Daha önce bir başlık altında Yahudiliğin iyi anlaşılabilmesi için M.Ö. 6. yüzyılda Yahudilerin Babil’e sürülüşleri olayının bilinmesi gerektiğine değinmiştim. Bu konu Tevrat’ta da geçmekle birlikte, oradaki varsayımsal ya da efsanesel nitelik taşıyan öyküleri bir yana bırakacak olursak, olay tarihsel verilerle de doğrulanır.
M.Ö. 7. yüzyıl sonlarında Mezopotamya’nın yeni yükselen gücü haline gelen Babil Krallığı Asur’u alaşağı etmiş ve M.Ö. 605 yılında da Mısır’ı dize getirmişti. İsrailoğullarının orta yerde kalan toprakları artık her an bu yeni güç tarafından istilâ edilme tehdidi altındaydı. Nitekim o da oldu ve M.Ö. 596 yılında Yahudiye Kralı Jeoahin, Kudüs’ü kuşatan Babil Kralı Nebukadnezar’a (Nabukodnosor( teslim oldu, saray erkânı ile birlikte zincire vurulup Babil’e götürüldü.
Babil’e götürülen Yahudlerin yaklaşık 10 bir kişi olduğu Kudüs ve çevresinde en yoksulları dışında kimsenin kalmadığı söylenir.
Babil’e sürgün edilen Yahudiler, oradaki ilk Yahudi diasporasını oluştururdu. (Diaspora, Helencede “dağılma” anlamına geliyor.)
Tüm Yahudiler, Babil’de sürgünde iken, İbranice’ye çok benzeyen Aramice’yi öğrendi. (Aramice, Asur, Arap ve İbranî dillerinin kökü sayılıyor.)
Yahudiler bu sürgün sırasında kendi kutsal günlerini kutlamaktan geri kalmadı. Sünnet geleneklerini de sürdürdüler. Bundan anlaşıldığına göre, Babil’e sürgün edilmiş olmalarına karşıns orada onlara hayli toleranslı davranılıyordu.
Ancak bu sürgün esnasında Yahudiler asimile olmaktan da kurtulamadı. Sonunda toplam 12 kabilelerinden yalnızca Yahuda (Judah) ve Bünyamin (Benjamin) kabileleri kurtulup ana yurtlarına dönebildi. Diğer 10 kabileden bir daha haber alınamadı. Kimi Yahudiler ise Yukarı Mısır’a yerleşti ve Nil üstündeki Elephantin adasında kendi topluluklarını kurdu.
Babil kralı, tutsak ettiği Kral Jeoahin’in amcası Zedekiah’a bağlılık yemini ettirerek, onu Güney Krallığı’nın başına “vali-kral” olarak atadı. Ancak bir süre sonra Zedekiah’ın isyan etmesi üzerine, M.Ö. 586 yılında Kudüs bir kez daha kuşatılır ve ilk işgâlden geriye ne kalmışsa tümüyle yıkılıp yakılarak yağma edildi. Böylelikle ikinci bir sürgün dönemi daha başlarken, ünlü Süleman Tapınağı da yerler birz edildi. Mezopotamya gelenekleri uyarınca yeminine bağlı kalmayan Zedekiah’ın da gözleri oyuldu.
(Bu aşamada bir noktaya değinmem gerekiyor: Arkeolojik bulgular, günümüze kadar M.Ö. 10. yüzyıl ortalarında Kudüs’te “Süleyman Tapınağı” denilen öyle ulu bir tapınağın yapılmış olduğunu doğrulamıyor. Yalanlamıyor da ama bu bağlamda hâlâ tek güvenilen kaynak Tevrat’taki anlatımlar.)
Babil sürgünü döneminde yaşayan Rabbi Ezekiel’in dinsel öğütlerini yerine getiren ve iki kabileden oluşan toplum, orada asimile olmadan da yaşamayı başardı. Topluluğun baskıya uğradığı her olayda, Ezekiel onlara Tanrı’nın Musa’ya Sina Dağı’ndaki vaadini hatırlatarak morallerini yükselti: “Siz düşmanlarınızın topraklarında olduğunuz zaman bile sizi reddetmeyeceğim ve sizi ölümsüz bir ulus kılacağım.” (Tevrat, Yeremya: 29.14)
Tutsak olarak Babil’e götürülen yaklaşık 10 bin Yahudi arasındaki bilge ve önde gelenler, bu ilk diaspora döneminde toplumun dinsel inançlarını diri tutmayı başardı. Diasporanın 50. yılında Yeremya’nın kehaneti gerçekleşti; Pers orduları Babil Krallığı’nı ele geçirdi. M.Ö. 538 yılında bir Zerdüştî olan Pers Kralı Cyrus (Keyhüsrev) Yahudilerin bir bölümünün yurtlarına dönmelerine izin verdi. Dönen döndü ama büyük çoğunluk Babil’de kalmayı yeğledi.
