Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: ORTA ÇAĞDA YAHUDİLER - 1  (Okunma sayısı 3059 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Haziran 10, 2010, 01:05:16 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay





Yahudiler, Yahudiler, Yahudiler… Onlardan söz etmeyi bir türlü bırakamadım. Bırakamıyorum, hele Yalçın Kaya’nın “Batı’nın İki Yüzü” adlı 4 kitaplık serisinde anlattıklarını göz önüne alınca. Burada o kitaptan doğrudan aktarmalar yapmayacağım ama bu başlık altındaki anlatımlarımda hayli yararlanacağımı da belirtmeliyim. Hani forum üyelerinden kimileri kaynakça sormaya pek meraklı ya! Buyurun size kaynakça. Bu kitabın tanıtımını zaten forumun “Kitapevi” bölümünde yapmıştım. Siz benim yazacaklarıma boşverip, o kitabı alıp okuyun; piyasada var. Ancak benim anlatacaklarım elbette benim üslubumla, kendi birikimimden destekli olacak. Nasıl isterseniz…



Gerçi bu yazı dizisinin başlığı “Orta Çağda Yahudiler” ama paldır küldür oraya gelmeden önce birtakım ön açıklamalar yapmak istiyorum. Onun için bu ilk bölümü isterseniz bir önsöz olarak alabilirsiniz.

Önce bir kavrama değinmek istiyorum: Yabancılar… Burada söz konusu “yabancılar”, başkalarına göre değil Yahudilere göre. İsterseniz bu terimin yerine şimdilerde çok moda olan “ötekiler” terimini de koyabilirsiniz ama Orta Çağda Yahudiler, kendilerinden olmayanlara “yabancı” diyordu. Hani Tevrat’ta “milletler” diye bir terim geçer ya; işte onlar.

Tevrat, ardından Talmut ve daha sonraki dinsel anlatımlarda Yahudiler için yabancılarla aralarındaki ilişkilerin ölçülü, düzeyli, barışçı bir çerçevede yürütülmesi öngörülür. Yabancılar yabancıdır ama Talmut’ta şöyle bir deyiş geçer: “Yahudi olmayanların yoksullarını doyururuz, yaslı olanları teselli ederiz ve ölülerini bizim ölülerimiz ile  birlikte barış uğruna gömeriz.”

Talmut’un bu hümanist deyişini, günümüzdeki İsrail’in ne denli geçersiz tuttuğunu ya da kulak arkası ettiğini açıkça görüyoruz. Ancak bir yanılgıya düşmeyelim. İsrail ile Yahudilerin tümünü özdeş tutmayalım. İsrail Devleti’nin Akdeniz batısında gerçekleştirdiği insanlık dışı uygulamaları Yahudilerin tümüne mal etmeyelim.

Tüm dinlerin ve inanç sistemlerinin kutsal kitaplarında bu tür deyişlere, öneri ve öğütlere hatta bu bağlamda buyruklara  rastlanır. Fakat ne yazık ki tarih boyunca bunların uygulamaya konmuş olduğunu pek göremeyiz.

Yahudiler bir yana, çoğu Hıristiyanın ve kimi Müslümanların onlara öğretilmiş olduğunca bildiğinin aksine, Avrupa diasporasında yaşayan hemen tüm bilgeler, Yahudi olmayan kişileri kandırmanın en büyük günah olduğu konusunu sıkça işlemiştir. Örneğin 13. yüzyılda Moshe ben Yaakov şöyle demiş: «Tanrı İsrailoğullarını diğer halkların arasına dağıtmıştır. Yahudiler, Yahudi olmayanları kandırırsa onlara nasıl örnek olabilirler? Yahudilere ya da Yahudi olmayan kimselere yalan söylememeli ve kandırmamalıdır.»

Bu gibi sözlere karşın günümüzde insanların ve toplumların genel görüşü uyarınca Yahudiler hiçbir zaman sözünde durmaz, kaypak, güvenilmez kişilerdir.

