Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Türkiye'nin radikal çözümlere ihtiyacı var  (Okunma sayısı 7862 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Haziran 01, 2010, 12:35:05 ös
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 269
  • Cinsiyet: Bay

Burada yazdıklarım için hain,şerefsiz..vb şeklinde düşünmeden önce,  konu hakkında 'bir düşünmeyi deneme'nin doğru olacağına inanıyorum.


Türkiye'nin basit, günü kurtaran ya da birilerinin işine gelen çözümlere değil, kesin çözümlere ihtiyacı var!


Ülkemizin malum hali ortada. Birçok yönden sorunlu bir ülkede yaşıyoruz. Burada öncelikle değinmem gereken, Türkiye'nin etnik tarafıdır. Zamanında ülkemizi kuranların "Ne mutlu türküm diyene" deyip bırakıp terketmiş oldukları (belki de bu konuda yeterince ehil olmadıklarından neyse) bu mühim meselenin aslında 'ne mutlu türküm demek' kadar basit olmadığını, bugün yeterince görmüş oluyoruz. Neyse geçmiş geçmişin olsun, biz bugüne bakalım.


Türkiye Cumhuriyeti'nin başarısız olduğu  başlıca meselelerden Kürtlerin türkleştirilememesi konusunda, yıllardır yaşanan savaşın, o bölge topraklarının ve üzerindekilerin, Türkiye'ye bir katkısı olmayacağı artık açıktır. Günümüzde Gap..vb yatırım olduğu halde, hala dağa çıkmada ısrar eden bir toplumun ve verimsiz o bölge topraklarının Türkiye'ye bir katkısı olmayacağı muhakkak görülmelidir. Yapılması gereken; doğunun güney tarafının kürtlere verilmesidir. Çünkü şu saatten sonra bu iki toplumun birarada yaşayamayacağı(ve aslında buna gerek de olmadığı)  ortadadır. Topraklar verildikten sonra Batı'daki Kürtlerin de (Türkleşememiş olanların) oraya gerekirse bir miktar parayla gönderilmesi ya da oraya gitmeye teşvik edilmesi 'kesinlikle' gerekmektedir. Bu, Batı'da özellikle büyük kentlerdeki nüfusun bir miktar azalmasına ve suç oranın da düşmesine yol açacaktır; ki, önemli bir katkıdır. Türkiye'de türkleşemeyen ya da bunu reddeden tek unsur, kürtler olduğu için iç güvenlik sorunu böylece çözülmüş olacaktır.


Ermeni Katliamı Türkiye'ye yurtdışında prestij kaybettiren en önemli sorundur. Öldürülen ermeni sayısı birilerinin söylediği gibi bir milyon kadar olmasa da, yüzbinlerce olduğu açıktır. Türkiye "sayısına bakmaksızın bunun soykırım olduğunu kabul ederek", Erzurum dışarıda kalmak üzere, doğu anadolu bölgesini (doğu karadenizin bir kısmı da dahil) Ermenilere " zamanında yapılanların karşılığı olarak " vermelidir. Bu, Türkiye için, kayıp şeklinde görünse de, uluslararası arenada ülkemize, çok büyük katkı yapacaktır.


Gelelim Kıbrıs sorununa.. Türkiye o topraklardan tamamen çekilmeli, rumlaşmak istemeyen vatandaşlarını ülkesine davet etmelidir.


Peki buraya kadar hep verdik, ne alacağız diye sorulabilir, doğaldır.


Türkiye 2. Dünya savaşı sonrası kaybettiği 12 ADA konusunu yeniden gündeme getirip hakkını aramalı ve kendisine yakın olan altı yedi tanesini (midilli...vb ancak rodos hariç, bunun sebebinde de, bize diğerlerine göre daha az yakın oluşu ve akdenize yakın kalması gösterilebilir) topraklarına katmalıdır. Verimsiz çorak topraklara sahip,insanı cahil, yılllardır yatırım yapılmamış doğu yerine, Adalar'ın turizmimize ve ülkemize yapacağı katkı -her anlamda- çok daha fazla olacaktır, buna emin olabilirsiniz.


Unutmayalım ki, Misak-ı Milli, Kutsal Kitap değildir!


