Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Kabotaj, bir aluminyum profil cinsi değildir.  (Okunma sayısı 4235 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kasım 10, 2010, 11:22:06 ös
  • Ziyaretçi

Geçtiğimiz günlerde üniversite mezunu, 30’lu yaşlarının başında bir gençle tanıştım. Yabancı bir deniz nakliye firmasında çalışmış. Çalıştığı firma dünyanın en büyük birkaç firmasından biri.

Kabotaj hakkına sahip olmamızın çok kötü olduğunu, eskiden çalıştığı firmanın işlerini hep aksattığını söyledi. “Ama bu anlamsız kural artık kalkacak. Biz çok bastırdık. Neredeyse sonuca ulaşıldı” dedi.

Eski bir milli yüzücüyüm. Pek çok kez Türkiye şampiyonu oldum, rekorlar kırdım. Avrupa’daki turnuvalarda madalyalar kazandım. Bunların hiç biri bir 1 Temmuz günü Kabotaj Bayramı yarışmalarında ilk kez çıktığım birincilik kürsüsünün bana yaşattığı heyecanı yaşatmadı. Ödülüm “deri görünümlü” plastik bir yüzme çantasıydı.

Bahsini ettiğim üniversiteli gencin sözlerini duyunca içim burkuldu. Kabotaj Bayramı’nı ilk kez küçücükken coşkuyla kutlamıştım. O zamandan bu yana 1 Temmuz’u hiç unutmadım. Şimdi bu gençler kabotaj hakkının yabancı firmalara ayak bağı olan bir saçmalık olduğunu düşünüyor. Şu soruları neden soramadıklarını hiç anlayamıyorum:

1)   Ülkemizde bir gün Türkler’e ait bir tane gemi kalmazsa ve savaş çıkarsa 1. Dünya Savaşı’nda aç kalan ulusumuzu bu kez ne kurtaracak?
2)   Yabancı nakliye firmaları “geçen defa çok ayıp ettik, bu kez yiyecekleri bedavadan taşıyalım” mı diyecekler?
3)   Liberalizmin en ateşli savunucusu ABD, geçtiğimiz birkaç yıl içinde Çin ve Arap kaynaklı sermayenin ABD için stratejik önem aredebilecek bazı şirketlerini almasına izin vermedi?
4)   Renault üretiminin önemli bir bölümünü Bursa’ya kaydırmak isteyince Sarkozy neden işi gücü bırakıp Renault’nun genel müdürünü aradı?
5)   “Her ülke en verimli, en rekabetçi olabileceği işlere girmeli, diğerlerini daha iyi yapanlara bırakmalı” palavrasına inanmak için bir neden var mı? Örneğin kabotaj hakkını kaybeden Türk gemiciler “biz en iyisi nanoteknoloji işine girelim” deyip orada müthiş paralar mı kazanacaklar?
6)   “Görünmez el, en iyi fiyatı verenin malının halka ulaşmasını sağlar” palavrasına inanıp her işimizi bütün dünyaya mı açmalıyız?
7)   Öyle ise neden Doha’da bir türlü anlaşma sağlanamıyor?
8)   Öyle ise Fransa neden şu tarım sübvansiyonlarından bir türlü vazgeçemiyor? Bıraksın Fransızlar’a şarabı “görünmez el” satsın.
9)   Öyle ise ABD neden tekstilde ona mal satan ihracatçılara kafasına estiği gibi kota koyuyor? Neden Honda, Honda’yı Honda olarak ABD’ye yeterince satamadığı için Acura diye başka bir marka çıkarıyor?
10)   Kabotaj hakkını eline geçiren yabancı firmalar şirketlerini Türk işçilerle mi dolduracaklar? Hayırsa işsiz kalan Türk işçiler ne olacaklar?
11)   “Onlar da en verimli olacakları alanlarda çalışsınlar” palavrası doğru ise ABD ve AB neden bana kapılarını ardına kadar açmıyorlar? Ben onların yetişmiş elemanlarından daha kalifiye bir beyaz yakalı çalışanım. ABD’nin en iyi üniversitelerinden birinde yüksek lisans yapan burslu Amerikalı öğrencilerin çoğundan daha yüksek İngilizce (tekrar ediyorum: İngilizce) puanlarıyla burs aldım. Ben daha iyiysem neden kapılar ardına kadar açılmıyor?
12)   Batılı ülkeler sık sık “Türkiye bizim için çok önemli bir Pazar” diyorlar. Haklılar çünkü burada 70 milyon insan var, kendi ülkelerinde Bakırköy’ün nüfusu kadar insan ancak var ve her gün azalıyor. Malını bize satmaktan başka çaresi olmayan alıcıya neden “kardeşim malını satacaksan benim gemimle taşırsın, yersen” diyemiyoruz? Eli güçlü alıcının satıcıya “sen nasıl istersen öyle olsun” dediği nerede görülmüş bir hadise?
13)   “Türkiye’yi dünyaya kapıyorsunuz geri kafalılar. Bize böyle mal satamazsınız.” diyen aklı evvellere neden “Tamam, sizinle ticareti kestik. Siz bize satmayın, biz de size satmayalım.” Diyemiyoruz? Böyle bir şeyin onlar için nasıl bir kabus olabileceğini anlamak neden bu kadar zor?
14)   (En matrağını en sona sakladım) Kabotajın çalıştıkları firmaya ayak bağı olduğuna inanan gençler yarın bir gün “cost cutting” kendi kapılarına dayandığında o firmanın yöneticilerinin “Sen üzülme, Hollanda’ya gel biz sana başka iş bakarız” diyeceklerini mi sanıyorlar?

