Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Yaratıcı bir Tanrıya kesinlikle inanmıyorum.  (Okunma sayısı 43063 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Nisan 21, 2008, 09:35:15 öö
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 269
  • Cinsiyet: Bay

Yaratıcı bir Tanrıya kesinlikle inanmıyorum.Etrafımızda olup biten herşeyin bir sineğin kararsız hareketlerinden işyerlerindeki rekabete kadar  tümünün evrimin gücüyle olduğuna ve İlahi dogmaların karanlığı ve açıklanamazlığı  yerine bilimin aydınlatıcı ışığının insan türünün geleceği açısından daha faydalı olduğuna inanıyorum.
Eğer bir gün mason olma teklifi alırsam içimdeki inançsızlık karşıma bir şekilde çıkar mı?
Bir dine sahip olmanın veya bir tanrıya inanmanın iyi bir insan olmanın gereği olduğuna inanmayanlardan birisi de benim.

Bir yaratıcıya inanmak masonluğun gereği olmamalı ..

Tatlının içine sinsice dökülmüş çimento gibi bence....   
 
Bilgili bir aptal, bilgisiz bir aptaldan daha aptaldır.
  Moliere


Nisan 21, 2008, 09:41:37 öö
Yanıtla #1
  • Administrator
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 9553
  • Cinsiyet: Bay
    • Masonluk, Masonlardan Öğrenilmelidir

Sayin tcorbaci,

Yazdiginiz mesaj yeni konu olarak ayrilmis ve ilgili konu basligina tasinmistir.

Bir Yuce Yaradana inanmiyorsaniz Mason olma teklifi almaniz soz konusu degildir.

Saygilarimla
- Sahsima ozel mesaj atmadan once Yonetim Hiyerarsisini izleyerek ilgili yoneticiler ile gorusunuz.
- Masonluk hakkinda ozel mesaj ile bilgi, yardim ve destek sunulmamaktadir.
- Sorunuz ve mesajiniz hangi konuda ise o konudan sorumlu gorevli yada yonetici ile gorusunuz. Sahsim, butun cabalarinizdan sonra gorusmeniz gereken en son kisi olmalidir.
- Sadece hicbir yoneticinin cozemedigi yada forumda asla yazamayacaginiz cok ozel ve onemli konularda sahsima basvurmalisiniz.
- Masonluk ve Masonlar hakkinda bilgi almak ve en onemlisi kisisel yardim konularinda tarafima dogrudan ozel mesaj gonderenler cezalandirilacaktir. Bu konular hakkinda gerekli aciklama forum kurallari ve uyelik sozlesmesinde yeterince acik belirtilmsitir.


Nisan 21, 2008, 10:40:04 öö
Yanıtla #2

Alıntı
Bir yaratıcıya inanmak masonluğun gereği olmamalı ..

Sn.tcorbaci,

Öncelikle fikrinize saygı duyduğumu belirtmek isterim.Bu konu çok kafa kurcalayan bir okadar da yanlış anlaşılmaya müsait bir konu olduğu için Hazır Üstadım yeni konu başlığı olarakda tanzim etmişken açıklama yapma gereği hissettim.

Masonlukta tanrı inancının şart koşulması illa din tanrılarının konumundaki büyüklüğü korku unsurları ve intikam alıcı özeliği vurgulanarak sürekli emirler yağdıran,acı ve ıstırap veren olarak pekiştirilmiş ,sadece kendisine kulluk edilmesi durumunda güzellikler bahşeden bir yüce varlık bazında değildir.Yani bu tanrı din tarafından maskelenmiş,tanrı nın büyüklüğü vurgulanarak (tanrıyı kullanarak) aslında dini büyük göstermek amacı taşıyanların yarattığı bir canavar olmak zorunda değildir.(burada algılanış tan bahsediyorum

Böyle görenlerede saygımız vardır ancak bilim ve mantık düzeyinde düşünen insanların tanrı anlayışı çok farklıdır.Ben şahsen tanrıya gönülden inanmakla birlikte onu herkesin ulaşmaya çalıştığı bir mükemmeliyet hedefi olarak görüyorum.

Masonluktaki ritüellerde de tanrı sürekli olarak anılır çünkü o bir mükemmelliyet hedefidir ve her Masonun amacıda mükemmel insan olabilmek olduğu için tanrıya inanmayan bir Mason olamaz.Olmamalıdırda.

Saygılarımla,
Omnia mors aequat


Nisan 21, 2008, 02:51:02 ös
Yanıtla #3
  • Ziyaretçi

Tanrıyla, ve hatta Tanrılarla ilgili çok fazla farklı görüşle karşılaşamıyoruz.
İnsanın yaratılışı hakkında söylenenler de aşağı yukarı hep aynı.

