(http://mehmetaydogan.com/yeni/images/mevlana.png)
Ey canımı ve gönlümü menzil edinen sevgili;
nasıl olur da senin gönlünden çıkarım?
Sen, her an, benim hasta gönlüme tuz serpmektesin...
Bu söylediklerim, bu sözlerim, benim gönlümün hallerine, çektiklerime perdedir!
Gül bahçesine benzeyen gönlüm,
diken gibi olan düşüncemden öyle utanıyor ki...
Bu sevdama layık nara nerede;
benim nurlarımı saçan bir güneş ve ay var mı?
Ya Rabbi! Canıma şu dilden başka bir dil ver de,
Sen'in büyüklüğünü, Sen'in birliğini ederken gönül sazımın teli kopmasın!
Uyumuş olan gönlüm uyandı; gece mest olan varlığım ayıldı, kendine geldi!
Yağmurla dolu olan gönül bulutumdan canıma bir şimşek çaktı!
Bir gece de nedir ki! Yüzyıllar geçti de, bu ateş yine sönmedi, bu cehennem yatışmadı!
Ben hayadan, utançtan su kesildim de, bu ateş, yine sakinleşmedi!
Her an, daha fazla gençleşmedeyim, daha fazla kendimden gizlenmedeyim;
O'nun lütufları sayesinde daha da fazla güzelleşmedeyim!
Mevlana Celaleddin Rumi