Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Seçkinlik ve Sıradanlık Üzerine-5  (Okunma sayısı 3856 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Haziran 29, 2016, 07:45:02 ös
Yanıtla #10
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

 dış koşulların

Öncelikle sunu net ortaya koyalim. Yukarda bahsi gecen "dis kosullar"dir, ic kosullardan bahs edilmiyor, cünkü onlar zaten Allah tarafindan dogustan "seckin"imize verilmistir..

Eger burda ic kosullar diye "Zeka, Yetenek, İlgi, Tutum, Çaba vs." isin icine katarsak hem "seckinimize" haksizlik etmis oluruz hemde onu yaratana.

Zaten üstte bahsi gecen seyler insanlarin dogduktan sonra yasamlari icinde edindikleri veya gelistirdikleri seylerdir.

Ve arkadaslardan ricam bana "sosyo-ekonomik düzey,toplum, egitim gibi seyler"i bbiraz daha ve örneklerle aciklayabilirmisiniz ki benim gibi lise mezunu birisi daha iyi anlasin.

Aslinda kisisel atismalara sebep olmamak icin direkt alinti yapmak istemiyorum ama burda bir istisna yapmak zorundayim. Önce kendimden bir alinti.

Alıntı
Ve de arkadaslar ben bu cümleden sunu anladimki, sayin Schopenhauer´in en büyük "dehasi ve secilmisi" dahi dis kosullar uygun degilse hic bir seydir.

Simdi bir de INSAN arkadastan bir alinti yapacam.

Alıntı
Ancak desteklemezse de seçkin olacak kişi kendine hareket alanı bulamaz ve kısa zamanda sıradanlaşır.

Bana bu iki cümle arasindaki anlam farkliligini izah edebilirmisiniz.


Haziran 30, 2016, 02:53:31 öö
Yanıtla #11
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 631
  • Cinsiyet: Bay


Ve arkadaslardan ricam bana "sosyo-ekonomik düzey,toplum, egitim gibi seyler"i bbiraz daha ve örneklerle aciklayabilirmisiniz ki benim gibi lise mezunu birisi daha iyi anlasin.

Estağfurullah.

Soru genele sorulmuş ama ben elimden geldiğince üzerine birkaç şey söylemek ve konunun bazı temel dinamiklerine değinmek istedim. Başka bilgi vermek isteyen olursa da buradayım ve memnuniyetle dinlerim.

Kendi görüşümle ilgili birkaç hususu belirtirsem belki daha iyi birbirmizi anlarız. Umarım anlaşılır.

İlk olarak seçkinliğin doğuştan gelmeyeceği, sonradan kazanılacağı yönünde bir fikir taşıyorum. Bizim Sayın tij ile farklı düşündüğümüz hususlardan biri bu. O, seçkinliğin doğuştan verildiğini düşünüyor, ben öyle düşünmüyorum.

Evet, bir kişi daha anne karnındayken bile özel bir statü kazanabilir, buna katılırım. Ama özel statüsü olan veya toplum tarafından özel statüde gösterilen bu insanlar seçkin olarak ifadelendirilemez bence.Hem statüsü yüksek hem de seçkin olan insanlar elbette vardır, yok demiyorum. Ama köle olmasına rağmen, "benim bir iradem var ben de insanım" deyip seçkinliğe aday olmuş olanlar da var. Köle, kölelikten kurtulabilir, kurtulduğu için de pek doğal seçkin olabilir.

Sonra Sayın tij'le ortak da bir fikrimiz var. O da şu: İkimiz de bahsi edilen durumun gerçekleşmesi için dış koşulların uygun olması gerektiğine inanıyoruz. Çünkü ikimiz de diyoruz ki, zihninin zinciri başkalarının elinde olan kişi, zihnini istediği esneklikte kullanamaz ve sıradan bir insan olmaya mahkum olur.

Hattâ diyoruz ki, bu kişinin kim olduğu önemli değil, sarayda da yaşasa tutsak olmuş iç koşullarıyla hiçbir zaman seçkinliğe aday olamaz. Sarayda oturan kişi seçilmiş de olabilir, hiç sorun değil. Seçilmiş olması o kişiyi seçkin yapmaz. O sadece başkaları tarafından seçilmiş sıradan bir kişidir ki, buradan çıkardığımız sonuç da şudur:

Her seçilen kişi seçkin değildir. Eğer gerçekten her seçilen kişi seçkin olsaydı, her mason da,  mason olurdu.

Şimdi Sayın tij bir taraftan da içinden geçiriyor; yahu arkadaş hem dış koşullar önemli diyorsun hem de sarayda oturan kişi seçkin olamaz diyorsun. Bu nasıl iş ?


Kişinin iç koşulları yani zeka, yetenek, ilgi ve tutum dediğimiz şeyler tamam olduğunda, yani içsel olarak kölelikten kurtulduğunda seçkin olmaya çok yakınlaşmıştır diyebiliriz. Çünkü bu yolculuk içerden başlar, dışarıya doğru yol alır ve en son yine içeride son bulur. Problem ise şu: Eğer dışarı ile içeri arasında bir yakınlık olursa bu iş olur, olmazsa da bu iş biraz zor olur. Yani bu koşulları birbirine çeken bir yakınlığın olması şart diyebilirim.