Köhneleşmiş ve modası geçmiş osmanlı refleksi," topraklarımızı ne olursa olsun elimizde tutmalıyız" ya da "ne kadar büyük olursa o kadar iyi" veya "kan=toprak" ..vb anlayışlardan vazgeçip ülkemiz nüfusunun etnik geleceğini ve ülkemiz halkının refahını düşünmeliyiz. Çünkü 'başka Türkiye yok'tur.
« Son Düzenleme: Haziran 01, 2010, 12:50:17 ös Gönderen: Texan »
Çöl Bilgesi


Haziran 01, 2010, 01:22:20 ös
Yanıtla #1
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 788
  • Cinsiyet: Bay

Başka Türkiye yok ancak, dedikleriniz yapılırsa ortada Türkiye'de kalmayacak.

Yaşanan sorunları, toprak nedeniyle yaşıyoruz sanıyorsanız, yanılıyorsunuz.
Çünkü, orayı verelim burayı da verelim, kurtulalım, ohh mis, şeklinde değil işin aslı.

Kürtlerin toprak istediklerini sanıyorsanız da, yanılıyorsunuz. Doğudaki hiç bir kürt,
kendisine devlet kurmak filan istemiyor.

Ayrıca sizin radikal kararınız değerlendirilip, uygun bulundu ve doğuda bir kürt devleti
kuruldu diyelim, e kim yaşayacak burada, türkiyedeki kürtlerin bu yeni ülkeye gideceklerini mi
sanıyorsunuz? Gitmek istemeyen kürtleri zorla mı süreceksiniz?

Verimsiz dediğiniz o topraklarda, hayvancılığın "allahı" yapılır sevgili kardeşim,
yeterki değerlendirmeyi bilelim.

Tavizler vererek, toprak bütünlüğünün yarısını teslim ederek dünya gözünde nasıl
imajımız yükselecekmiş, bunuda anlamadım.

Toprak falan mühim değil elbette, önemli olan insanların huzurlu ve refah içinde
yaşaması, ama önerdiğiniz çözüm, sırf radikal bir çözüm diye, sırf toprak milliyetçiliğinin
zıttı diye, kabul edebileceğimiz bir çözüm değil, çünkü bu çözüm insanları refaha ve
mutluluğa eriştirmez.

Eğer, ermenistana toprak vermeden, soykırım kabul edilirse ve sonrasında iki ülke tarafından da
tarihi belgeler çıkarılırsa, doğuda pkk bitirilirse, doğu kalkındırılırsa, kürtlere insani hakları teslim
edilirse, işte o zaman bir nebze olsun refaha kavuşuruz diye düşünüyorum.




Vostede é vostede. . Nunca perder o caducidade. .


Haziran 01, 2010, 01:46:38 ös
Yanıtla #2
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 269
  • Cinsiyet: Bay



Kürtlerin toprak istediklerini sanıyorsanız da, yanılıyorsunuz. Doğudaki hiç bir kürt,
kendisine devlet kurmak filan istemiyor.

Ayrıca sizin radikal kararınız değerlendirilip, uygun bulundu ve doğuda bir kürt devleti
kuruldu diyelim, e kim yaşayacak burada, türkiyedeki kürtlerin bu yeni ülkeye gideceklerini mi
sanıyorsunuz? Gitmek istemeyen kürtleri zorla mı süreceksiniz?

Verimsiz dediğiniz o topraklarda, hayvancılığın "allahı" yapılır sevgili kardeşim,
yeterki değerlendirmeyi bilelim.

Tavizler vererek, toprak bütünlüğünün yarısını teslim ederek dünya gözünde nasıl
imajımız yükselecekmiş, bunuda anlamadım.

Toprak falan mühim değil elbette, önemli olan insanların huzurlu ve refah içinde
yaşaması, ama önerdiğiniz çözüm, sırf radikal bir çözüm diye, sırf toprak milliyetçiliğinin
zıttı diye, kabul edebileceğimiz bir çözüm değil, çünkü bu çözüm insanları refaha ve
mutluluğa eriştirmez.