Zorobabel’in önderliğinde Babil’den ana yurtlarına dönen Yahudiler, M.Ö. 515 yılında Kudüs’te “2. Bet-Amikdaş” adını verdikleri ikinci tapınağı inşa etti. Yahudi tarihçilerine kalırsa; bu tapınağın yapımı, Pers Kralı’nın Yahudi asıllı karısı Ester’den doğan oğlu Kral 2. Darius’un katkısıyla başarılmıştır.
Çalışmaların tamamlanmasıyla, ikinci tapınak da Tanrı’ya adandı ve tapıma açıldı ama hiçbir şey eskisi gibi değildi. Önceki tapınağın yoğun ruhanîliği, sürekli gerçekleşen mucizeler artık yoktu.
(Bu arada unutulmaması gereken bir nokta var: Kimileri bu tapınağı varsayımsal önceki ile özdeş tutar ve “2. Tapınak” olarak bundan çok daha sonra yapılmış olan Herod Tapınağı’ndan söz eder.)
On buyruğun yazılı olduğu tabletlerini içeren o özel, sedir ağacından yapılmış, altın kaplı Ahit Sandığı da yitirilmişti. Şimdi bu tapınakta da bir kutsal iç bölme (Kodeş a Kodeşim, kimilerinin sonradan Latince deyişiyle Sanctum Sanctorum) vardı ama boştu. Musa’nın âsası, kutsal gıda kabı, ilk koen gadol (başrahip) olan Harun’un bastonu, Yakub’un uyurken başının altına yastık ettiği taş gibi tüm kutsal emanetler kayıptı.
Kudüs’teki ikinci tapınağı inşa eden Yahudilerin dinsel liderliğini bir sofer (Tevrat yazıcısı) ve koen (rahip) olan Ezra üstlenşti. Tevrat’ın ilkelerini ülkeye yeniden yerleştirmeye girişti ve asimilasyona, karma evliliklere karşı topluluğu uyardı. Onun ve diğer liderlerin çabalarına karşın İkinci Tapınak, ruhanî açıdan öncekinin ancak soluk bir kopyası olmaktan öteye gidemedi; görüntü olarak da öncekiyle karşılaştırılamayacak ölçüde görkemi noksan bir yapıydı. (Nitekim belki bundan ötürüdür ki M.Ö. 20 dolaylarında yeniden yapımına girişiler o çok gösterişli Herod Tapınağı asıl İkinci Tapınak olarak nitelendirilmiş olsa gerektir.)
M.Ö. 734-581 yılları arasında Yahudiler tam altı kez yurtlarından sürüldü. Bu sürgünler, özellikle de Babil sürgünü, mesih beklentisinin başlamasına neden oldu. Babil sürgününden başlayarak yakın tarihlere kadar yurtsuz Yahudilerin bir yurda kavuşmayı, bunun için de bir kurtarıcının ortaya çıkmasını bekleyip durdu. (1948 yılında o yurda kavuştular kavuşmasına da “Mesih” unvanını Hıristiyanlar İsa’ya yakıştırıp götürmüştü çoktan.)
Sürgündeki Yahudi yaşamının göreli de olsa barış içinde ve kıyımdan uzak devam ettiği sürece, mesih beklentisi dualarla giderilmişti. Ancak Yahudilerin sürülme, katliam ve kıyım tehdidine maruz kaldığı dönemlerde, bu unvana birtakım bilge ya da askerî liderler sahip çıktı. Fakat Mesih olma iddiaları boş çıkınca, Yahudi toplumunun gözünde önceki saygınlıklarını da yitirdiler.
İsa’nın ortaya çıkışından ya da çıkarılışından çok önce Yahudiler Helenleşme yolunu tutmuştu. Bunu ise bir başka başlık altında gözden geçirelim.