Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: İstanbul'un Sarayları  (Okunma sayısı 19472 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Nisan 19, 2007, 02:17:02 ös
Yanıtla #10
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 133
  • Cinsiyet: Bay

ÇIRAĞAN SARAYI

İstanbul ili Beşiktaş ilçesinde Çırağan Caddesi’nde, Çırağan Sarayı’nın bulunduğu alan XVII. yüzyıl başlarında Kazancıoğlu Bahçesi olarak isimlendirilen bir mesire yeri idi. Sultan IV. Murat (1623–1640) tarafından kızı Kaya Sultan’a verilen bu alanda yaz aylarında kullanılmak üzere Kaya Sultan ve eşi Melek Ahmet Paşa bir yalı yaptırmıştır. Sonraki yıllarda Sultan I.Mahmut da bu yalıyı kullanmıştır.

Evliya Çelebi bu yalıdan şöyle söz etmektedir: “Vacibü’s-seyr bir yalıdır. Bunda febkâni bir şadırvan vardır ki dünyada öyle bir sanatlı fevvâre görülmemiştir.”

Sultan III. Ahmet (1703–1730) zamanında, Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından kullanılan bu alanda Çırağan Şenlikleri yapıldığı için de bu yalı Çırağan Yalısı olarak isimlendirilmiştir. Sultan III. Ahmet’in tahttan indirilmesinden sonra yalı bir süre kendi haline terk edilmiştir. Sultan III. Selim (1789–1807) döneminde padişahın kız kardeşi Beyhan Sultan tarafından kullanılmış, Sadrazam Yusuf Paşa buradaki yapıların yıkılarak yerine büyük bir sahil saray yapılmasını istemiş ise de, zamanın ekonomik koşullarından ötürü bu istek gerçekleşememiştir. Beyhan Sultan yalının yanındaki Rodoslu Yalısı’nı satın almış ve yerine bir mabeyn dairesi yaptırmıştır. Yalnızca 1805 yılında buraya bazı yapılar eklenmiştir.

Sultan II. Mahmut’un (1808–1839) Boğaziçi’nde yaşamak istemesinden ötürü Çırağan’da, kıyıdaki mabeyn dairesinin arkasına yeni bir daire yaptırılmıştır. Böylece biri deniz kıyısında, diğeri de arka tarafta olmak üzere iki mabeyn dairesi meydana getirilmiştir. Bundan sonra 1836 yılında padişahın sürekli kalabileceği bir saray yaptırılması düşünülmüş, çevredeki bazı yapılar yıktırılmış ve Çırağan Sarayı’nın yapımına başlanmıştır.

Dolmabahçe Sarayı’nı yaptıran Abdülmecit Çırağan Sarayı üzerinde durmuş, daha önce burada yapılmış olan yapıları 1859–1860 yıllarında yıktırmıştır. Ancak ekonomik nedenlerden ötürü sarayın yapımı gecikmiştir. Abdülaziz döneminde burası yeniden ele alınmış, Balyan ailesinden Nikogos Balyan’ın tasarladığı, Sarkis Balyan’ın mimarlığını yaptığı sarayın yapımına 1863 yılında başlanmış ve 1871 yılında da tamamlanmıştır. Kaynaklardan öğrenildiğine göre bu saray 4 milyon Osmanlı altınına çıkmıştır. Bu saray II. Abdülhamit tarafından içerisindeki eşyaları ile birlikte Meclis-i Mebusan’a verilmiş 15 Kasım 1909’da büyük bir törenle açılmış, Meşrutiyet’in ilanından ötürü çalışmalarına başlamıştır. Bu sırada sarayın iç bölümleri meclis toplantıları için değiştirilmiştir. Üst katta, denize bakan son derece görkemli salona padişah için bir taht yerleştirilmiştir. Ortadaki salon Ayan Meclisi’ne ayrılmıştır.

Çırağan Sarayı’nı detaylı biçimde inceleyen Y.Mimar Sedat Hakkı Eldem sarayı şöyle tanımlamaktadır:

