Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: MASONLUĞA YÖNELİK KOMİK SUÇLAMALAR  (Okunma sayısı 26543 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kasım 06, 2007, 08:17:23 ös
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

MASONLARIN DİNE KARŞI SAVAŞI :D

Masonluk varlığını ilk kez 1717'de İngiltere'de resmi olarak ilan etti. Bu tarihten sonra, önce İngiltere'de, ardından başta Fransa olmak üzere kıta Avrupası'nda yayılan masonluk, her ülkede din karşıtlarının toplanma yeri oldu. Kendilerini "hür düşünürler" olarak ilan eden -bununla, İlahi dinleri tanımadıklarını ifade eden- pek çok Avrupalı mason localarında buluştu. Mimar Sinan dergisindeki "Masonluğun İlk Devirleri" başlıklı bir makalede belirtildiği gibi, "Masonluk, kiliselerin dışında hakikati arayanların biraraya geldiği, toplandığı yer, melce oluyordu."113

Dahası "hakikati dinin dışında arayan" bu zümre, dine karşı da büyük bir husumet duyuyordu. Bu nedenle örgüt, kısa sürede Kilisenin, özellikle de Katolik Kilisesi'nin rahatsızlık duyduğu bir güç merkezi haline geldi. Bu masonluk-Kilise çatışması giderek büyüyerek 18. ve 19. yüzyıl Avrupası'na damgasını vuracaktı. 19. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa dışındaki coğrafyalara da yayılmaya başlayan masonluk, gittiği her ülkede din karşıtı felsefelerin ve hareketlerin çıkış noktası haline gelecekti.

Mimar Sinan dergisindeki "Politika ve Masonluk" başlıklı bir makalede, masonluğun bu din karşıtı savaşı şöyle açıklanmaktadır:

Franmasonluk siyasal bir parti olmamakla beraber, siyasal ve sosyal olayların akımına uygun olarak uluslararası birleşik ve sosyal bir kuruluş halinde örgütlenmesi 18. yüzyılın başlarına rastlar. Mezheplerin özgürlük kurallarını uygulamaya çalıştığı sırada, onlara yardım için, din adamları kurallarının (ruhban heyetlerinin) nüfuz ve iktidarlarına karşı savaş açmak durumuna giren farmasonluğun yıkmak istediği şey, Kilisenin hükümetler ve halk üzerindeki tahakkümü idi. Bundan dolayı 1738 ve 1751 yıllarında Papa tarafından dinsiz olarak ilan edilmiştir... Farmasonluk, mezhepler özgürlüğü ilkelerini amaç edinen ülkelerde yalnız ismen gizli ve esrarlı toplantıları olan bir dernek halinde kalmış ve bu gibi memleketlerde hem müsamaha ve hem de teşvik görerek, vakit ve hali uygun orta sınıf halk ile yüksek memurlardan taraftarlar bulmuş ve mason olan devlet erkanını kendi örgütlerinin başkanlık makamına geçirmiştir. Katolik mezhebinin herkes için mecburi olduğu güney memleketlerinde ise, gizli, yasak ve kanuni tekib ve izlenmeye maruz devrimci bir dernek niteliğini muhafaza etmiştir. Bu memleketlerde orta sınıftan hür düşünceli gençler ve hükümetlerinin yönetiminden memnun olmayan subaylar mason localarına girmeye ve böylece, İspanya, Portekiz ve İtalya'da ve özellikle Vatikan Kilise Hükümetinin tahakkümü altındaki rejimler aleyhine devrimci tertipler alınmaya başlanmıştır.114

Kuşkusuz burada mason yazar kendi örgütünün lehinde bir üslup kullanmakta, masonluğun "kilise tahakkümü"ne karşı savaştığını ileri sürmektedir. Ancak konuyu yakından incelediğimizde, pek çok ülkede "tahakküm" kavramının asıl olarak masonlar tarafından kurulan veya desteklenen rejimlere uygun düştüğünü görürüz. Öte yandan, masonluğun "tahakküme karşı savaşma" iddiasının da göstermelik olduğu sonucuna varırız. Kilise, -Hıristiyanlığın çarpıtılmış olması sebebi ile- gerçekten de skolastik fikirler ve baskıcı uygulamalar sergilemesine rağmen, masonluğun kilise düşmanlığı bu sosyal meseleden değil, İlahi dinlere karşı duyduğu nefretten kaynaklanmıştır.

