Masonlar.org - Harici Forumu

Masonluk Bilgidir. Bilimdir. Ilimdir. => Tarihteki Onemli Kisiler => Tarih => Mustafa Kemal Ataturk => Konuyu başlatan: Fraternis - Mart 26, 2007, 09:40:01 öö

Başlık: Atatürk ve Kayıp Kıta Mu
Gönderen: Fraternis - Mart 26, 2007, 09:40:01 öö
Atatürk ve Kayıp Kıta Mu ... Öncelikle belirtmem gerekiyor Sinan MEYDAN isimli yazarın kitabıdır. Ben bu kitabı okudum, aşağıda kitabın arka yüzündeki yazıyı akarıcağım. Daha detaylı bilgi ve tartışma ortamı yaratmak amacıyla açılmış bir konudur ilginize sunarım...

       Her şey 1930 'lu yıllarda Atatürk 'ün ileri sürdüğü ''Türk Tarih Tezi'' yle başladı.
Atatürk, 1932 yılından sonra Türk Tarih Tezi 'nin ''kayıp parçası'' nın peşine düştü.
''Türklerin Orta Asya 'dan önceki ilk yurtları'' nı arıyordu.Bu amaçla 1932 yılında
Tahsin Be2i Meksika Büyükelçiliği 'ne atadı. Tahsin Bey'in ''gizli görevi'' i Türklerle ,
Eski Amerika halkları arasındaki ilişkiyi araştırmaktı.
        Tahsin Bey Meksika'da yaptığı araştıralar sonucunda şaşırtıcı bir gerçekle
karşılaştı. Buna göre , Türkler , M.Ö 12.000 'lerde bir doğal afet sonunda Pasifik
Okyanusu 'na gömülen Kayıp Kıta Mu 'dan Orta Asya 'ya göç etmişlerdi.

        -Atatürk Kayıp Kıta Mu 'da ne aradı ?
        -Tahsin Bey 'in Meksika 'dan Atatürk 'e gönderdiği raporlarda hangi bilgiler vardı ?
        -Atatürk J. Churchward 'ın Kayıp Kıta Mu konulu 4 kitabını neden Türkçe 'ye
        tercüme ettirdi ? Atatürk Tahsin Bey 'in bazı raporlarını neden eleştirdi ?
        -Kayıp Kıta Mu nasıl bir yerdi ?
        -Türkçe 'yle eski Amerikan halklarının dilleri arasındaki şaşırtıcı benzerlikler nelerdi ?

       
           Ve daha pek çok bilinmeyen sorunun yanıtını ''Atatürk  ve Kayıp Kıta Mu'' da
     bulacaksınız...
Başlık: Re: Atatürk ve Kayıp Kıta Mu
Gönderen: Atlas - Mart 26, 2007, 02:49:26 ös
Bu kitapları henüz bulamadım. ancak incelemk istediğim bir konu...

tr.wikipedia.com'dan alıntıdır...
"M. K. Atatürk, 1930’lu yıllarda James Churchward'un kitaplarından haberdar olur olmaz onun kitaplarını getirtmiş ve içerdiği bilgileri en kısa zamanda öğrenebilmek için bu kitapları 60 çevirmene kısım kısım taksim ederek hızla çevirtmiştir.Ardından Tahsin Mayatepek'i Meksika’ya elçi olarak göndermiştir.Meksika’da Maya kültürünü inceleyen Tahsin Mayatepek, incelemeleri sonuncunda çok sayıda sözcüğün Türk ve Maya dillerinde aynı olduğunu saptamıştı. Bu sözcüklerden biri de Türkçe’deki “tepe” sözcüğüydü (Maya dilindeki karşılığı “tepek” idi ve tepe anlamına geliyordu). Bunun üzerine M.K. Atatürk Meksika’ya elçi olarak atadığı Tahsin beyin soyadını “Mayatepek” olarak değiştirmiştir. Fakat Tahsin Mayatepek’in iki kültür arasında bulduğu ortak noktalar sözcüklerden ibaret değildi; her iki kültür arasında, Mayalar’ın ayyıldızlı davullarından, Şamanik kültüründen, kilim desenlerinden, sembollerinden tüy takma alışkanlıklarına kadar pek çok ortak nokta mevcuttu. Tahsin Mayatepek, çalışmalarını belge ve fotoğraflarla 3 ciltlik bir defter halinde toplayarak Atatürk'e gönderdi. Bunların ikisi 1970'lere kadar TDK kütüphanesinde bulunuyordu (No:57-56) Üçüncü defter kayıptır. Bu defterlerde dini tören, ibadet ve tapınaklarda da benzerlikler bulunduğu belirtiliyordu."

