Masonlar.org - Harici Forumu

Inanc => Diger Inanclar => Mitoloji => Konuyu başlatan: zarathustra - Ağustos 07, 2007, 01:40:34 ös

Başlık: Kayıp kıta Mu nun sembolleri
Gönderen: zarathustra - Ağustos 07, 2007, 01:40:34 ös
Mu dini sembollerinin en önde geleni,"Mu Kozmik Diyagramı"dır. Bu diyagramda, tam merkezde bulunan daire Güneşin, "Ra" nın, yani tek Tanrının kolektif simgesidir. Üçgen içindeki daire, tanrının gözünün daima insanların üzerinde olduğunun, iç içe geçmiş iki üçgen, iyiliğin ve kötülüğün bir arada bulunduğunun simgesidir. Bu üçgenlerden yukarı dönük olanı iyiye, yani Tanrıya ulaşmayı, aşağı bakanı ise yeniden doğuş yasası uyarınca geriye dönüşü simgeler. Her ikisinin bir arada oluşturduğu altı köşeli yıldız, adaletin sembolüdür. Ayrıca bu yıldızın her bir ucu bir fazileti sembolle anlatı ve insan ancak bu faziletlere sahip olunca Tanrıya ulaşabilecektir. Altı köşeli yıldızın dışındaki çember, dünyadan başka alemlerin de bulunduğunu, bunun dışındaki 12 fisto ise, insanın uzak durması gereken 12 kötü eğilimi simgeler. İnsan ruhu, diğer alemlere geçmeden önce, bu 12 dünyasal kötü eğilimden kurtulmak zorundadır.

(http://www.resim-yukle.com/img01/14/955660th_69905_k126_122_310lo.jpg)(http://www.resim-yukle.com/img01/14/109064th_69907_k127_122_492lo.jpg)


Aşağı doğru inen sekiz şeritli yol ise, ruhun Tanrıya ulaşması için tırmanması gereken aşamaların ifadesidir. Ruh, en alt kademeden, cansız varlıktan mükemmele, yani Kamil İnsan'a, Kozmik İnsan'a, ulaşmak zorundadır.

Naacal mabetlerinde ay, bir sembol olarak güneşin hemen yanında yer alır. Hem baba, hem ana olan Tanrının eril sembolü güneş ise, dişil sembolü de ay'dır. Kozmik diyagram üzerinde de görüleceği gibi üçgenin ve üç sayısının Naacal öğretisindeki yeri büyüktür. Üç sayısına verilen önem Mu kıtasının kendisinden kaynaklanmaktadır. Mu kıtası üç parçadan oluşmuş, ve aralarında boğazların bulunduğu adalar topluluğudur. Bu nedenle üçgen, hem Mu kıtasını, hem de, Tanrının eril ve dişil yönleri ile onlardan südur eden İlahi Kelamı, yani evreni simgeler.

Üçgen içindeki göz, ana kaynağın, yani Tanrının, varlığını insan üzerinde daima hissettirdiğini, bir biçimde onu gözlediğini simgeler. Bu sembol, Osiris ile önce Atlantis'e buradan Hermes ile Mısır'a, Mısır'dan Yunanistan'a ve nihayet günümüzde Masonluğa kadar ulaşmıştır.

Birçok sembol gibi, Ezoterik Sırlar Öğretisinin üyelerini kabul ettiği inisiyasyon törenlerinin kökeni de, Mu Naacal okulundadır. Değişik örgütlenmeler vasıtasıyla 'günümüze kadar ulaşmış bu inisiyasyon töreninde aday, uzun bir hazırlık ve soruşturma döneminden sonra, layık görülmesi halinde kardeşliğe kabul edilirdi. Naacal kardeşlik örgütüne üyelerin seçilerek alındıkları dışında, kabul töreni ile ilgili herhangi bir bilgi bulunmamakta. Ancak, Naacal kardeşliğinin son durağı olarak da kabul edilebilecek Mısır'ın Hermetik kardeşliğine kabul töreninin Naacal' lerin uyguladıkları törenden daha farklı olduğunu varsaymak için hiçbir neden yoktur. Bu törenin ayrıntıları Mısır uygarlığının incelenmesi ile netleşebilir.

Mu dininin dört temel kavramı vardır;

1-Tanrı tektir. Her şey ondan varolmuştur ve ona dönecektir.

2-Ruh ile beden birbirinden ayrıdır. Beden ölür ve ayrışırken ruh ölmez.

3- Ruh, mükemmelliğe ulaşmak için değişik bedenlerde yeniden doğar.

4- Mükemmelliğe ulaşan ruh Tanrıya döner ve onunla birleşir.

(http://www.resim-yukle.com/img01/14/858205th_69910_k128_122_461lo.jpg)(http://www.resim-yukle.com/img01/14/232667th_69912_k129_122_398lo.jpg)(http://www.resim-yukle.com/img01/14/594509th_69914_k130_122_445lo.jpg)



Şimdi Mu ve Atlantis döneminden kalan bazı kutsal sembollerin incelemesini yapalım. Özellikle zamanımızda kullanılan bazı sembollerin aslında ne kadar eski kökene dayandığını ve anlamlarını ne kadar hatalı bildiğimizi görelim.
Önce Mu Kraliyet Armasını inceleyelim. Bu armadaki şekillerin büyük bir bölümü, Hintliler, Maoriler, Nevada ve Meksika yerlileri, Guatamalılar ve Gobi çölünde yaşamış bazı topluluklar tarafından kullanılmıştır. Aşağıda Mu Kraliyet Arması görülmektedir.


(http://www.resim-yukle.com/img01/14/218920th_69918_k131_122_580lo.jpg)(http://www.resim-yukle.com/img01/14/312136th_70154_k132_122_426lo.jpg)(http://www.resim-yukle.com/img01/14/961039th_70156_k133_122_555lo.jpg)



Bu armayı bölüm bölüm incelersek;

En dışta yer alan bölüm, Mu alfabesindeki M şeklidir ve ayrıca bu kıtanın simgesel harfidir. Harfin Mu dilindeki okunuşu da “Mu” olarak söylenir. Bu şekil aynı zamanda yedi rakamındaki şeklin benzeridir ve tekamül yasalarını hatırlatır. M harfinin Maya ve Mısır alfabesinde Ma olarak okunduğu ve Maya kökenli olduğu da söylenir.

Armanın merkezindeki hiyeroglif şekil “U-lu-mil” olarak okunur, ki “ ….. İmparatorluğu” demektir. Bu şekil aynı zamanda dört sayısını ve dört gücü de ifade etmektedir.

Hiyeroglif şekli çevreleyen daire, güneşi temsil eder. Bu hiyeroglif ile birlikte “Güneş İmparatorluğu” denebilir. En dıştaki şekil ile üçü bir arada “Mu güneş İmparatorluğu” anlamına gelir.

Armanın içindeki sekiz köşeli yıldız, sekiz temel noktayı simgeler ve Mu’nun dünyanın her yanına hakim olduğunu gösterir. Çevresindeki daire ise, bir evren sembolüdür. Bu evren insanındır. Mu’nun ışınları, etkisi bütün insanlığa ulaşmıştır denilmektedir.

Mu Kraliyet Arması’ndaki şekillerin halen pek çok yaşayan kültürde, üstelik aynı anlam bütünlüğünde kullanılması ilginçtir. İşte bu gördüğümüz sembollerin kökeninde yatan gerçek anlamlar Mu Kıtasından bu yana pek çok uygarlığa ve günümüze uzanmaktadır.
Bugün özellikle Japonya’nın bayrağındaki güneş şekli ve kendilerini “Güneş İmparatoru” olarak anmalarının kökeninde bu nedenler yatmaktadır. Büyük ve eski bir uygarlığın kültür kalıntılarıdır bunlar.

Şimdi de yine Mu’dan kalan “Mu Kozmik Diyagramı” nı inceleyelim. Bunu önce bir bütün olarak gördükten sonra, parça parça anlamlarına değinelim.



Önce aşağı doğru inen mavi renk tonlarıyla verilen sekiz şerit ile başlayalım. Bu sekiz şeridin her biri ruhun tanrıya ulaşması için tırmanması gereken aşamaları ifade eder. Ruh en alt kademeden, yani cansız varlıktan mükemmele, yani kamil-olgun insana ulaşmak zorundadır. Bu bölümde ruhun ölümsüzlüğü ve tekamülü için yeniden doğuşu anlatılmak istenmektedir. Bu sekiz yol, Buda’nın öğrettiği sekiz bilgeliğin hemen hemen aynısıdır.
Altı köşeli yıldızın çevresindeki çember, dünyadan başka alemlerin de bulunduğunu, bunun dışındaki 12 fisto ise, insanın uzak durması gereken 12 kötü eğilimi simgeler. İnsan ruhu, diğer alemlere geçmeden önce, bu dünyasal 12 kötü eğilimden kurtulmak zorundadır. Bu 12 kötü eğilim iğvanın simgeleştirilmiş halidir.

