Masonlar.org - Harici Forumu

Diger => Guncel Konular => Konuyu başlatan: ceycet - Eylül 09, 2012, 06:23:58 ös

Başlık: Kürtler
Gönderen: ceycet - Eylül 09, 2012, 06:23:58 ös
Kürtlere bunu diyebilen bir gazeteci daha olmamıştı... Böyle yürekli eleştiri gördünüz mü? 'Posta' Gazetesinin Ankara temsilcisi Hakan Çelik'in yazısı: BİR TÜRK OLARAK KÜRTLERE SORUYORUM Bir TÜRK olarak Kürtlere soruyorum; ''Kürtler bu ülkeye ne vermiştir ?'' Kürtlerin, Türkiye'ye bugüne kadar ne katkıları olmuştur ? Sosyal, bilimsel ve sanatsal anlamda yaşamımıza neler katmışlardır ? Kendilerini etnik kökenlerini ön plana çıkararak tanımlayan ve kendilerine verilmiş en büyük hak olan ''BU GÜZEL ÜLKENİN, TÜRKİYE'NİN VATANDAŞI OLMAK HAKKINI'' bir kenara iterek, etnik köken üzerinden ırkçılık yapmayı tercih eden bu kitle, bu ülkeye ne vermiştir ve bu sapkın anlayışla ne verebilir ? Kürtlere soruyorum; neden terör sizde, beşik kertmesi sizde, kız çocuklarını başlık parası adetiyle adeta bir eşya gibi alıp-satmak adeti sizde, her türlü yasadışı işin altından çoğunlukla Kürtler çıkmakta, kapkaç sizde, gasp sizde, ''NAMUS CİNAYETLERİ'' sizde, kaçakçılık sizde, uyuştur ucu ticareti sizde, bu ülkenin vatandaşı olmayı sindirememek hastalığı sizde, vur-kır-gasp et anlayışı sizde, ÖZELEŞTİRİ yapmamak sizde, nedensiz aşağılık kompleksi sizde, başına kuş pislese devleti ve diğer insanları suçlamak sizde, herşeyi devletten beklemek sizde, asimile edildiği yalanını söyleyip, 21. yüzyıl Türkiyesi'nde tek kelime Türkçe bilmeyen milyonlarca insan sizde, emperyalist devletlerin size sahte bir mazi yapıştırması neticesinde Anadolu'da hiçbir zaman varolmayan, sözde gasp edilmiş hayali bir anavatanınız olduğu yalanını yaymak yine sizde. Bu ülkeye hiçbir şey vermeden, kaba kuvvet ve vandalizmle, terör ile toprak gasp etmeye çalışma ahlaksızlığı sizde, diyaloğu ve insani ilişkileri es geçip, yakıp yıkarak bu ülkeyi bölmeye çalışmak sizde, Avrupa'ya gidip Türkiye Cumhuriyeti ve onun şanlı ordusu Türk Silahlı Kuvvetleri hakkında her türlü asılsız yalanları söylemek, bana işkence yaptılar, baskı yaptılar, dilimizi konuşamıyoruz, fırsat eşitliği yok gib i m esnetsiz yalanları söyleyerek siyasi mülteci statüsüyle o Avrupa ülkelerine kapağı atmak, bir parazit gibi yaşayıp oralarda da suç işlemek sizde, sizlerde.... Avrupa'da Türkiye'yi şikayet etmek sözkonusu olunca ''ben Kürdüm'' demek, ama cebinde Türkiye Cumhuriyeti kimliği ile Avrupa ülkelerinden herhangi birinde suçüstü yakalandığınızda ''ben Türküm'' demek üçkağıtçılığı sizde, çapulcu terör örgütüne her türlü desteği verip, demokrasi ve insan haklarından bahsetmek, ''şiddeti kınıyorum'' demek sizde, bu yalanları söyleyip bizleri de enayi zannedip, aptal yerine koymaya çalışmak terbiyesizliğ i ve alçaklığı sizde, bu ülkede yaşayan onlarca farklı etnik kökenden milyonlarca insan, etnik kökenleriyle ilgili en ufak bir sıkıntı çekmezken, özgürce siyaset yapabilirken, milletvekili ve hatta Başbakan bile olabilirken, verdiğimiz Kurtuluş Savaşı mücadelesi sonucu elde edilmiş Cumhuriyetimizin kazanımlarını içlerine sindiremeyen sömürgeci, etnik soykırımcı, emperyalist dev le tlerin maşası ve tetikçisi olmak düzenbazlığı NEDEN hep sizde ? Lütfen bu sorulara yanıt verin, tabii verebilirseniz. .. Bu memlekete bugüne kadar ne verdiniz de, ne istiyorsunuz ? Eğitim diyorsunuz; öğretmen öldüren terör örgütünün katillerini ve elebaşını lider, siyasi irade kabul ediyorsunuz. Dilimizi konuşamıyoruz diyorsunuz; o halde bugüne kadar Türkiye'nin çeşitli kentlerinde açılmış ''Kürtçe Kursları'' sözde dil öğrenmeye susamış sizlerin ilgisizliği sonucunda neden kapandı ? Siyasi platformda temsil hakkı diyorsunuz; siyasetinizi etnik ırkçılığa ve bölücülüğe dayalı söylemler, eylemler ve politikalar üzerine kuruyorsunuz. Yarattığınız terörden 30 bin insan can veriyor.... En ufak bir özeleştiri, en ufak bir günah çıkarma yapmıyorsunuz. Sizlerin canı can da, bu ülkeyi ve içinde yaşayan masum insanları terörden korumak için hayatını hiçe sayıp şehit olan ana kuzularının, evlatlarımızın canı patlıcan mı? İstanbul ' da sokaktaki vatandaşlara saldırmak, molotof kokteyli atmak, otobüs yakmak, polise ve sade vatandaşlara, kadınlara, ufacık çocuklara ''kaldırım taşları'' atıp kafalarını yarmak neyin protestosu? Hangi köhne düşüncenin, hangi barbar anlayışın dışavurumu? Bugüne kadar hangi ''Kürt kökenli'' Türk vatandaşına; hop! sen Kürtsün şu şehre giremezsin, şu işi yapamazsın, şu mesleği icra edemezsin denmiş veya denmekte? Bu ülkenin en çok para kazanan insanları çoğunlukla Kürt kökenli şarkıcılar, eğlence yeri sahipleri, işadamları, ticaret erbabı, turistik otel sahipleri, eğlence dünyasında; tv'de, gazinolarda iş yapan isimler (İbrahim Tatlıses, Özcan Deniz, Ceylan, Yılmaz Erdoğan vs.) değil mi? Hani ne oldu ''fırsat eşitsizliği yalanınıza?'' İşin doğrusu, sizin sorununuz bu ülkeyi terör ile, vurarak, kırarak bölmek! Bir oldu-bitti yaratarak bu güzelim memleketi parçalamaktır. Bu kadar basit. Şu çıplak gerçeği artık ilkokula giden küçücük çocuklar bile anlayabilmek tedirler. ''KÜRT'' kökenli vatandaşlarımız, eğer bunca kan ve gözyaşı dökülmesine sebep olan bu BÖLÜCÜ IRKÇI TERÖRİSTLERİ hala destekliyorlarsa, KUSURU DEVLETTE DEĞİL, KENDİLERİNDE ARAMALIDIRLAR! Meydanlarda eller hep zafer işareti, ellerde 30 bin insanımızın katili kanlı terör örgütü PKK'nın afişleri, terörist başı Apo'nun posterleri, yakarız-yıkarız tehditleri ve herkesin malumu ülkemizdeki büyük kentlerde meydana gelen şu terör olayları... Çapulcu terör örgütünün hazırladığı ''Şemdinli fiyaskosundan'' sonra, ellerine para vererek sokaklara salıp polisimize, güvenlik güçlerimize, halkımıza taş ve molotof kokteyli attırdığı küçücük çocuklar... Çocuğunu terör örgütünün militan olarak kullanmasına müsade ediyorsan, bu kaos ve terör yöntemlerinden medet umuyorsan ve bu yolla bu ülkeyi böleriz, sözde ülkemizi de kurarız diye düşünüyorsan, canın yandığında veya meydanlara saldığın, yak-yı k-kır-dök evladım dediğin çocuğunu kendi ellerinle ateşe attığında da bunu devlete fatura edemezsin. Hak isteyen, hukuk isteyen önce bu ülkenin bütünlüğüne, bu ülkenin insanlarına, toplum kurallarına SAYGI gösterecek. Ülkesine katkıda bulunacak. İNSAN gibi davranacak, yakmayacak, yıkmayacak. Kısacası; TERÖRİST ile arasındaki farkı yine bizzat KENDİSİ ortaya koyacak. Bu ülkenin güzel insanlarını kendisine inandıracak. Kürt toplumu yüzyıllardır kendisini sömüren, geri bıraktıran, kulun kula kulluk ettiği ''FEODAL DÜZEN'' denen ilkel sistemden ne zaman vazgeçecek? Ne zaman HANIM FERTLERİNE gereken ''ÖZGÜRLÜĞÜ'' teslim edecek? Ve neden ülkede en yüksek kadın intiharları Batman'da? Neden aile içi şiddet sorununda ve TÖRE CİNAYETİ denen illette ekseriyetle Kürt kökenli insanların yaşadığı iller de başı çekmekte? Büyük şehirlerde kapkaç ve bu tür illegal suçları işleyip, elde edilen yasadışı geliri Terör örgütüne aktarma suçu neden hep Kürt kökenli çocuk v e gençlerde görülmekte? Neden, neden, neden? Kürdüm diyen sizler, acaba bu KUSURLARINIZI hallettiniz mi ki, TÜRKLERİ pervasızca eleştiriyorsunuz? Size yer, yaşam hakkı, hak-hukuk vermekten başka ne yapmış bu ülkenin vatandaşları?...

 
Gazeteci /Hakan ÇELİK



YORUMSUZ
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: Tij - Eylül 09, 2012, 06:45:34 ös
Bir atasözünde derki,

"ya sayi saymasini bilmiyor, yada hic dayak yememis"

Acaba yukardaki kurt kulakli arkadas hangi sinifa giriyor dersiniz?
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: karahan - Eylül 09, 2012, 09:58:39 ös
TÜRK HALKININ İÇİNDEKİ GİZLİ İSYANI EN NET BİÇİMİ İLE AKTARMIŞ NE İLAVE EDİLİRKİ.BU FORUMDA ARADA BİR BENİMDE SERZENİŞİM OLMUYŞTUR  HEMEN HEMEN  HER CÜMLESİ İÇE OTURAN BU KÜRT HALKININ DÜŞÜNMEYENLERİNE BENİMDE AYNI SÖZLERİMDİR.YETER ARTIK KENDİNİZİE GELİN HAKİKATLERİ GÖRÜN BU İNSANLAR NE KADAR VURDUMDUYMAZ GÖRÜNSDE VE DAVRANSADA BU SİZLERDE REHAVET YARATMASIN BU HALKIN BAM TELİNİN KOPTUĞU ANDA ÖNÜNDE DURACAK ULUS OLMAZ BUNUDA BİLİN.
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: NOSAM33 - Eylül 09, 2012, 11:07:52 ös
LAF, LAF , LAF  Nerden baksan içi boş ve anlamsız.

Büyük dediğin ve GÜÇLÜ olduğunu söyleyen DEVLET  TERÖR denen olguyu   B İ T İ R İ R ...
Bu iş gazetecinin Feryadına kadar dillendiriliyorsa burada ciddi bir şekilde ZAFİYET vardır.Bu ülkede kurtuluş savaşı zamanında ATATÜRK'ün çevresinde ve askerlerin içindede KÜRT kökenli insanlar vardı . FEODAL yapıyı oradaki; zavallı KÜRT denen ve zavallı bir varlık gibi lanse edilen insanların değiştirmesini beklemek cahilce bir serzeniştir ve Gazeteci arkadaşın konuya ve Tarih bilgisinin zayıflığının işaretidir.  >:(

Uzatmaya gerek yok Devlet yönetimi acz içinde olanı içinde barındırmaz.Sonuçta DEVLET' sen bu PİSLİKLERİ      B İ T İ R İ R S İ N . Bir Terör 30 senede bitmez mi ?  ??? ??? ???
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: karahan - Eylül 09, 2012, 11:17:27 ös
laf maf  şemdinlide 2 şehit 7 yaralı haberi şimdi düştü daha yeni.Birileri isyan ediyorsa laf laf laf dememek lazım
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: NOSAM33 - Eylül 09, 2012, 11:32:38 ös
Daha Yüksek ve AVAZIM çıktığı kadar bağırıyorum bu ÜLKENİN yönetiminde konusunun uzmanı İNSAN'lar var . Ne ben ne de ,normal denen ve sadece oy zamanı hatırlanan vatandaşa kadar , Ülkenin sorununun ÇÖZÜMÜ yüksek sesle dile getiriliyorsa burada BENCE NOSAM33; olarak ters giden birşeyler var demektir.
Dikkat ettinizmi bilmem sizin yazınıza serzenişte bulunmuştum , Toprak Refandumu hakkında ALLAH aşkına kim konuya dahil oldu . Soruyorum İsviçre büyüklüğünde Toprak sahibi olmak nasıl bir şeydir ;bu ülkenin insanları Kurtuluş savaşında can verdiler ; imkan olsada o savaşan insanları geri getirsek ve bu durumu anlatsak sizce acaba o ŞEHİT'ler o  Toprak ağasının yüzüne bakıp ne derler sizce ?Benim kanaatim ''GÖZÜNÜ TOPRAK '' doyursun der.  >:( Tekrar ediyorum bu insanları bu nahlet olası TERÖR belasından sadece devlet KURTARIR başka bir şekilde olmasını HAYAL dahi  etmek istemiyorum. DEVLET'sen bitirirsin ; İSRAİL denen dünyada bir DEVLET var örneğide ortada. 8)

Not: Lütfen demoğoji yapmayalım, başka devlet yok mu diyerek ;aklıma o geldi .Vardır onuda siz yazın.
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: NOSAM33 - Eylül 10, 2012, 12:00:45 öö
"Şehitler ölmez demeyin"
 
Afyonkarahisar'daki patlamada şehit olan Mücahit Coşkun'un babası, oğlunun cenazesinde siyaset yapılmamasını ve 'şehitler ölmez' gibi sloganlar atılmamasını istedi.
 

AA
 





Zonguldak- Afyonkarahisar'daki Şehit Uzman Çavuş Mete Saraç Kışlası'nda meydana gelen patlamada şehit olan onbaşı Mücahit Coşkun'un babası Şeref Coşkun konuştu.

Alaplı ilçesine bağlı Çatak köyündeki evinde gazetecilere açıklama yapan baba Coşkun, oğlunun cenaze töreninde slogan atılmamasını istediğini söyledi.

Evlat acısından daha büyük bir acı olmadığını belirten Coşkun, şöyle konuştu:

''Evladımın acısı düştüğü yeri yaktığı gibi oğlumun ölümü etrafımdaki dostlarımı da etkiledi.

Bu bizi bir nebzede olsa teselli ediyor. Oğlum yolda giderken de ölebilirdi. Ama benim oğlum orada vazifesini başında devletini ve milletini korurken şehit oldu.

Bizim tek isteğimiz var. O da oğlumun cenaze töreninde kesinlikle siyaset yapılmamasıdır. Provokasyon, slogan ve alkış istemiyoruz. Şehitler ölmez gibi sloganlarda atılmasını istemiyoruz. Bu niyetle gelecekler varsa lütfen gelmesin. Bizim isteğimiz şehidimizi dualarla ve tekbirlerle uğurlamaktır.''


9 Eylül 2012
CUMHURİYET GAZETESİNDEN ALINTIDIR

YORUMSUZ...

Saygılar..Allah Sabır versin ...
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: oasis - Eylül 10, 2012, 10:02:37 öö
Gazeteci Hakan Çelik'in yazısı umarım bazı özgürlük avareleri ve hümanist entellektüellerimize yol gösterici olur.
Irkçı kürtlere ve ırkçı terör örgütü yandaşlarına ise söyleyecek bir sözü bu forum sayfasından bulamıyorum.......

IŞIK ve SEVGİ ile KALIN.......
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: Masor1976 - Eylül 10, 2012, 12:21:23 ös
Türkiyedeki pkk terörünün altında sadece kandırılan gençler yoktur. Onlar sadece ağaçtaki mevsimsel olarak çıkan dökülen yapraklar gibiler. Ağacın kökü, gövdesi, sulayanı gibi kavramlara bakmadan Kürtlere verip veriştirmek eksik kalıyor.

Bu tarz yazılarla Sayın Hakan Çelik vb. elitist beyaz Türkler, farkında olarak veya olmayarak bu ağaca su veriyor.

Türkiye Cumhuriyeti'ni de bir ormana benzetebiliriz. Aykırı bir ağacın orman karşısında hükmü olmaz. Tüm ormanı o ağaca benzetmek ancak kendilerini kandırmak gibi olur.

Çarpıcı bir örnek olduğu için ve benzediği için örnek vermek istiyorum. Türkiye ile Çin arasında ciddi ekonomik bağlar kurulmaya başlandığı bir sırada Çin'de Türkmenlere karşı bir katliam düzenlendi. Birileri o bölgedeki gücünü Türkiye ve Çin hükümetlerine hissettirdiler. Benzer şekilde Türkiye adlı annenin sevr ile acılı şekilde doğurduğu evlatları olan Suriye, Suudi Arabistan vb. topraklarla iletişime geçip petrolden vb faydalanarak ekonomisinin büyümesi ihtimaline karşı pkk yı ürettiler. Türkiye Cumhuriyetinin basiretsiz hükümetleri ise Kürtlere baskılar yaparak bu ağacı sürekli olarak sulamaktan geri kalmadılar. Ordunun yaptığı ise operasyonlarla ağaca tırmanıp yaprak toplamaktan öteye gidemedi.

Saygılarımla.
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: BULGARIA - Eylül 10, 2012, 01:32:11 ös
(Terör yandaşı ve ırkçılık yapan kesimi )'Kürt' milletinin üzerine eğer ki iç dünyamda geçenler gerçekleşebilseydi.Hitler yaptığının soykırım olmadığını iddia edenler çıkabilirdi.
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: NOSAM33 - Eylül 10, 2012, 03:50:20 ös
Şemdinli'de 26 terörist öldürüldü
yeni haber
AA
Giriş Saati : 10.09.2012 15:27
 Güncelleme : 10.09.2012 15:27

Şemdinli ilçesinde 2 askerin şehit olduğu, 7 askerin yaralandığı çatışmanın ardından devam eden operasyonlarda 26 terörist etkisiz hale getirildi, 1 terörist de sağ yakalandı.
Hakkari Valiliği'nden yapılan yazılı açıklamada, 9 Eylül günü ilçenin güneyinde halkın huzuru, can ve mal güvenliğini sağlayan askeri birliklere yönelik iki ayrı bölgeden saldırı girişiminde bulunulduğu belirtildi.
 
Güvenlik güçlerinin saldırıya anında karşılık vermesi üzerine çıkan çatışmada 2 askerin şehit olduğu, 7 askerin yaralandığı anımsatılan açıklamada, ''Çatışmanın ardından bölgede başlatılan hava destekli operasyonlarda 26 terör örgütü mensubu etkisiz hale getirilmiş, 1 kadın terörist sağ olarak yakalanmıştır'' ifadeleri kullanıldı.
 
Açıklamada, bölgedeki operasyonların hava destekli devam ettiği kaydedildi.


ALINTIDIR-YORUMSUZ-SABAH GAZETESİ
Alıntı
laf maf  şemdinlide 2 şehit 7 yaralı haberi şimdi düştü daha yeni.Birileri isyan ediyorsa laf laf laf dememek lazım
NOT: LAF' ın bittiği İcraatın olduğu zamandır Sayın Karahan  8) 8) 8)
LAF,LAF Demekle ne demek istediğimi yukarıdaki yazı ile umarım meramımı  anlatabilmişimdir.
AYAKLAR BAŞ ;BAŞLAR AYAĞA DÜŞERSE BİLİNKİ ORADA KAOS vardır.

Saygılar
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: CAMPANELLA - Eylül 10, 2012, 11:44:46 ös
İnsan ölümü üzerinden ego tatmin etmek bu olsa gerek...Kim olursa olsun doğduğu anı düşünün o günahsızdı...
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: NOSAM33 - Eylül 11, 2012, 12:29:07 öö
Alıntı
İnsan ölümü üzerinden ego tatmin etmek bu olsa gerek...Kim olursa olsun doğduğu anı düşünün o günahsızdı...

