Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: ANDALUCIA = ENDÜLÜS ( 1 )  (Okunma sayısı 4528 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Eylül 14, 2010, 10:44:06 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Bu beş bölümlük yazı dizisini foruma yerleştirmeyi çok istiyordum. Ancak buna başlamadan önce İslâm’ın doğuşu, gelişimi ve İslâm toplumundaki gerek sosyal gerekse ilişkiler üzerine özet bilgiler vermek gerekiyordu. Onları “İslâm” bölümünde anlattım ama bunun yeri mutlaka burası “Milletler Tarihi” olmalıydı.

Orta Çağda İber Yarımadası’nda görkemli bir İslâm uygarlığı kurulmuş olduğunu bildiğinizden hiç kuşkum yok. Bunları okullardaki Tarih derslerinde de anlatıyorlar. Yeterli mi, değil mi, tartışılabilir. Ancak bence sonradan ayrıntıları anımsayamasak bile bu konunun bazı inceliklerini, özelliklerini okumuş olmalıyız. Bakın Orta Çağda Avrupa’nın büyük bölümü karanlıklara bürünmüşken İber Yarımadası’nda neler olmuş!...




Başlangıç


Andalucia, günümüzdeki İspanya’nın 17 özerk bölgesinden biridir. Başkenti Sevilla’dır. Bu kentin adını duymuşsunuzdur elbette. Bilir misiniz onun eski adı ne? İşbiliye… Ya diğer önemli kentlerin adları… Granada (Gırnata), Almeria (Elmeriye), Cordoba (Kurtuba).

Yaklaşık 800 boyunca yıl İslâm egemenliği altında kalmış olan İber Yarımadası’nda hemen her kentin, her nehrin, her coğrafi bölgenin iki adı vardır. Kendi tarihleri üzerinde araştırma yapan İspanyollar bile, özellikle kent ve nehir adlarını yazarken onların ikinci adlarını da yazmak gereğini duyar. Örneğin Kurtuba ya da Cordoba’nın ortasından geçen Quadalquivir nehrinin öteki adı “eski vadi” anlamına gelen Vadi el-Kebir’dir.

Böyle örnekler o kadar çok ki, saymakla, değinmekle bitmez.

Bu nedenledir ki, ANDALUCIA = ENDÜLÜS

İber Yarımadası’nda Endülüs dönemi İslâm uygarlığının etkisi nedeniyle, günümüz İspanyolcasındaki sözcüklerden binlercesi, etimolojik olarak Arapça’dır.

Eskiden İberya olarak anılan ve Atlas Okyanusu’ndan (el-Bahru’l-Atlasî) Pirene dağlarına (el-Bürtât) kadar olan bu bölgeye Helenler tarafından “Bateka”, “Spania” ya da “Hispania” adı verilmişti. Hispania’nın karşılığı olarak ilk kez İslâm fethinden sonra 716 yılında basılmış bir sikke üzerinde görülmüş olan “Endelüs” adı, 5. yüzyılda İspanya’nın güneyinde kısa süre yerleşmiş olan Vandalların adından, Vandalucia’dan türetilmiştir.

Kimi araştırmacılar, Endülüs adının buraya bir ordu eşliğinde ilk kez ayak basan Berberî Müslüman komutan Tarık İbn Ziyad tarafından konduğunu belirtir. Özgün olarak o buraya “batı toprağı” anlamına gelen al-Andalus (el-Endülüs) adını koymuştu.

Başlangıçta İber Yarımadası’nda Müslümanların fethettikleri toprakların tümü Endelüs adıyla anıldı. Hıristiyanların 1085 yılında başlattığı Reconquista (Endülüs’ü geri alma) hareketi ile birlikte toprak kaybı hızlandıktan sonra, bu ad yalnızca İslâm egemenliğinde kalan için kullanılır oldu.

