Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Naacal Tabletleri  (Okunma sayısı 17125 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Haziran 12, 2011, 08:07:07 ös
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 236
  • Cinsiyet: Bayan

Naacal Tabletleri

''Her  yeni buluşta tarih bir  kez daha  yeniden  yazılmalıdır.''



Naacal Tabletleri, Mu Uygarlığı'na ait, günümüzden yaklaşık 15.000 yıl önce yazıldıkları iddia edilen taş tabletler.
Tabletleri yazan ve uygarlıklarını anlatan rahip Naacaller, bir gün bu sonla karşılaşacaklarını ve gelecek kuşaklara bu bilgilerin kalmasını istiyorlardı.
James Churcward elli yılı aşkın bir zaman içerisinde tüm dünyayı dolaşarak Mu ile ilgili pek çok belge elde etmiştir. Tibet'te bulunan bir mabedin başrahibi Rishi tarafından kendisine verilen bu tabletler en önemli bilimsel kanıtlardır.
Tabletlerin Bulunuşu
Naga-Maya dili Hindistan'daki arkaik Sanskritçe olarak bilinen en ilkel Hint dilinden daha eskidir. Churchward Batı Tibet'teki bu mabedin ( başrahip Naga-Maya dilini bilmektedir) başrahibinden bu ölü dili 2 yıllık bir çalışma sonunda ögrenir ve rahibin de yardımı ile bu tabletlerde yazılanları çözer. Burada yazılanlara göre, bu yazılar 15.000 yıl önce yazılmış olup Hindistan'a Mu'nun bilim rahipleri dedikleri 'Naakaller' tarafindan getirilmiş tabletlerdir.
Rishi'nin Churchward'a, binlerce yıldır sır olarak saklanan tabletleri niçin gösterdiği bilinmiyor. Ancak, kendisi de bir inisiye olan Rishi'nin, başka kanallardan da olsa Ezoterik doktrini bünyesinde yaşatan bir diğer kardeşlik örgütüne üye olan Churchward'ı kendisine yakın bulduğu ve bazı sırların batı dünyasına açıklanması zamanının geldiğine inandığı tahmin ediliyor.
İçerik
Naacaller'in sembolleri daha çok geometrik şekilleri kapsıyordu. Bu sembollerin Ezoterik anlamlarını sadece inisiye edilmişler ve imparator Ra-Mu bilmekteydi.
Naacal tabletleri bu kıtanın, uygarlığın beşiği olduğunu öne sürmektedir. Yaklaşık 70.000 yıllık bir uygarlık geçmişine sahip olan Mu; zaman içerisinde tüm dünyada birçok koloniler ve büyük imparatorluklar oluşturmuştur.
Tibet tabletlerinde eksik kalan bilgilerini, Churchward, Amerikalı Jeolog William Niven'ın, 1921 - 1923 yılları arasında Meksika'da yaptığı kazılarda bulduğu, 11.500-12.000 yıl önce yazıldıkları saptanan 2600 dolayında tablet ile tamamlamıştır
Naacal tabletlerinden edindiği bilgiler ile 5 kitap yazmıştır. 1930 lu yıllarda kaleme aldığı eserler ve yaptığı konferanslar ile J.C. bilim dünyasında büyük yankılar uyandırmıştır.
Naacal öğretisinde Güneş doğrudan Tanrı değil, onun birliğinin ve tekliğinin kitleler tarafından daha iyi anlaşılması için seçilmiş olan bir semboldü. Sembollerin kullanılmasındaki bir diğer amaç da, belirli ifade tarzlannın kalıplaşmasını önlemek ve gelişmeler doğrultusunda sembollere yeni anlamlar yükleyerek, dinin bağnazlıktan ve doğmalardan kurtulmasını sağlamaktı. Ancak, uygarlık çöküp, ana kaynak yok olunca, zaman içinde bu sembollerin kendileri putlaştı.
Naacal Tabletleri'nden bazı ifadeler
"Ulu büyük Melik'in… Ulu Hükümdarın, Yüce Tanrının karada gücü nedir? O Melik nebatatı büyütür, gökyüzünün rengini değiştirir... Bizi genç bitkilere, taze sürgünlere, yeni filizlere karşı müşfik kılan, bize gök yüzünün çeşitli renklerini seçtiren, yükselen bulutlan gösteren, parlak yıldızlar ile beraber gelen nimetleri, hafif çiyi, serinletici yağmuru gönderen, .güneşi;. ayın ışığını sevdiren büyük Melikin, Ulu Hükümdarın, Yüce Tanrının kudretini kâinat selâmlasın!... O, arzda insan yaratmış, insanları çoğaltmış, emirlere emir dinleyecekler, emir dinleyeceklere emirler ihsan etmiştir. İnsanları yaratan, emirlere salâhiyetler sunan, tebaaları itaatli kılan büyük Meliki, Ulu Hükümdarı, Yüce Tanrıyı kâinat alkışlasın.... Büyük Melikin, Ulu Hükümdarın, Yüce Tanrının denizde gücü nedir? O Melik gümüş balıklarını, yılan balıklarını, maymun balıklarını, ıstakozları, derin sularda yüzen iri balıkları, denizdeki diğer çeşit balıkları ve sair şeyleri deniz ile beraber halk etmiştir. Bu Yüce Hâlikı kâinat selâmlasın!... Bizi sineklerin, böceklerin, kurtların, diğer haşerelerin zararlarına karşı dayandıran odur. Onu, her şeyin Halikını, kâinat dualar* ile yücelesin!"
"Mu kıtası sıcak, fakat pek münbit ve mahsuldar, ovalık bir memleket idi. Her tarafı güzel çayırlar, meralar, düzlüklerde bitmiş zengin ormanlar süslüyordu. Akışları sakin, muntazam, geniş yataklı, seyrüsefere fevkalâde müsait nehirler kenarında kalabalık nüfuslu, büyük, zengin şehirler vardı. Dünya cenneti denmeğe lâyık olan bu kıtada hiç yüksek dağ yoktu. Dağlar yalnız orada değil, dünyanın başka taraflarında da henüz fazla yükselmemişti. Mu ve Muluların mevcudiyeti yeryüzünde büyük dağların teşekkülünden evvelki jeolojik zamana, üçüncü arz devrine tesadüf ediyordu. Mu ormanlarında ve sularında bu devrin hayvanları yaşıyordu. Mu insanları her nevi hayvanı muti bir hale getirmenin yolunu biliyorlardı. Koca kıtayı pek düzgün yollar ile kurşuni örümcek ağını örnek tutarak örmüşlerdi. Yollar nereden başlar, nerede biter, kestirilemez idi. O kadar mükemmel yapılmışlardı ki, kalıntıları karşısında günümüzün mühendisleri, kaldırım ustaları gözlerine inanamamaktadırlar. Main şeklindeki kaldırım taşları yan yana konuvermiş değil, birbirine kopmayacak surette eklenmiştir. Ne taraftan bakılsa kenarlar hattı müstakim teşkil eder."
"Mu kıtası ahalisi, bir hükümetin idaresi altında on kabileden terekküp ediyordu. Hükümet reisine Mu'nun güneşi: tacı, hükümdarı,,hâkimi, emîri mânasına Ra-Mu deniyordu. Ramu'lar ahaliyi Tanrı'nın vahiy ettiği mukaddes yazılar ahkâmına göre idare ediyorlardı. Reisler halka karşı vazifesini müdrik, müşfik, halk reislere karşı içten gelen bir istekle hürmetkar idi. Emir etsin, yahut emre tâbi olsun bütün Mu sakinleri tek Allah'a inanıyordu."
Kaynaklar
Antrak
EZOTERİK TARİH
İrad
1. Kayıp Kıta Mu; James Churchward. (Rengin Ekiz, Ege Meta Yayınları)
http://tr.wikipedia.org/wiki/Naacal_Tabletleri
Quoddam ubiquae, Quoddam semper, Quoddam ab omnibus, creditum est!