Ben bir tane farklı görüş buldum. Okült konularla içli dışlı olanların daha mantıklı bulabilecekleri bir eser.  Şuradan edinebilirsiniz:

http://nergal.us/Gercekler_Kitabi_Yorumu.rar

Acaba sizce, buradaki Tanrı tanımı imkansız mı?
Bunu sorgulayacağınıza inandığımdan ötürü, paylaşmak istedim.


Nisan 21, 2008, 07:01:42 ös
Yanıtla #4
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 920
  • Cinsiyet: Bay

Ben şahsen tanrıya gönülden inanmakla birlikte onu herkesin ulaşmaya çalıştığı bir mükemmeliyet hedefi olarak görüyorum.

Sn.Mystıc;
Gercekten cok guzel bir acıklama,elınıze yuregınıze saglık...Saygılar..
Taslar yerine oturabilecek mi ? İnşaasına basladıgımız yapı nasıl olur da yarım kalır ..


Nisan 22, 2008, 02:23:00 öö
Yanıtla #5
  • Ziyaretçi

Sayın Mystic,

Sizin bahsettiğiniz korkulması gereken olarak ifade edilen Tanrı tanımı bence dinlerin, özellikle semavi dinlerin özünde değil, kişilerin bir takım şeyleri saptırmasından kaynaklanıyor. Aşk ile bağlı olduğunuz Tanrı için sadece tek korkunuz, sizi bir gün sevmemesi olabilir. Bunun nedenide sizin dininiz ölçüsünde ibadetleri yapmamanız değil, insan olmayı bilmemenizden kaynaklanır. Benim inancım bu yönde...

Ayrıca Tanrı mükemmeliyetine ulaşmak kavramı yanılmıyorsam kabbalada da bahsediliyor, değil mi?

Saygılarımla,


Nisan 22, 2008, 10:19:28 öö
Yanıtla #6
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662

Tanri mukemmelligine  ekmel (en mukemmel) demek daha dogru orantili. Tanri ekmeline ulasmak, insan akli ve kalbi bu meyanda programlanmadigi icin imkansizdir.. Ancak insan mukemmele ulasabilir, mukemmel olabilir ama mukemmel otesi asla. Zaten insan Tanri ekmeliyetine ulassa insan, insan olmaz, Tanriyla esit olur...

Halbuki durum oyle degildir. Insan 0 (sifir), Tanri ise 1'dir. Insan kendi 0'(sifirinin)'nin yanina milyon tane 0 atsa da bir hic oldugunun ve Tanrinin nerede oldugunun bilincinde oldugu muddetce yucelir, yukselir. Onu aradikca, her saat basini O'nu ogrenmeye, O'nu dusunmeye ve tanidikca hayretten hayrete dusup aklini ve muhakemesini bilgiyle doldurdugu ve adeta isiktan bir gezegen olmaya basladigi andan itibaren elinde olmadan duygusal olarak ta saygidan ve O'nu kendi istidatsizligi yuzunden kaybetmekten korkunun yaninda O'nu deli gibi , zir deli gibi sevmeye baslar. Ancak sevgisini cok fazla aciktan dile getirirse bu buyunun bozulacagindan korktugu icin, mahrem daireinin disinda hemen her herde O'nun sevgisini paylasmayi sevgisine ihanet sayar, Ben Tanri'yi cok seviyorum demeye haya eder.

Tanri'yi bulmak isteyen icin kainatta sayisiz deliller vardir. Fizik Tanri diye bagirir, Kimya Tanri diye haykirir. Matematik Tanri diye avazinin ciktigi kadar bagirir. Yeterki insan gorme, dusunme ve bulma dunyasina yelken acabilsin.

O'nsuz yapamayacaginin her daim farkinda olarak, O'nsuz bir hayatin (O hayatin icindedir ancak biz onu Hayatimizin merkezi yapmazsak iste o zaman On'suz bir hayat olur) yedi kat yerin dibindeki zindandan daha vahim oldugunu dusunerek O'ndan ayrilmayi hic ama hic istemez. Butun hikmetlere ram olayim ister, butun sirlari kesfedeyim ister. Okudukca aslinda ne kadar cok bilmedigi sey oldugunu gorur. Okudukca, bilgiyle isikla aydinlandikca acligi daha da artar. Takati yetse butun kainati bilgi yumagi halinde yutasi gelir.  Oylesine ici icine sigmaz.