Bir düzineden fazla soru olmuş. Yazsam daha bir düzine yazarım. Ama siz ne dediğimi anladınız. Neden üniversiteli kimi arkadaşlar bakkalın düşüneceğini düşünemiyorlar?   


Kasım 10, 2010, 11:38:20 ös
Yanıtla #1
  • Ziyaretçi

Çok cidid bir konuya değinmişsiniz

İşin slogan kısmını bir kenare bırakırsak, -ki her biri yerden göğe kadar doğru-

Şu an Türk gemicilik sektörü eskiye kıyasla oldukça iyi durumda, tersanelerin bir kısmı çok ciddi işler yapmakta... Ancak sorunların çoğu eleştirdiğimiz sistemi/mevzuat/yönetmelik vs'  yi aşıyor... Şu an gündemde olmayan ve bizzat bakanın el koymasına kadar giden tersanelerdeki iş kazaları işverenlerin/gemi imalatçılarının sorumsuzluğuna ek olarak yabancı bandrallı gemileri Türk bandralına çekmek için yapılan düzenlemelerin büyük ölçüde boşa gitmesi ile yük gemisi ilomuzun önemli kısmı malta vs bayrağı ile ticaret yapmakta.... İşin Türkiye'deki mevzuat zorluklarını da kenara koyalım; Malta vs gibi ülkeler üzerinden kazanılan gelirin de TR'de vergi dışı kullanan yurdum girişimcilerinin yaklaşımını da ekleyelim...

Ha olumlu bir örnek de vereyim, AB'nin Türk nakliye firmalarına uyguladığı kota nedeni ile gene yurdum girişimcisi tırr filolarının önemli kısmını Romanya, Bulgaristan vb ülkelere kayıt ettirmekte ve buradan işini götürmekte... ancak vergi tarafı gene muallakta kalmakta...

bu konu çok uzun tartışılır, tartışılmaktan ziyade yerden yere vurulur. Ancak herhalukarda gündeme alınması gereken ve ülke ekonomisini temelden etkileyecek(etkileyen) bir konu... Umarım bu mevzu gündemde olması gerekn yerde tutulur...

saygılar


Kasım 12, 2010, 10:46:07 ös
Yanıtla #2
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 319
  • Cinsiyet: Bay

Türk Denizciliği ciddi anlamda gelişmeye çalışıyor. Devletimiz, Denizciliğe her zamankinden daha fazla ilgi duyuyor gibi imaj veriyor. Fakat şuan bile duyduğu ilgi olması gereken ilginin onda biri ancak eder. Denizcilik global bir iş sektörü. İngilizler krallığı denizcilikle elde etti. Avrupa yüz yıllarca midesini denizden doyurdu, doyuruyor. Dünyanın en büyük filolarının başında büyük yahudi aileleri var. Çin gemi üretiminde büyük gelişme sağlayarak dünyaya ilk sesini duyurdu.. Bugün 500-600 tane gemiye tek başına sahip firmaları bile var. 2-3 sağlam firmaları, bizim tüm gemilerimizden fazla eder. Fakat bizimkiler hala beyaz listeye girdik diye övüne dursunlar. Bunun adı başarı değil kendini avutmaktır. Şuan için elinden bir şey gelmediğinin vermiş olduğu çaresizliktir.