“Bu sarayın yapıldığı devir, Avrupa ve Amerika mimarisinde tam anlamıyla eglektik, yani toparlama ve yakıştırma bir mimarinin egemen olduğu bir zamandır. Çırağan Sarayı’nın mimarları Batı’daki bu akımı benimsemişlerdi. Olağanüstü mimari yetenek ve sanat üstünlükleri, meydana getirdikleri eseri yaşıt Avrupa mimarisi eserlerinden kat kat üstün kılmıştır. Üslup, Avrupa’daki tarihi üslupların tekrarı modasına uygun olarak bir tür Müslüman, daha ziyade Magrip mimarisinden esinlenmekle birlikte bu uyarlama ancak kemer kavislerinde ve takma sütun başlıklarında kalmıştır. Geri kalan ve mimarinin özünü veren elemanlar tümüyle yeni yapıtlardır. Kornişler, silmeler ve benzeri mimari elemanlarda, kavisler ve yumuşak eğilimlerden kaçınılmış, kırık, kesik kontraslı ve kuvvetli geometrik şekiller tercih edilmiştir. Bunlar yakından bakıldığında biraz kaba bile görülebilir. Fakat mimari bütünüyle gayet isabetli ve bağlayıcı bir özellik göstermektedir. Feriye Sarayları, Matbahlar, çeşitli köprüler ve müştemilat ile on’a yakın ayrı binadan oluşan ve 1.300 m. uzunlukta bir rıhtım cephesini kaplayan Çırağan Sarayı, Boğaziçi kıyılarında görkemli bir mimari ve şehircilik eseri olarak meydana çıkmıştır. Bu büyük ölçüdeki mimari hâkimiyet yanında içeriye ait ayrıntılar da aynı mimari üslubu devam ettirebilmiştir. Sarayın iç ve dış mimarisi arasındaki uyum ve birlik ancak en yüksek düzeydeki bir sanat eserinde bulunabilecek niteliktedir. Bütün bina sanki bir kalıptan ve sanki bir elden çıkmış gibidir. Üstelik bu el tamamıyla yeni bir mimari üslup yaratarak bu armoniyi meydana getirmiştir. Şüphe yok ki, Çırağan Sarayı, Batı dünyasında benzeri binalar arasında mimari kıymet ve öncelikle plan kompozisyonu bakımından üstün bir eserdir.

Çırağan Sarayı’nın en ilginç ve en üstün tarafı planıdır. Bu planın kuvveti Türk ev mimarisi geleneğine bağlı kalmış olmasıdır. Bu tarihe kadar bu büyüklükte tek vücut saray bölüğü yalnız II. Mahmut yapıları Çırağan ve Beylerbeyi saraylarında ahşaptan, 15 sene evvel de Dolmabahçe Sarayı’nda yarı kâgir olarak uygulanmıştır. Fakat bu planlar nedense yeni Çırağan Sarayı planına nazaran eski klasik Türk planlarından daha uzak kalmışlardır. Çırağan’a en yakın olan örnek XVIII. yüzyıla kadar uzanan Kıbrıslı Yalısı planıdır. Çırağan Sarayı’nda üç sofalı klasik Türk planı büyük ölçüde uygulanarak sıkı bir dikdörtgen içine alınmış ve eski Türk saraylarını anımsatacak pitoresk cumba ve çıkmalardan kaçınılmıştır. Üç bölükten oluşan plan, cephede de aynen ifade edilmiş ve her bölük arasına birer girinti şeklinde teras konması uygun görülmüştür. Her bölüğün ortasındaki sofa, özel ve büyük pencere elemanları ile belirtilmiş ve bu arada ortadaki cephe elemanı, Avrupa mimari anlayışına benzetilerek sağ ve soldakilere oranla biraz geniş tutulmuştur. Böylece Selamlık Sofası haç şeklinde yani dört kollu olmuştur. Bunun dışında gerek sofalarda gerekse odaların yerleşme ve boyutlanmalarında tümüyle serbest ve fonksiyonel bir şekilde hareket edilmiş, bu tutum cephelerde de belirtilmiştir. Daha fazla önem verilen ve daha zengin olan Hünkâr Hamamı ise ayrı bir kol içinde uygulanmıştır. Bu kol bir köprü şeklinde, sarayı yolun karşı tarafındaki bahçeye bağlamaktadır.”

Saray Beşiktaş’tan Ortaköy’e kadar uzanan alanda beş bölümden meydana gelmiştir. Bunlar Merasim ve Mabeyn daireleri, Daire-i Hümayun, Harem ve Veliaht Dairesi başta olmak üzere on yapıdan meydana gelmiştir. Bu sarayın en görkemli bölümü de ortada bulunan mermer sütunlarla hareketlendirilmiş cephe görünümü ile padişaha ait olan daire idi.

Meclis-i Mebusan ve Ayan’ın Çırağan Sarayı’na taşınmasından iki ay dört gün sonra 6 Ocak 1910’da sarayda çıkan yangın birkaç saat içerisinde büyümüş, yalnızca dört ana duvarı ayakta kalabilmiştir. Bu yangının elektrik kontağından çıktığı ve sarayın itfaiyenin yetersizliğinden ötürü yandığı söylenmektedir.