Çemberin içinde daha önce de bahsetmiş olduğumuz çok önemli bir sembol olan altı köşeli yıldız vardır. Bunu Yahudi dinine mensup kişiler kendilerine aitmiş gibi göstermekle birlikte sembolün kökeni kadim uygarlıklara dayanır. Bu Adalet Yıldızı’dır ve iyilik ile kötülüğün bir arada bulunduğunun simgesidir. Üçgenlerden yukarı dönük olanı iyiye, yanı tanrıya ulaşmayı, aşağı bakanı ise yeniden doğuş yasası uyarınca geriye dönüşü anlatır. Ayrıca yıldızın altı köşesi, insanın tanrıya ulaşması için sahip olması gereken faziletlerini gösterir. Yıldızın ortasındaki daire güneşin, “Ra” nın, yani tek tanrının kolektif simgesidir. Üçgen içindeki daire, tanrının gözünün daima insanların üzerinde olduğunun simgesidir. Üçgen içindeki daire yerine göz sembolünün de kullanıldığını söylemiştik. Bu sembol, Osiris ile Atlantis’e, buradan Hermes ile Mısır’a, Mısır’dan Pisagor ile Yunanistan’a ve nihayet günümüze ulaşmıştır.

Görüldüğü gibi Mu’nun en önemli sembolü olan Mu Kozmik Diyagramı bize, kamil insan olma, tanrıyla bir olma yolunu çizmekte. Bütün dinlerin esasında olan genel yaklaşımları ve tanrının tekliğini bir sembolde anlatılabilmektedir. Bize Mu’dan kalan bir sembolünde, dört temel gücü simgeleyen haç olduğunu görüyoruz. Yapılan kazılarda çok değişik haç sembollerine rastlanmıştır. Bu haçlardan bazılarının uçlarının sağa, bazılarının ise sola kıvrık olduğunu görüyoruz.





Tarihte ‘Gamalı Haç’ olarak da bilinen Hitler’in uçları sağa kıvrık haçı rasgele seçilmiş bir sembol değildir. Zira uçları sola kıvrık haç mutluluğun, iyiliğin gücünü simgelerken, uçları sağa kıvrık haç ise mutsuzluğu ve kötülüğü simgelemektedir. Haç sembolü daha sonra Hıristiyanlar tarafından kullanılmış fakat dört gücü simgelediği unutulmuş ve yerine ikincil sembol olan İsa’nın çarmıha gerilmesini kutsanmak için kullanılmıştır. Görüldüğü gibi bu sembol de asıl anlamının dışında kullanılmakta veya bizler onu bu şekilde öğrenmekteyiz. Bunun dışında birleşik semboller üzerinde oynamalar ile iyi veya kötü amaçlı etkilemeler yapmanın mümkün olduğunu tüm ezoterik metinlerde hep söylüyoruz.

Örneğin beş köşeli yıldız ki bizim de bayrağımızda bulunan çok değerli bir semboldür, etrafına çizilen bir çember ile şeytana tapanların simgesi olarak kullanılır. Aynı şekilde altı köşeli yıldızın içine konulan ters duran haç ve bunların yine bir çember içine alınmasıyla şeytana tapanların simgelerinden birini elde ederiz. Bu nedenle sembolleri doğru tanımlamak ve iyi tanımak gerekir. Aynı sembolü küçük nüans çeşitliliği ile pozitif ve negatif kutuplar günümüzde de kullanmaktadır. Bu gözlemi yaparsak iyi ve kötüyü çok rahat ayırabiliriz.

Sembollere ilgi duyanların bu bilgilerini arttırmaları ezoterizm araştırmaları için çok gerekli, çünkü yaşamın içinde bazen öyle ilginç olaylar, rüyalar, vizyonlar görülüyor ki, bunların asıl nedenini anlamak için sembolleri ve bize iletilmek istenen mesajları anlamak gerekiyor. Sembol dilinden anlayanlar için yaşam farklı bir boyut, farklı bir tat kazanır. Çünkü herkesin göremediğini görebilir, yaşamın o an size vermek istediğini ve olayların arkasında yatan gerçeklerin neler olduğunu bulabilirsiniz. Eşzamanlılıkların ve paralel evrenin sembollerini iyi anlamanın başka hiçbir yolu yoktur..

Başlık: Ynt: Kayıp kıta Mu nun sembolleri
Gönderen: MYSTICPROVOCATEUR - Ağustos 07, 2007, 02:27:26 ös
Sn.zarathustra ,

Güzel bir paylaşım.Teşekkürler.Bir kaç küçük ekleme de ben yapmak isterim.

Ezoterik kaynaklarda Mu uygarlığının galaktik kökeni olduğu ve bu kıtada yaşayanların oldukça ileri seviyeli varlıklar olduğu geçer.Kıtanın batmasından sonra tuğfandan kurtulanların uygarlıklarını Atlantis olarak anılan kara parçasında sürdürdükleri ve bu uygarlığın birtakım kristaller aracılığı ile doğa olaylarına dahi hükmedebildikleri geçer.Bu kıtanında batması sonucu kurtulan halk özellikle Mısır ve Tibet başta olmak üzere dünyanın çeşitli yerleride uygarlıklar kurmuşlar.Ezoterizm de zaten Misir la birlikte başlar.

Saygılar,
Başlık: Ynt: Kayıp kıta Mu nun sembolleri
Gönderen: zarathustra - Ağustos 07, 2007, 02:33:45 ös
Yorumunuz icin tesekkürler.Yasadigimiz dünyaya gerek gecmis sürecte gerekse yasanilan dönemde etkilerin hala devam ettigine inaniyorum.Bunlar mesajlar halinde sunuluyor diye düsünüyorum.

Umarim bilinmeyenler yakin sürecte gün yüzüne cikacaklardir.

Selamlar..
Başlık: Ynt: Kayıp kıta Mu nun sembolleri
Gönderen: MYSTICPROVOCATEUR - Ağustos 07, 2007, 02:40:31 ös
Haklısınız...Dünya nekadar çığrından çıkmiş gözüksede kesinlikle bir kontrolsüzlük söz konusu değil.Çok ama çok yakında oldukça farklı bir dünya ve onun geçmiş tarihi ile karşılaşacağız.

Saygılar,
Başlık: Ynt: Kayıp kıta Mu nun sembolleri
Gönderen: zarathustra - Ağustos 08, 2007, 01:34:57 öö
Bu konu sicak kalsin istiyorum,görmemis olan arkadaslar yorum yaparlar belki.Size aktaracagim yazinin icerisinde orjinal mektuplarin pdf formatinda orjinalleri yayinlanmistir.Yazilar pek net anlasilamamakla birlikte yinede  bazi ilginc noktalari kendiniz göreceksiniz.

Selamlar


Atatürk Tahsin Mayatepek'i MU uygarlığını araştırması için Meksika'ya büyükelçi olarak tayin etmiştir.Kendisi de bir tarihçi olan Mayatepek burda William Niven ile bizzat görüşmüş ve 15.000 yıldan eski olduğu idda edilen tabletler kendisine Niven tarafından gösterilmiştir.Atatürk Mayatepek'e Churcward'ın Mu ile ilgili yazdığı kitapları kendisine göndermesini istemiştir.Mayatepek Churcward'ın kitaplarını bölümler halinde Atatürk'e göndermiş Atatürk'de bunları oldukça kalabalık bir bilim kurulu organize ederek Türkçe'ye çevirtmiştir.Bu çevirileri okuyan Atatürk kendi el yazısıyla çeviri metinler üzerine notlar düşmüştür.Özellikle de Mu'nun kolonileriyle ilgilenmiştir.Çünkü bu kaynaklara göre Türk'lerin ataları olan Uygurlar Mu'nun en büyük kolonisidir.Asya'nın büyük bölümünde yüzyıllarca hüküm süren Uygurlar insanlık tarihinin yeniden yapılandırılmasında büyük rol oynamıştır.Atatürk'ün üzerine kendi el yazısıyla notlar aldığı bu çeviriler yanlış hatırlamıyorsam iki cilt halindedir.Bu ciltler bugün hala Anıtkabir kitaplığında muhafaza edilmektedir.Ama ne hikmetse dünya bilimi nasıl Mu uygarlığı hakkındaki bilgileri görmezden geliyorsa Türk bilim insanları da Atatürk'ten bu yana bu konu hakkında herhangi bir çalışma yapmamışlardır.Yine de Churcward'ın Atatürk tarafından Türkçe'ye çevirttiği kitapları ve Tahsin Mayatepek'le bu konuda yaptığı yazışmaları Türk Dil Kurumu'nun resmi internet sitesinde bulabilirsiniz:

http://tdkkitaplik.org.tr/gun_dil.asp
Başlık: Ynt: Kayıp kıta Mu nun sembolleri
Gönderen: MYSTICPROVOCATEUR - Ağustos 08, 2007, 09:27:32 öö
Alıntı
Bu konu sicak kalsin istiyorum,görmemis olan arkadaslar yorum yaparlar belki.Size aktaracagim yazinin icerisinde orjinal mektuplarin pdf formatinda orjinalleri yayinlanmistir.Yazilar pek net anlasilamamakla birlikte yinede  bazi ilginc noktalari kendiniz göreceksiniz.