Haziran 13, 2011, 08:25:36 öö
Yanıtla #1
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Sayın AQUA'nın getirmiş olduğu bu Naacal Tabletleri konusu, ilgilenenler için çok önemli...

Aslına bakarsanız tümüyle Mu konusu ilgilenenler için çok önemli...

Daha da aslına bakarsanız, bunlar ilgilenmeyenler için daha da önemli. Çünkü o ilgilenmeyenler, bu bağlamdaki bilgilerden kendilerini soyutlayarak uydurulmuş bir tarihe inanıyor. Bunun bir yanında da din adamlarının oluşturmuş bulunduğu dogmalar yerleşik.

Bilmem farkında mısınız, bu tabletlerin kapsamında anlatılanlar Tevrat’ın en önemli bölümü sayılabilecek Tekvin’i yıkar. Onu yıkınca başkalarını da yıkar.

Üstelik bu sözü edilen tabletler sadece bu kadarla kalmakta değildir kuşkusuz. Bunlar bugüne dek ulaşılabilmiş olanlarının bir bölümüdür. Ulaşılmış olup açıklanmayanlar olduğu gibi ulaşılamamış olanların bulunduğu anlaşılıyor. Ancak bu bilinmeyenlerin üzerine ne vardır denebilir ne yoktur. Zamanla görülecek var olanlar; yok olanları bilmenin olanağı yok.

James Churchward’ın bu konuda çok sıkı bir araştırmacı olduğundan kuşku duyulamaz. Emeğinin hakkını teslim etmek gerekir. Başka araştırmacılar da var; kimilerinin bulguları Churchward ile yer yer örtüşüyor; kimileri başka bilgiler aktarıyor. Bu arada şarlatanlar ve uydurmacılar, bunların üzerine sanki gerçekleri anlatınmış gibi bir tutum sergileyen kurgu yazarları da yok değil.

