Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Tüm Karmaşaların Çözümü: Doğru İletişim  (Okunma sayısı 2174 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Şubat 23, 2008, 10:29:50 ös
  • A.A.O.N.M.S.
  • Şrayn Masonu
  • Aktif Uye
  • *
  • İleti: 976
  • Cinsiyet: Bay

Tüm Karmaşaların Çözümü: Doğru İletişim

Yol-erkân bilir biri, sağıra, komşun hasta dedi.
Sağır bu ağır kulakla o gencin ne dediğini ne anlarım ben dedi.
Hele hastalandı, sesi hafifleşti mi, hiç anlamam ama mutlaka da oraya gitmek gerek.
Dudaklarını oynattığını görünce ne dediğini kıyasla anlarım.
Nasılsın a mihnetler çeken dostum derim; o da iyiyim, yahut hoşum diyecek elbet.
Şükür olsun derim; sonra ne yemek yedin diye sorarım; şerbeti içtim, yahut mercimek çorbası yedim der.
Sıhhatler-âfiyetler olsun derim. Peki hekimlerden kim geliyor, kim bakıyor sana diye sorarım; filân der.
Ayağı pek kutludur; o geldi mi, işin iyileşir derim.
Ayağını derim, biz de denedik; nereye ayak bastıysa muratlara erişilir-gider.
Bu kıyaslama cevapları düzdü-koştu; o iyi kişi, hastanın yanına vardı.
Nasılsın dedi. Hasta, öldüm deyince, şükürler olsun dedi. Hasta bu söze incindi, canı pek sıkıldı.
Bu ne biçim şükür, demek ki bizim kötülüğümüzü istiyormuş dedi. Sağır, bir kıyasta bulundu ama, kıyası ters çıktı.
Ondan sonra ne yedin diye sordu hastaya. Adam zehir-zakkum dedi. Sağır, afiyetler olsun deyince kahrı büsbütün arttı.
Bundan sonra da, derdine çâre bulmak için hekimlerden kim geliyor, sana kim bakıyor diye sordu.
Hasta, yürü-git be dedi; Azrâil geliyor. Sağır, sevin dedi, ayağı pek kutludur.
Sağır evden çıktı, sevinerek şükrolsun dedi, böyle bir zamanda dolaştım; halini-hatırını sordum.
Hastaysa bu adam diyordu, bizim can düşmanımızmış; onun cefâ mâdeni olduğunu bilmiyormuşuz.

***

Kendi kültürümüzün içerisinde yetişmiş, dünyadaki en büyük düşünürler arasında yeri olan, Mevlevi yolunun öncüsü Mevlânâ Celaleddin-i Rumi’nin Mesnevî’sinden bu kıssa, iletişimdeki yetersizlik veya bozuklukların bizleri ne kadar zor durumlara sokabileceğine dair, biraz da mizah eşliğinde, ufak bir örneği.

İster bireyler arası, ister toplumlar ve devletler arası yaşanan birçok anlaşmazlık ve çekişmeler ve bunların sonucunda oluşan düşmanlıkların temelinde iletişim bozuklukları yatar. Bu genelde duygu ve düşüncelerimize tam olarak örtüşen kelime ve cümleleri kullanamadığımızdan veya muhatabımız konuştuğunda onu duymamak, duymak istememek veya istediğimiz şekilde duymamızdan dolayı oluşan bir sorundur.

Bu durumun, bazen kendi hatamız ve ihmalimizden kaynaklanabileceği gibi, nadiren bireyden bireye çoğunlukla toplumlar arası, kavramlara verilen isimlerdeki eksiklik veya farklılıklardan kaynaklandığını söyleyebiliriz.

Genel çerçevede iletişim bozukluklarının temelinde, düşünce ve duygularımızın ifade şekli olan ‘dil’ ile ilgili bir sorun yatmaktadır. Felsefe açısından da tüm problemlerin arkasındaki sorumlunun bu sorun olduğunu dile getiren Wittgenstein’ın, dilin kullanımı ile ilgili kurduğu iletişim ile oyun arasındaki analoji, en isabetli tespittir.

Kelimelerin bir ‘oyun’daki anlamına bakarak, aynı kelimelerin başka bir oyunda da aynı anlamları taşıyacaklarını düşünmek suretiyle hataya düşeriz. Tıpkı belirli bir iskambil oyununda, en büyük değeri taşıyan kart olan As’ın, başka bir oyunda da aynı değerde olmasını beklemek gibi. Yeni oyunda hiçbir değeri olmayan As ile masadaki tüm kartları almaya çalışan insanın durumuna benzer bir tablo yaşanabilir.

Felsefenin varolabilmesinin, gelişebilmesinin temel şartı; üretilen düşüncelerin nesilden nesile, akımdan akıma, toplumdan topluma, düşünürden düşünüre iletilebilmesidir. Felsefenin; kavramların başka başka dillerdeki karşılık farklılığının veya eksikliğinin yarattığı zorluktan dolayı, bu iletişim ve paylaşım sürecinde çıkmazlar yaşadığı gözlemlenebilir.

Örneğin üç ayrı kavram için üç ayrı sözcüğe sahip olan bir Alman düşünür ile aynı üç kavram için de tek bir sözcük kullanan bir Türk düşünürü nasıl anlaşacak, nasıl uzlaşacaktır? Bundan öte, kavramlara ve duygulara denk düşen sözcüklerin kesinlik ve doğruluğunu verebilecek evrensel bir ölçüt var mıdır? sorusunu da akla getirir.

“Bana mutluluğun resmini çiz” dediğimiz kişilerin sayısı kadar resim gelir önümüze.

Duygu ve düşüncelerin ifade şekli olan sözcükler dönemden döneme, kültürden kültüre değişiklik göstermeye devam ettiği müddetçe; çözüm yine iletişimin kendi içerisinden çıkacaktır. Dinlemek, duymak, anlamak için gayret göstermek ve ortak terimlerin kabulü ile felsefede anlaşılmaz denen hiçbir söylem kalmayacaktır.


*Mevlana'nın yazıya alıntılanan kıssasının beyit numarasıdır.

http://www.felsefeekibi.com/
Ambassador Emirat Shriners of Heidelberg Germany


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
3 Yanıt
4023 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 27, 2009, 02:51:27 öö
Gönderen: Makbenah
0 Yanıt
2385 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 02, 2008, 05:10:52 ös
Gönderen: bugfree
1 Yanıt
5151 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 23, 2010, 09:39:49 ös
Gönderen: Prenses Isabella
0 Yanıt
4142 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 08, 2010, 01:25:10 ös
Gönderen: oasis
0 Yanıt
5191 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 04, 2011, 01:49:27 ös
Gönderen: ceycet
0 Yanıt
3133 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 25, 2011, 08:48:29 öö
Gönderen: ozkann