Masonluğun yapısına, rit ve ayinlerine bir göz atmak, bu konuda fikir vermek için yeterlidir.



Kasım 06, 2007, 08:44:40 ös
Yanıtla #1
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

BİR MASON LOCASI ÖRNEĞİ: "CEHENNEM ATEŞİ KULÜBÜ"

Masonların 18. yüzyılda nasıl bir örgütlenme içinde olduklarını, nelerle uğraştıklarını anlamak için yapılması gerekenlerden biri, o dönemde ortaya çıkan çeşitli masonik gizli dernekleri incelemektir. Bu derneklerden birisi, 18. yüzyılın ortalarında İngiltere'de aktif olan "Cehennem Ateşi Kulübü"dür. (Hell Fire Club) Bu kulübün masonik yapısını ve sahip olduğu din aleyhtarı, pagan kimliği, mason yazar Daniel Willens "The Hell-Fire Club: Sex, Politics, and Religion in Eighteenth-Century in England" adlı makalesinde açıklamaktadır. Masonlar tarafından açılan "thefreemason.com" isimli internet sitesinde yayınlanan makaleden bazı ilginç pasajlar şöyledir:

İngiltere'de Kral III. George'un hükümdarlığı döneminde, mehtaplı gecelerde, pek güçlü hükümet üyelerinin, önde gelen aydınların ve etkili sanatçıların hep birlikte Thames nehrinin üzerinde bir tekne içinde West Wycombe civarında bulunan bir manastır yıkıntısına doğru yol aldıkları görülebilirdi. Orada, keşiş kıyafetlerine bürünen bu saygıdeğer kişiler, kutsallığını yitirmiş bu manastırın çanlarının çalmasıyla birlikte, her türlü ahlaksızlığa kendilerini kaptırırlardı. Gece, kendini sefahate adamış bir soylu kadının çıplak vücudu ile kutlanan bir Kara Ayin ile doruk noktasına ulaşır, şeytani tapınmalarını tamamlayan ele başları Britanya İmparatorluğu'nun gidişatı ile ilgili komplolar kurmak için cümbüşe ara verirlerdi.

Halk arasında "Cehennem Kulübü" olarak tanınmış olmalarına karşın, bu günah tarikatı, kendilerini, bir Gotik özenti ile "Medmenham'lı St. Francis Keşişleri" diye adlandırırlardı. Bu dedikodu dolu dönemde, topluluğun şeytani etkinlikleri hakkında epey söylenti yayılmıştı, hatta 1765 yılında Charles Johnstone adlı bir yazar Medmenham Keşişleri'nin gizlerini açıkladığı "Chrystal" isimli bir roman yayınlamıştı.


Medmenham Keşişleri'nin en önemli öncüsü, Wharton Dükü Philip (1698-1731) tarafından 1719 yılında Londra'da kurulan Cehennem Kulübü'dür. Wharton, liberal partiden ileri gelen bir politikacı ve bir masondu. Aynı zamanda ateist olan Wharton, satanist şenliklere alenen önderlik ederek, dini alaya almaya çabalardı. Wharton, 1722 yılında Londra Büyük Locası'nın Büyük Üstadı seçildi...