Cumhuriyet döneminde sarayın Beşiktaş tarafındaki birinci binası önce İlkokul, sonra da İETT’ye tahsis edilmiştir. Ondan önce gelen boşlukta Et Balık Kurumu, Soğuk Hava Deposu yapılmıştır. Kıyıdaki eski harem binasına Beşiktaş Kız Lisesi yapılmıştır. Yanmış saray binasından sonraki Yaverler Binası Yüksek Denizcilik Okulu’na, ondan sonra gelen bölümler Galatasaray Lisesi ile Beşiktaş Ortaokulu’na, son bina da Kabataş Lisesi’ne tahsis edilmiştir.

12 Eylül 1980’den sonra İETT deposu boşaltılmış ve restore edilerek Devlet Konukevi haline getirilmiştir. Sarayın bahçesi Türk futbolunda önemli bir yeri olan Şeref Stadı olarak da kullanılmıştır. Bundan sonra sarayın kalıntıları modern bir otel haline getirilmek için Alman turizm şirketi Kempinsky İşletmesi’ne tahsis edilmiştir.

Günümüzde Çırağan Sarayı’nın ana yapısı Çırağan Oteli olarak kullanılmaktadır. Bahçesi olan Şeref Stadı da yeni yapılan otel blokları nedeni ile ortadan kalkmıştır. Bunun yanı sıra Çırağan Sarayı’nın bulunduğu yerdeki Beşiktaş Mevlevihanesi’ne ait olan Mevlevi mezarları sarayın bodrum katında kalmıştır.


Nisan 19, 2007, 02:18:06 ös
Yanıtla #11
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 133
  • Cinsiyet: Bay

FER'İYE SARAYLARI

İstanbul ili Beşiktaş ilçesinde, Ortaköy’e uzanan Çırağan Caddesi üzerinde bulunan Fer’iye Sarayları’nın yerinde bugün Galatasaray Üniversitesi ile Kabataş Lisesi bulunmaktadır. Bunların yanında Ortaköy Karakolu veya Tabya Karakolu olarak tanınan Fer’iye Karakolu da bulunmaktadır.

Fer’iye Sarayları XIX. yüzyılın ikinci yarısında yapılmıştır. Bu saraylar Sultan Sarayları, İbrahim Tevfik Efendi Sahil Sarayı, Cemaleddin Efendi Sahil Sarayı ve Seyfeddin Efendi Sahil Sarayları isimleri ile de tanınmıştır. Sarayların mimarının kim olduğu ise bilinmemektedir. Bu saraylara Fer’iye denilmesinin nedeni de padişahın yaz aylarında yaşadığı esas sarayın yanında ikinci derecede önemli yapılar olmasından kaynaklanmıştır.

Fer’iye Sarayları’nda tarihte geçen en önemli olay, Sultan Abdülaziz’in (1861–1876) tahttan indirilmesinden sonra, önce Topkapı Sarayı’na sonra da Fer’iye Sarayları’nın günümüzde Kabataş Lisesi olarak kullanılan bölümüne getirilmiş ve Sultan Abdülaziz burada odasında ölü olarak bulunmuştur. Bazı tarihçilere göre öldürülmüş, bazılarına göre de intihar etmiştir.

Fer’iye Sarayları deniz kıyısında, yan yana üç ana yapıdan meydana gelmiştir. Dikdörtgen planlı bu bölümlerin denize ve yola bakan odaları, odaların arasında geniş ve uzun sofalar yer almaktadır. Yapıların cephe mimarisi simetrik bir düzendedir. Yuvarlak, basık kemerli, dikdörtgen çerçeveli pencereler bezemesiz olup, denize ve arkadan geçen yola açılmaktadırlar. Yalnızca üç katlı olan bu yapıların katları birbirlerinden yatay silmelerle ayrılmıştır. Sarayların odaları ve sofaların tavanları XIX. yüzyıl özelliğini yansıtan kalem işleri ile bezenmiştir. Aynı zamanda son derece değerli ahşap kaplamalar da onları tamamlamıştır. Bunlar günümüzde de varlığını sürdürmektedir.


