Konu çok anlamlı.
Aslında burada özel olarak sermayeden veya totaliterlerden bahsetmemek gerekir. Konu çok basit bir konu; "güç" ve "kötülük".
Sayın Karahan şöyle demiş;
"Sermaye ne ister?
Sermaye devamlı güç ister,devamlı güç için yönetmek ister"
Bu, bence bir ihtimaldir. Zorunlu bir yol değildir. Bunu ne yazık ki sosyalistler anlayamıyor, anlamamazlıktan geliyor. Sermaye, ekonomik gücüyle kötülük yapamaz mı? Veya yasal olarak kötülük olmayan, ama sonuç itibariyle kitleleri olumsuz etkileyecek kararlar alamaz mı? Alır. Bu mümkündür. Ancak zorunlu değildir. Zorunlu bir sonuç olmadığı için de küresel sermaye öyle kolay kolay kısıtlanamaz.
Kısıtlanırsa, tek bir şey değişmiş olur; "güç odağı".
Güç odağı değişince de güç tekeli başkalarının, yani siyasilerin eline geçer. Güç odağı, aynı zamanda kötülük yapabilme yetisi olduğu için, kötülük yeryüzünde dolanır durur. Birinden alırsınız, diğerine geçer. Dolayısıyla kötülük engellenemez.
Siz, o gücü küresel sermayeden alıp, yasalara verdiğinizde, bu yasaları kontrol edecek olan yürütme mevkiinde lobi faaliyetleri güçlenir.
"Ama bu olamaz?" dendiğini duyar gibiyim; yasalara karşı gelmek suçtur öyle değil mi? Bir suç, eninde sonunda bu suçtan zarar görenlerce karşı tepkiyle karşılanır ve öyle ya da böyle bir süre sonra diyalektik tepki ortaya çıkar öyle değil mi?
Doğrudur, bazı şeyler birilerinden saklanamaz. Bu birileri gerek "halk" olur, gerek "medya" olur (ki medya patronları da rüşvet karşılığında bunları görmezden gelebilir, geliyor da zaten), veya adalet yolunda koşuşturan kişisel insanlar olur. En çok da bu kötülükten zarar görenler, kötülüğün ortaya çıkmasına yarayabilir. Ama sonuçta olan olmuştur; kötülük birilerine zarar vermiş, birilerine de diğerleri pahasına fayda sağlamıştır bile.
Kötülük fenomeni tekele giremez zaten. Bugün küresel güç, yarın siyasiler güçlü olur, başka bir gün halk gücü elinde tutar, başka bir gün bir kurum elinde tutar. Ama o hep vardır.
Siz, buraya küresel sermayeden aldığınız güç odağını, başka bir sistemle ki bunun en rasyonel yolu "hukuk" sistemidir, dengelemek istersiniz, ama o denge içinde dahi o hukuk sisteminin yürümesinden sorumlu olan kişilerce bu durum suistimal edilebilir.
Aynı küresel sermaye için söyledikleriniz burada da geçerli olur. Bir gün gelir, bir felsefeci çıkar ve artık hukukçuları ve siyasileri tekrar suçlamaya başlar;
"onların tek amacı kendine çıkar sağlamaktır!" diye. Böyle bir zorunluluk olmasa da, böyle bir ihtimal vardır. Ve tekrar başa döner; bu sefer güç onlardan alınır, sermaye güçlenir.
Ben kötülüğün mutlak önlenebileceğini düşünmüyorum. Bunu bir ütopya olarak görüyorum. İnsan doğası, her zaman kötülüğe açıktır. Buna maruz kalır.
Sosyalistler, yıllardır o komünist sistemi yürütecek olan aygıtların da kötülüğe maruz olduklarını, çünkü "insan faktörü"nün olduğu her yerde, kötülüğün de pek tabii olarak var olduğunu görmezden geldiler.
Aynı şekilde kapitalistler de öyle. Bugün bir şirket, kötülük güçlerine para verip istediğini yaptırabilir, birilerini zor durumda bırakabilir. Veya, yasal olarak anında bir ülkedeki parasını çekerek, o ülkeyi krize sokabilir, milyonlarca insanın hayatını alt üst edebilir, daha sona değersizleşen şirketleri bir bir yok pahasına satın alabilir. Spekülatörlerin işi budur mesela.
E peki ne yapmalı? İdeal bir düzen olamaz mı? Çok ideal olmasa da, bence "doğal haklar" (insan hakları) konusunda farkındalık sağlanarak ve hem devletin hem de şirketlerin "şeffaflığı" ile, kötülük mutlak olarak önlenemese de, kötülüğün ortaya çıkma süreci kısaltılabilir. Bu konu üzerine pek düşünmedim fakat bu, benim aklıma gelen ilk çözümlerden biri. Her kurum ve her kişi, kendi hakkını aramalı, ve kişiler, haklarının yendiği anda yasal süreci başlatacak akli ve duygusal eğitime sahip olmalıdır.
Ve her zaman "kötülük yapılacağı" konusunda tetikte olunmalıdır. Ortaya konan her davranışa, biraz paranoyak ve şüpheci bakmakta yarar vardır. Sosyalistler, işte bu açıdan, pragmatik olarak yararlıdırlar. Ama şüphecilik sadece onlara has bir şey değildir. Adaletten yana olan bir şirket yöneticisi de pek ala bu duruma katkı sağlayabilir. Yeter ki "kötülüğün" her zaman ihtimal dahilinde olduğunun farkında olunsun. Hayata toz pembe bakılmasın.