Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: TÜRKİYE’DEKİ MASONLUĞUN BÖLÜNMÜŞLÜĞÜ – 1  (Okunma sayısı 7598 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Şubat 02, 2010, 04:03:18 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay




Bu yazıyı “Evrensel Masonluk” bölümü altında “Masonluktaki Bölünmüşlük Sorunu” başlıklı iki parçalı çalışmamın devamı sayabilirsiniz.



Öncelikle belirtmem gerekir ki, bugün Türkiye’de Masonluğun bölünmüş olmasını Dünya Masonluğu'nun bölünmüşlüğünden soyutlamak olanaksızdır.

Gerçi Türkiye'de Masonluk, dünyada Masonluğun bölünmesi ile aynı nedenlerden ötürü bölünmeye uğramamıştır ama günümüzde bölünmüşlüğünün süregitmesi Dünya Masonluğu’nun bölünmüşlüğü ile aynı paralele girmiştir.

Bu yazımın konusu, Türkiye'de Masonluğun nasıl bölünmeye uğradığı değildir. Onu apayrı bir tarihsel anlatım çerçevesinde incelemek gerekir. Bu bakımdan, günümüzde artık yavaş yavaş unutulmasına başlanmış olan fakat Türk Masonluğu'nun Tarihi'nin sayfalarından hiçbir zaman silinemeyecek olan olaylar dizisine burada hiç değinmeyeceğim. Onu belki bir gün bir başka başlık altında anlatırım. (Gerçi çok kişi anlatmıştır kuşkusuz ama benim o konuya da bakış tarzım biraz farklı olabilir.)

Türkiye'de Masonluk, örgütsel olarak 1966 yılında bölünmeye uğramıştır. Bu bölünme olayı yılların birikiminin sonucunda oluşmamıştır. Bölünmeyi doğuran nedenlerin etkisi ise –kimileri hâlâ sözünü etmekte ise de- artık ortadan kalkmış olmalıdır. Onlar tarihte kalmıştır. Bununla birlikte Türk Masonluğu'nun bölünmüşlüğü süregitmektedir. Çünkü Türk Masonluğu içinde daha 1950’li yılların sonlarına doğru başlatılmış bulunan birtakım girişimler 1970 yılında sonuçlandırılarak, “bölünmüş kalma” olgusunun perçinlenmesine yol açılmıştır. Bunun ardından yapılmış olan birtakım değişiklikler, bu perçinin üzerine bir de kaynak vurmuştur.

Konuyu çok kısa olarak şöyle özetlemek olanaklıdır:

1950'li yılların sonlarına doğru Türkiye Büyük Locası içinde gizliden gizliye yürütülen birtakım girişimler söz konusudur. Bu girişimlerin amacı, öteden beri liberal ya da özgürlükçü olarak anılan Masonluk tarzının ilkelerini benimsemiş olan Türkiye Büyük Locası'nın örgütsel düzeninin değiştirilmesi suretiyle gelenekçi ya da tutucu olarak nitelendirilen Masonluğun tarzının temsilcisi durumundaki Anglosakson Masonluğu'na bağlanmasını sağlamaktır.

Türkiye Büyük Locası içinde 1965 ve 1966 yıllarında oluşan karışıklıkların o tarihlerde bir türlü dindirilememiş olmasının nedeni, bir bakıma bu girişimlerin sonuçsuzluğa uğraması kaygısıdır. Çünkü gerek Türk masonları gerekse kuruluşundan bu yana Türkiye Büyük Locası (Türkiye Büyük Maşrıkı + Türkiye Büyük Locası + Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyük Locası) aslında hep liberal ya da özgürlükçü bir anlayışı benimsemişlerdir. Gerçi bunu uygun bulmayıp, Türk Masonluğu’nun kanat değiştirmesi gerektiğini benimseyenler de yok değildir. Elbette olacaktı; olmalıydı ve onun için de vardı. Türkiye Büyük Locası içindeki karışıklıklar bir bölünme ile sonuçlanıp Büyük Loca'nın yönetimi iste bu görüşte olanların yani Türk Masonluğu'nu Anglosakson Masonluğu'na bağlamak isteyenlerin elinde kalınca, bugünün olgusu ortaya çıkmıştır.

Şimdi, bu neden böyle olur? Neden çoğunluğun tutumu geçersiz kalıp da azınlık duruma egemen olur? Masonluğun simgesel derecelerini yöneten bir büyük locanın görevlilerinin seçimi demokratik yöntemlerle yapılmıyor mu?