Bir de önceki iletilerimizde iç ve dış koşulların uyumundan bahsetmiştik. Uyum ve yakınlık olursa daha kolay seçkin olunabilir demiştik. Peki o nasıl oluyor. O konudaki fikrimi de belirtip sözü Sayın tij'e bırakmak istiyorum.


Düşünelim ki Erzurum'da yaşıyoruz. Bizim orda iyi bir yüzücü olma ihtimaliniz nedir?

Veya daha da basit verelim örneği. Düşünelim ki, Şırnak'ta ezânın çok acıklı söylendiği, çocuk ağlamalarının çok net duyulduğu küçük bir köyde yaşıyoruz. Bizim orda iyi bir dansçı olma ihtimalimiz nedir?


İşte bu örneklerde verilen durumlar ne kadar bir zorluğa işaret ediyor ve bizi ne kadar etkiliyorsa, seçkin olabilecek kişinin de dış koşulları, onun seçkinliğinde o kadar etkili olur diye düşünüyorum. Ama bunları düşünürken, zor koşullar, seçkin olmayı imkansız kılar demiyorum.

Deseydim, bir köleyi yukarıda seçkin yapmazdım.

Bunu bilerek yaptım.


...










« Son Düzenleme: Haziran 30, 2016, 03:18:15 öö Gönderen: İNSAN »


Haziran 30, 2016, 03:25:33 ös
Yanıtla #12
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

INSAN arkadasimla, tabi yanlis anlamadiysam, ayni seyleri söylüyoruz yani paralel konusuyoruz.

Ben "seckinlik" dogustan gelir demiyorum, bunu Schopenhauer söylüyor ve ben aslinda sorularimi Schopenhauer´a soar gibi soruyorum tabi buda yanlis anlasilmaya sebep oluyor. Dikkat ederseniz seckin kelimesini yukarda genelde tirnak icinde yasiyorum yani yazarinin agziyla aktariyorum.
Yani seckinligin dogustan gelmedigini bende söyledigim icin INSAN arkadasla "farkli düsün"müyoruz.
Tabi belki söyle bir yanlis anlasilmada olabilir. Ben konuyu buraya tasiyan arkadasiminda bu fikirlere katildigini sanarak yazdim.

Erzurum güzel bir örnek .
Kendimde Erzurum´da yedi cocuklu bir isci alilesinin cocugu olarak dogmus oldugum icin INSAN arkadasa katiliyorum.
Ortaokula gitmek icin 45 yürümak zorunda kalan, 9 yasinda kücük islerde calismaya baslayan birinden "seckin" birinin cikma olasiligi pek yüksek olmasa gerek.
Üc yillik ortaokul süresince bir defa bile almanca ögretmeni görmeyen birisinin "seckin" biri olma ihtimali bence cok zayif.
Dis sartlar icin bukadari yeter sanirim.




Haziran 30, 2016, 05:29:54 ös
Yanıtla #13
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 631
  • Cinsiyet: Bay

Sayın tij, madem ortak bir fikirde bir araya geldik, o zaman ben de sizin son söylediğiniz şeyler üstüne, Orhan Asena'nın bir tiyatro eserini anlatayım. İç ve dış koşullar için de güzel bir örnek teşkil etmiş olur belki.

Atçalı Kel Mehmet hikayenin adı. Ege'de meşhurdur. Atçalı, yaşadığı bölgede zayıf, çelimsiz, fukara biri. Hiç olmadık yerde de ağanın kızına aşık oluyor, sonra da başına gelmedik şey kalmıyor tabi. Sen kim benim kızım kim muhabbetleri başlıyor ve bu adam nerede görülse sopaya çekiliyor.

Bütün bu olanlara şahitlik eden köyün bir de delisi var. Atçalı sonunda dayanamıyor ve başkaldırıyor. Yani o zamanın tabiri ile eşkıya oluyor. 

Aradan zaman geçmiş ve günün birinde şiddetli bir çatışma başlamış. Ağa da köylü de ölmüş.. Ama köyün delisi hâlâ orada. Kıza ne olduğundan da haberim yok, belki o da ölmüştür.

Çatışma hafifleyince deli, Atçalı'ya yanaşıp kısık bir sesle kulağına şöyle demiş:

"Atçalı, Atçalı! Zor şartlar büyük adam doğurur" 

...

Bu gece uyumadan önce düşünülmesini istediğim sözlerden biri budur.


Biri de yıllar önce bir haber kanalında duyduğum bir sözdür. Yoksul bir kadının toprak evi üstlerine çökmüş, kadın hüngür hüngür ağlamıştı.

Kadının habercilere söylediği o iki cümlelik söz, bir ciğerden yükselen ses değildi sanki. Bir mezardan yükselmişti. 

Hiç unutmam şöyle demişti kadın:

"Bir insanın fakirlikten başı ağrır mı hiç abi ?
 
Benim hergün başım ağrıyor"

...




« Son Düzenleme: Haziran 30, 2016, 05:53:49 ös Gönderen: İNSAN »