Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: YAHUDİLERİN UĞRADIĞI SÜRGÜNLER (Genel)  (Okunma sayısı 21381 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mart 20, 2010, 01:54:27 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay




Bu yazıyı aslında bu bölüme değil de, Milletler tarihi bölümünün Yahudiler alt bölümüne yazmak daha doğru olurdu. Ancak önceki yazıların ardından geldiği için yerini değiştirmek istemedim.


Kral Süleyman’ın dönemi yani M.Ö. 10. yüzyıl ortaları, ilk bağımsız Yahudi devletinin doruğudur. Süleyman’ın ölümünden sonra yerine geçen kralların kötü yönetimi yüzünden tüm emekler boşa gider. Hatta bundan Kral Süleyman bile doğrudan sorumlu tutulur. Krallık, 17 yıl gibi kısa bir süre sonra kuzeyde İsrail (Israel), güneyde Yahudiye (Judea) krallıkları olmak üzere ikiye ayrılır. (M.Ö. 931)

Kudüs, Kral Süleyman’ın torunu Ebiya’nın krallığında Yahuda (Judah) ve Bünyamin (Benjamin) kabilelerinin elinde kalır ve Yahudiye Krallığı’nın iyiden iyiye başkenti olur. Diğer 10 İsrail kabilesi ise krallığın kuzey topraklarında toplanır ve başlarına Süleyman’ın azatlısı Yeroboam getirilir.

Bu iki krallığın birbiriyle olan ilişkisi, genelde düşmanlık şeklinde gelişir. Birçok hükümdar ve sülâle değiştiren İsrail Krallığı uzun süre yaşayamaz. Yabancı devletlerin akınları önünde ezilir. Özellikle Omri hanedanı sırasında Asurluların İsrail üzerindeki baskıları iyice artar. İkiye ayrılan Yahudiler, bir yandan kendi aralarında çekişirlerken, diğer yandan da doğudaki güçlü Asur ve Kaldanîler güçlü askeri varlıklarıyla İsrail ve Mısır’ı tehdit etmeye başlarlar.

Asur Kralı 3. Tiglathpileser, M.Ö. 743 yılında Yahudiye’nin kuzeyindeki Galile ile Ürdün’ü ele geçirir, Zevulun ve Naftali kabilelerine ait toprakları alır. Bu iki kabileyi sürgüne gönderir. Onun ardılı Kral 5. Shalmanaser de M.Ö. 722-721 yıllarında Reuven, Gad ve Menase kabilelerini sürgüne gönderir. Sonunda, M.Ö. 722 yılında Kral 2. Sargon ülkenin kuzeyini tümüyle işgal eder ve sona kalan beş kabileyi de sürer; yerlerini Asurlular ile doldurur. (İslâmî kaynaklar, bu kabilelerin büyük bir bölümünün Nişabur kentine sürüldüğünü yazar.) Tevrat’ta ise bu olaylar şöyle anlatılmaktadır:

“Asur Kralı Samirîye’yi aldı ve İsrail’i sürdü.  Onları Halahta ve Gozan Irmağı olan Haborda ve Medler’in kentlerine oturttu.” (Krallar II: 17/4-6)

İslâm tarihçileri, metinde geçen “Haborda”nın Buhara kenti olduğunu yazar. Yahudiler, Buhara ve adları belirtilen diğer kentlerden başka, tarihî Ninova kentinin banliyösü olan Musul’a da sürgün edilir. İslâmî kayıtlara göre İsrail ülkesine getirilen Asurlular ile bölgede kalan Yahudilerin evliliklerinden Samirîler (Samiriyeliler) adında yeni bir kavim ortaya çıkar.

İslâm kaynaklarında Samirîler olarak söz edilen bu kavim, öteki Yahudiler tarafından hiçbir zaman “gerçek Yahudi” olarak kabul görmemiştir. Samirîler, M.Ö. 420’de Kudüs’teki tapınağa (ikinci tapınak) bir alternatif olmak üzere Gerizim Dağı’nda kendilerine bir başka tapınak inşa eder. 1. yüzyılda Roma İmparatoru Vespasianus döneminde, ayaklanışları nedeniyle büyük bir kıyıma uğrarlar. Yakılıp yıkılan Samirîye yerine Nablus (Neapolis) kentini kurarlar.

