Günümüze dek 12 Mason, insanlığın anlaşabilmesi uğruna cesurca
girişimlerde bulundukları için Nobel Barış Ödülü ile onurlandırıldılar:
1902 Elie Ducommun (1833-1906)
Bern’deki Uluslar arası Barış Bürosu’nun 1892-1906 yılları arasındaki ilk sekreteri, 1890-1895
yılları arasında İsviçre Alpina Büyük Üstadı
1906 Theodore Roosevelt (1858-1919)
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı
1911 Alfred Hermann Fried (1864-1921)
Alman Barış Derneği kurucusu
1913 Henri Lafontaine (1854-1943)
Bern’deki Uluslar arası Barış Bürosu kurucusu ve Başkanı, Belçika Senatosu Başkan Yardımcısı
1920 Leon V. Auguste Bourgeois (1851-1925)
Milletler Camiası Konseyi Başkanı, Fransa
Başbakanı
1925 Charles Gates Dawes (1865-1951)
Amerikalı maliyeci ve siyaset adamı, Amerika
Birleşik Devletleri Başkan Yardımcısı
1926 Gustav Stresemann (1878-1929)
Alman Şansölyesi ve Dışişleri Bakanı
1926 Aristide Briand (1862-1932)
Fransız avukat, gazeteci ve siyaset adamı, 1909-1911 ve 1921-1922 Başbakan, Nobel Barış Ödülü G. Stresemann ile birlikte Locarno Paktı’ndan
dolayı verildi
1929 Frank B. Kellogg (1856-1937)
Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı
1935 Carl von Ossietzky (1889-1938)
Alman haftalık Weltbühne dergisinin yayımcısı, Alman Barış Derneği kurucusu, 1933’de nasyonal sosyalistlerin iktidarı ele geçirmelerinden sonra toplama kampına gönderildi, 1938’de hastanede öldü. Nasyonal sosyalistler Almanya’dan çıkmasını yasakladıkları için Nobel Barış Ödülünü
bizzat alamadı.
1953 George Marshall (1880-1959)
Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri ve Savunma Bakanı, Marshall Planı’nın yarıtıcısı
1901 İlk Nobel Barış Ödülü’nün sahibi
İsviçreli Henri Dunant (1828-1910)
Mason camiasına katılmış olduğu tahmin ediliyor; ancak bu konuda belge mevcut değil.
Evrenin Ulu Mimarı
Masonlar daha iyi insanlardan oluşan “yeni bir dünya” yapımında çalışırlar. İnsanların Tanrı dedikleri, en yüce yaratıcı ilkeyi kendilerine örnek almışlardır. Ritüellerdeki metinlerde “Evrenin Ulu Mimarı” tanımı, Tanrı’nın sembolik adıdır.
Bu sembolü herkes kendince yorumlar. Masonluk, Tanrı’nın varlığı ve nasıl olduğuna ilişkin dogmatik ifadelerden uzak durur. Tek tek bireylerin Tanrı ile aralarındaki ilişki, çok özel, kişisel bir meseledir. İster dindar bir Hıristiyan olarak dünyanın bütününe üçlü bir Tanrı kavramını esas alsın, ister Yahudilik bağlamında Tanrı kavramını Tevrat’taki “Dünya’nın Efendisi” olarak görsün, ister Müslüman olarak Allah’a tapsın, isterse de Hindu olarak Tanrılarına saygı duysun, bu herkesin kendisine kalmış bir şeydir. Yaratıcı, Tanrısal bir ilkeyi hisseden biri bile Mason olabilir.
Evrenin Ulu Mimarı ile insan ruhunun derinliklerine yerleşmiş çok eski bir motife, bir imgeye atıfta bulunulmaktadır. İnşa etmek yada yaratıcı eylemin gözle görülebilir ifade biçimi, yapıdır bu. Ortaçağ katedralleri benzeri görkemli dinsel yapılarda, onları yapanların kendi yüce düşüncelerini ve duygularını görülebilir kıldıklarını, gerçekleştirdiklerini kavrarız. Yapıda mimarın manevi dünyası dile gelir. Dünyanın tümüne ise tanrısallık yansımıştır.
Dünyaları yaratan, ayakta tutan ve yöneten yüce bir varlık kavramı en farklı inanç gruplarından insanları bile kendi kişisel inançlarına ihanet etmeleri gerekmeden birleştirebilir.
Kutsal Kitaplar her muntazam Mason Locasında açık olarak bulundurulmaları gereken sembolik ritüel avadanlıklarındandır. Kültür ortamlarına göre Kutsal Kitaplar değişebilir. Çoğunlukla İncil bulundurulur. Ama Tevrat ve Kuran da yer alır. Bazı Fransız Localarında “beyaz kitap” denen kitap açılır. Ancak bu Localar muntazam sayılmazlar.
DİALOG
Ernst : Masonluk zorunlu bir şey mi? – Hepsi de daha farklı olabilecek, dolayısıyla ihtiyari diyebileceğimiz kelimelere, işaretlere ve geleneklere sahip değil mi?
Falk : Evet sahip. Ama bu kelimeler, işaretler ve bu gelenekler Masonluk değil.
Ernst : Masonluk vazgeçilmez bir şey mi? Peki, Masonluk henüz yokken insanlar ne yapıyorlardı?
Falk : Masonluk her zaman vardı.
Gotthold Ephraim Lessing (1729-1781) “Ernst ile Falk” – Masonlar İçin Söyleşiler