Tapınak Şövalyelerinin Fransa’daki tutuklama eyleminin ilk aşamasında, tarikatın hazinesinin yönetiminden sorumlu olan şövalyeler ele geçirilememişti. Başlarında doğrudan 4. Philippe olduğu halde tüm parasal işlemlerin merkezi olan Paris’teki karargâha giren askerler, orada ne bir gram altın ne de bir belge bulabildi.
Gerek hazine gerekse örgütün belgeleri, Fransa kralının eyleme geçişinden önce ortadan kaldırılmıştı.
Bir söylentiye göre, Tapınakçıların Fransa’nın batısındaki La Rochelle’deki limanına taşınmıştı.
Tapınakçıların gerek deniz gerekse kara ulaşımına çok önem verdiklerine sanırım daha önce değinmiştim. Limanların yanı sıra Avrupa’nın birçok yerinde arabalı yolculuğa elverişli yol ve köprüler yaptırmışlardı. Özellikle Fransa’da, o dönemin olanaklarına göre hayli kapsamlı bir yol ağı oluşturmuşlardı.
Roma İmparatorluğu döneminden kalma olup “Her yol Roma’ya çıkar.” diye günümüzde bile zaman zaman dile getirilen bir deyim vardır. Batı Avrupa için aynı söz “Her yol Paris’e çıkar.” biçiminde de söylenir. Ancak, 14. yüzyıl başında Fransa için yapılmış olan bir karayolu haritasına şöyle bir bakılırsa, “Fransa’da her yol La Rochelle’e çıkar.” denilebilir.
La Rochelle, Fransa’nın batısında Atlas Okyanusu kıyısında bir liman.
Buna bakılarak, «Şayet Fransa’daki Tapınakçılar olağanüstü bir durumla karşılaşacak olurlarsa, ülkenin her bir yanından dosdoğru La Rochelle limanına ulaşmayı öngörmüşler.» diye düşünülebilir.
Tapınakçıların tutuklanmasına girişilmesinden bir gün önce, bu limandan birbiri ardınca 18 ayrı gemi birden kalkmış, bilinmeyen yönlere doğru yelken açmıştı. Rotalarını ve nereye gittiklerini bilen yoktu.
Bu söylentinin doğru olup olmadığı bilinemez. Ancak gemilerin sayısı abartılmış olsa da, o tarihte limandan Tapınakçılara ait hiç olmazsa birkaç geminin birden denize açılmış olduğu kuşkusuz gibidir. Üstelik bu gemilerden bazılarının nereye varmış olabileceği üzerinde de deliller vardır.
Böylece, “Süleyman’ın Hazinesi” ve “Kathar Hazinesi” varsayımlarına bundan sonra yüzyıllar boyunca ilgi konusu olacak “Tapınakçıların Hazinesi” varsayımı da eklendi.
Bu konuda bir başka spekülasyon daha vardır. Şöyle:
“Tapınakçıların hazinesi aslında La Rochelle’deki limana taşınıp oradan Fransa dışına kaçırılmış değildi. Bu bir kandırmacaydı. Asıl hazine zaten öteden beri Paris’te bile değildi. O da bir kandırmacaydı. Tapınakçıların hazinesi, öteden beri Languedoc’taki bir yerde saklıydı”
Konu “hazine” olunca spekülâsyonların ardı arkası gelmez. Şu Tapınak Şövalyeleri’nin sonu ile bağlantılı tarihsel nitelikli yazı dizimi hele bir bitireyim de, bakın bu hazine konusu üzerine size neler anlatacağım neler!
Bu arada, Tapınakçıların hazinesinden söz edildiği zaman, bu dehşetli ticarî örgütün malî birikiminin yanı sıra manevî değeri maddî değerinden çok daha yüksek olan birtakım öğelerden de söz edilir. Dolayısıyla ben de Tapınak Şövalyeleri’nin sonu ile ilgili bu anlatımlarıma bir ara verip, önce o konuya geçeceğim. Çünkü bu bir bakıma Üçüncü Haçlı Seferi’ne dönüp bir bağlantı kurmayı gerektirecek. Tapınak Şövalyelerinin sonuna yine döneriz.