Başlık: Ynt: Atatürk ve Kayıp Kıta Mu
Gönderen: Fraternis - Mart 26, 2007, 03:03:07 ös
Bu araştırma ayrıca Atatürk ' ün kişisel çalışmaları sonunda 1930 yılında bu sorulara olumlu yanıtlar getiren Türtk Tarih Tezi !ni geliştirmiştir. Atatürk geliştirdiği Türk Tarih Tezinde Hititler , Sümerler , Mısırlılar , Etrüksler  gibi ilk çağ uygarlıklarının ardında Orta Asya 'dan yayılmış Türk kültürünün aranması gerekliliğini savunmuştur.
          Atatürk , geliştirdiği Türk Tarih Tezi 'nin eğitim yoluyla geniş kitlelere yayılması amacıyla , liselerde okutulması için 1931 yılında 4 ciltlik tarih serisini hazırlattı. Kitaplar tarih öncesi dönemden başlayarak , Türkiye Cumhuriyeti 'nin ilk yıllarına kadar olan çok geniş bir tarihsel süreci içeriyordu her biri 350-400 sayfa kalınlığındaydı.'' Tarih II Orta Zamanlar '' adlı kitabın bazı bölümlerini Atatürk yazdı.

Kaynak : Sinan Meydan s-29
Başlık: Ynt: Atatürk ve Kayıp Kıta Mu
Gönderen: Fraternis - Mart 26, 2007, 03:40:44 ös
Atatürk 'ün şekillendirdiği ve geliştirdiği Türk Tarih Tezi kör bir milliyetçi söylem değildi tabiki Atatürk Türk insanının kökeni ve milli kültürümüz adına araştırmalara öncülük etmiş bu amaçla Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumunun kurulmasında etkin olmuştur. Tüm bunlara ek olarak Atatürk 'ün savunduğu düşünce Tüm medeniyetlerin çıkış kaynağının ortak bir kültürden geldiği ve Türk milletininde bu Ana medeniyetin yansıması olduğunu düşünmesi ve bu doğrultuda '' Güneş Dil  '' teorisini ortaya koymasıyla ilişkilidir.

Saygılarımla...
Başlık: Ynt: Atatürk ve Kayıp Kıta Mu
Gönderen: Fraternis - Mart 26, 2007, 11:10:34 ös
James Churchward'ın  araştırmalarına dayanan Mu kitapları olmasaydı belkide bu efsane hiçbir zaman tarihin gerçekler sayfalarında yer alamayacak mitolojik bir hikaye esatirden öteye geçemiycekti !
Başlık: Ynt: Atatürk ve Kayıp Kıta Mu
Gönderen: tamtam - Mart 31, 2007, 06:02:54 ös
Ben Cihangir Gener'in ezoterik(batini) doktrinler tarihi bir kitabinda bu konuyu okumustum ilgilenenler icin www.historicalsense.com web sayfasini oneririm.
Başlık: Re: Atatürk ve Kayıp Kıta Mu
Gönderen: Kaan - Nisan 07, 2007, 04:35:51 ös
Atatürk öldükten sonra maalesef bu araştırmalarda yarım kalmış ve üzerine gdillmemiştir sonrasında bize acabalar ilişkileri kalmıştır!..

Saygıyla..
Başlık: Ynt: Atatürk ve Kayıp Kıta Mu
Gönderen: Waldow - Ocak 22, 2009, 03:12:28 ös
peki kitapta mu kıtasıyla ilgili insanları tatmın edici bilgiler veriliyormu.
Başlık: Ynt: Atatürk ve Kayıp Kıta Mu
Gönderen: degas - Ocak 22, 2009, 03:40:50 ös
Öncelikle " Mu " kayıp kıta değildir.Kayıp kıta denmesinin sebebi batının yanlış çevirisinden kaynaklıdır."Mu " denilen bölge Hazar denizi 5 parça iken ortasına verilen yerin adıdır.Ve Türklerin ilk anayurdudur.Bugün bununla ilgili dipte bulunan isnsan fosilleri yapılan C-14 testleriyle bunu doğrular.Yanlış olan bu bilgilerin ortaya çıkması ile uydurulan batı ve dinler tarihinin çökecek olmasıdır.
Başlık: Ynt: Atatürk ve Kayıp Kıta Mu
Gönderen: Waldow - Ocak 22, 2009, 04:13:45 ös
benim bildigim mu bir kıta ve pasifik okyanusundaymıs atlantıs ve mu uygarlıklarının yapmıs oldugu nukleer bir savas sonucunda nuh tufanı dedigımız olaylar olustu ve 2 ırkta yasadıkları yerlerı terk etmek zorunda kaldılar
Başlık: Ynt: Atatürk ve Kayıp Kıta Mu
Gönderen: Veritas - Ocak 22, 2009, 07:13:14 ös
Öncelikle " Mu " kayıp kıta değildir.Kayıp kıta denmesinin sebebi batının yanlış çevirisinden kaynaklıdır."Mu " denilen bölge Hazar denizi 5 parça iken ortasına verilen yerin adıdır.Ve Türklerin ilk anayurdudur.Bugün bununla ilgili dipte bulunan isnsan fosilleri yapılan C-14 testleriyle bunu doğrular.Yanlış olan bu bilgilerin ortaya çıkması ile uydurulan batı ve dinler tarihinin çökecek olmasıdır.

Kaynak verebilir misiniz sayın degas?
Başlık: Ynt: Atatürk ve Kayıp Kıta Mu
Gönderen: degas - Ocak 22, 2009, 07:26:19 ös

Kaynak verebilir misiniz sayın degas?


Kazım Mirşan - Haluk Tarcan , aynı zamanda batıni tarihi izlersen antropolojik olarak sonuca ulaşabilirsin.