Doğudaki hiçbir Kürt'ün devlet kurmak istemediği fikrinize katılmıyorum aksine birçoğu istiyor. Bayrakları bile var hatta. Sallayıp duruyorlar her eylemde, bunun yanında en ufak dtp toplantısında bile Türkiye bayrağını indirmek de ilk işleri oluyor! Kürt Devleti kurulursa batıdaki "Türkleşmemiş Kürtler" "teşvik ile" gönderilmelidir. Televizyondan reklamlarla, halk baskısı ile biraz para yardımı..vb de yaparak. Özetle; bu kansız/sorunsuz yapılabilir, zor değildir, yeter ki kafa yorulsun.

Ermeni meselesinde o tavrı ortaya koyarsak, dünyadaki imajımız, tarihe karşı sorumlu olduğumuzu göstererek yükselecektir.  Soykırım tazminatı olarak konuyu düşünürseniz daha faydalı olacağına inanıyorum.


Son olarak;  yukarıda söylenenlerin gerçekleşmesi tabii ki güç ancak yapılmaması halinde (ki bu daha mümkün görünüyor) neler olacağını da göreceğiz.Akıllı, faydacı ve pratik olmamız gerektiğini düşünüyorum.Eğer yukarıdakiler yapılırsa; "Türkiye ortada kalmayacak değil" aksine; daha homojen bir topluma sahip, eğitim-kültür düzeyi ve ekonomik refahı oldukça yüksek bir ülke olacaktır: Türkiye.
Çöl Bilgesi


Haziran 01, 2010, 07:43:46 ös
Yanıtla #3
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 498
  • Cinsiyet: Bay


  Hayır sayın Texan! Yazdıklarınızı sizin konunun başın da belirttiğiniz gibi ''hainlik '' veya '' şerefsizlik olarak adlandırmayacağım. Bunun tek tanımı olsa olsa ''cahillik '' olabilir.

  Ne güzel çözümler sunmuşsunuz öyle. Bu düşünceler eyer sadece bir ön düşünce deyilse ve sizin üzerin de gerçekten düşünerek oluşturduğunuz şeylerse, dileğim sadece şu olabilir: Allahım sayın Texan sakın bu düşüncelerini gerçekleştirebileceği bir konuma gelmesin.

 Sizin sözüm ona kurtuluş ve refah reçetesi olarak sunduğunuz şeyler aslın da bulunduğumuz coğrafyayı ve arkasından dünyayı içinden çıkılmaz sorunlar ve savaşlara iter. Bilmediğiniz şudur ki sizin ''ver kurtul'' dediğiniz bölgelerin şu an da Türkiye toprakları olması, bu coğrafya ve dünya barışının en önemli ve vaz geçilemez unsurudur.

 Sizin cahil bir halk (işte bir cahillik daha) ve verimsiz topraklar ( buyrun bir tane daha) nitelediğiniz bölge, jeopolitik ve stratejik olarak ülkemizin elindeki en büyük kozdur.

 Bu konu hakkın da çok fazla bilgiye ve resmin bütününü görmenize yarayacak bilgi birikimine sahip olmadığınız ortadadır. Bunu sakın bir saldırı ve aşağılama  olarak almayın. Siz düşündüklerinizi söylediniz ben de benimkileri. Fakat bahis ettiğiniz konulara aşina biri olarak size şunu tavsiye edeceğim; önce resmin bütününe bakmak gerek ve satranç da olduğu gibi bir sonraki hamleyi düşünmek gerek. Sizin önerileriniz bir hamle olarak ele alınırsa rakibin ve ( kalırsa tabii) sizin bir sonraki hamleniz ne olabilir?.

 Bütün bunlar ayrı bir tartışma konusudur ve görünen o ki sizin için erkendir. Dilerim size başka bir bakış açısı sunabilmişimdir.

  Saygılarımla
enelsır


Haziran 02, 2010, 12:13:08 ös
Yanıtla #4
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 269
  • Cinsiyet: Bay


 ...