Bu düşüncenize katılıyorum.Askerliğimi yaptığım sırada askeri kütüphanede Ata mızın araştırma yaptığı kitapları ve bu kitaplar üzerine kendi elyazısı ile düştüğü notları bizzat görmüştüm.Özellikle yaptığı son çalışmalar MU kıtası ve dinlerin kökeni ile ilgiliymiş.Ömrü yetseydi yaptığı çalışmaların sonucunu eminimki milletimizle paylaşacaktı ve Türk ulusu şu an olduğunun (özellikle manevi açıdan)çok ama çok ilerisinde olacaktı...
Başlık: Ynt: Kayıp kıta Mu nun sembolleri
Gönderen: zarathustra - Ağustos 08, 2007, 11:11:08 öö
Bu konu ikimizin tekeline gecti gibi.Baksaniza bizden baska yorum yapan yok. :D
Başlık: Ynt: Kayıp kıta Mu nun sembolleri
Gönderen: zarathustra - Ağustos 08, 2007, 11:31:11 öö
Neyse biz kaldigimiz yerden anlamaya devam edelim.Bir sema aktarayim önce.

(http://www.resim-yukle.com/img01/14/898568CG.jpg)
Başlık: Ynt: Kayıp kıta Mu nun sembolleri
Gönderen: MYSTICPROVOCATEUR - Ağustos 08, 2007, 11:39:09 öö
Bu şema bende mevcuttu sn zarathustra ancak yinede teşekkürler.

Alıntı
Bu konu ikimizin tekeline gecti gibi.Baksaniza bizden baska yorum yapan yok

Bu tip konular pek ilgi çekmiyor.Somut kanıtlar verilememsine bağlıyorum ben bunu.(somut kanıtların mevcut olup şu anda paylaşılmadığı da ayrı bir konu tabii ki)
Başlık: Ynt: Kayıp kıta Mu nun sembolleri
Gönderen: zarathustra - Ağustos 08, 2007, 11:43:32 öö
MU UYGARLIĞI VE NAACALLER

Batık Mu kıtası ve Mu uygarlığı hakkındaki bilgilerin çok büyük bir bölümü, 19. yüzyılda yaşamış olan İngiliz araştırmacı James Churchward'ın incelemeleri neticesinde gün yüzüne çıkmıştır. İngiliz silahlı kuvvetlerinde albay olan Churchward, 1880'li yıllarda Hindistan ve Tibet'te görevle bulunduğu sıralarda bu kıta hakındaki ilk bilgilen edinmiş, emekliliğinden sonra da Orta Amerika'da araştırmalarını tamamlayarak bu batık uygarlık hakkında beş eser yazmıştır.

Churcward'ın kaynakları, Batı Tibet'te bir mabette, bu mabedin başrahibi tarafından kendisine verilen "Naacal Tabletleri" ile, Amerikalı Jeolog William Niven'in 1921-23 yılları arasında Meksika'da ortaya çıkardığı tabletler olmuştur. (1)

Bilim dünyası, gerek Churchward'ın ortaya çıkardığı Mu uygarlığının, gerekse bir diğer batık kıta olan Atlantis'in varlıklarını kuşkuyla karşılamaktadır. Ancak yine bilim dünyası, bu iki kıtanın battığı öne sürülen tarih olan 12 bin yıl önce dünyada büyük bir jeolojik olayın yaşandığını onaylamaktadır. Kaldı ki, dünyanın hemen her yerindeki kavim ve milletlerin tufan efsaneleri de, büyük bir felaketin yaşandığını doğrulamaktadır ve bilim dünyası ister kabul etsin, ister etmesin, Mısır, Maya kalıntıları, Paskalya adası uygarlığı gibi bugün nasıl ortaya çıktıkları izah edilemeyen birçok eser bu batık kıta uygarlıklarının varlığı ile mantıklı izahlara kavuşabilmektedir.

Evrim kuramları ve genel bulgulara göre, günümüzden 200 ile 500 bin yıl önce iki ayağı üzerinde dik olarak durabilen "Homo Erectus" yerini, düşünebilen insan "Homo Sapiens"e bırakmıştır. Homo Sapiens'in ortaya çıkış tarihini 200 bin yıl önce olarak kabul etsek dahi, o günden bu güne kadar insanoğlunun sadece günümüz uygarlığını yaratmış olduğunu düşünmek, insanlık adına büyük bir bencilliktir. 200 bin yıl önce dünyaya gelen ve uzmanlarca beyin ağırlığı ve düşünme kapasitesi günümüz insanı ile aynı olarak kabul edilen Homo Sapiens, ne olmuştur da, 194 bin yıl bekledikten sonra, günümüzden 6 bin yıl önce birden bire dev adımlar atmaya karar vermiştir? Nitekim, günümüz bilim çevreleri, tekerleğin ve yazının ancak M.Ö. 4 binlerde bulunduğunu öne sürmektedir.

Ancak, dünyanın geçirdiği tufan felaketi nedeniyle çok az belge ve bulgunun kalmış olmasına rağmen, bu belge ve bulgular, insanoğlunun dünya üzerindeki uzun geçmişinde, günümüz uygarlığının dışında en az bir büyük uygarlık daha yaratmış olduğunu ve hatta bugünkü uygarlığın temellerinin de bu eski uygarlıkta atıldığını ortaya koymaktadır.

James Churchward 1883'de, Batı Tibet'te bir manastırda bu belgelerin en önemlilerini gün yüzüne çıkarttı. Tibet'te görevli olarak bulunan Churchward, eski dinlerin kökenleri hakkındaki araştırmaları doğrultusunda Tibet'teki manastırları dolaşırken, yolu Batı Tibet'te bir manastıra düştü. Bu manastırın, "Büyük Rahipler Kardeşliğinin" önde gelen üyelerinden olan baş rahibi Rishi, Churchward'a, günümüzden 15 bin yıl önce yazılmış "Naacal Tabletleri"ni gösterdi.(2)

Rishi'nin Churchward'a, binlerce yıldır sır olarak saklanan tabletleri niçin gösterdiği bilinmiyor. Ancak, kendisi de bir inisiye olan Rishi'nin, başka kanallardan da olsa Ezoterik doktrini bünyesinde yaşatan bir diğer kardeşlik örgütüne, Masonluğa üye olan Churchward'ı kendisine yakın bulduğu ve bazı sırların batı dünyasına açıklanması zamanının geldiğine inandığı tahmin ediliyor.

Rishi, bu düşüncelerle Churchward'a iki yıl boyunca üstadlık yaptı ve sadece büyük rahiplerin bildiği, Naacal Tabletlerinin yazıldığı ölü dili kendisine öğretti.(3)

Naacal dilini öğrenen ve tabletleri inceleyen Churchward, bu tabletlerin ışığı doğrultusunda batık kıta Mu ve uygarlığının izlerine rastlamak umuduyla 50 yıl süren araştırma gezilerine başladı.