Başlık: Ynt: Atatürk ve Kayıp Kıta Mu
Gönderen: Veritas - Ocak 22, 2009, 07:51:21 ös
Kazım Mirşan büyük bir araştırmacı ama her teorisini desteklemem mümkün değil. Mesela kendisi "Ötüken Yış" kelimesinin aslında Ötüken Ormanı değil de Ötüken Şehri olduğunu; Ötüken'in eskiden çok büyük ve gelişmiş bir şehir olduğunu ve "yış" kelimesinin "yığışmak" mastarından türemiş ve şehir anlamına geldiğini söylemişti. Bunu söylerken de Orta Asya'da bozkırlarda orman pek olası değil demişti. Oysa Altay kültürü ve Proto-Türkler daha çok orman-yayla kavmidirler ve bu bölgelerde sarı bozkırlardan ziyade yeşil çayırlar ve ormanlar gözükmektedir hala...

Mesela bence bu çok basit bir hataydı. Bir de Kürtler'in Proto-Türklerle akraba olduğunu belirtmesi vardı, o da talihsizdi. İndojen halklar, izole diller gibi kavramlar için biraz geç kalmış birisi bana kalırsa... Eski Avrupa kafası ve Eski Avrupa tarihçiliğiyle hareket ediyor kanaatimce, şahsi fikrim kendisinin metot konusunda başarısız, elde olan bulgularla fikir edinen değil, elde ettiği fikirlerle bulgu yorumlayan; ama çok azimli, istekli ve emek sarf etmiş, her halükarda bir kaynak oluşturmayı başarmış bir insan olduğudur.

Haluk Tarcan da yine hemen hemen aynı şekilde, çok doğru ve güzel tespitleri olmasının yanısıra sansasyonel olmasını sağlayan fikirlerine katılmadığım bir bilim insanıdır.

Ayrıca bu iki şahsın akademik dünyada pek önemli olmadığını ve yanılmıyorsam özellikle Kazım Mirşan'ın bir "doçent, profesör" değil, araştırmacı olduğunu belirtmem gerekir. Eğer yanılıyorsam lütfen düzeltiniz.

Bir de kaynak olarak mümkünse kişi ismi değil de, kitap ismi ya da kitaptan referanslar verebilirseniz daha mutlu olacağım. Çünkü bu teoriyi ilk defa duydum ve gerçekten ilgimi çekti. Hazar Denizi ve çevresi her zaman ilgimi çekmiştir. Vaktiniz varsa, bizimle paylaşırsanız beni çok mutlu edersiniz.

Bu arada batıni tarih derken, hangi zaman diliminden bahsettiğinizi anlamam önemlidir... Çok geniş bir konu, sizin kendi çıkarımlarınızı bizimle paylaşmanız daha iyi olabilir. Batıni tarih konusunda fena sayılmam, muhtemelen birbirimizi anlarız.

En derin saygılarımla...
Başlık: Ynt: Atatürk ve Kayıp Kıta Mu
Gönderen: Lux_e_Tenebris - Ocak 22, 2009, 08:43:56 ös
Bu tur tartismalari ozlemisim.
Başlık: Ynt: Atatürk ve Kayıp Kıta Mu
Gönderen: degas - Ocak 22, 2009, 10:12:31 ös
Kazım Mirşan büyük bir araştırmacı ama her teorisini desteklemem mümkün değil. Mesela kendisi "Ötüken Yış" kelimesinin aslında Ötüken Ormanı değil de Ötüken Şehri olduğunu; Ötüken'in eskiden çok büyük ve gelişmiş bir şehir olduğunu ve "yış" kelimesinin "yığışmak" mastarından türemiş ve şehir anlamına geldiğini söylemişti. Bunu söylerken de Orta Asya'da bozkırlarda orman pek olası değil demişti. Oysa Altay kültürü ve Proto-Türkler daha çok orman-yayla kavmidirler ve bu bölgelerde sarı bozkırlardan ziyade yeşil çayırlar ve ormanlar gözükmektedir hala...


   Öncelikle Türkler sadece göçebe bir topluluk değil.Göçebe olanları var yerleşik olanları var.Bozkır kültürü ile ilgili sosyolojik olarak bir çok madde sayılabilir bunlardan en önemlisi Türklerde bulunan ilk komünal yaşam tarzı ve bozkır yaşamını destekleyen At kanı içmeleri en büyük delillerden biridir.Bu fazla dile getirilmesede bozkır ortamında aç ve susuz kalan bir insan için en ideal beslenme atın boynunun kesilerek içilmesidir.
  Bu konuyla ilgili bir çok akademik çalışma mevcut.Kazım Hocanın yanı sıra bir çok Türkologta ; bunlardan dünyaca önemlileri Rasyoni ve Barthold' da orhun yazıtlarında şehir anlamında " Balık " kelimesine ve beşbalık-beş şehir adlarına raslamıştır.
  Bu konu oldukça uzun olmasına karşın , Kazım mirşan ve haluk tarcanın öne sürmüş olduğu tüm argümanların somut kanıtları kitaplarında mevcuttur.

Mesela bence bu çok basit bir hataydı. Bir de Kürtler'in Proto-Türklerle akraba olduğunu belirtmesi vardı, o da talihsizdi. İndojen halklar, izole diller gibi kavramlar için biraz geç kalmış birisi bana kalırsa...