Yahudilerin yabancıların dinsel günlerine, özellikle î bayramlarına katılmadan kutlamada bulunmaları da öngörülmüştür. Yahudi din adamlarına göre yabancıların Tevrat ve Talmut’ta yer alan ilkelere göre davranması beklenemez. Ancak tüm insanları, birtakım manevî ilkeler doğrultusunda davranmalıdır. Bir yabancının cenazesinde saygın bir defin uygulamasının sağlanması için, ortalıkta başka hiç kimse yoksa ve ölenin ailesi de uygun görüyorsa bir haham hazır bulunabilir. Yakında bir Yahudi mezarlığı yoksa, ölen Yahudi, yabancıların mezarlığına gömülebilir; ancak bir yabancının Yahudi mezarlığına gömülmesine izin verilemez. Çünkü yabancı mezarlığına gömülen bir Yahudi, orada gömülü diğer ölüleri tedirgin etmez ama Yahudi mezarlığına gömülen bir yabancı Yahudi ölüleri tedirgin eder. Her şey çok iyi çok güzel giderken işte bu noktaya gelindiğinde, Yahudiliğin “seçkincilik” anlayışının açıkça belirdiği görülür. Bu nedenle de Yahudiler, tarih boyunca başka dinden olanlarla uyum içinde yaşamak istemiş ama buna olanak görülememiştir. Yahudilerin azınlıkta olduğu bir toplumda, yabancı olarak niteledikleri kişiler onları aralarına almakta hiç de istekli davranmamış; Yahudi din adamları da kendi soydaşlarının yabancı topluma asimile olma tehlikesini göz önünde tutarak onlarla gereksiz ve yakın ilişkiler kurulmasına sıcak bakmamıştır.

Yahudilerin yüzyıllar boyunca diasporada yaşamalarına karşın, geleneklerini ve dinsel inançlarını yitirmemelerinin bir nedeni, çok önem verdikleri toplumsal dayanışmadır. Topluluğun zenginleri, yoksul olanlarının da güçlenmesine yardım etmiştir. (Yahudilerin hepsinin zengin olduğuna ilişki bir yanlış sanı vardır.) Üstelik yoksul bir Yahudi, aldığı gıda konusunda titiz davranmak zorunda olmasına karşın, her Şabat (dinlenme) günü kendisinin, ailesinin 14 öğününe eşit para ya da karşılığını alacağını bildiğinden, hiçbir zaman yemek isteminde bulunmaz. Kudüas’teki ilk tapınağın inşa edildiği varsayılan M.Ö. 10. yüzyıl ortasından bir diğer deyişle Hz. Süleyman döneminden bu yana “kuppah” denilen bir para toplama kutusu kullanılır. Bunun daha sonra Hıristiyanlık ve Müslümanlıkta da karşılıkları görülmüştür ama Yahudilerinki çok farklıdır. Bu kutu, Yahudi toplumunun dayanışma âdeta ekseni olmuştur. 12. yüzyılın Yahudi düşünürlerinden Moses Maimonides’in yazıları arasında, “Kuppahı olmayan bir Yahudi toplumunu duymadığımız gibi, görmedik de.” diye bir söz geçer.

Tarihte Yahudi topluluğu içinde birbirine yardımın ilkeleri dikkatle düzenlenmişti. Yahudiler, “Olanaklarına göre herkesten, gereksinmesi oranında herkese” anlayışını İsa’dan çok daha önce benimsemiş, en sıkıntılı koşullar altında bile uygulamışlardı. Gelir düzeyi yüksek bir Yahudi, toplumla bir ay yaşadıktan sonra kuppaha, üç aydan sonra çorba ve mutfak fonu için, altı ay sonra giyim fonu için, dokuz ay sonra da cenaze fonu için bağışta bulunmak zorundaydı. Yoksullara yardım etmek Tanrı’ya minnettarlığı belirtme anlamına geldiğinden, dindar Yahudiler, zorunlu tutarın üzerinde bağışta bulunurdu. Sinagogların kapısına, Tanrı’nın ve insanların, - görmesi için bağış verenlerin adlarının listesi asılırdı. (Buna bakılacak olursa, bağışta bulunmanın ruhanî bir amaçla mı yoksa dünyevî bir niyetle kendini göstermek için mi olduğu sorgulanabilir.)

Bu dayanışma ve yardımlaşma olgusu belki de Yahudilerin en çok eleştirilmiş yönlerinden biridir. Hatta Yahudilere karşı nefret bağlanmasının nedenlerinden biri olduğu bile söylenebilir. Bunun beceremeyenlerin kıskançlığından kaynaklanıp kaynaklanmadığı da yoruma açık.





Bu ve benzeri konularda yazılabilecek daha çok şey var. Ancak onlara da girersem, başlığını koymuş oldum asıl konuya giremem. Sanırım şöylesi daha iyi olacak: İzleyecek bölümde asıl tarihsel anlatıma başlayayım; sonra gerekirse arada parantez açarak açıklama yaparım. Katkılar ise elbette her zamanki gibi başımın üstüne…



ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
2563 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 11, 2010, 03:42:05 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2770 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 14, 2010, 01:29:45 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2539 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 16, 2010, 08:53:42 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3814 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 18, 2010, 01:01:59 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3242 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 18, 2010, 03:28:49 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
4790 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 21, 2010, 11:49:32 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2783 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 22, 2010, 02:24:57 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2822 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 06, 2010, 12:23:34 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2423 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 08, 2010, 11:03:50 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3227 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 13, 2010, 12:13:01 ös
Gönderen: ADAM