İberya’daki İslâm egemenliğinin 1492 yılında Gırnata’da Nasrîlerin ortadan kaldırılmasıyla sona ermesinin ardından Endelüs, bugün Andalucia olarak bilinen, ülkenin güneyindeki bölgenin adı oldu. İslâm dünyasında ise, İslâm fâtihlerinin ele geçirmiş olduğu tüm Batı Avrupa toprakları el-Endelüs adıyla bilinir. Bu bağlamda bir de “Cezîretü’l-Endelüs” (Endülüs Adası) terimi geçer.

Batılı kaynaklarda Endülüs Müslümanları doğu ülkelerinde yaşayanlardan ayrı tutulur. Hıristiyan İspanyol kaynaklarda Doğu Müslümanları için “Los Sarracenos” (Sarasenler) ya da “Las Barbaras” (Barbarlar) terimleri kullanılırken, İspanya Müslümanları için “Los Moros”, “Los Mahometanos” (Muhammedîler) ve Los Andaluzes (Endülüslüler) terimleri kullanılır.

İber Yarımadası’nın Hıristiyan İspanyollarca geri alınmasının ardından din değiştirerek Hıristiyan yapılan Müslüman kesim, şimdilerde asıl dinlerine dönme çabası gösteriyor. İspanya Federal Devleti, 1989 yılında aldığı bir kararla İslâmiyeti resmen ülkesinde geçerli bir din olarak tanıdı. Keşke diğer Batı ülkeleri de bu toleranslı tutumdan örnek alsa…

Buraların Müslümanların gelişinden önceki tarihçesine de şöyle kısaca bir göz atalım mı?

İber Yarımadası’na ilk yerleşenler M.Ö. 1100 yıllarında Fenikeliler oldu. Onları Keltler ve Helenler izledi. Daha sonra Kartacalıların egemenliğine giren yarımadayı, M.Ö. 202 yılında Romalılar aldı. Roma İmparatorluğu, bu tarihten başlayarak orada birliği sağladı. Ondan yaklaşık 300 yıl sonra da Hıristiyanlık bu bölgeye de uzandı.

5. yüzyılda İberya, Germen kabilelerinin saldırılarına hedef oldu. Sırayla Alanlar, Süevler ve Vandallar... Vizigotlar 468 yılında ülkenin büyük bölümünü ele geçirerek, Toledo’yu merkez edinip yarımadaya egemen oldu. 586 yılında Katolikliği kabul eden Vizigotlar, İber Yarımadası’na Hıristiyanlığın iyice yerleşmesini sağladı. Vizigot egemenliği altında, tüm pagan öğeler temizlendi. Yarımadada başka dinden yalnızca Yahudiler kalmıştı.

Romalılar tarafından Filistin’den sürülen Yahudilerin bir bölümü, çok önceleri İber Yarımadası’na yerleşmiş, Roma İmparatorluğu zamanında gelişerek refaha kavuşmuştu. Ancak Vizigot Krallığı döneminde sistematik olarak Yahudi karşıtı bir kilise-devlet politikası izlendi. 694 yılında çıkartılan bir yasayla, Yahudiler köle durumuna getirildi.

Toledo’da düzenlenen bir dizi krallık kilisesi konseyinde, Hıristiyanların politik sorunları arka plana itilerek, Yahudilerin zorla vaftiz edilmesine, sünnetin, diğer Yahudi geleneklerinin ve Şabat ile öteki bayramların yasaklanmasına karar verildi. Yahudiler, 7. yüzyıl boyunca aşağılandı, kırbaçlandı, idam edildi, mallarına el kondu, yıkıcı vergiler ödemek zorunda bırakıldılar.

Yahudilere uygulanan ekonomik baskılar sonucunda, diğer birçok Avrupa ülkesinde görülmüş olduğu gibi İberya ekonomisinde büyük bir çöküş baş gösterdi. Yahudilerin birçoğu, Hıristiyanlığı kabul etmek zorunda kaldı. Buna karşın, Yahudi uygulamalarını gizlice sürdürdüler. Böylece, İspanyol Hıristiyanlığı için sonsuz bir endişe kaynağı olan “Gizli Yahudi” kavramı tarihteki yerini aldı.




Bundan sonra, 8. yüzyıl başlarında Müslümanların buraya gelişini görüyoruz. Başlığın gereği olarak onun üzerinde daha ayrıntılı durmak istediğim için izleyecek bölüme bırakıyorum.


