Önce Masonluğu kuruluşu/örgütlenmesi bakımından irdelemek isterim.
Tersinden, yanlış olandan başlayacağım…
Kimi kişi ve çevreler, Masonluğun bir din, bir mezhep, bir tarikat, bir çıkar kurumu, bir gizli örgüt, özel bir ideolojisi olan başka bir kurumun kolu ya da organı olduğunu ileri sürmüştür. (Nitekim Sayın Karahan da “din” demişti de sonra biraz yumuşadı bu deyişinde.)
Oysa Masonluk bunların hiçbiri değildir.
Masonluk, kuruluşu/örgütlenmesi bakımından sadece sosyal, kültürel, bilgisel, töresel, felsefesel ve eğitsel nitelikli çalışmalar düzenleyen, üyelerinin böyle çalışmalar yapmasını sağlayan bir dernekler topluluğudur.
Masonluk, kimilerinin sandığı ya da ileri sürdüğü gibi öyle uluslararası (beynelmilel) bir kuruluş da değildir.
Masonluğun amaçları ve ilkeleri evrenseldir. Fakat bu “evrensellik”, mason derneklerinin ulusal (millî) olmasını engellemez. Gerçi Masonluk, asal ülküsü bakımından tüm insanlığa yaygın bir amaç güder. Fakat her mason derneği, kendi bulunduğu ülkenin sınırları içinde o ülkenin yürürlükteki yasalarına göre örgütlenmiş bağımsız bir kuruluştur.
Nitelikleri bakımından uluslararası birtakım mason kuruluşları da vardır ama tek başına bir mason derneği, ya yöresel ya da ulusaldır. Dünya çapında geçerli bir merkezî yönetim organı da yoktur. (Bu sadece bazı mason ritlerinde bir istisna olarak görülebilir.) Bu Ulasal nitelikli derneklerin pek azı sadece masonik bakımdan bir başka ülkedeki bir yönetici organa bağlıdır. Bu da ancak o ülkede Masonluk henüz yeterince gelişememiş, ulusal boyutta çalışabilecek düzeye gelememişse görülebilir.
Hiçbir mason derneği, uluslararası bir mason kuruluşuna katılmak, onun üyesi ya da öğesi olmak, ondan yönerge (talimat) ya da buyruk (emir) almak, onun denetimine boyun eğmek zorunda değildir. Her mason örgütü, bağımsızlığını çok önemser hatta bunu her şeyin üstünde tutar.
Ortak evrensel amaç ve ülküde birleşen mason derneklerinden birçoğu, aralarında dostluk ilişkileri kurar. Bu ilişkileri, bulundukları ülkelerin yasalarına uyarak ve yararlı buldukları sürece yürütürler. Ancak dünyadaki tüm mason kuruluşları arasında bu tür ilişkiler yoktur. Birçok mason kuruluşu arasında uyuşmazlıklar hatta zıtlaşmalar bile vardır.
Her mason derneği, çalışmalarını yürütebilmek için, bulunduğu çevrede özgürlük ortamına gereksinme duyar. Bu nedenle ancak ilgili devletin ya da egemenlerin öncelikle “insan hakları”, sonra da “demokrasi”ye saygı gösterdiği ülkelerde kurulabilir ve yaşayabilirler.
Bir ülkede yürürlükteki devlet rejiminin tam totaliter olduğu ya da dinsel dogmalara dayanan bir teokrasi (şeriat) üzerine oturtulmuş bulunduğu ülkelerde mason dernekleri yoktur. Olamaz, çünkü olmasına olanak tanınmaz. (Zaten bu nedenle İsrail’deki mason örgütü çok zor çalışabiliyor.)
Mason derneklerinde sürekli bir önder, bir egemen kişi, astığı astık kestiği kestik bir otorite yoktur. Mason derneklerinin çoğu, iç yönetimlerinde demokratik bir tarzda, localardan oluştuğu için “federatif” olarak nitelenebilecek bir sistem çerçevesinde örgütlenir. Ancak, bazıları, örgütlenmede “otokratik” denilebilecek bir yönetim tarzı benimsemiştir yani örgütlenmesinde bir “otoriter yönetici organ” oluşturulmuştur. Öyle ki, bu otoriter yönetici organ da değişmez değildir; zaman içinde değişime uğrar ve kendi iç yapılanmasında demokratik yöntem geçerlidir.
Görüyorsunuz… Burada Masonluğun bir tanımını yapmış sayılmam. Çünkü bunu yapamıyorum. Ancak Masonluğun özelliklerini anlatmak zorunda kalıyorum. Bütün bu açıklamaları art arda ekleyip bir de kısaltacak/özetleyecek olursanız, belki ortaya kuruluşu/örgütlenmesi bakımından Masonluğun tanımı çıkar.
Bir tek bu bölüm üzerinde bile hayli tartışma yapılabileceğinden, eksikler giderilebileceğinden, sorular sorulabileceğinden, bir sonraki aşamaya geçmeden önce bir süre burada durmak istiyorum.