1971 yılında Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyük Locası’nın o tarihteki büyük üstadı Hayrullah Örs, bir demeç yayınlamış. Bunun kapsamında şöyle diyor:
“……..… Bugün, dünyaca muntazam sayılmalarını isteyen Büyük Locaların aşmak için çok uğraştıkları en büyük merhaleyi, iyi niyetimiz, sebatımız ve istisnasız bütün kardeşlerimizin yılmak bilmez tutumları ile aşmış bulunuyoruz.
İngiltere Büyük Locası’nın bir büyük locayı muntazam olarak tanınmasının ne demek olduğunu size uzun boylu açıklamam gerekmez. Bu işin bundan 253 sene önce kurucusu olmak sıfatiyle İngiltere Büyük Locası, Masonluk göğünde kutup yıldızı gibi şaşmaz bir yol gösterici gibidir. Büyük Loca olarak kurulan her müesseseyi kolay kolay tanımaz. Hele gayrımuntazam localarla ilişkisi olan veya kökenini bunlara bağlayan Büyük Locaları asla.
Bizim iyi niyetimizin sonucu olarak bu iş de tamamlanmış oldu. Daha 1956 yılında, dünya intizamsız Büyük Locaları listesinde adının yanında "menşei belli olmayan ve egemenliği bulunmayan bir kurul" kaydını gördüğümüz Büyük Locamız için bu, gerçekten sevinçli bir durumdur.
14 Kasım 1970 tarihinde toplanan Büyük Loca Umumî Heyeti, yıllardan beri sürüp gelen bir meseleyi de bir günde, büyük yorgunluk ve emekler pahasına sona erdirdi: Muntazam bir Büyük Locaya yaraşır bir Anayasayı kabul etti. Artık kendimizi tamamiyle gerçek masonca faaliyetlere vermeliyiz. ……... “
Böylelikle bölünme olayından 5 yıl sonra Türkiye'deki iki ayrı mason obediyansının görüş ve anlayışları berraklaşmış. Bir yanda Türkiye'deki ilk ulusal (Osmanlı) mason obediyansının 1909 yılındaki kuruluşundan beri sürdürdüğü Cumhuriyet döneminde de aynen sürdürülen liberal ya da özgürlükçü Masonluk ilkelerini hiç bozmadan ve evrimsel süreçte çağdaş koşullara uygun olarak geliştirerek uygulanmalarını sürdüren Büyük Mason Mahfili, diğer yanda Türk ulusal mason örgütünün adına sahip çıkmış olmakla birlikte, Türk masonlarının öteden beri içtenlikle benimsemiş oldukları ilkeleri değiştirerek yeni bir kimliğe bürünmüş olan Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası.
Bu aşamada bilgi için önemli bir noktaya dikkatinizi çekmek isterim. Dünya yüzünde bir mason örgütünün adında “özgür (hür) ve kabul edilmiş” terime sadece Anglosakson Masonluğu topluluğunda kullanılır. Bu topluluğun içinde yer alanlardan hepsi kullanmaz ama herhangi bir mason örgütünün adında “A.F.A.M.” ya da “F.A.M.” diye bir kısaltma eki varsa, bu onun mutlaka Anglosakson Masonluğu topluluğunda yer aldığını gösterir.
Şimdi diyeceksiniz ki, «Peki ama Türkiye’de 1951-1956 yılları arasındaki karışık dönemden sonra 1957 yılında uyum ve birliktelik sağlanıp, derlenip toparlanan obediyansa niçin Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyük Locası (daha doğrusu Hür ve Kabul Edilmiş Türk Masonlarının Türkiye Büyük Locası) denmiş? O tarihte henüz o liberal ya da özgürlükçü tutum sürmekte değil miydi?»
Sürmekteydi ama bir kere Türk masonları o tarihlerde masonik literatürü ve terminolojiyi öyle çok iyi bilmiyorlardı. Bu adın konmasıyla bağlantılı olmak üzere bir tartışma yapılmış mı, yapılmamış mı bilmiyorum. Celil Layıktez’in o çok geniş anlatımlı “Türkiye’de Masonluk Tarihi” adlı üç ciltlik yapıtında birçok ayrıntı var ama bu bağlamda bilgi verilmiyor. Bunun tek bulunabileceği kaynak, büyük locanın kuruluş kararında uyuşmayla varıldığı genel kurul toplantısının tutanağı olsa gerektir. Ancak şunu söyleyebilirim: O tarihte büyük üstat Ahmet Salih Korur. Onun tutucu nitelikli bir masonluk anlayışı bulunduğunu, bunu aşırılığa bile vardırdığını, hatta sonra Türk Masonluğuna bugün bile kullanılmayan çok önemli bir terimi zorla yerleştirttiğini, ancak 1960’dan sonra o terimin yine terk edildiğini biliyoruz. Dolayısıyla şöyle bir çıkarsamada bulunmak olanaklı: Türk Masonluğu’nu Anglosakson Masonluğu’na bağlama doğrultusundaki tasarımlara ve hazırlıklara daha o tarihte başlanmıştı. Ancak bu öyle birdenbire olamazdı; usul usul gidildi.
Şimdi ben bunları böyle anlatırken kimi forum üyeleri yine bana yan tuttuğumu ileri sürerek yüklenmesin lütfen. Öyle bir şey yok. Masonların tutum ve davranışlarında yanlışlar yaptıklarını söylemekte olabilirim; onları eleştirebilirim. Nitekim Ahmet Salih Korur’u da o tarihlerde Türk masonlarının üzerinde kendi politik kimliğini kullanarak baskı kurduğu için kınayabilirim. Fakat onun görüşü, benimseyişi de öyleymiş işte; ne yapalım! Ben o görüş ve benimseyişin çok yanlış olduğunu söylemiyorum. Sadece bunun Türk masonluğu’nun öteden beri süregelen tutumu ile uyuşmadığını söylüyorum.
Bir parantez açayım dedim, amma da uzun sürdü. Şimdi bıraktığım yere döneyim.
Döneyim de, bundan sonrasında HKEMBL ile TBMM (bugünkü ÖMBL) arasında 1973-74 yılında geçmiş olan bir olaya sıra geliyor. O da çok uzun bir anlatım gerektirir. Dolayısıyla sonraki yazıya bırakayım.