1739 Yılında Dashwood, Abbe Nicolini'yi görmek için gittiği Floransa'da, Divan Kulübüne katılacak olan Lady Mary Wortley Montagu ile karşılaştı. Bu dönemde İtalya'da masonların işleri pek yolunda gitmiyordu. Papa XII. Clement, engizisyonu mason localarının aleyhine döndüren yeni bir kararname yayınlamıştı. Ancak, 1740 yılının başlangıcında Papa öldü. Yeni Papa'yı seçecek olan kardinaller kurulu toplantısı yapılırken, Dashwood Roma'ya gitti. Masonların en büyük düşmanı Kardinal Ottiboni kimliğine girdi ve halkın önünde maskaralıklar ve sövgülerle dolu sahte bir ayin düzenleyerek Ottiboni ile alay etti....

Keşişlerin gerçek eylemlerini öğrenebilmek için gerekli belli başlı bilgiler herhalde toplantı salonunda bulunmalıydı. Ancak salonun hem döşenişi, hem de kullanılış tarzı bu güne kadar esrarını korudu. Sansasyon yaratmaktan hoşlanan yazarlara göre, bu salon tam bir satanist tapınaktı. Oysa, mason toplantıları için kullanıldığını varsaymak çok daha akla uygun görünüyor. Medmenham Keşişleri'nin önde gelen üyelerinden biri olan ve ancak kulüpten ayrıldıktan sonra masonluğa giren John Wilkes , eski dostlarına kara çalan bir makalesinde şunları anlatmıştı: "Kutsal günlerde keşişlerin bir araya gelerek en gizli ayinleri yaptıkları ve şatafatlı törenlerle kutsal adakları BONA DEA adına sundukları, bu Eleusis Gizemleri toplantılarına hiçbir günahkâr göz bile bakmaya cesaret edemezdi." Dashwood'un politik düşmanlarından biri olan ve kulübe kesin bir tavırla karşı çıkan Sir Robert Walpole'un oğlu Horace, manastır hakkında şu alaylı sözleri söylemişti: "Öğretileri ne olursa olsun, uygulamaları tam olarak pagandı: Bu yeni kilisenin şenliklerinde hiç gizlemeden Bacchus ve Venüs'e kurbanlar sunarlar, şarap fıçıları ile tanrıça heykelleri gırla giderdi."...

Eğer o dönemlerde mevcut idiyse bile, Medmenham Keşişleri'nin üye listesi bugün elde değil. Ancak, pek büyük bir olasılıkla kulübe üye olan kişiler arasında, Dashwood'un kardeşi John Dashwood-King, Sandwich Earl'ü John Montagu, John Wilkes, George Bubb Dodington, Baron Melcombe, Paul Whitehead ve daha birçok meslek sahibi kişiler ve yerel toprak sahiplerinin bulunduğu biliniyor... Kamunun gözünde skandal sayılacak kadar önemli kişiler bunlar.

Dashwood'un bugüne dek yarattığı etkinin tam merkezinde din sorunu vardır... Cinsel büyüler, manastırda bulunan Kabala kitabı, her fırsatta ortaya çıkan Harpokrat'ın resmi, Dashwood'un masonlarla olan ilintisi ve Medmenham Manastırı'nda bulunan Theleme sloganı gibi unsurlar, Cehennem Ateşi Kulübünün erken bir "Crowley'cilik" olduğunu düşündürmektedir. Çok daha ciddi bir yaklaşım ise, Dashwood'un mason bağıntılarının üzerinde durarak, manastırın toplantı salonunun bir mason mabedi olduğunu, büyük olasılıkla isabetli olarak, ileri sürebilir. 115

Bu uzun alıntıyı aktarmamızın nedeni, 18. yüzyılda ortaya çıkan masonik örgütlenmenin nasıl bir atmosferde geliştiğine, kişileri nasıl etkilediğine dair iyi bir fikir vermesidir. Masonluk, gizemli, merak uyandırıcı, cezbedici bir örgüt olarak ortaya çıkmış, üye olan kişilerde, toplumun genel inançlarına aykırı davranmanın getirdiği bir tür psikolojik tatmin meydana getirmiştir. Masonik ayinlerin temel özelliği ise, az önceki alıntıda da vurgulandığı gibi, İlahi dinlerin sembol ve kavramları yerine pagan sembol ve kavramları yüceltmesidir. Böylece, sadece sembolizm yoluyla dahi, masonluğa giren kişiler Hıristiyanlığı terk ederek paganlaşmışlardır.

