Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Rennes-la-Château Olayları - 2  (Okunma sayısı 2873 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Şubat 13, 2010, 09:44:23 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Rennes-la-Château köyünün kilisesi 1059 yılında yapılmış, Vizigotlardan kalma bir tapınak kalıntısının üzerine oturtulmuştu.

1774-1792 yılları arasında bu kilisenin rahipliğini yürütmüş olan Antoine Bigou, pek yakındaki şatoda o sıralarda henüz orada oturmakta olan Blanchefort ailesinin özel papazlığını da yapardı.

Büyük Fransız Devrimi’nin ertesinde, Katolik rahiplerden birçoğu, soylular ile yakınlığından ötürü başına iş açılabileceğinden korkup, yurt dışına kaçmıştı. Antoine Bigou da onlardan biriydi.

Ondan sonra, Rennes-la-Château köyüne gönderilen rahiplerden hiçbiri burada uzun süre kalmamıştı. Nedeni bilinmez. Köyün rahipsiz kaldığı yıllar bile olmuştu.

Aradan neredeyse yüz yıla yakın bir süre geçti. 1885 yılında, bu köye Bérenger Saunière adlı 33 yaşında bir rahip atandı.

Bérenger Saunière tam görevine başlayacaktı ki, devlete karşı Kralcıların düzenlediği bir darbe tasarımı eylemini desteklediği için hakkında soruşturma açıldı. Carcassonne Piskoposu Félix Arsène Billard, onu Narbonne kentinde düzenlenen bir eğitim seminerine gönderip, bir süre oralardan uzaklaştırdı. Ortalık durulduktan sonra geri çağırdı.

Bérenger Saunière sonunda köyüne gittiğinde gördüğü ilk şey, rahip lojmanının, epeydir kullanılmadığı için perişan bir halde olduydu. Kullanılabilecek duruma getirtene kadar, köyde oturan Dénarnaud ailesinin konuğu oldu. Lojmanına geçtikten sonra da, ev işlerini görmesi için ailenin genç kızı Marie’yi yanına aldı.

Böyle küçük köylerde rahibin her gününü doldurabilecek işi olmaz. Bérenger Saunière genç ve dinamik bir adamdı. Her gün vaktinin bomboş geçmesinden çabuk sıkıldı. Çoktan beri bakımsız kalmış olan kiliseyi onarmayı düşündü. Carcassonne’daki piskoposluğun da onayını aldı hatta bu onarım için bir miktar ödenek bile koparttı. Birkaç işçi tuttu.

Çalışmalar sırasında kilisenin sunak taşının da elden geçirilmesi gerektiği görüldü. Çok yıpranmış olmasının yanı sıra oynaktı. İşçiler taşı yana doğru itince, altının boş olduğu ortaya çıktı. Sunak taşı, döşeme ile aynı hizada durmayan, ta Vigotlar döneminden kalma iki kolon üzerine oturtulmuştu. Oynak oluşu bundan ileri geliyordu.

Ancak, o sırada beklenmedik bir olay oldu.

Üzerindeki ağır sunak taşının yana itilmesine dayanamayan kolonlardan biri dibinden kırılıverdi.

İşçiler, kırılan kolonu çukurdan çıkardı. Ötekini de çıkarmak istediler ama yerinden kıpırdatamadılar bile. Belli ki hayli derine doğru uzanıyordu. Kırılmış olan ise buraya sonradan, bir başka yerdeki kalıntılardan den getirilip, öylesine konmuştu.

Bérenger, çıkarılan kolona şöyle bir göz attı. Yüzyıllar öncesinden kalma olduğu belliydi. Kilisenin yapımından çok daha eski bir tarihten...

Kolunun başlangıçta kırıldığı sanılan alt ucunda, ortasının oyuk olduğunu gördü. İçine ağaç parçaları tıkıştırılmıştı. Herhalde diğeriyle aynı düzeye getirmek için olsa gerekti bu... Ancak ağaçlar zamanla çürüyünce denge yitirilmişti.

Dolgunun arasında bir başka şey daha olduğu dikkatini çekti. Ağaç parçalarını çıkardığında, aralarında reçine ile kaplanmış üç ahşap tüp buldu.

Anlaşılan, birisi buraya bir şey saklamıştı.

İşçilere belli etmemeye çalışarak tüpleri giysisinin altına sokuşturup beline sıkıştırdı. Lojmanına götürdü.