Bunu bende iddia ediyorum, iddiada etmiyorum tüm tarihsel verileri belirtiyorum. Burdaki hassas çizgi kürt kelimesinin, şuanki kürtlerle uzaktan yakından alakası olmadığıdır.Kazım hocanın bahsettiği kürtler asyadan dağıldıktan sonra farisi ve araplar tarafından asimile edilerek tarih sahnesinden ssilinmişlerdir.Yani şuan kendine kürt diyenlerin , gerçek kürtlerle uzaktan yakından alakası yoktur.Bu iki çizgiyi ayıramazsak teoriyi anlamakta zorlanırız,
Bu konunun birde bölgesel olarak jeopolitik açılımı var tabi, 1850 lerden beri rusyanın bölgede emperyal kürt kartını kullanması ve Dincilerin kendilerine tarih oluştura bilmek için Türk soyunu belirli koldan başlatması hep ideolojik yaklaşımlar.Su anki kürt denilen topluluk farisilerin araplarla birleşen bir kolu olup, asyatik kürtleri asimi,le ederek kültürlerinin bir kısmını almışlardır.

Ayrıca bu iki şahsın akademik dünyada pek önemli olmadığını ve yanılmıyorsam özellikle Kazım Mirşan'ın bir "doçent, profesör" değil, araştırmacı olduğunu belirtmem gerekir. Eğer yanılıyorsam lütfen düzeltiniz.

   Öncelikle Ortodosksin Bilime (Üniversite ) inanmayan bir kişiyim, çünkü ortodoksin bilim bir ayağı kilise üstünde oturan batı tipi standart nsan yaratma çabasında olan işine geldini gizleyen işine geldiğini bilim diye insanoğluna veren küresel elitlerin onaylamadığı hiç birşeyin bilim kabul edilmediği, lonca sisteminden başka bir şey değildir.
  Gerek Kazım hoca gerekse Haluk bey üniversite mezunudur fakat araştırma konusunda Ortodoksin eğitimleri yoktur, zaten olsa ne olacak, Prof çantası taşıyacak amerikan ve ingiliz menseili kitapları Türkçeleştirecekler.Bunu hiç yapmasınlar daha iyi.

Bir de kaynak olarak mümkünse kişi ismi değil de, kitap ismi ya da kitaptan referanslar verebilirseniz daha mutlu olacağım. Çünkü bu teoriyi ilk defa duydum ve gerçekten ilgimi çekti. Hazar Denizi ve çevresi her zaman ilgimi çekmiştir. Vaktiniz varsa, bizimle paylaşırsanız beni çok mutlu edersiniz.

Haluk Tarcanın kitabında harita olarak bulabilirsiniz.

Bu arada batıni tarih derken, hangi zaman diliminden bahsettiğinizi anlamam önemlidir... Çok geniş bir konu, sizin kendi çıkarımlarınızı bizimle paylaşmanız daha iyi olabilir. Batıni tarih konusunda fena sayılmam, muhtemelen birbirimizi anlarız.


Uygur-Maya ;

degas.
Başlık: Ynt: Atatürk ve Kayıp Kıta Mu
Gönderen: Veritas - Ocak 22, 2009, 10:43:15 ös
Sayın Lux_e_Tenebris, öncelikle benim de forumda bu tarz tartışmaları çok özlemiş bulunduğumu belirtmek isterim =)

Sayın degas, ilk paragrafınıza karşı çıkacak bir şey söylemedim zaten. Orta Asya göçebeliği esasen belli sınırlar içerisinde var olan göçebeliktir yani aslında "biraz Kerülen'de duralım, sıkıldık Onon kıyısına gidelim"cilik değildir, bu konuda zaten tüm Türkologlar da aynı fikirdedir. Aksi olsaydı Türk ve Proto-Türk kavimlerde bu kadar kutsallaştırılmış bir vatan kavramı bulunmazdı.

Yine aynı şekilde "balık" kelimesine ve Türkler'in şehircilik geleneğine bir şey söylemedim. Sayın Mirşan'ın "yış" kelimesine bakışının yanlış olduğunu söyledim.

Kazım Mirşan ve Haluk Tarcan'ın eksik ya da modern tarihin gerisinde kaldıkları nokta esasen modern teorileri takip etmeyişleridir dedim. Eleştirim bu yöndedir. Türk kelimesini fazla cömertçe kullanıyorlar, oysa bu kültür alanı için kullanılacak kelime bu olmamalıdır. Örneğin Pazırık'da kurganlardan çıkan pek çok eşya, Altayik değil İrani bir dil konuşan İskitler'e aitken Sn. Mirşan ve Tarcan zaman zaman bu konularla ilgili de çelişkili ya da sansasyonel olan açıklamaları tercih ediyorlar. Orta Asya'nın çok eskiden beri insanoğluna ev olduğu bilinen bir gerçektir. Ama eğer Hint-Avrupalı Toharlar'ın, Wusunlar'ın eserlerini "Türk mumyası, Türk piramidi" olarak tanıtmaya çalışıyorlarsa bu işte bir yanlışlık var demektir. Hatta şöyle ki Sn. Mirşan ve Tarcan'ın bazı teorilerinin dayandığı zamanlarda Türk adı bile bilinmemektedir. Tu-jue, Tu-kiu isimlerinin ortaya çıkışı M.Ö. 200'lü yıllara dayanıyor.