Özellikle kurgucuların anlattıklarının gerçek sanılması bu işlere pek zarar veriyor. Onlara bir diyeceğim olamaz. Tek dileğim kitaplarının başına burada yazdıklarının kurgu olduğunu küçücük harflerle de olsa bir kez belirtmeleri.

Mu ve Atlantis… Bu bir bitmez tükenmez anlatımı içerir. sonuna varmak da olanaklı değil. Çok kopukluklar ve varsayımlar içermektedir. Özellikle Mu ile bağlantılı Asya doğusundaki bazı coğrafi bölgelere uzanmaya izin verilmemektedir. Ben de bir zamanlar bu konuyu literatür üzerinden olabildiğince incelemeye girişmiştim. O zamanlar internet de yoktu. Sonra başka alanlara girip bunu bırakmak zorunda kalmıştım. Şimdiki teknik olanaklar 30-35 yıl önce olsaydı belki devam ederdim.

Bu nedenle de bu konu üzerinde öyle çok şey söyleyemem. Çünkü benim birikimimdeki bilgiler eskimiş, köhneleşmiştir.

Ancak söylemek istediğim çok önemli bir şey var. O da Sayın AQUA’nın aktarımıyla ilgili. Burada birtakım yanlışlıklar var. Bu bağlamda Sayın AQUA’ının hiçbir kusuru yok. O sadece aktarmış.

Kusur,  çeviriyi yapanda.

Zaten bu çeviri kim bilir kaçıncı aşama. Kesin bilemem ama herhalde Türkçeye çeviri İngilizceden yapılmış ama İngilizceye çeviriden önce en az iki çeviri aşaması daha olsa gerek.

O çeviri aşamalarının her birinde varsayımsal terimler kullanılmış olsa gerek. Bunlar o tarihlerin yani günümüzden 15 bin yıl öncesinin kavramları olmaktan çok günümüzün kavramları. Belki de anlaşılabilir olması için böyle yapılıyor. Ancak böyle yapılınca bozuluyor.

Sonra bu işin içine kendi yaygın inancımızın hatta belki kendi dinimizin kavramları sokuluyor.

Bakınız bu çeviri metnin orijinalinin kapsamında bulunamayacak olan bazı kavramlar/terimler neler:

- Ulu büyük melik
- Yüce Tanrı
- Halik, halk etmek
- Dünya cenneti
- Üçüncü arz devri
- Günümüzün mühendisleri, kaldırım ustaları
-Tanrı’nın vahiy ettiği mukaddes yazılar

Başkaları da var. Hele bir de genel geçerli olmayan. sadece Orta Doğu coğrafyasına, hele günümüzde salt İslâm dinine özgüleşmiş “Allah” sözcüğünü kullanması yanlış.

Çevirmene de hak vermek gerek; bunları başka türlü anlatamıyor. Konuya egemen olmayabilir üstelik; sadece İngilizceyi iyi bilen bir kişi olabilir. Fakat işte bu çeviri yapmaya yetmiyor. Üstelik burada yapılan iş bir bilimsel ya da akademik nitelik taşıyorsa, çevirmenin bir de bunu paylaşarak açıkça belirtmesi gerek. Ancak ne yazık ki bu gibi çalışmaların yayını günümüzde ticari getirisiyle birlikte düşünüldüğünden, olay popülerleştiriliyor. Çevirmen böyle şeyler yaparsa, editör ya de yayımcının yönetmeni bunları kesip atar. Çevirmenin işi sadece çeviriyi yapmaktır; ötesi onu ilgilendirmez.

Dolayısıyla bizim elimize yer değişikliklere uğratılmış bir metin gelmektedir. Bunun özgün karşılığının böyle olmayabileceğini, birtakım farklılıkların bulunabileceğini, üstelik bunlardan kimilerinin de özenle öyle yapılmış olabileceğini de bilmeliyiz.

« Son Düzenleme: Haziran 13, 2011, 08:28:16 öö Gönderen: ADAM »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Haziran 14, 2011, 06:47:48 öö
Yanıtla #2
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 223
  • Cinsiyet: Bay

Olağanüstü  paylaşım !! çok beğendim...Uzun yıllar araştırılıp, yazılmış konu ile ilgili detaylara bu forumda yer verilmesi ayrıca beni çok mutlu etti...konuyu paylaşan sayın AQUA ve yaptığı yorumla değişik bakış açısı sağlayan sayın ADAM teşekkürü bir borç bilirim...daha nice değerli paylaşımlarda buluşmak üzere saygılar sevgiler..
MAY THE FATHER OF UNDERSTANDING GUIDE US...


Haziran 14, 2011, 01:35:17 ös
Yanıtla #3

Mu (Kıtası), Büyük Okyanus'ta yer aldığı  ve 14 bin yıl önce battığı iddia edilen efsanevi batık kıta.