Kuzeydeki İsrail Krallığı’nın yıkılmasından sonra, Yahudiye Krallığı da Asur İmparatorluğu’na bağlı, ancak kendi bölgesinde özerk bir krallık haline gelir. Bu krallık, Babilliler tarafından yıkılıncaya kadar Mısır ve Babil devletleri arasında bir çekişme öğesi olur. İkisi de  Yahudiye’yi etkisi altına almaya, bu arada Yahudiler de ikili oynayarak birine karşı diğeriyle anlaşma kurma yoluyla varlığını sürdürmeye çalışır. Ancak o da M.Ö. 586’da Babil Kralı Nebikadnezar (Nabukadnosor) tarafından işgal edilir.

Bu işgal sırasında Süleyman Tapınağı yerle bir edilir. Yahudilerin birçoğu öldürülür. Arta kalanları Babil’e sürgüne gönderilir. Tevrat’ın “Yeremya” adlı kitabında verilen bilgiye göre; toplam 4.600 Yahudi sürgüne gönderilmiştir. Bir başka yerinde ise, sürülen Yahudilerin sayısı 10.000 olarak verilmektedir. Ülkede yalnızca yoksul halk ile tarımla uğraşan köylüler kalır.

İslâm kaynaklarında ise, Nebukadnezar’ın İsrailoğullarını üçe böldüğü; bunlardan bir bölümünü öldürdüğü, bir bölümünü tutsak aldığı, bir bölümünü Şam’a yerleştirdiği ve 70.000 kişiyi de Babil’e götürdüğü, canını kurtarabilenlerin çeşitli yerlere kaçtığından söz edilir.

Yahudi tarihi açısından bu olay çok önemlidir. Kudüs’teki ilk büyük tapınağın yapılmasıyla yıkılması arasındaki döneme “1. Tapınak Dönemi” denir. Böyle denişinin nedeni ise, Babil’e sürgün edilmiş Yahudilerden bir bölümünün M.Ö. 6. yüzyıl başlarında bu kez Babil’i ele geçiren Pers Kralı Keyhüsrev (Kurus) tarafından serbest bırakılması, içlerinden iki kabilenin Kudüs’e dönerek aynı yerde ikinci bir tapınak daha yapmış olmalarıdır.

[Bu aşamaya geldiğimizde bir diğer noktaya daha değinmek gerekiyor. Kimi yazılarda Kudüs’teki bi ikinci tapınak öncekiyle özdeşleştiriliyor. Ancak bundan altı yüzyıl kadar sonra aynı yerde inşa edilmiş olah Herod tapınağı “ikinci tapınak olarak anılıyır.]

Dolayısıyla, 1. Tapınak Dönemi’nden sonra Yahudilerin devlet olarak bağımsızlıkları sona ermiş, 1948 yılına kadar da örgütlü bir devlet düzenine tam geçememişlerdir.

Babil sürgünü, Yahudilerin tarihinde başlı başına ve apayrı bir olay. Bunu bu “genel” başlık altında değil de, özel olarak irdelemek isterim. Onun için burada hiç değinmeden geçeceğim.

Babillilerin işgalinden sonra Yahudilerin yerleştiği sanılan yerlerin başında Mısır gelir. Bu durum, Babil ile Mısır arasında ilişkilerin bozulmasına, Nebukadnezar’ın bir de Mısır seferi düzenlemesine neden olmuştur.

Sürülmüş Yahudiler arasında İsrailoğullarının peygamber ve bilginlerinden Daniel, Hananya, Azarya ve Mikail gibi kimseler de vardır. Danieli’nin mezarının Sus kentinde olduğuna bakarak, Sus ve dolaylarına da bu sürgün üzerine yerleştikleri söylenebilir. Persler zamanında Gaaba adını taşıyan, daha sonra ise Ceyy olarak adlandırılan, Sasânîler’den de Müslümanlara bu adla geçen İsfahan’ın Ceyy kasabasına da bu sürgünde gelmişlerdir.

Yahudi kaynaklar, Pers Kralı 1. Yezdicerd’in Sus kentini Shushan-Dukth adlı Yahudi eşinin isteği üzerine inşa ettiğinden söz eder. Ayrıca Roma İmparatorluğu artık çöküş dönemine girdiği sıralarda, İmparatorluğun Ermeniye eyaletinden Sasânî topraklarına yoğun bir göç hareketi yaşanmış olduğu da bilinir.. Ermeni kaynaklar, göç eden Yahudilerin sayısını 86.000 aile olarak belirtir.

