Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Yahudilik Din mi Irk mi?  (Okunma sayısı 28719 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 06, 2008, 03:52:03 ös
Yanıtla #10
  • Ziyaretçi

musevilik bir ırk ya da kavim değil bir din adıdır.Milliyet olarak ibranidirler.sebatayistler de ibrani kökenlidir ama musevi değildir.galiba yahudilik ve ibranilik aynı şeyler
« Son Düzenleme: Ocak 06, 2008, 04:01:18 ös Gönderen: piri reis »


Ocak 06, 2008, 03:54:48 ös
Yanıtla #11
  • Ziyaretçi

Musevilik nedir ozaman Sn. piri reis?


Ocak 06, 2008, 04:25:50 ös
Yanıtla #12
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662

Bir seyde cok fazla ileri gidersen o sey ziddina inkilap eder.Yani boyle basini kuma sokup hep ayni seyi yapmak veya surekli tek birsey yapmak insanda patolojik durumlarin meydana gelmesine sebep olur.

Mesela surekli cekirdek citlersen, sivilce cikar.Evet haklisin, cekirdek citlemek haram degil, gunah degil.Ama sadece cekirdek citlemekle beslenilmez.Bunun gibi yani.


Simdi insanda milliyetcilik olmali ama milliyetci bir parti yanlistir, zarardir. Bu da ayni sey.Bunlar tek yanliliktir ve fitrata ters seylerdir.Futbolla ilgilen ama futbolla yatip kalkarsan sorunlar baslar.Hasili, denge, itidal cok onemli.

Simdi sanal alem olayi da oyle.Eger yuz yuze arkadaslarinizla gorusmuyorsaniz, sanal alemde 24 saat gecirseniz asosyalsiniz demektir.Sahile ineceksiniz, cay icemeye cikacaksiniz, gezeceksiniz. Yuruyeceksiniz. Surekli arabaya binmek de oyle zararlidir. Biraz adimlamak gerklidir.Iste bunlar ornekler.

Ama birey, sirf iki uc tane foruma girip cikiyor diye kendini uzay fatihi sayiyor. Farketmez isterse 16 saat 100 tane foruma 10000 tane mesaj yazsin, insani ozelliklerle yasamazsa, guduk kalir. Mental kapasitesi gelismez. Iste bazilarinda gordugunuz gibi ucubik durumlar ortaya cikar.

muhabbetle


Ocak 06, 2008, 04:36:09 ös
Yanıtla #13
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 654
  • Cinsiyet: Bay

Nedense HAKARET konusunda biraz konuşayım deim konuyla alakalı biraz galiba...

gerçekleştirilmesi en kolay eylemlerin başında gelir.
kolaydır zira bahanesi çoktur.
* dilin kemiği yoktur.
* haketmiştir. (haketme kriterleri zaten sakız gibi çok kolay esnetilebilir)
* "ben aslında öyle demek istememiştim" şeklinde yamuk yapılabilir
*ALTTA KALMILTIR DİYECEK SÖZÜ YOKTUR ÇAMURLA İŞİN İÇİNDEN ÇIKABİLİRİM DİYEREKTEN SON BİR ÇIRPINIŞTIR.

hakaretler karşıdaki kişinin ;
-kişiliğini,
-görünümünü,
-zeka seviyesini,
-beceri düzeyini,
(ama en çok) namusunu ve cinsiyetini hedef alarak yapılır.
tabii bir de hayvanlar alemini konu alan hakaretmer vardır.

en sık ve en kolay rastlanan hakaret biçimi özellikle bir kadına hitaben, namusu hedef alandır.
bir erkeğe hitap edilirse de o erkeğin anasının, bacısının, karısının namusu çok kolay hedef olabilir.Bir de zeka seviyesi hakkında tahmin yürütelemeyeek kadar küçük çapta olanlar vardır onlarınki bariz çamurdur olayla konuyla alakası olmayan yalana kaçan ve sırf KÖTÜ SÖZ den ibaret olan hakaretler bunlara cevap verilmemesi hakarete mağruz kalan kişinin inisiyatifindedir genelde aklı başında bir kişiyse cevapsızlığı yeğler çünkü karşı taraftaki anlama kabiliyetinden münezzehtir yalana dolana ve Çamura başvurur...
« Son Düzenleme: Ocak 06, 2008, 04:38:32 ös Gönderen: LuckyEye2 »
Çilesini çekmediğin dert senin değildir...


Nisan 14, 2010, 06:46:32 ös
Yanıtla #14
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 269
  • Cinsiyet: Bay

İsrail & Diğer Ülkeler

Gerçeğin ikiye ayrıldığını gördük: Dışımda olanlar (ya da dışımda olarak algıladığım dünya) ve içimde hissettiklerim.

