Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Tarih Üzerine Düşünceler – 1 (Tanım)  (Okunma sayısı 2444 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Temmuz 11, 2011, 04:08:03 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay




Türk dilinde “tarih” sözcüğü iki anlama geliyor.

Bunlardan ilki ve her gün kullandığımız anlamı şöyle tanımlanabilir: “Önceden kabul edilmiş bir başlangıç günü ile bir yılın gene önceden saptanmış ay sayısı ve bir ayın gün sayısı göz önüne alınarak düzenlenmiş olan bir takvime göre; belli bir yılın, belli bir ayının bir gününün rakamsal olarak belirtilişi.”

Buradaki konumuz “tarih” sözcüğünün öteki anlamı olacak.

Batı dillerinde bu iki anlam için ayrı sözcükler kullanılıyor. Keşke dilimizde de öyle olsaydı.

Burada tarih sözcüğünün bizi ilgilendiren diğer anlamına göre; sözlük ve ansiklopedilerde hayli çeşitli şekillerde tanımlar var. Bunların ortak yanlarını alıp, şöyle diyebiliriz: “Toplumları, ulusları ve kurumları etkileyen devinimlerden doğan, olayları zaman ve yer belirterek anlatan, aralarındaki ilişkileri kuran ve bunların önceki olaylarla da bağlantısını inceleyen bilim.”

Bazı Batı dillerinde, -örneğin Fransızcada- tarih sözcüğünün bu anlamdaki karşılığı aynı zamanda öykü (hikâye) anlamına da gelir. Sakın şaşırmayın.

Ancak yanlış da sayılmaz hani!... Çünkü tanımını yapıp adını “tarih” diye koyduğumuz şey bir bakıma öykülerden oluşan bir derleme değil mi?

Tarihçiler böyle deyişime kızabilir. Çünkü onlara göre tarih, yukarıda belirtilmiş olduğu üzere bir bilim dalı. Fakat bilimin genel tanımı uyarınca bunun ne denli doğru olduğu da tartışmalı.

Gerekçesi?...

Hemen her yerde benimsenmiş tanımı uyarınca bilim, doğanın ve evrenin gerçeklerine ilişkin gözlemleri ve izlenimleri değerlendirerek, elde edilen bilgileri (verileri) yöntemli bir şekilde tanımlayıp sınıflandıran, bunların nedenleri ile aralarındaki ilişkileri araştıran, yasalarını belirlemeye çalışan nesnel birikimdir.

Tarih ise doğaya ve evrene ilişkin sürekli bilgilerle değil, geçmişte kalmış ve bir daha geri oluşmayacak, salt insan ve toplum ile bağlantılı gerçeklerle ilgilenir. Bunlara ilişkin bilinenleri (toplanmışları) yöntemli bir tarzda düzenleyip anlatır; geçmişteki olayların nedenlerini ve aralarındaki ilişkileri irdeler ama bu birikime dayanarak hiçbir bilimsel yasa önermez; geleceğe ilişkin tasarımlar da yapmaz.

Doğa bilimlerinde izlenen yöntem, bir aşamalar dizgesi sergiler. Şöyle ki;

Önce gözlem yapılır. Bunu bir varsayım (hipotez) izler. Bu hipoteze dayanarak deney yapılmasına ya da varsayımın sınanmasına girişilir. Bu işlemin sonuçlarına dayanılarak bir kuram (teori) oluşturulur. Sonra bu kuram doğaya uyarlanır. Doğru olup olmadığı incelenir. Doğrulanırsa yasalaşır. Doğrulanmazsa öncekilerin herhangi birinde bir yanlışlık, eksiklik, sapma ya da yetersizlik var demektir. Dolayısıyla ilgili bilimsel yasa belirlenememiş olarak kalır. Yanlış, hatalı ya da yetersizlik içeren aşamaya dönmek gerekir.

