KABALA'NIN 5000 YILLIK SIRRI
Aslında ilk kez Babil'de gelişmesine rağmen Ortaçağ'daki diaspora döneminde daha da güçlenen Kabalacıların en önemli hedefi, gizli bilimleri yani büyücülüğü kullanarak Yahudi ulusunun tarihini değiştirmek ve dünya hakimiyetlerini sağlayacak olan sözde Mesihlerine hazırlık yapmaktır. İsrail'li tarihçi Moşe Sevilla-Sharon şöyle diyor:
"... Kabala edebiyatının gelişmesi, Mesih'in geleceği inancıyla yakından ilişkilidir. Bilindiği üzere, bu inanca göre, Mesih Büyük Kurtarıcı geldiğinde İsrail ulusu sürgünden kurtulacak, İsrail devleti yeniden kurulacaktır... Yahudi bilginlerin o zamanki yaklaşımına göre, ulusun nasıl izah edileceği bile bilinmeyen bu kötü kaderi, ancak 'gizli bilimlerin' yardımıyla aşılabilirdi."
"Kötü kaderin" aşılması, Mesih'in dünyaya gelişi anlamındaydı. Kabala'nın amacı, işte bu büyük rüyayı gerçekleştirmekti. The Universal Jewish Encyclopedia şöyle yazar: "Kabala'nın temel amacı Mesih'in dünyaya gelişini sağlamaktır. Kabala'ya göre, bu amaca ulaşmak için, kişisel yoğunlaşma, derin dua-konsantrasyon ve çile egzersizleri ile çalışılmalıdır..."
Ortaçağ Avrupası'nın Yahudiler üzerinde oluşturduğu baskı ve kısıtlamalar, Mesih'in gelişi konusunun tümüyle Kabalistik bir faaliyet haline gelmesiyle sonuçlandı. Hedefe ulaşmak için gizli ilimlerden yararlanılmalıydı. Kabala, bu gizli bilimlerin yöntemini açıklayan ama yalnızca "anlayanlara" açıklayan bir gelenekti.
"Gizli bilimlerle uğraşmak, bunun için yoğun ayin ve trans yöntemleri kullanmak..."; bu tanımın bir diğer ifadesi büyü yapmaktır. Acaba Kabala büyü sanatı mıdır? Kuran, Yahudilere, Babil'delerken, özel bir "büyü ilmi" öğretildiğini, fakat dönemin Yahudilerinin bunu "hayır" değil, "şer" yolda kullandıklarını bildirir: "...Onlar, insanlara sihri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: 'Biz, yalnızca bir fitneyiz, sakın inkâr etme' demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa onunla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezlerdi. Buna rağmen kendilerine zarar verecek ve yarar sağlamayacak şeyi öğreniyorlardı. Andolsun onlar, bunu satın alanın, ahiretten hiçbir payı olmadığını bildiler; kendi nefislerini karşılığında sattıkları şey ne kötü; bir bilselerdi." (Bakara Suresi, 102)
Ayet, Babil'deki iki meleğin Yahudilere büyü ile ilgili yöntemler öğrettiklerini ama bunu inkar için kullanmamaları gerektiğini söylediklerini anlatıyor. Buna rağmen, dönemin Yahudilerinin bu ilmi kötülük yolunda kullanmaya başladıklarını ve hayatlarını büyü ve büyücülük ilmine adadıklarını haber veriyor.
Bundan çıkan sonuç şudur: Babil'de, Yahudilere büyü ile ilgili bazı gizli bilgiler verilmiş, fakat onlar bunu Allah'a başkaldırmak ve insanlara zarar vermek için kullanmışlardır.
Bu ilmin Babil'de verilmiş olması ise çok ilginçtir: Çünkü Babil, Kabala'nın da çıkış yeridir. Aslında Kabalistler, Kabala geleneğinin tarihin başından beri sürdüğünü iddia ederler; ancak Kabala'nın ilk yazımı sürgün döneminde Babil'de yaşayan Simeon Ben Yohai tarafından gerçekleştirilmiştir. Diaspora döneminin başlaması ve Yahudi merkezinin doğudan batıya kaymasıyla birlikte, Kabala'nın merkezi de değişmiş, Kabalistik çalışmalar Babil'den İspanya'ya ve diğer Avrupa merkezlerine kaymıştır.
İspanya'da ise Kabala geleneğine yeni bir boyut daha eklendi. Burada, 13. yüzyılda yazılan ve Kabala'nın en önemli kitabı haline gelen Sefer ha-Zohar doğdu. Zohar'la birlikte de Sefirot kavramı.
Sefirot, aslında bir tür şemaydı. Kabalacılar, Sefirot'un Tanrı Yehova'nın "yansıma şekli" olduğuna inandılar. Bu sapkın inanca göre dünya üzerideki hayata dair herşey Sefirot'a göre yaratılıyordu. İnsanın ruhundan, evrenin yapısına kadar herşey Sefirot şemasıyla uyumluydu. Tüm varlıklar Sefirot'a göre konumlanıyor, evren Sefirot'a göre işliyordu. Ve Kabalacılar, bu noktadan hareketle çok ilginç bir sonuca vardılar. Evrenin işleyişi dünya üzerindeki hayat gibi tarih de Sefirot'a uygun olarak gelişiyordu!... Yahudi yazar Eli Barnavi şöyle yazıyor:
"Bu durumda insan, bazı belirli ritüelleri uygulayarak, bu Sefirotları etkileyebilir ve dolayısıyla dünyanın gelişimine yön verebilirdi. Bu Sefirot teorisi, İspanya'daki Kabalacı öğretinin temel noktası haline geldi "
Tüm bu aktardıklarımız, Kabalacı Yahudilerin Sefirotla uğraşıp çeşitli büyüler yaparak dünyayı değiştirdiklerine inandıklarını ortaya koyuyor. Kabalacılar bu sapkın inanç ve eylemleriyle, büyüyü kullanarak, kötülüğü sistemli dünya çapında uygulamış oluyorlar. Bu yüzden de bir nevi şeytanın temsilciliğini yapan Kabalistik anlayış insanlık için tehlikeli olmaya devam ediyor.
Ancak Kabalistler büyü yoluyla kötülüğü organize etseler de, unutulmaması gereken tek gerçek Allah'ın kaderde belirttiklerinin dışında hiçbirşeyin yaşanmasının mümkün olmadığıdır. İnsanlık tarihinde meydana gelen her olay daha o olay meydana gelmeden önce Allah katında bulunan Levh-i Mahfuz'da yazılıdır.
Allah yeryüzünde büyücülükle uğraşarak bozgunculuğu yaygınlaştıranları lanetlemiştir. Dünya'da da Ahirette de onları acıklı bir azap beklemektedir. Kuran'daki Hz. Musa'nın Firavun'un emrinde çalışan büyücülerle olan mücadelesi çok güzel bir örnektir. Hz. Musa büyücülükle uğraşanların her zaman hüsrana uğrayacağını şöyle belirtmiştir:
"Onlar atınca, Musa dedi ki: 'Sizlerin (ortaya) getirdiğiniz büyüdür. Doğrusu Allah onu geçersiz kılacaktır. şüphesiz Allah, bozgunculuk çıkaranların işini düzeltmez.' .'" (Yunus suresi, 81)