Kendilerinin Turukku ve Turska (Etrüsk teorisi) kavramlarına bakış açısı da tartışmalıdır. Kabul edenlere sözüm olmaz fakat beni tatmin edecek kadar kanıt yok diyebilirim.

Kürt kelimesi konusunda da haklı olduğunuz yanlar var. Kürt kelimesi ilk olarak yanılmıyorsam Macarlar'ın boylarından biri olarak geçer tarihte ve yine Eleğeş Yazıtı'nda kendisine yer bulduğu söyleniyor. "Ben Kürt İlhanı Alp Urungu" olarak başladığı söylenen bu yazıtın da bildiğiniz gibi tercümesi tartışmalıdır. Eski Türkçe'de "körtle" kelimesinin varlığı ve eski alfabenin okunuşuyla ilgili problemler bu hususun da ispatını zorda bırakıyor malesef. Fakat şöyle bir durum var ki nasıl ki esasen kendilerine Adighe diyen gurup tüm dünya tarafından "Çerkes, Tscherkess, Circassian" gibi isimlerle biliniyor ama bu isim kendi dil gruplarına ait değilse, Kürt kelimesi de bu şekildedir.

Esasen Kurmanji, "Manj (Mecusi rahibi) evlatları" anlamına gelebilir ve Kürtler daha çok kendilerini bu isimle anarlar. Yıllar içinde yabancılar tarafından kendilerine konulan "Kürd, Kürt, Kurd, Qord" ismi de şu an Kürtçe dediğimiz dilin içine dahil olur. Yani bu durum Kürtler'in Türkleşmesi değil, bir grubun genel olarak bilinen isminin yabancılar tarafından konulması durumudur. Mesela Deutsch-Alman-German, Adighe-Çerkes-Circassian gibi...

Bence bilimsel metotlar konusunda biraz katı davranıyorsunuz. Elbette ki bilim yeniliklere açık olmalı, sorgulayıcı olmalıdır fakat bu Üniversite Bilimi kesinlikle bağlı ve bağımlıdır anlamına gelmez. Üniversite öğrenimi teknik açıdan bence çok önemlidir. Kişiye kattığı çok önemli özellikler vardır. Ben sizin aksinize akademik kariyeri bulunmayan, akademik çevrelerce "olumlu ya da olumsuz" değerlendirilmeye tabi tutulmayan çalışmalarla çok ilgilenmiyorum. Kişi hayatındaki bu dönemi yaşayıp ardından kendisine bir yol seçebilir, saygımız sonsuz. Fakat akademik olarak, metotsal olarak kendisini geliştirmeden alternatif üretmeye çalışmak benim gözümde sağlıksız bir çalışma olacaktır.

Amerikan ve İngiliz menşeili kitap diye bir şeye pek inanmam. Tarih yazıcılığında bir Angloamerikan - Fransız ve Alman ekollerine inanırım fakat her akademisyen kendi içinde değerlendirilmelidir. Joseph Von Hammer örneğin Alman bir tarih yazarıydı fakat kendisi tarafsızdan öte adeta bir Osmanlı-Türk dostuydu... Bu durum kişiden kişiye değişir, ülkeden ülkeye değil kanımca.

Bir de ben Uygur-Maya bağlantısını pek kurabilen birisi değilim tabi, bunu da ifade etmem gerekir. Ama batıni tarihin neresinde duruyor sizin görüşünüze göre, birazcık daha açabilirseniz sevinirim. Benim aklıma batıni tarih denildiğinde Roma'da ki Mithra, İsis kültleri; Paflikyanlar, Tondrakyanlar, Bogomiller, Bosna Kilisesi, Yezidilik, Alevilik, Druidik inançlar vs. geliyor daha çok...
Başlık: Ynt: Atatürk ve Kayıp Kıta Mu
Gönderen: degas - Ocak 22, 2009, 11:40:42 ös
Sayın Veritas ;

  Kazım Mirşan ve Haluk tarcan 'ın iddiası ki, sonuna kadar benimde net ortamında savunduğum konudur , tarih sannesinde Türkler medeniyetin dağıtıcısıdır.fakat ortodoksin batı bilimi bunu saklamak için elinden geleni yapar.Bunun en basit örneği Çin topraklarıdır ki , asla ve asla incelenmesi yasaktır.Bu yasak sadece Çin toprakları içinde geçerli değildir, aynı zamanda Mısır topraklarını amerikanın atamadığı hiç bir arkeolog ve bilim adamı inceleyemez, Mısır kültür bakanını amerika onaylar ve yanına amerikalı arkeolog yerleştirerek ısrarla Piramitlerin Firavun mezarı olduğu vurgusunu yapar.Aynı durum son 50 yıldır verilmeyen Mohenjo-dora tabletleri için geçerlidir.
  Burda asıl problemimiz dünya düşünce ve bilim sisteminin batı tipi pozitivist denilen kendi yarattıkları dünya düzlemine ters düşmesinden kaynaklanır kii, Türk tarihinin saklanmasında ,üstünün örtülmesinin altında bu yatar,

Nedir batı tipi dünya anlayışı ,

Türkler barbardır,
Firavunlar kötüdür,
2 Ramses Kızıl denizde diz çökmüştür.

