yalnız Allah'tan yardım dilenir ,  mantığından hareket eden bir kulum saygılar.
audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
2 Yanıt
4165 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 22, 2007, 10:28:51 ös
Gönderen: GölGe
1 Yanıt
2171 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 21, 2012, 11:44:36 ös
Gönderen: NOSAM33
2 Yanıt
3737 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 11, 2008, 03:57:56 öö
Gönderen: Fraternis