 Sizin sözüm ona kurtuluş ve refah reçetesi olarak sunduğunuz şeyler aslın da bulunduğumuz coğrafyayı ve arkasından dünyayı içinden çıkılmaz sorunlar ve savaşlara iter. Bilmediğiniz şudur ki sizin ''ver kurtul'' dediğiniz bölgelerin şu an da Türkiye toprakları olması, bu coğrafya ve dünya barışının en önemli ve vaz geçilemez unsurudur.

 Sizin cahil bir halk (işte bir cahillik daha) ve verimsiz topraklar ( buyrun bir tane daha) nitelediğiniz bölge, jeopolitik ve stratejik olarak ülkemizin elindeki en büyük kozdur.


...




Bunları söylerken aslında bir iki cümle daha ekleyip doğrulamanız da gerekmez mi? Yani "bu coğrafya ve dünya barışının en önemli ve vaz geçilemez unsurudur" derken nasıl, neden gibi şeyleri eklemeniz ya da  "...nitelediğiniz bölge, jeopolitik ve stratejik olarak ülkemizin elindeki en büyük kozdur" derken devamını getirmeniz?.. Daha doğru olur sanırım.


Türkiye gerçekten batılı bir kafaya sahip olsaydı baştan beri,kurulduğundan bu yana,  kürtlerle türkler çooktan birbirinden ayrılırdı ancak  doğu kafası, anlamsız bir sahiplenmecilik ve toprak edebiyatı ile bugünlere kadar gelindi.Yaratan ülkemizi daha kötü günlerden korusun diyorum; son olarak. Saygılar.
« Son Düzenleme: Haziran 02, 2010, 12:15:09 ös Gönderen: Texan »
Çöl Bilgesi


Haziran 02, 2010, 08:48:45 ös
Yanıtla #5
  • Ziyaretçi

Sayın Texan,
Toplumumuz insanının yapısını bir anlamda iyi analiz etmiş ve düşüncelerinizi dile getirmeden önce; hain, şerefsiz gibi sıfatlar yüklemek adına acele edilmemesini ve yazınızın mümkün olduğunca tarafsız bir şekilde okunmasını, bir bakıma beyin süzgeçinden geçirildikten sonra eleştirilerin yapılmasını salık vermişsiniz :))
Öncelikle hayatının son yıllarında mason olmuş olan (ki oluşu çok ama çok özeldir), Voltaire' inde dediği gibi "Söyledikleriniz hiçbirinde sizinle aynı fikirde değilim ancak onları söyleme hakkınızı ölünceye dek savunacağım"... Öne sürmüş olduğunuz fikirlerin gerçekleşmesi her şeyden önce bilimsel olarak imkansız. Nasıl mı ?
1. Sosyolojik anlamda her toplum, millet, halk, ulus nasıl adlandırırsanız artık, bir kara parçasına sahip bir kabile bile olabilir bu... Kesinlikle sahip olduğu toprağı rahat etmek, refaha ermek adına hediye etmez. Üstelik bunun kültürel bir gelişme ile de alakası yoktur. Afrika' da yaşayan bir kabilenin toprağını elinden almaya kalksanız onlar bile size savaş açarlar.
2. Sözünü ettiğiniz şey bireysel anlamdada kolay kabul edilebilir bir şey değildir. Bu anlamdada bırakınız insanları hayvanlarda bile sahiplendikleri alanları kaybetmemek adına, orada hüküm sürmek adına iç güdüsel bir davranış şekli söz konusudur. Bu örnek için Afrika' ya gitmemize gerek yok, siz bile bir köpeğin sahiplendiği bir alana girdiğinizde size saldırdığına/saldıracağına şahit olmuşsunuzdur.
Sonuç olarak tüm bunların yanı sıra, toprak vermek, konuyu bu kadar basite indirgemek yerine insanları eğitmeyi, daha eğitimli, daha kültürlü bireyler yetiştirmeyi amaç edinmek daha anlamlı değil midir. Bunca cami var memlekette ancak yaşlılarımızın dışında giden yok, bunun yerine bol bol okul olsa, kızlarımızın eğitimine daha da önem versek daha iyi olmaz mı !
Unutmayınız ki "milletler hakedildikleri şekilde yönetilirler"... Bir takım konularda rahatsızlık duyuyorsanız şayet, düşünce dehlizinde biraz daha derinlere inmeniz gerekmekte (hepimiz için geçerli bu)... Bakınız sözüm ona laik olan bir ülkeyiz ancak devlet büyüklerimiz nasılda hümanist, olayların insanı boyutunu ilgilendiren beyanlar vermek yerine islami kimliğimizi ön plana çıkaran beyanlar veriyorlar... Daha da derinlere inerseniz düşünsel olarak neler neler keşfedeceksiniz :)
Doğrudur, yanlıştır düşünceleriniz paylaşmışsınız teşekkür ederim kendi adıma...
Sağlıcakla kalın...