İlk olarak İngiliz Albay ve gezgin James Churchward'ın Tibet'te yaptığı araştırmalara dayanan ve bunlarla ilgili olarak yazdığı 4 adet kitabına konu edilmiştir. Churchward, Tibet tapınaklarında bulduğu yazı tabletlerini oradaki rahiplerden oniki senede öğrendiği Naga Maya dili ile tercüme ederek elde ettiğini açıkladığı efsaneye göre Büyük Okyanus'ta, Asya kıtası ve Amerika kıtası arasında ve Avustralya'nın iki katı büyüklüğünde bir kıta olduğunu anlatır.

Yonaguni, Japonya Japon dalgıçların Pasifik'te, Yonaguni Jima açıklarında, deniz dibinde keşfettikleri devasa piramitten görüntüler." (Masayuki Kimura'nın tezine dayanarak yapılan araştırma)

Bilim çevrelerinde levha tektoniği konusundaki bilgi birikimine dayanarak Mu'nun da Atlantis gibi bir efsane olduğu konusunda görüş birliği vardır. Levha tektoniğine göre kıtaları oluşturan SiAl (silisyum/alüminyum) kayalar, okyanus diplerini oluşturan SiMg (silisyum/magnezyum) kayalar üzerinde "yüzerler". Büyük Okyanus dibinde Mu kıtasını kanıtlayacak herhangi bir SiAl kayaya rastlanmamıştır.
İlk kez James Churchward tarafından ortaya atılan, geçmişte üzerinde ileri bir uygarlığın bulunduğu, Pasifik Okyanusu’nda bir kıtanın varlığı konusundaki görüş, çeşitli belge ve bulgular  mevcut olmakla birlikte, henüz arkeologlar arasında yaygınlık kazanmamış bir görüştür. Çin'e ve çevre adalara kaçanların kitabelerinde "Kıtamız battı, biz de buraya kaçtık" yazmaktadır. Bu yazılı kayalar 14 bin yıllıktır, c14 karbon testleriyle sabittir. Türkler'in de Mu Kıtasından geldiği söylentileri de varsayım olarak eklenmiştir. Mu Kıtası, M. Kemal Atatürk'ün talimatıyla kurulan bir ekip tarafından araştırılmıştır. Deniz dibinden bulunan kalıntılara Karbon testleri yapılmıştır.

Churchward'ın iddia ettiğine göre Mu uygarlığını araştırmasına başlaması, Batı Tibet'teki, adını vermediği gizli bir tapınağın arşivlerinde bulunan, çok eski bir dilde yazılmış olan Naacal Tabletleri'ni okumasıyla başlamıştır. Söylediğine göre,bu tabletleri okuyabilme becerisini de yine o tapınakta bulunan bir Tibet rahibinden öğrenmiştir. Churchward sonraki yıllarda, mineralog ve arkeolog olan Dr. William Niven tarafından Meksika'da ortaya çıkarılan tabletler üzerinde çalışmıştır. Çin'e, Hindistan'a, güney asya ülkelerine ve çevre adalara kaçanların kitabelerinde kıtamız battı, biz de buraya kaçtık yazmaktadır. Bu yazılı kayalar 14 bin yıllıktır, c14 karbon testleriyle sabittir.
Churchward'a göre,Mexico City yakınlarında 1921–1923 yılları arasındaki kazılarda keşfedilen bu 2600 tablet, Tibet'te öğrendiği Naga-maya dilinde yazılmıştı. Churchward'a göre bu tabletler 12.000 yıldan daha eskiydi.
Varsayımı savunanların görüşleri