Kaldı ki, bir yasa doğrulanarak açıklandıktan sonra bile bunun bir yanılgısı ya da noksanlığı görülebilir. Çünkü bilimin dogma gibi “kesin ve değişmez” olduğu savunulan yargıları yoktur. Bilimin yargılarının kesin ve değişmez olduğu ileri sürülürse, o “bilim” değildir. Bilimde tek bir “yüzde yüz” vardır; kimileri onu “saltık” (mutlak) olarak adlandırır ama bilimsel olarak o, “hiçbir şeyin yüzde yüz olmadığı”dır. (Sanırım bu lâfı daha önce de etmiştim.)

Tarihin “bilim” olarak nitelenmesinin dayanağı, olsa olsa yöntem uygulanmasından ileri gelir. Doğa bilimlerindeki gözlem aşamasının yerini tarihte “belge” ya da onun yerini tutan veriler -örneğin arkeolojik bulgular- alır. Bunun üzerine belki bir varsayım ya da tasarım oluşturulur ama deney yapılamayacağı, geçmişe ilişkin bilgilerin doğrulanmasında sınama yapılamayacağı için, bu aşama atlanarak kuram aşamasına geçilir. Doğa bilimlerindeki “deney” ya da “sınama” aşamasının yerini, varsa farklı ve birbirinden bağımsız kaynaklardan sağlanmış verilerin karşılaştırılması doldurabilir. Verilerin uyuşması doğrulamayı kolaylaştırır. Ancak veriler arasında önemli çelişkiler görülürse, hangisinin “doğru” olduğuna ilişkin kuşkular oluşur.

Tarihte kaynakları farklı olan birkaç verinin benzerliğine bakılarak “doğru” sayılan yorum yeğlenir ama “gerçek” bambaşka da olabilir. Ortaya konulan tarihsel bilgi, bir bakıma doğa bilimlerindeki “kuram”ın karşılığıdır. Fakat bunun sınanması söz konusu olamaz. Sadece sonradan keşfedilen birtakım başka veriler, önceki bilginin yani kuramın değişmesini gerektirebilir.

En büyük tehlike ve güvensizliğe neden olacak durum ise, temel olarak alınmış belgelerin kapsamlarının sonradan yanlış olduğunun keşfedilmesidir. İşte o zaman, belki yüzyıllar boyunca öyle olduğuna güvenilmiş olan bir tarihsel bilgi tepetaklak olabilir. Bunun olduğu çok görülmüştür.

Dolayısıyla tarih ile bağlantılı bilgilerin yaklaşıklığı, doğa bilimlerinde olduğundan daha geridedir.

Tarihte, doğa bilimlerindeki gibi “yasa” oluşturulmaz ama benzer toplumsal gelişim ve ilişkilerin benzer sonuçlar doğuracağına ilişkin görüşlere rastlanabilir. Nitekim dilimizdeki “Tarih tekerrürden ibarettir.” diyen eski bir söz de bundan ileri gelir.

Aslında tarihte doğa bilimlerindeki ölçüde birbirinin benzeri olan hiçbir olay yoktur. Tıpatıp aynılık zaten söz konusu bile değildir. Buna karşın, iyi tarihçilerin geçmişe ilişkin bilgilerin derlenmesinde yaptığı çalışmalar yöntemli bir tarzda yürütüldüğü için, tarih de bir “bilim” olarak nitelenmiştir. Fakat kendine özgü, doğa bilimlerinden farklı bir bilim.




Burada durdum. İzleyecek bölümde kronolojiden söz edeceğim.



ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
3180 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 12, 2011, 11:43:13 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2284 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 13, 2011, 02:12:08 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2979 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 14, 2011, 10:10:02 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3874 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 15, 2011, 11:11:01 ös
Gönderen: Alşah
11 Yanıt
7162 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 26, 2011, 09:56:11 öö
Gönderen: ADAM
16 Yanıt
19378 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 26, 2012, 09:08:05 ös
Gönderen: NOSAM33
7 Yanıt
6576 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 23, 2014, 09:22:04 ös
Gönderen: ruzber
1 Yanıt
3065 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 04, 2012, 05:37:00 ös
Gönderen: enelsır
2 Yanıt
3464 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 06, 2012, 08:02:54 öö
Gönderen: ADAM
6 Yanıt
4713 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 08, 2012, 08:42:05 ös
Gönderen: Tij