Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Bir Tapınak Yapıldı - 41  (Okunma sayısı 2850 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 17, 2011, 02:16:20 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Kudüs’teki tapınağın yapımı sonunda bitmiş, dört bir yandan gelen çok sayıda konuğun katıldığı görkemli bir törenle açılmıştı.

Bundan sonra kent, çeşitli ülkelerden gelen birçok insanın akınına uğradı. Tapınağın ünü çok uzaklara bile yayılmıştı. Sırf nasıl bir yapı olduğunu merak ettikleri için görmeye gelenler çoğunluğu oluşturuyordu.

Yoapert’e sorarsınız; artık buradaki işi bitmişti. Bu arada evlenmiş, çocuğu bile olmuştu. Ancak artık ailesini de alarak ülkesine, Fenike’ye dönmek istiyordu. Öz halkına da burada öğrendiklerini öğretmeli, yurduna da hizmet etmeliydi. Öyle düşünüyordu.

Ancak bu iş kolay olacağa da benzemiyordu. Her şeyden önce Kral Süleyman’ın razı olması gerekirdi. Çalışmasından hoşnut olduğunu biliyordu. Onu bırakmak istemeyecekti. Bu konuyu doğrudan ona açacak olursa, daha baştan “Olmaz!” der, üstelik bir daha bunun sözünü bile ettirmezdi.

Yoapert için tek bir çıkar yol görünüyordu: Süleyman’ın üzerinde etkili olabilecek bir başkasının artık onun ayrılmak istediğimi anlayıp ona hak vermesi ve bunu krala uygun bir dille önerip kabul etmesini sağlaması…

Bu bağlamda ona yardımcı olabilecek topu topu iki kişi vardı: Adoniram ile Akizar. Kendisi gibi gurbette üstelik aynı ülkenin çocukları oldukları için, onu anlayacaklarını düşünüyordu.

Acaba hangisine açılsa daha iyi olurdu?... Her ikisine birden söylese uygunsuz mu düşerdi?

Uygunsuz düşmezdi de her ikisine birden ayrı ayrı söylemesi doğru olmazdı. Ya sadece birine ya da her ikisine birden ama bir arada olduklarında söylemeliydi. Üstelik böylesinin çok daha iyi olacağını düşündü ve dileğini her ikisine birden söylemeye karar verdi.

Adoniram ile Akizar’ın bir arada oldukları ama yanlarında başka hiç kimsenin bulunmadığı bir fırsatı kollamaya başladı.

Günlerden bir gün Adoniram Yoapert’e haber gönderdi; onu görmek istiyordu. Yoapert Adoniram’ın çalıştığı odaya gitti. İçeriye girince, Akizar’ın da orada olduğunu gördü. Adoniram’ın onu niçin çağırtmış olduğunu bir yana bırak, ortam tam istediği gibiydi. “Demek ki gün bugünmüş.” diye düşündü. Ancak hemen kendi konusuna giremezdi; önce Adoniram’ın onu niçin çağırttığını öğrenmeli, gereğini yapmalı, ondan sonra kendi derdini ve dileğini anlatmalıydı.

Nitekim Adoniram onu görünce, «Yoapert, gel otur! Önemli bir şey görüşeceğiz ama biraz bekleyelim. Hele ötekiler de gelsin, öyle.» dedi.

Eyvah!... Demek gelecek olan başkaları da vardı. Fırsatı kaçırıyordu; konusunu açamayacaktı. Ancak belki Adoniram’ın “ötekiler” dediği kimseler gelemeden, hemen şimdi…

Demeye kalmadı; Gareb çıkageldi.

Gareb seçilmiş on ikiler arasında yer almak istememiş ama Süleyman ona da “Yetkin Emerek” unvanını vermişti. Daha sonra Adoniram onu ülkedeki tüm önemli inşaat işlerinin sürekli izlenip denetlenmesiyle görevlendirmişti.

Şundan bundan söz ederlerken, Stolkin ile Selek geldi.

Yoapert Selek’in gelişine şaşırmıştı. O ta bilmem nerede değil miydi?... Ya Stolkin?... Onun da işi başından aşkın olmalıydı.