Yaklaşık 50 yıl boyunca 20’den fazla ülkeye giderek Mu uygarlığı hakkında veri toplayan James Churchward’un ve Mu varsayımını destekleyenlerin Mu uygarlığı hakkındaki görüşleri kısaca şöyle özetlenebilir:
Yeryüzünde insanın ilk ortaya çıktığı kıta Mu kıtasıdır. Mu kıtası kuzeyden güneye 3000 mil, doğudan batıya 5000 mil kadar uzanan,üç kara parçasından oluşan büyük bir kıtaydı.
Günümüzde Polinezya, Mikronezya ve Melanezya takımadalarını oluşturan adalar, muhtemelen bu kıtadan arta kalan kara parçalarıdır.
Bu kıta, kıtanın altında yer alan gaz odacıklarının patlamalara yol açması nedeniyle, yaklaşık 12.000 yıl önce 64 milyon nüfusuyla birlikte sulara gömülmüştür.
Bu kıtada 70.000 yıl önce tek tanrılı bir din bulunuyordu. Aynı tarihlerde Mu'lular diğer kıtalarda koloniler oluşturmaya başlamışlardı ki, anavatan dışındaki en büyük imparatorluk, başkenti günümüzde Gobi Çölü’nün uzandığı bölgede bulunan Uygur İmparatorluğu’ydu.
Mu dininin öğretimini Naakaller adı verilen rahipler üstlenmişlerdi ve sembolizme dayalı bir öğretimleri vardı.
Mu dininin esası, Tanrı’nın tek oluşuna ve ruhsal gelişim için sürekli olarak tekrar doğmak inanışına dayanıyordu.
Atlantis’teki din Mu’nun tek tanrılı dininden başka bir şey değildir.
"Ra" sözcüğü güneş anlamına gelirdi ki, daire ile ifade edilen güneş sembolü, bir ad ve sıfat vermek istemedikleri, "O" diye hitap ettikleri Tek Tanrı'yı simgelemede kullanılırdı; Mu imparatoru da “Mu’nun güneşi” anlamında Ra-Mu adıyla ifade edilirdi. Ra sözcüğü sonradan diğer kıtalara ve Atlantis yoluyla Mısır'a da taşınmıştır.
Dört ırktan oluşan Mu'lularda yazı dilleri farklı olmakla birlikte, konuşma dilleri ortaktı..
Mu'lular günümüz uygarlığına kıyasla manevi alanlarda çok daha ileriydiler.
Telepati, durugörü, çift bedenlenme, astral seyahat gibi, uygarlığımızda ancak kimi medyumlarda ve mistiklerde görülebilen olağanüstü yetenekler Mu'lularda olağan yetenekler olarak mevcuttu. (Bu, Churchward’un değil, bazı izleyicilerinin görüşüdür)
Mu uygarlığının en önemli çöküş nedeni, teşevvüş adı verilen, bir aşamadan diğerine geçilirken yaşanan kargaşa dönemini atlatamamasıdır. (B.Ruhselman’a göre)
Genelde bu iddiaların herhangi birini destekleyecek arkeolojik veya antropolojik bulgu bulunmamaktadır. Mu dinine, kolonilerine (örneğin Uygur İmparatorluğu kolonisi fikri) ve Mu kıtasının nasıl battığına ilişkin iddialar[kaynak belirtilmeli] Mu varsayımını savunanlar arasında da genel geçer kabul görmemiştir ve farklı düşünceler mevcuttur.
İleri sürülen kaynaklar

Churchward'un yararlandığı ve tezini desteklediğini ileri sürdüğü kaynaklar şöyledir:
Çin'de bulunan 400'e yakın piramit bu piramitlerin en az 10.000 yıllık olduğu söylenir.Bu piramitler Mu varsayımında geçen Büyük Uygur İmparatorluğuna ait olduğu Piramitler üzerinde bulunan yazıtlarda görülür.(James Gaussman'ın İkinci Dünya Savaşı sırasında Hindistan'dan Çin'e uçuşu sırasında gördüğü piramitler.)
Dr. William Niven'in 1921-1923 yılları arasında keşfettiği, günümüzde Mexico Müzesi’nde bulunan 2600 tablet.
Yucatan'da hazırlanmış eski bir Maya kitabı olan 'Troano El Yazması'. British Museum'da bulunmaktadir.
Bir başka Maya kitabı olan Cortesianus Kodeksi. Bugün Madrid Ulusal Müzesi'nde bulunmaktadır.
Paul Schlieman tarafından Tibet'teki bir Budist tapınağında keşfedildiği ileri sürülen “Lhassa Belgesi”.
Yucatan'da (Meksika) Churchward’un batan Mu kıtasının anısına inşa edilmiş olduğunu ileri sürdüğü Uxmal tapınağı'ndaki yazıtlar. Bu tapınaktaki yazıtlarda “geldiğimiz yer olan Batı ülkelerinin anısını korumak için inşa edilmiştir” ifadesi bulunmaktadır.
Meksiko şehrinin 96 km. güneybatısında yer alan Xochicalo Piramiti yazıtları. Bu piramit, üzerindeki yazıtlara göre, “Batı ülkelerinin yıkımının anısına” inşa edilmiştir.
Perezianus ve Dresden kodeksleri.
Çin e, Hindistan a, güney asya ülkelerine ve çevre adalara kaçanların kitabelerinde kıtamız battı, biz de buraya kaçtık yazmaktadır. Bu yazılı kayalar 14 bin yıllıktır, c14 karbon testleriyle sabittir. Auguste Le Plongeon ve Brasseur de Bourbourg adlı araşturmacılar da Churchward'la aynı dönemde Mu konusunda araştırmalarda bulunmuşlardır; kimilerine göre konuyu ilk kez Le Plongeon gündeme getirmiştir. Arkeolog Egisto Roggero, baron D’Espiard de Cologne, Hans S.Santesson, J.Churchward’dan sonra konuyla ilgilenen önemli araştırmacılar arasında sayılırlar. Mu araştırmacılarına göre, Büyük Okyanus'daki, Mu kıtasından arta kalan, çoğu insanlarca meskun olmayan adalardaki devasa kalıntılar da Mu varsayımını destediği iddia edilmektedir. Ancak bu iddiaların hiçbiri bilimsel yönden Mu efsanesine kanıt sağlamamaktadır.
Mu'dan yapılan göçler