Ancak masonluk sadece garip ayinler düzenlemekle kalmamış, Avrupa'yı İlahi dinlerden uzaklaştırıp pagan bir kültüre sürüklemek için siyasi bir strateji de izlemiştir. Bu bölümde Avrupa tarihinin bazı önemli kilometre taşlarına ülke ülke bakacak ve bu aşamalarda masonluğun dine karşı yürüttüğü söz konusu savaşın izlerini araştıracağız. İlk bakmamız gereken ülke, Fransa'dır.


FRANSA'DA DİN KARŞITI MÜCADELE

Fransız Devrimi'nde masonların oynadığı büyük rolü daha önceki çalışmalarımızda incelemiştik. Aydınlanma filozoflarının çok büyük bir bölümü, özellikle de din aleyhtarı görüşleri en keskin olanlar, masondular. Fransız Devrimi'ni hazırlayan ve ona öncülük eden Jakobenler de yine locaların üyeleriydiler.116

Devrimin içinde masonların oynadığı rol, Comte Cagliostro adlı bir "ajan-provokatör" tarafından henüz o yıllarda itiraf edilmişti. Cagliostro 1789'da Engizisyon tarafından tutuklanmış ve sorgu sırasında önemli itiraflarda bulunmuştu. Anlattıklarının başında, masonların tüm Avrupa'da zincirleme bir devrim yapma planları geliyordu. Masonların asıl amacının ise, Papalığı yok etmek olduğunu ya da Papalığın ele geçirilmesinin hedeflendiğini açıklamıştı. Cagliostro'nun itirafları arasında, uluslararası Yahudi bankerlerin tüm bu devrimci faaliyetleri finansal yönden desteklediği, Fransız Devrimi'nde de yine Yahudi kaynaklı paraların önemli rol oynadığı da yer alıyordu.117

Nitekim Fransız Devrimi, tam anlamıyla bir "din karşıtı devrim" oldu. Devrimciler aristokrasinin yanında din adamlarına karşı da büyük bir tasviyeye giriştiler. Çok sayıda din adamı öldürüldü, dini kurumlar ortadan kaldırıldı, ibadethaneler tahrip edildi. Hatta Jakobenler, Hıristiyanlığı tamamen ortadan kaldırmak ve yerine "akıl dini" adını verdikleri pagan bir inanç yerleştirmek için uğraşmışlardı. Ancak bir zaman sonra devrim onların da kontrolünden çıktı ve Fransa tam bir kaosa sürüklendi.

Masonluğun bu ülkedeki misyonu devrimle birlikte bitmedi. Devrimin ardından doğan karmaşa, sonunda Napoleon'un iktidarı ele geçirmesiyle istikrara kavuştu. Ancak bu dönem de uzun sürmedi, Napoleon'un tüm Avrupa'ya hükmetme hırsı, iktidarının sonunu getirdi. Bundan sonra da Fransa'da istikrar ve monarşi yanlıları ile devrimciler arasındaki çatışma sürdü. 1830'da ve 1848'de ve 1871'de üç ayrı devrim daha yaşandı. 1848'de "İkinci Cumhuriyet", 1871'de ise "Üçüncü Cumhuriyet" kuruldu.

Bu çalkantılı dönemin içinde masonlar her zaman son derece aktif oldular. En büyük hedefleri ise, kiliseyi ve dini inançları zayıflatmak, dini değer ve kuralların toplum üzerindeki etkisini yok etmek, dini eğitimi ortadan kaldırmaktı. Masonluk, "antiklerikelizm" (kilise düşmanlığı) olarak bilinen sosyal ve siyasi hareketin karargahı gibi işlev gördü.

