Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: HKEMBL & ÖMBL  (Okunma sayısı 24824 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mayıs 08, 2011, 03:26:39 ös
Yanıtla #10
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Sayın enelsır'ın dediği iyi ve güzel ama nasıl yapılacağı biraz kuşkulu.

Bu bağlamda yansız (objektif) bir tutum takınılmalı.

Bir de Sayın enelsır'ın tüm olası başlıkların önceden belirlenme düşünüsünü gerekli bulmuyorum. Zaman geldiğinde açılım yeapılabilir.

Eğer benim belirtmiş olduğum yöntem uygun bulunuyorsa, o zaman bence bu forumun katılımcılarından önce ilgili kurumların resmi deyişlerini görelim.

Her iki büyük locanın da internette birer sitesi var.

Konu 1:  Masonluğun evrensel boyuttaki amacı; bir diğer deyişle ülküsü.

Şimdi bence sbu konuyla ilgilenen bir katılımcı, pher iki kuruluşun resmi web sitesine girsin ve bu konuda ne demişler, onu oradan kopyalayarak buraya getirsin. Karşılaştıralım, görealim aradaki farkın ne olduğunu anlayalım. Sonra diyelim ki HKEMBL şöyle bir tutum benimsemişken, ÖMBL ondan şu bakımdan farklı.

Eğer bu yöntem sizce de uygunsa, şimdi söz, bu ilk karşılaştırmayı her kim yapmak istiyorsa onda.

Yok eğer bu yöntem uygun değilse, her katılımcı kendi bildiğini söyler.
 

     
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Mayıs 08, 2011, 04:01:39 ös
Yanıtla #11

HKEMBL ;

Hür Masonluk “Yüce Varlık’a İnanç” temeli üzerine kurulu bir “Kardeşlik Kurumu”dur. Kendilerinden başlayarak bütün insanlar arasında sevginin, toleransın ve kardeşlik bağlarının kurulmasını hedefler; tüm insanların hürriyet, barış, adalet ve huzur içinde gelişmesini ve yaşamasını amaçlar.

Bu çerçevede Hür Masonluk, toplumsal değil, bireysel bir öğretidir. Üyelerini toplu ya da tek tek, bir kanaat veya fikri kabul etmeye ve açıklamaya asla zorlamaz. Her Mason, bu temel ilkeler ışığında izleyeceği yolu, kendi aklı ve vicdanıyla saptar, böylece kendi Hakikati’ni araştırır.

Hür Masonluk, üyeleri arasında din, mezhep, ırk, dil, inanç, ünvan ve makam ayırımı yapmaz. Üyelerini inançlı, hür, namuslu, şerefli, haysiyetli, aydın ve iyi ahlâklı erkekler arasından seçer. Hiçbir inanç ve ülküye bağlı olmayan septikleri, arasına kabul etmez.

Kurulduğu ilk günden bu yana insanoğlunun fikren ve ahlâken kendini geliştirmesini ve insan zekâsının hürriyetini hedefleyen Hür Masonluk, bireyin gelişmesini engelleyen batıl inançların ve kör taassubun daima karşısında olmuştur. Bu ise, insanoğlunun fikrî ve ahlâki gelişimini kendi tekeli altında tutmak isteyen bazı şahısların ve kurumların Hür Masonluğa karşı temelsiz suçlamalarda bulunmasına yol açmıştır.

Dünyada Hür Masonluk kadar eski ve önemli olup da tam ve doğru anlaşılamamış başka bir kurum yoktur. Bu, yalnız ülkemizde değil, dünyada da öyledir.

Batıl inançlara ve taassuba tutsak olmuş bazı kesimlerce Masonlara yakıştırılan suçlamalar temelsiz ithamlardır. Böylesine ithamlarda bulunanlar, asılsız bir dedikoduyu seslendirdikleri için, her şeyden önce, kendi akıl ve vicdanlarına karşı haksızlık yapmaktadırlar. Masonlar bunu böyle düşünmektedir.

İşte bu yüzden Hür Masonluk, tarih boyunca, kendine karşı yapılan hiçbir saldırıya yanıt vermemiş, kendini savunma gereği duymamıştır. Çünkü şuna inanmakta ve bilmektedir ki, kendi akıl ve vicdanıyla hareket eden her objektif insanın yapacağı en küçük bir araştırma bile, Hür Masonluğun nasıl bir kurum olduğu gerçeğini derhal ortaya çıkaracaktır. Kişi isterse bunu benimser, istemezse benimsemez. Bu onun kendi kararıdır.

Hür Masonluk gizli değil, sadece üyelerine açık, üye olmayanlara ise kapalı bir topluluktur. Gizli bir topluluk olarak addedilmesinin nedenlerinden biri, üyelerinin çok eski zamanlardan bu yana geleneksel semboller ile tanışma işaret ve sözlerini kullanmalarıdır. Oysa Hür Masonluğun ülküsü, ilkeleri ve tüzükleri sır değildir.

Hür Masonluk yasal bir topluluktur. Türkiye'de faaliyet gösteren her dernek gibi, Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası Derneği de Devletimizin denetimi altındadır. Üstelik Kardeşliğimiz, üyelerinin birer vatandaş olarak ülkesinin yasalarına uymasını ve vatanına sadakat ve şerefle hizmet etmesini zorunlu tutar ve bunu kutsal bir görev sayar.

Derneğimiz kamu düzenine aykırı hareketten, yüz kızartıcı bir suçtan mahkûm olan veya bir Masona yakışmayan bir yaşam tarzı sergileyen üyesini de derhal bünyesinden uzaklaştırır. Ayrıca, kendi arzu ve iradesiyle Mason olmak isteyen ve bu sıfatı kazanan herkes, istediği zaman üyelikten ayrılmakta da serbesttir.

Derneğimiz, üyelerine Mason olduklarını açıklamaları ya da gizlemeleri için baskı yapmaz. Onları kendi akıl ve vicdanlarıyla baş başa bırakır. Buna göre, her üyenin, Mason olduğunu açıklama hürriyeti ve yetkisi vardır. Ancak bir Mason, başka bir üyenin Mason olduğu yolunda bir açıklama yapma yetkisini kendinde görmez.

Hür Masonluğun kapıları, Masonluğu yaşamak isteyen iyi niyetli, inançlı, hür, namuslu, şerefli, haysiyetli, aydın, iyi ahlâklı ve dürüst insanlara açıktır.

Remzi SANVER
Büyük Üstat



ÖMBL ;