Artik bu En Sevgilinin kokusunu duyar gibi oldugundan O'nun varligi aldigi her nefeste vazgecilmez olur.  Boylelikle, insanin ici bos olan 0'i, kendinin bir hic oldugunu hatirdan cikarmayip, bu yuzden her daim teyakkuzla ic ice, O'nunla en ufak bir tenakuza dusmeden, bu minval uzere oldugu muddetce 0'(sifir) in ici tertemiz kalir. Ancak tersi durumunda 0 (sifir)in ici koca ve cirkin bir  iddia olan "ben, ben" lerle dolar.  Temiz olan 0 (sifir) , kirlenir.. Ici bos oldugu icin hafif olmasi beklenen insan, sifirin icini bilgiyle, hikmetle dolduracagi yerde  doldurdugu irinden egolarla agirlasir.Ne kadar bilgi ile doldurdum dese de bir kiymet-i harbiyesi yoktur. Cunku Tanri'nin bizden istedigi sadece aklimizi bilgiyle doldurmak degil, doldururken de kendisini tanimamizi istemektedir.

Iste O'nsuzla olusmus bu manevi hastalikla bir adim dahi atamayacak hale gelir. Bunun da otesinde, dusunceleri eski saf ve berrakligini yitirir, adeta seytanlasir.  Hayaline, hulyasina kirli ve pis seyleri misafir edebilir. Menfezlere kapali bir varlik hale gelir. Adeta bir kitap olan Kainat kitabini okuyamayacak duruma gelir, ic dinamikleri itibariyle felce ugrar.

Onun oldugu her sey ne kadar anlamli, ne kadar buyulu, ne kadar lezzetlidir halbuki...




« Son Düzenleme: Nisan 22, 2008, 10:27:50 öö Gönderen: Kirlangic »


Nisan 22, 2008, 11:15:57 öö
Yanıtla #7

Alıntı
Ayrıca Tanrı mükemmeliyetine ulaşmak kavramı yanılmıyorsam kabbalada da bahsediliyor, değil mi?

Sn. blossom,

Bu kavram ezoterik düşüncenin veya felsefenin bakış açısıdır.Bu felsefeye bağlı tüm doktrinlerde bir tanrı (yaratıcı) kavramı mevcuttur.Buradaki önemli ayrıntı ; bu tanrı kulluk beklemez ve yaratılanlarda yaratıcıyı mutlu etmek için didinip durmazlar.Amaç yaratılanın kendini geliştirip mükemmeliyetin bir parcası olarak kainatta ki yerini almasıdır.

Semavi dinlerin saptırılan bakış açısında veya yanlış algılanması sonucunda ortaya çıkan yüce yaratıcıya kulluk ve onu mutlu etme çabası zaten karşılığı beklenilerek yapılan (cennet) bir davranış olduğu için mantıken bakıldığında da bencilce bir harekettir ve ne gerçekle nede mantıkla bağdaşan bir tarafı yoktur.

Alıntı
Aşk ile bağlı olduğunuz Tanrı için sadece tek korkunuz, sizi bir gün sevmemesi olabilir

Düşüncenize saygı duymakla birlikte katılmadığımı belirtmek zorundayım.Hemen hemen her semavi dinde Tanrı kavramının insanlaştırıldığını (insan özellikleri taşıtılmaya çalışıldığını)görüyoruz. Kulluk beklemek , sevmek,sevmemek,intikam almak,hesap sormak ,ödül vermekv.s.Bunların tümü nefs içeren insani davranışlardır.Yüce olarak adlandırılan veya lanse edilen bir varlığın insan aczine indirgenmesi nekadar mantıklıdır bunu sorgulamak gerekir(bence mantıklıdır ve bir sebebi vardır).Burada semavi dinlerin ilahi kaynaklı olmadığı gibi bir anlam çıkartılmasını istemiyorum.Semavi dinlerin tanrılarına insan özelliği katmak yollandıkları zamanın bilinç düzeyi çerçevesinde zamanın insanlarına gerekli mesajları iletmek için elzem bir durumdu.Başka türlü bir anlatımın imkanı yoktu.

Algı düzeyi yükseldikçe bakış açısı genişlediği için dünün doğruları bugünün yanlışları olarak ortaya çıkar.Bu bilim içinde ilahi meseleler içinde geçerli bir durumdur.Bunun farkına varan insan yerinde saymaz ve ilerler yani asli görevini yerine getirir.Gerek din kitaplarında gerekse ezoterik öğretilerde doğrudan açık bilgi verilmemesinin, sembolizma kullanılmasının amaçlarından biride budur.Algı seviyesi zamanın gerisinde olan insanlar dini yaşam tarzını(çarpıtılmamış olan) benimsediklerinde yine ilahi kurallara göre yaşarlar ve hata şansları azalır.Yani yine bir ilerleme ve kazanç vardır.Bu yüzden dindar olamak iyidir.(gerçek inananlardan bahsediyorum)

