Ben de bu kötülük konusunun biraz incelenmesi gerektiği kanısındayım.
Sayın Tij, kötülük konusunu özgür iradeyle, tanrıyla ve şeytan kavramıyla açmış. Bence, kötülük incelenecekse eğer bu kavramlardan öncesiyle incelenmeli. Din içinde "kötülük" diye bilinen çoğu şeyin kötü olmadığını, en azından pratik sonuçlara bakarak görebiliyoruz. Yani din diye ortaya konan kurallar bütününün "kötülük" kavramıyla yola çıkarsak, kötülüğü objektif bir şekilde ele almakta biraz zorlanırız.
Ben katıksız kötülüğü "kötülük" olarak görmek istiyorum. Yani dine bakarsak, günah=kötülük olduğu için, zina bir kötülük sayılır. İbadetsizlik bir kötülük sayılır. Halbuki bu tür şeyler olsa olsa tanrı katında bir kötülük olabilirler. Olur veya olmaz, bu en azından diğer insanları ilgilendirmez. Dini kaynaklar içindeki kötülükler, kişinin kendisini ilgilendirir. Ona göre bir kötülük yapmıştır. Ama kimseye zararı olmamıştır.
Ben daha çok diğer insanlara zararı dokunan eylemleri kötülük olarak algılıyorum. Soruya, şöyle başlayabiliriz o zaman; "Bir insanı, hangi neden diğer insanlara kötülük yapmak ihtiyacında bırakabilir?"
Soruya böyle başlamak gerekir, çünkü diğer insanlara zararı dokunmayan bir şeyin etkisi, dünyamızda hissedilmez.
Thomas Hobbes, "insan insanın kurdudur" der. Burada Hobbes, her insanın bir çıkar hesabı olacağını söyler.Dolayısıyla başkasının malı ve canı tehlike altındadır. Bu yüzden, insanlar bir "düzen" kurmayı gerekli bulmuştur der. Burada düzenden kastı, bir devlet ve o devletin herkesi bağlayıcı kılacağı hukuk kuralları bütünüdür. Gerçekten de, kendi kendine evrilen "doğal hukuk" kötülüğü engellemede çok etkili olmuştur.
Yani Hobbes, kötülüğün kaynaklarından birini açıklıyor. Bu kaynak Hobbes'a göre, Platon'un dediği gibi "özel mülkiyet" değildir, özel mülkiyet, evet, bir başka insanı kötülük yapmaya, o mülkü, o insandan zorla almaya iten bir motivasyon olabilir. Ancak doğal hukuk bunu önler. Hobbes'a göre kötülük, insanın çıkar duygusudur. Her insanın ihtiyaçları olacağı için, o ihtiyaçları, kuralsız bir ortamda başka insanları ezerek elde edebilir. Ve bunun adı kötülük olur. (Hoş, kimi filozoflar, güçlünün ayakta kalmasını isterler. Yani onlara göre bu bir kötülük değildir. Güçlü olanın hakkı gücünü kullanıp almaktır. Zayıf olanın ise bir hakkı yoktur, kaçıp saklanmaktan başka.)
Her tür ekonomik suçu, böylece Hobbes'un "çıkar" kavramına bağlayabiliriz, ve kötülük denen şeyin nedenlerinden birini ortaya koymuş oluruz.
Fakat bence kötülük, sadece ekonomik çıkarlardan ibaret değildir. Herhangi bir parasal çıkarı olmadan da bir insan kötülük yapabilir. Bunun için fiziksel zarar şartı da koymak gerekmez. Ortada hiçbir fiziksel hasar olmadan da bir insana kötülük yapılabilir. Örneğin, bir insan, bir başkasını küçük düşürmek isteyebilir. Ona kasti olarak yanlış kararlar verdirebilir. Onun başarısını engelleyebilir. Ona köstek olabilir. Onun saygınlığını düşürmek isteyebilir. Hiçbir parasal çıkarı olmamasına rağmen, gerçekleri tersyüz edebilir. Gerçekleri saklayabilir. Birini, bir diğerine karşı çarpıştırabilir.
Bunun gibi kötülüklere neden olan şey de, kişisel güvenlik duygusunun kaybolmasıdır diye düşünüyorum. İnsanın güven duygusu, para kadar önemlidir çünkü. Kendisine güveni olmayan insan, kolaylıkla kıskançlığa kapılabilir. Onun başarılarını bu yüzden engellemek ister. Kendisine güveni olmayan insan, başkalarının güveninden rahatsız olabilir. Onları küçük düşürmeyi böylece ister. Kendi inandığı ve güvenli bulduğu şeylerin "gerçek olmadığını" öğrendiğinde, buna karşı durabilir, ve insanların da kendisi gibi düşünmesini, inanmasını vb. sağlamak için gerçekleri ters yüz eder, onları görmezden gelir. Özellikle bu sonuncusu, tarihte öyle yıkımlara neden olmuştur ki, Hobbes'un çıkar için hırsızlık yapmak zorunda bırakan kötülük tanımı, bunun yanında çok çocukça kalır.
Saygılar