Temel İlkelerimiz
Masonluğun en önemli ilkeleri ÖZGÜRLÜK , EŞİTLİK ve KARDEŞLİK ‘tir.
Bu üç ilke “Masonluğun Temel İlkeleri” olarak nitelenir. Bunlar birbirlerinden ayrılamaz, bir bütün oluşturur. Bunun için, genellikle üçü bir arada dile getirilir.
Bu ilkelerden her birinin, Masonluğun en önemli simgelerinden biri olan “eş kenar üçgen” in bir kenarını oluşturdukları benimsenir.
Ön yargılar ya da art niyetle Masonluğu kötülemek isteyenler, bu üç temel ilkenin Büyük Fransız Devrimi’nden alınmış olduğunu ileri sürer. Bunu, masonların “ihtilâlcilik ruhu” ile beslendiğinin kanıtı olarak gösterir.
Bu tür yaklaşımların amacı, Masonluğun ilkelerinin küçümsenmesi değil, Masonluğun kötülenebilmesi için gerekçeler aranırken buna ilkelerinin de eklenmesidir.
Oysa, Masonluğun tarihinde bu üç temel ilke Büyük Fransız Devrimi’nden kırk yıl kadar önce benimsenmiştir. Büyük Fransız Devrimi’nin gerçekleşmesinde masonların rolünün ne olduğu ise bambaşka bir konudur. Bunun çağımızda Masonluk’ta benimsenmesi sürdürülen ilkeler ile bağlantısı yoktur.
Kaldı ki, 1789 tarihinde başlayan Büyük Fransız Devrimi’nin, gerek amaçları gerek sonuçlarıyla, yalnızca Fransa halkı için değil, tüm insanlık için zararlı mı olduğu yoksa yarar mı sağladığı da apayrı bir tartışma konusudur.
Bu üçleme, günümüzde kullanılan Fransız paralarının üzerinde de görülebilir. Fakat buna bakarak Masonluğu salt Fransa’ya mal etme olanağı da yoktur.
Üstelik bu üç temel ilke, yer yer Masonluğu kötüleyenlerce de kendi sloganları olarak kullanılmaktadır.
Masonluk’ta bu üç temel ilkeye iyilik , doğruluk , alçak gönüllülük , saygı , dayanışma , bağlılık , tolerans , sabır , sevecenlik gibi “töresel ilkeler” de eklenmiştir.
Şimdi Masonluğun temel ilkelerini teker teker özetle gözden geçirelim. Masonluk’ta bu ilkelerin nasıl tanımlandığını görelim.
ÖZGÜRLÜK:    Bir yanda “bireysel”, diğer yanda “toplumsal” olmak üzere iki tür özgürlükten söz edebiliriz.
Masonluk’ta toplumsal özgürlüğe de çok önem verilir. Fakat mason localarının çalışmalarında öncelikli tutulan bireysel özgürlüktür.
Bireysel özgürlüğün birkaç türü vardır. Bunların başında düşünce özgürlüğü ve vicdan özgürlüğü gelir. Bu iki temel özgürlüğün temeli “özgür düşünce” dir. Onlara politik özgürlük , sosyal özgürlük , ekonomik özgürlük , davranış özgürlüğü gibi nesnel özgürlükler katılır.
Masonluk’ta, ayrımsız olarak tüm insanların önce özgür düşünceye, sonra da tüm bireysel özgürlüklere sahip olması savunulur.
Masonluğun temel ilkelerinin başında gelen “özgürlük” konusunun daha iyi anlaşılabilmesi bakımından, birtakım kavramların açıklanması gerekmektedir. Aşağıda, bu amaçla düzenlenmiş bir özet bulacaksınız.
Özgür
Düşünce    Bir insanın hiçbir etki ya da baskı altında olmaksızın, kendi istemiyle, serbestçe düşünerek oluşturduğu düşünsel üretimdir. Bir diğer deyişle, dogmalardan, ön yargılardan, kör inançlardan, baskılardan ve korkulardan arınmış olan, bilimsel nitelikli değer yargılarına ve akıl verilerine dayanılarak üretilen düşüncedir.
Hiç kimsenin istediğini düşünmekten alıkonulamıyacağı sanılır. Bu nedenle “özgür düşünce” ilk bakışta basit ve açık görünür. Oysa her insan, daha doğuştan, çevresinde yerleşmiş tutumların, eğilimlerin, anlayışların, inançların, korkuların, peşin yargıların, özellikle dogmaların etkisi altında tutulur. Belli kalıplar içinde düşünmeye zorlanır.
Bir kez yitirilmiş olan özgür düşünce yeteneğini yeniden elde edebilmek pek zordur. Kendi kendisini yargılayabilme gücü olan, düşüncelerini eleştirebilen kişi, aslında birçok dogmalarının, çeşitli saplantılarının bulunduğunu görür.
Masonluk’ta, herkesin dogmalardan ve kör inançlardan sıyrılarak özgür düşünce sahibi olması öngörülür.
Düşünce Özgürlüğü   Bir insanın özgür düşüncesini serbestçe söyleyebilmesi, isterse yazarak ve çizerek başkalarına bildirebilmesidir.
Düşünce özgürlüğü ile “özgür düşünce” aynı şey değildir. Yalnızca bireyin özgür düşüncesinden söz edilebilir. Düşünce özgürlüğü ise toplumsal bir olgudur.
Demokratik toplumlarda düşünce özgürlüğü, rejimin temel direklerinden biridir. Baskı ya da dikta rejimlerinin egemen olduğu toplumlarda ise büyük ölçüde kısıtlanmıştır. Bu kısıtlama, toplumu çeşitli bakımlardan geri kalmaya tutsak eden birçok etkenin başında gelir.
Düşünce özgürlüğünün kısıtlanması, kişilerin düşüncelerini başkalarıyla paylaşıp geliştirememesi, bireysel boyutta da “özgür düşünce”nin serpilip yaygınlaşamamasına yol açar.
Masonluk’ta, her toplumda sınırsız ve sonsuz bir düşünce özgürlüğünün oluşturulması öngörülür.
Dogma   Doğruluğu tartışmasız bir biçimde kabul edilip onaylanan, her türlü eleştirinin dışında ve üstünde tutulan, her koşul altında kesin ve değişmez sayılan görüş ve düşüncedir.
Hiçbir inceleme yapmadan, bilimsel veriler ile uyumlu olup olmadığına bakmadan, akıl süzgeçinden geçirmeksizin, karşıt görüş ya da olasılıkları göz önüne almadan, olduğu gibi inanılması önerilen her ilke bir dogmadır.
Bilim , bir bakıma dogmanın karşıtıdır. Fakat, bilimsel nitelikli olması gereken doğrular ve bunlara ilişkin soruların yanıtları da birtakım hazır kalıplara bağlanacak ve “değişmez” sayılacak olursa, bunlar da birer dogma sayılır.
Masonluk, dogmaların her türüne karşıdır.
Batıl
Aklın kabul etmediği ve gerçek ile ilgisi bulunmayan bir saplantıdır.
Batıl, doğada ya da yaşamda yer alan bağımsız iki veya daha çok olay ya da olgu arasında imgesel (hayalî) bağlantılar kurularak oluşturulur. Bilim dışı bir kurgu ve akıl ilkelerine uymayan bir kapılmadır. Bireyi belli saplantılara tutsak ederek aklın kullanılabilmesine, böylece düşüncenin gelişmesine engel olur.
Masonluk akıldan yana olduğu için batıl ile bağdaşamaz.