Sayın : CAMPANELLA;


Yazınızının ne anlam ifade ettiğini , özellikle ilk parağraf kısmını biraz açarmısın , hadi daha net sorayım EGO TATMİN ETMEK vb. ... >:( :o ???
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: Genius Loci - Eylül 11, 2012, 07:48:18 öö
Sayılar ne kadar da ayıp isaretlerdir... 25 asker, 1 asteğmen 2 uzman, 33 er ve erbaş, 300 terörist, 10 Adali, 5 özgürlük savaşçısı, 9 gerilla... Bakış acısına göre sayıların sonundaki ifadeler değişir, değişmeyen şey sayıların ayıp işaretler olmasıdır. O yüzden 1-2 asker öldürüldüğünde umursamiyoruz artık ya da 1-2 ppkli öldürüldüğünde öldüre öldüre 2 tane mı diyebiliyoruz. Eğer toplu ölümler olmazsa artık gazete sayfalarında yer bile bulamaya biliyor, 'Hakkari kırsalında 1 asker mayına basarak şehit oldu' anca sayfanın sag altında karınca kadar yer edilebiliyor. Sonra şehitler ölmez ya da şehid namirin... Ağıtlar farklı dillerde olsa da aynı yürek acısını yaşatır. Eğer acılarımıza da yabancilaş isek eğer. 1 veya 2'nin bir önemi kalmamış ise 33'un ya da 25'inde gercekte bizim icin hiçbir anlamı yok demektir. Toplum geneli olarak (Türk ya da Kürt ya da Zaza veyahut Arap vs...) sadece kendimizi tatmin ediyoruz. yirmini yüzyılda ölüm acısı 1 yıl sürermiş artı yirmi birinci yuzyildayiz 1 yıl da çok uzun hatta kimi kez 1 günde, artık olum acisi bile sanal, hem zaten yüzünü görmediğimiz insanların ölümü bizim icin çok kolay... İste o yüzden ölümler tatminler kılıyor artık bizleri... Daha çok ölüm 25 bizden 250 onlardan... Bu her taraf icin böyle... Kimi yakalım lan der, kimi boşaltalım koyleri, kimi turk ormanları da yanacak der kimi kürtten evliya olmaz der olsa da sokmam avluya... Ortak paydası hepsinin baskalarına acılar yasatmak... Acilarla tatmin olmak.... Halbuki baskalarının acısına bakabilseydik, kendi acılarımızı da görecektik. Galiba o durak coktan geçildi. Ama yine de 'göğe bakalım, durma kendini hatirlat'
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: NOSAM33 - Eylül 11, 2012, 11:24:34 öö
Duygusal sözler,ölen sanki bu ülkenin askeri değil , insanı değil gibi. Olaylara Timsah gözyaşı ile bakmalar,sıkılmasalar Askeri suçlar biçiminde söylemler, kısa ve net Laf ebeliği yapmadan Tarafını belirmesen sonuçta bertaraf olursun .Terör belasını yok etmede duygusallığa yer yoktur, olamazda. Burdaki sorun Ekmek kapma yani Rant kavgası adı altında Çirkeflik yapılıyor.Adam'a sorarlar Terörist öldüğü zaman onun haberini yapmak ve paylaşmak neden EGO tatmini oluyor bu nasıl bir aymazlıktır; oldu olacak karşı tarafada AĞIT yakalım ben böyle bir saçmalık görmedim kimse kusura bakmasın. SAMİMİYET eksikliği hissine kapılıyorum.Asker sonuçta emir kuludur.Onun hür iradesi 15 ay boyunca elinden alınmıştır ;bu durum doğru veya yanlış ASKER denen çocuklar şayet Kansız değilse karşılığını öder vatan'ına  . Diyelimki  Sistem yanlış ve haksızlık yapılıyor hah o zaman da,  birleşerek mücadelemizi el birliği ile yapıp Hak ettiğimizi alırız.Silahla çözüm aramak CANİLİKTİR...


Saygılar...

NOT: Her Ev sahibi evinin önünü temizlese SOKAK'larımız sizce nasıl olur ?
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: CAMPANELLA - Eylül 11, 2012, 08:25:12 ös
Alıntı
İnsan ölümü üzerinden ego tatmin etmek bu olsa gerek...Kim olursa olsun doğduğu anı düşünün o günahsızdı...

Sayın : CAMPANELLA;


Yazınızının ne anlam ifade ettiğini , özellikle ilk parağraf kısmını biraz açarmısın , hadi daha net sorayım EGO TATMİN ETMEK vb. ... >:( :o ???
Sn NOSAM33 size cevap verme hakkımı kullanıyorum...İnsanlar çeşitli susamışlıklarını, eksikliklerini ezilmişliklerini kısacası hayattan yedikleri tokatları televizyonlarda savaşan sahinler hainlere bomba yağdırdı sözleriyle doyurmaz olmadı mı sizin kanaatinizce?Terörist diye orda burada ölenler, tıpkı asker çocukları gibi bizim gibi insan değil mi?Birisinin canı canda diğerininkisi muz kabuğu mu?Artık integral dünyada millet, din vs gibi bencil kavramlar ve onların yarattığı ben/bizmerkezcilik karşısındakini körleme/horgörü bitmiş yerini evrensel kardeşlik bağları almıştır.Terörist dediğiniz adamların akrabaları asker dediğiniz adamlardır.Aşiretimsi devlet yönetimi artık bitmiştir.Devletler milletlerin değil hukukun malıdır.Artık devletlerin belirli bir renkte olması durumu bitmiştir.Devletlerde integral devlet olma yolunda ilerlemelidirler.Kin ve düşmanlık mantığı götürür, olaylara sadece ülkemiz açısından değilde küresel açıdan bakınız dünya hızla integralleşiyor...Bir yerde karmaşa mı oluyor demekki o yerin düzene ihtiyacı var ve o yüzden karışıyor.Dünyada kürtler de devlet kurabilirler.Bir bölgede önemli olan egemen güçlerin kim olduğu değil halkın o sistem içinde ihtiyaçlarını karşılayıp karşılayamadığıdır.
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: NOSAM33 - Eylül 11, 2012, 08:41:52 ös
Sayın CAMPANELLA;


Cevap hakkını kullanmışın güzel , ayrıca fikirlerin söylenmesi Tez anti tez oluşturmada güzel; güzelde şimdi burası yeri değil yazınızı  sadece okurken çocukluğuma gittim . Babam Ayşegül Tatilde vb. Kitaplar ardırırdım biraz büyüdük Tommiks ,Teksas vb. okuduk sonra Kemalettin Tuğcu kitapları anlıyacağınız o çocukluk günlerindeki o masum ve hayal alemi günlerine gittim.Çok basit bir şey soracağım bizim ülkemizde uygulan bu vahşet
A- ISRAIL
B-ABD
C-RUSYA
D-ALMANYA Vb. ileri demokrasi denen ülkelerde en basit bir görevdeki ASKER' ine karşı bir saldırı olsa SİZİN CEPHEDEN yani 
Alıntı
integralleşiyor...
   8)  dediğniz cephede bunlar eğer NORMAL görülürse ben yazdıklarımı geri alacağım.Sizede haklı imişiniz diyeceğim.

Not:İNTEGRAL olamamış büyük devlet İSRAİL kadarda mı bizde onur kalmadı beyefendi   ??? 8)...
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: Dor - Eylül 11, 2012, 09:00:54 ös
İskoçlar İngiltereye ne kazandırdıysa , Kürtlerde Türkiye'ye onu vermiştir ...

Ne bekliyordunuz ki ? Boğazına kadar şiddet ile sarmalanmış bir milletin her alanda Magnum Opuslar yaratmasını mı ?

Yüzü yıldızlara ve güneşe dönük dağlı bir kavmin, hüznüne öykünürüm !
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: CAMPANELLA - Eylül 11, 2012, 09:08:23 ös
Sayın CAMPANELLA;


Cevap hakkını kullanmışın güzel , ayrıca fikirlerin söylenmesi Tez anti tez oluşturmada güzel; güzelde şimdi burası yeri değil yazınızı  sadece okurken çocukluğuma gittim . Babam Ayşegül Tatilde vb. Kitaplar ardırırdım biraz büyüdük Tommiks ,Teksas vb. okuduk sonra Kemalettin Tuğcu kitapları anlıyacağınız o çocukluk günlerindeki o masum ve hayal alemi günlerine gittim.Çok basit bir şey soracağım bizim ülkemizde uygulan bu vahşet
A- ISRAIL
B-ABD
C-RUSYA
D-ALMANYA Vb. ileri demokrasi denen ülkelerde en basit bir görevdeki ASKER' ine karşı bir saldırı olsa SİZİN CEPHEDEN yani 
Alıntı
integralleşiyor...
   8)  dediğniz cephede bunlar eğer NORMAL görülürse ben yazdıklarımı geri alacağım.Sizede haklı imişiniz diyeceğim.

Not:İNTEGRAL olamamış büyük devlet İSRAİL kadarda mı bizde onur kalmadı beyefendi   ??? 8)...
Sn NOSAM33 karşılaştırmasız ve örneklemesiz konuşmayı tercih ederim.Onur ve gurur gibi sözler bazen menzilinden çıkıp kişiyi zarara sokabilirler...Onuru için öldürenler, onuru için ölenler, namus cinayetleri bunlarda aynı zihniyetin dallarıdır.Biz çocukken bizlere öğretilmiş kalıplardan, milletiz diye uydurulmuş masalların şerrinden kendime sığınırım.Cepheden çok bahsediyorsunuz bu tıpkı bir ilköğreitmdeki çocuğa babasının ben fabrikalarda hamallık yaparak para kazanıyorum diyerek onu ezmesiyle çocuğun bozulan psikolojisine benziyor.Askeri sözcükler içine hapsedilmiş bir insanlık cemiyeti olmaktan kurtulamadık maalesef...
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: NOSAM33 - Eylül 11, 2012, 09:16:19 ös
İnşallah o dediğiniz ve hayalini kurduğun Ülkeye kavuşuruzda benim gibi orta yaş üzeri İnsanlar biraz gün yüzü görürüz .

Saygılar.

Not:Aynı söylemleri bende rahmetli babama derdim.Oda bana güzel ,güzel cevabını verirdi. Sonra 1980 ve sonrasında ne fidanlar; her iki taraftan da gittiler hep o dediğiniz GÜZELLİKLER uğruna... :'(
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: CAMPANELLA - Eylül 11, 2012, 09:19:43 ös
İnşallah o dediğiniz ve hayalini kurduğun Ülkeye kavuşuruzda benim gibi orta yaş üzeri İnsanlar biraz gün yüzü görürüz .

Saygılar.

Not:Aynı söylemleri bende rahmetli babama derdim.Oda bana güzel ,güzel cevabını verirdi. Sonra 1980 ve sonrasında ne fidanlar; her iki taraftan da gittiler hep o dediğiniz GÜZELLİKLER uğruna... :'(
Sn NOSAM33 İdeal toplum olmazki ideal bir ülke kurulsunda sizde bu şekilde gününüzü gün edin...İdeal toplum hayaldir.Gün yüzü görebilmek için bireysel darboğazlar, engellerden kurtulmak kafidir.Lütfen bireysel düşünmeyin size değil bu benim düşüncem...SAYGILAR
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: ADAM - Eylül 12, 2012, 11:11:44 öö

Bu tartışmaya hiç karışmak istemezdim.

Ancak Sayın Dor'un bir sözü var ki, ne demek istediğini açıkça belirtmesini, konuyu gerçekten iyi biliyorsa bizi aydınlatmasını dilerim.

Sayın Dor'un sözleri şöyle:

İskoçlar İngiltereye ne kazandırdıysa , Kürtlerde Türkiye'ye onu vermiştir ...

Ne bekliyordunuz ki ? Boğazına kadar şiddet ile sarmalanmış bir milletin her alanda Magnum Opuslar yaratmasını mı ?


Şimdi bu ne demek?... Bu sözler İngilizler'i ve İskoçları'ı yani köken olarak Angıllar ile Keltleri ve sonrasını, Britanya Tarihi ve politikaları, Birleşik Krallık olgusu ve hanedanları iyi bilinerek mi söyleniyor, yoksa öylesine hani faraza, laf olsun ya da herhalde onların ilişkileri de öyledir diye mi?...

Bulunduğumuz bu sitenin adını hatırlatırım: masonlar. org

Bu İngiliz-İskoç konusunun gerek tarihte gerekse günümüzde Masonluk açısından da çok önemli olduğunu biliyor musunuz acaba?

Özür dilerim ama eğer Türkiye Cumhuriyeti'nde bir etnik topluluk olarak Kürtlerden söz edilirken bunun İskoçlar ile benzeştirmesi yapılacaksa, ne dendiğini iyi anlayabilmemiz için Sayın Dor'dan açıklama bekleyelim.

Bizim bir diyeceğimiz olursa ona göre devam ederiz.




Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: Tij - Eylül 12, 2012, 02:24:02 ös


12 Eylül 2012 - 11:36

 Milliyet.com.tr »
Gündem»
Haber


'Mezarlığa terörist cenazesi gömüldü' söylentisi sokağa döktü

Dün akşam yaklaşık 2 bin kişilik bir grup Çekmeköy Taşdelen Meydanı’nda toplanıp Ekşioğlu Mezarlığı’na doğru yürüyüşe geçti.



  "Kahrolsun PKK" ve "Her Türk Asker Doğar" sloganları atarak ilerleyen gruba polis ekipleri yoğun güvenlik önlemi alarak eşlik etti. Polis ekipleri mezarlığa 1 kilometre kala grubu durdurarak dağılmalarını istedi. Olaysız dağılan gruptakiler Beytüşşebap’ta yaralanan, hastane ölen bir teröristin cenazesinin Ekşioğlu mezarlığına gömülüdüğü şeklindeki iddia üzerine toplandıklarını söyledi.

Alinti bitt.

Evet ülkemizdeki irkciligin vede fasizmin geldigi nokta itibariyle güzel bir örnek.

Saygilar
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: Masor1976 - Eylül 12, 2012, 02:29:18 ös
Sayın Tij, binlerce Kürt vefat ediyor 1 tane böyle bir vaka ile karşılaştık mı. Hayır. Terörist ile Kürt kavramını ayıramayan insanlar asıl faşizan yaklaşıyor. Yani pkk sempatizanlığı aslında faşistliktir. Benzer şekilde her Kürt'ü pkklı gibi görenler de aynı kalıptadır. Ülkemize faşizm mayası tutmadı bundan sonra da tutmaz. Bir pkklı teröristi de masum bir anne doğurdu kelimesi teröristi masum yapmaz. Cenazelerini dağdayken gaz döküp yakmak ve imha etmek lazım. Ordu sanki bu terörist ölüleri pkk ya destek için ailelerine teslim ediyor. Farkında olarak veya olmayarak bu aileleri veya aşiretleri devlete karşı soğutuyorlar.

Saygılarımla.
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: NOSAM33 - Eylül 12, 2012, 02:35:33 ös
Sayın Tij;


Teröristle , KÜRT kökenli insanları ayırmakta fayda var kanımca . Sizce Toplu olarak ölen yürüyenler   TERÖRİST'in Mezarının başında fatiha mı okuyacaklar dı sanıyordunuz ? Bu ülkenin İnsanlarının en hassas yarasıdır PKK terörü .Lütfen  daha ciddi yaklaşmakta fayda var böyle Hashas olaylara bence .  Saygılar
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: Tij - Eylül 12, 2012, 02:56:40 ös
Alıntı
.Lütfen  daha ciddi yaklaşmakta fayda var böyle Hashas olaylara bence
Sayin NOSAM33,

öncelikle ben yükardaki alintimda herhaangi bir gayri ciddiyetsizlik görmüyorum.
Buna ilaveten size bir olay anlatayimda ciddiyetin ne oldugunu anlayin veya ciddiyetsizligin.

Osama bin laden öldürüldügünde almanya basbakani olan bayan bu olayi memnuniyetle karsiladigini acikladi ve üstü kapali sevindigini söyledi.
Bunun akabinda almanyadaki bütün kiliseler ortak bir aciklama yaparak basbakanin bu aciklamasini kinadilar ve " kim olursa olsun bir canlinin hele hele bir insanin öldürülmesine sevinilemiyecegini " kamuoyuna duyurdular.
Yukardaki haberdeyse birakin sevinmeyi bir insanin ölüsüne bile tahammül gösterilmiyor ve bu bana cok aci geliyor.

Eger bir toplumda , bir ülkede ölülere bile saygi gösterilmiyorsa o ülkenin sonu pek iyi görünmüyor derim ben.

Saygilar
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: Tij - Eylül 12, 2012, 02:59:27 ös
Sayin NOSAM33,

lütfen sayin skullG"un yazisini birdaha okuyun.

Saygilar
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: NOSAM33 - Eylül 12, 2012, 03:09:34 ös
HIMM Sayın Tij kardeşim bana sinirlendi  :o.

Elbette ölen sonuçta bir İnsandır . Lakin o şahıs Tarafını seçmiş ve sonucunun bu olacağı başından beri belli olan sonuça uğramış. Unutmayın HİTLER' de insandı , Çocukları öldüren sapıkça emelleri yerine getirende İnsandır >:(

Lütfen Elma ve Armutların yerlerini ayıralım.Bu topraklarda yaşayıpta ASKER' ine kurşun sıkıp o ASKERİ öldürene nasıl saygı  duymak lazım onu merak ettim. Adam kardeşlik diyor barış diyor ;dönüyor kendi halkına kurşun sıkıyor ve onun politikasını savunan sözde Milletvekili de Bodrum da Türk kökenli kadınla gönül eğlendiyor . Güldürmeyin Allah aşkına Sayın Tij , resmen Bu savaşın adı RANT savaşı.Hatırlatırım '' FİL'ler depişirken olan Çimlere olur.''  :-[ :-[ :-[
Saygılar
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: Tij - Eylül 12, 2012, 03:21:11 ös
Hak Getire!

"Hangi ölüme ne kadar üzülmeli" diye bir kitap yazılabilir şu günlerde. Misal, bir askere on gözyaşı, alevi ise puanı düşer; ancak yedi hadi bilemedin sekiz eder. Hem onun töreni de farklıdır. Herkes gitmez. Cemevi de neymiş? Devlet töreni düzenledik, kıldık namazını da!


Sultan KOMUT

[email protected]



İstanbul - BİA Haber Merkezi

 11 Eylül 2012, Salı

Bir itiraf. Kendimden nefret ettiğim an'ın itirafıdır bu.
 
Cephanede patlamanın olduğu sabah ilk önce "25 şehit" yazısını gördüm ekranda. "Hay Allah!" dedim. Yine mi, nerede, ne olmuş. İyice çıldıracaklar şimdi savaş çığırtkanları. Öyle acıdır ki, "patlama" olduğunu öğrenince rahatladım.
 
Kendimden soğudum sonra, bir anlık nefret ettim diyebilirim. Ölümün nereden geldiğine bakarak ferahlayabilir miydi insan?
 
İnsanlığımdan şüphe ettim. Ölümdü işte. Ha bir densiz kurşunu, ha faili meçhul, ha karakol baskını ne fark eder ki? Bu kadar mı delirdik dedim kendi kendime.
 
Bu kadar mı insafsızlaştık? Ben de mi?
 
"Hangi ölüme ne kadar üzülmeli" diye bir kitap yazılabilir şu günlerde. Misal, bir askere on gözyaşı, alevi ise puanı düşer; ancak yedi hadi bilemedin sekiz eder. Hem onun töreni de farklıdır. Herkes gitmez. Cemevi de neymiş? Devlet töreni düzenledik, kıldık namazını da!
 
Ölen asker Ermeni ise zaten intihar etmiştir, intihar günah. Üzülme skalasında oldukça aşağıda kalır. Kürt ve askerse kim bilir dağdakilerle işbirliği vardır dersin yine yerlerdedir.
 
Kimlikten bağımsız olarak kişinin ne yaparken öldüğü de önemli tabi. Eğer asker sayım yaparken öldüyse çok önemli değil, her yerde oluyor böyle kazalar. Normal.
 
Hem Genelkurmay Başkanı falan gelir, iki hediye veririz. Gazeteye çıkarız, fena mı?
 
Kışlada öldüyse asker, kesin psikolojik sorunları vardır.
 
Görev başında öldüyse dağda mesela o zaman kahramandır ama.
 
Sadece asker ölmüyor ki memlekette. Misal öğrencisin, misal Muğla'da, yine misal adın da Şerzan. Misal polis kurşunuyla öldün. Ne kadar üzülmeli şimdi? Adından kaybettin bu bir, polis öyle durup dururken ateş etmez iki, polis zaten havaya ateş etmişti, bu da üç.
 
Hem zaten polisin avukatı "Mardin Kızıltepe'deki davada dört özel harekat polisi tek gün bile tutuklu kalmadı. Müvekkilim ise iki yıldır tutuklu" dememiş miydi?
 