Burada birkaç satırla özellikle Türkiye’deki Masonlukta baş ağrısı olan bu konuya şöyle bir değineyim:

Herhangi bir mason obediyansının (büyük locanın) Anglosakson Masonluğu topluluğuna kabul edilebilmesi için bir tek yol vardır: İngiltere Birleşik Büyük Locası’nca doğrudan ya da dolaylı olarak "düzenli (muntazam) bir mason örgütü" olarak tanınmak…

Türkiye Büyük Locası için bu iş hiç de kolay olmamıştır çünkü ritüellerin gelenekçi ya da tutucu nitelikli Masonluğun ritüellerine uygun olarak düzenlenmesi, tüzüklerde değişiklikler yapılması, tüm Türk masonları adına aslında gerçekdışı olan inanç taahhütlerinde bulunulması İngiltere Birleşik Büyük Locası’nca yeterli görülmemiştir.

İngiltere Birleşik Büyük Locası, aslında Türkiye Büyük Locası’nı kendi topluluğuna almak için gönüllü olmakla hatta çıkarları gereği can atmakla birlikte, Türkiye'deki obediyansın "kökeninin düzenliliğinin kanıtlanması" konusunda diretmiştir.

İngiltere Birleşik Büyük Locası’na göre kökenin düzenliliği, ancak ilgili büyük locanın doğrudan İngiliz masonlarınca ya da gene bu masonlarca kurulmuş bulunan başka localarca oluşturulması ile gerçekleşebilir. Bunun üzerine, Türkiye Büyük Locası1nın kökeninin, 1909 yılında Mısır Büyük Locası’na bağlı iken Maşrık-ı Âzam-ı Osmanî'ye katılmış olan “Resne” adlı bir locadan kaynaklandığı ileri sürülmüştür. Böylelikle Türkiye Büyük Locası 1970 yılında İngiltere Birleşik Büyük Locası’nca tanınmıştır.

Daha ileri gitmeden belirtmem gerekir ki, şayet Türk Masonluğu’nu aslında hiç de uyum içinde olmadığı Anglosakson Masonluğu topluluğuna bağlamak girişimlerinden cayılsaydı ya da bu konudaki girişimlerden İngiltere Birleşik Büyük Locası nezdinde olumlu bir sonuç elde edilememiş olsaydı, bugün Türkiye’de Masonluğun bölünmüşlüğünden söz edilmeyebilirdi.

Tersine, Türk Masonluğu’nun 1966 yılındaki bölünüşüyle kurulmuş olup bugün Özgür Masonlar Büyük Locası adını taşıyan obediyansın genel tutumu da İngiltere Birleşik Büyük Locası ve dolayısıyla Anglosakson Masonluğu’nun isteklerine uydurulsaydı, aynı sonuca gelinmiş olurdu.

Beri yanda bütünüyle bambaşka nedenlerden ötürü 1966 yılında Türk Masonluğu’nun bölünmesi, masonların o çok önem verdikleri “akıl ve hikmet” yolu ile davranılarak giderilebilmiş olsaydı da pek değişen bir şey olmayacaktı. Çünkü, daha önce değinmiş olduğum üzere 1950’li yılların sonlarından beri bu doğrultuda birtakım girişimlerde bulunuluyor ve bundan olumlu ya da umut verici sonuçlar alınmaktaydı; dolayısıyla Türk Masonluğu’nda mutlaka bir bölünme baş gösterecekti ama sağlam bir gerekçeye dayanarak.

Dolayısıyla ben bölünmenin niçin olduğuna değil, şu andaki bölünmüşlük olgusunun niteliklerine değinmeyi daha işe yarar buluyorum.

Bu yazımı okuyan forum üyeleri, bu konunun biraz daha ayrıntısına girmemi isteyebilir. Ancak belki bu aşamaya kadar yazmış olduklarımı tartışmak isteyenler de bulunabileceği gibi, bunlara karşı çıkanlar, benim yanıldığımı ya da bu konuya ön yargılı bir biçimde ters yönden baktığımı ileri sürenler de olabilir. Onun için bu aşamada duruyorum. Bakalım kim ne diyecek, kim ne soracak, kim nasıl karşı çıkacak?




ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Şubat 02, 2010, 04:54:12 ös
Yanıtla #1
  • Skoç Riti Masonu
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 102
  • Cinsiyet: Bay

Sn. Adam,

Zaman ayirip bu konuya, muhtemelen tekrar, girdiginiz icin tesekkur ederim.

Yazinizda belki, kendi adima, biraz daha aciklik getirmenizi isteyebilecegim tek nokta su cumle: " tüm Türk masonları adına aslında gerçekdışı olan inanç taahhütlerinde bulunulması".

Bu konuda nasil bu kadar emin olabildiginizi merak ediyorum. Tahmin ederim ki, HKEMBL Masonlari bu noktaya itiraz edeceklerdir...?