Bağnazlık   Bir inancı, bir ülküyü, bir geleneği, bir göreneği, bir töreyi, bir ilkeyi, bir bilgiyi, bir düşünüyü, bir yorumu ya da bunlardan birkaçını, körü körüne ve aşırı ölçüde inatla savunmak, ondan başkasını ya da başka türlüsünü hiçbir koşul altında benimseyebilme eğilimini gösterememektir.
Toplumsal yaşamın birçok alanında, örneğin politikada, ekonomide, meslekte ve işte, sosyal ilişkilerde, hatta bilimde ve sanatta bile bağnazca tutum ve davranışlarla karşılaşılabilir.
Bağnazlık, tutuculuk (muhafazakârlık) ile aynı şey değildir. Tutuculuk “olanı olduğu gibi koruma ve sürdürme eğilimi” olarak tanımlanabilir. Geçmişin bilgi birikimi ve deneyimleri üzerine kuruludur.
Tutucu kişi değişimden pek hoşlanmaz; ama eleştiriye dayanıklıdır. Bağnaz bir insan ise eleştiriye dayanamaz; savunmasını saldırıya geçerek yapar. Üstelik bağnaz kişi kendi özgür düşüncesini oluşturmaz; başkalarının görüş ve düşüncelerini körü körüne savunur. Böylece kendini başka kişilerin düşünülerine tutsak eder. Bunlara karşı çıkan herkesi de kendine düşman sayar.
Bu nedenlerle bağnazlık her ortamda uyuşmazlık ve çatışma yaratır.
Masonluk, bağnazlığın her türüne karşıdır. İnsanlara, başkalarına karşı anlayışlı ve toleranslı olmalarını, herkesin özgürlüğüne saygı göstermelerini önerir.
Vicdan Özgürlüğü   İ nsanın, tüm inançlarında hiçbir koşula ve sınırlandırmaya bağlı kalmaksızın, kendi vicdanından başka hiçbir güce hesap vermek zorunda olmayışıdır.
Vicdan özgürlüğü, her insanın inançlarına sahip olmasını, zorunluluklara bağlı kalmamasını, korkularını gidermesini, aklını ve öz buyrultusunu kullanmasını sağlar.
Masonluk’ta hiç kimsenin inancına karışılmaz.
Politik
Özgürlük   Bir insanın, herhangi bir toplum yönetim biçimini, bir doktrin ya da rejimi, belli bir politik görüşün ya da örgütün ilkelerini dilediğince benimseyebilmesi, toplum yönetiminde yer ve görev alma kapısının kendisine açık olmasıdır.
Masonluk bir kurum olarak politika (siyaset) ile uğraşmaz. Fakat, ulusal yasalara uyan herkesin politik özgürlüğünü savunur.
Ekonomik Özgürlük   Bireyin, kendini ve kendisiyle birlikte geçim sorumluluğunu üstlenmiş olduğu kimseleri, çağın uygarlık düzeyinde geçindirebilecek durumda olmasıdır.
Masonluk, masonlar başta olmak üzere hiç kimseye bir özdeksel yararlanma ya da çıkar sağlamaz. Fakat herkesin ekonomik özgürlüğe sahip olmasını savunur.
Sosyal Özgürlük   Bir insanın, dilediği yaşam tarzını dilediğince seçebilmesi, toplumun her türlü olanağından yararlanabilme hakkının bulunmasıdır.
Bu özgürlük, İNSAN HAKLARI ‘nın temel öğelerinden biridir. İnsanın mutluluğun temel kaynaklarındandır.
Masonluk, insan haklarını sonsuzca savunur.
Davranış Özgürlüğü   Bir insanın, aklına ve buyrultusuna (iradesine) egemen olması, bedensel bir sakatlığı ya da hastalığı, sinirsel ya da psikolojik bir sorunu yoksa, yasalara ve toplumun töresine aykırı düşmemek koşuluyla istediğini yapabilmesidir.
Davranış özgürlüğü bir insanın her istediğini her istediği biçimde yapabilmesi değildir. Bu özgürlüğün en önemli koşulu başkalarını rahatsız ya da huzursuz etmemektir.
Her kişinin davranış özgürlüğü diğerlerinin hakları ile sınırlanır. Böyle olmazsa, toplumda barış, düzen ve denge yitirilir, anarşi ve karmaşa doğar.
Masonluk, özgürlüğü bir temel ilke olarak benimser, ama düzenden yanadır; anarşi ve karmaşaya karşıdır.
EŞİTLİK:   
İnsanlar arasında, farklılıkları her ne olursa olsun, bundan ötürü hiçbir ayırım güdülmemesi, hiç kimseye hak etmediği ayrıcalığın tanınmaması gerekir.
Yasal olarak kısıtlı bir durumu bulunmayan herkes, tüzel bakımdan eşit haklara sahip olmalıdır. Birtakım insanlar bu ilkeye uymayıp “ adalet” denilen olguyu da hiçe sayarak, yalnızca kendilerine yaraştırdıkları hakları sonsuz ölçüde, bencilce kullanmak ister. Bu tutum bir sosyal eşitsizlik, haksızlık, dengesizlik eğilimidir.
Masonluk haktan ve dengeden yanadır.
Her insan kendi sahip olduğu değerlere yaraşır olmalıdır. Bununla kalmamalı, diğer tüm insanları da aynı değerlere yaraşır görmelidir.
Hiç kimse, kendisinin olmayan şeylere göz dikmemelidir.
Herkes, kendine yeterli olanla yetinmeyi bilmelidir. Çünkü, bugün birisinin olan herhangi bir şey, dün başkasınındı; yarın da bir başkasının olacaktır.
İnsanlar arasındaki farklılıkların giderilmesi olanaksızdır. Çünkü bunların birçoğu doğal, ancak bazıları toplumsaldır. Bununla birlikte, tüm farklılıklarına karşın her insana koşulsuz olarak eşit davranmak, her insanı bir diğerine eşit saymak olanaksız değildir.
Bu olanağı sağlayacak olan güç “insancı sosyal adalet” olarak nitelenebilir.
Zaten Masonluk, insanlar ve toplumlar arasında var olan farklılıkları gidermeyi değil, tüm bu farklarına karşın her insana koşulsuz ve ayırımsız olarak eşit davranılmasını ilke edinmiştir.
Kimileri, Masonluk’taki eşitlik ilkesini sosyalist doktrinlerle bağdaştırır. Bu tür doktrinlere karşı çıkılan toplumlarda Masonluk bu bakımdan kötülenir.
Oysa, insanların özgürlüklerinin büyük ölçüde kısıtlandığı sosyalizmin bir yönetsel rejim olarak uygulandığı ülkelerde Masonluk yaşatılmaz.
Masonluk’taki eşitlik ilkesi herhangi bir doktrinden alınmış ya da esinlenilerek oluşturulmuş değildir. Doğrudan ve yalnızca insancılık (hümanizm) üzerine kuruludur. Bu anlayışı şöyle özetleyebiliriz:
- Hiçbir ırk ya da soy bir diğerinden daha üstün ya da daha aşağı değildir. Hiçbir insanın alnına doğuştan “soyluluk” ya da “kölelik” damgası vurulmamıştır. Böyle bir şeyin oluşturulması insanlığa aykırıdır.
- Hiçbir din, mezhep ya da inanç bir diğerinden daha üstün ya da daha aşağı değildir. İnsanlar “inançlılar” ve “inançsızlar” diye, ya da buna benzer birbirine karşıt terimlerle (örneğin “dindarlar” ve “dinsizler” diye) birbirlerinden ayrılamaz. Hiçbiri diğeri onanla daha üstün ya da ayrıcalıklı tutulamaz.