İyi ve Kötü – Aynı şey iyi ve kötü içinde geçerli. İyi ve kötü ne demek? Mükemmel adalet diyebileceğimiz bir şey var mı ? Eğer ben mutlu olma arzusundan yaratılmış bir yaratıksam, beni mutlu eden şeyleri iyi, bana acı veren şeyleri de kötü olarak algılarım.

Eğer devlette bir bürokrat para çalıp yolsuzluk yapıyorsa kötü, ama bu amcamsa ve bana bu parayla bir spor araba alırsa biraz daha iyi. Fırtına kötü birşey, ama ben çiftçiysem ve rakiplerimin hasadını fırtına yok ettiyse bana olabilecek en güzel şey bu.

Ayrıca gördük ki insanoğlu hep deniyor. Realitedeki tüm diğer objeler gibi, durgun ve bütünlük ve sonsuzluk içerisinde ne dışarıdan nede içeriden baskısız bir hal içerisinde var olmanın yolunu arıyor. Bu dengeli hale ulaşabilmek için önce insan nasıl yaratıldığını öğrenmeli ve etrafındaki realitenin de nasıl yapılandırıldığını bilmeli.

Eğer insan kendisine zıt olan bir varlıkla kendisini kıyaslayamazsa, iyi ya da kötü, yada daha farklı bir anlayışla, kendisini nasıl algılayabilir ki? Ama öğrenebilirse, edineceği bilgi kendi durumunu kontrol etmesini sağlayacak, doğal, durgun ve bütünlük duygusunu içinde hissettirecektir.

İnsan kendisini analiz etme yeteneğinden mahrum kaldıkça, bilimsel ve teknolojik ilerleme dâhil olmak üzere, hiç bir şekilde hayatın gerçek tadına ulaşabilmenin yolunu bulamayacak. Tam tersine bu şekilde geliştikçe her şey daha da kötüye gidecek. Görüyoruz ki daha da ilerledikçe daha da fazlasını istiyoruz ve etrafımızda hep bir eksiklik olduğunu hissediyoruz.

Bu noktada aslında hiçbir şeyin kontrolünün elimizde olmadığını görüyoruz. Etrafımızda hiç kimsenin de, ne kadar güçlü olsalar da aslında hiçbir şeyi değiştiremediklerini görüyoruz.

İnsanın içindeki bu daha büyük bir şeylerin olduğu merakı uyandıkça, kalpteki kıvılcım dediğimiz arzu insandan gerçeği, bütünlük ve sükûneti aramayı talep etmeye başlar. İnsan bu yoldan geçerek binlerce yıldır gerçeği arayan insanlar tarafından kullanılan kabala adlı metoda gelir.

Araştırmaları ve çalışmaları sonucu üst dünyaları keşfeden kabalacılar, edindiklerini bize kökler ve dalların diliyle yazdıkları kitaplardan öğretirler. Gerçeğin ikiye ayrıldığını, üst gerçek ve alt gerçeğin, etki ve etken olarak birbirleriyle ilişki içerisinde olduğunu anlatırlar.

İnsan hayatını anlayabilmek ve kendi kontrolüne alabilmek için üst dünyaları algılamak zorunda.

Bu sürecin nasıl başladığını ve içinde yaşadığımız gerçeğin nasıl yaratıldığını daha önce öğrenmiştik.

Yaratan’ın arzulama duygusunu yaratarak, ruh âleminden çıkıp ve beş dünyadan inerek kendisinden en uzak dünya olan Olam Hazeh’e indiğini daha önce görmüştük. İşte bu dünyadan tekrar yukarıya doğru yükselmek istiyoruz. Ama nasıl?

Kabala yaratılanın etrafını saran (yaratılan = arzulamak duygusu) durgun ve sonsuz bir ışığın olduğunu anlatır – buna yaratılışın düşüncesi adını vermişler. Bu kanun bana sürekli iyilik yapıp bir şeyler vermek istiyor ama özelliklerim onun özelliklerine ters olduğu için onu hissedemiyorum. Ondan uzak ve ona nazaran daha ilkel bir varlığım. Tüm dünyalar bana ondan ne kadar uzak ve onun yapısına ne kadar zıt olduğumu gösterir. Aslında ruhani açıdan, üst – alt, zaman ve yer dediğimiz hiç bir şey yok. Bu kanuna kabalada eşitlik kanunu denir.

Yaratılanlar, yaratılışın düşüncesi olarak adlandırdığımız alan içerisinde dağılmış vaziyetteler. Öğrendiğimiz gibi Yaratan’a yakınlaşmak ve  O‘nu hissedebilmek bizler tarafından mutluluk olarak hissediliyor. Bunu ilk Behina Alef’te (ilk görünüm) gördük. Yaratan’dan uzaklaşmak ise ızdırap olarak hissedilir. Bu demektir ki Yaratan’ı hissedebilmek için O’nu öğrenmemiz ve çalışmamız lazım ki O’na benzeyebilelim.