Nisan 19, 2007, 02:19:40 ös
Yanıtla #12
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 133
  • Cinsiyet: Bay

ADİLE SULTAN SARAYI

İstanbul ili Üsküdar ilçesi, Kandilli’de Akıntıburnu’nun sırtlarındaki düzlükte bulunan bu saray, Sultan Abdülmecit’in kız kardeşi Sultan II. Mahmut’un kızı, Tophane Müşiri Mehmet Ali Paşa’nın eşi Adile Sultan (1826–1899) adına Abdülmecit tarafından 1876’da yaptırılmıştır. Sarayın bulunduğu alan Sultan Abdülmecit tarafından Tophane Müşiri Halil Paşa’dan satın alınmış, buradaki konak yıktırılmış ve Sarkis Balyan tarafından bu saray yaptırılmıştır.

Sarayın bulunduğu alan kayalık ve eğimli bir arazidir. Saray bu arazinin doğu-batı yönüne yerleştirilmiş ve batı cephesi tamamen Boğaziçi’ne yöneltilmiştir. Arazi konumundan ötürü sarayın ön yüzü üç, arkası da iki katlıdır. Saray 32.00x93.00 m. ölçüsünde dikdörtgen bir taban üzerine oturtulmuştur. Üç ayrı bölümden oluşan sarayın 55 odası bulunmaktadır. Sarayın çevresi tamamen koruluk olup, sahil yolundaki bir kapıdan içeriye girilmekte ve dolana dolana yükselen bir yolla saraya ulaşılmaktadır.

Sarayın batı bölümü tamamen Adile Sultan’a aittir. Bu bölüm yüksek bir kaide üzerine oturtulmuş olup, birinci katına iki yönlü bir merdivenle çıkılmaktadır. Dört kolonun taşıdığı şahnişli bir girişten sonra sahanlığa geçilmektedir. Girişte mermer döşeli büyük bir taşlık ve bunun iki yanında da büyük odalar bulunmaktadır. Buradan iki yönlü kolonların taşıdığı bir merdivenle de üst kata çıkılmaktadır. Üst kat sultanın özel dairesidir. Zemin katına benzeyen bir plan gösteren bu bölümde denize yönelik salona geniş bir şahniş eklenmiştir. Buradaki sofanın iki yanında da ayrıca büyük salonlar bulunmaktadır.

Sarayın doğu bölümünün girişinde uzun ve büyük bir taşlık bulunmaktadır. Geniş bir merdivenle çıkılan üst kat büyük bir sofanın çevresine sıralanmıştır. Bu salonun doğu ucunda servis bölümlerine yer verilmiştir.

Sarayın ana bölümü harem ve selamlık olarak kullanılan simetrik bir plan göstermektedir. Ortada merkezi bir bölüm büyük ve oval bir salon görünümdedir. Bu bölüm 28.00x10.00 m. ölçüsündedir. İki yana doğru da eyvan şeklinde eklerle genişletilmiştir. Oval salon dekoratif bezemelerinde geç rokoko üslubu açıkça kendini göstermektedir. Ayrıca sarayın bezemeleri arasında meandr motifleri, akantus yaprakları, sekiz köşeli yıldızlar, çeşitli kıvrımlar dikkati çekmektedir.

Sarayın cephesi sade bir görünümdedir. Cepheler üçlü pencerelerle hareketlendirilmiştir. Sarayın arkasındaki bahçede müştemilat binalarına yer verilmiştir. Bazı kaynaklarda sarayın deniz kenarında yalı ve bir de deniz hamamı olduğu söylenirse de bunlardan bir iz günümüze gelememiştir.

Adile Sultan Sarayı 1916 yılında Kandilli Adile Sultan İnas Mekteb-i Sultanisi ismi ile okula dönüştürülmüştür. Cumhuriyet döneminde Kandilli Kız Lisesi olmuş, sarayın bulunduğu alanın altına alt kotlarda betonarme eğitim birimleri eklenmiştir.

Adile Sultan Sarayı 1986 yılı Mart ayının başında yanmış ve saray tamamen harabeye dönmüştür. Yangın sırasında sarayın içerisinde bulunan değerli eşyalar ve aynalar da yok olmuştur. Bu yangından sonra bir süre kendi haline terk edilmiş, bundan sonra İstanbul Valiliği, Kandilli Kız Lisesi Kültür ve Eğitim Vakfı ve Hacı Ömer Sabancı Vakfı’nın ortak girişimleri ile onarılmıştır. Bu onarımlarda yapının yangında hasar gören duvarları güçlendirilmiş, çatısı örtülmüştür. Ödenek yetersizliğinden bir süre yarım kalan yapı, Sakıp Sabancı’nın sağladığı kaynakla 2004 yılında restorasyonu başlamış ve açılışı 28 Haziran 2004’te yapılmıştır.