- İnsanlık çeşitli toplumlara, çeşitli uluslara bölünmüştür. Bunların hepsi birden “insanlık bütünü” nü oluşturur. Her insan önce kendi toplumunun, kendi öz yurdunun, kendi ulusunun bir bireyidir. Her toplumun ve her ulusun da kendine özgü yasaları, töreleri, yaşayış biçimi vardır; bunlar yer yer birbirlerinden farklıdır. Bu etkenler, insanlar arasında bir eşitsizlik nedeni olamaz.
- Her ulusun, hatta bir ulus içindeki çeşitli toplumların kendilerine özgü bir dili vardır. Bir dil, bir diğerinden daha gelişkin olabilir. Bir yabancı dil, ona pek alışkın olmayan kulaklarca yadırganabilir. Fakat bu nedenlerle insanlar arasında ayırım yapılamaz.
- Erkeklerin ve kadınların biyolojik bakımdan farklılıkları vardır. Ailedeki ve toplumdaki öncelikli işlevleri de farklı olabilir. Fakat bundan ötürü erkek ya da kadın karşı cinse oranla üstün sayılamaz.
- Toplum içinde, ekonomik düzeyleri ve olanakları nedeniyle birbirlerinden farklı yaşam standartları olan insanlar bulunabilir. Fakat bundan ötürü hiç kimse bir diğerinden daha üstün ya da daha aşağı görülemez.
- Her toplumda, gerek bilgileri, gerek meslekleri ya da işleri, gerek “yönetici” ya da “emekçi” olmaları, gerekse toplumun yönetiminde yer alıp almamaları bakımından birbirlerinden farklı sosyal sınıflarda olanlar vardır. Fakat bundan ötürü hiç kimse bir diğerinden daha üstün sayılamayacağı gibi daha aşağı sayılamaz.
Masonluk, insanlar ve toplumlar arasında, her bakımdan ayırımsızlıktan ve eşitlikten yanadır.
KARDEŞLİK:    İnsanların Masonluk’ta tanımlanan özgürlükleri elde edip her bakımdan “özgür” olmaları, sonra da bunun toplumsal eşitlik ile pekiştirilmesi kolay değildir. Her ikisinin birden korunabilmesi ise çok daha zordur.
Özgürlük ve eşitlik ancak birlik ve beraberliğin kaynağı olan kardeşlik ortamında gerçekleştirilebilir.
Masonluk’ta benimsenen kardeşlik, ortak bir ana ya da babaya bağlı olduğu için kendiliğinden oluşan, insanın elinde olmayan bir kardeşlik değildir.
Burada söz konusu olan kardeşlik, insanın kendi istem ve buyrultusuyla oluşturduğu, bilinçli bir kardeşliktir.
Bu kardeşlik “ülkü birliği” üzerine kuruludur. Tolerans , sevgi , saygı , güven , anlayış ve dayanışma ile yaşatılır.
Masonlar birbirlerine “kardeş” der ve birbirlerini “kardeş” olarak tanır. Fakat kardeşlik ilkesini yalnızca kendileri için istemekle kalmazlar. Tüm insanların bu kardeşliğe ortak olmalarını bekler, bunun için çalışırlar.
Bir ön yargı ya da bilgisizlikle Masonluğa karşı çıkanların masonlara yönelttikleri eleştirilerin başında Masonluk’ta benimsenen kardeşlik anlayışı gelir. Böylece masonların aralarındaki ilişkileri aile bağlarından bile üstün tuttukları, birbirlerini gözeten, bireysel çıkarlarını topluca koruyan bir örgüt oluşturdukları ileri sürülür.
Oysa, birbirlerinden ayrı zamanlarda aynı okulda okumuş kişiler arasında, aynı köyden hatta aynı kentten ya da çevreden gelenler arasında, birbirlerini hiç görmemiş ve tanımamış olsalar bile, bir yakınlık ve dayanışma eğilimi vardır. İnsan her gittiği yerde okul ya da askerlik arkadaşını, köylüsünü, kentlisini, memleketlisini arar.
Çünkü insanlar arasındaki dayanışma , paylaştıkları bir takım “ortak değerlerin varlığı” ile sağlanabilir. Birbirini “kardeş” olarak benimseyen kişiler arasında dayanışma olması çok daha doğaldır.
Kaldı ki, masonlar arasındaki dayanışma olgusu hiç de çoğu kimsenin sandığı gibi birbirine özdeksel (maddî) yardımda bulunmak ve destek olmak değildir; Masonluğun amaçlarını paylaşmak ve birbirinin Masonluğun amaçları doğrultusunda gelişip olgunlaşmasına katkıda bulunmaktır.
KARDEŞLİKBirbirleriyle hiçbir kan bağı bulunmayan insanların birbirlerini “kardeş” olarak benimseyebilmeleri, bu kişilerin erdemlerini yansıtır.
Masonlar arasındaki kardeşlik bağlarının imrenilecek bir düzeyde olması beklenir. Fakat gerçekte bunun böyle olduğunu söyleyebilmek de zordur. Bu yüzden masonlar bile kimi zaman aralarındaki kardeşlik bağlarının yeterince güçlü olmadığından yakınır. Bunun başlıca nedeni ise, kimi masonların Masonluğun Töresel İlkeleri ‘ni içtenlikle benimsemek ve bunları kendi yaşamlarına uyarlamak bakımından yetersiz kalmış olmalarıdır.
Masonluğun töresel ilkelerinin çoğu, uygar toplumlarda birer “erdem” olarak benimsenmiş bireysel niteliklerdir:
İyilik, doğruluk ve dürüstlük, alçak gönüllülük, sabırlılık, yüreklilik (cesaret) , yurtseverlik, çalışkanlık, görev duygusu, öz veri (fedakârlık) , içtenlik (samimiyet) , bağlılık (sadakat) , yardımseverlik, sevecenlik (şefkat) , insanseverlik, onur (haysiyet) , ve bunların hepsinden daha önemli olan tolerans.
Tüm bu töresel ilkeler, bir bakıma KARDEŞLİK ilkesinin çeşitli öğelerini oluşturur. Bu ilkeler aynı zamanda bir masonun nasıl bir insan olması gerektiğini de ortaya koyar.
Masonluğa karşı çıkanlar, Masonluğun ilkelerini de kötüler.
Çünkü,
Masonluğun ilkeleri, çeşitli nedenlerle bu kuruma saldıranlar ve masonları suçlayanlar için Masonluğun amaçlarından çok daha korkutucudur.
Çünkü, bu ilkeler, toplumu oluşturan geniş halk kitlelerini kendi pençelerine takarak böylece egemenlik tutkularını doyuma ulaştıran ya da onların sırtından kendi çıkarlarını elde etmeyi sürdürme kaygısında olanların işine gelmez.
Siz başkalarının söylediklerine kanmayın ve kapılmayın.
Yukarıda sayılmış olan temel ilkeler sizce iyi, doğru ve güzel mi? Anlatılan kapsamları sizce uygun mu? Bunu düşünün.
Düşünürken hiç kimsenin özgür düşüncenizi ve bireysel değer yargılarınızı etkilemesine izin vermeyin.
Kendi doğrularınızı öz buyrultunuzla ve vicdanınıza danışarak oluşturun.
 SEVGİLER...SAYGILAR...
 