The Catholic Encyclopedia, "Grand Orient" olarak bilinen Fransız masonluğunun bu din karşıtı misyonu hakkında önemli bilgiler vermektedir:

Grand Orient'in resmi bülten ve el kitabında bulunan Fransız masonluğunun resmi dökümanları, Fransız Parlamentosu'na geçmiş Kilise karşıtı tüm kanunların Mason localarına önceden geçirildiğini ve Grand Orient'in yönetimi altında uygulandığını ispatlamaktadır. Ki burada açıkça ifade edilen amaç, Fransa'daki herşeyi kontrol altına almaktır. 1903 Kongresi'nde resmi konuşmacı olan vekil Massé, 1898 Kongresi'ndeki konuşmasını şöyle anlatıyor:

''Masonluğun en önemli görevi politik ve laik mücadelelere her gün daha fazla müdahale etmektir... Kilise karşıtı mücadeledeki başarı büyük ölçüde masonluk sayesindedir. Masonluğun ruhu, programları, yöntemleri galip gelmiştir. Eğer (Kilise karşıtı) blok kurulduysa, bu masonluk ve localarda öğretilen disiplinin sonucudur... Eğer işimizi bitirmek istiyorsak, ki henüz bitmemiştir, tetikte olmalıyız ve karşılıklı güvene sahip olmalıyız. Bu iş, yani kiliseye karşı mücadele, biliyorsunuz ki halen sürmektedir. Cumhuriyet, kendisini dini kurumlardan kurtarmalı ve bunun için onları güçlü bir darbeyle süpürmelidir. Yarım yaptırımlar her yerde tehlikelidir, karşımızdakiler tek bir darbeyle ezilmelidir.118


The Catholic Encyclopedia, Fransız masonluğunun dine karşı verdiği savaşı anlatmayı şöyle sürdürmektedir:

Gerçekte 1877'den itibaren Fransa'da uygulamaya konan; eğitimin dinden soyutlanması, özel Hıristiyan okullarına ve hayır derneklerine karşı yaptırımlar, dini kurumların kapatılması, Kilisenin mallarına el konması gibi "kilise karşıtı" tüm Masonik reformlar, sadece Fransa'da değil, tüm dünyada insan toplumlarının anti-Hıristiyan ve din dışı bir şekilde yeniden organize edilmesi hedefine yöneliktir. Dolayısıyla Fransız masonluğu, Masonluğun tümünün öncüsü olarak, evrensel bir Masonik Cumhuriyetin kurulacağı bir çağın başlangıcını kutlamak eğilimindedir. Grand Orient'in Büyük Üstadı Senator Delpech, 20 Eylül 1902'deki konuşmasında şöyle demektedir:

"Celileli'nin zaferi 20 yüzyıl sürdü, ama şimdi ölüm zamanı geldi... Masonik Birliğin kurulduğu günden, Celileli efsanesinin üzerine kurulmuş olan Roma Kilisesi'nin erimesi de zaten başlamıştı."119

Söz konusu masonun "Celileli" derken kast ettiği kişi Hz. İsa'dır. Çünkü Hz. İsa, İncil'e göre Filistin'in Celile (Galile) kentinde doğmuştur ve yine İncil'de Hz. İsa'ya "Celileli İsa" diye seslenildiği bildirilir. Dolayısıyla masonların Kilise nefreti, Hz. İsa'ya ve onun şahsında tüm İlahi dinlere duydukları nefretin bir ifadesidir. 19. yüzyılda inşa ettikleri materyalist, Darwinist ve hümanist kültürle, kendilerince, İlahi dinleri öldürdüklerini ve Hıristiyanlık öncesinde olduğu gibi Avrupa'yı tekrar pagan yaptıklarını düşünmüşlerdir.

