3 Eylül 2009 tarihinde, forumun devamlı üyelerinden Sayın Ozak1977 ortaya bir soru atmış. Şöyle:
“İskoç Riti ' ne üye olduğunuza göre ,size merak ettiğim bir soruyu sormak istiyorum : Resmi toplantılarınızda geleneksel iskoç eteği giymeyi tercih edenleriniz var mıdır ? Yoksa geleneksel giyim sadece tarihisel midir ? Yani günümüzde artık uygulayan yok mudur ? Uygulayan var ise belirli bir anlam taşıyabilmekte midir ? Veyahut da İskoç Riti ' ne üye olmakla iskoç eteği giymenin uzaktan yakından alakası yok mudur ?
Bu sorunun geçtiği yerin başlık ile bağlantısı yok. Onun için linkini vermiyorum.
Ancak bu soru, “İskoç Riti” kavramının bu forumda bile “İskoçya” ve “İskoçlar” ile bir bağlantısı bulunduğunun sanıldığını ortaya koyuyor.
Türkiye’deki masonlardan kimileri “Skoç Riti” kavramını kullanıyor. Ben de bununla her karşılaştığımda bu terimin Türk diline uymadığı gerekçesiyle yanlışlığını savunuyorum. Ancak gelin görün ki şu soru üzerine bu tutumun bir göreli haklılığının bulunabileceği anlaşılıyor.
Masonluktaki “İskoç Riti” ya da Fransızcadan dönüştürülme “Ekosizm” (İskoççuluk) kavramının günümüzdeki İskoçya ve İskoçlar ile hiçbir ilgisi yoktur. Böylece Sayın Ozak1977’nin o tarihte yanıtlanmamış olan sorusuna yanıt vermiş oluyorum.
Ancak elbette su soru hâlâ geçerliliğini sürdürür: “Niçin İskoç Riti?”
O zaman bu kavramın Masonluğa nereden, niçin ve nasıl girmiş olduğuna bakmak gerek.
Bunu anlatmak, Masonluğun tarihçesinde ta 17. yüzyıl başlarından 18. yüzyıl ortalarına kadar olan bir dönemi anlatmayı gerektirir. İskoçya Kralı 6. James ile (hatta belki daha da geriye giderek İskoçların Kraliçesi Mary Stuart ile İngiltere Kraliçesi 1. Elizabeth ile başlarsınız, Charles Edward Stuart ile sonlandırırsınız.
Pek ilginç bir tarihsel öyküdür doğrusu Stuart hanedanının serüveni.
Bunların hepsini anlatmak sayfalar doldurmayı gerektirir. Öyle ki, bundan başlı başına bir kitap bile çıkabilir. Ben kısa keserek bir özet yapacağım.
Günümüzdeki Masonluğun ilk düzenli örgütü olan Londra Büyük Locası’nın nasıl kurulmuş olduğuna bakarsanız bunun öyle dört eski locanın bir araya getirilerek basit bir kuruluş olmadığını, ardında büyük politik emeller yattığını görürsünüz.
Bu politik emellerin aslı ve en önemlisi Avrupa’da Kutsal Roma İmparatorluğu’nun yeniden canlandırılması ve Fransa başta olmak üzere tüm Batı Avrupa’nın Merovenj hanedanının soyundan gelenlere teslim edilmesinin sağlanmasıdır.
İşte bu politik emel bir yandan da İngiltere’de 1688 yılında tahtı elinden kaçırmış olan Stuart hanedanına haklarının (!) geri verilmesini de içerir. Hatta Masonluğun ilk örgütlenişi Londra’da olduğu için bu öncelik taşır, ötekinin bunun uzantısı olması öngörülmüştür.
Ancak Londra Büyük Locası’nın kuruluşundan birkaç yıl sonra, bir yanlışlık yapılmış olduğu fark edilmiştir. Bu yanlışlık, büyük locanın yönetim tarzının bir demokratik sistem üzerine oturtulmuş olmasıdır. Londra Büyük Locası, kuruluşundan birkaç yıl sonra İngilizleşme eğilimine girmiştir. Bu da kurucuların amaçlarının çıkmaza girmesi demektir. Şu halde farklı bir yöntem denenmelidir.
O sırada Fransa’da Masonluk daha henüz pek bakirdir ve düzenli bir örgütlenmesi de yoktur. Şu halde Fransa’daki mason örgütlenmesini demokratik değil, otokratik bir sisteme bağlayarak gerçekleştirme olanağı vardır. (Otokratik sistem, örgütün tavandan, belli bir grubun egemenliğinde yönetilmesidir.)
Bu işin peşinde koşanlar, İngiltere’den sürülmüş ya da kovulmuş olan İskoç asıllı Stuart hanedanı yandaşlarıdır. Böylece Fransa’da “İngiliz Masonluğu”na karşıt bir “İskoç Masonluğu” oluşur. Bu tür masonluğun egemen otoritesi bir büyük loca değildir. Başında çok güçlü bir kişinin bulunduğu bir grup masondur. Üstelik bu iş Masonluğun henüz “simgesel” denilmeyen o üç derecesi çerçevesinde de çözümlenememektedir. Buna birtakım yüksek derecelerin de eklenmesi ve asıl çalışmaların o derecelerde yapılması gerekmektedir.
İşte böylece tarihteki ilk mason riti doğar. Buna sonradan “İlk İskoç Riti” denmiştir. Bu rit İskoçya ile dolaylı olarak, Stuartlar ile ise doğrudan bağlantılıdır. Nitekim bu tür Masonluğun “Stuartist Masonluk” olarak anılması da söz konusudur ama işte o serüven 1750 yılı öncesinde sona erer gider. Ancak ardında İskoç Riti’ni bırakır.
Stuartların emelleri bir daha çıkamamak üzerine suya düşünce, İskoç Riti içinde parçalanmalar baş gösterir. Fransızlar bu riti Fransızlaştırmaya, Almanlar Germenleştirmeye girişir. Sonuç ortaya birçok İskoç ritinin çıkmasıdır. Bunların hepsi aynı dönemde İngiltere’de gelişimini sürdürmekte olan Masonluk tarzı ve anlayışıyla çelişkili olduğu için, öteki genelde İngiliz Masonluğu olarak anılırken beriki de İskoç Masonluğu, daha doğrusu Ekosizm olarak anılmaya başlar.
İşte bu günümüze kadar da gelir. Bu çerçevede sonradan “Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti” olarak anılan rit, dünya çapında en yaygın mason riti olur. Öyle olduğu içindir ki çoğu kez kısaca “İskoç Riti” diye de anılmaktadır ama bilelim ki günümüzde uygulanması süren başka İskoç ritleri de var.
Sayın Ozak1977’nin başta verdiği yanılgısı üzerine yineleyeyim: Her ne kadar ben sözcük olarak karşı çıkıyorsam da, demek ki buna Türkçede “Skoç Riti” denilmesi böyle bir yanılgının ortaya çıkmaması bakımından yararlı olabilir.
Ancak bunun üzerine biri çıkıp şöyle bir soru ortaya atarsa şaşırmamalı: «Siz toplantılarınızda viski mi içiyorsunuz?»