yenilmek te iyidir, mühim olan her seferinde yenilsende , daha iyi olarak yenildiğini bilmektir


Mayıs 08, 2011, 04:35:24 ös
Yanıtla #12

ÖMBL SİTESİNDEN
Türkiye’de Masonluğun Bölünmesi
1964 yılında Adalet Partisi’nin genel başkanlığına adaylığını koyan Süleyman Demirel’i yıpratmak ve seçilmesini engellemek amacıyla “mason” olduğu ileri sürülmüştü. Demirel’in 1956 yılında Masonluğa girmiş olduğu doğruydu. Fakat sonra ilgisini yitirmiş ve locasıyla ilişkisi kesilmişti. İstek üzerine, Ankara’daki Büyük Üstat Yardımcısı Enver Necdet Egeran, Demirel’in Türk Yükseltme Derneği’nde kaydının olmadığına dair bir yazı vermişti.
Böyle bir belgenin verilmiş olması çoğu masonlarca “Türk Masonluğu’nun politikaya âlet edilmesi” olarak nitelendirildi. Bundan ötürü büyük loca genel kurulunda yoğun tartışmalar çıktı. Ertesi yıl Enver Necdet Egeran’ın bir de büyük üstatlığa seçilmesi, büyük locayı daha da karıştırdı. Öte yandan Türkiye Süprem Konseyi de bu konuya karışıp sert bir tutum ortaya koyunca, büyük loca yönetimiyle arası açıldı.
Türk Masonluğu bir buçuk yıllık bir süre boyunca masonik çalışmaları bir yana bıraktı; hep bu konuyu tartışır oldu. Sonunda kimi masonlar localarından ayrılıp kendi başlarına bağımsız 6 yeni loca kurdu. İzmir’deki localardan biri tüm üyeleriyle birlikte büyük locadan koptu. İşte bu 7 loca 1966 yılında bir araya gelerek Türkiye Büyük Mason Mahfili adı altında yeni bir büyük loca oluşturdu. Aynı adı taşıyan bir de dernek kuruldu.
Böylece Türkiye’de Masonluk ikiye bölünmüş oldu.
Türkiye Süprem Konseyi, Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyük Locası ile ilişkilerini keserek, yeni kurulan Türkiye Büyük Mason Mahfili’ne kucak açtı. Türkiye Büyük Mason Mahfile’nin İstanbul’daki locaları Süprem Konsey binasında çalışmaya başladı. Bundan ötürü Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyük Locası, yüksek dereceli üyelerinin o binaya giderek Masonluğun yüksek derecelerinde yapılan çalışmalara katılmalarını yasakladı.
Derken, Türkiye Süprem Konseyi’nden ayrılan kimi yüksek dereceli masonlar Türkiye Yüksek Şûrası adı altında bir diğer örgüt oluşturdular. Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin Türkiye’deki bu ikinci yönetsel organı, T.C. Dernekler kanunu uyarınca “Türkiye Fikir ve Kültür Derneği” adını aldı.
Böylece Türkiye’de Masonluğun bölünme olgusu yüksek dereceleri de kapsar oldu.
Bölünme Sonrası
Türkiye Büyük Mason Mahfili, çalışmalarını Türk Masonluğu’nda öteden beri benimsenmiş olan Liberal Masonluk anlayışı doğrultusunda yürüttü. Pek az sayıda masonun katılımıyla kurulmuş olduğundan, ilk birkaç yılda hayli ağır bir gelişim sağlayabildi. 1970’li yıllarda üyelerinin sayısı belirgin bir artış gösterdi ve yeni locaların kurulmasına başlandı.
Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyük Locası ise, dünya çapında Masonluğun en büyük niceliksel gücünü oluşturan Anglosakson Masonluğu topluluğuna katılmaya yöneldi. Zaten bu amaçla yıllar öncesinden başlatılmış birtakım girişimler vardı; bunların başını da gene Enver Necdet Egeran çekiyordu. Nitekim, 1965 yılında Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyük Locası yukarıda sözünü etmiş olduğumuz kaynaşma içindeyken, Türk Masonluğu’unun Anglosakson Masonluğu topluluğundaki mason kuruluşları tarafından “düzenli bir büyük loca” olarak tanınabilmesi bakımından gerekli görülen ve Masonluk’ta “konsekrasyon” olarak anılan bir tören, genel kurul toplantısı sırasında bir “oldu bitti” ye getirilerek uygulanıvermişti.
Anglosakson Masonluğu topluluğunun önderi niteliğindeki İngiltere Birleşik Büyük Locası, konsekrasyon uygulamasını, Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyük Locası’nın “düzenli bir büyük loca” olarak tanınması için yetersiz buldu. Büyük locanın tüzük ve ritüelleri üzerinde yer yer birtakım değişiklikler yapıldı. Bu da yetmedi. İngiltere Birleşik Büyük Locası’nın Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyük Locası’nı “düzenli bir masonik örgüt” olarak tanıyabilmesi için, kökeninde daha önce kendisinden patent almış bulunan bir locanın bulunması gerekiyordu. Bunun üzerine, 1909 yılında daha önce Mısır obediyansına bağlı iken Maşrık-ı Âzam-ı Osmanî’ye katılmış olan “Resne” adlı loca, Türk Masonluğunun kökeni olarak gösterildi. Bunun üzerine İngiltere Birleşik Büyük Locası 1970 yılında Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyük Locası’nı düzenli bir mason örgütü olarak tanıdı.
Böylece Türkiye’deki Masonluğun bölünmesi, yalnızca 1965 yılında patlak vermiş birtakım iç olaylara bağlı kalmadı. Ortaya biri Liberal Masonluk, diğeri Anglosakson Masonluğu kanadında olmak üzere iki ayrı mason büyük locası ve gene bu kanatlarda yer alan iki ayrı yüksek dereceler otoritesi çıktı.
Türkiye Süprem Konseyi Liberal Masonluğu benimseyen Türkiye Büyük Mason Mahfili ile, 1968 yılında kurulan Türkiye Yüksek Şûrası ise artık Anglosakson Masonluğu kanadında yer alan Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyük Locası ile ilişki kurmayı sürdürdü.
1973 yılında T.C. Dernekler Kanunu’nda yapılan bir değişiklikle derneklerin adlarının başında yer alabilen “Türk” ya da “Türkiye” sözüne kısıtlama getirildi. Bunun üzerine Türkiye’deki tüm mason örgütlerinin adlarının başında yer alan “Türkiye” sözü kaldırıldı.
1980’li yılların sonlarında, Büyük Mason Mahfili’nin kimi üyeleri, birçok Batı ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de kadınların mason olabilmelerinin sağlanması bakımından başlatılan girişimleri desteklediler. Bu bağlamda 1989 yılında önce “Çağdaş Kardeşlik Dayanışma Derneği” adı altında bir dernek kuruldu. 1991 yılında bu derneğin üyelerinin Masonluğa girebilmeleri amacıyla bir geçici loca oluşturuldu. Masonluğa giren kadınlar dört ayrı loca kurdular. Aynı yıl bu localar bir araya geldi ve “Kadın Büyük Mason Locası” adını alan bir büyük loca oluştu. Kadın masonlar sonradan hem bu örgütün hem de derneğin adını Kadın Masonlar Büyük Locası olarak değiştirdiler.
Gene 1991 yılında Büyük Mason Mahfili Derneği, uluslararası nitelikli bir mason örgütü olan ve kısaca CLIPSAS olarak anılan kuruluşa üye olabilmek için T.C. Bakanlar Kurulu’na başvurdu. Bunun için Masonluk’taki tutumunu açıklayan bir “evrensel bildirge” yayımladı. Bakanlar Kurulu’nun izniyle bu uluslararası örgüte üye oldu.
Büyük Mason Mahfili, 1993 yılından bu yana Özgür Masonlar Büyük Locası adını kullanmaya başladı.
Günümüzde, Türkiye’de üç ayrı mason büyük locası vardır. Masonluk’taki yüksek dereceler büyük locadan ayrı bir örgüt çatısı altında yürütüldüğünden, böylece yurdumuzda şu anda beş bağımsız mason derneği bulunmaktadır.

HKEMBL sitesinden

TÜRKİYE'DE MASONLUK
Spekülatif Masonluğun İngiltere de 1717 yılında kurulmasından çok kısa bir süre sonra, 1721 yılında, İstanbul’da Fransız Masonları tarafından ilk loca kurulmuş olmakla beraber, Türkiye Büyük Locasının 1909 yılında, Meşrutiyetin ilanından sonra ancak kurulabilmiş olmasıyla, bu tarihe kadar olan devirdeki masonluk eylemleri genellikle dış kaynaklı belgelerden öğrenilmektedir.

1738 yılında İstanbul’da, İzmir’de ve Halep’te Mason localarının açıldığı haberi ‘St. James Evening Post’ adlı bir Londra gazetesinin 24 Mayıs 1738 tarihli nühasında yazılmaktadır.

Osmanlı toprakları üzerinde adı bilinen ilk loca ise 1748 yılında Halep’te kurulan , İskoçya Büyük Locasına bağlı, İskenderun Locasıdır. İlk Türk Masonları ise Yirmisekiz Çelebizade Sait Çelebi, İbrahim Müteferrika ve Humbaracı Ahmet Paşa dır.
Koca Mustafa Reşit Paşa gibi, önemli devlet adamları ve aydınların bu localara girdiği loca arşivlerinden öğrenilmektedir.
İstanbul da kurulan localar; 1861 yılında ‘Ser Locası, 1867 yılında Prootos ve ‘l’Etoile du Bosphore’ Localarıdır.
Sultan V. Murad, Şehzade Nurettin Efendi, Şehzade Kemalettin Efendi, Şeyhülislam Musa Kazım Efendi, Şeyhülislam Hayri Efendi, Müderris Mahmut Esad Efendi, Sadrazam Keçecizade Fuat Paşa, Sadrazam Mithat Paşa, Sadrazam Ahmet Vefik Paşa, Sadrazam Tunuslu Hayrettin Paşa, Sadrazam İbrahim Hakkı Paşa, Berlin Büyük Elçisi Sadullah Paşa, Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal Prootos üyeleridir. Bu devirde İstanbul da kurulan Mason Locaları aydınların barınağı olmuş ve buralarda yetişen Masonlar Meşrutiyetin kurulmasını düşünsel ve eylemsel yönlerden etkilemişlerdir.
Abdülhamit, Sultan V. Murad'ın mason olması nedeniyle, ilk devirlerinde masonların eylemlerine pek karışamamış, fakat V. Muratın ölümünden sonra tutumunu sertleştirmiştir. Bu olaya bağlı olarak 1905 yılından itibaren localar İstanbul dışında ve özellikle Makedonya'da (Selanik) açılmaya başlamıştır. Makedonya'da kurulan locaların en önemlileri İtalyan Obediyansına bağlı ‘Macedonia Risorta’ ve ‘Veritas’ Localarıdır. Bu iki locanın üyeleri arasında önemli siyaset, devlet adamları ve Komutanlar vardır. Kazım Özalp Paşa, Sadrazam Mehmet Talat Paşa, Mithat Şükrü Bleda, Mehmet Cavit Bey, Manyasizade Refik Bey, Kazım Nami Duru, Bahriye Nazırı Cemal Paşa, Faik Süleyman Paşa, İsmail Canbulat Bey, Hoca Fehmi Efendi, Osman Adil Bey; Mehmet Servet Bey, Fazlı Necip Bey ve Emanuel Karasu Efendi bu locaların üyelerindendirler.
Bu tarihe kadar ülkede toplam 23 loca kurulmuştur. Birinci ve İkinci Meşrutiyetin , Jön Türklerin, İttihat ve Terakki Cemiyetinin kurulması ve eylemleri bu kişilerin gayretiyledir.
Aynı zamanda İttihat ve Terakki yöneticileri olan bu kadro, İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra, Osmanlı İmparatorluğunda Milli Masonluğu kurmak için harekete geçmişlerdir.
Türkiye Büyük Locasının kurulması işlemi sırasında İstanbul’daki Selimiye Süvari Fırkası Komutanı Prens Aziz Hasan Paşa, Maliye Bakanı Mehmet Cavit Bey, Mehmet Talat Sai Paşa, Mithat Şükrü Bleda, Rıza Tevfik Bölükbaşı, Fuat Hulusi Demirelli, Faik Süleyman Paşa, Jandarma Genel Komutanı Galip Bey, Hüseyin Cahit Yalçın kurucular arasındadır.