Bu sözlerin söylendiği 1902 yılında, Fransa'da çıkarılan bir seri kanun, din karşıtlığını ileri boyutlara götürmüştür. Tam 3000 dini okul kapatılmış, okullarda herhangi bir dini eğitim verilmesi yasaklanmıştır. Pek çok din adamı hapsedilmiş, bazıları ülkeden sürgün edilmiş, dindarlar adeta ikinci sınıf insan uygulaması görmeye başlamıştır. Bu nedenle 1904 yılında Vatikan, Fransa ile olan tüm diplomatik ilişkilerini kesmiş, ama Fransa'nın tavrında bir değişiklik olmamıştır. Ta ki Fransa I. Dünya Savaşı'na girip, Alman orduları karşısında yüz binlerce insanını kaybedip, gururu kırılıp, "maneviyat"ın önemini anlayana dek.

Fransız Devrimi'nden başlayarak 20. yüzyıla kadar süren din karşıtı savaş, The Catholic Encyclopedia'nın belirttiği gibi, "önceden mason localarında geçmiş olan kanunların meclise onaylatılması" ile yürümüş, yani temelde Fransız masonluğunun (Grand Orient'in) bir operasyonu olarak devam etmiştir. Bu gerçek, mason kaynaklarından açıkça anlaşılmaktadır. Örneğin Türk masonlarının bir yayınında "Gambetta Birader'in 8 Temmuz 1875 günü Clémente Amitié Locası'nda Yaptığı Konuşmadan" şu alıntı yapılmaktadır:

İrtica hortlağı Fransa'yı tehdit ederken, din doktrinleri ve geri fikirler, modern cemiyetin prensiplerine ve kanunlarına karşı hücuma geçerken, Fran-masonluk gibi çalışkan, ileri görüşlü, hür ve kardeşlik umdelerine bağlı bir teşkilatın sinesinde, Kilisenin hudutsuz iddiaları, gülünç izamları ve adi tecavüzleri ile mücadele etme kuvvet ve tesellisini buluyoruz... Uyanık olmalıyız ve mücadeleye dayanmalıyız. Beşeriyetin nizam ve tekamül idealini teessüs ettirmek gayesiyle, aşılamayacak siperimizi temin edecek dayanışmayı kuralım.120

Dikkat edilirse masonik edebiyat sürekli olarak kendi fikirlerini "ilericilik" olarak göstermekte, dindarları ise "gericilikle" itham etmektedir. Oysa burada yapılan bir kelime oyunudur. Alıntıda "irtica hortlağı" olarak söz edilen kavram, zaten gerçek dindarların da karşı olduğu bir olgudur. Ama masonlar bu ifade ile gerçek ve hak dini hedef almakta, insanları dinden uzaklaştırmaya çalışmaktadırlar. Ayrıca belirtmek gerekir ki, asıl olarak masonluğun savunduğu materyalist-hümanist felsefe, Eski Mısır, Eski Yunan gibi pagan medeniyetlerden miras kalmış oldukça batıl ve "geri" bir düşüncedir.

Dolayısıyla masonların "ilericilik-gericilik" söyleminin hiçbir gerçekçi temeli yoktur. Gerçekte böyle bir temel de olamaz, çünkü masonlar ile dindarlar arasındaki çelişki, her ikisi de tarihin en eski devirlerden bu yana var olan iki fikrin arasındaki çelişkinin bir tekrarından başka bir şey değildir. Bu iki fikirden birincisi, insanın Allah'ın dilemesiyle yaratılmış ve O'na ibadet etmekle sorumlu bir varlık olduğunu beyan eden dindir, ki doğru olan da budur. Diğeri ise, insanın yaratılmadığını, başıboş olduğunu ve hayatının da bir amacı bulunmadığı öne süren inkarcı düşüncedir. Bu gerçek anlaşıldığında, gericilik-ilericilik gibi yüzeysel kavramların pek bir mana taşımadığı da görülür.