Pasifik okyanusundaki hemen bütün adalarda, Sibirya ve Orta Asya'da, Avusturalya'da, Mısır'da incelemeler yapan Churchward'a yeni nur kaynağı Meksika'da parladı. Amerikalı Jeolog William Niven, 1921-23 yılları arasında Meksika'da yaptığı kazılarda, 11.500-12.000 yıl önce yazıldıkları saptanan 2600 dolayında tablet buldu (4). Bu tabletlerdeki yazılar ne Niven tarafından, ne de tabletler üzerinde uzun bir inceleme yapan Carnegie Enstitüsü uzmanlarından Dr. Morley tarafından okunamadı. Tabletlerin varlığını duyan Churchward Meksika'ya gitti ve Tibet'te öğrenmiş olduğu Naacal diliyle yazılı olduklarını ispatladığı Meksika tabletlerini çözmeyi başardı. Tibet tabletlerinde eksik kalan bilgilerini Meksika tabletleri ile tamamlayan Churchward, batık uygarlık Mu hakkında büyük yankılar getiren eserlerini yazdı (5).

Churchward ve Niven'in bulguları, Mu kıtasının bugünkü Pasifik okyanusunun oldukça büyük bir bölümünü kapladığını, Hawaii, Haiti, Fiji, Paskalya adaları ile diğer Polonezya adalarının bu batık kıtadan artakalan parçalar olduklarını ortaya koydu. Danimarkalı araştırmacı ve yazar Eric Von Daniken de, birbirlerinden binlerce kilometre uzakta olan bu adalar kültürlerinin şaşılacak derecede benzediğine işaret ediyor. (6)

Churchward'a göre Mu kıtası, doğudan batıya 8 bin kilometre, kuzeyden güneye de 5 bin kilometre uzunluğunda dev bir ada kıtaydı. Naacal tabletleri bu kıtanın, uygarlığın beşiği olduğunu öne sürmektedir. Yaklaşık 70.000 yıllık bir uygarlık geçmişine sahip olan Mu, zaman içerisinde tüm dünyada birçok koloniler ve büyük imparatorluklar oluşturmuştur (7).

Mu uygalığının kolonileştirdiği ve daha sonra bağımsızlaşarak birer imparatorluğa dönüşen en önemli iki devlet, Atlantis ve Uygur İmparatorluklarıdır 8. Ayrıca, bugün Antik Mısır, Çin, Hint ve Maya uygarlıkları diye bilinen uygarlıkların kökeninde de Mu uygarlığı yatmaktadır.

Mu uygarlığının ne zaman başladığı bilinmiyor. Naacal Tabletleri ve Meksika'da bulunanlar bu konuda aydınlatıcı olamadı. Ancak tabletler, Mu'nun kolonileşme ve uygarlığının temelini oluşturan dinini yayma aşamasına 70 bin yıl önce geçtiğini gösteriyorlar.

15 bin yaşında oldukları belirlenen Naacal Tabletleri evrenin başlangıcı ve ortaya çıkışı konusunda ayrıntılı öngörüler kapsamakta. Bu tabletlere göre, evrenin başlangıcında sadece ruh vardı. Daha sonra bu ruhtan, bir kaosun hakim olduğu uzay var oldu. Zamanla kaos yerini giderek düzene bırakmaya başladı ve uzaydaki şekilsiz ve dağınık gazlar biraraya geldi. Bu gazlar güneş sistemlerini ve gezegenleri oluşturmak için katılaştı. Katılaşma sırasında önce hava, sonra su oluştu. Sular dünyayı kapladı. Güneş ışıkları havayı ve suyu ısıttı. Bu ışıklar ve toprak altındaki ateş, üzerinde su bulunan toprakları yükseltti ve bunlar açık toprak oldu. Güneş ışıkları suyun içinde ve balçıkta kozmik hayat yumurtalarını (Rna-Dna) oluşturdu. İlk hayat sudan çıktı ve tüm yeryüzüne yayıldı.

Günümüzde geçerli evren ve yaşamın oluşumu teorilerine bu denli benzerlik tesadüf olamaz. Zaten, en az 70 bin yaşında olan bir uygarlıktan daha farklı bilgiler ummak da saçmalık olur. Mu uygarlığının ulaştığı seviyeyi gösterme açısından bir başka kaynaktan yararlanalım. Günümüzden 3 bin yıl önce yazılmış Mahabharata'da, uzak geçmişte insanoğlunun kullandığı bir silah tarif ediliyor: "Dumansız bir ateşin ışıltısına sahip olan ve alevler saçan bir mermi atıldı. Birden heryer karanlığa gömüldü. Daha sonra, gözleri kör eden bir ışık ve kulakları sağır eden bir gürültü çıktı. Ardından meydana gelen büyük ısıda sular buharlaştı. Filler, atlar, insanlar bir anda kavruldu. Ağaçlar tamamen yandı. Heryer yeniden aydınlandığında koca ordudan geriye sadece bir avuç kül kalmıştı"...

Bu efsane, atalarımızın ulaştığı uygarlık düzeyinin yanısıra, onların dünyasının da bugün olduğu gibi, barıştan yana pek nasibini almadığını gösteriyor.

Mahabharata efsanesi ve Sodom ve Gomora'nın yokoluşu gibi diğer bazı efsaneler, Atlantis ve Mu kıtalarının batışı teorilerinden birisini destekler niteliktedir. Ancak bu konuya daha sonra değinileceği için şimdi, Mu uygarlığının yönetiliş biçimine ve bunun aracı olan ilk tek Tanrılı dine, "Mu Dini"ne göz atalım.

Mu uygarlığı bir imparatorluktu ve imparatorların unvanı, güneşin oğlu da denilen "Ra Mu" idi. Mu imparatorluğunun bir diğer adı da "Güneş İmparatorluğu"ydu. Mu dilinde "Ra" kelimesi, güneş anlamına geliyordu. Mu'nun kolonisi olan Mısır'da da güneş tanrıya "Ra" adı verilmiştir. Ayrıca, kökleri Mu uygarlığına kadar uzandığı sanılan Japonya'da da imparatorun unvanı "Güneşin Oğlu" dur. Bunun yansıra eski Maya ve İnka uygarlıklarında da krallar aynı unvanı kullanmışlardır.

İmparatorun altında, hem bilim adamı hem de rahip olan "Naacaller" bulunuyordu ve bunlar yönetici sınıfı teşkil ediyordu. (9) "Kutsal Sırlar Kardeşliğinin üyesi olan Naacaller'in tüm dünyaya yaymış oldukları "Mu Dini", belki de insanlığın tanıdığı ilk tek Tanrılı dindi. Naacaller bu dini, sıradan insanlara, anavatan ve koloniler halklarına anlatırken, anlaşılması daha kolay olan semboller dilini kullanmayı tercih ediyorlardı. Bu sembollerin Ezoterik anlamlarını sadece inisiye edilmiş kardeşler ve imparator Ra-Mu bilmekteydi.

Naacaller'in sembolleri daha çok geometrik şekilleri kapsıyordu. Naacal öğretisi, evrenin ortaya çıkışında en önemli görevin Tanrının geometri ve mimarlık vasıflarına düştüğünü öngörmekteydi. Mu dinine göre Tanrı o kadar kutsal bir varlıktı ki, doğrudan ağıza alınamazdı. Bir sembol vasıtasıyla ifade edilmezse, sıradan insanlar tarafından idrak edilemezdi. İşte bu Yüce Varlığın sembolü, Güneş yani "Ra" idi (10). Tanrının güneş olduğu iddiasındaki tüm saptırılmış iddiaların ve güneş kültü diye nitelendirilen inanışların kökeninde yatan olgu budur.

Naacal öğretisinde Güneş doğrudan Tanrı değil, onun birliğinin ve tekliğinin kitleler tarafından daha iyi anlaşılması için seçilmiş olan bir semboldü. Sembollerin kullanılmasındaki bir diğer amaç da, belirli ifade tarzlarının kalıplaşmasını önlemek ve gelişmeler doğrultusunda sembollere yeni anlamlar yükleyerek, dinin bağnazlıktan ve doğmalardan kurtulmasını sağlamaktı. Ancak, uygarlık çöküp, ana kaynak yok olunca, zaman içinde "bu sembollerin kendileri putlaştı ve çok tanrılı dinlerin doğmasına neden oldu.

Semboller vasıtasıyla tek Tanrıya tapınımı öğreten dinin büyük rahibi, dolayısıyla kutsal kardeşlik örgütünün de başı, Ra Mu'nun kendisiydi. Ancak imparatorun hiçbir Tanrısal kişiliği yoktu ve sadece konumu nedeniyle, sembolik olarak "Güneşin Oğlu" unvanını taşıyordu.