Mu araştırmacılarına göre, Mu kıtasından her kıtaya göçler yapılmışsa da başlıca göçler Kuzey ve Güney Amerika'ya, Orta-Asya'ya, Mısır ve Anadolu'ya yapılmıştır. Churchward'a göre  70.000 yıl önce mevcut olan Uygur İmparatorluğu, Avrupa içlerine kadar uzanmaktaydı. Uygur İmparatorluğu birine Churchward'un manyetik felaket adını verdiği iki büyük doğal afetle (-diğer afet dağların yükselmesidir-) darbe yemiş ve sağ kalanlar aralarında Avrupa'nın birçok kavminin de bulunduğu çeşitli ari kavimleri oluşturmuşlardır. Kimilerine göre ,Mu ya da Orta-Asya kökenli bu kavimlerin hemen hemen hepsinde (yaklaşık 40 dilde) telaffuzları az çok ufak farklarla, "baba" anlamına gelen ata sözcüğü mevcuttur. Churchward Uygurlar'ın torunları olan bu kavimlerden bazıları olarak Keltler'i, Basklar'ı ve Asyalı İskitler'i sayar. Yine Churchward'a göre Osiris Mu kıtasında eğitilmiş, Atlantis'te reform yapmış, Atlantis'li bir bilge ya da peygamberdir; öğretisi sonradan "Osiris dini" adını almış olup Hermes Trismegistus tarafından Mısır'a getirilmiştir. ABD’de “uyuyan peygamber” lakabıyla anılmış Edgar Cayce’in “akaşik okumalar”ına göre, Atlantis gibi Mu kıtası'nın da batmasına neden olan etken, Atlantisliler'den satanik yol mensuplarının, ellerindeki nükleer güçleri yıkıcı amaçlarla kullanmaları yüzünden yerkabuğunun dengelerini bozmalarıydı.
Tahsin Mayatepek'in araştırmaları

Tahsin Mayatepek (Mayakon), Türk dilini Tetkik Cemiyeti(TDK) Başkanı İbrahim Necmi Dilmen ile yazışmalarından sonra Atatürk'e 7-8 adet rapor göndermişti. Bugüne kadar 7. rapordan 13. rapora kadar ulaşılabilmiştir. Turan Dursun 1978 yılında 14. rapora ulaştığını açıklamış ve bununla ilgili bir inceleme yazmıştı. Mayatepek raprolarından 7 numaralı raporda Churchward'ın kitaplarından bahsedilir. 1. rapordan 5. rapora kadar bulunamamıştır. Başka rapor olup olmadığı bilinmemektedir.
Meksika’ya maslahatgüzarı Tahsin Mayakon, 2 Mart 1936 tarihinde Churchward'ın kitapları ile ilgili 7. raporu Atatürk'e sunduğunda Atatürk, Churchward'ın kitaplarını getirtmiş ve 60 çevirmene kısım kısım taksim ederek Türkçeye tercüme ettirmiştir. Mayatepek raporlarının geri kalanları Maya kültürü ve dili ile ilgilidir. Tahsin Mayakon, Meksika’da Maya kültürünü incelemiş, incelemeleri sonuncunda çok sayıda sözcüğün Türk ve Maya dillerinde aynı olduğunu saptamıştı. Bu sözcüklerden biri de Türkçe’deki “tepe” sözcüğüydü (Maya dilindeki karşılığı “tepek” idi ve tepe anlamına geliyordu). Bunun üzerine Atatürk Meksika’ya elçi olarak atadığı Tahsin beyin soyadını “Mayatepek” olarak değiştirmiştir. Fakat Tahsin Mayatepek’in iki kültür arasında bulduğu ortak noktalar sözcüklerden ibaret değildi; her iki kültür arasında, Mayalar’ın ayyıldızlı davullarından, Şamanik kültüründen, kilim desenlerinden, sembollerinden tüy takma alışkanlıklarına kadar pek çok ortak nokta mevcuttu. Tahsin Mayatepek, çalışmalarını belge ve fotoğraflarla 3 ciltlik bir defter hâlinde toplayarak Atatürk'e gönderdi. Bunların ikisi 1970'lere kadar TDK kütüphanesinde bulunuyordu (No:57-56) Üçüncü defter kayıptır. Bu defterlerde dinî tören, ibadet ve tapınaklarda da benzerlikler bulunduğu belirtiliyordu.
Tahsin Bey, Atatürk’ün isteğiyle 1935 senesinde Meksika Büyükeliçiliği’ne atandı. Ancak Büyükelçi Tahsin Bey’in vazifesi çok daha farklıydı; Mustafa Kemal Atatürk Tahsin Bey’i Mu Kıtası, Mayalar ve Türkler arasındaki ilişkiyi araştırmakla görevlendirmişti.
Pek çok dilde ortak bir sözcük