Sevgiler, saygilar,

aashooter.
Masonry is not a secret society, it is a society with secrets...


Şubat 02, 2010, 04:54:19 ös
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay


Sayın ADAM'ın anlatımlarından çıkarabildiğim sonuca göre,bölünmenin olduğu dönemde Türkiye'de,kabul edilmiş düzenli bir loca yok.

Bu olguyu,bugünkü anlayışa uyarlarsak,bölünmenin olduğu dönemde Türkiye'de kabul edilmiş mason yok;muntazam olmayanlar mason olarak kabul görmediğine göre,bölünmenin olduğu dönemde Türkiye'de zaten mason yok.

Tam olarak doğru mu anladım,bilemiyorum...Eğer doğru anladıysam,olmayan bir kurum kendi içinde bölünmüş olmuyor mu?...


Saygılar.
Ben"O"yum,"O"ben değil...


Şubat 02, 2010, 05:32:45 ös
Yanıtla #3
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Önce şu temel kuralı anımsayalım: Düzenli (mintazam) bir obediyans (büyük loca) düzenli localardan oluşur. Düzenli bir loca düzenli masonlardan oluşur.  Bir locada düzensiz bir mason varsa, o loca da düzensizdir. Bir obediyansta düzensiz bir loca varsa o obediyans da düzensizdir.

Bugün düzenli (muntazam) Masonluk diye lanse edilmekte olan tutucu ya da gelenekçi nitelikli Masonluğun temel koşullarından biri düzenli bir masonun belirgin (hatta tanımı bile yapılan) bir dinsel inancının olmasıdır. Dolayısıyla bir locada bu koşula uymayan tek bir mason varsa o loca düzensizdir ve dolayısıyla ilgili büyük loca da düzensizdir.

Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası'nın İngiltere Birleşik Büyük locası'nca tanınabilmesi için, 1929 tarihli Tanıma Koşulları'nın tamamına uyulması istenmiştir.  Kendilerine yanıt olarak o koşullara tam olarak uyulduğu bildirilmiştir.

İşte bu, Türk masonları adına gerçekdışı bir inanç taahhüdünde bulunmaktır.

Böylece sayın aashooter'in sorusu kısa da olsa yanıtlanmış oldu. Gerekirse daha da ayrıntılara girelim.

Saüyın Ceycet'in dediği ise kesinlikle doğru. Eğer düzenli (muntazam) olmanın koşulları bunlarsa, 1970 yılı öncesinde Türkiye'de düzenli bir mason örgütü yoktu. Yukarıda söz ettiğim kurallara baktığımızda bugünkü durum ayrıca düşünülmeye değer.

 






ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Şubat 02, 2010, 05:53:11 ös
Yanıtla #4
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay


Sayın ADAM,


1970 yılı öncesi,Türkiye'de düzenli bir loca yoksa,Türkiye'de masonluğun tarihi ve tarihteki Türk masonlar ile ilgili yapılan iddiaların tamamı boşa çıkar.

Dolayısıyla, geçmişte henüz kabul edilmemiş olanları mason olarak kabul edebilirsek,bugün düzensiz olduğu iddia edilen ve kendilerini tıpkı tarihtekiler gibi mason olarak ifade edenleri de mason olarak kabul etmek gerekmez mi?...


Saygılar.
Ben"O"yum,"O"ben değil...


Şubat 02, 2010, 06:25:55 ös
Yanıtla #5
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay


Sayın ADAM,


1970 yılı öncesi,Türkiye'de düzenli bir loca yoksa,Türkiye'de masonluğun tarihi ve tarihteki Türk masonlar ile ilgili yapılan iddiaların tamamı boşa çıkar.

Dolayısıyla, geçmişte henüz kabul edilmemiş olanları mason olarak kabul edebilirsek,bugün düzensiz olduğu iddia edilen ve kendilerini tıpkı tarihtekiler gibi mason olarak ifade edenleri de mason olarak kabul etmek gerekmez mi?...


Saygılar.


Kendi kendime sorduğum bu soruyu,sayın ADAM'a yöneltmemin biraz garip olduğunu henüz farkettim.

Sanırım,bu soruya en net yanıtı forumun mason üyeleri veya yöneticileri verebilir.


Saygılar
Ben"O"yum,"O"ben değil...


Şubat 10, 2010, 11:59:21 öö
Yanıtla #6
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 159
  • Cinsiyet: Bay

-Masonlukta Devrim 1- başlıklı yazıda sorduğum soruların bir kısmının bu başlıkta tartışılmasının daha doğru olacağını düşünerek buraya kopyalıyorum. Bu soruların yanıtlarını ve tartışmasını burada devam ettirebiliriz.

