KARANLIK ÇAĞLAR
(Prehistorik ve Thinis Dönemi)
Eski Mısır’ın geri kalmış dönemle ilgili ilk sorun kronolojik sıradır. Bu soruyu cevaplayabilmek için tarihçilerin elinde çok az bilgi bulunmaktadır. Mısır’da yıllar o sırada tahtta oturan firavunun saltanatının başlangıcından itibaren sayılırdı. Her hükümdar değişikliğinde yıllar yeniden sıfırdan başlardı. Bu yüzden bilinen ilk kralın tahtta çıkış tarihini saptamak için bütün krallarının saltanat sürelerini bilmemiz gerekir. Bu gün üç mısır kralının hanedanlık süresini kesin olarak bilmemizi gökbilimsel kronolojiye borçluyuz. Astronomi sayesinde elde edilmiş tarihlerin kral listeleri (mısır belgelerinde ve Manethon’un yazdıklarından), soyağaçları, eşlemeler, Mısır’ın komşu halklarının tarihleri ile birleştirilerek Mısır’da tarihin başlangıcı olarak günümüzden önce 30. yüzyılın başları saptanmıştır. “Karbon 14” veya diğer adıyla “radyokarbon” metodu sayesinde de Mısır’ın tarih öncesi dönemlerinin kontrol edilebilmesi mümkün hale gelmiştir. Prehistorik ve Predinastik (Hanedanlık Öncesi) açıdan bu tarihler daha önce düşünülenlerden farklıdır ve kesin kronoloji şöyledir:
Fayum B (Neolitik) İ.Ö. 5700 - 4300 dolayları
El Omari (Neolitik) İ.Ö. 4000 - 3500 dolayları
Nakada II (Predinastik) İ.Ö. 3500 - 3300 dolayları
Hierakonpolis (I. Hanedan) İ.Ö. 3000
Snofru (IV. Hanedan) İ.Ö. 2800
Senvosret III (XII. Hanedan) İ.Ö. 1800 - 1700 dolayları
En son metotlarla da onaylanmış olan Mısır’da Tarihi Çağ’ın başlangıcı olarak kabul edilen 3100 tarihi bizi yanılgıya düşürmemelidir. Bu tarih yapay ve yaklaşık olup yazının başlangıcı değil bilinen yazı anıtların başlangıcını bildirmektedir. Gerçekte Mısır’da medeniyet bu tarihten çok daha eskiye dayanır. Medeniyet ve yazı birbirinden farklı iki kavramı oluşturmaktadır. Mısır’da Nil vadisinde uygarlık tarihinin gerçekten önem taşıyan yüzyıllarının Eski Krallık döneminin başlarına rastlayan 5. binle İ.Ö. 2780 yılları arasında geçtiğini söyleyebiliriz. Gerçekte de dil, yazı, din, kurumlar ve ülke siyasal birliği bu tarihler arasında kurulmuşlardır. Burada bu dönemi öneminden dolayı değerlendirmeliyiz. Bu dönem Mısır tarihinin karanlık dönemini oluşturduğundan, eskiliğinden ve eldeki verilerin eksikliğinden tam olarak tanınmamaktadır.
Paleolitik Dönem: Uzun yıllar Mısır’da , Avrupa’da yaşanmış olan “taş çağları”nın yaşanmamış olduğuna inanıldı. Oysa ki Mısır’da yalnızca neolitik çağ değil, paleolitik çağ bile mevcuttu. Sonuç olarak her dönemde Nil Vadisi’nde yaşam mevcuttu. Son çalışmalar sonucunda “ilk öncü Mısırlılar”ın Akdeniz dünyasından önce İ.Ö. 13000ler de Paleolitik Çağın sonlarında Yukarı Mısır’da buğday ve arpa tarımı yaptıkları tahmin edilmekteydi. Oysa bugün bu varsayım geçersizdir. Yine de kesin olan vadinin batısında İ.Ö. 7000’de yetiştirilmese de arpanın tüketilmiş olduğudur.
Neolitik Dönem: Yapılan kazılar sonucunda Mısır’da tam bir neolitik dönem yaşandığı, bakırın kullanımından evvel tarımın, hayvanların evcilleştirilmesinin gerçekleştirildiği ve seramik sanatının geliştiği ispatlanmıştır.
Neolitik dönemle birlikte vadinin görünümü tamamen değişir. İklim günümüz iklimine yakındır. Nil küçülür ve Mısır kalabalıklaşır. Kıyı bölgelerinin kuruması ve çöle dönüşmesi yaşayanları Nil’in sularıyla verimli hale gelmiş olan kısıtlı alandaki topraklarda yerleşmeye yönlendirir. Neolitik bu toplulukları haklı olarak hanedanlar dönemi Mısırlıların ataları olarak kabul etmek mümkündür. Bu insanlar kesin olarak tek bir ırka mensup değillerdi. Onlar Akdeniz tipi insanların ve son paleotik dönemden gelen zencileri andıran tipin bir karışımıydılar. Onların bir zamanlar üzerinde yaşadıkları topraklar bugün, Nil’in taşımış olduğu balçıklar arasında gömülü haldedir. Bu yığılmalardan dolayı suyun yükselmesi de neolitik yüzeyde kazılar yapılmasını imkansız hale getirmektedir.
İlk Mısırlıların alet takımları çakmaktaşı ve taştan oluşur. Bunlar özellikle yontmalarının güzelliğiyle dikkat çekerler. Yazılı tarihin başlangıcından itibaren dikkat çeken Mısırlı sanatçıların ustalıkları onlardan önce yaşamış çakmaktaşı yontucularının devamı olmalarıyla açıklanabilir. Vadinin ilk sahipleri gruplar halinde kulübelerde yaşamaktaydılar ve sığır, koyun, keçi gibi hayvanları yetiştirmeyi bilmekteydiler. Evcilleştirilmiş tek hayvan köpekti ve büyük olasılıkla sürü hayvanlarının bekçiliğinde, kolektif yaşamda küçümsenmeyecek yeri olan avda yardımcıydı. Tarımın bu insanların yaşamında önemli bir yer tuttuğunu kazılar sonunda bulunmuş tarım aletlerinden, taştan çapalardan ve çakmaktaşından oraklardan anlamaktayız. Elde ettikleri ekinlerin taneleri kilden yapılmış ambarlarda saklanmaktaydı. Neolitik çağın insanları bu taneleri una dönüştürmeyi bilmekteydiler. Kazılar sonucunda çok sayıda değirmentaşı bulunmuştur. İlginç olan nokta bulunmuş olan orak ve değirmen taşlarının tarihi zamanda kullanılmış olanların benzeri olmalıdır. Yine bu dönemde insanlar postları hazırlamayı, hasır ve kumaş dokumayı, dikmeyi biliyorlardı. Zıpkınlar, bilezikler, iğneler yapmak için kemiği işlemekteydiler. Ölüler embriyon pozisyonu denilen dizler çeneye katlanarak, yan yatırılarak köyün yakınındaki oval çukurlara gömülüyorlardı. Sonuç olarak neolitik uygarlık burada bütün maddi unsurları oluşturarak Mısır uygarlığının gelişmesi için gerekli zemini hazırlamıştır. Yaşanacak şehirleri kurup, tarım alanlarını hazırlayarak insana özgü görüntüyü oluşturan işte bu neolitik uygarlıktır.