Kimi araştırmacılara göre Türkçe'de "baba" anlamına gelen ata sözcüğünün az çok ufak söyleniş farklarıyla dünyanın farklı kıtalarında yaşayan kavimlerin dillerinde bulunması ve bunların hepsinde yine "baba" anlamına gelmesi, bütün bu kavimlerin geçmişte ortak bir kökeni olduklarını ortaya koymaktadır. Baba anlamına gelen birbirine yakın sözcüklerden ve kullanıldıkları dillerden bazıları 1936’daki Türk Dil Kurultayı’nda şöyle saptanmıştır:
1- Türk Dilleri:
• Uygur,Koybal,Kazan,Kırgız ve Batı lehçeleri...........Ata
• Kuman, Televüt lehçeleri.......................................Atta
• Çuvaşça..............................................................Atey
• Kazanca.............................................................Etey,ata
• Altayca...............................................................Ada
2- Ön-asya Dilleri:
• Sümer dili...........................................................Ad,adda
• Elam dili.............................................................Atta
• Mitanni dili .........................................................Atta(i)
• Hitit dili...............................................................Atta
• Luwi ..................................................................Tati
3- Hint-Avrupa Dilleri:
• Grekçe...............................................................Atta
• Latince...............................................................Atta,atavus
• Got....................................................................Atta
• Eski Nort............................................................Atte
• Eski Yukarı Almanca...........................................Atto
• Eski Slavca........................................................Atetz
• Polap dili............................................................Otay
• Orta İrlanda dili....................................................Aite
• Votyak dili..........................................................Atay
• Macarca.............................................................Atya
4- Diğer dillerde:
• Kalmuk dili.........................................................Atey
• Bask dili............................................................Aita
• Eskimo dili.........................................................Atatak
Charles Berlitz'in saptadığı baba anlamlı sözcükler ve kullanıldıkları diller

• Malta................................................................ Tata
• Welsh.................................................................Tad
• Roumani...............................................................Thatha
• Fiji..................................................................Tata
• Samoa.................................................................Tata
• Tagalog...............................................................Tatay
• Quechua kızılderilileri...........................................Taita
• Dakota (Siu) kızılderilileri......................................Atey
• Nahuatl kızılderilileri...........................................Tata,tahtli
• Seminole kızılderilileri..........................................İntati
• Zuni kızılderilileri..............................................Tatçu,taççu
• Hurri dili............................................................Atai
• Kuzeydoğu Kafkas dilleri………………........................................Ada
• Rusça.................................................................Atets
• Etrüsk............................................................Apa,ate
• Çince ...............................................................(巴巴)Baba
Ayrıca bakınız

Atlantis
Yedi kök soy
Mu Kıtası üzerine yazılan kitaplar

James Churchward, Books of the Golden Age (1927)
James Churchward, The Lost Continent of Mu (1931)
Türkçe çevirisi: Kayıp Kıta Mu, Ege Meta Yayınları (2000)
James Churchward, The Children of Mu (1931)
Türkçe çevirisi: Batık Kıta Mu'nun Çocukları, Ege Meta Yayınları (2001)
James Churchward, The Sacred Symbols of Mu (1933)
Türkçe çevirisi: Mu'nun Kutsal Sembolleri, Ege Meta Yayınları
James Churchward, Cosmic Forces As They Taught in Mu (1934)
James Churchward, Second Book of Cosmic Forces of Mu (1935)
Hans Stefan Santesson, Understanding Mu (1970)
Kemal Şenoğlu, Mayatepek Raporları Türk Tarih Tezi ve Mu Kıtası (2006)
Sinan Meydan, Atatürk ve Kayıp Kıta Mu (2006)
Alparslan Salt ve Haluk Egemen Sarıkaya, MU - Tarih-öncesi Evrensel Uygarlık (1978)
Sinan Meydan, Atatürk ve Kayıp Kıta Mu 2 - KÖKEN (2008)İnkılap yayınları


TDK Kütüphanesi'nde bulunan tezler ve J.Churchward'un kitaplarının M.K. Atatürk'ün emriyle yapılan çevirileri (çevirilerin kayıt no.'ları tartışma sayfasında bulunmaktadır)
TDK Kütüphanesi’nde bulunan Tahsin Mayatepek imzasıyla yapılan yazışmalar-1
TDK Kütüphanesi’nde bulunan Tahsin Mayatepek imzasıyla yapılan yazışmalar-2
TDK Kütüphanesi’nde bulunan Tahsin Mayatepek imzasıyla yapılan yazışmalar-3
TDK Kütüphanesi’nde bulunan Tahsin Mayatepek imzasıyla yapılan yazışmalar-4
TDK Kütüphanesi’nde bulunan Tahsin Mayatepek imzasıyla yapılan yazışmalar-5

sevgiler...saygılar...
yenilmek te iyidir, mühim olan her seferinde yenilsende , daha iyi olarak yenildiğini bilmektir


Haziran 14, 2011, 10:33:59 ös
Yanıtla #4
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 886
  • Cinsiyet: Bay

Uzun zamandır yazmayan bir üye Veritas aynı soruyu sormuştu.
Bu tabletleri J.Churchward harici gören var mı?


