Masonlukta “ödenti”den söz ettiğimizde, bundan öncelikle her masonun locasına yıllık olarak ödemesi gereken tutarı anlıyoruz.
Öteden beri bu yıllık ödenti tutarının ne kadar olduğu sorulagelmiştir. Bu konu bir ara bu forumda da bir başlık altında geçti. Bunun kesin bir yanıtı yoktur çünkü bu tutar bir büyük locadan diğerine değiştiği gibi aynı büyük locanın localarının bulunduğu bir kentten diğerine de değişir. Öyle ki rakam vererek “en az bu en çok şu kadar” demek bile yanlış olur. Üstelik çeşitli nedenlerle bir yıldan diğerine değiştirilebilir de…
Bu bağlamda değişmeyen tek bir şey vardır: Her nerede olursa olsun genelde yıllık ödentinin tutarı bir masonu sarsmayacak mertebededir. Bu tutardaki bir yıllık ödentiyi veremeyecek olan bir kişinin “mason” olması düşünülemez. Önce kendi ekonomik sorunlarını çözümlemiş, ancak ondan sonra Masonluğa girmeyi düşünmüş olması gerekir. Her mason, mutlaka kendini ve bakmakla yükümlü olduğu ailesini (varsa) geçindirebilecek düzeyde sürekli bir kazanç sağlama olanağını, daha mason olmaya kalkışmadan önce güvenceye bağlamış olmalıdır. Yıllık ödenti, bu durumda olan bir masonu ne sarsar ne de zor durumda bırakır. Hele yıllık ödenti çeşitli dönemsel ödemelere (taksitlere) bölünecek olursa, yaşamın olağan harcamalarından biri olacağından bir masonu hiç etkilemez. Yeter ki, diğer harcamaları için olduğu gibi ödentisi için de bir plân yapsın ya da yıllık ödentilerini diğer yaşamsal harcamaları için yapacağı plânın kapsamına katsın. Kuşkusuz varlıklı masonlar ya da kazanç düzeyi çok iyi olanlar böyle bir plân yapmak zorunda kalmaz. Bu tür plânlama ancak sınırlı gelirleri olanlar içindir.
Genellikle sabit ücretli olarak çalışan masonların yıllık ödentilerini vermekte serbest meslek sahibi olanlara özellikle de ticaret yapanlara oranla çok daha duyarlı oldukları izlenir. (siz artık bundan nasıl bir yorum çıkaracaksanız çıkarın.)
Bununla birlikte, insanın sonradan işi bozulabilir ve parasal sıkıntılar çekmekte olabilir. Bir zamanlar yeterli düzeyde kazancı bulunduğu halde, sonradan bunu yitirebilir. Geçirdiği bir kaza ya da hastalık nedeniyle, artık çalışamaz duruma düşebilir. İşinden emekli olduktan sonra önceki gelirinin pek azalması nedeniyle geçimini zorlukla sağlamakta olabilir. (Yurdumuzda bu tipik bir görünüm)
Ancak tüm bunlar ve benzerleri, ilgili masonun ödenti yükümlülüğünü yerine getirmemesi hatta aksatması için geçerli sayılamaz ve onu haklı kılmaz.
Peki, böyle bir durumda ne yapılabilir?... Bunun bir çaresi yok mu?
Olmaz olur mu!... Elbette var.
Her şeyden önce, bir locadaki üstad-ı muhtereme her bakımdan güven duyuluru. Ona açılıp bu bağlamdaki dert ve sıkıntıları anlatmaktan kaçınmamak gerekir. Üstad-ı muhterem mutlaka bir çıkar yol bulur. Gereğinde ödemeleri kolaylaştırır, belki erteler hatta belki onu ödentiden bağışık tutar.
Üstad-ı muhteremin bu konuda önemli sorumlulukları vardır. Bu durumu bir “sır” olarak saklar, görevini bitirine dek kimseyle paylaşmaz. O üyesinin kendini bundan ötürü bir de manevi borç altına girmiş gibi duyumsamasını da önler. Kendinden sonra görevi alacak olan üstad-ı muhteremi de konu üzerine bilgilendirir.
Şunu sorabilirsiniz: «Bir locada üstad-ı muhteremin böyle bir uygulama yapması, açıkça bir üyesini kayırması, Masonluktaki eşitlik ilkesine aykırı olmaz mı?»
Olabilir... Fakat “eşitlik” Masonluktaki tek ilke değildir. Masonluğun tüm ilkelerini bir öncelik sırasına dizersek, hangi aşamada yer alması gerektiği bile tartışma konusu olur. Konuya Masonluğun Töresi açısından bakacak olursak, “kardeşlik” eşitliğe oranla öncelik taşıyabilir. Masonluktaki her şey her zaman eşitlik içinde değil, çoğu zaman kardeşçe paylaşılır. Üstad-ı muhteremin ödeme güçlüğü içinde olan bir kardeşe kolaylık göstermesi, “kardeşçe paylaşım” gereğinin bir yansımasıdır.
Bir de böyle yapılmayacak olursa bu işin sonucunu düşünelim.
Ödenti yükümlülüğünü yerine getiremeyen mason bundan ötürü locasından uzaklaşmaya başlar. Bu uzaklaşma zamanla soğumaya yol açar; giderek kopmaya yönelir. Ya kendi dileğiyle Masonluktan ayrılır (istifa eder) ya da düzensiz (gayri muntazam) ilân edilir. Böylesi daha mı iyi?
Bazı localar, böyle bir durumun başlarına gelebileceğini düşünür ve kendi birikimleriyle bir özel fon oluşturur. Hatta bu fonun kurumsal bir boyuta vardırılması, bir “yardımlaşma sandığı” biçimine dönüştürülmesi bile söz konusu olabilir. Sakın böyle bir girişimin Masonluğun amaç ve ilkelerine aykırı olacağını düşünmeyin. Hiçbir aykırılığı olmadığı gibi, Masonluğun yüzyıllardan beri süregelmiş olan geleneklerine uygundur.
Bu nedenle bazı büyük localar, güçlerinin yetersizliği nedeniyle ödentilerini karşılayamayan masonların bu yükümlülüklerinden bağışık tutulabilmesi için tüzüklerinde bazı olanaklar sağlamış, bunu belirli bir yönteme bağlamışlardır.
Ödentisini umursamazlığı nedeniyle ya da bilerek bu yükümlülüğünü yerine getirmeyen bir mason düzensiz ilân edilir. Öyle olmalıdır. Fakat gönülden istemesine karşın ödenti yükümlülüğünü karşılayamayan bir masonun sırf bu nedenden ötürü yitirilmemesi için de elden gelen her şey yapılır; yapılmalıdır. Elden gelen her neyse, yapılırken de o masonun onurunun hiçbir şekilde zedelenmemesine özen gösterilir.