12 yaşında 13 kurşunla ölen Uğur'u vuranlar serbest de bu polise yazık değil mi? Görevini yapmış zavallı.  Hem ne işin vardı gösteride bakanımız da dediydi ya "gitmeseydi, ölmezdi".
 
Şimdi sana mı üzülelim çocuk?
 
Yok, bu böyle olmayacak. Birileri çıksın "hangi ölüme ne kadar üzülmeli" kitabı yazsın. Zira her ölümde aynı acı olmuyor. Aklını yitirdi artık insanlar. Ben de.
 
Ya da artık hiç üzülmeyelim.
 
Bu yazı da böyle olsun. Belki tersine işler bazılarımızın beyninde.
 
Unutmadan, bir de "utanç müzesi" açıldı memlekette. Her aynaya baktığında utanması gereken bizlere, belki hafızamızı yoklar, akıl verir diye.
 
Hak getire! (SK/EKN)

Alinti bitti.

Hani hep derler ya "insanligimdan utandim" diye, ben simdi soruyorum kendime "insan olmak nedir" diye

Saygilar
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: NOSAM33 - Eylül 12, 2012, 03:44:52 ös
Alıntı
Hani hep derler ya "insanligimda utandim" diye, ben simdi soruyorum kendime "insan olmak nedir" diye

1-Askere gitmemek
2-Polis olmamak
3-Düşman Askeri Topraklarına ayak bastığında SOYSUZ'ların yaptığı gibi ellerde çiçeklerle ASKER'leri karşılamaktır
4-Atatürk ve silah arkadaşlarını Vatan Haini ilan etmektir

İNSAN olmak İstiyorsan eğer ...
Burda HIRSIZ'ın hiç kabaati yok mu ?

Alevilik konusunda da bana biraz Uçta gezen örnekler veriliyor gibime geliyor.Eğer sen gerçek anlamda Müslamansan Hiç bir şekilde ÖTEKELEŞTİRME adı altında yapılan baskılara boyun eğmezsin.

Not: Şu tartışma zamanı içerisinde ZENGİN olan insanlar servetlerine bir kaç 1000 tl daha eklediler ve biz konuşmaya devam ediyoruz .Tekrar ediyorum, EMEKÇİ kesim birleşip bir olmadığı müddetçe, SEMER' i vuran çok olur. Bu Toplum denen BEYNİ'nin içi hamur olan zatlara , olan bizim gibi Fakir fukaranın çocuğuna olur.

Yahudi kökenli birinin sözüyle noktalıyorum sözümü.
''BİZ ÇOCUĞUMUZU TARLADA IRGAT, İNŞAATTA AMELE OLSUN DİYE DEĞİL; PARAYI VE İNSANI YÖNETSİN DİYE YETİŞTİRİYORUZ ...''

NOT:Yukarıdaki İletimde '' depişmek'' olarak yazılan kelimeyi debişmek olarak düzeltiyorum .Saygılar
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: NOSAM33 - Eylül 12, 2012, 03:54:55 ös
Sayın Tij; inan yoruldum farkındamısın bizim şu anki yaptığız tartışmayı 12-09-1980 öncesi çok İNSAN yaptı ve ÖLDÜ ve ÖLDÜRÜLDÜ olan ANALARA oldu ZENGİN daha zenginleşti bu olaylar şu anda Kürt kökenli benim gibi İnsanların EMEĞİNİN değerini düşürdü bu toplumda .Bir zamanlar ERMENİ vatandaşlarının Mallarının 3 paraya ellerinden alındığı gibi;  günleri görmek istemiyorum.KÜRT olarak .Yazık olur hakikaten çok yazık olur. :-[
Saygılar...
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: Dor - Eylül 12, 2012, 11:33:29 ös
Yorumunuz için teşekkür ederim sayın ADAM
Öncelikle; kendisini ayrı bir ulus olarak gören bir grubun ulusal kimliğini reddetmek ve onlara bir  devletin resmî kimliğini giydirmeye çalışmak şimdiye dek hiçbir ülkede "istenen sonucu" vermedi. Bu noktada örnek olarak , Kanadalıların Quebeclilerini, İspanyolların Katalanlarını, Britanyalıların İskoçlarını ve Türklerin Kürtlerini gösterirler .

Ama diğerlerinin dışında İskoç ve Kürtleri bir noktada birbirine benzer kılan yalnızca ayrı bir ulus devlet tarafından yok sayılmış olmaları değildir .
Binlerce senelik yazılı tarihleri ortada olan ,
Yaşayış , hayat tarzı , ritüelleriyle apayrı renkleri sembolize eden bu iki halkın her bireyi , başlı başına bir otoritedir ve aile dahil olmak üzere hiçbir başka kurumun yada kişinin  egemenlğine dayanacak bir yapıyı taşıyamazlar  .
Bireysel bağımsızdırlar ,
Asidirler , aksidirler ve doğa ile çok fazla içli dışlıdırlar .

Ve bu iki halkın tüm zorluklara rağmen binlerce sene  ayakta kalmasını sağlayan şey, gizemli öğretileriydi .
Kürtler bunu tarikatlarıyla
İskoçlar ise Masonlukla sağladı

Şunu sormak istiyorum ;
Alevilik dediğimiz dinler üstü evrensel bir inanç sistemi olan bu kozmik senfoninin , binlerce yıllık
evrensel inancını bir dinin sıradan bir mezhebi yapmak için uğraşanların çabaları nedendir acaba ?
Alevilik sadece bir mesheb midir ?
Ya da Masonluk sadece bir Felsefe midir ?


Irkçı ve kafatasçı bir insan değilim , ve kendimi bu uçsuz bucaksız evrende asla bir millet ile sınırlandıramam
Ama Emile Zola diyor ki ;  ''Gerçeği gömmeniz boşuna, toprağın altında yol alıyor. Bir gün bir yerden fışkıracak, öç bitkileri olarak açılacaktır."

Ve Thomas Paine diyor ki ; ''Dünya vatanım , tüm insanlar kardeşim  ve iyilik yapmak dinimdir ''
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: BULGARIA - Eylül 14, 2012, 06:41:36 ös
Bu durumlarda şimdi bir takım oluşumların neden askerliği silahı savaşı çatışmayı reddettiklerini anlayabiliyorum.. Sayın NOSAM33 yahudilerin paylaştığınız sözünü çok tuttum. ince bir ayrıntı ;)


Saygılar.
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: NOSAM33 - Eylül 14, 2012, 07:44:02 ös
Sayın BULGARIA;

Gördüğüm an aşık olduğum ve hayat ilkem kabul ettiğim bir fikirdir ...



Not: Buda benim tercihim ... 8)

Saygılar
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: ceycet - Eylül 18, 2012, 05:43:22 öö
(Terör yandaşı ve ırkçılık yapan kesimi )'Kürt' milletinin üzerine eğer ki iç dünyamda geçenler gerçekleşebilseydi.Hitler yaptığının soykırım olmadığını iddia edenler çıkabilirdi.


Okuduğumdan hiçbirşey anlamadım.İdrak ettiğim doğruysa,çok önemsediğim bir büyüğümün forumda da yinelediği bir söz aklıma geldi.'merdi kıpti sırtakin eyledi'
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: BULGARIA - Ekim 13, 2012, 11:14:58 öö
(Terör yandaşı ve ırkçılık yapan kesimi )'Kürt' milletinin üzerine eğer ki iç dünyamda geçenler gerçekleşebilseydi.Hitler yaptığının soykırım olmadığını iddia edenler çıkabilirdi.


Okuduğumdan hiçbirşey anlamadım.İdrak ettiğim doğruysa,çok önemsediğim bir büyüğümün forumda da yinelediği bir söz aklıma geldi.'merdi kıpti sırtakin eyledi'


Ben yazı dili olarak Türkiye Türkçesi kullandım. Esas ben sizin ne demek istediğinizi anlamadım. Önemsediğiniz bir büyüğünüzü de tanımıyorum. Özür dilerim idrak ettiğim bir ileti olmadı sayın ceycet.
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: Tij - Ekim 13, 2012, 06:56:51 ös
Emniyet Müdürüne İnceleme

"Dağda ölen teröriste ağlayamıyorsanız insan değilsiniz" diyen Diyarbakır Emniyet Müdürü Güven hakkında İçişleri Bakanlığı inceleme başlattı, bir iş insanı da suç duyurusunda bulundu





İçişleri Bakanlığı, Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven hakkında inceleme başlattı.
 
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in talimatıyla Güven hakkında incelemede bulunmak üzere mülkiye ve polis müfettişleri görevlendirildi.
 
İş insanı Cihangir Tekcan da Güven'in sözleriyle ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu.
 
Güven'in, "Dağda ölen teröriste ağlayamıyorsanız insan değilsiniz" şeklindeki sözlerini hatırlatan Tekcan, suç duyurusu dilekçesinde şunları söyledi:
 
"Açıklama tarafımızda siyasi olarak asimetrik bir propaganda hissi uyandırmaktadır. Çünkü devletin basiretsizliği, güçsüzlüğü, teröristin ise tamamen devletin aczinin kurbanı olduğu vurgulanmaktadır. Asimetrik propaganda metodundan tek farkı ise PKK'lı olmayan, bu ülkeye bağlı tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını devletin sözde basiretsizliğine, güçsüzlüğüne yani suçuna ortak etmesidir."
 
"Derinliğine inildiğinde neredeyse aynı fiziki ve sosyal şartlarda yaşayan, bölgenin terörist olmayan, dağa çıkmayan, ülkesine bağlı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları dağa çıkmadığı için tenkit edilmektedir. Aynı şartlarda dağa çıkanları, asker ve vatandaşları şehit edenleri, devletin emniyet müdürü suçsuz, mazlum ve meşru görüyor ise diğer vatandaşlarımız ne düşünebilir?"
 
Dilekçede, Güven'in "suçu ve suçluyu övme", "görevi ihmal" ve "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına karşı hakaret" suçlarını işlediği öne sürüldü.
 
Ayrıca, Güven'in görevinden el çektirilmesi için Başsavcılığın idari talep ve girişimlerde bulunması istendi.
 
"Keşke o cümle olmasaydı"
 
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da bugünkü basın toplantısında Güven ile ilgili, "Güzel çalışmaları olmuştur. Keşke o sorunlu, o herkesin yanlış anlayabileceği cümle olmasaydı" dedi.
 
"Çünkü yanlış anlamaya müsait bir cümle o. Başına sonuna bakmazsanız, o konuşmanın tümünü dikkate almaz sadece çıplak bir cümle ile bakarsanız, bugün Türkiye'de terörle mücadele eden herkesi, Türkiye'de terörden zarar görmüş herkesi de, teröristlerin ateşine maruz kalmış herkesi üzebilir."
 
"Sayın Başbakanımızın bu cümleye yönelik eleştirileri elbette doğru ve haklıdır. Ben şahsi düşüncemi ifade ederken konuşmanın tamamını dikkate alıp yaptım. Ama Sayın Başbakanımız Başbakan sıfatıyla konuşurken bu cümlenin yanlış anlaşılabileceğini doğru olmadığını Türkiye'nin bunu böyle anlaması gerektiğini ifade etti."
 
Arınç, Salı günü yaptığı değerlendirmede, konuyla ilgili "Emniyet müdürünün bizim de paylaştığımız, gazetecilerle yaptığı toplantıdaki ifadelerini çok değerli buluyorum" demişti.
 
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise Arınç'ın ardından, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada Güven'in sözlerine atıfta bulunarak, "Biz ölen terörist için ağlamadık, ağlamayız" dedi. (AS)

Alintidir: Bianet


Evet anlayacaginiz tek sorun insan olup olmamaktadir.

Saygilar
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: kerberos - Ekim 13, 2012, 07:34:06 ös
Sayın Üyeler;

Sanırım İçinizde Kürt asıllı vatandaş ve kardeşlerimize en çok kızanlardan biriyim;

Burda Irkçılık yapmak istemediğimi aslında maksatımın farlı olduğunu aşağıda anlıyacağınıza eminim.

1. Cumhuriyet kurulup çok partili döneme geçildiğindne bu yana saygıdeğer kürt vatandaşlarım hangi partilere oy verdiler.

2. T.B.M.M. ye gönderdikleri ve kendileri yaşadıkları topraklara hiçbir katkısı olmayan adamları neden vekil tayin ettiler.

3. 2.Madedeki hatlarını hala neden tekrarlıyorlar.

4. Kendi kendilerini secme  hakları varken ve sectikleri yöneticileri denetleme gerketiginde oyla cezalandırma hakalrı varken bunu 60 yıdır yapmayıp hangi hakla acısını tüm ülke halkındna cıkarıcak cüreti kendilerinde buluyorlar.

5. Kürt vatnadaşlarım ve kardeşlerim kendilerini ifade edemiycek adamları sıft Aga , Asiret reisi diye onlarca yıldır secti meclise gönderdi ; tabiiki hepside kendilerine calıstı. kürt halkı ne yaptı ben geri kaldım. Hic bir hakkım yok diye seslerini ayyuka cıkardı yetmedi .. Terore yöneldi.

6. Bu teroristlerin birine soruldumu acaba sen kime oy verdin , ne için verdin adam ne yaptı nedne hesabını ondan sormuyorsunuz diye..

 Kürtlere kızgınım ve kırgınım çünkü kendi kaderleri geliceklerini cizecek  yörelerini sehirlerini kalkındıracak adımları atmasını saglıyacak siyaset adamalrını ne secmisler ne yönlendirebilmişler nede hesap sorabilmişler. Bu adamları bile secmekten, bu kisileri kontrol etmekten ve cözüm

 üretmekten  acizlenerek 60 yıl gecirip faturasını tüm ülkeye cıkarıyorlar..

Kerberos
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: NOSAM33 - Ekim 14, 2012, 12:04:27 öö
Boş ve anlamını çözemediğim bir yazı .Merak ettiğim TÜRK denen vatandaşlar demekki vekiline hesap sorduğundan İSYAN etmiyorlar . Buranın TÜRKİYE olduğunu herkesin amma herkesin BEN NOSAM33 'de dahil 3 MAYMUNU oynuyoruz her konuda ama her konuda .HODRİ MEYDAN .


NOT: 1980 öncesindeki HALKIMI tenzih ederim onların içinde SAĞ ve/veya SOL  görüşteki insanlar BEDELİ Nİ ÇOK AMA ÇOK  ACI ödediler.

Saygılar,Sayın kerberos ...

Alıntı
Güven'in, "Dağda ölen teröriste ağlayamıyorsanız insan değilsiniz"

Bunu söyleyen benim gözümde ve gönlümde VATAN HAİNİDİR nedenmi ?

O dağdaki adam TARAF; Sayın emniyetçi bunlar TARAF bilmiyorsan o Makam sana YAKIŞMIYOR .
Lakin bu söylem bir NABIZ yoklamada olabilir  TOPLUM'un GAZININ derecesini ölçme kopmlosu gibi görünüyor . Onlar değilmi İnsanlara suçlu suçsuz KAN kusturanlar , neyse uzatmak çözüm değil çözüm tam bağımsız DEMOKRASİ'de oluşur bu da çok uzun sürer ...Saygılar
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: kerberos - Ekim 14, 2012, 12:50:40 öö
Sayın Üyeler;

Çok yazıki 1980 öncesi hem sağını hem solunu ön plana cıkarıp rating yapmaya calısan medya tarzı yazılar görüyoruz.

Halkı o anarsi icine cekenler politikacılar değil Universitedeki sözünü ettiginiz sag ve sol egilimli anarsistlerdir.

Bu ülkede üretmeyen devletin maasını verdigi ögretmenden egitim almak adına o okullara giden hic kimseye aileleri sen okumayı bırak sag sol diye fraksiyonlara ayrıl anarsi ve teror yarat demedi..

Bu insanlar bana göre vatan hainidir.

Hadleri ve gereklilikleri olmamasına karsın devletin politikacıların isine karısmıs asri görevleri olan okuyup devlete mllete yarar saglamak, üretken bireyler olmak yerine genc yaslarında politik görüsleri ugruna ulkede anarsi yaratmıslar birbirlerini yemeleri ni bırakın masum halkında canını cok yakmıslardır..

Kimse bana 1980 lerin sag sol fraksiyonunun icindeki anarsitleri aydın gencik , idealist genclik diye savunmasın. Bu insanlar politikacıların beceriksizliginin ürünü olan iltihaplı bir yaradır.

Bu halktan kimse onlara kalkın gidin hakkımızı, hakkımızı siz savunun demedi.. Olay kendine görev cıkarma olayıdır. Ve herbiri birbirini tetikleyerek 1980 ihtilalini dogurmustur.

Anarsi ve teror yaratan cezasına katlanır.

Elbette bircok masum vatandasınd acanı bunlar üzünden yanmıstır.

Asri olan bu insanalrımız yoldan cıkaranları afise etmek onları cezalandırmaktırki.

Bunun hala yapılamamamıs olması en üzücü gercektir.

Kerberos
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: kerberos - Ekim 14, 2012, 01:03:58 öö
Sayın Üyeler;

Herkes yazılanları kendisine göre ve kendi görüs acısna göre degerlendirir.

Birinin yazdıgı aynı zamanda o kişinin dusunceleridir.

Ben Masonların birbirine görüsü örf ve adeti , ırkı milleti görüs ve düsüncesi ne olursa olsun saygılı insanlar oldugunu ögrendim.

Ancak bu hakaretin bir Masona yada Mason olmak istiyen birine ait olamıyacagını düsünerek hayıflanıyorum.

Bos bir yazı kelimesini hakaret olarak algılarım. Yazılanları anlamak ayrı seydir farklı görüler cıkarmak farklı birsey.

Yazıkki yazılanları anlımakta algılamakta kapasite isi...:)

Saygılarımla;

Kerberos
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: NOSAM33 - Ekim 14, 2012, 01:55:36 öö
Maşallah Arkadaş baya HIZLI girdi neyse görüş kendini bağlar boş olup olmadığını yaşı ilerlerse belki anlar .Sadece Gülüyorum TÜRKİYE' de yaşanan AHLAKSIZ daha doğrusu HAKSIZlığa karşı çıkana Anarşist dendi. Şimdikilere de zannedersem Entel çevrenin tabiriyle , GERİLLA !!!!  HIMMM İlginç. Okumak lazım hele Rahmetli ATATÜRK' ün Toprak Refarandumu çabası boşaymış , nasılsa arkadan gelen TOPRAK ağaları ,DEMOKRASİ denen hakkı kendilerinin çıkarlarına  ne yazıkki  kullandı . Arkadaşa bir tavsiyem var TRT 1 de SEKSENLER dizisini seyretmekte fayda var .

Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: kerberos - Ekim 14, 2012, 05:46:58 öö
Sayın Üyeler;

Bazılarımızın hem üslubu hemde tarzını ayıplamamak elde degil..

Yazılanlar yada görüsler için yaşın yetmiyor gibi birsey; hadi bunada bir acıklık getiriyim, yaşım 41 ihtilalade 9 yasındaydım.

sizlerin deyimi ile okulum kısla oldu ögretmenlerim hedef.

Elimde kardeşim cekilmis resmimiz var Besiktas'ta, Türkali Mahallesinde arka duvarda söyle yazar " Sömürgecilik Rüzgarları Engellenemez.."

Şimdi kalkıpta benden büyük bile olsa biri sag sol dediginde nefretle bakmamın nedeni ondandır.

Sizler genclik maceranızı yasarken ceremesini en net ve tarafsız haliyle görüp cekenlerdenim..

Anane elinde tüp kuyruklarından , haftalık sanayag kuyruklarına kadar hepsini yasadım ; hani demissiniz ya yas mas diye...

O sizin sagınızıd agördüm balkonumdan solubuzuda biri alt kosede biri ust kösede eli silahlı beklerlerken duvarlarımızı kırmızıya siyaha boyayanları ,

Hepside bekcileri gördügünde silahlarını ateşledi uzerlerine...

O yüzdendir nefretim böyle Sag Sol diye hala cıgırtkanlık yapanlara hala medyatik olucam diye gecmisi hortlatanlara..

Haksızlıkları önlemek oy veren halka düsmüyorda , üniversiteye egitime gönderilen genclere düsüyorsa eger vay haline o milletin..

Ya Yesil Parkalısındır.. Ya Siyah Parkalı.. İkisininde ülkeye zararı digerinden az olmamıstır.

Diziye gelince evet seyrediniz, orda görüceginizde sözlerimin aynıdır.

Aynı mahallelerde kardesce buyumus gencler , birbirine dusman birbirine kan güder noktalara getirilmiştir.

Bakın bakalım dizide o övgü ile " bedelini agır ödediler " dediginiz sag ve sol egilimli gencler nasıl anarsi yaratmıslar ülkede..

Herkes bilmelidir ki hic bir birey yasadıgı ülkede;  fraksiyonlar , kamplasmalar olsun istemez , halkı gencleri birbirine düsman olsun istemez.