Soruların alındığı link:

http://www.masonlar.org/masonlar_forum/index.php?topic=8800.msg61651;topicseen#msg61651

----------------------------------------------------------------------------------

Peki Türkiye'deki iki büyük locaya bağlı olmayan başka bir mason locası veya obediyansı var mıdır?

Türkiyede HKBML İskoç Ritinden başka bir rit uyguluyor mu, bu bir yasak mı yoksa buna teşebbüs etmiş bir obediyans mı olmamış?

Bu konuda soruyu şu şekilde derinleştirmek daha doğru olur; bir obediyans bir ritde değişiklik yapabilir mi, katkı sağlayabilir mi veya başka bir rit uygulayabilir mi? Yoksa bu büyük loca tarafından mı yapılabilir?
veritas lux mea.


Şubat 10, 2010, 12:36:24 ös
Yanıtla #7
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Sayın alcyone sorularını benim kendisinden özel ricam üzerine ve kendisi de uygun bularak bu alana taşıdı. Önce bu anlayışlı tutumundan ötürü teşekkür ederim.

Şimdi sorularına yanıtlar:

Türkiye'de bugün üç mason büyük locası (obediyansı) var: HKEMBL, ÖMBL ve KMBL.

Türkiye'de günümüzde her üç büyük locanın da gerçekten EKEİR'ni uygulayıp uygulamadığı tartışılır. Ritüellerine bakılınca aslında üçü de uygulamıyor. Türk Masonluğu'nda bir "Türk Riti" konusu öteden beri gündeme getirilmiş ama hiçbir dönemde hiç kimse bunu oluşturabilecek gücü bulamamıştır. ÖMBL ve KMBL, EKEİR'nin simgesel derecelerinde çalıştıklarını ileri sürmektedir ama uygulamakta oldukları ritüellere bakılınca (bunlar tıpatıp aynı değil) bunun bir benzerlikten öteye gitmediği, birçok bakımdan farklılıkların bulunduğu görülebilmektedir.  HKEMBL'nın ise böyle bir iddiası yoktur ama onun uyguladığı ritüeller de bazı yönleriyle EKEİR'nin simgesel derece ritüellerine bazı yönleriyle de İBBL'nin Emulation Ritüeli're benzemektedir; hiçbirinin tıpatıp aynısı olmayıp, o da kendine özgüdür.

HKEMBL bir ara tümüyle Emulation Ritüeli ve İngiliz Masonluğu Sistemi'ne geçmek üzere birtakım girişimlerde bulunmuş ama bu Türk masonlarınca uygun bulunmamış ve böyle bir dönüşüm gerçekleştirilememiştir.

Bir obediyans, eğer belli bir ritte çalışıyorsa, o ritin sadece simgesel derecelerini uygular.  Ritin uygulanışı üzerinde değişiklik yapamaz; bu ilgili ritin egemen yönetici otoritesinin yetkisindedir. Ancak bu durum, simgesel derecelerde çalışan bir obediyansı, uygulamakta olduğu ritin egemen yönetici otoritesinin boyunduruğu altına sokmaz. Büyük loca ya da obediyans, kendi uygulamalarını kendisi oluşturmak bakımından özgür ve bağımsızdır. Bir diğer deyişle, ne HKEMBL ne de ÖMBL kendilerinden daha üstün bir masonik otorite tanımaz. Türk Masonluğu tarihinde bu bağlamda tek bir bağımlılık dönemi görülmüştür ki, o da 1948-1955 yılları arasındadır. Bu da o tarihlerdeki bir zorunluluktan ileri gelmiştir.

Özetle, bir obediyans istediği ritte çalışır; hele bir "büyük doğu" biçiminde örgütlenmişse bünyesinde aynı anda farklı ritleri uygulayan localar bile bulunabilir. Ancak bu sonuncusu Türkiye'de hiçbir zaman geçerlik kazanmamış, büyük localar kendilerine bağlı locaların uyguladıkları ritüelleri kendileri belirlemiştir.

 


   





ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
3 Yanıt
4701 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 03, 2010, 11:44:36 öö
Gönderen: Mozart
0 Yanıt
4885 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 04, 2010, 11:12:24 öö
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
3729 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 05, 2010, 05:15:01 ös
Gönderen: Asi
0 Yanıt
3847 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 22, 2010, 04:12:42 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3089 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 23, 2010, 11:25:47 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3853 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 25, 2010, 05:18:44 ös
Gönderen: ceycet
0 Yanıt
3428 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 14, 2010, 08:03:10 öö
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
6840 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 10, 2011, 10:32:35 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
4589 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 21, 2010, 05:19:39 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
7271 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 24, 2010, 02:48:12 ös
Gönderen: ADAM