Haziran 02, 2010, 11:33:48 ös
Yanıtla #6
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 498
  • Cinsiyet: Bay

  Sayın Texan,

 Benden görüşlerrimi açmamı istemişsiniz. Açayım ama siz de biraz çaba sarfedin.

 Şimdi sizden bir harita almanızı  ve sizin '' ver kurtul''  dediğiniz bölgenin verildiğini var sayarak yeni bir harita oluşturmanızı isteyeceğim. Son olarak istediğim o haritaya uzuuun uzun bakmanızdır. Ta ki gerçeyi görene kadar. Nasıl açabildim mi konuyu?

 Saygılarımla. Kolay gelsin.
« Son Düzenleme: Haziran 02, 2010, 11:41:09 ös Gönderen: enelsır »
enelsır


Haziran 03, 2010, 11:22:13 öö
Yanıtla #7
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 269
  • Cinsiyet: Bay

...

Öncelikle hayatının son yıllarında mason olmuş olan (ki oluşu çok ama çok özeldir), Voltaire' inde dediği gibi "Söyledikleriniz hiçbirinde sizinle aynı fikirde değilim ancak onları söyleme hakkınızı ölünceye dek savunacağım"... Öne sürmüş olduğunuz fikirlerin gerçekleşmesi her şeyden önce bilimsel olarak imkansız. Nasıl mı ?

1. Sosyolojik anlamda her toplum, millet, halk, ulus nasıl adlandırırsanız artık, bir kara parçasına sahip bir kabile bile olabilir bu... Kesinlikle sahip olduğu toprağı rahat etmek, refaha ermek adına hediye etmez. Üstelik bunun kültürel bir gelişme ile de alakası yoktur. Afrika' da yaşayan bir kabilenin toprağını elinden almaya kalksanız onlar bile size savaş açarlar.

2. Sözünü ettiğiniz şey bireysel anlamdada kolay kabul edilebilir bir şey değildir. Bu anlamdada bırakınız insanları hayvanlarda bile sahiplendikleri alanları kaybetmemek adına, orada hüküm sürmek adına iç güdüsel bir davranış şekli söz konusudur. Bu örnek için Afrika' ya gitmemize gerek yok, siz bile bir köpeğin sahiplendiği bir alana girdiğinizde size saldırdığına/saldıracağına şahit olmuşsunuzdur.

Sonuç olarak tüm bunların yanı sıra, toprak vermek, konuyu bu kadar basite indirgemek yerine insanları eğitmeyi, daha eğitimli, daha kültürlü bireyler yetiştirmeyi amaç edinmek daha anlamlı değil midir...


Bu konuda, Avrupa bize önemli bir örnek teşkil etmektedir. İsviçre,Avusturya,Liechtenstein ve Almanya aşağı yukarı aynı dili konuştukları halde bir de, neden ayrı ülkeler olmuşlardır, dersiniz?Belçika gibi bir ülke kendine özgü bir halkı olmadığı halde, neden vardır sizce?Keza İrlanda için de benzer şeyler söylenebilir. Andora, Lüksemburg için de... Söyledikleriniz geçerli olsaydı, bu ülkeler yerine büyük devletler varolurdu, hatta imparatorluklar devam ediyor olurdu...