   Tüm bu yaklaşımlar yahudilerin kendilerine uydurma tarih yazmasının sonucudur. Ve ortodoksin bunu aşamaz.Aşmasıda mümkün değildir.Bilim denilen oldu, küresel güçlerin yaptığı bağışlar sonrasında yazılan makale ve yazılardan ibarettir. Dikkat edilirse National Geo. adlı sözde bilim kanalı bile insanoğlunu bir çizgide tutmak için yayın yapar.Bu bilim kanalının arkasında kimlerin olduğuna bakıldığında olay zaten çözülür.
 
  Judeo/Hristiyan dünya anlayışı ve uydurma tarihi yıkılmadan ne bilim bilimdir nede tarih tarih.Hepsi düzmece ve yalandır.Somut kanıtlar sürekli saklanır.

  Yukarıda kazım hocaya itiraz etmiş olduğunuz nokta aslında Batıni tarihin birebir kendisidir.Burda olayı iyi analiz yapmak gerekmektedir.Kazım hoca hiç bir zaman iskitler , Etrüskler veya başka bir ülke için yüzde yüz Türk demez, sadece Türkler tarafından kurulduğunu söyler, Tıpkı Romada olduğu gibi. Türkler medeniyetin dağıtıcısıdır. Mohenjo-dora verildiği zaman zaten ortodoksin bilimin kaçacak hiçbir yeri kalmayacaktır.Fakat kazı alanı ingilizlerin elindedir ve sürekli bilgiyi vermekten kaçınmaktalar.
   Dediğim gibi Kürt kelimesini 2 aşamalı ele alabiliriz, asyatik dağ Türkleri veya şuanki farislerin araplarla birleşen aşiretleri.

  Bilim kousunda suan bir çok bilim adamı amerikada kürsülerini ,bilimi bir çizgide tutup insanoğlunun asıl gerçeğini gizlediği için , bırakmıştır.Bilimi belirli metod anlayışı içerisinde tutmak aklın yolu birdir görüşü ile nerden giderseniz gidin çıkışı aynı yer olacaktır mantığıdır ve siyasidir.Bilim ; din ve felsefe gibi insanoğlunu yönetmemeli bağımsız olmalıdır ki, bu ortodoks yapılarla asla sağlanamaz.

  Batını tarih derken ; Mu ve Osiris kültünün ilk çıkışı yani ;

  Türk kozmolojisi izlerseniz bu şemayı birebir doğrulayacaksınız.

(http://img216.imageshack.us/img216/6962/semavd5.jpg) (http://imageshack.us)


Başlık: Ynt: Atatürk ve Kayıp Kıta Mu
Gönderen: Fraternis - Ocak 29, 2009, 06:04:05 öö
Türklerin Eski Mısır uygarlığını kurduğunu anlatan kitaplar da var. Yazarın Ord. olduğu durumlarda dahi (Mısır tarihi / Ord.Yusuf Ziya Özer.TTK yayınları.) kitap bize gerçekleri söyleyemeyebilir. Eskiçağ ve tarih öncesi döneme ilişkin eserlerin çoğunda hatalar ya da eksikler olabiliyor. Lütfen bunlarıda göz önünde bulunduralım.
Başlık: Ynt: Atatürk ve Kayıp Kıta Mu
Gönderen: Veritas - Ocak 29, 2009, 12:00:01 ös
Sayın degas, özür dilerim attığınız mesajı görmemişim.

Sizinle Judeo-Hıristiyan tarih yazıcılığının yanlış etkileri konusunda hemfikirim. Bu tarih yazıcılığı aynı şekilde İslam'ı da son derece etkilemiştir. Örneğin bir Aşıkpaşazade Tarihi'ni okuduğumuzda karşımıza Oğuz Han'ın neslinin Nuh oğlu Yafes olduğu gibi bir iddia çıkıyorsa bu da yine Judeo-Hıristiyan tarih yazıcılığı sebebiyledir. Fakat en nihayetinde örneğin bir Selevkoslar dönemi Orta Doğu'sunu da yine aynı kaynak sayesinde öğreniyoruz. Babil Sürgünü'yle ilgili de en güvenilebilecek kaynaklar arasındadır. Ama mesela bir Musa ve Firavun hikayesi böyle değil. Zaten herkes II. Ramses dese de Musa zamanı firavununun kim olduğu bilinen bir şey değildir hala... Hatta bir Mısırlı değil de Hyksos krallar sülalesinden birisi olduğu bile iddialar arasında. Açıkçası ben zaten kaynak olarak bunlara başvuran yazarları kendime referans olarak almam. Ama Avrupa'da da kendisine Judeo-Hıristiyan tarihçiliği kaynak olarak almayan akademisyenler büyük yer tutar.

Gösterdiğiniz şema için teşekkür ederim. Sanırım yine hermetics.org'da görmüştüm daha önce bu şemayı. Yalnız şu var ki Mu ve Atlantis bölgeleri somut kanıtlarla keşfedilmiş bölgeler değiller. Bu somut kanıtlardan kastım Mu'nun Pasifik'te, Atlantis'in Atlantik'te olduğunu gösteren haritanın üzerine kurulu olan teoridir. Mesela sizin bahsettiğiniz Hazar Denizi teorisini henüz incelemedim.