Naacal kardeşlerinin, öğretilerini yaydıkları ve yeni üyeleri inisiye ettikleri mabetler, kıtanın her yerine ve kolonilere dağılmış vaziyetteydi. Dev blok taşlardan yapılan bu mabetlerin damları yoktu ve bunlara "şeffaf mabetler" deniliyordu. Güneş ışıklarının inisiyeler üzerine doğrudan ulaşması için mabetlere dam yapılmıyordu. Bu da bir tür semboldü ve Ezoterik anlamı, Tanrı ile insan arasında hiçbir engel olamayacağı şeklindeydi. Günümüz Masonluğunda da aynı sembol kullanılmakta ve Mason mabetlerinin tavanları, sanki üstü acıkmış gibi, gökyüzünü sembolize eder biçimde düzenlenmektedir.

Mu dini sembollerinin en önde geleni, "Mu Kozmik Diyagramı "dır (11).

                                                            (http://www.resim-yukle.com/img01/14/275649CG_2_h1.gif)

Bu diyagramda, tam merkezde bulunan daire Güneşin, "Ra"nın, yani tek Tanrının kollektif simgesidir. Üçgen içindeki daire, tanrının gözünün daima insanların üzerinde olduğunun, içice geçmiş iki üçgen, iyiliğin ve kötülüğün birarada bulunduğunun simgesidir. Bu üçgenlerden yukarı dönük olanı iyiye, yani Tanrıya ulaşmayı, aşağı bakanı ise yeniden doğuş yasası uyarınca geriye dönüşü remzeder. Her ikisinin birarada oluşturduğu altı köşeli yıldız, adaletin sembolüdür. Ayrıca bu yıldızın herbir ucu bir fazileti remzeder ve insan ancak bu faziletlere sahip olunca Tanrıya ulaşabilecektir. Altı köşeli yıldızın dışındaki çember, dünyadan başka alemlerin de bulunduğunu, bunun dışındaki 12 fisto ise, insanın uzak durması gereken 12 kötü eğilimi simgeler. İnsan ruhu, diğer alemlere geçmeden önce, bu 12 dünyasal kötü eğilimden kurtulmak zorundadır.

Aşağı doğru inen sekiz şeritli yol ise, ruhun Tanrıya ulaşması için tırmanması gereken aşamaların ifadesidir. Ruh, en alt kademeden, cansız varlıktan mükemmele, yani Kamil İnsan'a ulaşmak zorundadır.

Naacal mabetlerinde ay, bir sembol olarak güneşin hemen yanında yer alır. Hem baba, hem ana olan Tanrının eril sembolü güneş ise, dişil sembolü de ay'dır. Kozmik diyagram üzerinde de görüleceği gibi üçgenin ve üç sayısının Naacal öğretisindeki yeri büyüktür. Üç sayısına verilen önem Mu kıtasının kendisinden kaynaklanmaktadır. Mu kıtası üç parçadan oluşmuş, ve aralarında dar boğazların bulunduğu adalar topluluğudur (12). Bu nedenle üçgen, hem Mu kıtasını, hem de, Tanrının eril ve dişil yönleri ile onlardan sudur eden İlahi Kelamı, yani evreni simgeler. Üçgen içindeki göz, ana kaynağın, yani Tanrının, varlığını insan üzerinde daima hissettirdiğini, bir biçimde onu gözlediğini remzeder. Bu sembol, Osiris ile önce Atlantis'e buradan Hermes ile Mısır'a, Mısır'dan Pisagor ile Yunanistan'a ve nihayet günümüzde Masonluğa kadar ulaşmıştır.

Birçok sembol gibi, Ezoterik Sırlar Öğretisinin üyelerini kabul ettiği inisiasyon törenlerinin kökeni de, Mu Naacal okulundadır. Değişik örgütlenmeler vasıtasıyla günümüze kadar ulaşmış bu inisiasyon töreninde aday, uzun bir hazırlık ve soruşturma döneminden sonra, layık görülmesi halinde kardeşliğe kabul edilirdi. Naacal kardeşlik örgütüne üyelerin seçilerek alındıkları dışında, kabul töreni ile ilgili herhangi bir bilgi bulunmamakta. Ancak, Naacal kardeşliğinin son durağı olarak da kabul edilebilecek Mısır'ın Hermetik kardeşliğine kabul töreninin Naacaller'in uyguladıkları törenden daha farklı olduğunu varsaymak için hiçbir neden yok. Bu törenin ayrıntılarına Mısır uygarlığını incelerken dönüleceği için, şimdi Naacal öğretisinin diğer kavramlarına geri dönelim. Mu dininin dört temel kavramı vardır:

1- Tanrı tektir. Herşey ondan varolmuştur ve ona dönecektir.
2- Ruh ile beden birbirinden ayrıdır. Beden ölür ve ayrışırken ruh ölmez.
3- Ruh, mükemmeliğe ulaşmak için değişik bedenlerde yeniden doğar.
4- Mükemmeliğe ulaşan ruh Tanrıya döner ve onunla birleşir. (13)

Naacal öğretisine göre, Tanrı, sevginin ta kendisidir ve tüm evreni de sevgi üzerine kurmuştur. Ancak bu evrensel sevgiyi kavrayabilecek vasıfta olan ruhlar ona geri dönebilecek yeterliliktedir. Bu vasıflara sahip bir insan olabilmek ancak Naacal kardeşi olmakla ve" kardeşlerin de öğretiyi derece derece sindirmeleri ile mümkündür. Naacaller, yalnızca üstad rahiplerin bu aşamaya ulaşabileceklerini kabul ederler.

Naacal öğretisinin bir diğer temel dayanağı, Tanrısal Nurdan çıkmış olan dört temel gücün kainatı kaosdan düzene geçirmiş oldukları teorisidir. Tanrının kendi asli nitelikleri olarak kabul edilen bu dört temel güç, "dört büyük inşaatçı", "dört büyük mimar", "dört büyük geometri üstadı" olarak adlandırılır. Bu dört temel eleman, ateş, yel, su ve toprak'dır (14).

Semavi dinlerin doğuşu ile bu dört temel eleman, "dört baş melek" olarak adlandırılmışlardır. Naacaller bu dört temel gücü gamalı haç ile sembolize etmişlerdir. Jeolog Niven'in bulduğu tabletler üzerinde rastlanan bu haçlardan, kollarının dördü de aynı uzunlukta olanının dört gücün eşitliğini, uçları kıvrık gamalı haçlardan ağızları sola dönük olanların iyiliği, sağa dönüklerin ise kötülüğü simgelediklerini görüyoruz. Bu konular üzerinde derin araştırmalar yapmış olan Hitler'in, imparatorluğuna sembol olarak ucu sağa dönük-gamalı haçı seçmiş olması bir tesadüf değildir. İsa'nın da öğretisinde kullandığı haç sembolü aynı kaynaktan, Mu'dan gelmektedir.


(http://www.resim-yukle.com/img01/14/650642CG_2_h2.jpg)  (http://www.resim-yukle.com/img01/14/311954CG_2_h3.jpg)  (http://www.resim-yukle.com/img01/14/183273CG_2_h4.jpg)
Niven tarafından gün yüzüne çıkarılan,
dört temel gücü simgeleyen sembollerden bazıları

 

Kaynakça

1- Bilim Araştırma Grubu - "MU, Tarih Öncesi Evrensel Uygarlık" - Bilim Araştırma Merkezi Yayınları - İstanbul 1978 - Sf. 15.
2- SANTESSON Hans Stephan - "Batık Ülke MU Uygarlığı" - RM Yayınları İstanbul 1989 - Sf. 2
3-Santesson H.S. - İe - Sf. 15
4-Bilim Araş. - İe - Sf. 15
5- Churchward James, "The Sacred Symbols of MU" (MU'nun Kutsal Sembolleri) Londra, 1933.
6- Von Daniken, Erich - "Aussaat und Kosmos" (Kozmos ve Ötesi), Amsterdam, 1978.
7- Santesson H.S. - İe - Sf. 87
8- Santesson H.S. - İe - Sf. 95-99
9-Santesson H.S. - İe - Sf. 19
10- Bilim Araş. - İe - Sf. 52
11-Santesson H.S.-İe-Sf. 70
12-Bilim Araş. - İe - Sf. 12
13-Santesson H.S.-İe-Sf. 125
14- Santesson H.S. - İe - Sf. 142
Başlık: Ynt: Kayıp kıta Mu nun sembolleri
Gönderen: Universal - Ağustos 08, 2007, 11:55:42 öö
Burak ELDEM' in bir çok kitabında da Mu ve Atlantis' in savaşlarına müteakip Mısır' a yerleşen bi rkısım rahibin ezoterik geleneği başlattığından bahsedilir.
Başlık: Ynt: Kayıp kıta Mu nun sembolleri
Gönderen: MYSTICPROVOCATEUR - Ağustos 08, 2007, 12:03:56 ös
Söz konusu savaş hatırladığım kadarı ile Mu ile Atlantis arasında değil Atlantis kıtasındaki bir iç savaştı.Savaş ın tarafları Agartha ve Shamballa idi.Shamballa uygarlığı kötüye doğru sürükleyen bir topluluktu ve çıkan güç savaşının bu kıtanın batmasını tetiklemişti.Bu iki grubunda şu an yer altı uygarlığı olarak helen gezegenimizde varlıklarını sürdürdüğü hipotezleri de mevcuttur.
Başlık: Ynt: Kayıp kıta Mu nun sembolleri
Gönderen: zarathustra - Ağustos 08, 2007, 12:05:13 ös
Bu şema bende mevcuttu sn zarathustra ancak yinede teşekkürler.

