Bu çalışma özgün olarak İngilizce hazırlanmış ve buraya Türkçesi aktarılıyor.
İngilizce hazırlanmış olması nedeniyle, bu bir ödev ya da tezcik olduğuna göre, olasıdır ki kaynakçası öncelikle İngilizce.
Bunda bir sorun yok... Sorun belli ki o kaynakça öncelitkle İngilizlerin düzenlemiş olduğu biçimde. İngilizlerin düzenlemeleri ise sanki tüm Dünya Masonluğu'nun tek ve tartışılmaz otoritesiymiş gibi davrandıklarında, üstelik bunda hayli başarılı da olduklarından, Evrensel Masonluk açısından yer yer yanılgıların ya da bübjektif düşünülerin ve tutumların doğmasına neden oluyor.
Bu arada, Masonluğun bir din olduğunu ileri süren hatta bunu kendine göre kanıtlayan bir antimasonik girişim olmuştur ABD'nde. Ben onu bu fdorumda ayrıntılı bir şekilde anlatmıştım.
Buna karşın masonluk elbette bir din değil. Bir inanç sistemi bile değil. Ancak bazı mason kuruluşlarının Masonluğu bir inanç sistemi görmekte olduklarını da göz ardı etmeyelim.
Şimdi ben yazının kapsamıyla bağlantılı eleştirilere geleyim. Bunların kimisi alıntıların eleştirisi, kimisi yazırın yazmış olduklarının.
Masonluk, Dinin Lehinde Bir Tutuma Sahiptir
Hayır efendim, değildir. Bazı mason kuruluşları öyle bir tutum benimsemekte olabilir. Hiçbir mason kuruluşu bunun tam tersine bir tutum benimsememektedir. Bu işin evrensel bakımdan doğrusu şöyledir: Masonluk, dinlere karşı yanssız/objektif bir tutuma sahiptir.
Bu farklı isimler, farklı inançtan olan insanları duada birleştirmeye yarar.
Böyle dendiği anda Masonluk bir din ya da inanç sistemi ile özdeşleştirilmiş olur. Ben derim ki: Bazı mason kuruluşlarında yer almasına karşı bazı mason kuruluşlarında dua diye bir şey yoktur.
(1723) Anderson yasaları
Bu Masonlukta yapılmış bir yanlışlıktır. Masonluğun 1723 tarhli anayasasnda Anderson'un rolü pek sınırlıdır. Onun olan, 1738 tarihlidir.
Bir mason, sıfatının gereği, ahlaki yasasına uymak zorudadır ve eğer sanatı doğru anlıyorsa asla budala bir atheist ne de dinsiz bir Liberten olacaktır.
İşte 1723 tarihli anayasanın üzerinde en çok tartışılmış olan yeri burasıdır. Budtala bir ateist olmayacak demek, akıllı bir ateist olabileceğini gösterir. Dinsiz bir libertine (özgür düşünceli kişi) olmayacak demek, bir dine bağlı olmakla birlikte özgür düşünceli bir kimse olabileceğinin belirtisidir. Bazı mason kuruluşları bu deyişi işte böyle yorumlamıştır.
Anglo saxon ülkelerinde loca çalışmalarında yalnızca bir kutsal kitap yemin kürsüsünde açık bulunur bu kutsal kitap incildir. fakat eğer loca toplantısına farklı dine mensup bir mason katılırsa, öteki dinlerin kitapları da loca toplantısında açılır.
İncili orta yere koymakla Masonluğa resmen bir dinsel kimlik kazandırılmaktadır. Aslında İncil değildir konulan (bu bağlamda yazarın bir yanılgısı var) İncil ile Tevrat yani Yeni Ahit ve Eski Ahit bir arada kullanılır ve Eski Ahit'e yenisindren daha çok önem verilir. Sonra Müslüman masonların da ağırlığı söz konusu olunca buna bir de Kuran'ın lütuf edercesine eklenişi görülüyor. Bu olay ise Masonluktaki bir gelişim ve değişim değil, tümüyle politik bir tutumun ürünü. Arkasından sömürgecilik geliyor. Masonluğun sömürge ve dominyonlarda da şirin gösterilmesi gerek çünkü zaten oralarda kurulan locaların öncelikli amacı ana ülkenin bsiyasal ve ekonomik yararlarını gözetmek. Dolayısıyla İngiltere Birleşik Büyük Locası bi kutaplara beş kitap daha eklemiş 1930'lu yıllarda: Zend-Avesta, Tripitaka, Vedalar, Tao Te King, Bagavad-Gita... Bakmışlar ki yetmiyor, Konfüçyüs'ün kitaplarının da konabileceğini belirtmişler. Kimi kandırıyorlar? Ardından ABD'nde çokmış olan bir sorun var; sonucu Mormonlar’ın Kitabı'nin da kabullenilmesi.
Peki bir de kitabı olmayan dinler var... Onlar ne olacak? Bir de kendi özgür buyrultusuyla Tanrı'ya inanan ama Kuran dışında doğrudan insanların yazmış olduğu din kitaplarını benimsemeyen büyük kitleler var; onlar ne olacak?
Masonluğu evrensellikten uzaklaştırıp, kendi güdümlerine almak için ellerinden geleni yapmışlar.
Bunlara karşılık bir de şu olgu var: Localarında hiçbir kutsal kitap bulundurmayan mason kuruluşları ile, isteyenin isterse kendi dinsel inancı ile bağdaştırabileceği, isteyenen özgür düşüncesi ile yorumlayıp değerlendirebiliceği bir yazısız BEYAZ KİTAP bulunduran localar.
Son tümce:
Burada asıl önemli olan şey bu kitapların tanrı tarafından gönderildiğine inanmak ve loca çalışmalarındaki tüm masonlar tarafından bunun kabul edilmesidir.
Hangi kitaplar Tanrı tarafından gönderildi?... Kuran. İslâm inancına göre onun öyle olduğunu kabul edelim ve Müslümanlara ters düşmeyelim. Başka?... Bu bakımdan İncil'in "Vahiy" bölümü bile sorgulanabilir. Tüm bu kutsal kitaplar insan ürünüdür; insanın dinsel düşüncesinden doğmuştur. Şayet locada tüm masonlar bunun böyle olduğunu kabul etmek zorundaysa, benim deyişim: Öyle bir Masonlukta özgürlük yoktur; bağımlılık ve boyun eğme ya da kabullenmiş gibi görünerek iki yüzlülük ve yalancılık vardır.
Sayır R.e.S. bunları o ödevinde, bemin deyişimle tezciğinde yazamazdı. Çünkü benim anladığım kadarıyla hocası olan masonlar da böyle düşünüyor.
Hocaların düşünce ve eğilimlerine aykırı düşen bir ödev/tez, günümüzde ne yazık ki ülkemizdeki iki ya da üç üniversitede geçerli olabilir.
Dileğim bu eleştirilerimden sonra Sayın R.e.S.'nin moralinin kırılmaması. Burası bir forum ortamı ve elbette benim düşüncelerime karşı çıkan da olacaktır. Dolayısıyla devamını da bekliyorum.
Sevgiler.