Adoniram, hepsini oturttuktan sonra, «İşte şimdi tamam olduk. Başlayabiliriz.» deyince, Yoapert dördünü birden özel bir görüşme için çağırttığını anladı. Daha söze başlar başlamaz öyle bir şey dedi ki, Yoapert’in başından aşağıya birdenbire bir kova soğuk su dökülmüş gibi oldu. Ülkesine dönebilme tasarısına ilişkin umudu o anda yok oluverdi.

Meğer artık tapınağın yapımı tümüyle sona ermiş olduğu için, asıl Adoniram ile Akizar yakında Fenike’ye dönecekmiş. Dolayısıyla burada tüm inşatçıların başına geçmesi gereken üstün düzeyde bilgili ve yetenekli bir mimar ustaya gereksinme varmış. Bunun için bir eğitim süreci plânlanmış. Yıllarca kendini kanıtlamış dört inşaat ustasının bu süreçten geçmesi, sonunda içlerinden birinin Büyük Mimar Usta unvanıyla göreve getirilmesi düşünülmüş. Kral Süleyman da bu projeyi onaylamış.

Yoapert hayli zamandan beri görevi uyarınca Süleyman’ın sarayı ile çevresinde neler olup bittiğini baştan sona biliyordu ama böyle bir tasarımdan her nedense haberi olmamıştı. Demek ki bu durum ya çok yeniydi hatta belki o gün ortaya konmuştu ve Süleyman da ona bu konuda henüz bir şey yazdırmamıştı, ya bu konuyu Adoniram ve Akizar ile özel olarak görüşmüş ve onun da bu işin içinde olmasını öngördüğü için bir şey dememişti.

Adoniram’ıın ortaya koyduğu proje çok çekici sayılabilirdi ama Yoapert’in Büyük Mimar Usta olmakta pek gözü yoktu; aklı fikri hâlâ Fenike’ye dönmekteydi. Üstelik zaten hem Stolkin’in hem Selek’in üst düzey görevleri vardı. Gareb de seçilmiş on ikilere katılmadığından beri Adoniram’ın yardımcısı gibiydi. Bu görev doğrudan ona verilemez miydi?

Tam bunu sorup sormamayı düşünüyordu ki, Adoniram, bu projede mutlaka en az dört ustanın yer alması gerektiğini, göreve kimin atanacağına da bundan sonra elbette doğrudan Kral Süleyman’ın karar vereceğini belirtti. Bundan böyle hepsinin önceki görevlerinin sona ereceğini ve bu projenin sonuna kadar izinli sayılacaklarını ekledi.

Bu bir bakıma iyiydi çünkü sarayda görevli olmak, orada yaşamak, olanaklarından yararlanmak dışarıdan bakıldığında çok çekici görünebilirdi ama bunu bir de orada yaşayana sormak gerekirdi. Saray, bir süre sonra sıkıcı hatta boğucu bile olmaya başlardı. Kurallar insanın özgürce yaşamasına olanak tanımazdı. Hele insanın bir de ailesi olunca bu iş çok daha zorlaşmıştı.

Ancak Adoniram’ın anlattıklarını dinledikten sonra Yoapert’in ülkesine dönebilme umudu yine canlandı. Çünkü anlaşıldığına göre bu projenin sonunda sözü edilen görev dördünden birine verilecekti. Diğerleri serbest kalmış gibi olacaktı. O görevi bir başkası alırsa, belki Yoapert de Adoniram ve Akizar ile birlikte ülkesine dönebilirdi. Burada kalıp Büyük Mimar Usta olmak umurunda bile değildi doğrusu. Yurdunu özlemişti o; bunun farkındaydı ama yıllardan beri edinmiş olduğu görgü, özellikle bağlılık ve görev bilinci bunu açıkça ortaya koymasına engeldi. Bencillik edemezdi; etmezdi de. Madem bu projede yer almak üzere çağrılmıştı; hiç ses etmeden katılacak, elinden geleni yapacaktı.

Kral Süleyman’ın bu seçimde nasıl bir kıstas uygulayacağını bilmiyorlardı. Adoniram bu bakımdan hiçbir açıklama yapmadı. Belki o da bilmiyordu ya da bilse de bu aşamada söylenmemesi daha doğruydu. Onlara böyle bir işe girişmeye gönüllü olup olmadıklarını bile sormadı. Hiçbirinin karşı çıkmayacağını varsaymıştı. Hepsini gayet iyi tanıyordu.