Batı'nın ayrıştırmacı (aynı zamanda faydacı ve bireyci) kafa yapısını biz nedense bir türlü edinemedik. Bu yüzden de, sorunların kökünde de sözde Batılı olmamızın yattığını düşünüyorum yani özde olsak (yani baştan beri Batılı tarzda eğitim görüp Batı tarzında/kafa yapısında toplumumuzu inşa etseydik) 'bugünkü İtalya gibi' sadece ekonomi sorunu ile boğuşuyor olurduk. Fakat öyle olmadı, ol(a)madı... :(
Çöl Bilgesi


Haziran 06, 2010, 11:08:20 öö
Yanıtla #8
  • Ziyaretçi

Sayın Texan;
Pes diyorum... Aslında başka da birşey demek istemiyorum, yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: bir fikir teatrisinde karşınızdaki insana bilimsel ve somut olarak konuyu anlattığınız halde halen kalkıp "bilgi sahibi olmadan firkir beyan ediyorsa" o paylaşımı devam ettirmenin bir anlamı yoktur.
Yinde de şunlar belirtmek isterim. Avrupayı kendimize örnek almamızdan söz etmişsiniz ancak Avrupa' da skolastik düşüncenin hakim olduğu dönemden örnek vermişsiniz. Teokratik ve monarşik düzenin hakim olduğu dönemlerde, kral, padişah yada toprak sahibi, tek söz sahibi diyelim, kendisine ait bir toprak parçasını birine verebilir veya orada küçük bir devlet kurdurabilir. Bu onun insiyatifine kalmıştır. Verdiğiniz örneklerden, Avrupa tarihi hakkında hiçbir bilginizin olmadığı anlaşılıyor. Örneklerinizi inceleme zahmetinde bulunursanız ya savaş ve mücadele ile toprak kazanımının söz konusu olduğunu yada kral yada toprak sahiplerince söz konusu devletlerin kurulduğunu anlarsınız. Sorunları bu kadar basite indirgemenizi ise aklım almıyor...
Umarım konu hakkında söz konusu devletlerle ilgili tek tek açıklama yapmak zorunda bırakmazsınız beni...
Saygılarımla,


Haziran 06, 2010, 12:21:43 ös
Yanıtla #9
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 269
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Texan;
Pes diyorum... Aslında başka da birşey demek istemiyorum, yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: bir fikir teatrisinde karşınızdaki insana bilimsel ve somut olarak konuyu anlattığınız halde halen kalkıp "bilgi sahibi olmadan firkir beyan ediyorsa" o paylaşımı devam ettirmenin bir anlamı yoktur.
Yinde de şunlar belirtmek isterim. Avrupayı kendimize örnek almamızdan söz etmişsiniz ancak Avrupa' da skolastik düşüncenin hakim olduğu dönemden örnek vermişsiniz. Teokratik ve monarşik düzenin hakim olduğu dönemlerde, kral, padişah yada toprak sahibi, tek söz sahibi diyelim, kendisine ait bir toprak parçasını birine verebilir veya orada küçük bir devlet kurdurabilir. Bu onun insiyatifine kalmıştır. Verdiğiniz örneklerden, Avrupa tarihi hakkında hiçbir bilginizin olmadığı anlaşılıyor. Örneklerinizi inceleme zahmetinde bulunursanız ya savaş ve mücadele ile toprak kazanımının söz konusu olduğunu yada kral yada toprak sahiplerince söz konusu devletlerin kurulduğunu anlarsınız. Sorunları bu kadar basite indirgemenizi ise aklım almıyor...
Umarım konu hakkında söz konusu devletlerle ilgili tek tek açıklama yapmak zorunda bırakmazsınız beni...
Saygılarımla,


Bilimsel somut demişsiniz;  insan gibi değişken bir varlığın sözkonusu olduğu bir mevzuda, nasıl kesin bir tonda(fizik, matematik gibi) bilimsel-somutluk  iddiası olabilir; bir bakalım, sizin bilimsel ve somut(?) ifadelerinize..

"1. Sosyolojik anlamda her toplum, millet, halk, ulus nasıl adlandırırsanız artık, bir kara parçasına sahip bir kabile bile olabilir bu... Kesinlikle sahip olduğu toprağı rahat etmek, refaha ermek adına hediye etmez. Üstelik bunun kültürel bir gelişme ile de alakası yoktur. Afrika' da yaşayan bir kabilenin toprağını elinden almaya kalksanız onlar bile size savaş açarlar."