Alıntı
Bu konu ikimizin tekeline gecti gibi.Baksaniza bizden baska yorum yapan yok[/quote

Bu tip konular pek ilgi çekmiyor.Somut kanıtlar verilememsine bağlıyorum ben bunu.(somut kanıtların mevcut olup şu anda paylaşılmadığı da ayrı bir konu tabii ki)
Bu şema bende mevcuttu sn zarathustra ancak yinede teşekkürler.

Alıntı
Bu konu ikimizin tekeline gecti gibi.Baksaniza bizden baska yorum yapan yok

Bu tip konular pek ilgi çekmiyor.Somut kanıtlar verilememsine bağlıyorum ben bunu.(somut kanıtların mevcut olup şu anda paylaşılmadığı da ayrı bir konu tabii ki)

Katiliyorum,ancak bizim bilgilerimizde sinirli degilmi bu konuda?Sadece arayisimizi sürdürme cabasindayiz.Paylasilmayan bilgi ne ise yararki?
Başlık: Ynt: Kayıp kıta Mu nun sembolleri
Gönderen: zarathustra - Ağustos 08, 2007, 12:06:15 ös
Bu agartha ve shamballa beyaz ve kara maji yapanlar degilmiydi?
Başlık: Ynt: Kayıp kıta Mu nun sembolleri
Gönderen: MYSTICPROVOCATEUR - Ağustos 08, 2007, 12:15:11 ös
Alıntı
Bu agartha ve shamballa beyaz ve kara maji yapanlar degilmiydi?

Doğrudur...

Bu uygarlıkta yaşayan insanlar hem teknik (ilim) hemde spiritüel olarak çok ileri imişler.Telepati,telekinezi,durugörü,levitasyon vs. gibi yeteneklere toplumdaki hemen hemen her birey belirli derecelerde sahipmiş.Maji den kasıt aslında bunlarıda içerisine alan bir takim tekniklerdir.Majinin kara maji olarak adlandırılması da bu tekniklerin kötü amaçlar için kullanılmasıdır.Sonuç olarak bir uygarlığın sadece teknik olarak ilerlemesi mümkün değildir belirli bir aşamadan sonra manevi açıdan eksik olan ilerleme bir şekilde öbürünü yakalayacaktır.İleride şahit olunacak olan unsur da budur.
Başlık: Ynt: Kayıp kıta Mu nun sembolleri
Gönderen: nuzhet - Ağustos 09, 2007, 01:57:40 öö
Sn.MYSTICPROVOCATEUR ,
Son iki cümleniz özellikle ilgimi çekti ama bunu daha fazla açacagınızı sanmıyorum.
Başlık: Ynt: Kayıp kıta Mu nun sembolleri
Gönderen: MYSTICPROVOCATEUR - Ağustos 09, 2007, 09:11:32 öö
Alıntı
Sn.MYSTICPROVOCATEUR ,
Son iki cümleniz özellikle ilgimi çekti ama bunu daha fazla açacagınızı sanmıyorum.

Sn.nuzhet,

Bu konu ile ilgili çok fazla detaylı bir açıklma kafaları karıştıracak ve bazı kimselerin maneviyatına da zarar verecektir.Size bir evrensel yasa dan bahsedeyim.Hazır olan bilgiyi arar ve mutlaka ama mutlaka bulur.Hazır olmayan için ise daha zaman vardır ve verilecek olan bilgi ya yanlış anlaşılacak,ya saptırılacak yada düşmanlıkla karşılanacaktır.Her insanın tekamülü kendine göredir ve tamamen kendisine bağlıdır.Kafaya takılan bir hususu mümkün olduğu kadar araştırmak 1. şarttır.Bu araştırma sonucu elde edilen bilginin doğru,yanlış veya farklı bir şekilde yorumlanıp anlaşılması ise bu kişinin algı seviyesi ile ilgilidir.Kutsal kitaplardan örnek vermek gerekirse aynı kitabı okuyan her kişi okuduklarını kendine göre yorumlar ancak tekamül seviyesi yüksek olanlar doğru yorumlar.Kitapların açık bilgi değilde kapalı bilgi içermesi ve sembolik anlatıma sahip olması da bu sebeptendir.Amaçlanan seviyeye göre bilgi aktarımıdır.

Saygılarımla,
Başlık: Re: Kayıp kıta Mu nun sembolleri
Gönderen: Itzhak - Ağustos 09, 2007, 10:40:44 ös
Mu gecmısıne aıt belge ve gelecegıne daır ız bırakmayan ısık dolu kara parcasıdır.....Ayrıca bu olaylar kıtanın kendı ıstegı dogrultusunda gerceklesmıstır..Yanı kıta kendı kendısını yokettı ama dunya uzerınden pekıya zıhınler ?
Başlık: Re: Kayıp kıta Mu nun sembolleri
Gönderen: nuzhet - Ağustos 10, 2007, 12:59:16 öö
Sn.MYSTICPROVOCATEUR

Benim için yeterli bir açıklama oldu , teşekkür ederim.
Saygılarımla
Başlık: Ynt: Kayıp kıta Mu nun sembolleri
Gönderen: ruzber - Kasım 09, 2011, 06:59:07 ös
Sayın Zarahatustra 2007'den bugüne Mu kıtası ve savaşlar hakkında daha fazla bilgi edindin mi? Paylaşırsan sevinirim.
Başlık: Ynt: Kayıp kıta Mu nun sembolleri
Gönderen: AMON RA - Kasım 10, 2011, 02:41:51 öö
ben mısırdaki firavun ailesinin mu dan geldiğini aynı zamanda türklerinde mu dan geldiğini yani masonluğu ilk icad edenin ve bu bilgiye ulaşanın türkler olduğunu zannediyorum nitekim atatürk ve hir mason locası sanırım 33 derece mason bedrettin dalanda mu yu araştırmışlardır.aynı zamanda mu luların yer altında yaşamaya devam ettikleri tibet ve kapadokyada izlerine rastlandığı gibi tezlerde vardır ayrıca adolf hitlerin tibetli rahiplerle ilişksinin aslında şambala ve agarta ilişkisi olduğu ve savaşın onların dünyay müdahalesi olduğu sanılmaktadır öte yandan ingiliz kraliyet ailesininde mısır ve mu soylu olduğunu sanmaktayım hatta ingilizler şu an amerikanın beyni durumunda hatta amerikan başkanlarının genelde ingiliz kaliyet ailesi soyundan olduğu söyleniyor.kenedy de muhtemelen bu soydan nitekim kenedy türkiye ve japonyayı süper güç yapmak isterken mossad tarafından ortadan kaldırılmıştı.bir garip şeyde israilin tamamına yakın yönetiminin aşkenaz olması ve aşkenazlarında muhtemelen türk soylu olması ihtimali var.seferadların gerçek yahudi olduğu söylenmekte ve sabetaycıların bu kökenden geldiği söylenmekte.
Başlık: Ynt: Kayıp kıta Mu nun sembolleri
Gönderen: R.e.S - Şubat 16, 2012, 12:29:08 ös
sn Amon Ra, mısır sadece tek bir hanedanın soyundan yönetilmemiştir. bu nedenle fivarunların soyunun mu'dan geldiğini düşünmek doğru olmaz. ayrıca yazdığın bazı cümlelerin de komplo teorisi gibi geldi.