Bu kamplasmanın önünü acanlar , destekleyenler , körükleyenler kadar , kamplasmanın icinde taraf olanlarda anarsizttir görüsüme göre.

Kimse bu genclere al eline sopayı bıcagı silhı üniversiteye git birbirnizi vur demedi. Bunu yapabilecke bir zihniyetin icindeki kisi artık o toplumdan soyutlanmıstır.

Toplumlarında kendi yapları vardır. Ailelere soralım birde cocuklarını o üniversitelere ne icin göndermisler.

Politika yapsınlar Ülkenin haklarını kendince korusunlar diyemi yoksa okuyup ülke icin , toplum icin aileleri icin yararlı insanlar olsunlar diyemi.

Bir ahlaksızlık bir haksızlık var ise oda bu genclerin mensubu oldukları ülkeye  , topluma karsı yaptıklarıdır.

Kaldıki ülkeyi anarsiye yada anarsi ortamına sürüklemek , ülkeyi kamplasmaya ve bölmeye calsımak sucların en agırı vatan hainligi ile es degerdedir.

Herkes bu bedelleri ödedi kimisi yeterinden az ; kimisi fazla , kimisi ise masumken yandı arkadasları yüzünden.

İlkokul ögretmenimin esi üniversitede ögretim görevlisiydi.. Ögrencileri farklı görüsten diye yolda taradılar adam topal kaldı.

Babam ekmek fırınının önüne parketti diye askerlerle tartıstı burnuna dipcik yedi burnu acıldı..

Komsumuzun kızı eylemde öldü..

Bu ülkeyi bu hale getirenler sokaklarda sopalarla dövüsenler birbirlerini bıcaklayıp bombalıyanlar yabancı casuslar degil sizin acımayla baktıgınız sag sol fraksiondaki ögrencilerdi.

Bizati gözlerimle gördügüm terörü ve yapanları lanetlememden tabii birsey olamaz.

Saygılarımla Kerberos;
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: Nikopol - Ekim 14, 2012, 08:29:56 öö
kürtlerin kayıp bir yahudi kolu olduğu şeklinde bazı kitaplarda bilgiler geçmekte acaba bunun doğruluğu nedir?
bu kitaplardan bir tanesi Eşref Günaydın'ın Yahudi Kürtler-Babil'in Kayıp Çocukları adlı kitabı.
kitaptan alıntı.

'Kürt devletinin kuruluş süreci içinde en önemli işlevi yerine getiren üç grup; Barzani grubu, Talabani grubu ve PKK'dır. PKK'nın görevi, Kürt devletinin kuruluş süreci içerisinde Türkiye'yi angaje etmektir.'
Amerikalı Orgeneral Shalikashvili
'Kürt Devletine Giden Yol' stratejisi ile Irak'ı bölgelere ayırttığı iddia edilen İsrail, 1999 yılında uygulamaya başladığı 'Orta İsrail: Kürt Herzl' stratejisi ile doğrudan doğruya Türkiye'yi parçalamayı mı amaçlıyor?
Barzaniler, geçmiş yüzyıllarda, aralarında kadınların da bulunduğu Musevi dinbilginleri ve hahamlar tarafından yetiştirilmiş bir Yahudi ailesi mi? Barzani-İsrail ilişkilerinin arka planında bu gerçek mi yatıyor?
Yahudi Kürtler'in Büyük Ortadoğu Projesi'ndeki rolü nedir?
Yahudi Kürtler, Asurlular tarafından bugünkü Mezopotamya'ya MÖ 604 - 561 yıllarında sürülen 12 Yahudi kabilesinden biri mi, yoksa İsrail devletinin hor görüp bir kenara ittiği çingeneler mi?
'Müslüman Arap denizinde tek başına kalmak istemeyen İsrail, dindaşları, Yahudi Kürtler'e hangi amaçla destek oluyor?
Molla Mustafa Barzani, 1969 yılında İsrail Savunma Bakanı Moşe Dayan'a, Kerkük petrol rafinelerinin nasıl vurulabileceğine dair planları neden verdi?
Kuzey Irak'ta Kürt devleti kurma hayaliyle yaşayan Molla Mustafa Barzani ve oğlu Mesud Barzani, Yahudi mi?
Asenath Barzani'den İzak Mordehay'a ünlü Kürt Yahudiler... Sinagog'a giden, Aramice konuşan Yahudi Kürtler ile ilgili bu çalışmada gizemli bir etnik topluluğun hikâyesini bulacaksınız.
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: NOSAM33 - Ekim 14, 2012, 01:55:14 ös
Alıntı
Sayın Üyeler;

Bazılarımızın hem üslubu hemde tarzını ayıplamamak elde degil..

Yazılanlar yada görüsler için yaşın yetmiyor gibi birsey; hadi bunada bir acıklık getiriyim, yaşım 41 ihtilalade 9 yasındaydım.

sizlerin deyimi ile okulum kısla oldu ögretmenlerim hedef.



Yukarıdaki yazdığın serzenişin neresinden başlayayım bilemedim .
 >:(
Ne demişsin 9 yaşındaydım evet 9 yaşındasın ve O yaştaki insana çocuk derler.Benim karşı çıkışım Sağ ve/ veya  sol cenahtan taraf olarak bakmadan NÖRT olarak olaya bakıyorum o ANARŞİST dediğin İNSANLAR bir amaç uğruna bir İdeal uğruna can verdiler , onların bir amacı ve gayesi vardı .Sömürüye eşitsizliğe hakça paylaşım için mücadele ettiler ; karşısındaki cenehtaki çocuklarda olaydaki  en acısı ise  kullanıldılar. ALLAH , din,iman ,VATAN elden GİDİYOR SAFSATASIYLA canlarından oldular. 1980 sonrası gençlikteki bazıları gibi bir CEP telefonuna vucudunu satmadıve/veya  SATMADILAR DA .NEYMİŞ EFENDİM TÜP KUYRUĞU YOK YAĞ KUYRUĞU 'na girmişmişmiş....
Ben neyden bahsediyorum arkadaş neyden bahsediyor .Uzatmayacağım SİZİN ve SİZİN GİBİ bakış açısından bakılırsa M.KEMAL ATATÜRK bir VATAN HAİNİDİR neden mi devlete karşı geldi bu düzen böyle sürmez dedi İTTİHAK ve TERAKKİDE vatan haini idi Barış Eşitlik istiyorlardı o dönemdeki MASONLARIN hepsi vatan haini İDİ ...yazık GERÇEKTEN ÇOK YAZIK bu ülkede başını deve kuşu gibi kuma  gömersen hiç bir sorun yok .

Saygılar.

NOT: Üslüpla ilgili bir sorun görüyorsan lütfen yönetime şikayetini bildir . 48 yaşındayım 9 yaşındaki bir çocuğun tespitiyle bu konuda tartıştığım için değerli üyelerden ve Masonlardan AF diliyorum.
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: kerberos - Ekim 14, 2012, 06:45:17 ös
Sayın Uyeler;

Acıdır ne tabirleriniz , ne tavır ve uslubunuz terbiye kurallarından cok uzak ; benden sadece 8 yas buyuk olmanız terbiye kurlalarını unutmanızı gerektirmiyor.

Elbette size hakkı ile cevap verebilirim. Ama aynı seviyede oldugumuzu düsünmüyorum.. Hani yastan gem vurmussunuzya.. 

İşte bir o kadar  ters yönlü seviye farkımız var.

Ancak genede size cevap vermek su an mensubu bulundugumuz bu değerli topluluk icinde bana düsmez.

Marifet birilerinin yazdıklarını, fikir yada düsüncelerini elestirirken seviye ve dozu koruyabilmektir.

Bunu basaramıyanları o topluluk zaten geregini yapar.

Saygılarımla ;

Kerberos
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: Tij - Ekim 14, 2012, 08:50:56 ös
Evet "sayin üyeler",

bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunursa gelinecek nokta burasidir.

Lütfen lütfen lütfen lütfen,sizlerden ricam bilmediginiz konulardan fazla ahkam kesipte, Deniz"lerin ON"larin, 1 Mayis"ta katledilenlerin onurlu mücadelesine camur atmayin.

Simdilik baskasey demeyecegim, dersem eger kötü derimki, bunu istemiyorum.

Saygilar
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: NOSAM33 - Ekim 14, 2012, 09:18:29 ös
Fazla SEVİYELERDE geziyorsun dikkat et .Ayrıca üslubuna dikkat et .Etmediğin taktirde sana çok ama çok daha senin anlayacağın dilden hitap ederim. Buranın ne olduğunu ve HAM TAŞ olduğumun farkındayım .Son kez uyarıyorum Ölen İNSANLAR hakkında üslüplu konuş.

Dikkat et yazdığımı tekrar oku ben ilkeden bahsediyorum ilkeden ,burasıda  İlkesi olmayanın laylaylom yapılacak bir forum değil.Önce sus ve yazmadan önce düşün .Ayrıca sorduğum soruların cevabını ver ATATÜRK sizce Anarşistmi idi ?

Siz hariç ; diğer Üyelere Saygılarımı sunarım ...
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: Genius Loci - Ekim 15, 2012, 12:55:02 öö
Bazı kavramlar tartışılırken öncelikle kavramın gerçekte ne olduğunun bilinmesi gereklidir. Anarşizmden mi bahsedilecek_ Peki hangisinden? Anarko-anarşizm mi toplumcu anarşizm mi bireyci anarşizmden mi anarko-komünizm den mi yoksa eko-anarşizmden mi? Ya da sadece bir başlık olarak Anarşizm mi?

Eh peki anarşizm ile marksizm arasındaki ilinti nedir? Bakunin ve Marx aynı kefede midir? 1. Enternasyonalden mi bahsedilsin?

Ağza pelesenk anarşistler ve terör ortamı laflarını bırakalım bir tarafa... Laf salatasının da anlamı yok. Ülkeyi 12 Eylül'e götüren sebepler nelerdir? Sol-sosyalist akımda bu süreç iyi tahlil edilmiş midir? O dönemin sosyalist örgütlenmeleri tarafından ne yanlış yapılmıştır? Bunları mı tartışalım? Veya evrenin zeka seviyesinde mi gitsin muhabbet?

Ayrıca başlık 'Kürtler' o zaman 12 Eylül öncesi ve sonrası Kürt hareketlerini mi tartışıyorsunuz anlamadım ki?

Ha şu da var aklı çalışan her birey ülkesi için politik bir tutum sergiler. Bu işin doğasında vardır. Olmalıdır da. Apolitikleştirilmiş ve siyasetin 'tu kaka' gösterildiği "ülkesi için iyi işler" yapmanın siyasetsizleştirmekle özdeşleştirildiği sürecin sonuçlarını yaşamaya başladık. Siyaset yaşamın her anındadır. Depolitize etmek de bir siyasettir. Ve garip ki depolitizasyonun başarılı olduğu ülkede bugün düdüğü çalanlar çalmaktadır düdüklerini.

Konuşalım evet güzel ama tarihsel dinamikleri bilerek konuşalım, en azından konuştuğumuz terimin ne olduğunu bilerek konuşalım.

Ayrıca cevap mı vermek istiyorsunuz. O zaman cevabınız da cevap olsun. Yoksa ortaya çıkan kakafoni oluyor. Ki son 2 sayfayı okumak bunu görmek için yetiyor. Kimse ne söylemek istediğini tam olarak söyleyemiyor kimse de ne cevap vereceğini bilemediğinden cevap veremiyor.

Yazmak ele kolay olmamalı! Konuşmak dile kolaydır. Konuşurken düşünülemeyebilir belki de yazarken düşünmek ölçmek tartmak için kafi miktar zamanda var. Hele bilinmeyen ve basma kalıp kelimelerin ezberinin dökümü olarak yazmak yerine susmak ve aynı basma kalıplıkla cevap vermek yerine yazmamak daha evla olsa gerektir.

Dahası... dahası böylesine yazılacağına deyip Forum Kurallarını devreye sokmaktır ki o zaman da lütfen kimse alınıp gücenmesin.

Saygılarımla.
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: NOSAM33 - Ekim 16, 2012, 12:51:59 öö
Sayın skullG iletisindeki bir ifadeden etkilendim, aktarıyorum;



Alıntı
Ha şu da var aklı çalışan her birey ülkesi için politik bir tutum sergiler. Bu işin doğasında vardır. Olmalıdır da. Apolitikleştirilmiş ve siyasetin 'tu kaka' gösterildiği "ülkesi için iyi işler" yapmanın siyasetsizleştirmekle özdeşleştirildiği sürecin sonuçlarını yaşamaya başladık. Siyaset yaşamın her anındadır. Depolitize etmek de bir siyasettir. Ve garip ki depolitizasyonun başarılı olduğu ülkede bugün düdüğü çalanlar çalmaktadır düdüklerini.




Depolitizasyon: Siyasal söyleme, eyleme uzak veya mesafeli durmak.
--------------------------------------------------------------------------------
Özet : Halkı siyasal katılımlardan olabildiğince uzaklaştırmak, siyasetten uzak tutmak. Mesela 1982 Anayasası ile hayatımıza fazlasıyla girmiştir. 1982 Anayasası özelliklerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.

1982 Anayasası, 61 Anayasasına oranla daha az katılımcı demokrasi modelini benimsemiş; yani depolitizasyonu (siyasetten uzaklaştırmayı amaçlamıştır) ön görmüştür.
--------------------------------------------------------------------------------
Detay : Depolitizasyon bir kurumun, sınıfın, grubun siyasi özelliğini kaldırmak, siyasetle ilişkisini kesmek anlamında kullanılmaktadır.Apolitizasyon ise başka bir şeydir ve kişilerin, grupların ve bazen kurumların siyasi meselelere, siyasete katılıma ilgi duymama, kayıtsız kalma, ya da bilerek kaçınma gibi apolitik olma eylemlerine denir. Genellikle depolitizasyon apolitik olma anlamında hatalı şekilde kullanılmaktadır.

Yine de bu kavramların birbirleri ile kuşkusuz yakın ilişkileri var. Depolitizasyon, bir toplumda fertlerin siyasal söyleme, eyleme uzak veya mesafeli durmasını temin eden her türlü baskıcı ve aldatmacacı politikalar olarak tanımlanabilir. Halk denilen yığınların dikkatini/enerjisini, demokrasiyle hiç de ilgili olmayan amaçlarla siyasetten uzak tutmaya niyetler.Toplum giderek dikensiz gül bahçesine döner. Halk siyaseti boşverip, futbolla, televoleyle, yarışmalarla, tombala, atyarışı ve borsayla uğraşmaya başlayınca , belirli kadroları tüm ülkede dilediği gibi at oynatabilecektir.

Peki bu nasıl başarılabilir?Yani halkın, politika sanatının toplumun geleceğine yön veren yasa ve kurumları inşa etme projesi olduğunu unutması,yalnızca bir yozlaşma derecesi olduğunu düşünmesi nasıl sağlanır?Hangi politik yaklaşım olursa olsun yaşanılan sorunları çözmeye katkısının olmayacağı,ya da çok sınırlı düzeyde olacağı intibaı nasıl bırakılır?

Siz de depolitizasyon sürecine tabi kılınmış apolitik bireyler iseniz yukarıda yazılanlar konusunda bir düşünün… Apolitik olmak kendi seçiminiz gibi mi görünüyor?Gerçekten öyle mi yoksa apolitik olmanıza neden olan şey politika ile uğraşan kesimin belirli menfaat çevrelerinin temsilcileri olması ve sonunda bu durumun asla değişmeyecek politikanın özüne ilişkin içkin bir unsur olduğuna kanaat getirmeniz mi?

Eğer politika toplum için değil de belirli menfaat çevrelerinin çıkarları için yapılır hale gelmişse bu doğal mı kabul edilmeli,politika sanatının özüne ilişkin bir unsur olduğu mu düşünülmeli?Yoksa bu menfaat çevrelerinin göz göre göre yaptıkları alavereye karşı muhalif bir tavır mı almalı?

Benim iddiam,depolitizasyon sürecinin kapitalizme içkin bir unsur olduğu şeklindedir.  (İlgimi çektiği için tarafımca büyütülmüştür, Aslı aynen yazarın yazdığı gibidir.)

Görünürde sağlam politik kurumlar yerinde durmaktadır.Demokrasi işlemekte halk (birbirinden farkı olmayan partilere) oy vermekte,özgürce oy verdiğini zannetmektedir. Seçimler periyodik aralıklarla yapılmakta güya tek bir partinin hegemonyasının önüne geçilmektedir.Mahkemeler işlemekte egemen sınıfın çıkardığı yasalara göre milletin defterini dürmektedir.Etkin bir hükümet ve işe yaramaz muhalefet her gün tv’lerden boy göstermekte,yerli yersiz açıklamalar ile memleketin ihtiyaçları doğrultusunda her şeyin gereğini yaptıklarını beyan etmektedir.

Her şey yerli yerinde olmasına rağmen hiçbir şey değişmemektedir.Yolsuzluk almış başını gitmiş,hurafeye inanç ve dinsel örgütlenmeler şaha kalkmış,yoksulluk gündelik hayatın değişemeyeceği anlaşılan bir parçası olmuş,acayip cinayetler ve garip(oğlu) katiller ile tv ekranları dolmuş taşmış durumdadır ve her şeyin üstüne millet her fırsatta göbek atıp oynamaktadır.Bu durumda politikanın hiçbir şeyi değiştirmeyeceğine,politikanın doğru olmasa da birileri tarafından icrası gerekli bir hilekarlık sanatı olduğuna inanan çağdaş apolitik birey inşa edilmiştir.

O halde apolitiklik tanımı,kafada oluşturulan “politika-politikacı” imajının özelliklerinin tam tersi esas alınarak oluşturulmalıdır.Buna göre ,apolitik olmak ,politika hilekarlık olduğuna göre asalet anlamına gelmelidir.Politika dünyevi bir şey olduğuna göre apolitiklik (metafizik tabiattadır demeye dilim varmıyor ama)maddi dünyanın üstünde,semavi bir konumda yer almaktadır.Politika hijyenik bakımdan sıhhatsizlik,çürümüşlük ve mikrobiklik iken apolitiklik sıhhat,afiyet ,asepsi ve zindelik demektir.Politika risk,tehlike,mahkeme,cezaevi,ergenekon demek iken apolitiklik konfor,sıcak yuva,televizyon keyfi,temiz havada yürüyüş demektir.

Apolitik olmanız halinde size teklif edilenler bunlardır.Çocuklar ilkokulda nasıl okudularsa üniversitede de öyle okusunlar.Büyüklerin sözünü dinlesin,derslerini çalışsın,teneffüs aralarında ayran tost yesinler.Çalışanlar ücretlerini alıp kendilerine verilen görevi yerine getirmeye baksınlar. Boşuna mı ücret ödenmektedir onlara.Boş konuşma yok iş var!

Örgüt yok,sendika yok,dernek yok,yürüyüş yok,miting de yok..Pazar günü piknik var,Mc Donalds var, futbol maçı,televizyonda prime time dizisi var,tatilya var,sinemalarda uyduruk (romantik-komedi ya da korku-gerilim) amerikan filmleri sarmadıysa Fettullah hocanın vaaz cd si var…   (Tarafımdan dikkat çekmek için büyütülüp, renklendirilmiştir .)

İkinci önermemi beyan ediyorum:Kapitalizm her yönü ile ekonomik olduğu kadar politik bir sistem iken en büyük becerisi sıradan insana-halka, politikanın gündelik hayatta işe yaramadığını düşündürtebilmesi ve politika ile uğraşmanın faydası olmayacağına yürekten inandırmasıdır.

İdeoloji denince izm leri anlıyıveriyoruz değil mi?Hepsi de aynı mı bu “izm”lerin?”
Hepsinin aynı olduğunu ise traji komik biçimde “izm”leri bir başlık altında toplayarak birbirine eşitleyen ,çokluk içinde sıradanlaştıran kapitalizm söylemekte aslen.Üstelik kendisi de bir “izm” iken her türlü izm’in üstünde olduğu savunusu yapma yüzsüzlüğü göstererek.Oysaki her bir “izm” (    “izm”  cemil meriç'e göre; 'anlama kabiliyetimize giydirilmiş deli gömlekleridir'.  Bu alıntı tarafımdan yazıya eklendi. ) denilenin kendisine ait bir bakış açısı,yaşamsal anlamda pratik değeri ve inanç bakımından doyurganlığı vardır.

Ve üçüncü önermem:Kapitalizm bu becerisi sayesinde halkın sistemi sorgulama yeteneğini köreltmekte, bırakın işçisini, zanaatkarını okumuş aydınını bile etkisiz hale getirebilmektedir.
Ben bunu tanrı imajına bağlanan moral değerler ile insanları afyonlayan ruhban sınıfının marifetine benzetiyorum.İnsanlar gerçekten özgür olduklarını anlayabilmek için kapitalist hurafeyi kırıp , ideolojisizliğin en iyi ideoloji olduğu şeklinde telkin edilen yanlış inanç sisteminden kurtulabilmeliler.