Sonuç olarak yine tanrı kavramına gelirsek her organizasyonun bir başı yani yöneticisi vardır.Bu dünyada da ilahi plandada böyledir.Bu evrensel bir yasadır.Nasıl ki büyük bir holdingde çalışan bir temizlikçi(en alt düzey eleman) holding in CEO sunu ve yaptığı işleri net olarak algılayamazsa bizlerinde ilahi organizasyonun başınıdaki varlığın planlarını ve işletme mekanizmasını anlaya bilmememiz yaşadığımız zamanın algı düzeyi orantısında olacaktır.CEO nun altında müdürler,müdürlerin altında şefler, onların altındada çalışanlar olduğunu hatırlatmak isterim.En alt düzey çalışan ın gerekli çabayı gösterdiği takdirde yukarılara doğru çıkacağını veya bunu yapmadığında yerinde sayacağınıda hatırlatırım.Bu bir organizasyonel şemadır ve her organizasyon bu prensip doğrultusunda işler.

Saygılarımla,
Omnia mors aequat


Nisan 22, 2008, 04:04:32 ös
Yanıtla #8
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 269
  • Cinsiyet: Bay

Öncelikle tüm cevaplar için çok teşekkürler.

Konsantre biçimde anlatmaya çalıştığım 3,5 kelimelik cümlelerimin böyle akis vermesi inanın çok mutlu edici.
Benim bir Tanrı inancım yok.Evrime inanıyorum.Milyonlarca yıllık evrimi binlerce örnek ve teori ile açıklayıp hükümler verirken çok küçük,tek hücreli bir canlının nasıl hayat bulduğunu da açıklayamıyoruz o ayrı bir konu.Bunları farkındayım.
Konunun devamında demek istediğim şuydu , kimi ateistlerin dediği gibi , Ben Tanri var diye iyi bir insan değilim.Açıklanamamış  korkular sebebiyle iyi davranmaya çalışmıyorum.Aşksa , bireysel çalışma ve fedakarlıklar,ruh ezilmeleri, kaoslarla yoğrulan ,düşünce fırtınaları yaşayan kişilerin olumlu bir şeylere , hedeflere ulaşma gayretiyse sonuna kadar destekçisiyim.
Yukarıda yazarların dediği gibi  Tanrıyı yaşamak,Tanrıya ulaşmak belkide  içindeki saflığı ,temizliği,aydınlığı bulmak olsa gerek ...Eninde sonunda her insan içinde bir cevherle doğar onu mücevhere çevirmeye çalışır.Bu aşamada Tanrı inancı bireyin motivasyonu için kendiliğinden bireyin kültürü ve bilgisi ile paralel oluşan bir olgudur diye düşünüyorum.Geri toplum ve insanlarda Tanrı bir korku unsuruyken belli bir sosyal,kültürel anlayış sonrasında yerini daha ulaşılabilir,daha motive edici daha insancıl bir tanrıya bırakıyor yerini...

Dervişin kandide dediğinin aksine belki fareleri düşünürsek daha insanca davranmış ve içimizdeki cevheri bir o kadar mücevhere döndürmüş oluruz.
Bilgili bir aptal, bilgisiz bir aptaldan daha aptaldır.
  Moliere


Nisan 22, 2008, 11:18:12 ös
Yanıtla #9
  • Ziyaretçi

Sayın Mystic,

Aslında bahsettiğimiz benzer şeyler idi. Sadece doğal olarak anlatım yolumuz farklı sadece. Tanrı muhakkak ki yarattıklarının hepsini sevecektir. O kadar merhametlidir ki biz ne yaparsak yapalım bizi sevmeye devam eder. Eğer bunu Tanrı' yı insani duygulara büründürme olarak kabul ediyorsanız fikrinize saygı duyarım. Ama düşünün ki eğer bizi yaratan Yüce bir güç var ise ve eğer bizi sevmeyecek ise neden yaratsın ki? Sevgi, aşk gibi duygular aslında insani duygulardan çok Yaradan' ın bize kendisinden bahşettiği duygulardır. O yüzden O' na olan bağlılığımı aşk olarak nitelendiriyorum.

Sayın tcorbaci,

Sizin fikirlerinize göre zıt düşüncelere sahip olsamda tabii ki size saygı duyuyorum. Ama insan dünyayı, doğayı, varlık türlerini gözlemledikçe yüce bir güç olduğuna inanıyor. Bu sadece acizane fikrim.

Saygılarımla,


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
2 Yanıt
2743 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 27, 2011, 07:56:22 ös
Gönderen: NOSAM33
0 Yanıt
2954 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 27, 2010, 02:47:56 ös
Gönderen: oasis