1 Ağustos 1909 günü ‘Maşrıkı Azamı Osmani’ adı altında ilk Türkiye Büyük Locası kuruldu. Büyük Üstadlığa Mehmet Talat Sait Paşa ve yönetime Jandarma Genel Komutanı Galip Paşa, Rıza Tevfik Bölükbaşı, Osman Talat Bey seçildiler.

1923 de Cumhuriyetin ilanı ile birlikte, ülkenin yabancıların işgali ve etkilerinden kurtulması sonucu, Masonlukta yeni bir ulusallık anlayışı ve bilinçlenme başlar ve bünyesini Atatürk devrimleri ve ilkelerine öz ve biçim olarak uyarlar. Türkiye Büyük Locasının o zamanki ismi olan ‘Maşrıkı Azamı Osmani’ adı ‘Türkiye Büyük Maşrıkı’ olarak değiştirilir.

Atatürk’ün Cumhuriyetçi kadrosunda görev alanların büyük bölümü Masondur. Bir bakıma yönetim ve devrimlerin gerçekleştirilmesi Masonlara emanet edilmiştir. Fethi Okyar, Rauf Orbay, Refet Bele Paşa, Ali İhsan Sabis Paşa, Meclis Başkanı Kazım Özalp Paşa, Meclis Başkanı Abdülhalik Renda, Başbakan Hasan Saka, İçişleri Bakanları Şükrü Kaya ve Mehmet Cemil Ubaydın, Dışişleri Bakanları Bekir Sami Kunduh ve Tevfik Rüştü Aras, Sağlık Bakanları Rıza Nur, Adnan Adıvar, Refik Saydam, Behçet Uz, Milli Eğitim Bakanları Reşit Galip, Hasan Ali Yücel, Ekonomi Bakanı Sırrı Bellioğlu, Milletvekilleri Cevat Abbas, Atıf Bey, Edip Servet Tör, Yunus Nadi, Reşit Saffet Atabinen, Memduh Şevket Esendal, Hilmi Uran, Tevfik Fikret Sılay, Ahmet Ağaoğlu, Ankara Valisi Nevzat Tandoğan ve Belediye Başkanı Süleyman Asaf İlbay, İstanbul Valileri Muittin Üstündağ, Lütfü Kırdar, Danıştay Başkanı Mustafa Reşat Mimaroğlu, Jandarma Genel Komutanı Galip Paşa, İstiklal Mahkemesi Başkanı Necip Ali Küçüka, Amiral Mehmet Ali Paşa Atatürk’ün çevresinde ülkeye hizmet etmiş Masonlardır.
Cumhuriyet döneminde Dernekler Kanunu gereği Masonluk kurumları birer dernek statüsüne sokulmuştur. 1927 yılında Türkiye Büyük Locasının resmi statüsünü içeren derneğe ‘Tekamülü Fikri Cemiyeti’ adı verilmiş ve bu ad 1929 yılında ‘Türk Yükseltme Cemiyeti’ şekline değiştirilmiştir.

1935 yılında Türk Yükseltme Cemiyeti adı altında dernek statüsünde çalışan Türkiye Büyük Locası kendi çalışmalarını bizzat kendisi tatil etmiştir.

Ülkede oluşan siyasal ve sosyal ortam göz önüne alınarak, Türk Ocakları, Kadınları Himaye Cemiyeti, Muallimler Derneği, İzcilik Teşkilatı gibi kuruluşlar yasayla kapatılmış ve parti denetimi altına alınmıştır.

Atatürk, aynı zamanda Mason olan dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya ile görüşür ve ondan Masonların üst düzey yöneticilerine genel durumu açıklamasını ve yasaya gerek olmadan kendi kendilerini tatil etmeleri mesajını iletmesini ister. Sonunda 10 Ekim 1935 günü Mason yöneticileri tarafından imzalanmış bildirge Anadolu Ajansı tarafından yayınlanır:
“Mes’ul ve maruf imzalar altında Ajansımıza verilmiştir. Türk Mason Cemiyeti memleketimizin sosyal tekamülünü ve günden güne artan muazzam terakkilerini dikkate alarak ve Türkiye Cumhuriyetinde hakim olan demokratik ve cidden laik prensiplerin tatbikatından doğan iyilikleri müşahede ederek faaliyetine, bu hususta hiç bir kanun olmaksızın nihayet vermeyi ve bütün mallarını memleketimizin sosyal ve kültürel kalkınmasına çalışan Halk Evlerine teberruu muvafık görmüştür.”
Ayrıca Şükrü Kaya hükümet adına kamu oyuna yaptığı resmi açıklamada; “Türk Masonları kendi ideallerinin hükümetin esas programına dahil olduğunu görerek, kendi teşkilatlarını kendileri fesh etmişlerdir. Hükümetin bu iş üzerinde hiç bir teşebbüsü ve alakası yoktur” diyerek durumu belirtmiştir.
1946 yılında yeni Cemiyetler Kanununun yürürlüğe girmesiyle, masonlar da yeniden faaliyete geçerler ve 1948 yılında İstanbul Vilayetine verilen dilekçeyle Türk Mason Derneğini kurarlar. Aynı yıl İzmir ve Ankara şubeleri açılır.
Daha sonra, Ankara’daki localar birleşerek 1955 yılında kendi Büyük Localarını kurarlar, İstanbul ve İzmir’deki locaları bu Büyük Locaya katılmaya davet ederler. Aynı yılın sonunda, Merkez Ankara’da olmak üzere Türkiye Büyük Locası kurulur. Böylece Türk Masonluğu, masonluk ilke ve kurallarına aykırı olmayan bir şekilde, loca üyelerinin özgür iradeleriyle, dünyadaki diğer benzerleri gibi kurulmuş olur. Bu tarihten itibaren, Türkiye Büyük Locası kendi obediyansı içinde, kendisine eşit veya üstün bir güç tanımayan tek bir merkezi yönetim şekline gelmiştir.
Ancak sorun dünya masonluğu için çözülmüş değildir. Çünkü Büyük Locayı oluşturan Locaların tümü kendiliğinden oluşmamış, Yüksek Şura tarafından kurulmuştur. Türkiyedeki masonlar bu localarda masonluğa kabul edildiklerinden, dünya masonluğuna göre hem localar, hem de Türk masonları mason olarak tanınmazlar. Bu olay, Türk masonluğunun tanınması için masonları 22 yıl daha uğraştıracaktır.
Türk Masonluğu bazı yabancı Büyük Localar tarafından tanınmakla beraber, Düzenli Masonluk olarak tanımlanan ve önderliğini İngiltere, İskoçya ve İrlanda Büyük Localarının yaptığı obediyanslar tarafından, kuruluşundaki usulsüzlük nedeniyle tanınmamaktadır. Bu nedenle bu obediyanslarla tanışma ve iyi ilişki kurma çalışmaları başlatılır. Hollanda, A.B.D., Almanya, İsviçre ile tanınma işleminin nasıl olabileceğine değin çalışmalar yapılır.
Bu arada Türkiye Yüksek Şurasının tanınma girişimi başarılı olmuştur. A.B.D.nin 1861 yılında tanımış olduğu Osmanlı Yüksek Şurasının devamı olduğu kabul edilerek, patent yenilenmiştir. Bu olayın etkisiyle, 1962 yılında Newyork ve İskoçya Büyük Locaları, Türkiye Büyük Locasını tanıdılar. Türkiye Büyük Locası'nın diğer Büyük Localar tarafından tanınmasını sağlamak için, İskoçya Büyük Locası, Türkiye Büyük Locası için bir Konsekrasyon (Tahsis)Töreni yaptı. Bu törenden sonra, Türkiye Büyük Locasının, yabancı obediyanslar tarafından tanınmasında büyük artış olmuştur.
Türkiye Büyük Locasının, İngiltere ve İrlanda Büyük Locaları tarafından
tanınma işlemlerinde de sonunda başarıya ulaşılır. İngiltere Büyük locası 1970 tarihinde tanıma işlemini gerçekleştirdi. Bundan 1 ay sonra da İrlanda Büyük Locası Türkiye Büyük Locasını tanıdı. Böylece Türkiye Büyük Locası ile, dünya düzenli Masonluk obediyansları arasındaki tüm engeller ortadan kalkmış oldu.