Haliyle henüz Mu-Atlantis, kesinleşmemişken; bu batıni tarihi kabul etmek de biraz zor olacaktır benim için. Bu konular üzerine araştırma yapanların ise kaç tanesi gerçekten Naacal dili, Maya-Olmek dilleri, Uygurca, Tibet'in yerli dilleri, Sanskritçe, Tamilce gibi dillerin bir kaçına vakıf ki? Bu sebeplerden sizin bu bağlantılara inananlardan olmanıza saygı duyuyorum fakat ben teorilerin eksik olduğunu düşünüyorum.

Bir de Türkler'in medeniyet taşıyıcısı olmalarına dair teorilere de inanmıyorum. Bu teoriler daha çok "orada göçebe Hint-Avrupalılar vardı, Türkler geldi, onları organize etti, kralları oldu" gibi argümanlara dayanıyor. Oysa Gök Türk Devleti'nin kurulmasına kadar örneğin bir Maveraünnehir bölgesinde konuşulan dil bile Sogdca'dır. Bence esas kültürle ilgili övünülmesi gereken bir şey varsa, Türk dili ve organize devlet yapısının 100 sene gibi kısa bir süre içerisinde bölgedeki gelişmiş yerli kültürü asimile etmeyi başarması ve Sogdiyana olarak anılan bölgenin Türkestan olarak anılmaya başlamasıdır.

Ama bölgede Türkçe'ye dair bir iz yokken, Türkler'in belli bir andropolojik yapısı da bulunmazken ve ortak göçebe kültürünün doğal getirisi olarak bulunan benzerlikleri "bakın bunların da yönetici kastı Türk'müş" demek bana inandırıcı gelmiyor.
Başlık: Ynt: Atatürk ve Kayıp Kıta Mu
Gönderen: degas - Ocak 29, 2009, 01:01:28 ös

Gösterdiğiniz şema için teşekkür ederim. Sanırım yine hermetics.org'da görmüştüm daha önce bu şemayı. Yalnız şu var ki Mu ve Atlantis bölgeleri somut kanıtlarla keşfedilmiş bölgeler değiller. Bu somut kanıtlardan kastım Mu'nun Pasifik'te, Atlantis'in Atlantik'te olduğunu gösteren haritanın üzerine kurulu olan teoridir. Mesela sizin bahsettiğiniz Hazar Denizi teorisini henüz incelemedim.

Haliyle henüz Mu-Atlantis, kesinleşmemişken; bu batıni tarihi kabul etmek de biraz zor olacaktır benim için. Bu konular üzerine araştırma yapanların ise kaç tanesi gerçekten Naacal dili, Maya-Olmek dilleri, Uygurca, Tibet'in yerli dilleri, Sanskritçe, Tamilce gibi dillerin bir kaçına vakıf ki? Bu sebeplerden sizin bu bağlantılara inananlardan olmanıza saygı duyuyorum fakat ben teorilerin eksik olduğunu düşünüyorum.



Sayın Veritas, dil takip ederek bu işi çözemezsiniz , kozmogoni ve antropoloji ile sonuca ulaşabilirsiniz.Bu konu saklanan ve araştırılmasına izin verilmeyen bir konudur. Çin toprakları amerika tarafından arkeolojiye açtırılmamaktadır, Eğer ki maya-aztek ve diğerlerini görmek isterseniz Emel Ersin'in Türk kozmolojisi ve maya-aztek kültürünü yanyana kursan şemaya aynen ulaşırsın.Yukarıdaki şema üzerine ciltler dolusu kitap yazılacak bir konudur.Mu  ile ilgili kazım mirşan ve haluk tarcan kitaplarını almalısın , 2 araştırmacı bu bilgileri kafalarından türetmemiş dünya üzerindeki bağımsız bilim adamlarının çalışmalarını kronoloji haline getirmişlerdir. Ve tüm yazılarda somut kanıt ve C 14 testlerini göreceksin.

Batı biliminin bir ayağı kilsedir.Eğer  ki gerçek Türk tarihi ortaya çıkarsa , Uydurma semavi dinlerin hepsi yıkılacaktır.Dünya üzerinde bu endişe olduğu için üniversitelere bu bilgiler sokulmaz.Aynı zamanda Hindistan bölgesiyle ilgili Forbidden Archeology temin edebilirsen zaten tüm düşüncelerin değişecek bu dünyanın koca bir yalan olduğunu göreceksin.Büyük tufan sonrasında br çok bilgi ve medeniyet yok olmuştur haliyle dil üzerinden bir yerlere gitmeye çalışmanız fazla doğruya yaklaştırmaz, fakat Kazım hocenın kitaplarında dil üzerinede çalışmalar vardır, ilginizi çekecektir.