Bir milletin (etnik,kültürel,ekonomik) kaderi sözkonusu ise eğer bunu yapmak zorundadır.  Bu durumun karşı yönündeki teze, dayanak ararsanız bulursunuz, dert etmeyin. 

"2. Sözünü ettiğiniz şey bireysel anlamda da kolay kabul edilebilir bir şey değildir. Bu anlamda da bırakınız insanları hayvanlarda bile sahiplendikleri alanları kaybetmemek adına, orada hüküm sürmek adına iç güdüsel bir davranış şekli söz konusudur. Bu örnek için Afrika' ya gitmemize gerek yok, siz bile bir köpeğin sahiplendiği bir alana girdiğinizde size saldırdığına/saldıracağına şahit olmuşsunuzdur. "

Buradan çıkan anlam şu; "hayvanlarda dahi böyle bir şey sözkonusu değilken insan için nasıl böyle bir şey düşünebilir?" Eğer bu düşünce tarzına sahip olursak; hayvanlarda olmayan hiçbir şey, insanda da olmamalı gibi tuhaf bir yanılgı içine düşeriz.İnsan zihinsel olarak en gelişmiş canlı türüdür. Eğer bir farklılık olmasaydı ikisi arasında; insan bu kadar geliş(e)mezdi ve sorumluluk sahibi de ol(a)mazdı.


"Pes diyorum... Aslında başka da birşey demek istemiyorum, yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: bir fikir teatrisinde karşınızdaki insana bilimsel ve somut olarak konuyu anlattığınız halde halen kalkıp "bilgi sahibi olmadan fikir beyan ediyorsa" o paylaşımı devam ettirmenin bir anlamı yoktur. "


Size kalmış...

" Avrupayı kendimize örnek almamızdan söz etmişsiniz ancak Avrupa' da skolastik düşüncenin hakim olduğu dönemden örnek vermişsiniz. Teokratik ve monarşik düzenin hakim olduğu dönemlerde, kral, padişah yada toprak sahibi, tek söz sahibi diyelim, kendisine ait bir toprak parçasını birine verebilir veya orada küçük bir devlet kurdurabilir. Bu onun insiyatifine kalmıştır. Verdiğiniz örneklerden, Avrupa tarihi hakkında hiçbir bilginizin olmadığı anlaşılıyor. Örneklerinizi inceleme zahmetinde bulunursanız ya savaş ve mücadele ile toprak kazanımının söz konusu olduğunu yada kral yada toprak sahiplerince söz konusu devletlerin kurulduğunu anlarsınız. Sorunları bu kadar basite indirgemenizi ise aklım almıyor..."

Avrupa konusunda sizin kadar derin(!) bilgim yok bağışlayın. Avrupa ülkeleri temel olarak hanedanlar, ailelerden oluşur. Örn; http://tr.wikipedia.org/wiki/Habsburg_Hanedan%C4%B1  Bunların arasındaki anlaşmazlıklar bile ayrı ülkeler kurulmasını tetiklediği halde, bizde ayrı dile ve kültüre sahip iki toplum -birbirlerine ihtiyaç duymamalarına rapmen- nasıl birarada yaşayabilmektedir? Çıkış noktası burasıdır.


"Umarım konu hakkında söz konusu devletlerle ilgili tek tek açıklama yapmak zorunda bırakmazsınız beni..."

Size kalmış...



Saygılar.
Çöl Bilgesi


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
1 Yanıt
6820 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 05, 2013, 11:57:55 ös
Gönderen: Melina
0 Yanıt
2411 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 10, 2009, 10:31:35 ös
Gönderen: Mozart
9 Yanıt
9015 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 02, 2014, 01:17:49 öö
Gönderen: propulsion
14 Yanıt
11409 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 04, 2011, 10:03:09 ös
Gönderen: NOSAM33
0 Yanıt
2529 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 03, 2011, 04:21:56 ös
Gönderen: karahan
5 Yanıt
6724 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 05, 2011, 11:41:40 öö
Gönderen: 418
9 Yanıt
6160 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 20, 2012, 01:27:57 öö
Gönderen: java
4 Yanıt
2403 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 20, 2015, 06:08:52 ös
Gönderen: guinding