Haziran 15, 2011, 12:46:55 öö
Yanıtla #5
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 342
  • Cinsiyet: Bayan

Konu onun görüp görmedigimi ? 50 yıllık araştırmanın sonunçlarının teyidini çıkaran veriler neler var onlara bakamazmıyız.?

"""Mu dininin öğretimini Naakaller adı verilen rahipler üstlenmişlerdi ve sembolizme dayalı bir öğretimleri vardı.
Mu dininin esası, Tanrı’nın tek oluşuna ve ruhsal gelişim için sürekli olarak tekrar doğmak inanışına dayanıyordu.
Atlantis’teki din Mu’nun tek tanrılı dininden başka bir şey değildir.""""""""

Mu da din yoktu..oradaki varlıklar ruhsal algı duzeyleri cok yuksekti.din boyutunun üstündeydiler diye acıklama yapabiliriz.ilahi bilgiler ve erdemleri kendilerinden sonra gelenlere sembollerle ifade ederek sunmuşlar.

""""Mu dininin öğretimini Naakaller adı verilen rahipler üstlenmişlerdi ve sembolizme dayalı bir öğretimleri vardı."""


Bu rahipler secilmişler denilen ilk insiyelerdir.bilgileri koruma saklama ve uygunlugunca aktarabilme görevine sahip olarak yetistirilmişlerdir,nacalların insiye ettigi (insiyelerin insiyeleri denen) insiyelere rahipler denir.


""""Ra" sözcüğü güneş anlamına gelirdi ki, daire ile ifade edilen güneş sembolü, bir ad ve sıfat vermek istemedikleri, "O" diye hitap ettikleri Tek Tanrı'yı simgelemede kullanılırdı; Mu imparatoru da “Mu’nun güneşi” anlamında Ra-Mu adıyla ifade edilirdi. Ra sözcüğü sonradan diğer kıtalara ve Atlantis yoluyla Mısır'a da taşınmıştır."""

RA sözcüğü güneş olarak sembol edildigi gibi ışık,bilgi,yaratıcı gibi anlamlarıda kapsar. Bir acılımıda rab,rahman,rahim,butunluklerini bilinç boyutlarını kapsar .
MU kelimesi de geniş anlamlar ifade ederdi.yaşamın sudan geldigini,mutlak ulu olanı,aşk..sonsuz sevgiyi..gb
 Munun kurucuları olan yucelerin isimleri khamu ve kharamudur. daha sonraları bu bilgelerin torunu olan ramu liderligi almıştır.ve khalar izleyici olarak çekilmiştir.Bu donemde Mu ırkının diger ırklarla karışması başlamıştır.

""Mu'lular günümüz uygarlığına kıyasla manevi alanlarda çok daha ileriydiler.
Telepati, durugörü, çift bedenlenme, astral seyahat gibi, uygarlığımızda ancak kimi medyumlarda ve mistiklerde görülebilen olağanüstü yetenekler Mu'lularda olağan yetenekler olarak mevcuttu. (Bu, Churchward’un değil, bazı izleyicilerinin görüşüdür)"""

izleyicilermi diyelim yoksa insiyasyon olayının devamını sürdürmüş ve bu bilginin sırlarına bir nebze vakıf olanların mı diyelim.bu tür yetilere sahip olanlar aramızda mevcut.zaten Mu daki 4 ırktan bahsedilir ki ,günümüzde bir kök ırk ,saklı ırk diye anılan grubu temsil edenler MU ırkının soyudur.


Tabletlerin Mu dan tasınma yoluna bakacak olursak. mudan çıkan tabletler güney afrika üzerinden ,mısır ,hindistan ,seklinde yayılım yapmıştır...Tibete tasınan diger bolgelerden tabletler olmuştur.saklanma korunma amacıyla..
Mu daki 3 yucelerden biri Mudan ayrılmıştı Uygur soyunun kurucusu olmuştur.

ve denirki o yuceler ileriyi gördükleri icin o tabletleri, bu donemlere hazırlık uyarı için yazmış ve saklanılmasını istemişlerdir.
Mu nunun sembolu olarak ifade edilen  batan giden güneş ve kapanan yaşam çiçegi ve.
 .o yucelerin  bu boyuttan gidisini anlatır...

yukarda belirtildigi gibi"" Tanrı’nın tek oluşuna ve ruhsal gelişim için sürekli olarak tekrar doğmak inanışına dayanıyordu.""

o güneş dogacak ,lotus ciceği acılacak.ve burada tekarar  beden alacaklar denir...belkide aramızdalar :)