Günümüzde Adile Sultan Sarayı’nın 500 kişilik ziyafet ve toplantı salonu, 200 kişilik küçük toplantı salonu, 1300 m2’lik kokteyl ve sergi salonu, 20 adet 30–40 kişilik seminer salonları, 150 kişilik lokantası, 60 kişilik kafeteryası ile müze yönetim ve servis birimleri bulunmaktadır. Sarayın işletmesini Lütfi Kırdar Uluslar arası Kongre ve Sergi Sarayı’nı da yürüten UKTAŞ firması üstlenmiştir.


Nisan 19, 2007, 02:21:22 ös
Yanıtla #13
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 133
  • Cinsiyet: Bay

NEŞETABAT SARAYI

İstanbul ili Beşiktaş ilçesinde, Defterdar Burnu’nda bulunan bu sarayın olduğu yerde XVIII. yüzyılda Sadrazam Şehit Ali Paşa’nın yalısı bulunuyordu. Sadrazamın ölümünden sonra yalı Meselâcı Hasan Paşa tarafından satın alınmıştır. Sultan III. Ahmet Bebek’te Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın yaptırdığı Hümayun Abat’ı görmek için saltanat kayığı ile buradan geçerken Defterdar Camisi yanında bulunan Hasan Paşa yalısının yerini beğenmiştir. Bunun üzerine Damat İbrahim Paşa’dan burada bir sahil saray yaptırmasını istemiştir. Tersane Emini Kıblelizade Mehmet Bey bu işi üstlenmiştir.

Saray arkasındaki dağ ile deniz arasındaki düzlükte kurulmuştur. Saray 1726 yılında tamamlanmış, Sultan III. Ahmet saltanat kayığı ile saraya gelmiştir. Bu gelişi nedeni ile sarayda kendisine bir ziyafet verilmiş, buradan hoşlanan padişah bunu yazdığı bir beyitle dile getirmiştir:

Biz safa ile Neşatâbad’ı ettik çün mahar
Sana da ey gam adem-i âbada lazımdır sefer.

Sultan III. Selim de bu saraya zaman zaman dinlenmek üzere gelmiştir. Padişahın sır kâtibi Ahmet Efendi padişahın 15 Zılhıcce 1205’te (1790) buraya gelişini şöyle anlatmıştır:

“Neşatâbada, binişi hümayunla teşrif buyurulup agavat kullarına tomak ve pehlivan güreştirilip, yukarı havuz başındaki kasra saye endaz-ı saltanat ve derun-u havuzdaki zevrak çeye agavat kullarını nöbetle bindirip şarkı okutmakla ârâm ve istirehat esnasında kaptan-ı derya Küçük Hüseyin Paşa’nın ve Mora valisi Silahtar Mustafa Paşa’nın birbirini müteakip tahriratlarını vücut eyledi.”

Sultan III. Selim Neşetâbat Sarayı’nı kardeşi Hatice Sultan’ın ikametine tahsis etmiş ve sultan burada yaşamıştır. Hatice Sultan Avrupa mimarisini ve süslemesine yakınlık gösteriyordu. Bu nedenle Büyükdere’de Danimarka Maslahatgüzarı Baron dö Hubş’un evi ile bahçesini görmüş ve sarayı da ona benzer şekilde düzenlemiştir. Danimarka Maslahatgüzarı sultana Mimar Melling’i tavsiye etmiş ve saray ona göre düzenlenmiştir. Mimar Melling sarayın bahçesini Fransız saraylarına benzer şekilde düzenlemiş, dolambaçlı yolların çevresine leylak, akasya ve gül ağaçları diktirmiştir.

Hatice Sultan kardeşinin tahttan indirilmesinden sonra Sultan II. Mahmut zamanında 1821 yılında burada ölmüştür. Saraydaki değerli eşyalarından bazıları Çinili Meydan’da satılmıştır. Sultan II. Mahmut sarayı kızlarına tahsis etmiştir. Bunlardan Saliha Sultan bu sarayda uzun yıllar oturmuştur. II. Mahmut’un kız kardeşi Hibetullah Sultan 1841 yılında burada ölmüştür.

Abdülmecit devrinde saray yine sultanların ikametine ayrılmıştır. Kırım Savaşı sırasında İstanbul’a 1853’te gelen Prens Napeleon bu sarayda ağırlanmıştır.

Neşetâbat Sarayı önden denize, arkadan da yola yönelik yapılar topluluğu halinde idi. Bunlar dikdörtgen planlı iki katlı bloklar olarak yapılmıştı. Yapı üslubu tamamen barok ve rokokoya benziyordu. Saray bölümlerinin ortasında denize yönelik bir salon ve onun çevresinde de odalara yer verilmiştir. Ayrıca cephelerin ortaları ahşap sütunların taşıdığı şahnişlerle dışarı taşırılmıştır.