Devletimiz bir taraftan Denizciliği geliştirelim derken bir taraftan bozmak durumunda kalıyor. Çünkü sistem baştan doğru oturtulmamış noktada ve yeni bir düzeni oturtmak için taşların yerinden oynaması gerekiyor. Cumhuriyet tarihimizden beridir denizcilik nedir bilmeyen bir kara toplumuyuz. 3 tarafı denizle çevrili bir ülkede yaşıyoruz fakat denizleri yüzmek ve eğlenmekten ibaret görüyoruz.

Dünya sularında yüzen gemilerimizin birçoğu Sayın cardiffmonster'ında dediği gibi Malta ve Panama bayraklıdır. Ancak bu diğer ülkelerde de benzer durum teşkil etmektedir, mesela; Japonya'nın %90,  Almanya'nın %80, Yunanistan'ın %70, Çin'in %60 civarlarında yabancı bandıralı gemileri bulunmaktadır. Ortada küresel bir rekabet var ve bunu kurallarına göre oynamak gerekiyor aksi durumda sonucun rekabete dayanamayıp yok olması kaçınılmazdır.

Ülkemizde, armatörlerin devlete karşı çok büyük bir vergi ve mevzuat sorunu yaşadıkları ortadadır ki gemilerin %60'a yakını yabancı bandıralıdır. Gemilerin, bakım onarımı, yakıt ve malzeme alımları, gemi kumanyası vs. KDV'e muaf tutulmuyor. Türk bayraklı gemilerde, yabancı bayrak gemilere göre personel sayısı sosyal istihdam sebebiyle 2 katına çıkıyor. Aynı zamanda Türk bayraklı olduğu için her personelin SGK primleri oldukları için bununla beraber oldukça maliyetler artıyor. Bu son paragrafımdaki olumsuzluklar, klasik Türk armatörüne bir gemisinden kazandığı rakamdan 50-100 bin TL arasında değer götürmektedir.

Türk armatörü bu gerekirse personelinin kumanyasından keser yine de zarar etmez! Yoksa 5 ay sonra bir gemi daha nasıl alınır. Bu filo nasıl çoğalır öyle değil mi..?

Gemicilik ve gemi inşa sektöründe personellerin ciddi sorunları yokmuş gibi artık Türk bandıralı gemilerde yabancı personeller de çalışabilmektedir. Filipinler devlet politikası yapıp dünya sularına açtığı denizcileri ile çok büyük yol katetti. Adamlar marka oldu.

Benim gözlemlediğim kadarıyla, devletimiz deniz ticaretinde belli başlı sıkıntıları giderelim, sonrasında sattığımız onlarca limanın, özelleştirdiğimiz kurumların patronları ilgilenirler, yoksa biz denizlere zaten yabancıyız ve boğuluruz düşüncesindeler. Denizde yüz yıllarca kapitalist düzen hakim bu değişmez de. Durum buyken bu ülkenin başbakanı olup oğluma bir gemicik de ben alsam kim ne karışabilir ki ..

Sorunların sebebini özüne indirgemek istedim, bunlar çözülmeden bu ülkede deniz ticareti konuşmak hayal kurmak gibi birşey bence..

Sevgiler.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
36 Yanıt
26875 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 17, 2015, 01:42:15 ös
Gönderen: Ati
5 Yanıt
12693 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 12, 2008, 05:41:31 ös
Gönderen: Prenses Isabella
0 Yanıt
3413 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 06, 2008, 05:05:38 ös
Gönderen: newyork
0 Yanıt
15513 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 04, 2011, 10:56:09 ös
Gönderen: sundance
7 Yanıt
9356 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 27, 2018, 01:49:19 öö
Gönderen: Venus
6 Yanıt
8670 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 24, 2018, 02:27:44 öö
Gönderen: Venus
13 Yanıt
6074 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 06, 2015, 10:10:38 öö
Gönderen: ADAM
12 Yanıt
5156 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 25, 2015, 12:02:16 ös
Gönderen: İNSAN
0 Yanıt
2122 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 07, 2015, 01:14:47 öö
Gönderen: Risus
1 Yanıt
2699 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 25, 2015, 10:07:00 öö
Gönderen: Melina