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Eylül 27, 2010, 12:17:12 ös
Yanıtla #1


Yahudi karşıtı bir kilise-devlet politikası izlendi. 694 yılında çıkartılan bir yasayla, Yahudiler köle durumuna getirildi.

Yahudiler, 7. yüzyıl boyunca aşağılandı, kırbaçlandı, idam edildi, mallarına el kondu, yıkıcı vergiler ödemek zorunda bırakıldılar.


Bundan anladığım kadarıyla Yahudilerin tarihini detayıyla inceleyenler tarafından gözlenildi mi tam olarak bilemiyorum elbette onlar kadar yeterli bilgiye sahip olamayız fakat ortada bir gerçek var ki, bazı olağandışı olayları ne yazıkki sözde bu dünyanın en gelişmiş beyinlere sahip bilimadamları tarafından da anlaşılamadığı gibi çok önemli noktalarda ne yazıkki kapana kısıldıkları da gözlenmektedir.

Bu alıntıyı yapmamın nedeni aslında kişisel bir görüş benimkisi fakat büyük bir bağdaşlık kurduğumda ise çeşitli yerlerden edindiğim bilgilere dayanarak özellikle '' Karma Yasası '' nı incelediğimizde olayın dehşet boyutuyla karşı karşı kaldığımı belirtmeliyim o da Yahudilerin İsa' ya yaptıklarının karşılığını bu dünyada çok güzel görmeleri ve büyük bir bedel ödedikleriydi. Şu anki duruma baktığımızda ise ortaya günümüz dünyasının en önemli güç potansiyeline nasıl geldikleri, gelebildikleri.. olayın perde arkasında ise başka bir durum açığa çıkmaktadır. Ve en önemlisi de işte Yahudilerin bu etapta bulunduğumuz süreç içersinde ve sonrasında ne yapabilecekleri (?).

Sayın Adam; özür diliyorum konuya ilişkin pek bi bilgim olmasa da - ne yazıkki - sadece gördüğüm kadarıyla bazı yerlerden alıntılama yoluyla kişisel yorumlarımı belirtmekten umarım rahatsız olmazsınız.

Saygımla.
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Eylül 27, 2010, 12:24:43 ös
Yanıtla #2

büyük bir çöküş baş gösterdi.

Dünya sistemini şuanki haliyle gözlemlediğimizde belki birçoğumuz yeni yeni farkına varıyoruzdur ki, dünya genelinde yaşanan önemli derecede gerek siyasi gerekse de ekonomi gibi önemli alanlarda bir yandan büyük ölçüde artan oranlı olarak gözardı edilemeyecek derece bir çöküş görülürken diğer taraftan da buna paralel olarak bir yükseliş- ilerleme daha fazla aydınlanma, karanlıktan çıkma misali ışığa kavuşma anlamında bir durum da görülmekte.

Aslında bunların normalde insan bilincinin yükselişe paralel olarak gelişimin de farkedildiği sürecin her ne şekilde olursa olsun önceki anlayıştan çok daha farklı yeni bir anlayışın hakim olacağı görüşündeyim.


« Son Düzenleme: Eylül 27, 2010, 12:27:52 ös Gönderen: Isabella »
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
2718 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 15, 2010, 11:58:35 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
4464 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 27, 2010, 12:37:28 ös
Gönderen: Prenses Isabella
3 Yanıt
5549 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 27, 2010, 01:49:43 ös
Gönderen: Prenses Isabella
2 Yanıt
4343 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 27, 2010, 01:27:48 ös
Gönderen: Prenses Isabella
1 Yanıt
4657 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 27, 2010, 02:08:45 ös
Gönderen: Prenses Isabella
0 Yanıt
3776 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 30, 2010, 06:13:48 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2513 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 04, 2010, 12:15:39 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
4070 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 05, 2010, 12:51:04 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2883 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 07, 2010, 06:26:21 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
4208 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 11, 2010, 01:04:49 ös
Gönderen: ADAM