Sayın Kure, kısaca size katılmadığımı belirtmek isterim. Bence politikayı biraz mekanikleştiren bir bakış açınız var. Üstelik biraz da bilgi eksikliği var gibi. İzninizle fikrimi söylemek isterim, madde madde...
Osmanlı İmparatorluğu I. Dünya Savaşı'nda çok büyük bir yüzdeyle etnik olarak Türk olmayan topraklarını yitirmiştir. Ben bu duruma "zorunlu sakal traşı" diyorum. Politika'da da her zaman modalar olmuştur ve ulusalcılık yolundan Osmanlı'nın yürümesi de evrimini devam ettirebilme açısından şarttır.
1-) Bu girizgahı neden yazdığımı soracak olursanız, "yıkılmak üzere olan bir toplum" ifadenizi kabul etmememden dolayıdır. İmparatorluğun, Irak, Suriye, Hicaz gibi bölgeleriyle Anadolu'yu bir tutamayız. Unutmayalım ki Mustafa Kemal, Suriye Cephesi'nde kuzeye çok başarılı bir ricat hareketi icra ettiğinde silahların ve cephanenin çoğunu bir sonraki savaşta kullanılma amacıyla saklanması için partizanca bir yol izlemiştir. Yani Anadolu Savaşı başka bir savaş olacak ve müttefikler için çok daha çetin şartlarda geçecektir.
2-) "İngiliz sömürgesinde Çanakkale de 257 bin askerin öldüğünü varsayarsak İngiltere sömürgelerinin bu savaşta olmaması İngilterenin çıkarınadır" cümlenizi anlayamadım. Biraz açmanızı rica edeceğim.
3-) Büyük Britanya, I. Dünya Savaşı'nda 5,397,000 kişiyi seferber etmiş, bu insan gücünün %44'ünü ölü-yaralı-kayıp olmak suretiyle kaybetmiştir. Rakamın büyüklüğüne bakınız. Üstelik bu sayıya Hindistan ve Avustralya dahil değildir. Bu durumun Ada'da yaratacağı atmosferi bir düşünün. Osmanlı İmparatorluğu ise sadece 1,600,000 kişiyi seferber edebilmiştir. Britanya'nın kaybı iki buçuk milyona yakınken bizim kaybımız -yine yaralı ve kayıplarla birlikte- yedi yüz bin civarındadır. İngiltere'nin Yunanistan'a destek vermesi bile kamuoyunda aptalca görünmüştü. Zaten Lloyd George'un ipini çekecek diplomatik ahmaklıklar serisi başlar. İngilizler asla bir Anadolu batağına saplanmak, savaşmak istemeyeceklerdir. Galip devletleri gözünüzde büyütmeyin, on Çanakkale gücündeki Verdun cephesini yaşadı bu müttefikler. Son istedikleri şey, evlerine ölü olarak dönen İngiliz askerlerdi.
4-) Bildiğiniz gibi Suriye'yi ve G.D. Anadolu'yu bizzat İngiltere, Fransa'ya bırakmıştır. Fransızlar, müttefikler içerisinde Yunanlılar'dan sonra en çok savaştığımız milletti. Onlara karşı verilen kahramanca mücadele sonucu bugün Antep'in adı Gaziantep, Maraş'ın adı Kahramanmaraş, Urfa'nın adı Şanlıurfa'dır. Fransa gibi büyük bir devletin başka bir sürü derdi vardı. Üstelik nüfus olarak da bir Rusya'yla asla kıyaslayamazdınız, harcayacak adamı yoktu Fransa'nın. Irak petrolleri, İngiliz egemenliğindeydi bana kalırsa çekilmek için Sakarya Savaşı'nı beklemeleri bile aptalcaydı.
5-) Fransızlar, mobilize ettikleri askeri gücün tam %75'ini kaybetmişlerdi. Ve Osmanlı'dan kat kat büyük bir güçten bahsediyoruz, tüm sömürgeleriyle beraber savaştaki Fransız gücü 7.500.000 idi. Varın kaybettikleri insan gücünü siz düşünün. Sakarya Savaşı'yla beraber Yunan Taarruz'unun asla başarılı olamayacağını ve bir süre sonra düzenli ordunun güneye ineceğini anladılar. Çünkü Fransızlar güneyde asla düzenli bir orduyla savaşmamalarına rağmen ard arda yenilgiler alıyorlardı. Milislerle baş edip, şehirleri elde tutamayan bir ordunun sadece Ermeni İntikam Tugayları'na güvenerek düzenli bir orduyu yenebileceğini düşünmeyin. Fransa özellikle lojistik bakımdan Güney Doğu Anadolu'da bir çıkmazdaydı.
Rakamlar size uçuk gelebilir ama araştırın, göreceksiniz. Malesef liselerde ve resmi tarihte işin bu boyutu bize anlatılmıyor.