Ve arkadaslardan ricam bana "sosyo-ekonomik düzey,toplum, egitim gibi seyler"i bbiraz daha ve örneklerle aciklayabilirmisiniz ki benim gibi lise mezunu birisi daha iyi anlasin.
Estağfurullah.
Soru genele sorulmuş ama ben elimden geldiğince üzerine birkaç şey söylemek ve konunun bazı temel dinamiklerine değinmek istedim. Başka bilgi vermek isteyen olursa da buradayım ve memnuniyetle dinlerim.
Kendi görüşümle ilgili birkaç hususu belirtirsem belki daha iyi birbirmizi anlarız. Umarım anlaşılır.
İlk olarak seçkinliğin doğuştan gelmeyeceği, sonradan kazanılacağı yönünde bir fikir taşıyorum. Bizim Sayın tij ile farklı düşündüğümüz hususlardan biri bu. O, seçkinliğin doğuştan verildiğini düşünüyor, ben öyle düşünmüyorum.
Evet, bir kişi daha anne karnındayken bile özel bir statü kazanabilir, buna katılırım. Ama özel statüsü olan veya toplum tarafından özel statüde gösterilen bu insanlar seçkin olarak ifadelendirilemez bence.Hem statüsü yüksek hem de seçkin olan insanlar elbette vardır, yok demiyorum. Ama köle olmasına rağmen, "benim bir iradem var ben de insanım" deyip seçkinliğe aday olmuş olanlar da var. Köle, kölelikten kurtulabilir, kurtulduğu için de pek doğal seçkin olabilir.
Sonra Sayın tij'le ortak da bir fikrimiz var. O da şu: İkimiz de bahsi edilen durumun gerçekleşmesi için dış koşulların uygun olması gerektiğine inanıyoruz. Çünkü ikimiz de diyoruz ki, zihninin zinciri başkalarının elinde olan kişi, zihnini istediği esneklikte kullanamaz ve sıradan bir insan olmaya mahkum olur.
Hattâ diyoruz ki, bu kişinin kim olduğu önemli değil, sarayda da yaşasa tutsak olmuş iç koşullarıyla hiçbir zaman seçkinliğe aday olamaz. Sarayda oturan kişi seçilmiş de olabilir, hiç sorun değil. Seçilmiş olması o kişiyi seçkin yapmaz. O sadece başkaları tarafından seçilmiş sıradan bir kişidir ki, buradan çıkardığımız sonuç da şudur:
Her seçilen kişi seçkin değildir. Eğer gerçekten her seçilen kişi seçkin olsaydı, her mason da, mason olurdu.
Şimdi Sayın tij bir taraftan da içinden geçiriyor; yahu arkadaş hem dış koşullar önemli diyorsun hem de sarayda oturan kişi seçkin olamaz diyorsun. Bu nasıl iş ?
Kişinin iç koşulları yani zeka, yetenek, ilgi ve tutum dediğimiz şeyler tamam olduğunda, yani içsel olarak kölelikten kurtulduğunda seçkin olmaya çok yakınlaşmıştır diyebiliriz. Çünkü bu yolculuk içerden başlar, dışarıya doğru yol alır ve en son yine içeride son bulur. Problem ise şu: Eğer dışarı ile içeri arasında bir yakınlık olursa bu iş olur, olmazsa da bu iş biraz zor olur. Yani bu koşulları birbirine çeken bir yakınlığın olması şart diyebilirim.
Bir de önceki iletilerimizde iç ve dış koşulların uyumundan bahsetmiştik. Uyum ve yakınlık olursa daha kolay seçkin olunabilir demiştik. Peki o nasıl oluyor. O konudaki fikrimi de belirtip sözü Sayın tij'e bırakmak istiyorum.
Düşünelim ki Erzurum'da yaşıyoruz. Bizim orda iyi bir yüzücü olma ihtimaliniz nedir?
Veya daha da basit verelim örneği. Düşünelim ki, Şırnak'ta ezânın çok acıklı söylendiği, çocuk ağlamalarının çok net duyulduğu küçük bir köyde yaşıyoruz. Bizim orda iyi bir dansçı olma ihtimalimiz nedir?
İşte bu örneklerde verilen durumlar ne kadar bir zorluğa işaret ediyor ve bizi ne kadar etkiliyorsa, seçkin olabilecek kişinin de dış koşulları, onun seçkinliğinde o kadar etkili olur diye düşünüyorum. Ama bunları düşünürken, zor koşullar, seçkin olmayı imkansız kılar demiyorum.
Deseydim, bir köleyi yukarıda seçkin yapmazdım.
Bunu bilerek yaptım.
...