Ahşap tüplerden, rulo halinde sarılmış dört el yazması çıktı. İki ayrı tüpe konmuş olan belgelerden birinin üzerinde 1244, birinde 1644 yazılıydı. Diğer tüpten çıkan iki parşömen ise 1780 tarihini taşıyordu.

Bérenger Saunière’in bulduğu bu belgelerin onun o sırada bilmediği ve sonradan elde edilen bilgilere göre geçmişini şöyle bir özetleyeceğim:

1644 yılında, Blanchefort ailesinin babası François-Pierre d’Hautpoul, Espéraza köyündeki notere giderek vasiyetnamesini düzenletmişti. Yanında getirmiş olduğu eski bir belgenin de buna eklenmesini istemişti. (Not: Hautpoul, Blanchefort ailesinin bir diğer adıdır. Aslında Vizigotlar dönemindeki soyadıdır ama ailenin kimi bireyleri daha sonraki tarihlerde de zaman zaman bu eski soyadını kullanmayı yeğlemiştir.)

Noter denileni yapmış, sonra tümünü kasasına yerleştirmişti.

François-Pierre d’Hautpoul bir süre sonra öldü. Noter, ailesine iletmesi gereken vasiyetnameyi çıkarmak için kasasını açınca, bulamadı. Yanlışlıkla çıkarılıp bir başka yere konmuş olsa gerekti. Her yeri aradı; yok.

Durumu Blanchefortlara bildirdi. Vasiyet olmayınca, mirasçılar, ailenin gelenek ve görenekleri uyarınca bildiğini yapmak zorunda kaldı.

Aradan 130yıl kadar bir süre geçti.

1780 yılındaki noter, eski dosyalar arasında bir şey ararken, söz konusu vasiyetnameye rastladı.

Çevre küçük olduğu için bu hemen doyuldu. Noter, bunu öğrenip kendisinden isteyen Blanchefort ailesinin o sıradaki ileri geleni Pierre d’Hautpoul’e «Bunun ortaya çıkarılması hiç akıllıca olmaz.» diyerek, vermekten kaçındı. Fakat her nedense gizlice karısı Marie de Négre d’Ables’e iletti. O da, bunları çok iyi bir yere saklaması için ailenin papazı Antoine Bigou’ya emanet etti. (Eskiden beri olduğu gibi… Değerli şaylar hep papazlara emanet edilirdi.)

Marie de Négre d’Ables ertesi yıl öldü. Böylece eski vasiyetname ile eklenmiş olan eski belge rahipte kaldı. O sırada hiç kimse vasiyetnamenin bu serüvenini ve sonunda kimin elinde kaldığını bilmiyordu.

Vasiyetnamede aileyi ilgilendiren konular vardı. İlişkiler, mali işler, anılar ve benzeri şeyler... Bir de Blanchefortların arazisinde eskiden bir altın madeni işletilmiş olduğu, henüz açılmamış birtakım damarlar hakkında bilgiler...

Buna eklenmiş olan belge ise, bir soy ağacı çizelgesiydi. Katharları ortadan kaldırmak için düzenlenmiş haçlı seferinin sonundaki Montségur kuşatmasının tarihini taşıyordu yani 1244. Buna göre, ailenin kökeni Vizigotlara kadar uzanıyordu. Merovenjler ile de bağlantılıydı.

Rahip Antoine Bigou, bunların üzerine kendi bilgilerini de katıp iki belge daha düzenlemiş, hepsini ahşap tüpler içine yerleştirip saklamıştı.

Antoine Bigou’nun yazdığı anlaşılan iki parşömende, İncil’den alınma olduğu belli pasajlar yer alıyordu. Bérenger bunları okudu okumasına ama çok garip bir tarzda yazılmışlardı. Bir anlaşılamazlık vardı.

Ne olduğunu sökemedi.





Sonra… Sonrası izleyen bölümde.

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
2 Yanıt
3936 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 05, 2019, 10:06:25 ös
Gönderen: ebedicirak
0 Yanıt
2678 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 14, 2010, 11:23:44 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3771 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 15, 2010, 02:32:01 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2516 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 16, 2010, 08:15:18 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2882 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 17, 2010, 08:25:01 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3072 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 18, 2010, 08:32:43 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
5938 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 19, 2010, 11:41:46 ös
Gönderen: AKTUĞ
0 Yanıt
3037 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 20, 2010, 09:35:43 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
4578 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 21, 2010, 09:41:13 öö
Gönderen: ADAM
4 Yanıt
5065 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 22, 2011, 08:21:55 öö
Gönderen: ADAM