İdeolojiden mahrum kalmanın fiiliyattaki sonucu hayatın boşlaşması, anlamsızlaşmasıdır. Her şeyin göze kötü görünmesi ve düzelmesi umudunun kaybedilmesidir.Kapitalist ideolojiye bağlı olan ve onun gereklerini yerine getiren insan dahi hiçbir şeye inanmayan insandan daha doygundur.Hayatını anlamlı bir şekilde geçirir ,moral değerleri vardır ve daha iyi bir gelecek beklentisine sahiptir.Keza dinsel bir rejimin uygulanması halinde her şeyin düzeleceğine inanan sistematik bir görüşe sahip olan insan için de hayat gayet anlamlıdır.Aynı şey sosyalist veya milliyetçi görüşlere sahip insanlar için de geçerlidir.Kapitalizm ise güya liberalizmden ; çokluğun,çeşitliliğin güzelliğinden dem vurur ama bütün bu eğilimlerin kendi kanatlarının altında yer alması yani ehlileştirilmesi şartı ile.

ALINTIDIR-www.toplumdusmani.net › Sözlük › D


Saygılar , Anlatmak istediğimi inanıyorum anlatabilmişimdir.  :-[

Not: Kürtler konusunda bu anlatımının yerini sorgular bunun bir Türkiye gerçeği olmasından dem vurmaktadır.Uygun görülmediği takdirde gereğinin  Yönetimin tarafından yapılacağını inancım sonsuz.Tekrar Saygılarımı sunarım ...
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: kerberos - Ekim 16, 2012, 09:07:12 öö
Sayın Üyeler;

Sayın SkullG ye yazdıgım seylerin arkasında durmak adına susuyorum. Ancak sususum size cevap veremedigimden degil.

Sayın SkullG ve Sayın MASON'un bu devam eden saldırılar ile ilgili gereğini yapacagını ümit ediyorum.

Sayın SkullG nin dedigi gibi " Günün dinamikleri içinde saygıdeğer ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk  bir çeşit halk hareketi yada baska bir tabirle devrim yapmıstır. " Sayın Atatürkün  o noktada görev ve  mahiyeti ile bunu yapmaya mukedir bir konumda olduğu, herkesin taktir edeceği sekilde su götürmez bir gercektir. Sayın Atatürk bu yetki ve selahatlerini kullanarak hali hazırdaki askeri gücü birleştirmiş ve halkın emri altına almıstır. "  Buda zaten Sivas ve Erzurum görüşmeleri sonrasında asıl anlamını kazanıyor. Yani gücünü halktan almıştır.

Sizin sorunuza gelince Kahramanlık sıfatının böyle eylemlerde eylem basarıya ulastıgında kazanılan bir sıfat oldugu , eylem basarısızlıga ugradıgında Vatan Hainligi sıfatının yüklendigini unutmamak gerekir.

Mukayese ettiginiz Ulu Önder Atatürk'ün ne beraberindeki subay ve orduların neden arkasında ona destek veren secilmiş ve öne cıkmıs halk meclislerinin önde gelenleri ile ; sizin ögrenci örgütleri ve fraksionlarınızın uzaktan yakından alakası yoktur.

Bu Fraksiyonların hicbirini ne İsci Sendikaları , ne Polis yada Asker , nede Halk acık olarak desteklememiştir.

Ölenlere üzülmemek tabiki insanlık dısıdır. Ancak tabiri caizse sadece idealleri ugruna pisi pisine ölüme sürüklenen bu insanları birde ölüme sürükleyenlere bakmak lazım gelir.

Anarsinin anlamı itibarı ile toplumda infial yaratarak gerekirse bunun icin terör kullanıp ; toplumu hali hazırdaki rejim yada sistemle karsı karsıya getirmek değilmidir.

Bu sizin yere göge sıgdıramadıgınız insanlar yürüyüs , bombalama , yaralama  , bankalara monotoj atma , polisle catısma , Adam öldürme , Üniversiteleri savas alanına cevirme , izinsiz gösterilerle sizce ne yapmıstır.

Bunu sayın ulu önderimizin baslatmıs oldugu " Bagımsızlık Hareketi " ile bagdastırmak yada karsılastırmak son derece abes ve sıg kalmıyormu sizcede.

Her toplumun kendi dinamikleri vardır; Türk toplumu , yarı kapalı diyebileceğimiz bir toplumdur. Bir yüzü dış dinamiklerden etkilensede , kendi kararlarını alma noktasında onu iç dinamikler harekete gecirir.

Ekonomik yada politik tüm sorunlar insanları uc fraksiyonlara bir sekilde yaklastırır. Ancak onun bir parcası yapmaz. Türk insanı bunları düsünüp hayıflanabilir. Ancak bu tarz seylerin icinde olmak istemez.

Bu fraksiyonların yanıldıgı en buyuk nokta budur. Halk her ne kadar hos gelirse gelsin ne sag'ın ne sol'un fikirlerinin uygulanabilir olmadıgını gördü, farketti ve icinde olmak istemedi. Ne acıdırki bu fraksiyonların icindeki gencler bunu farkedemediler , belki bir sekilde mahalle baskısı benzeri bir sistem bu fraksiyonlar icinde de olustu. Bunu bilemeyiz.

Ancak bu gün gördügümüz bir gercek var bu insanlar pisi pisine inandıkları bir fikir , bir dusunce ugruna kendi baslattıkları ; evet tekrarlıyorum
kendi baslattıkları " anarsinin " kendileri kurbanları olmuslardır.

Bunu bir MİT haline getirmenin gerekli olmadıgını toplumun bu acı gecmişten kendine gerekli dersi zaten cıkardıgını düsünüyorum.

Saygılarımla;

Kerberos
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: kerberos - Ekim 16, 2012, 09:58:37 öö
Sayın Üyeler;

Kürtler ; Evet kürt sorununa gelirsek ben tüm yazdıklarımda aslında bu gün sokaklara dökülen kürt vatandas ve genclerimiz degil bir önceki ve ondan evvelki nesilleri sucladım.

Cünkü Demokratik bir ortamda bu sorunların bu noktalara gelmesinin sebebi bir sekilde o bölge yada yörelerde yasayan halk'ında demokrasiyi yada demokratik haklarını ya bilmemelerinden yada dogru sekilde kullanamamalarından gectigini düsündügümdendir.

Kaldıki o demokratik haklar dogru sekillerde kullanılsaydı dogru secimler TBMM ye gitseydi belki bu noktalara hic gelinmezdi. Elbette bu bir öngörüdür.

O bölgede yasıyan kürt asıllı halkımızında kendi kultür ve ananelerinden dogan kendi ic dinamikleri , hareket ve karar alma mekanizmaları vardır
Ancak yüzyıllarca beraber , barıs icinde kardeşce yasamıs iki halkın toplumun yapı taısnı olusturan , ekonomi, politika , eğitim , saglıktan tutunda tüm toplumun yapı tası olucak devletin halkına karsı olan hizmetlerinden yetersiz hatta bazı bölgelerde hic faydalanamıyor olması ve bunun onlarca yıldır o yöre halkında yarattıgı kin ve nefreti , dıslanmıslık duygusunu  ve bunları körükleyen art niyetli dıs gücleri de eklicek olursak " Alın size Kürt Sorunu ( Meselesi )..

Şimdi biz sorunun neresindne dönelim oluyoruz.

Önce Bu Ulusun vazgecilmezi olan halklar ile devleti bir barıstırmalıyız. Devlet barısmadna hatalarını düzeltmeden , halkların barısamıyacagı asikar.
Bu gün Devlet ne kadar barısmaya calıssa da Halklar bakalım bunu ne kadar istiyor noktasındayız. Onlarca yıl devletten aradıgını bulamayan Kurt Halkı şimdi kendini yönetmek ve denetlemek istiyor. Bunun icin Aday olanlar da var öne cıkanlarda..

Benim gecmiş yazılarıma döndügümüzde ben tam da bu noktayı irdelemek istemistim.

Hani herkes bu üstteki paragraflarda yazdıklarımı biliyor diye yazdım onları..

Kürt Halkı Demokrasi icinde onlarca yıldır kendini yönetmesini kendi sözünü Devlete duyurması icin gönderdigi secilmiş vekillerinden niye sormuyor vefasızlıklarının , isguzarlıklarının , aymazlıklarınn hesabınıda iki halk arasındaki fark bu kadar acıldıktan sonra kendi secimlerinden hesap sormak yerine. Türk ulusunun geri kalanından cıkarıyor acısını..

Benim sorum tam da buydu işte.

Aslında Sayın CeyCet'in yazısındaki Posta Gazetesi yazarı Sayın Hakan Çelik'in fikirlerinden uzak degildi benim fikirlerim.

Hadi sizlerle birde fıkra apaylaşıyım , belki bircogunuzda biliyorsunuzdur;

Bir Yurt dısı ucusunda uçakta üc türk vatandası vardır. Biri Laz , biri Kayserili , Biri Kürt...

Ucak Fırtınaya yakalanır düser. Uc vatnadasımız da hakkın rahmetine kavusur.

Cıkarlar Sırat köprüsünün basına otururlar..

Sayın Basmelek yanlarında bitiverir biraz sonra , derki... Bakın sizi tekrar yasama döndürebilirim ama bunun bir bedeli var..

Laz hemen atlar nedir diye... Bas Melek sözü hic sakınmaz kişi bası 4000 Dolar der.

Laz hemen öder parayı .. Hopp bir beyaz ısık hüzmesi icind ekaybolup dunya ya geri döner..

Ardından bir süre sonra Kayserilide yanına düser..

Laz sorar Ha usaammm neden gecuktun der..

Kayserili .. Temel ben senin kadar sivrimiyim der pazarlık ettim 2500 dolara kavillestim der..

Laz sacını basını yola durur ama sonra düsünür.. Ha usagım der pekuu Kürt neredur...

Kayserili Patlatır kahkahayı... Heee der sen onu soruyorsan o daha cok bekler...

Ben pazarlıgı bitirdigimde gelmeden hadi dedim sende geldedim iki kişi daha ucuza gelir pazarlık kzıısır.

O hic istifini bozmadı cömeldigi yerden bana bakıp.. Ben ne vericem Devlet versin dedi ... der....

Demek o ki bir milleti Devlete bagımlı gebe yaparsanız.. ve devlettin icinde onun sesi olması gerekenler kendi menfaatlerinin işlerinin pesine düserse..

Olup olacağı budur....

Saygı ve Hörmetlerimle;

Kerberos
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: kerberos - Ekim 16, 2012, 10:47:10 öö
Sayın Üyeler;

Bazı Üyelerimizin yazılarına cevaben fikrimi söyleme geregini duydum;

Baskalarını fikir yada görüsleri sizin fikirlerinizle catırabilir.

Onları bilgisizlikle , yada fikirleri sizinkinden farklı oldu için farklı ithamlarla suclamak bir yerler ekoymanın ayıp ve zayıflık oldugunu düsünüyorum.

İnsanlar fikirlerini farklı üslüp ve sekillerde ifade edebilirler. Aslolan ifadelerinizde karısnızdaki kişiyi rencide edici olmamaktır.

Evet bazıalrınızla fikirlerim uyusmuyor olabilir. Ancak bu bana yada baska uyelere bu sekilde saldırı yada farklı ithamlarda bulunmanızı gerektirmez.

Sizin için ak olan benim icin kara olabilir marifet bunu duzeyli bir sekilde tartısabilmekte yatar.

Sizin belirttiginiz bazı İsimler mensubu bulundukları fraksiyonların öne cıkmıs isimleridir.

Devletin kendini koruma mekanizması icinde o dönemde kendisininde anarsi gerceklestirdigi zaten hepimizin ortak kanısıdır. Bunu hem askeri hemde polis ( kolluk kuvvetleri ) hemde yargıda fazlası ile ( örnekleri ) görmekteyiz.

Bahsi gecen fraksiyonların öne cıkan isimlerine fraksiyonların tüm günahları yüklenmiş, kendi kontrolleri dısındaki teror olayları bile kendilerine yıkılarak , haklarında haksız mahkumiyetler ve idam kararları verilmiştir.

Ancak aslolan ve sizinde kabul ediceginiz gercek fraksiyonların bu isimlerin arkasına hala sıgınıp nemalanmalarıdır.

Bu birkac isim dısında haksız zulme ugrıyan yokmudur.

Bu gün onların isimlerinin ardına sıgınanlar benim fikrime göre aynı zamanda onlara bu sucları yükleyenler kadar sucludur.

Bu gun artık bu isimlerle fraksiyonlar ayrı ayrı degerlendirilmelidir.

Sayın Tij'e su noktada katılırım ; Evet " Deniz Gezmiş " ve idam edilen diger bireylerimiz fikirleri ve idealleri yüzünden bu hukumlere carptırıldılar.

Ancak cezalandırılanın aslında fikirler ve idaaller , fraksiyonlar oldugu ..  Bu insanların sadece gözdagı amacı ile ki  ( bana göre buda devletin yaptıgı teror ) dür, pisi pisine ölüme gititkleri unutulmamalıdır.

Sonuc olarak Anarsi,.. Anarsiyi ... Teror, ... Terörü dogurmustur.

Benim için gercek budur.. Bu fraksiyonlar Anarsiyi dogurdular ve beslediler.. Belli bir noktadan sonra anarsi terore dönüstü ve onların da kontrolunden cıktı.. Sonucta iki tarafta karsılıklı anarsi ve teroru kullanarak birbirini yoketti..

İşte bir ihtilalin dogusu böyle olur..

Saygılarımla;

Kerberos
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: Tij - Ekim 16, 2012, 01:44:53 ös
Alıntı
Ayrıca cevap mı vermek istiyorsunuz. O zaman cevabınız da cevap olsun. Yoksa ortaya çıkan kakafoni oluyor.
Saynirim sayin skullG hakli, verilen cevapta biraz cevap olsun, böyle basmakalip, saldirgan, kisa cümlelerle cevap olmaz , cevap dedinmi, isin ekonomik, kültürel, sosyal altyapilarini irdeleyen sebep sonuc iliskilerini kuran ve en önemlisi cözüm üreten cevaplar olmali.

Ama birkonudada haksiz, cünkü hernekadar basligin ismi "Kürtler" diye geciyorsada konuyu acan arkadasin yaptigi alintiyi okursaniz olayin hicte tahmin ettiginiz gibi olmadigini yani kürtlerin tarihi, kültürü, dili, örf ananeleri vs.vs.vs. ile ilgili olmdigini irkci ve tektarafli vede resmi tarih yazicilarinin yazdiklarina dayali bir yazi oldugunu ve icine 12.Eylülüde aldigini görürsünüz.

HAAAAAAAAA konu Kürt"lermi?

Kürtler (Kürtçe: tekil. Kurd کورد, çoğul. Kurdan کوردان), Orta Doğu'nun yerlilerinden olup doğuda Zagros dağlarından batıda Toros dağlarına, güneyde Hemrin dağlarından kuzeyde Kars-Erzurum platolarına kadar uzanan, Kürdistan olarak anılan coğrafî bölgede yoğun şekilde yaşayan tahminen yaklaşık 20–25[14] veya 20–30[15] milyon kişiden oluşan ve Hint-Avrupa dili konuşan halklardan biri olan etnik grup.
 
Bugün en büyük Kürt nüfusu Türkiye'de bulunurken (11-15 milyon kişi),[16] İran, Irak ve Suriye'de de kayda değer Kürt nüfusları bulunmaktadır. Gerek bölgedeki siyasi ve sosyal karmaşa ve sorunlar gerekse diğer sebepler dolayısıyla, özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında oluşan göçlerle Batı Avrupa başta olmak üzere Kuzey Amerika ve Orta Asya gibi farklı coğrafî bölgelerde yerleşmiş bir Kürt diasporası da mevcuttur.[15] Kürt kültürü yüzyıllarca süren etkileşimin de sonucuyla diğer Orta Doğu kültürleriyle çeşitli benzerlikler barındırırken, Kürt dinî inancı oldukça senkretik bir biçimde gelişmiştir.[17] Bugün Kürtlerin çoğunluğu Şafii mezhebine bağlı Sünni Müslümanlarken, birçok farklı din ve inancın da mensuplarına rastlanır. Bunlara ek olarak Kürtler arasında ortaya çıkan ve Kürt kültür ve dinî anlayışıyla karakterize çeşitli dinî mezhep, akım ve inançlar da mevcuttur; Yezidilik ve Ehl-i Hakk gibi.[17]
 




Konu başlıkları
  [gizle]  1 Kökenbilim
 2 Tarihçe 2.1 Köken ve Antik çağlardan Orta Çağ sonlarına Kürtler
 2.2 Orta Çağ sonlarından 20. yüzyıla Kürtler
 
3 Çağdaş Orta Doğu'da Kürtler ve Kürdistan 3.1 Kürdistan
 3.2 Türkiye
 3.3 İran
 3.4 Suriye
 3.5 Irak
 3.6 Ermenistan
 3.7 Afganistan
 
4 Kürt diasporası 4.1 Avrupa
 4.2 Kuzey Amerika
 4.3 Orta Asya
 4.4 Uzak Doğu
 
5 Dil 5.1 Kürt edebiyatı
 
6 Kültür, sanat ve toplumsal yapı 6.1 Kürt müziği ve dansı
 6.2 Kürt kilim ve halıları
 6.3 Kürt sineması
 
7 Din 7.1 Ehl-i Hakk
 7.2 Yezidilik
 
8 Kaynakça
 9 Ek okumalar
 10 Dış bağlantılar
 

Kökenbilim [değiştir]
 
Kürt (veya Kürd) sözcüğünün etimolojisi oldukça tartışmalı bir konudur ve tam olarak nasıl türediği kesin olarak bilinmemektedir.[18] Bazı bilim adamları Kürt sözcüğünü, MÖ 24. yüzyıldan kalma antik Sümer tabletlerinde geçen ve yine bir halkı tanımlamakta kullanılmış olan Guti sözcüğü ile ilişkilendirmiş, bazıları ise Kürt sözcüğünü, Xenophon'un yazılarında, bugün Kürtlerin yoğunlukla yaşadığı bölgelerde bulunan bazı kabileleri tanımlamakta kullanılan Kardukhoi (ki bu Kardu sözcüğünün çoğulu sayılır zira son ekteki kh kısmı Ermenice çoğul ekinden gelmektedir ve Xenophon bu kabilelerin isimlerini Ermenilerden öğrendiğini belirtmektedir) sözcüğü ile ilişkilendirmektedir.[18][19] Daha sonraları Livy, Polybius ve Strabo'nun eserlerinde de Kyrtiae olarak anılan ve Kürtlerle ilişkilendirilen bir topluluk göze çarpmaktadır.[18] Bununla birlikte, çağdaş bağlamdaki Kürt sözcüğü İranîdir; nitekim Sasaniler döneminde yazılan Kârnâmag î Ardashîr î Babagân destanında da bu sözcüğe rastlanır.[18] Kürd ismi büyük ihtimalle Farsça Gord yani "kahraman" isminden türemiştir.[18]
 
Özellikle erken dönem araştırmacılar Kürtleri Xenophon'un bahsettiği Kardukhoi ile ilişkilendirseler de 20. yüzyılın başından itibaren bu görüşler tartışılmış ve önemini yitirmiştir.[18] Xenophon'un Kardukhoi olarak adlandırdığı halkın Kürtlerle özdeşleştirilmesinin nedenleri, yaşadıkları bölgenin bugün Kürdistan'ın içinde yer alıyor olması, alışkanlıklar ve çeşitli dış özelliklerdir. Bununla birlikte, bu sonuç bugün Kürtlerin yoğunlukla yaşadığı Kürdistan'da her daim Kürtlerin yaşamış olduğu ve tarih içinde bölgede gerçekleşen göçlerin göz önünde bulundurulmaması gibi sorunlu öncüllere dayanmaktaydı. Aynı zamanda belirli bir bölgede yaşayan toplulukların zaman içinde etnik kökenleri gibi özellikleri haricinde benzer yaşama şekilleri göstermeleri beklenen bir gelişmedir.[18]
 