Sorsaydı, ne diyecekti Yoapert?... Her zaman verilecek her görev için gönüllü olduğunu ama burada Büyük Mimar Usta olmaktansa ülkesine dönmeyi yeğleyeceğini mi söyleyecekti?

Her şeyden önce, Adoniram’ın söylediğine göre hep bir arada yürütülecek bir proje, bir eğitim çalışması vardı. Buna katılmaktan kaçınamazdı.

Adoniram, projenin nasıl yürütüleceğini Akizar’ın anlatmasını istedi.

Tamam… Akizar da bu işin içindeydi başında beri. Yoapert ile aynı duyguları paylaşıyordu belli. Yoksa asıl ona yakışırdı Büyük Mimar Usta olmak.

Akizar’ın anlattığına göre; dördü birden uzunca sürecek bir yolculuğa çıkacaklardı. Sadece Stıolkin ile Yoapert’in aileleri vardı; onlara iyi bakılacaktı. Selek ile Gareb zaten bekardı. Sadece Gareb’in bakmak zorunda olduğu yaşlı anasıyla babası vardı; onlar için de hiçbir tasası olmayacaktı. Her biri, daha önce hiç gitmemiş olduğu, bilmediği bir ülkeye gönderilecek, bir süre orada dolaşacak, uygulanan mimarlık sanatı ve inşaat tekniğinin özelliklerini inceleyecekti. Oralarda bulundukları sırada çalışmayacak, sadece gözleyecek, geçimleri bakımından hiçbir sıkıntıları olmayacaktı. Döndüklerinde, her biri gittiği yerde öğrendiklerini ve izlenimlerini diğerlerine anlatacak, böylece elde ettikleri bilgileri paylaşarak bütünleştireceklerdi.

Yoapert meslek aşkıyla heyecanlanmıştı... Ülkesine dönmek istediğini unutmuş gibiydi. Böyle bir projede görev almak, hiç bilmediği bir ülkeye gidip oraları gezerek mesleki bakımdan yeni şeyler öğrenmek hatta oraların halkını da tanıma olanağını elde etmek, sonra onun gibi birbirinden farklı olması olası bilgiler getirenlerle bir araya gelip tümünü paylaşmak çok çekici gelmişti.

Stolkin bir duraksama geçirdi. Açıkça bir şey söylemedi ama Adoniram bunun farkına vardı ve sordu. Stolkin, mesleki bir görev üstlenmeye bir diyeceği olmadığını, ancak artık yaşlanmış olduğu için uzun bir yolculuğa dayanamamaktan çekindiğini belirtti.

Adoniram ile Akizar bunu önceden düşünmüş, göz önüne almıştı. Nitekim Stolkin en yakın yere, Fenike’ye gidecek, Akdeniz kıyısı boyunca kuzeye çıkacaktı.

Yoapert bir an için “Fenike’ye gidilmesine ne gerek var? Adoniram, Akizar ve ben zaten orasını bilmiyor muyuz?» diye düşündü ama hemen bu düşüncesinin ne kadar yanlış olduğunu da fark etti. Onlar ön yargılı olabilirdi. Farklı bir göz, bunu onların bildiğinden değişik bir bakışla değerlendirirdi.

Selek Mısır’a gidecekti. Yoapert orasını çok iyi biliyordu. Selek’in hesabına buna çık memnun oldu.
Yoapert’e Mezopotamya ve kuzeyi düşmüştü. Gerçi oralara da gitmişliği vardı Yoapert’in ala bu gözle, böyle bir prnojenin yürürlüğe konması bakımından ayrıntılı inceleme amacıyla değil.
En zorlu olanını Gareb üstelenecekti; çünkü Doğu’ya doğru yola çıkacak, Pers ülkesini geçip ta Hint ülkesine kadar uzanacaktı.

Yolculuk süreleri hepsi için altı aydı. İşini bitirmiş ya da yeterli gören daha önce de dönebilirdi ama zaman yetmese bile en geç altıncı ayın sonunda, o gün belirlenmiş olan tarihte mutlaka dönmüş olacaktı. Bu arada Gareb’e haksızlık edilmiş olmaması için o diğer üçünden iki hafta önce yola çıkacaktı.

Yoapert ortaya, «İçimizden biri elinde olmayan nedenlerden ötürü dönemezse bu proje noksan kalabilir. Bunun bir çıkar yolu bulunmalı.» diye, olumsuz sayılabilecek hatta pek keyifsiz bir görüş attı.