Masonların "ilerleme" kavramını kullanarak gerçekte dini yok etmek istedikleri, The Catholic Encyclopedia tarafından şöyle açıklanıyor:

Aşağıdakiler (masonluk tarafından kullanılan) en önemli yöntemler olarak sayılabilir:

Açık bir baskı politikasıyla veya Devlet ve Kilise arasındaki ayrım adı altındaki daha ikiyüzlü sistemi kullanarak, Kilisenin ve dinin tüm sosyal etkisini yok etmek... Kiliseyi, tüm gerçek dini, yani insanüstü bir kaynaktan gelen dini ortadan kaldırıp, bunun yerine "insanlık" gibi soyut kültler yerleştirmek... Aynı şekilde "dinler arasında ayırım yapmamak" sloganı altında, tüm özel ve kamusal hayatı, en başta da toplumsal yönlendirim ve eğitimi sekülerleştirmek.

Grand Orient (Fransız Büyük Locası) tarafından kast edildiği manasıyla, söz konusu "dinler arasında ayırım yapmamak" kavramı, anti-Katolik, anti-Hıristiyan, ateist, pozitivist veya agnostiktir.

(Grand Orient'e göre) çocukların düşünce özgürlüğü ve vicdanı tamamen ve sistematik olarak okulda şekillendirilmeli ve mümkün olduğunca Kilisenin ve din adamlarının hatta kendi ailelerinin bile etkisinden çıkarılmalı, bunun için gerekirse fiziksel ve manevi yaptırımlar kullanılmalıdır. Grand Orient grubu, bunu, nihai hedefi olan evrensel sosyal cumhuriyetin kurulması... için asla vazgeçilemez ve yanılmaz bir yol olarak görmektedir.121

Görüldüğü gibi masonluk, "sosyal yaşamın özgürleşmesi" adı altında, toplumun tamamen dinsizleştirilmesine yönelik bir program yürütmüştür ve hala da yürütmektedir. Bunun, her vatandaşın dini inancına saygı duyan, bu inancın özgürce yaşanması için fırsatlar sağlayan demokratik laiklik modeli ile karıştırılmaması gerekir. Söz konusu demokrat laiklik modeli, dindar olan veya olmayan her bireyin veya grubun özgürlüğünü güvence altına almaktadır. Oysa masonluğun amaçladığı "sekülarizasyon", toplumun ve bireylerin zihninden dinin tamamen çıkarılmasını ve bu amaçla dindarlara baskı yapılmasını hedefleyen bir kitlesel beyin yıkama programıdır.

Masonluk içinde bulunduğu her ülkede, o ülkenin kültürüne ve şartlarına uygun biçimde bu programı yürütmeye çalışmıştır.

Bu ülkelerden biri, Almanya'dır.  :D :D

SEVGİLİ DOSTLARIM GÜLMEK İÇİN BUNLARI OKUYUN GÖRDÜMDE BÖYLE YALAN VE UYDURMA SUÇLAMALAR GÖRMEDİM :D :D



Kasım 06, 2007, 09:01:24 ös
Yanıtla #2

Sn shemuel,

Beyaz bir kağıda kara bir çizgiyi ancak kara bir kalem çizebilir.Beyaz bir kalemle karalama yapamazsınız.Sonuç olarak beyaz kağıdı baştan sona karalamak isteyen kalem eninde sonunda bitip kendisini tüketecektir .Yani kötüleme yapanın ,nefret kusanın içide mutlaka kötüdür aksi takdirde zaten kötülük yapamaz.İçi kötü olanında bu kötülüğü bitirebilmesi için bir taraflara sürtüp tüketmesi gerekir.Karalama silinince ortaya yine beyazlık çıkar çünkü asıl olan zaten odur.Kara kalemde tükene tükene bir gün beyaz yazmayı öğrenecektir.