Genel olarak eski kaynaklarda geçen ve tarihte zaman zaman Kürtlerle ilişkilendirilmiş olan Kardu, Kyrtiae gibi halkların konumu da tartışma konusudur ve dilbilimcilerin genel kanısı bu isimlerin Kürt isminden farklı oldukları yönündedir. Bu görüşün en büyük sebebi bu sözcüklerin sonunda yer alan ve sözcüklerin kökünün de bir parçası olan kısa ünlü harfidir. Özellikle Kardu sözcüğü çok tartışmalıdır; bu sözcüğün ilk harfinin K harfinden ziyade Q harfini tarif etmesi olasıdır ki bu olasılık da Semitik "QRD" ("cesur" veya "güçlü" anlamında) kökünü işaret eder;[18] bunu savunan dilbilimciler olduğu gibi eleştiren ve reddedenler de olmuştur.[20] Bunun dışında Kardu sözcüğünün Gürcüler için kullanılan özgün bir isim olan Kart'veli ile ilişkili olabileceği ortaya atılmıştır. Ayrıca, eğer Kürd sözcüğünün Farsça Gord sözcüğünden türediği kabul edilirse, Gord sözcüğünün yöresel Kardu (veya Qardu) gibi bir ismin İranîleştirilmiş bir formu gibi görülmesi de mümkündür.[18]
 
Tarihçe [değiştir]
 
Köken ve Antik çağlardan Orta Çağ sonlarına Kürtler [değiştir]
 
Kürtlerin kökenine dair birçok sav ortaya atılmıştır. Bazısı bilimsel bazısı ise bilimsel olmayan dayanakları kaynak gösteren bu savlar oldukça çeşitlidir ve Kürtlerin kökeni Asurlulardan Gürcülere kadar birçok farklı topluluk ve medeniyete atfedilmiştir.[18]
 




Med İmparatorluğunu gösteren bir harita.
Genel kabul gören köken İranî olsa da Kürt topluluklarının homojen bir yapıdan uzak olduğu ve linguistik bütünlüklerinin ötesinde, etnik anlamda çok çeşitli olduğu, tanınmış Kürdolog Vladimir Minorsky dahil birçok bilim adamı tarafından kabul edilmektedir.[18] Bununla birlikte tarihte kökenlerinin Arabî olduğunu savunan Kürt toplulukları da olmuştur.[18][20] Müslüman bazı tarihçiler Kürtlerin kökenini Perslere dayandırırlar; bundaki en büyük dayanaklardan biri Şahname'de de geçen Demirci Kawa Efsanesidir.[20] Birçok Kürt, kökenlerini Medlere atfetmiştir;[19] nitekim Medler ile Kürtler arasında ne coğrafî ne de dilbilimsel bir ayrımdan söz edebilmeyi olanaklı kılacak kanıt ve temel bulunmamakta, aksine olası bir ilişkiye dair dilbilimsel ve coğrafî kanıtlar bulunmaktadır; örneğin her ne kadar Med dili örneği sayısı az olsa da eldeki bulgularla yapılan araştırmalar Med dilinin antik Pers dili ile olan ilişkisinin çağdaş Kürtçenin çağdaş Pers dili ile olan ilişkisiyle aynı olduğunu ortaya koymuştur.[18] Bununla birlikte Medler hakkında pek az şey bilinmektedir[18] ve akademik anlamda Medler-Kürtler bağlantısının genel kabul gördüğü söylenemez.[19] Kürtler, Medlerin dışında kendilerini Urartular ve Neo-Babilliler ile de ilişkilendirmişlerdir.[19]
 




Zagros Dağlarının uzaydan görünümü.
Kürt sözcüğü tarih boyunca Persler ve Araplar tarafından sıklıkla herhangi bir etnik vurgu veya anlam içermeksizin göçebe anlamında kullanılmıştır ve bunun bir sonucu olarak tarihte Kürt olarak anılmış bazı toplulukların etnik anlamda Kürt olup olmadıkları tartışılmıştır; örneğin İslam tarihçilerinin eserlerinde söz edilen ve Fars Kürtleri olarak anılan, güney ve güneybatı İran'da yaşamış olan bazı toplulukların Kürt olmadığı, bu bölgelerde yaşayan göçebe topluluklar olduğu çeşitli dilbilimsel kanıtlar eşliğinde ortaya atılmıştır.[18]
 
Tüm bunlar sebebiyle Kürtlerin kökeni ve ilk dönemlerine dair kesin bilgilerden ve net bir tarihten söz etmek mümkün değildir; genel kanı Kürtlerin Doğu'dan Batı'ya Zagros dağlarına doğru göçen kuzeybatı İranlı toplulukların bölgedeki İranî olmayan yerli halklarla birleşmesi ile oluştuğudur.[18] Böylece, Arapların ve İslam ordularının bölgenin fethine başladığı dönemde, Kürt olarak anılan topluluk oldukça heterojendi; yerli halklardan, Sami halklara ve bazı Ermeni topluluklarına kadar, İranîleştirilmiş birçok farklı halktan oluşuyordu. [20]
 
Bölgeye yapılan İslam akınları ve bölgenin İslam devletine dahil olmasından sonraki dönemde, Kürtlerin rolü ve yeri hakkında ayrıntılı bilgiler mevcuttur. İslam akınları sonrası Kürtler özellikle siyasi ve sosyal arenada yükselişe geçmişler ve dönemin siyasi olaylarında önemli bir rol oynamışlardır. Bu dönemde ilk kez Kürtler üzerine araştırma yapan ve ayrıntılı bilgiler veren iki önemli yazar Mesûdî ve İstahrî'dir. İki yazar da farklı Kürt aşiretlerinin bulundukları şehirlere göre çetelesini çıkarmışlardır ki bu Kürt tarihi için önemli bir bilgidir. İstahrî, Fars'taki Kürt bölgelerinden ve aşiretlerinden ayrıntılı bir biçimde bahsetmiştir; yaklaşık olarak 1107 tarihli olan Farsname'de ise Fars'taki en büyük Kürt topluluğunun Fars ordusuyla birlikte İslam akınlarına karşı savaştığını, büyük oranda yok olduğunu, kalanların ise Müslüman olduğunu belirtir.[20] Sayılarının 500.000'i bulduğuna inanılan bu büyük topluluğun tamamının yok olduğu çağdaş kaynaklarca olası bulunmasa da bu büyük topluluğun (ve kalanların) diğer gruplarla birleşmesi vb. sosyal değişikliklerin olası olduğu düşünülmektedir. Nitekim Fars'taki bu toplulukların Kürt olup olmadıkları da tartışmalıdır.[18]
 
Kürtlerin o dönemde çoğunlukta yaşadığı bölgelerin istilası ve ele geçirilmesi sonrasında, el-Zavzan'daki Kürt yönetimi 640 yılında haraç karşılığında özerk bir yönetim olmayı garanti altına almış, diğer birçok bölgelerde, örneğin Fars'ta, Kürtler Perslerle birlikte Arap ordularına karşı savaşmış, bu dönem içerisinde İslam Devleti kontrolündeki birçok farklı merkezde de, örneğin Basra gibi, ayaklanmışlardır.[20]
 
Kürtlerin yönetim karşıtı tutumları Emeviler ve Abbasiler döneminde de devam etmiş, örneğin 685 yılında Emeviler döneminde, Kürtlere karşı savaşması amacıyla bir vali atanmış, fakat atamayı yapan dönemin Emevi liderinin kısa bir zaman dilimi içerisindeki ölümü, bu hedefin gerçekleşmesine mani olmuş, bir başka seferde Kürtlerin 708 yılında Fars'ı talan etmeleri sonucu Haccac tarafından cezalandırıldıkları kaydedilmiştir; Abbasiler dönemindeyse, 764'te Ermenistan'ın Hazarlarca istilası çeşitli ayaklanmalara yol açmış, Kürt ayaklanmaları artan şiddetlerde devam etmiş, birçok Kürt Azerbaycan taraflarına göçmüştür, bu nedenle de, bu dönem bazı büyük Kürt aşiretlerinin yükselişine sahne olmuştur.[20] Örneğin daha sonra Eyyubîlerin çıkacağı aile soyu olan Ravvadîlerden Muhammed Şaddad bin Kartu Tebriz ve çevresinde bağımsız vali olmuştur ki o dönemde bu bölgelerde (kuzey batı İran) çeşitli bağımsız valilikler ortaya çıkmıştır.
 
Zaman içinde büyük Kürt aşiretleriyle yönetim arasında çeşitli yakınlaşmalar da olmuştur; örneğin Hasnaviler'in başı olan, Kürt liderlerinden Bedir bin Hasanveyh dönemin Abbasi halifesi tarafından Nasrüddin unvanına lâyık görülmüştür; nitekim Bedir bin Hasanveyh halkın eğitimine verdiği önem gibi hususlardan dolayı genel olarak sevilmiş ve övülmüş liderlerden olmuştur.[20]
 




Diyarbakır merkezli bir Kürt hanedanı olan Mervaniler tarafından 11. yüzyılda, Dicle Nehri üzerine yapılmış köprü Diyarbakır'ın Silvan yolu üzerindedir.
Bölgedeki güçlü Büveyhoğulları'nın emirlerinden Ruknüddevle'nin hükumdarlığında Kürtlerle gelişen ilişkiler, halefi Adudüddevle döneminde değişmiş, Adudüddevle'nin hükümdarlığındaki ayaklanmalar şiddetli bir şekilde bastırılmış, Kürtlere karşı çeşitli seferler düzenlenmiştir. Büveyhoğulları ile ilişkisi bulunan Mervaniler de bu çağın önemli Kürt güçlerindendir; Doğu Anadolu'da önemli fetihler yapmış olan Mervaniler Diyarbakır merkezliydiler.
 
Kürtler bölgedeki önemlerini 6. yüzyıldan 10. yüzyıla kadar uzun bir süre korumuşlardır. Öyle ki 11. yüzyılın başlarında hâlâ Kürtlere karşı seferler vs. rastlanır. Bununla birlikte, bölgedeki Kürt grupların rolü ve önemi Türk ve Moğol istilalarıyla zayıflamıştır; nitekim bu istilalar başladığında Kürt kuvvetleri yıllardır süregelen iç ve dış çatışmalardan büyük oranda zarar görmüş bir haldeydiler.[20]
 
Oğuzların bölgeye girişiyle birlikte, Oğuzlar ile bölgedeki, arasında Kürtlerin de bulunduğu diğer halklar arasında çatışmalar meydana gelmiştir. Oğuzlar bölgede ilerlerken, Hasnaviler'in de çöküşü gerçekleşmiş, Annaziler yükselişe geçmiştir. Selçuk Beyi Tuğrul'un bölgeye saldırmasıyla Annaziler de sonunda Selçukluların hâkimiyetine girmiştir. Selçukluların yükselişi, Malazgirt'teki başarıları sonrası Ermenistan'ın da hâkimiyetlerine açılması, bölgedeki Kürt topluluklarının ve hanedanların çöküşüne yol açmış, Kürt toplulukların yerini Türk toplulukları almaya başlamıştır.[20] Sonraki dönemlerde Selçukluların Kürt topluluklara karşı çeşitli saldırıları olsa da, Kürt ve Arapların zaman zaman Selçuklu ordusuyla askerî harekâtlarda yer aldıkları da bilinmektedir.[20] Tarihî kaynaklarda bu dönemlerde Kürtlerin adı sıklıkla Suriye ve çevresindeki bölgede geçmektedir; nitekim Selçuklu döneminin en önemli olaylarından birisi de Kürdistan isminin ilk kez Selçuklularca ortaya atılması, Selçuklu sultanı Sencer'in hâkimiyetinde resmî Kürdistan eyaletinin ortaya çıkmasıdır.[20][21][22][23]
 




Suriye, Halep'te bulunan bir Eyyubi sarayının kalıntıları.
Bazı Atabeylerin, özellikle de Atabey İmameddin Zengi'nin fetihleri ve gerek Kürtlere karşı gerek Kürtlerle birlikte giriştiği çatışmalar Kürt tarihi ve coğrafyanın şekillenmesinde önemli bir yer tutmuş, genel olarak bölgedeki Türkler ile Kürtlerin ilişkileri gelecek dönemlerde sıcaklığını ve önemini korumuştur.[20] Nitekim, Kürt kökenli olduğu sağlam kanıtlara dayanan Eyyûbî hanedanlığı ortaya çıktığında ve zaman içerisinde köklü Türk toplulukları Eyyûbî tebasına dahil olsalar da kendi topraklarında hükmetmeye devam etmişlerdir; Zengîlerin Musul'daki hâkimiyeti buna örnek gösterilebilir. Özellikle Mısır ve Suriye'de aktif olan Eyyûbîlerin ordusunun çoğunluğu Türklerden oluşmaktaydı. Bu durum hanedanlığın Kürt kimliğini azaltmasa da hanedanlıkla Kürt grupların her daim ortak yolda yürüdükleri de söylenemez, hanedanın tarihi boyunca çeşitli önemli noktalarda bazı Kürt gruplarının hanedana karşı çıktığı da bilinmektedir; örneğin kendisi de Kürt kökenli olan[24][25][26] Selahaddin'in tahta çıkmasına çeşitli Kürt gruplar karşı çıkmıştı.[20] Kuzey Afrika, Arabistan, Suriye ve Mezopotamya'daki önemli ve birçoğu başarılı fetihler sonrasında hâkimiyetini genişleten Eyyûbîler, Selahaddin'in ölümünden sonra hanedanlığın merkezî bir yönetimden uzak olan farklı özerk bölgeleri tek bir sultanlık altında birleştiren sistemi[27] sonucu sorunlar yaşanmış, saltanat kavgaları baş göstermiş, farklı güçlerin ortaya çıkışı, örneğin Harezmşahların doğudaki yükselişi, daha sonra Yemen'in kaybedilmesi, Mısır-Suriye yönetimsel ihtilafı ve ayrışması gibi durumlar sonucu hanedanlığın gücü ve etkisi gittikçe azalmış, Memlüklerin yükselişi ve Mısır'ın düşmesiyle hanedanlık çöküşe geçmiştir.
 
13. yüzyıl boyunca Kürt toplulukları açısından en önemli gelişme, Orta Doğu'daki diğer topluluklar için olduğu gibi, Moğol istilalarıydı. Nitekim Harezmşahların lideri Celaleddin Harezmşah'ın Moğollardan kaçtığı Diyarbakır'da, tahminlere göre büyük olasılıkla bir Kürt tarafından 1231'de öldürülmesinden sonra Moğollar Diyarbakır ve Ahlat'ı talan edip yıkmışlardır.[20] Diyarbakır daha sonra 1252'de tekrar talan edilirken, Şahrizur 1245'te istila edilerek yıkılmış, Erbil ise bu dönem boyunca üç kez istila edilmiştir.[20] Kürtler genel olarak Moğollara karşı durmuş, sıklıkla Memlüklerin yanında yer almış, Moğollara karşı direniş hareketinde rol almışlardır. Nitekim Memlük sultanı Baybars'ın ordusunda Türk ve Arapların yanı sıra Kürtlerin olduğu da bilinmektedir.[20][28] Her ne kadar Moğol İlhanlılar yönetimi altında Kürtlerden pek bahsedilmese de, Moğolların Kürdistan bölgesini 13. yüzyılın ilk yarısında fethettikleri ve yönetimleri altına aldıkları, özellikle Erbil'de yıllar boyu ihtilafın sürdüğü ve sık sık Kürtler dahil olmak üzere şehirdeki etnik grupları da içine alan ayaklanmaların, katliamların ve genel olarak sorunların yaşandığı, bölgenin genel durumunun Selçuklu yönetimindeki durumuna göre gerilediği bilinmektedir. Yine bu dönemde bölgenin başkenti Bahar'dan Çemçemal'e taşınmıştır.[20]
 
Moğollar sonrasında Kürtlerin yaşadığı bölgeler farklı Türk toplulukları, beylikleri arasında ihtilaf meselesi olmuş, bu topluluklar zaman zaman Kürtlerle birlikte çalışırken, zaman zaman Kürtlere karşı politikalar izlemişlerdir. Bu toplulukların içerisinde Kürtlerin özellikle Diyarbakır merkezli Akkoyunlular ile olumsuz ilişkileri olmuş, birçok kaynağa göre "Akkoyunlular sistematik bir şekilde önemli Kürt aşiretlerini ortadan kaldırmışlardır."[20]
 
Orta Çağ sonlarından 20. yüzyıla Kürtler [değiştir]
 




19. yüzyılın ikinci yarısında farklı bölgelerden geleneksel kostümleriyle Kürtler: sağdaki el-Cezire yani Mezopotamya'dan bir Kürt, ortadaki Mardin'den bir Kürt, ve soldaki de Diyarbakır'dan bir Kürt çoban.
16. yüzyılda kaleme alınmış olan Şerefname Kürt tarihi açısından önemli bir belgedir ve gerek o dönemin gerekse öncesinin olaylarına ve gelişmelerine dair birçok bilgi sunmaktadır. Bilinen o ki 16. yüzyıl ile birlikte bölgedeki iki ana güç olan Safeviler ve Osmanlıların arasındaki ihtilaflar Kürt topluluklarının tarihi açısından çok büyük önem arz etmiştir. Özellikle Şah İsmail'in başarılı askerî politikalarıyla birlikte birçok Kürt topluluğu Safeviler hükumdarlığı altına girmiştir; bununla birlikte Safevi Devleti'nin bu topluluklarla ilişkisi genellikle olumsuz olmuş, Şii olan Safeviler diğer Şii Türk liderleri, Sünni olan Kürt liderlerine değişmişlerdir.[20]
 
Buna karşılık, Sünni Türklerin başta olduğu Osmanlılar ise, Kürtlere karşı daha yapıcı bir politika izlemiş, bölgedeki Kürt liderleriyle anlaşmalar yapmış, daha sonra Safevilere karşı gerçekleşen savaşlarda ve sonrasında bölgedeki Kürt topluluklarının çoğunluğunun desteğini almışlardır. Nitekim bu desteğin alınmasında ve Kürtlerin Safevilere karşı Osmanlı saflarına dahil edilmesinde kendisi de Kürt olan Osmanlı siyasetçilerinden İdris-i Bitlisi önemli bir rol oynamıştır.[20] Safevilerden alınan bölgelerde kurulan vilayetlerde Türklerin yanı sıra Kürtlere de önemli liderlikler verilmiş, birçoğu babadan oğula geçen bu önemli derebeylik benzeri pozisyonlar daha sonra da devam etmiştir.[20] 17. yüzyılın sonuna kadar Kürtlerin bölgedeki konumu bu iki devletin ihtilaflarıyla belirlenmiş, sonunda Safevilerin tamamen mağlup olup Zagros Dağları'nın ötesinde kalacak şekilde bölgeden çekilmesiyle gerek Kürtler için gerek bölge için yeni bir dönem başlamıştır. 17. yüzyıldan itibaren zaman zaman geçici sürelerle bölgede İran etkisi ve saldırıları görülse de, Kürdistan bölgesi barındırdığı Kürt halklar ile birlikte genel olarak Osmanlı kontrolünde kalmıştır. Genel olarak Kürtler Osmanlı himayesinde Osmanlı ile birlikte dış etmenlere karşı koymuşlarsa da, İranlıların Kürtlerle ilişkisinin olmadığını söylemek yanlış olur; örneğin Nadir Şah'ın ölümünden sonra kısa süreliğine de olsa ülkeyi yöneten, Zend hanedanına mensup Kerim Han olmuştur.
 