Hatice Sultan’ın ölümünden sonra bir süre diğer sultanlar burada oturmuş ve 1892 yılında yıktırılmış, yerine Sultan II. Abdülhamit’in kızları Zekiye ve Naime sultanlar için birbirine benzer iki küçük saraylar yaptırılmıştır.


Nisan 19, 2007, 02:22:40 ös
Yanıtla #14
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 133
  • Cinsiyet: Bay

ÇİFTE SARAYLAR

İstanbul Beşiktaş ilçesi, Fındıklı semtinde Meclis-i Mebusan Caddesi üzerinde bulunan Çifte Saraylar Sultan Abdülmecit (1839–1861) tarafından kızları Cemile ve Münire Sultanlar için yaptırılmıştır. Sarayların yapımına 1856 yılında başlanmış, 1859 yılında da tamamlanmıştır. Mimarı Balyan ailesinden Garabet Amira Balyan’dır.

Çifte Saraylar olarak isimlendirilen bu saraylardan Molla Çelebi Camisi’ne yakın olanı Cemile Sultan’a aittir. Cemile Sultan Mahmut Celaleddin Paşa ile evlenmiştir. Sarayın düğün tarihine kadar tamamlanamaması üzerine sultan bir süre Emirgân’daki Mısırlı İsmail Paşa Yalısı’nda oturmuş ve altı ay sonra bu saraya yerleşmiştir. Cemile Sultan’ın 1915’te ölümünden sonra saraya Dervişzâde Ahmet Paşa ile evli olan Nazime Sultan yerleşmiştir. Sonraki yıllarda Çırağan Sarayı’nın yanması üzerine Meclis-i Mebusan ve Meclis-i Âyan 1913–1920 yıllarında çalışmalarını bu sarayda sürdürmüştür. Cumhuriyetin ilanından sonra saray 1926’da Güzel Sanatlar Akademisi’ne devredilmiştir. 1 Nisan 1948’de yanmış ve bu yangın sırasında kütüphanesindeki değerli kitaplar, dosyalar, ders malzemeleri ve tablolar da yok olmuştur. Bu olaydan sonra saray Y. Mimar Sedat Hakkı Eldem tarafından hazırlanan proje doğrultusunda yeniden yapılmış ve 23 Nisan 1953’te Güzel Sanatlar Akademisi burada öğrenimine başlamıştır.

Çifte Saraylar’ın diğer bölümünü oluşturan Münire Sultan Sarayı’nda Sultan Abdülmecid’in kızı Münire Sultan yaşamıştır. Sultanın 1862’de ölümünden sonra Abdülaziz’in kızlarından Saliha Sultan, ardından II. Mahmut’un kızı Adile Sultan bu sarayda yaşamıştır. Adile Sultan’ın 1899’da ölümü üzerine saray Sultan Abdülaziz’in damadı Ahmet Zülküf Paşa’ya geçmiştir. Cumhuriyet döneminde bir süre III. Kolordu Komutanlığı karargâhı olarak kullanılmıştır. 1943–1952 yıllarında İstanbul Edebiyat Fakültesi burada ders görmüş, 1970 yılına kadar Atatürk Kız Lisesi olarak kullanılmıştır. Ardından Mimar Sinan Üniversitesine devredilmiş ve Y.Mimar Sedat Hakkı Eldem’in projesi ile yeniden yapılmış ve 21 Kasım 1975’te Mimar Sinan Üniversitesi burada eğitimine başlamıştır.

Çifte Saraylar’ın her ikisi de denize paralel olarak yapılmış ve bu plan düzenlemesi iç mekânda da aynen uygulanmıştır. Birbirlerine simetrik olan eksenlerin ortada kesiştiği alanda büyük ve denize paralel dikdörtgen planlı bir sofaya yer verilmiştir. Bu sofa ikişer direkle yan sofalara açılmıştır. Sarayın odaları deniz ve karaya yönelik cephelere peş peşe sıralanmıştır. Bezemelerde ve mimari yapıda ampir üslubunun egemen olduğu görülmektedir. Bu nedenle pencerelerin üzerine yer yer üçgen alınlıklar, kat silmeleri ve geniş saçaklar eklenmiştir.


