İyi insanlar; Masonluğun ilk başlangıcının şekli ve nedeni işte budur.
Sanırım ki bir zamanlar büyük Efendilerin, pek çok sayıda oldukları için, özgürce babası oldukları çocuklarını ileri düzeye getirebilmek için yeterince varlıkları yoktu.
*** Not. "Özgürce baba oldukları çocuklar" ne demek olabilir?... "Karılarının dışındaki kadınlardan edindikleri çocuklar" anlamında alınabilir mi?... Çünkü serflere böyle bir hak tanınmazdı ve bir serfin evlilik dışı çocuk sahibi olması büyük suç sayılırdı. Fakat tarihte, özellikle önemli yer tutmuş olan soyluların, eşlerinin dışındaki kadınlardan doğma birçok çocukları olduğu bilinir. Hatta bu durum krallık ailesinde söz konusu olduğunda, tahtın asıl varisinin kim olduğu konusunda ara sıra önemli sorun ve karışıklıklar çıkmıştır.
Bu nedenle kafa kafaya verip, çocuklarını nasıl yetiştirebileceklerini ve onların nasıl birer dürüst yaşamının olabileceğini düşündüler. Sonra içlerinden adı Euglet [Öklit] olan biri, çok usta ve akıllı bir kurucu, bir Sanat düzenledi ve bunun adını da Masonluk koydu.
Ve Sanatıyla Efendilerin çocuklarına, babalarının duaları ve çocuklarının özgür istemleri uyarınca öğretimde bulundu. Özenle belli bir süre öğretimden geçirildiklerinde, değinilmiş olan bu Sanatı öğrenmede hepsinin de yetenekleri aynı düzeyde değildi. Dolayısıyla sözü edilen Üstat Euglet, hünerli olanların geçişlerinin onurlandırılmış olmasını öngördü.
Ve hünerli Üstatlara, bilginin soyluluğunun ve o Sanatın hünerinin Üstatları denilerek, hüneri daha az olanları da yetiştirmelerini buyurdu. Ne var ki, bilgileri daha az olanlara, kanlarının soyluluğundan ötürü, hizmetçi ya da uyruk değil, Arkadaşlar [Fellows] denilmesini de buyurdu. Böylelikle sözü edilen Sanat, sözü edilen Üstat Euglet tarafından Mısır'da başlatıldı. Sonra ülkeden ülkeye, krallıktan krallığa geçti.
Bundan epeyce yıllar sonra, bir süre için İngiltere Kralı olan Kral Athelstan'ın döneminde, kendisinin uygun görüşü ve ülkenin diğer büyük Efendilerinin de katılımıyla, Masonlar arasında bulunan büyük kusurlardan ötürü, aralarında belirli bir kural olmasını öngördüler.
Kral ve ülkenin büyük Efendilerince ve tüm toplulukça duyulacak gereksinme uyarınca, yılda bir kez ya da üç yılda bir, ilden ile ve ülkeden ülkeye, Üstatlarca, sözü edilmiş olan Sanattaki tüm Üstatların, Masonların ve Kalfaların katılacakları bir Birleşim [Congregation] düzenlenmesi kararlaştırıldı.
***Not: Buradaki anlatım bu birleşimin ülke ya da bölge boyutunda yapılacağını gösteriyor. Daha sonra bu boyutun "kontluk" mertebesinde olacağını da göreceğiz. Ancak, burada belirtildiğine göre, kral ya da efendiler (buna ülkenin ileri gelen soyluları da diyebiliriz) gerekli görecek olurlarsa, tüm inşaatçılık zanaatından olanları bir araya toplayabileceklerdir.
Ve böyle bir Birleşimde Üstatlar konulmuş olan Maddeler bakımından incelenecekler, Efendilere hizmet edebilmek ve sözü edilen Sanatın onuru bakımından, yetkin bir düzeyde yetenekli ve usta olup olmadıklarının saptanması için sınamadan geçirileceklerdir.
*** Not: Burada locaların ve masonların üzerinde kurulu olan ve âdeta baskı mertebesine bile varan sıkı bir denetim oluşturulduğu açıkça belli oluyor. Bu da masonların "özgür kişi" olsalar bile o tarihte daha henüz "özgür mason" niteliğini alamamış olduklarının bir göstergesi sayılabilir.
Ayrıca, hem en alt hem de en yüksekte olanları, Efendilerinin mallarını iyi ve doğru bir şekilde kullanacakları üzerine Yükümlülüklerini alacaklardır. Çünkü bu arada, çalışmalarının ve hizmetlerinin karşılığında ücret aldıkları kişinin adına onların Efendileri olmaktadırlar.
*** Not: Şimdi bu ne demek?... Bir Mason Üstadı, işini yaptığı ve hizmet ettiği efendinin yani lordun temsilcisi niteliğini taşıyarak diğer masonları yönetir. Bu nedenle de tüm masonların çalışmalarında öncelikle hatta yalnızca işveren niteliği taşıyan efendinin yararlarını gözetmekle yükümlüdür. İşte 16. yüzyıldan başlayarak geleneksel inşaatçılık zanaatının ekonomik sıkıntılara düştüğü dönemlerde, kalfaların ve çırakların kendi aralarında örgütlenmeye ve bir tür ilkel sendika niteliği taşıyan "Kompanyonaj" (Compagnonnage) adlı dayanışma derneklerini kurmaya girişmelerinin nedenlerinden biri de budur. Locaların üstatları bu yükümlülükleri uyarınca ya da kendi işlerine öyle geldiğinden, âdeta birer "işveren temsilcisi" hatta doğrudan birer "işveren" niteliği taşıyarak, çalışanların haklarını korumaktan kaçınmaya hatta çiğnemeye kalkışmıştır. Fakat bu Cooke El Yazması’nın kaleme alındığı tarihte değil, çok daha sonraki bir olgudur.
Bundan sonra Cooke El Yazması, mesleğin ya da zanaatın yasalarını (yükümlülüklerini) oluşturan maddeleri sıralamayla başlar. O nedenle bu aşamada duralım. İzleyecek bölümde söz konusu maddeleri göreceğiz.