Pers Kralı 2. Şapur, göçmen Yahudilerin zanaat ve ticaret deneyimlerinden yararlanmak için pek çok Yahudiyi kabul etmiş, ülkenin çeşitli yerlerine yerleştirmiştir. Ermeniye’den gelen Yahudilerden bir bölümü de İsfahan’a yerleştirilmiştir. Bir ara Ceyy’deki Yahudi nüfusu öyle artar ki, İslâmî dönemde burası “el-Yehûdiyye” olarak adlandırılır.

10. yüzyıl İslâm coğrafyacılarından Mukaddesî, Yahudilerin, İsfahan’ın kasabalarından biri olarak söz ettiği el-Yehûdiyye’ye, kentin ikliminin Kudüs’ün iklimine benzediği için yerleştiklerini söyler. Kimi Yahudi tarihçiler, Horasan’ı, Babil sürgününden sonra Kudüs’e dönmediği için kaybolan 10 Yahudi kabilesinin mesken tuttuğu yer olarak belirtir. Nitekim Yahudiler Mezopotamya’daki Anbar kentine de Nebukadnezar sürgünü sonucu gelmiştir. Yahudi kaynaklara göre Belh kenti sırf bu amaçla kurulmuştur.

İslâm tarihçi Makrizî, Yahudilerin Belh’e M.Ö. 7. yüzyılda Asur İmparatoru Senharib tarafından sürgün edilerek geldiğini belirtir. Ne zaman geldikleri bir yana, Belh’te Yahudi varlığının çok eski zamanlara dayandığı kesindir.

Ünlü İslâm tarihçilerden Taberî’ye göre; İsrailoğullarından Semi adlı bir peygamber, Pers hükümdarlarından Beştasb’ı dine davet etmek için Belh’e gitmiş. Hükümdarın huzurunda Zerdüşt ve dönemin ünlü bilginlerinden Camasb ile dinsel tartışmalar yapmış.

Babil sürgününden sonra İsrailoğullarının yeniden canlanışının mimarı olarak kabul edilen Ezra, Pers İmparatoru 1. Erdeşir (Artaxerxes) tarafından İsrail ülkesini incelemeye memur olarak gönderilmiş, dönüşünde Merv’de bir sinagog inşa etmişti.

Yahudilerin sürgünler dışında tarih boyunca başta ticaret amacıyla olmak üzere çeşitli nedenlerle birçok kente yerleşmeleri de söz konusudur. Bir liman şehri olan İskenderiye’ye M.Ö. 331 yılında Büyük İskender’in bu kenti kurmasından hemen sonra yerleşmişlerdi. Ara sıra baskı altında kalmışlarsa da, Ptoleme Dönemi’nde yani M. Ö. 3. yüzyılda İskenderiye’de hayli kalabalıklaşmışlardı. Öyle ki, kentin beş mahallesinden ikisinde Yahudiler oturuyordu.







Yahudilerin maruz kaldığı bu sürgünler ve bunun yanı sıra kendi dilekleriyle göçmelerinin berisinde, az önce de değinmiş olduğum üzere şu ünlü Babil sürgünü yer alır. Bu olay Yahudi toplumu ve dini üzerinde önemli değişimler yaratmıştır. Kimilerine göre Babil sürgünü, günümüzde “Yahudi diasporası” denilen ve yurtlarından kovularak dağılan Yahudilerin ülkesiz yaşamlarının ilk basamağıdır. Kimileri bu bağlamda daha ileri gider ve Babil sürgünü olayı bilinmedikçe Yahudilerin doğru dürüst anlaşılamayacağını ileri sürer. Ancak Tevrat’ta da kısman anlatılmakta olsa bile o bir tarihçedir. Dolayısıyla ben de onu bu kez olması gereken bölümde vereceğim.




ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
6 Yanıt
16440 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 07, 2013, 02:15:53 ös
Gönderen: NOSAM33
10 Yanıt
7907 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 31, 2009, 02:55:55 ös
Gönderen: Maledictum
3 Yanıt
5544 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 31, 2010, 07:29:33 öö
Gönderen: Halsond
3 Yanıt
3848 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 30, 2007, 11:28:55 öö
Gönderen: MASON
0 Yanıt
2447 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 12, 2007, 04:04:42 ös
Gönderen: MASON
2 Yanıt
22019 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 02, 2010, 04:54:16 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3462 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 03, 2010, 05:43:27 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3624 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 05, 2010, 07:53:57 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2535 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 01, 2015, 04:24:38 ös
Gönderen: propulsion
0 Yanıt
3362 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 20, 2015, 05:08:09 ös
Gönderen: Risus