Böyle bir olasılığı hiç düşünmemişlerdi. Akizar, «Yoapert haklı. İçlerinden birinin dönememesi bir yana dursun, çok geç kalması bile bu projeyi etkiler. Yetersiz kalabilir. En azından gecikmeye neden olur. Bu tasayı yabana atmayalım.» dedi.

Adoniram Yoapert’e dönüp, «Bunu ilk kez sen düşünüp ortaya koymuş olduğuna göre, bir çözüm önerin de var mı?» diye sordu.

Aslında Yoapert’in çözüme ilişkin bir önerisi yoktu. Olamazdı çünkü zaten bu bir projeyi orada öğrenmişti. Buna karşın sesli düşünerek bir çözüm önerisi bulmaya çalıştı: «Tek başımıza gitmesek… Zaten gerek tek başına yolculuk etmek gerekse yapacağımız incelemelerde yalnız olmak hem zor hem tehlikeli olabilir. Hele Gareb için… Uzaklara, hiç bilmediğimiz yerlere gidecek. Dört grup kursak. Her birimiz yanımıza bir kalfa ile bir de çırak alsak...»
Akizar «Mantıklı... Neden olmasın? Birbirlerine gerektiğinde destek olurlar.» diyerek Adoniram’a baktı.

Adoniram aslında başka bir felaketi düşünüyordu: Ya gittikleri yerde başlarına bir şey gelirse? Hastalık kapma olasılığını bir yana bırak, bir kaza… Sakatlanma hatta ölüm. Olamaz mıydı?

Olabilirdi elbette ama bunu kendisinin düşündüğü kadar ötekilerin de düşünebildiğini gayet iyi biliyordu. Böyle bir olasılığı da görüşmeyi gereksiz buluyordu. Ancak önlem alınması hiç de kötü olmazdı.

Bir süre düşündü. Sonra, «Gelin bu işin orta yolunu bulalım.» dedi, «Üç kişi daha zor yolculuk eder. Atalet yaratır. Üstelik her biriniz yanındaki iki kişiyi her an kollayıp, yönetip, denetlemek zorunda kalacaktır. Hem bir kalfa başınıza dert de olabilir; sizin önemli ve değerli bulduğunuz şeylerden başka şeylerle ilgilenmeye girişebilir; tutamayabilirsiniz. İyisi mi, her biriniz birer genç çırak seçin. İkişer kişi gidin. Çırağınız hem size incelemelerinizde istediğinizi yaparak yardımcı olur hem de ikinizden birinin başına beklenmedik bir şey gelirse, diğeri dönüp bize haber iletir.»

Adoniram’ın önerisinin tartışılacak yanı kalmamıştı. Bundan sonra yapmaları gereken ilk iş, Gareb yola çıkmadan önce kendi aralarında toplantılar yapmak, her birinin kendi uzmanlık alanında yapılması gerekecek incelemeler bakımından diğerlerine ipuçları vermesiydi.

Öyle yaptılar. Birkaç gün sonra Gareb seçtiği çırak ile birlikte yola çıktı. Ondan iki hafta sonra da diğerleri.


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ocak 18, 2011, 03:45:03 öö
Yanıtla #1
  • -M-
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 357
  • Cinsiyet: Bay

Bu serileri çok begenerek takip ediyorum Sn ADAM. Ellerinize saglik diyorum ve devamini dört gözle bekliyorum.

Saygilar.
İmza -M-


Ocak 18, 2011, 03:59:40 öö
Yanıtla #2
  • Skoç Riti Masonu
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 206

Sayin ADAM, ellerinize saglik. Her eklenti bu eseri biraz daha guzellestiriyor.
In Thy name we have assembled!


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
3 Yanıt
5930 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 22, 2017, 11:53:28 ös
Gönderen: Tık-Tik-Tak
0 Yanıt
2857 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 01, 2010, 10:31:32 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3302 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 02, 2010, 05:25:21 ös
Gönderen: ceycet
0 Yanıt
2664 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 03, 2010, 12:40:35 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2394 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 04, 2010, 06:31:13 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2468 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 06, 2010, 12:03:30 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2343 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 07, 2010, 03:31:59 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2483 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 08, 2010, 06:09:00 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2456 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 09, 2010, 06:33:54 ös
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
3574 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 21, 2012, 03:17:13 ös
Gönderen: ADAM