Saygılarımla,
Omnia mors aequat


Kasım 06, 2007, 09:06:09 ös
Yanıtla #3
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

Sn shemuel,

Beyaz bir kağıda kara bir çizgiyi ancak kara bir kalem çizebilir.Beyaz bir kalemle karalama yapamazsınız.Sonuç olarak beyaz kağıdı baştan sona karalamak isteyen kalem eninde sonunda bitip kendisini tüketecektir .Yani kötüleme yapanın ,nefret kusanın içide mutlaka kötüdür aksi takdirde zaten kötülük yapamaz.İçi kötü olanında bu kötülüğü bitirebilmesi için bir taraflara sürtüp tüketmesi gerekir.Karalama silinince ortaya yine beyazlık çıkar çünkü asıl olan zaten odur.Kara kalemde tükene tükene bir gün beyaz yazmayı öğrenecektir.

Saygılarımla,
kesinlikle haklısınız ;)


Kasım 06, 2007, 09:27:19 ös
Yanıtla #4

                                              ''Kara Kalem de Tükene Tükene Bir gün Beyaz Yazmayı Öğrenecektir.''

Buna tüm benliğimle ve içtenliğimle Katılıyorum. Bununla ilgili düşüncelerimi söylemek istedim artık bu anın gelmesini o kadar çok istiyorum ki umarım bu söz yerini en kısa sürede alır. Tek temennim budur.   
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Kasım 06, 2007, 09:29:34 ös
Yanıtla #5
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

                                              ''Kara Kalem de Tükene Tükene Bir gün Beyaz Yazmayı Öğrenecektir.''

Buna tüm benliğimle ve içtenliğimle Katılıyorum. Bununla ilgili düşüncelerimi söylemek istedim artık bu anın gelmesini o kadar çok istiyorum ki umarım bu söz yerini en kısa sürede alır. Tek temennim budur.   

AMEN.............. :)


Kasım 06, 2007, 09:46:04 ös
Yanıtla #6
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 654
  • Cinsiyet: Bay

Mizah anlayışınız beni hasta etti...Bunların içinde benim yazımda var sizi güldürebildiğime sevindim...
Çilesini çekmediğin dert senin değildir...


Kasım 06, 2007, 10:10:29 ös
Yanıtla #7
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

Mizah anlayışınız beni hasta etti...Bunların içinde benim yazımda var sizi güldürebildiğime sevindim...
Ciddi bu yazılara senindemi katkın var ;D gerçektende bu kadar komik olduğunu bilmiyordum

senin bu yönünü yeni öğrendim. :D


Kasım 06, 2007, 10:15:39 ös
Yanıtla #8
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

Benim daha çok görmek istmeyeceğin yönlerim vardır
Ya sen boş ver diğer yönleri onlar boş laflar
komik olmaya devam et. :)
kendi işini yap herkesin işi kendine


Kasım 06, 2007, 10:17:47 ös
Yanıtla #9

Aranızdaki sorunun ne olduğunu bilmiyorum ama bence olayı giderek kişiselleştiriyorsunuz en azından bu anlamı çıkardım. Lütfen artık bir yerde buna son verin
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
75 Yanıt
52928 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 03, 2018, 03:11:43 öö
Gönderen: Byr
23 Yanıt
22922 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 03, 2010, 06:23:12 ös
Gönderen: shaGrot
1 Yanıt
3066 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 09, 2007, 08:04:19 öö
Gönderen: cardiffmonster
6 Yanıt
12166 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 04, 2011, 01:56:10 öö
Gönderen: Itzhak
2 Yanıt
5030 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 14, 2011, 01:11:59 ös
Gönderen: Mustafa Kemal
10 Yanıt
9766 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 17, 2012, 05:45:47 ös
Gönderen: yazbenide
28 Yanıt
17718 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 08, 2019, 12:11:43 öö
Gönderen: burakc
3 Yanıt
4899 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 01, 2009, 10:57:40 öö
Gönderen: ADAM
6 Yanıt
6248 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 18, 2012, 11:34:46 ös
Gönderen: NOSAM33
1 Yanıt
2948 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 29, 2015, 03:01:11 ös
Gönderen: ragnarr