19. yüzyıl ile birlikte İran - Osmanlı gerginliği tekrar yükselmiş, Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı bölgelerden Zuhab ve Süleymaniye bu gerilimin odak noktaları olmuştur. 19. yüzyıldaki bir diğer önemli gelişme de Osmanlı topraklarındaki çeşitli Kürt beylerinin ayaklanmasıdır. 1830'lu yıllarda Bedirhan Bey, Said Bey, İsmail Bey ve Revanduzlu Muhammed gibi isimler ayaklanmış, bölgede önemli bir güce ulaşmış, aldıkları çeşitli yerlerde Hristiyan topluluklar ve Yezidî Kürt topluluklar katledilmiştir.[20] Aynı dönemde eski sadrazamlardan Sivas valisi Reşid Mehmed Paşa ayaklanan Kürtlerin üzerine, bölgeyi yatıştırması için gönderilmiştir. Uğraşlar sonucu ayaklanmaların önder ismi Muhammed Paşa 1836 yılında yakalanmıştır. Bununla birlikte bölgedeki gerilim dağılmamış, aksine 1839'daki Nizip Muharebesi'nde Osmanlı Devleti'nin yenilmesi sonrası bölgede ayaklanmalar tekrar baş göstermiş, 1843 yılı dolaylarında Cizre emiri Bedirhan Bey ile Hakkâri emiri Nurullah Bey ayaklanmıştır. Bu dönemdeki önemli olaylardan biri de kendilerine uygulanan baskıdan şikâyetlenmiş olan Hakkârili Nasturilerin Nurullah Bey tarafından katledilmeleridir.[20] 1840'ların sonuna doğru Osmanlı bunların üzerine bir ordu yollamış, yenilen liderler sürgün edilmiştir. Kürt ayaklanmalarıyla ilgili önemli bir husus da, 19. yüzyılda Osmanlı ile savaş içerisinde olan Rus ordularında bir Kürt alayının tertip edilmesidir ki nitekim Kırım Savaşı'nda Rusların iki Kürt alayı seferber ettikleri bilinmektedir.[20] 1800'lü yılların sonunda Hakkâri ve çevresindeki bölgede tekrar Kürt ayaklanmaları olmuş, bu ayaklanmalar Osmanlı tarafından belirli bir süre içerisinde yatıştırılmış, bu dönemde ayrıca Osmanlı tarafından Hamidiye Alayları olarak anılan Kürt alayları kurulmuştur ki bu alayların kurulması Kürt aşiretleri arasında ihtilafa ve hatta çatışmalara yol açmıştır.[20] Ayrıca 1800'lerin başında Osmanlı topraklarında bağımsızlık hareketinin güçlendiği bir başka topluluk olan Ermeniler ile Kürtler arasında gelişen iyi ilişkiler, 1800'lerin son yıllarında düşüşe geçmiş, çeşitli yerlerde Ermeni ayaklanmalarının bastırılmasında Kürtler aktif rol oynamışlardır.[20]
 
Çağdaş Orta Doğu'da Kürtler ve Kürdistan [değiştir]
 




CIA verilerine göre Kürtlerin yoğun olarak bulunduğu bölgeler (1992) Kaynak: Teksas Üniversitesi Kütüphanesi
Kürdistan [değiştir]
 
Ana madde: Kürdistan
 
Orta Doğu'da Kürtlerin tarih boyunca yaşadığı coğrafî ve etnik bölge için kullanılan Kürdistan terimine ilk kez Selçuklular döneminde rastlanır;[29] 12. yüzyıldan itibaren Selçuklular, kendi hâkimiyetlerinde olan, bugün güney Kürdistan olarak görülen ve o dönemde bir yönetim birimi olan bölgeyi Kürdistan olarak anmaya başlamışlar ve bilinen literatürde ilk kez Kürdistan terimini kullananlar da onlar olmuşlardır.[22][30] Selçukluların hâkimiyetindeki Kürdistan yönetim bölümünün tam olarak sınırlarının ne olduğu, bu bölümün yönetimsel özelliklerinin ayrıntıları gibi konular çok net bilinmemektedir. Bununla birlikte bu hususlarda çeşitli kanıtlar ve bilgiler de bulunmaktadır; örneğin 1340 yılında yazılmış olan Nezhetü'l Kulub isimli eserde Kürdistan vilayetine dair bilgiler yer almakta, vilayetin sınırları Arap Irak'ı, Huzistan, Pers Irak'ı, Azerbaycan ve Diyarbakır olarak verilmiştir.[31]
 
Selçuklulardan önce bölgede hâkim olmuş olan Arapların bölgeyi Kürdistan olarak adlandırmadıkları bilinmektedir.[31] Kürdistan teriminin Selçuklularca ortaya atılmasından önce Kürtlerin yaşadığı bölgelere farklı adlar verilmekteydi. Örneğin, Kürtlerin çoğunlukta yaşadığı bölgelerden olan ve bugünkü orta Kürdistan'a denk gelen bölgeye el-Zavzan denmekteydi.[20] Bununla birlikte bu bölgenin tanımı pek kesin değildir; tam olarak nereden başlayarak nereye kadar uzandığı çok net değildir.
 
Bugün Kürtler yoğun olarak Toros ve Zagros dağlarının kesiştiği, Mezopotamya'yı da içine alan, Türkiye'nin Doğu Anadolu, Güneydoğu bölgeleri, Irak'ın kuzeyi, İran'ın Kürdistan, Batı Azerbaycan, Kermanşah ve Loristan eyaletlerinde yaşarlar. Kürtlerin yoğunlukta yaşadıkları Orta Doğu'daki bu bölge için hâlen Kürdistan terimi de kullanılmaktadır. Azerbaycan'ın Zengilan, Laçın, Kubadlı ve Kelbecer rayonlarında yaşayan Kürt nüfusu bölge Ermenistan Silahlı Kuvvetleri tarafından ele geçirildikten sonra Azerbaycan’ın içlerine göçmek durumunda kalmışlardır.[32] Ayrıca göçlerle oluşmuş bir Kürt diasporası mevcutsa da, Kürt nüfusunun ezici çoğunluğu bu coğrafyada yaşamaktadır; bazı tahminler coğrafyadaki Kürt nüfusunu 22 milyon olarak telaffuz etmiştir.[33] Bununla birlikte birçok kaynağa göre verilen rakamlar genellikle tahminîdir; sonuçta farklı tahminler baz alınarak Orta Doğu'da Türkiye, İran, Irak ve Suriye ile bunlara ek olarak Ermenistan'da bulunan Kürt topluluğunun toplam nüfusunun 20 milyonun üzerinde olduğu söylenebilir.[16]
 
Kürtlerin diyarı anlamında olan Kürdistan teriminin ilgili coğrafî bölgeyi tanımlamaktaki önemi ve kullanımının ötesinde, belirli bir etnik grubun ve kültürün yayıldığı bölgeyi tanımladığını ve bu sebeple sosyal ve siyasal bir kavram teşkil ettiğini ortaya atanlar da olmuştur.[34] Nitekim Kürdistan terimi (Kürt terimiyle birlikte) siyasal olarak 20. yüzyıla kadar kullanılmamıştır.[31] Çağdaş bağlamda Kürdistan isminin kullanımı çeşitli siyasi ihtilafları beraberinde getirmektedir; örneğin Türkiye devleti geleneksel olarak Kürdistan teriminin kullanımının bölücü bir ima taşıdığını öne sürmektedir.[35]
 
Türkiye [değiştir]
 
Ana madde: Türkiye Kürtleri
 




Ağrı dağının önünde bir Kürt kızı.
Orta Doğu'daki Kürt topluluklarının çoğunluğunun Türkiye'de yaşamasındandır ki Türkiye Orta Doğu'daki ülkeler arasında en büyük Kürt nüfusu barındıran ülke konumundadır.[16] Bununla birlikte Türkiye'deki Kürt nüfusun kesin sayısı da belirli değildir[16] ve çeşitli tahminler bulunmaktadır.[36] Devlet İstatistik Enstitüsü (2005'ten sonra 'Türkiye İstatistik Kurumu') tarafından 1965'te yapılan Genel Nüfus Sayımına göre 'te 31.391.421 olan Türkiye nüfusunun 2.370.233'ünün anadilinin Kürtçe olduğunu, ikinci dili dahil Kürtçe bilen toplam kişi sayısının ise 2.820.231 olduğu belirlenmiştir.[37] Buna göre nüfus kaydında Kürtçenin anadil ve ikinci dili olarak geçtiği kişi sayısı toplam nüfusun yüzde 8,98'ine tekabül etmektedir. Bununla birlikte 1965 sonrası nüfus sayımlarında ana dil mevzu bahis edilmediği için daha güncel verilere nüfus sayımları doğrultusunda ulaşmak mümkün değildir.[36][38]
 
Ancak genelde sayımlarda Zazaların da bu gruba dahil edilmesi karşıklara yol açmaktadır.[1]
 
2000'li yılların verilerine bakıldığında, CIA'ye göre, Türkiye'de yaklaşık 14-15 milyon[5] Kürt asıllı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yaşamaktadır. Etnik gruplarla ilgili bir proje olan Joshua Project ise Türkiye'deki, Türkçe konuşanlar dahil toplam Kürt nüfusunun 14 milyon civarında olduğunu belirtmektedir.[4]
 
2007'de Milliyet gazetesinin KONDA'ya yaptırdığı ankette yüz yüze görüşme yapılan yaklaşık 50 bin kişinin %13,4'i kendisini Kürt olarak tanımlamış ve 18 yaş altındaki nüfusun eklenmesiyle bu oranın %15,68'e çıkıp, toplam nüfusa adapte edildiğinde Kürt nüfusunun 11 milyon 445 bin kişi olabileceği tahmin edilmiştir.[3]
 
Türkiye'deki Kürtler Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgesine yayılmış halde bulunur. Osmanlı döneminde Konya, Ankara, Kırşehir ve Aksaray gibi İç Anadolu'nun köylerine sürülmüş (Orta Anadolu Kürtleri Kürtçe: Kurdên Anatoliya Navîn) ve Cumhuriyet döneminde İstanbul, İzmir, Ankara, Adana, Mersin, Samsun, Tokat, Amasya, Artvin ve Bursa gibi Türkiye'nin büyük kentlerine ve diğer ülkelere göç etmişlerdir.[38] Ekonomik ve sosyal sebeplerle, ülkenin görece daha gelişmiş olan metropollerine yaşanan göçlerin dışında, Cumhuriyetin ilk dönemlerinde yaşanan isyanlar sonucu birçok zorunlu göç de yaşanmış, 1990'larda bölgedeki gerilimin artması ve sıklıkla çatışmaların yaşanması sebebiyle birçok köy boşaltılmıştır.[38]
 




Geleneksel kıyafetleriyle Vanlı Kürt kadınlar, 1973.
Bu nedenle, özellikle Anadolu'nun batısında yaşayan Kürt kökenli nüfusun, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'ya göre çok daha fazla olduğu tahmin edilmektedir; ancak yukarıda belirtildiği gibi, nüfus sayımlarında vatandaşlık esas alındığı ve etnik köken sorulmadığı için, Kürt kökenli nüfusun nerede daha yoğun olduğu konusunda kesin bir şey söylemek olanaksızdır.[36] Ayrıca evlenmeler sonucu da nüfus karışmıştır. Bir kısım Kürt kökenli Türkiye vatandaşı ise başta Almanya olmak üzere, çeşitli Batı Avrupa ülkelerine göç etmiştir.
 
Türkiye Cumhuriyeti'nde de, Suriye ve İran'daki gibi Kürt azınlığa yönelik çeşitli yasaklar konulmuş, resmî bir asimilasyon politikası yürütülmüştür.[20][31][38][39][40][41] Bazı sosyal bilimcilere göre asimilasyon politikaları daha sonra ortaya çıkan, özellikle 1970'ler ve 1980'lerde ivme kazanan Kürt etnik kimliği bazlı Kürt milliyetçisi akımları beslemiş, bunların ortaya çıkmasına katkıda bulunmuştur.[31] Cumhuriyetin ilanından sonra Kürt kimliği reddedilmiş,[36] özellikle 1930'lar ve 1960'larda Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı bölgelerde bulunan Kürtçe isimli birçok yerleşim birimi ve coğrafî öğenin ismi değiştirilmiş, Kürtçe isimlerin yerini Türkçe isimler almıştır.[38] Bunun dışında kültürel alanda da değişiklikler yapılmış, örneğin Osmanlı metinleri çağdaş Türkçeye çevrilirken veya kullanılırken bu metinlerde geçen Kürdistan, Kürd gibi sözcükler yok sayılmış, metinden çıkarılmış, Kürt kökenli birçok tanınmış Osmanlı vatandaşının kökeninin Türk olduğu öne sürülmüştür.[38] Kürt dilinden, Kürtçe isimlere, Kürt folklorüne kadar kültürün birçok alanında yasaklar konulmuştur.[36][41] Cumhuriyetin ilk dönemlerindeki sıkılık Menderes döneminde bir miktar rahatlasa, asimilasyon çabaları azalsa ve çeşitli alanlarda özgürlükler artsa da, özellikle 27 Mayıs Darbesi sonrası, yeni anayasanın daha geniş haklar tanımasına rağmen bu özgürlükler pratikte azalmış, asimilasyon politikaları güçlenmiştir.[41] Kürt kimliğine yönelik hareket özellikle, 12 Eylül Darbesi sonrasında artmış; açık yerlerde Kürtçe konuşulması sıkı bir şekilde yasaklanmış ve Kürtlerin "Dağ Türkleri" olduğu iddia edilmiştir.[36][38][42] Asimilasyona yönelik olan ve bilimsel temeli bulunmayan bu iddia[43][44][45][46] T.C. Genelkurmay Başkanlığı tarafından desteklenmiş, bu kurum tarafından bastırılan "Beyaz Kitap"'ta şu açıklama yer almıştır:[42]
 



« Dağların yüksek kısımlarında, tepelerde yaz kış erimeyen karlar vardı. Güneş açınca üzerleri buzlaşan camsı parlak bir tabaka ile örtülürdü karın yüzü. Üstü sert altı yumuşak olurdu. Bu karın üstünde yürününce, ayağın bastığı yer içeriye çöker, 'kırt-kürt' diye ses çıkarırdı. Doğulu Türkmenlere, Kürt denmesinin nedeni buydu. Bölücülerin Kürt dedikleri, yüksek yaylalarda, karlık bölgelerde yaşayan Türklerin karda yürürken ayaklarından çıkardıkları sesin adıydı aslında. »
 





Benzeri bir iddia da Kürtçe için ortaya atılmış, Kürtçenin aslının Türkçe olduğu ve bu çeşitliliğin coğrafi şartlarla yaşam tarzının (dışarı ile temaslarının az olması) değişikliğinden meydana geldiği[47][48] ve Kürtçedeki çoğu kelimenin Türkçe, Arapça ve Farsça kökenli olduğu ileri sürülmüştür.[47][48] 12 Eylül'den sonra da Kürtler Kürt kimliği ile ortaya çıkamamışlardır; örneğin 1991'deki Körfez Savaşı sırasında devletin resmî televizyon kanalı TRT Kürtlere Kürt demektense, haberlerde "Irak'lı etnik gruplar" deyimini kullanıyordu.[49] 1970'ler ve sonrasında özellikle 1980'lerde yoğunluk kazanan ve 1990'larda devam eden Kürt ayrılıkçı hareketi ile Türk Silahlı Kuvvetleri arasında çatışmalar yaşanmış, Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı ve bu grupların faaliyetlerini yoğunlaştırdığı Türkiye'nin güneydoğusunda kalan bölgelerde olağanüstü hal ilan edilmiştir.[36][41] 1990'larda "Kürt meselesi" fikri reddedilmiş, örneğin TOBB için hazırlanan ve bu meseleyi ele alan 1995 tarihli rapor Doğu Sorunu olarak adlandırılmıştır.[38] Nitekim sorunun "Doğu Sorunu", "Güneydoğu Sorunu" veya "Terör Sorunu" olarak adlandırılması yaygınlık kazanmış, askeriye tarafından desteklenmiş, 2000'li yıllarda Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ilk kez "Kürt Sorunu" ifadesini kullanması da özellikle başlarda bu kesimlerde olumsuz tepkilere yol açmıştır.[50]
 
1996'da TRT, Kürtlerin bir Türk boyu olduğunu ve Kürtçenin uyduruk bir dil olduğunu savunan bir program yayımladı.[51] Bununla birlikte 1990'larda genel olarak Türkiye'de yaşayan Kürt azınlığın durumunda 80'lere ve öncesine oranla rahatlama kaydedildi, Turgut Özal Türkiye'de ilk defa resmen Kürt kelimesini telaffuz etti ve Kürtçe konuşma ve yayın yasağı kısmen kaldırıldı.[52][53] 2000'li yıllarla birlikte diğer bazı yasaklar da kısmen kaldırıldı, Kürt sorunu açık bir şekilde tartışılmaya başlandı ve gerek Türkiye Cumhuriyeti devleti gerekse sivil toplum kuruluşları gibi kurumlarca çeşitli açılımlar gerçekleştirildi;[39] örneğin, 1 Ocak 2009 tarihinde, ağırlıklı olarak Kürtçenin Kurmanci lehçesi ile yayın yapan TRT 6 yayın hayatına başladı. [54][55] Kanalın açılışında dönemin Başbakanı Erdoğan Kürtçe başarı dileğinde bulunarak ilk kez kamuya açık olarak Kürtçe konuşan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı oldu.[56][57]
 
Türkiye'deki en büyük Kürt ayrılıkçı hareketi Kürdistan İşçi Partisi (PKK) Türkiye başta olmak üzere, Avrupa Birliği[58], ABD[59] ve NATO[60] da dahil olmak üzere 31 ülke ve bazı kuruluşlar tarafından terör örgütü kabul edilmektedir. Ayrılıkçı ve militan örgütlenmenin yanı sıra parlamenter seçimlere katılan çeşitli Kürt partileri de olmuş, bunların birçoğu PKK ile ilişkileri olduğu gerekçesiyle kapatılmış, bu siyasi geleneğin son partisi olan ve 2009 yılı itibarıyla aktif olan Demokratik Toplum Partisi (DTP)ne de aynı gerekçeyle kapatma davası açılmıştır.[61]
 
İran [değiştir]
 




İran'dan bir Kürt kadını portresi; 19. yüzyılın sonları veya 20. yüzyılın başları.
İran'da yaşayan Kürtler çoğunlukla İran-Irak ve İran-Türkiye sınırında yaşamaktadırlar. Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı, İran Kürdistanı (Kürtçe: کوردستانی ئران Kurdistanî Iran) olarak da adlandırılan bölge[62] Batı Azerbaycan, Kürdistan ve İlam eyaletlerinin büyük bölümünü kapsamaktadır. Gerek çeşitli Kürt hareketleri gerekse İran Irak Savaşı dolayısıyla kırsal kesimlerdeki Kürt nüfusunun azaldığı gözlemlense de, ayrıntılı araştırmalar yapılmadığı için net veya ayrıntılı bilgi mevcut değildir.[33]
 
Amerikan istihbarat kurumu CIA tarafından İran'da Kürt nüfusunun toplam nüfusun %7'sini bulduğu iddia edilmektedir. Aynı kuruma göre İran nüfusunun 66.429.284 olduğu göz önünde bulundurulursa bu oran (%7) 4 milyon 650 bin civarı bir sayı vermektedir.[63] Bazı tahminlerse 8 milyon civarındadır.[33]
 
İran'da, başka ülkelerden, örneğin Türkiye'den farklı olarak Kürt kimliği reddedilmemiş, bununla birlikte Farsî kimlik üst kimlik olarak vurgulanmış ve Kürt kimliği Fars kimliğine oranla daha alt bir kimlik olarak sunulmuştur.[64] Örneğin üst İranî kimliği vurgulamak adına Kürtçe sıklıkla Farsçanın bir lehçesi olarak sunulmaktadır.[64] Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı diğer bölgelerden farklı olarak İran'daki Kürtlerin bir özelliği de, İranlılar Şiiyken, Kürtlerin genelinin Sünni olmasıdır. Bu farklılık İran'daki Kürt kimliği açısından önemli bir yer tutar.[64] Bununla birlikte özellikle Kermanşah'ta yaşayan Kürt nüfusun önemli bir kesimi Şiidir; yine de bunlar genel Kürt nüfusta azınlık teşkil ederler ve Sünni Kürtler Kürt nüfusun yaklaşık %75'ini oluşturur.[65]
 
İran'daki Kürtler ve özellikle Irak'taki Kürtler arasında önemli bir etkileşim olmuş, bu da edebiyat ve dil alanında kendisini göstermiştir.[65] Benzeri bir etkileşim Türkiye'deki Kürtler ile mümkün olmamıştır; bunun en büyük sebebi İran'daki ve Irak'taki Kürtlerin büyük kısmının aynı güney Kürtçe lehçesini konuşmaları ve Kürtçeyi Arap alfabesiyle yazmalarıdır; Türkiye'deki Kürtlerde ise farklı bir kuzey lehçesi yaygındır ve Latin harfleriyle yazılmaktadır.[65] 1940'lardan bu yana Kürtçe İran'da resmî olarak yasak olsa da, özellikle bazı İranlı radyoların kısmen Kürtçe yayın yapmaları gibi etkenler sebebiyle gelişimini sürdürmüş, çeşitli Kürtçe yayınlar gizlice yayımlanmıştır.[65]
 
İranlı Kürtler ve İran'da Kürt kültürünün gelişimi açısından önemli bir nokta da, 1946–1947 yılları arasında varlığını sürdüren ve Mahabad Cumhuriyeti veya Kürdistan Cumhuriyeti olarak anılan kısa süreli Kürt devletidir. Cumhuriyet Ocak 1946'da ilan edilmiş[65] olsa da bölge 1942 yılından beri Kürtlerin etkisi altındaydı ve Kürt komiteler çeşitli yönetimsel işlevleri bir süredir karşılamaktaydı.[64]
 
1970'lerdeki devrimci hareketlerin birçoğu, Kürtlere ve Kürtlerin hak taleplerine olumlu yaklaşmış[65], Kürtler bu devrimci hareketlere destek vermiş ve bazı aşiret liderlerinin dışında Kürtlerin çoğunluğu 1979'daki devrimini de desteklemişlerdir.[66] Bununla birlikte devrim sonrasında Kürtlerin hak ve özgürlüklerinde olumlu yönde bir değişiklik olmamıştır.[66]
 