Bu tarihten itibaren Türkiye’de Masonluk hızla gelişmeye başlamıştır. 1987’de İsrail’de Türkçe konuşan “Nur" locası, ve 1990’da Almanya-Frankfurt’ta Türkçe konuşan “Türkay” locası açıldı. Washington “Nur”, Bükreş “Işık”, ve ayrıca 1991’de Bodrum, 1993’de Antalya, 1995’de İstanbul-Yakacık, 1995’de Eskişehir, 1996’da Marmaris, 2004’te Adana binaları hizmete sokuldu.

sevgiler...saygılar...
yenilmek te iyidir, mühim olan her seferinde yenilsende , daha iyi olarak yenildiğini bilmektir


Mayıs 08, 2011, 04:58:49 ös
Yanıtla #13
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 498
  • Cinsiyet: Bay

 Sayın sahnesarsan' a katkısından dolayı teşekkür ederim. Birinci madde olarak '' Masonluk'un evrensel ülküsü'' nü işliyoruz. Ben her iki locanın resmi internet sitelerinden alınmış bu beyanlarından, evrensel ülkü anlamında bir farklılık göremedim. HKEMBL nın kendini tanıtırken birinci koşul olarak '' bir yaratıcıya inanmak'' koşulunu da Masonluk'la değil Mason'un kendisiyle alakalı birşey olarak anladım. Hatta bu detay olmasa iki taraf da aynı şeyi söylüyormuş gibi geldi.

 İkincisi; sayın sahnesarsan ÖMBL' sının bölünme sebeleri hakkında ki açıklamasını eklemiş. Teşekkür ederim ,fakat biraz erken. Önce şu '' evrensel ülkü'' açısından konuyu bir anlayalım, hepsine sıra gelecek.

 Sevgi ve saygılarımla.

 
enelsır


Mayıs 08, 2011, 05:21:42 ös
Yanıtla #14
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Bir işi düzenli ve sistematik bir şekilde yapmayı niçin başaramıyoruz; anlamak olanaklı değil.

Aslında olanaklı; almış olduğumuz eğitim, edinmiş olduğumuz disiplin buna pek elvermiyor.

Eğer bir yanda HKEMBL'nın herhangi bir bildirgesini, diğer yanda ÖMBL'nın herhangi bir bildirgesini alıp alt alta sıralarsak, buradan Sayın enelsır'ın yönelmek isteği karşılaştırmayı elde edemeyiz.

Ben boşuna mı söz ettim üç kolonlu bir çizelgeden?

Şimdi ben burada Sayın Sahnsarsan'a sorsam "Nedir iki büyük locanın farkı?" diye, belki de hemen birinin üye olarak kabul edeceği kişilerle ötekinin üye olarak kabul edeceği kişilerde aranılan kriterlerinden başlayacak.

Hayır efendm. O aşamaya belki 20 konu başlığını karşılaştırdıktan sonra geleceğiz. Gelmeyecek değiliz elbette; geleceğiz. Bireysel aşamadan başlayarak örgütsel ve sonra kurumsal, daha sonra evrensel aşamaya doğru ilerlemek de bir yöntem olabilirdi. Ancak ben böylesini önerdim. Konu başlığının sahibi Sayın enelsır da benimsedi.

Neden böylesini önerdim?... Çünkü bu yönden başlayarak gittiğimizde aradaki farkların öyle çok olrmadığını, kimi zaman hiç fark olmadığını, kimi zaman farkların pek önemsiz düzeyde kaldığını göreceğiz. Olay ne kadar çok örgütsel bireysel düzeye doğru gelirse, farkların ve çelişkilerin de o denli artış gösterdiğini, ancak bir sonraki aşamada yine önemsizleşmeye yüz tuttuğunu göreceğiz.

Şimdi ben Sayın sahnesarsan'dan rica etsem, desem ki buraya aktarmış olduklarını bize yan yara karşılaştırmalı olarak yazsın ki, iki kuruluş arasındaki benzerlikleri ve farkları görebilelim. Yapabilir mi acaba?

Bunun olabileceğini sanmıyorum. Bu yöntemle gidince olmaz.  Bir büyük locanın bildirgesi ile ötdekini karşılaştırmak için her birini ayrı ayrı parçalamak, aynı konuya değinen tümcelerini yan yana getirmek gerekir. bir diğer deyişye olduğu gibi aktarmakla yetinmeyip, biraz çalışmak.

Bu iş burada bu başlık altında böyle karmakarışık olunca, anlaşılan şimdi bu başlığı terk edip yenisini açmak gerekecek.

O yeni başlık şöyle olabilir: "HKEMBL & ÖMBL - Evrensel Amaç Karşılaştırması"

Altına da ya iki kolonlu bir çizelge ya da iki soru:

HKEMBL'nın evrensel düzeydeki amacı nedir? (Varsa)

ÖMBL'nın evrensel düzeydeki amacı nedir? (Varsa)

Sonra bu ikisinin karşılaştırılması ve tartışılması.

Bu konu bittikten, artık yeni bir katkı görülmemeye başlandıktan sonra bir sonraki aşamaya geçilmesi.

Eh, madem Sayın Sahnesarsan üstlenmiş kuruluşların görüş ve bildirgelerini incelemeyi, kendisinden rica edelim, belirttiğimiz tarzda bir başlık açıp konuyu (bilgilerini ve bulgularını) ortaya koymasını.

« Son Düzenleme: Mayıs 08, 2011, 05:31:30 ös Gönderen: ADAM »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Mayıs 08, 2011, 05:45:54 ös
Yanıtla #15
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 498
  • Cinsiyet: Bay


 Sayı ADAM  çok doğru demiş. Ben de aynı kaygıyı yaşadığım için son iki iletim de bunu ve çözüm yollarını kendimce belirttim. Yalnız sayın ADAM'ın konuyu başka başlıklar altına taşıma fikrinin , işleri daha da karmaşık ve anlaşılmaz kılacağını düşünüyorum. Bunu bencillik olarak almayın fakat , bu konunun bu başlık altında tartışılıp nihayete erdirilmesini arzu ediyorum. Bu hem katılım da bir sürekliliği, hem de konunun bütünlüğünü korumak adına çok gerekli bana göre. Hatta konu bütün yönleriyle tartışılıp bütün fikirler ortaya konduktan sonra bir sonuç bildirgesi yayımlamayı bile düşünüyorum. Bu tartışma boyunca neler konuşuldu neler tartışıldı bunu özetlemek adına.

 Konunun dağıldığı ve bunu ileriki safhalar da daha da derinleşeceğini gördüğüm için, bunu parçalara bölme fikrini benimsemiştim zaten.

 Şu halde bu konu da görüş ve düşüncelerini, bilgilerini paylaşacak üyelere şunu duyurmak isterim: Biz bu başlık altında HKEMBL ve ÖMBL nın düşünsel , işleyiş ve felsefi açıdan karşılaştırmasını yapmaya ve bu kurumları daha iyi anlamaya çalışıyoruz. Bunu da belli başlıklar altında ilerleyerek sistematik ve düzenli bir şekilde yapmak istiyoruz. Bu konu da bir katkıda ve fikir beyanında bulunmak istiyorsanız sizden bir ricada bulunacağım. Önce daha önce yazılmış iletileri okuyun, konunun neresinde olduğunuzu kavradıktan sonra o başlığa ait paylaşımlarınızı, görüşlerinizi iletin. Bu konu henüz yeni başladı ve biz şu an da iki BL nın evrensel ülküsünü tartışıyor ve anlamaya çalışıyoruz. Bütün katılımcılara şimdiden teşekkür ederim.