Mu kıtası batmadan önce oradan kurtulanların mısır, tibet,  hindistan, afrika kıtası gibi yerlere göç ettiklerini okumuştum. zaten sn MYSTICPROVOCATEUR'nda dediği gibi ezoterizm bu göçten sonra mısır'da başlıyor.
Başlık: Ynt: Kayıp kıta Mu nun sembolleri
Gönderen: Gezdirici - Eylül 07, 2014, 07:15:29 ös
Kayıp kıta MU ile ilgili gelişmeler 19. yüzyıla dayanıyor.  Dolayısıyla İllüminatinin kurulusundan sonraki tarihlere yani daha eski değil. Dolayısıyla bu illüminatinin uzantılarının ürettiği bir efsane olabilir yada gerçekte olabilir. Her neyse....
Ben bu konu ile illüminati arasında bir bağ olup olmadığını, hatta paylaşacağım diyagrama göre
Kayıp kıta MU, Atlantis uygarlığı gibi henüz bilimsel bir kanıta kavuşmamış bazı konuların Masonlukla bir ilgisinin olup olmadığını Masonların bu konulara nasıl baktığını merak ediyorum.
Başlık: Ynt: Kayıp kıta Mu nun sembolleri
Gönderen: Spock - Eylül 07, 2014, 07:42:17 ös
Kayıp kıta MU ile ilgili gelişmeler 19. yüzyıla dayanıyor.  Dolayısıyla İllüminatinin kurulusundan sonraki tarihlere yani daha eski değil. Dolayısıyla bu illüminatinin uzantılarının ürettiği bir efsane olabilir yada gerçekte olabilir. Her neyse....
Ben bu konu ile illüminati arasında bir bağ olup olmadığını, hatta paylaşacağım diyagrama göre
Kayıp kıta MU, Atlantis uygarlığı gibi henüz bilimsel bir kanıta kavuşmamış bazı konuların Masonlukla bir ilgisinin olup olmadığını Masonların bu konulara nasıl baktığını merak ediyorum.

Bu konunun Illuminati ile bir ilgisi yok.

Neo-spiritüalizm akımı ile ilgilenenler Mu konusunu çok daha fazla araştırıyor ve hatta inanıyorlar. Sadece Mu da değil, bir de Atlantis var tabi...

Masonluk, bilimsel olarak kanıtlanmamış eski "efsaneleri" elbette öğretilerinde sembolik olarak, söyleyeceğini ifade etmek için kullanabilir. Bu efsaneler, Kral Süleyman olur, Kral Arthur olur, eski Yunan tanrıları olur, Mu olur, Atlantis olur... Fakat bu durum, o konulara körlemesine inanıldığı anlamına gelmez. Sadece sembolik dersler çıkarılır. Fakat bunlara inanan bireysel Masonlar var mıdır? Elbette, neden olmasın?

Mu ve Atlantis konularına merak duyan kişi, halihazırda internette var olan neo-spiritüalizm sayfalarını ve ilgili kitapları okuyarak bilgi alabilir. İnanıp inanmaması kendine kalmıştır.
Başlık: Ynt: Kayıp kıta Mu nun sembolleri
Gönderen: ADAM - Eylül 07, 2014, 07:53:34 ös
İlginç gibi görünen ama dikkatli bakıldığında gerek tarihsel (kronolojik) gerek niteliksel bakımdan yer yer yanlışları ve noksanları da bulunan, yer yer bilgisizlik saçmalığı da görülen bir şematik düzenleme. En tepeye bir üçgen içinde göz figürü yerleştirilmesi de elbette dikkat çekmeye çalışmanın bir başka tarzı.

Mu en başa Masonluk ise en sona konulmuş olduğuna göre arada bir bağlantı kurulması biraz fantezi olur. Bu şemaya bakılırsa, kurulabilecek daha kolay bağlantılar var. Bunların arasında İslâm bile Masonluktan daha şanslı.

Sayın Spock'un Masonlukta da geçtiğini sezdirerek değindiği Eski Misterler ise, Orta Doğu'nun olsa olsa M.Ö. 4 bininci yılına kadar uzanabilen birtakım mitleridir. Bunların hepsi, alegorik niteliklerle, ders alınması amacıyla ortaya konmuştur. (Hani, "gelinim sana söylüyorum, dünürüm sen anla" tarzında ya da "kargaya sesinin çok güzel olduğunu söylersen, peyniri kaparsın" gibisinden. )   

Tarih öncesi çağlarla bağlantılı henüz bilenemeyen çok şey varken, şu pek yakınımızdaki Göbeklitepe olgusu bile kesin bilimsel çizgilerle ortaya konulamamışken, beri yanda bilimsel bilgiler, evrensel gerçekler ve insancı olgular varken, bu gibi fantezilerle uğraşmak, değerli olan zamanı boşa harcamaktan başka bir şey değil... 

Başlık: Ynt: Kayıp kıta Mu nun sembolleri
Gönderen: Gezdirici - Eylül 07, 2014, 09:12:59 ös
Teşekkürler,
Bir kaç yıl önce aldığım bir iletiden elime geçen bu şemanın (Özellikle en üst kısımdaki üçgen ve göz nedeniyle) masonlukla bir bağı olduğunu düşünmüştüm.
[Mu konusu Türkçü düşüncelere de destek olarak alınabilen bir olay. Hatta Çindeki Uygur topraklarında gizlenmiş piramitler olduğu ve buraya da Mu kıtasından gelenler olduğu Mayaların ve Kızılderililerin de Türk olduğu gibi düşünceler var.
Ancak masonluk bildiğim kadarıyla evrenselci bir felsefeye sahip ve Irk kavramı masonluğa uygun değil. (Ancak yinede kafamda Ziya Gökalp inde bir Türkçü olması ve mason olması bir çelişki olarak duruyor.)]

Bu şemanın illüminatinin kapsamını sembolize ettiğini hatta bu nedenle hiyerarşik olarak illüminatinin masonluğuda içine alan daha büyük bir organizasyon olduğunu düşündüğüm oldu.
Şimdi sizlerin verdiği bilgilerden anlaşılan o ki İllüminati ve Masonluk böyle bir bağ içermiyor.
Bu durumda her üçgen ve göz gördüğümüz yerde masonluktan da sözedilemeyeceği anlaşılmış oluyor. Yani bu sembolleri illüminati yada yukarıdaki şema gibi şemaları yararatanlar da (her kimler ise) kullanabiliyor.
Olaya sembolizm girince birde tam kaynağından bilgi sahibi olmadığımızdan farklı kurgular yapmak kolaylaşıyor.
Doğru kaynaklardan bilgi almaya başladığımı sezinlemek mutluluk verici.

Saygılar selamlar.
Başlık: Ynt: Kayıp kıta Mu nun sembolleri
Gönderen: ADAM - Eylül 08, 2014, 09:23:16 öö

Gene D. Matlock'un "Ey Dünya İnsanları Hepiniz Türksünüz" adlı bir kitabı var. Piyasada şu anda bulunabiliyor.

Böyle fantezilere bakılarak kapılımlar içine girilmesi yoluyla ancak romantik düşüncelere varılabilir; gerçeklere değil.

Birtakım eski ırkların kökenine Eski Orta ve Doğu Asya Türklerinin yerleştirilebilmesi kaygısı, kusura bakmayın ama bir tür inferiorite (aşağılık, gerilik) kompleksinin bir ürünü.

Kaldı ki milliyetçilik, ırkçılık, kafatasçılık, birbirine karıştırılmaması gereken ideolojiler. Konu Türkiye olunca, bu bağlamda Türkçülük ve Turancılık akımları arasındaki farkın da iyi anlaşılması gerek.

Bunlar anlaşılınca, sadece Ziya Gökalp'in değil, onun gibi daha nice değerli Türkün mason oluşunda şaşırılacak bir şey yok. Masonluk evrenseldir ama evrenselliği giden yol ulusallıktan geçer. Ulusallığı (milliyetçiliği) Şovenizme dönüştürmeden içine sindirememiş olan bir kişinin evrensel boyutta "iyi bir mason" olması beklenemez.

Konuya böyle bakılınca Yahudilerin mason olmaması gerek. (Nitekim tarihin bir döneminde alınmamışlar) Katoliklerin kesinlikle mason olmaması gerek; oysa olduklarını görüyoruz. Çünkü Masonluk, hepsi için bir eklektik (birleştirici) ortam sağlıyor.

O şemada "içinde göze benzer figür bulunan üçgen" (göz olmayabilir de)  simgesel düzenlemeyi bir yana bırakalım (ancak bilelim ki o düzenleme Illuminati bir yana dursun, Masonluktan da çok daha eskidir ve bunun kanıtı pek çoktur), şemanın bütünü, kullanılan terimler ve gösterilen bağlantılar kapsamında daha önce de değinmiş olduğum üzere bir sürü yanlışlık ve noksanlık da var. (İstenirse anlatılır ama konu dışına çıkarız.)