Yukarıda ki şema teori değil dünyanın asıl gerçeğidir, antropoji bunun en somut kanıtıdır.Aynı zamanda Türk kafatası yapısını ve farklı medeniyetlerdeki farklı kafataslarını incelemenizi öneriyorum.Nihayetinde bunlar üstü hemen kapatılan konular.
Başlık: Ynt: Atatürk ve Kayıp Kıta Mu
Gönderen: BombIslam - Ocak 29, 2009, 01:21:18 ös
Edit Sirius; terbiyesizligin luzumu yok!
Başlık: Ynt: Atatürk ve Kayıp Kıta Mu
Gönderen: Veritas - Ocak 29, 2009, 04:35:54 ös
Sayın degas'tan önce sayın Bombislam'dan bir ricam olacak;

Sayın Bombislam, bakınız başka konular altında yaptığınız küçük gören yorumlar da bu yorumunuz da beni rahatsız etmiyor. Sahip olduğunuz fikirlerle ilk defa karşılaşmış değilim, elbette ki de size göre Muhammed, İsa, Musa'ya tapınıyor olabilir insanlar; onlarla dalga da geçebilirsiniz, bence sorun yok. Fakat "vede möööööööööö :)" çok kötü bir espri. Gerçekten çok kötü bir komik olma çabası olmuş. Başarısız komiklik yapacağınıza bence denemeyin hiç, işin ehli yapsın onu. Koyun-kuzu-inek-dana teşbihlerine uzak değilim zaten de "vede mööööööööö :)" gerçekten kötü... Bu işin sonu "kendi diyen kendi olur, ayna, çelik ayna" falan olabilir, hafazanallah...

Sayın degas, fırsatım olduğunda ayrıntılı olarak inceleyeceğim; o zamana kadar bir sonuca varmış gibi konuşmam anlamsız olur. Teşekkür ederim katkılarınız için. Fakat ben dil takibinin önemli olduğunu düşüncesindeyim şu an. Saygılarımla.
Başlık: Ynt: Atatürk ve Kayıp Kıta Mu
Gönderen: Waldow - Ocak 29, 2009, 04:41:55 ös
Bu işin sonu "kendi diyen kendi olur, ayna, çelik ayna" falan olabilir, hafazanallah...

:DDDD / bence bu konu gercekten onemlicunku M.Kemal Ataturkte onem vermisti.
Başlık: Ynt: Atatürk ve Kayıp Kıta Mu
Gönderen: Fraternis - Mart 31, 2009, 03:38:15 ös
Bu şemayı daha önce bir kaç yerde gördüm ancak burada eksik olan belkide en önemli parça Sümerler yok. Atlantis efsanesi yada Osiris mithi orjinal mi? bunu da sorgulamak gerekir. Dinler dediğimiz birbiriyle uzak geçmişte bağlantılı olup zamanla radikalleşmiş akrabalar. Ancak ortak ataları nedir hangisidir bunu bilmek pekte kolay görünmüyor. Batı yada Yahudi-Hıristiyan temelli tarih inancını yetersiz bulmanızı elbette anlıyorum ancak Mu kıtası ya da Marduk Niburu gibi efsaneleri de tam olarak kanıtlanmadıkça işte tarih budur demek bilime aykırıdır. Olması muhtemel kabul edilebilir ancak Ademden gelmekle Maymundan gelmek kadar bilimseldir. Kişisel tarih yorumlarına dayalıdır. Bana göre de çok eski zamanlarda yazıdan önce sembol dilini kullanan evrensel gelişmiş bir topluluk olabilir ama kanıtı nerde diye sorulsa ancak tahmin demek zorunda kalmaktayım. Saygılarımla.
Başlık: Ynt: Atatürk ve Kayıp Kıta Mu
Gönderen: ceycet - Mayıs 21, 2009, 10:55:26 öö

Araştırmaların güvenirliğinde,mutlak akademik unvanı önemseyen değerli arkadaşlar,

Mu uygarlığı ile Türkler arasında organik bir bağ olduğuna inanan ,iddia eden ve kanıtlamaya çalışırken,ömrü yetmediği için yarıda bırakan ulu önder Mustafa Kemal ATATÜRK'te bir tarih profösörü idi;harırlatmak istedim.


Saygılarımla...
Başlık: Ynt: Atatürk ve Kayıp Kıta Mu
Gönderen: piri reis - Mayıs 21, 2009, 04:05:52 ös
konuyla ilgili kitapların ekonomik kaygılarla yazılmadığı ne malum.
ne mağlum populer kültürün yeni trendleri olmadıkları
Başlık: Ynt: Atatürk ve Kayıp Kıta Mu
Gönderen: AMON RA - Kasım 10, 2011, 02:45:22 öö
masonluk ve medeniyeti türkler başlattı medeniyetin kurucuları türklerdir.
Başlık: Ynt: Atatürk ve Kayıp Kıta Mu
Gönderen: AMON RA - Kasım 10, 2011, 02:52:56 öö
adolf hitlerinde dedesinin aşkenaz yahudisi olduğu söyleniyor ayrıca adolf hitlerin macaristanda türk adlı yerleşim birimine adının türk olması ve türk bayrağı olması nedeniyle saldırmaması agartacı şambalacı adolf hitlerin düşünce yapısını ve bağlantısını ortaya koyuyor aslında şu an masonlukta zirve yapmış ve dünyayı yöneten ingiliz ve israililerde belkide türk ve mu kökenli.ingiliz kraliyet ailesinin soylarının mısırdan geldiği ve firavunu kızıldenizdeki cesedini ingiltereye getirtme sebebinin bu olduğu söyleniyor.ayrıca dünya derin devletini oluşturan roşild rocerfild vs ailelininde aşkenaz olması mu nun hakimiyetinin devam ettiğni göstermiyormu.