 Sevgi ve saygılarımla.
enelsır


Mayıs 08, 2011, 06:21:46 ös
Yanıtla #16

sayın ADAM,
saygıdeğer Mason üstad-ı azamı Kemalettin Apak tarafından yazılmış    "Ana Çizgileriyle Türkiye'deki Masonluk Tarihi" ve benzeri kitapları edinmem lazım, 19 mayıstan sonra bu kitaplar elime geçtikten sonra okuyup çalışma yapıp belirttiğiniz ana çizgi ve kolonlar çerçevesi içinde sitede yayınlarım.
tabi bunlara ek olarak sitede daha önce yazılmış olan (bilhassa sizin tarafınızdan) Masonluk Tarihi ile ilgili yazıları da tekrar tekrar okuyup kendi çıkarımlarımı zenginleştirmeye çalışırım
sevgiler...saygılar...
yenilmek te iyidir, mühim olan her seferinde yenilsende , daha iyi olarak yenildiğini bilmektir


Mayıs 08, 2011, 06:45:03 ös
Yanıtla #17
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 667
  • Cinsiyet: Bay

Saygılar

   HKEMBL yi siz bilgiler ışığında yansıtsanız, aralar da ''ÖMBL de şu farklılıklar var'' gibi satır aralarında değinilse, sanki daha çok amaca uygun olur. sayın ADAM'ın en son bahsettiği konu başlıkları, aynı başlıkta değerlendirirsiniz.  Aksi taktirde takip noktasında yine kafalar karışa bilir. ''HKEMBL miydi onu yapan'', ''ÖMBL miydi bunu yapan'' gibi uzayan mevzu da karmaşık durum söz konusu olabilir.  Başlık içinde bir başlık açıldığında da mevzuda bilgisi olan kişi, özetin özetini yaparak konuyu ilk bir açsın. Açarken ''özet'' şeklinde konu açılsın ''işte bu şudur'' şu da budur'' tarzında kısa ve net. Zaten o başlık tartışılırken bilen bilmeyene anlatırken, yeterince bilgi edinilir. Böylelikle ÖMBL ile HKEMBL nin aralarındaki farklılıklar, daha anlaşılır şekilde ortaya çıkar kanısındayım.
Saygılarımla


Mayıs 09, 2011, 03:42:37 ös
Yanıtla #18

Öncelikle iki söylem arasındaki farka dikkatinizi çekmek istiyorum:

"Biz muntazam Mason olarak kabul etmeyiz"  ile "Mason değildir" söylemleri arasındaki fark... Kötü niyetli bakarsanız ne farkı var, bu kaçamak bir yaklaşım diyebilirsiniz. Ama değildir.

Şöyle açıklamaya çalışayım. Ben ne kadar bilgili, ne kadar tecrübeli, ne kadar yetkili, ne kadar "üst dereceli" bir Mason olursam olayım, bir kişinin Mason olup olmadığına karar veremem. (Ben diye verdiğim örnek herkes için geçerlidir). Sorun BL'ların birbirini tanımasından kaynaklanır. O sebeple bir Mason, diğer BL üyesi için ancak "Biz muntazam Mason olarak kabul etmiyoruz" diyebilir.

Ondan sonra farklara sıra gelir. Sn. Adam'ın üç sütunlu tablo önerisi güzel ama yeterli mi? Birbirlerini tanıyan BL'lar arasında mutlak bir aynılık var mı? Sorun diğerleri değil biziz denilirse tamam, 3 sütun kabul edilebilir. Hangi sütun daha "güzel" olacak ona karar vermek zor olur ama ne yapalım, o da katlanılabilecek bir külfet diyelim.

Ritüeller arasında fark olup olmadığı da çok önemli değildir bence. Sembollerin nasıl anlatıldıkları mı önem taşır, ne anlattıkları mı? Bir harici 2 ritüeli eline alıp incelese, sadece maddi farkları görür. Ne anlattıklarını (tam olarak) anlayamayacağı için de, farklı (veya çok benziyor) denmesi bir anlam ifade etmez.

Bir son husus: Bu farklılıkları ortaya koymak kime ne kazandıracak. Bölünmenin sebeplerine tam olarak vakıf olamadan bu günün farklarını bilmek ne fayda sağlayacak? Çok farklı olduğunu gördüğümüz zaman "Evet iyi ki ayrılmışlar" mı diyeceğiz... Ya da çok benzer oldukları görülürse "Zaten farkınız yok hadi birleşin" mi diyeceğiz? Dersek ne faydası olacak?

Sorun bir harici hangisini seçmesi gerektiğini bilsin ise, her iki taraftan da teklif alan kaç kişi vardır sizce? Ben şimdiye kadar böyle birisini görmedim. Zaten başta yapılan seçim de nihai olmak zorunda değil. BL'lar arasında diğer tarafa giden çok insan var. Karar veremeyen BL'lardan birisine üye olur, öğrenir (ki zaten tam anlamıyla öğrenebilmesi için zaten birisine üye olması şarttır), sonra diğer taraf kendisine daha uygun geliyorsa gider o tarafa başvurur.

Benim fikrim budur.

Saygılarımla.

Bir kavramın tarihini bilmediğiniz sürece
Kavramın kendisini idrak edemezsiniz


Mayıs 09, 2011, 04:42:12 ös
Yanıtla #19
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Araya giriyorum ama aslında bir şey yazacağım yok; sadece öneri...

Bir kere bu konuya dünya genelinde değil, sadece Türkiye açısından bakalım. En azından şimdilik. Nitekim başlık da onu gerektiriyor. Sonra gerekirse bir dünyea geneline açılım ya onunla bir karşılaştırma yapılabilir.

İkincisi, -özellikle Sayın Mustafa Kemal değinmiş olduğu için belirtme gereğini duydum- bu irdelemeyi Türk Masonluğu'nun tarihçesiyle bağdaştırmayalım. Hele 1965-1975 dönemine hiç değinmeyelim. Çünkü o işe bulaşılınca çapanoğlu çıkıyor ve bana göre hava hoş ama masonlar bu işten pek de hoşlanmıyor. İyisi mi unutalım ya da bir kenara bırakalım. Günümüze bakalım. Nedir HKEMBL ile ÖMBL arasındaki farklar? Sadece nedir? Şu ya da şöylesi doğru, öteki yanlıştır değil; farklar neler?

Aslında ben demştim ki hani amaçlardan başlayalım, llkeler ile devam edelim, sonra yöntemlere ve kurallara falan gelelim. Bunu ortaya koyarken niyetim farklara gelinceye kadar çok şeyin aynı ya da pek benzer olduğunun bir kez daha gözler önüne serilmesini bağlamaktı. Üç kolonlu çizelgenin işlevi de bu olacaktı.

Ancak istemiyorsanız onları atlayalım ve sadece farklara gelelim.

Yorumsuz. Değerlendirmesiz.

Sizi tutamam, zoırlayamam elbette. İsterseniz yorumlu ve değerlendirmeli anlatırsınız.

Neresinden başlayalım?

Bunu başlığın sahibi saptasın bence.
   
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
36 Yanıt
40273 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 24, 2011, 12:53:00 öö
Gönderen: Maledictum
5 Yanıt
9639 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 26, 2011, 01:27:11 ös
Gönderen: Cin Ruhi
3 Yanıt
5898 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 06, 2012, 02:05:23 öö
Gönderen: Lucian
45 Yanıt
22666 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 17, 2012, 10:18:53 ös
Gönderen: Genius Loci
8 Yanıt
6590 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 26, 2013, 06:21:17 ös
Gönderen: 418
2 Yanıt
3696 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 13, 2015, 03:12:49 öö
Gönderen: Risus
36 Yanıt
16492 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 28, 2016, 11:24:14 ös
Gönderen: Niko
6 Yanıt
5840 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 12, 2015, 01:15:36 ös
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
3583 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 20, 2015, 12:56:34 ös
Gönderen: peacewings