Nisan 19, 2007, 02:24:00 ös
Yanıtla #15
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 133
  • Cinsiyet: Bay

BEYHAN SULTAN SAHİL  SARAYI

İstanbul ili Beşiktaş ilçesinde, Arnavutköy Akıntıburnu’nda bulunan bu saray günümüze gelememiştir. Beyhan Sultan (1766–1824), Sultan III. Mustafa’nın kızı, Sultan III. Selim’in de kız kardeşidir. Halep Valisi Silahtar Mustafa Paşa ile evlendiğinde büyük olasılıkla Eski Saraydan ayrılarak kendisine tahsis edilen Çifte Saraylara yerleşmişti. Beyhan Sultan adına yapılan sahil sarayın yapımına 1800 yılında başlanmıştır. Mimarları Mimarbaşı Mustafa ile Şehremini Hayrullah ağalardır.

James Robertson’un 1853–1854 yıllarında çektiği İstanbul fotoğraflarında görülen yalılar arasında bu sarayın kalıntıları görülmektedir. Buna dayanılarak sarayın görkemli bir cephe görünümü olduğu anlaşılmaktadır. Dar bir rıhtım üzerinde bulunan saray, yüksek bir sağır duvar üzerinde iki katlıdır. Bu katlar denize doğru çıkmalarla genişletilmiştir. Ayrıca tüm cephe pencerelerle kaplanmış, çoğu kafesli olan bu pencereler arasına plasterler yerleştirilmiştir. Üst noktasının üçgen bir şekildeki alınlıkla sonuçlandığı sanılmaktadır.


Nisan 19, 2007, 02:25:30 ös
Yanıtla #16
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 133
  • Cinsiyet: Bay

YILDIZ SARAYI

İstanbul ili Beşiktaş ilçesinde bulunan Yıldız Sarayı, deniz kıyısından başlayarak, kuzeye doğru yükselen tüm yamaçları ağaçlarla kaplı 500.000 m2 yüzölçümü olan koruluk ve bahçeler içerisindeki köşklerden, saraylardan ve çeşitli yapılardan meydana gelmiştir. Sarayın bulunduğu “Hazine-i Hassa”ya kayıtlı bu arazi Kanuni Sultan Süleyman döneminden beri padişahlar tarafından av sahası olarak kullanılmaktaydı.

Bu araziye ilk kasrı Sultan I. Ahmet (1603–1617) yaptırmıştır. Sultan IV. Murad (1617–1640) bu alana avlanmaya geldiğinde bu kasırda dinlenmiştir. Bunun ardından XVIII. yüzyılda önce Sultan III. Selim (1789–1807) annesi Mihrişah Sultan için bir başka kasır daha yaptırmış ve bu kasra Yıldız ismini vermiştir. Bunun yanı sıra sarayın iç bahçesine de rokoko üslubunda bir çeşme eklemiştir. Sultan III. Selim’den sonra Sultan II. Mahmud (1808–1839) Yıldız Sarayı bahçesinde düzenlenen ok atışları ve güreş oyunlarını seyretmek için buraya gelmiştir. Bu nedenle de 1834–1835 yıllarında yeni bir köşk yaptırarak çevresine yeni bir bahçe düzenlemiştir. Sultan II.Mahmud “Asakir-i Mansure-i Muhammediye” ismi ile kurduğu yeni ordusunun talimlerini Yıldız Sarayı bahçesinde yaptırmış ve onları izlemiştir. Sultan II. Mahmud’un oğlu Sultan Abdülmecid (1839–1861) burada yapılmış olan köşkleri yıktırmış ve onlardan daha güzel olan “Kasr-ı Dilküsa” isimli köşkü 1842 yılında annesi Bezm-i Alem Valide Sultan için yaptırmıştır. Sultan Abdülaziz’in (1861–1876) ise, Osmanlı İmparatorluğu’nda bir yüzyılı aşkın süre mimari yapıları ile hâkim olan Balyan ailesine Büyük Mabeyn Köşkünü yaptırmış ardından dış bahçede Malta ve Çadır Köşkleri ile asıl sarayı oluşturan Çit Kasrını onlara eklemiştir. Böylece Yıldız Sarayı, Osmanlı padişahlarının yaptırmış olduğu köşklerle saray kompleksine dönüşmüştür.

Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesinden sonra yerine geçen Sultan V. Murad (1876) üç aylık saltanatını Yıldız Sarayı’nda sürdürmüştür. Sultan Murad’ın akli dengesizliğinden ötürü tahttan indirilmesinden sonra kardeşi Sultan II. Abdülhamid (1876–1909) Dolmabahçe Sarayı’nın deniz kıyısında bulunması ve sarayın herhangi bir ayaklanmada denizden kuşatılma olasılığını göz önünde bulundurarak Yıldız Sarayı’na taşınmıştır.