Kabala kişinin kendisini ve çevresini incelemesine ve araştırmasına, sonunda da dengeli hale ulaşabilmek için ne yapması gerektiğini anlamasına yardımcı olan bir ilimdir.

Üst dünyalardan geçerek yukarıya doğru yükselebilmek Yaratan’a ne kadar benzer olduğumuza bağlı.

İnsan birçok arzudan ibarettir. Kabalada insan yapısı 613 parçaya ayrılmıştır (Tariag)  (613) arzu + 7 ek, toplam 620 arzu (Tarach). İçimizde Yaratan’a yakın arzularda var O’na uzak olanlarda. O’na uzak olan arzulara kendisi için isteyen arzuların himayesi altında denir.

Kabalada arzuları beş kategoriye tekabül eden beş görünüme ayırabiliriz. Keter: Kafa Tası, Hohma: Gözler, Bina: Kulak, Tifferet: Burun ve Malkut: Ağız.

Burada bu terimlerin fiziksel hiç bir objeyle bağlandırmamız gerektiğini tekrar hatırlatmak isterim. Kabalada fiziksel hiçbir şeyden bahsetmiyoruz. Sadece bu dünyadan benzer şeylerin isimlerini kullanarak ruh âlemini açıklamaya çalışıp anlamaya çalışıyoruz. Dinlerdeki problemlerin hepsi bu ayırımın yapılmamasından ve ruhani hislerin fiziksel davranışlar olarak algılanmasından kaynaklanıyor.

Bu deyimleri içimizde hissetmeye çalışmalıyız, içimde ne olduğunu algılamaya çalışmalıyım. Zamanla göreceksiniz ki bu terimlerle ilgili içinizde farklı hisler doğacak

Özgecil olarak işlev gören arzularımıza İsrail denir. İsrail kelimesi Yaşar–El kelimesinden türemiştir ve Yaratan’a Direk demektir - Yaratan’a yönlenmiş olan arzu.

Kendisi için isteyen arzuların içinde olanlara da dünya milletleri denir.


Kökler ve dalların kurallarına göre, bizim realitemizde de İsrail ve Dünya Milletleri var.

Peki İsrail denilenler kim? Kalbinde o kıvılcımı, Yaratan’ı arama ve gerçeği bulma arzusunu taşıyanlara İsrail ulusu denir (Tahmin ettiğiniz gibi bu dininizle ya da ailenizin diniyle ilgili bir şey değil – sadece o kişiyle ilgili ve tümüyle ruhani bir durum). Bu arzuyu taşıyan insanlar ışığı ilk alacaklar – kitaplarda da dediği gibi “Ben her kimi istersem ışığıma onu alırım”.

Dolayısıyla İsrail’e (yani Yaratan’la bütünleşme arzusunu taşıyan insanlara) bir görev düşüyor, “Milletlere ışık”.

Hikâyemizin ilk başlarına doğru gidersek, kabalacılar Hz İbrahim’in çadırı önünde oturduğunu ve etrafına ruhaniliği edinmek isteyen insanları topladığını anlatıyorlar. Bu grup insandan Yehud kelimesinden türeyen Yehudim (Yahudi) – Yaratan’la bütünleşmek- anlamına gelen bir kabala grubu oluşturduğu anlatılır.

Her bireyde olduğu gibi, kendi arzuları büyüdükçe, içten bir tatminsizlik duygusu kişiye baskı yapmaya başlar – bir boşluk hissi olur. Dolayısıyla İsrail denilen bu grup insan üzerlerine düşen görevi yapmadıkça çevrelerinden (yani diğer milletlerden) baskı görürler. Dolayısıyla hayatımızın neden ızdırap dolu olduğunu anlayabilirsek, çözümünü bulabiliriz.  

Ne kadar iyi olmaya kalkarsak kalkalım, diğer insanlara ne kadar benzeyip onlara uyum sağlamaya kalksak ta üzerimize düşen Yaratan’la bütünleşme görevimizi yerine getirmeden hayatımızdan acılar eksik olmayacak.

....


http://www.kabbalah.info/turkishkab/Dersler/Ders3.htm
Çöl Bilgesi


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
2 Yanıt
15304 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 20, 2012, 04:48:22 ös
Gönderen: 418
8 Yanıt
6300 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 06, 2013, 10:55:28 ös
Gönderen: karahan
Habad akimi ve Yahudilik

Başlatan newyork Tarih

0 Yanıt
3186 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 25, 2008, 04:19:23 ös
Gönderen: newyork
24 Yanıt
67437 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 01, 2010, 11:53:32 öö
Gönderen: ADAM
8 Yanıt
6884 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 12, 2013, 07:14:57 öö
Gönderen: ADAM
15 Yanıt
8002 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 25, 2014, 11:45:03 öö
Gönderen: Sade
0 Yanıt
2986 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 17, 2015, 02:35:30 öö
Gönderen: Risus