Bu tür şemalar, ancak bu konularda duygusal nitelikli merakı çok ama temel bilgileri pek az insanları kandırmaya yarayabilir.

Konu Atlantis olduğunda önce Languedoc ve Provence gizemlerinin, Mu olduğunda ise değinildiği gibi Moğolistan'daki, gözlerden saklanmasına özen gösterilen kalıtlar ile Santiago açıklarındaki Paskalya Adası'nın çözümlenmesi gerek. (Bu Forumda bir zamanlar "Coğrafyada Geometrik İlişkiler" adı altında bir dizi çalışma yapmıştık. Bakılırsa, oradan izler edinilebilir.)

Tarih Öncesi Çağların "Mu" adı verlmiş o jeomorfolojik nitelikli kıtası ya da kara ülkesiyle bağlantılı incelemeler yapılacaksa, bunların günümüzde görülen birtakım kurumlarla bağlantısının kurulup ortaya sansasyonel kurgular çıkarılacak yerde, gerçeklere dayanan bilgilerle değerlendirilmesi gerek.

Nitekim bakınız, bu başlığın bulunduğu yer, Forumun Mitoloji bölümü. O da İnanç bölümünün altında yer alıyor. Oysa bilimsel bir inceleme yapılacaksa, bunun yeri Tarih ve Arkeoloji + Antropoloji olmalı. İşte o zaman varsayımlar ya da kurgusal öyküler ya da tasarımlarla değil, somut verilere dayanan bilgilerle konuşulur
.


   
Başlık: Ynt: Kayıp kıta Mu nun sembolleri
Gönderen: Spock - Eylül 08, 2014, 10:27:41 öö
Mu konusunun Türklük ile bağlantısının kurulmaya çalışılması mantık dışı bir çaba. Neo-spiritüel kaynaklara bakılırsa anlaşılır ki, aslında sadece Türkler değil tüm insanlık Mu felaketinden sağ kalanlarca oluşturulmuş meğer.

Bu görüşe göre insanlık ve dünya her 50-60 bin yılda bir kendisini resetleyerek fabrika ayarlarına döndürüyor. Bunun sebepleri ayrıntılarıyla açıklanmış ama burada tartışmanın anlamı yok çünkü spiritüelizm (öte-dünyacılık) çerçevesinde ele alınmış. Fakat kısaca söylemek gerekirse evrendeki düzenin bir gereği ve ruhun tekâmülünün yolu olarak anlatılıyor. Her seferinde bir kıyamet kopuyor, insanlığın %95'i telef oluyor, geriye kalanlar her şeye yeni baştan başlıyorlar. Sonra bir 60 bin yıl daha geçiyor ve aynı şey tekrarlanıyor. Örneğin ilk kıyamet Mu dünyasını vuruyor, ikinci kıyamet Atlantis dünyasını. Şimdi de bizim şu anda içinde yaşadığımız medeniyete sıra gelmiş. Bizden sonra da tekrar olacakmış... Bu arada her bir yok olan medeniyetten alınan bazı bilgiler bir sonraki medeniyetin kurulması için bazı üstün görevli varlıklar tarafından kullanılıyormuş! İşte bu nedenle Mu'nun kadim bilgilerinin Atlantis'e, Atlantis'in kadim bilgilerinin Eski Mısır ve Tibet yoluyla şu andaki medeniyetimize aktarıldığı söyleniyor. Sonra bunun Hermetizm ve Ezoterizm ile ilişkisi kuruluyor ve ortaya bu senaryonun sadık inananları çıkıyor.

Kısacası bu aynen Tanrı ve din konularında olduğu gibi bir inanç meselesi haline dönüşmüş çünkü bilimsel olarak kanıtlanabilme olanağı yok. Ya da varsa da ben bilmiyorum. Sn. ADAM'ın bahsettiği Moğolistan'daki gözlerden saklanmasına özen gösterilen kalıtlar ne merak ettim doğrusu. Buna inananlar o güne hazırlıklı olduklarını, o gün geldiğinde ruhlarının tekâmül seviyesinde bir seviye atlama olacağına inanıyorlar. Detaylandırılabilir ama konu başlığı dışında. Sn. MYSTICPROVOCATEUR kardeşim bazı ipuçları vermiş bu konunun ilk sayfalarında ama kendisi artık pek foruma uğramıyor zannedersem.

Bu bilgiler göz önünde bulundurulduğunda Battlestar Galactica dizisi apayrı bir yorum ve değer kazandı şimdi kafamda. Orada da denildiği gibi:

Tüm bu olanlar daha önce oldu ve daha sonra da olacak:

(http://www.clickmusic.com/images/uploads/battlestar-eternal-return.jpg)

Aynı şekilde Matrix üçlemesinde de vardı benzer bir yorum... Ulu Mimar (Grand Architect) denilen karakter, Neo'ya bu senaryonun daha önce 5 kez yaşandığını, her seferinde bir yok oluş yaşandığını ve bunun altıncı deneme olduğunu söylüyordu...  :)

(http://i393.photobucket.com/albums/pp14/Inverted_Heptagram_Star/the_architect.jpg)

Demek istediğim, Mu ve Atlantis konuları kimilerine göre çok daha karmaşık ve varoluşla ilgili mevzular.

Ben ne mi düşünüyorum? Ben insanlığın önünde henüz yaşanmamış başarılar olduğunu düşünüyorum. Warp Drive'ın keşfi, derin uzaya açılarak uzayın haritalandırılması, Dünya'da barış ve refahın tesis edilmesi, diğer gezegenlerde kolonileşme, yeni ittifaklar kurulması, vb. Yukarıdakilerden bir isteğim var. Bunları gerçekleştirmeden Dünyamıza dokunmasınlar.
Başlık: Ynt: Kayıp kıta Mu nun sembolleri
Gönderen: Dor - Eylül 08, 2014, 09:42:55 ös


Tüm bu olanlar daha önce oldu ve daha sonra da olacak:


Ben ne mi düşünüyorum? Ben insanlığın önünde henüz yaşanmamış başarılar olduğunu düşünüyorum.  Dünya'da barış ve refahın tesis edilmesi, diğer gezegenlerde kolonileşme, yeni ittifaklar kurulması, vb. Yukarıdakilerden bir isteğim var. Bunları gerçekleştirmeden Dünyamıza dokunmasınlar.



"Dünya üzerindeki hiçbir şey gerçekten yeni değildir.
İnsan ruhunun soylu dramları da öyle.
Bazen, aralarından biri çok özgünmüş gibi görünebilir; ama daha dikkatli incelediğinizde,
hepsinin farklı kahramanlar tarafından daha önce canlandırılmış olduğunu görürsünüz;
sadece seyrinde birtakım değişiklikler olabilir.
Ama asıl konu, temel nokta hep aynı eski hikayeyi yineler."

Apostolos Doxiadis




Bu alıntıyı her hatırladıgımda derin bir hüzün kaplıyor bedenimi .


İnsan ruhu - bilinci ya da yok olmadıgını düşündüğümüzü her hangi bir kalıntısı , artık her neyse .
Ben bu genç yaşımda çok yoruldugumu derinden hissediyorum .
Bazen bu dünyayı gerçekten kaldıramıyorum . Ve etrafımda ki insanlara baktıgımda da aynı yorgunlugu görebiliyorum .
Bu yaşayış bu zorunluluk gerçekten hakettiğimiz türden bir düzeye ve normalliğe sahip değil !
Bu dozajın , bu sertliğin ve bu acımasızlıgın yumuşatılmasını diliyorum  .
Başlık: Ynt: Kayıp kıta Mu nun sembolleri
Gönderen: Gezdirici - Eylül 08, 2014, 10:53:31 ös
Milyarlarca yıllık dünyanın uzun oluşum sürecinin sadece 5 _ 10 bin bilemedin 20 bin yılı hakkında pek kesin olmayan bilgilere sahibiz. Bu kadar az bilginin olduğu durumda yüzlerce farklı hikaye olması mümkün. Sanırım önemli olan hikayelerin gerçekle ilişkisinden çok ne anlatmaya çalıştığı üzerinde daha çok durmamız gerekiyor.
Milliyetçilik, Irkçıllık, Ziya Gökalp ve Masonluk hakkında daha yeni ve doğru bilgiler edinmiş oldum.
Masonların bu konulardaki bakış açısına katılıyorum.
Başlık: Ynt: Kayıp kıta Mu nun sembolleri
Gönderen: hypatia - Ekim 03, 2014, 05:09:49 ös
Konuyu açan arkadaşın paylaştığı resimleri maalesef sayfamda göremedim?