Bundan sonra sarayın yeniden yapılanmasına başlanmış, çevredeki araziler satın alınarak bugün Yıldız Parkı denilen dış bahçeler genişletilmiş ve bunun içerisinde de yeni imar çalışmaları yapılmıştır. Böylece saray bahçeleri ile birlikte 80 dönümlük bir araziye yayılmıştır. Yıldız Sarayı Hümayunu ismi verilen bu yapı topluluğunda sultanların, şehzadelerin ikamet olarak kullandıkları, resmi görevlilerin görev yaptıkları köşkler, tiyatro, müze, kitaplık, eczane, hayvanat bahçesi, mescit, hamam, tamirhane, marangozhane, demirhane, kilithane gibi çeşitli yapılar bulunuyordu. Ayrıca sarayın hemen dışında da Osmanlı I.Ordusuna bağlı bir hassa tümeni de konuşlanmıştı.

Sultan Abdülhamid’in tahttan indirilmesinden sonra yerine geçen Sultan Mehmet Reşat (1909–1918) buradaki Hususi Daire denilen köşkün Dört Mevsim Salonunda ameliyat edilmiştir. Sultan VI. Mehmet Vahdettin ise (1918–1922) Dolmabahçe Sarayı’nda ikamet etmiş zaman zaman da Yıldız Sarayı’na gelmiştir.

Yıldız Sarayı, Avrupa şehircilik ve saray kompleksine göre biçimlendirilmiştir. Sarayda birbirini izleyen avlular, bu avluların çevresinde yapılar sıralanmıştır. Oldukça geniş bahçenin çevresinde de küçük köşkler, tiyatro, kütüphane sıralanmıştır. Sarayın I.Avlusunda Büyük Mabeyn Köşkü, Yaveran Dairesi, Çit Kasrı, Silahhane, Marangozhane bulunmaktadır. Sarayın II. Avlusunda ise Harem binalarının yanı sıra kültürel ve sanatsal yapılar bulunmaktadır. Has Bahçe adı ile bilinen yerdeki Harem Dairesi’nden başlayan saray Cihannüma Köşkü’ne kadar devam etmektedir. İç Bahçenin değişik yerlerine birbirlerinden bağımsız, Ata Köşkü, Kameriye Köşkü ve Cihannüma Köşkü gibi köşkler yapılmıştır.

Sarayın en görkemli yapısı olan Abdülaziz’in Balyan ailesine yaptırdığı Büyük Mabeyn Köşkü’nün yanında Seyir Köşkü ve Çit Kasrı, onların karşısında da Yaveran Dairesi bulunmaktadır.

Osmanlı İmparatorluğu’nun sona ermesinden sonra saray uzun süre terk edilmiş, bir süre Harp Akademileri binası olarak kullanılmıştır. Bu arada sarayın bazı bölümleri TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı’na, İslam Tarih Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi’ne (IRCICA) Yıldız Üniversitesi’ne bağlanmış bir bölümü de 1978 yılında Kültür Bakanlığı’na devredilmiştir.


Nisan 19, 2007, 02:29:19 ös
Yanıtla #17
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 133
  • Cinsiyet: Bay

Tabi bu sarayların arasında Topkapı Sarayı'da bulunmaktadır ancak Topkapı Saray'ına "Tarihi Yarımada" konusunda değindiğim için burda yer vermedim... :)


Nisan 19, 2007, 02:44:20 ös
Yanıtla #18
  • Ziyaretçi

Teşekkürler.  :)


Nisan 19, 2007, 02:57:27 ös
Yanıtla #19
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 133
  • Cinsiyet: Bay



 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
4 Yanıt
6183 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 10, 2009, 07:19:55 öö
Gönderen: de_hund
0 Yanıt
2729 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 31, 2012, 12:02:16 öö
Gönderen: karahan
19 Yanıt
10893 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 07, 2013, 06:11:57 ös
Gönderen: karahan
0 Yanıt
1948 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 17, 2013, 07:48:03 ös
Gönderen: Etimolog
3 Yanıt
3027 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 05, 2013, 09:59:20 ös
Gönderen: NOSAM33
20 Yanıt
7846 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 21, 2014, 07:38:00 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2107 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 21, 2014, 12:06:32 öö
Gönderen: ThomasReid
5 Yanıt
18543 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 18, 2014, 03:16:15 öö
Gönderen: MEDUSA
2 Yanıt
1952 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 12, 2015, 01:51:01 ös
Gönderen: Risus
0 Yanıt
1940 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 04, 2015, 12:25:46 öö
Gönderen: burakc