İran'daki aktif ana Kürt partileri, federal bir İran'ı ve bu bağlamda Kürt ulusu haklarının ve kimliğinin tanınmasını savunan İran Kürdistan Demokrat Partisi (İKDP) ve Marksist Kürt İşçileri Devrimci Örgütü (KOMALA)dır. İki partinin görüşleri birbirinden farklı olsa da, ikisi de mevcut rejimin karşıtıdır.[67][68] İran dahil bölgede Kürtlerin yaşadığı birçok ülkede aktif faaliyet gösteren bir başka Kürt örgütlenme ise, özellikle Türkiye'de aktif olan PKK ile yakınlığıyla bilinen, ayrılıkçı Kürdistan Özgür Yaşam Partisi (PJAK)dir. Bu örgüt 2009 yılında ABD'deki Obama yönetimi tarafından terörist örgüt olarak adlandırılmış ve terör örgütlerine uygulanan yaptırımlar kapsamına alınmıştır.[69]
 
Suriye [değiştir]
 
Suriye'deki Kürt nüfusu genellikle Suriye-Türkiye ve Suriye-Irak sınırlarına yakın bölgelerde, örneğin Kürtçe Sere Kaniye olarak anılan Ayn el-Arab ve Kürtçe Çiyayê Kurmênc olarak anılan Cebel el-Ekrad ("Kürtlerin Dağı") bölgelerinde, yaşamaktadır.[33][64] Birçok farklı kurum ve uzmanın tahminine göre nüfus 1 ila 2 milyon arasındadır.[33][64][70]
 
Suriye hükûmeti yaklaşık 120.000 kadar Kürdü, Kasım 1962'de yapılan özel bir nüfus sayımında "Türkiye'den ülkeye yeni girmiş yabancılar" olduklarını öne sürerek sayım dışı tutmuş ve Suriye vatandaşlığından ayırmıştır ki o zamandan beri birçok Suriyeli Kürt vatandaş haklarına sahip değildir ve Suriyeli kimliği, vatandaşlığı kendilerine verilmemektedir.[64][71][72] Vatandaşlık haklarına sahip olmayan, sayılarının yaklaşık olarak çeyrek milyon civarında olduğu düşünülen bu Kürt nüfusun yasal olarak evlenme, mülk edinme veya eğitim görme gibi hakları bulunmamaktadır.[72] Aynı zamanda Kürt bölgesini Araplaştırmak için bir Arap Kuşağı inşa edilmeye çalışılmış, 1963'te Baas Partisi hükûmeti "Cezire'nin Araplığını koruma" sloganını kullanarak Araplaştırma politikasını sürdürmüştür.[64][73] Örneğin; 1975 yılına gelindiğinde Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı Cezire bölgesinden 300.000 kadarlık bir Kürt nüfus yerlerinden olmuştur.[72] Bunların dışında Kürt kültürüne yönelik de birçok devlet müdahalesi ve yasak söz konusudur; Kürtçenin yayınlarda kullanılması, resmi olarak konuşulması veya yazılması, öğrenim dili olması veya iş mekanlarında konuşulması yasaktır.[64] Her ne kadar uygulamada aksaklıklar yaşansa da, 1988 yılında düğünlerde Arapça olmayan şarkıların söylenmesini ve çalınmasını yasaklayan bir yasa çıkmıştır.[64]
 
Her ne kadar Suriye'deki ilk Kürt partisi olan Suriye Kürdistan Demokrat Partisi 1957 yılında kurulmuş olsa ve yasal olmamalarına, tanınmamalarına rağmen bugün birçok parti varlığını sürdürüyor olsa da Suriye'deki Kürt hareket ile Türkiye ve Irak'taki arasında büyük fark vardır.[64][71] Suriye'deki hareketin çoğunluğu Suriye devletinin baskısıyla ayrılıkçı bir tondan özellikle uzak durmuşlardır;[71] Türkiye ve Irak'taki Kürt hareketlerinin daha güçlü olması da Kürt halkından desteğin Suriye'dekilerden ziyade komşu ülkelerdeki Kürt hareketlerine kaymasına sebep olmuştur.[71] Türkiye ve Irak ile karşılaştırıldığında Suriye'deki Kürt siyasal hareketinin oldukça zayıf olduğu ve diğer iki ülkeye oranla çok daha az ayrılıkçı unsur çıkardığı söylenebilir.[72]
 
Irak [değiştir]
 




Bir ABD askeri ile Kürt peşmerge; Kürt Özerk Bölgesi başkenti Erbil'in dışı, Ağustos 2005.




Türkiye sınırına yakın bir tarlada çalışan Iraklı Kürt köylüler.
Özerk bölgeyle beraber Irak genelinde Kürt nüfusu Amerikan istihbaratı CIA'ye göre toplam nüfusun %15-20'lik bir kısmını oluşturur ki bu da, aynı kaynağın 2009 yılı için verdiği toplam Irak nüfusu (28.945.657) ile karşılaştırıldığında 4.341.848 - 5.789.131 arası bir Kürt nüfusa işaret eder.[74] Bazı tahminlerse yaklaşık 5,2 milyon civarındadır.[33]
 
Irak'ta Kürt nüfusunun geneli Irak Kürdistan Özerk Bölgesi sınırları dahilinde yaşamaktadır; Irak'ın kuzeyinde bulunan bu bölgede yaşayan Kürt nüfusun toplamda 3 milyon civarında olduğu tahmin edilmektedir.[33] Geri kalan Kürt nüfusun büyük bir kısmı Bağdat'ta yaşamaktadır.[33] 1991 yılından beridir Bağdatlı Kürtler, 2002 yılından beridirse süregelen savaştan ve savaş sonrası Sünni-Şii geriliminden zarar gören Arapların önemli bir kısmı tehlikeden uzaklaşmak için Özerk bölgeye göç etmiş, bu sebeple Özerk bölgenin nüfusunda değişiklikler meydana gelmiştir.[75][76]
 
Kürtler 20. yüzyıl boyunca Irak'taki önemli bir siyasi ve sosyal güç olmuş, I. Dünya Savaşında yenilen Osmanlı Devleti'nin çekilişinden sorna 1919'da Mahmut Berzenci önderliğinde ayaklanmış, Irak'ın Birleşik Krallık Mezopotamya Mandası yönetim altındayken 1920'da Berzenci kendini "Kürdistan Şahı" ilan etmiş ve birkaç kez ayaklanmış (1923 ve 1932'de), bu ayaklanmalar güç kullanılarak bastırılmıştır. Bu ilk dönemle birlikte Irak Kürtleri arasında özellikle Barzani aşireti öne çıkmış ve Irak'taki Kürt halkının hakları ve bağımsızlığı için çalışmıştır. Nitekim bu çalışmaları yüzünden aşiretin etkili lideri Mustafa Barzani 1945'te sürgüne gönderilmiş, Barzani bir süre İran'daki Mahabad Cumhuriyeti'nde kalmış, bu devletin 1946'da son bulmasıyla SSCB'ye geçmiştir. 1958'de Irak'ta yaşanan darbe sonrası darbeyi gerçekleştiren Abdülkerim Kasım Kürtlerin siyasi gücünü kullanmak amacıyla, belirli bir oranda otonomi sözü vererek Barzani'yi Irak'a geri davet etmiş, fakat sonrasında otonomi sözünün gerçekleştirilmemesi üzerine Kürtler ile Irak yönetimi arasında yeni çatışmalar patlak vermişti. Her ne kadar bu arada başka darbeler yaşansa ve zaman zaman çeşitli ateşkesler imzalansa da genel olarak anlaşmazlık ve çatışmalar devam etmiştir. 1968'de Baas Partisi'nin darbeyle iktidara gelmiş, bir süre Kürt hareketi ile olan çatışmaları sürdürseler de sonunda barış imzalamayı seçmişlerdir. 1974'te Irak yönetimi Kürtlere karşı yeni bir saldırıya geçmiş, bu sefer İran ile anlaşarak İran'ın daha önceden Kürtlere yapmakta olduğu yardımı da sonlandırmıştır. Bunun karşısında Barzani birçok yandaşıyla birlikte İran'a kaçarken Kürt hareketinden birçok kişi de toplu olarak teslim olmuştur. Bu dönemde Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı birçok bölge, özellikle de petrol zengini olan bölgeler, devlet eliyle Araplaştırılmıştır. Örneğin 1978-1979'da 200.000 kadar Kürt zorla ülkenin başka yerlerine sürülmüşlerdir.[77]
 




Irak Kürt Ulusal Halk Dansı Topluluğu'nun bir dans gösterisi. 2007.




Kürt Özerk Bölgesi'nden bir öğrenci. 2007.
Irak yönetiminin Kürt karşıtı politikaları 1980'lerle birlikte hız kazanmış, İran Irak Savaşı sırasında da şiddetli bir şekilde devam etmiş, 1986'da başlayan ve 1989'da son bulan Enfal Operasyonu dahilinde 100.000 ile 150.000 (ve daha fazlası) civarında Kürdün katledildiği tahmin edilmiş,[64][78] Kürt halka karşı kimyasal silahlar kullanılmıştır;[79] örneğin Halepçe Katliamı olarak da anılan ve Mart 1988'de gerçekleşen Halepçe'ye zehirli gaz saldırısında 3200-5000 kişi olay anında ölmüş, 7000-10000 kişi yaralanmıştır.[78] Birinci Körfez Savaşı sonrasın 1991'deki ayaklanmalarla birlikte, 1970'den beri kâğıt üzerinde geçerli olan Kürt Özerk Bölgesi de facto olarak da özerklik kazanmış, BM'nin koruması altına girmiştir. Bununla birlikte 1990'larda bölgedeki güçlü iki Kürt partisi Kürdistan Demokrat Partisi ve Kürdistan Yurtseverler Birliği arasındaki gerginlikler tırmanmış ve iç çatışma gerçekleşmiştir. Bu çatışmalar gerek çeşitli programların olumlu etkileri gerekse ABD'nin doğrudan müdahaleleri ve arabuluculuğu ile birlikte 1998'de sona ererken,[80] petrolden gelen kazanç bölgenin refah düzeyinin artmasına sebep olmuştur.[81]
 
Bahar 2003'de başlayan İkinci Körfez Savaşı'nda Kürt peşmergeler Çokuluslu Koalisyon Güçleriyle birlikte yer almış, savaş sonrası oluşan Irak hükûmetinde Kürtler önemli bir rol oynamış ve müdehâle sonrası ilk Irak Başkanı önde gelen Kürt politikacı Celal Talabani olmuştur. Savaş sonrasında Kürdistan Özerk Bölgesi ülkenin kalanına oranla oldukça sakin bir siyasi ve sosyal atmosfere sahip olmuş ve bazılarınca "Irak'ın İsviçresi" olarak anılmıştır.[82] Gerek bölge gerekse bölgenin başkenti Erbil birçok sosyal ve ekonomik gelişmeye konu olmuş, örneğin inşaat sektöründe patlama yaşanmıştır.[82][83][84] Bölgede 2003'den beri birçok üniversite açılırken, başta Kürtçe olmak üzere Kürt kültürünün çoğu unsuru üzerine birçok gelişme kaydedilmiş, sayısız etkinlik yapılmıştır örneğin 2005 yılı itibarıyla bölgedeki beş devlet üniversitesi Kürtçe eğitim vermektedir.[85]
 
Ermenistan [değiştir]
 




Kafkas Dağlarında Kürt süvariler, 1915.
Ermenistan'da Amerikan istihbaratı CIA'ye göre Ermenistan nüfusu 2009 itibarıyla tahminen 2.967.004 iken, Kürt nüfûs bunun %1,3'ünü oluşturur ki bu da 38.571 gibi bir sayıya tekabül eder. Ermenistan'daki Kürt halkının çoğunluğu Yezidilerden oluşmaktadır. [86] Bununla birlikte, Sovyetler Birliği'nin dağılımı sonrası Ermenistan'daki Kürtlerin kültürel imtiyazlarının ellerinden alınması sonucu bölgede süregelen bir göç eğilimi gözlemlenmiştir ve yıllar içerisinde Ermeni Kürtlerinin büyük bir bölümü Ermenistan'ı terk etmiş, özellikle Rusya ve Batı Avrupa'ya göç etmiştir.[33][87]
 
Afganistan [değiştir]
 
Kürtler, zamanında Safevi hükûmdarı Şah Abbas tarafından binlerce Kürdün sürgüne gönderildiği İran'ın kuzeydoğusunda kalan bölge başta olmak üzere, günümüz Afganistan sınırlarındaki bölgelerde 1500'lerden beri yaşamaktadırlar.[88] Zamanında sürgüne gönderilmişlerin çoğunluğu nihayetinde Afganistan'ın içlerine ilerlemiş, Herat ve diğer batı Afganistan şehirlerine yerleşmişlerdir. 16. yüzyılda Afganistan'daki Kürt kolonilerinin nüfusu on binleri bulmaktaydı.[65] Bazı Kürtler Afganistan içerisinde yüksek siyasi makamlara erişmişlerdir; örneğin Ali Mardan Han 1641 yılında Kabil valisi olmuştur.[89] Bölgedeki Kürtler, Afganlıların Safevi hükûmdarlarıyla olan ihtilaflarında Afganlıların yanında almış, daha sonraları diğer bölgesel güçlerle olan ihtilaflarda da bu tutumu devam ettirmişlerdir.[90] Günümüzde Afganistan'da yaşayan Kürtlerin sayılarına dair kesin bir rakam söz konusu değildir; bununla birlikte Paris Kürt Enstitüsü takriben 200.000 civarında Kürt bulunduğunu iddia etmektedir.[9] Afganistan Kürtlerinin Kürtçeyi muhafaza edip etmedikleri ise bilinmemektedir.
 
Kürt diasporası [değiştir]
 
Kürt diasporası Kürdistan olarak anılan ve Orta Doğu'da bulunan coğrafî bölge dışındaki Kürt topluluklarını tanımlamaktadır ve genel olarak Türkiye, İran, Irak ve Suriye sınırlarında kalan coğrafî bölgedeki özellikle 20. yüzyılın sonlarına doğru gelişen siyasî çatışmalar ve ihtilaflar sebebiyle gerçekleşen göçlerin bir sonucudur.[15]
 
Göçler sonucu oluşan Kürt diasporası özellikle Batı Avrupa'da yoğunluktadır; Batı Avrupa dışında özellikle Orta Doğu'nun farklı bölgelerinde (Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı Kürdistan bölgesi hariç), Orta Asya ve Kuzey Amerika'da kayda değer Kürt toplulukları bulunmaktadır.[15][33]
 




Almanya'nın Hamburg kentindeki bir Kürt mitinginden görüntü; 1996.
Paris Kürt Enstitüsü'nün verdiği verilere göre Almanya'da 500.000 - 600.000, Fransa'da 100.000 - 120.000, Hollanda'da 70.000 - 80.000, İsviçre'de 60.000 - 70.000, Belçika'da 50.000 - 60.000, Avusturya'da 50.000 - 60.000, İsveç'te 25.000 - 30.000, Birleşik Krallık'ta 20.000 - 25.000, Yunanistan'da 20.000 - 25.000, Danimarka'da 8.000 - 10.000, Norveç'te 4.000 - 5.000, İtalya'da 3.000 - 4.000, Finlandiya'da 2.000 - 3.000, Amerika Birleşik Devletleri'nde yaklaşık 15.000 - 20.000 ve Kanada'da 6.000'i aşkın Kürt yaşamaktadır.[9] Diasporalar Ansiklopedisi (Encyclopedia of Diasporas) de diaspora dağılımını, Paris Kürt Enstitüsü'nün sayılarına benzer sayılarla ifade etmiştir.[15] Orta Doğu'da, Lübnan ve İsrail'de de kayda değer Kürt toplulukları yaşamakta[33], Lübnan'daki Kürtlerin sayısının 75.000 - 100.000 arasında olduğu,[15] İsrail'deki Kürt Yahudilerin sayısınınsa yaklaşık olarak 100.000 civarında olduğu tahmin edilmektedir.[33] Ayrıca 20. yüzyılın ikinci yarısında Sovyetler Birliği sayıları 500.000 olduğu sanılan bir Kürt topluluğuna ev sahipliği yapmaktaydı; bununla birlikte Sovyetler Birliği'nin dağılması sonrası bölgedeki Kürt toplulukları, gerek bölge içinde gerekse bölge dışında, farklı yerlere göç etmişlerdir. Bunun başlıca sebepleri arasında Sovyetler Birliği'nin dağılması sonrası yaşanan Kafkaslarda oluşan bağımsız cumhuriyetlerdeki, özellikle de etnik temellere dayanan, silahlı çatışmalar büyük bir rol oynamıştır.[33] Bugün büyük bölümü göçmüş olan Ermenistan Kürtleri'nin yanı sıra Azerbaycan, Kırgızistan, Gürcistan gibi ülkelerdeki Kürtler de büyük oranda göçme eğilimindedirler; bölgede göç alan ülkelere örnek olaraksa Kazakistan ve Rusya verilebilir.[33] Bölgedeki Kürt toplulukları hakkında az sayıda güvenilir bilgi bulunmaktadır.[33]
 
Özellikle Avrupa'daki ilk Kürt topluluklarının geçmişi daha erken dönemlere dayandırılabilse de, genel olarak Kürt diasporası özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında yaşayan birçok siyasî gelişme, silahlı ihtilaf, savaş, şiddet olayı ve yıkım sebebiyle olmuştur. Örneğin, 1946'da Kürt Cumhuriyeti'nin İran tarafından mağlup edilmesi sonrasında bölgedeki birçok Kürt Irak'a ve Sovyetler Birliği'ne kaçmıştır. 1950'lerde gerçekleşen, 1953 tarihli İran'daki darbe ile 1958 tarihli Bağdat'ta gerçekleşen durumlar mültecilere yol açmış; İran'daki sonrasında bazı Kürtler Sovyetler Birliği'ne ve Doğru Avrupa'ya kaçarken, Bağdat'taki sebebiyle bazı Kürtler Birleşik Krallık'a ve İran'a kaçmıştır. Sonrasında özellikle bağımsız bir Kürt devletini hedefleyen hareketlerin yenilgisi sonucu birçok Kürt Avrupa ve Kuzey Amerika gibi bölgelere, Batı'ya iltica etmiştir. Sayılarının 200.000 civarı olduğu tahmin edilen bu mülteci gruplarının Batı'daki Kürt diasporasının temelini oluşturduğu ve ilk kalıcı Kürt toplulukları olduğu düşünülmektedir.[15] 1990'lara doğru Irak'taki Kürt köylerinin yıkımı da Kürt diasporasının gelişiminde önemli bir rol oynamış birçok Kürt ülke dışına çıkmıştır. Türkiye'de 1980 Askerî Darbesi ve sonrasında ortaya çıkan ve etkinliğini hâlen koruyan Kürt ayrılıkçı hareketi ve bu ortaya çıkan çatışmalar ve şiddet olayları sonucu birçok Kürt başta Avrupa olmak üzere Batı'ya göç etmiştir.[15] Aynı zamanda gerek zorunlu şehirleşme gerekse şiddet olayları sebebiyle ülkesi içinde yerinden edilen kişilerin sayılarının 1.7 milyon[91] ile 2,5 - 3 milyon[92] arasında olduğu tahmin edilmektedir.
 
Genel olarak Kürt topluluklarının yaşadıkları ülkelerdeki asimilasyonuna yönelik çabalar Kürt topluluklarında birçok karşıt hareketin doğmasına sebep olmuş, meydana gelen şiddet olayları ve çatışmalar, İran'da 1979'dan, Türkiye'de ise 1984'ten bugüne kadar varlığını korumuş ve korumaya devam etmekteyken Irak'ta 1961'den 2003'e kadar varlığını sürdürmüştür.[15]
 
Bununla birlikte Kürt diasporasının oluşumundaki tek faktör tarihî coğrafî bölgelerindeki ihtilaflar ve siyasi gelişmeler değildir: özellikle ekonomik sıkıntılar ve dünya ekonomisindeki çeşitli olaylar Kürt diasporasının oluşumunda önemli bir yere sahip olmuş; örneğin 1960'larda Batı Avrupa'da gerçekleşen ekonomik patlama bölgeye birçok Kürt topluluğun göçmesine sebep olmuştur.[15]
 




Kürt müzisyen Şivan Perwer'in İsveç'teki bir konserinden görüntü.




İsveçli Kürt pop şarkıcısı Darin Zanyar.
Kürt diasporası Kürt kültürüne önemli katkılarda bulunmuş, özellikle 1990'larla birlikte açılan Kürt yayın kuruluşlarıyla birlikte Kürt medya kültürünün temellerini atmıştır. Bununla birlikte Kürt diasporasındaki farklı yayınlar ve etkinlikler sıklıkla bu yayın ve etkinliklerin başındaki Kürt gruplardan etkilenmiştir. Kürt kültürünün farklı ülkelerin sınırlarındaki Kürt topluluklarının o ülkedeki eğilimler sebebiyle farklı birçok eğilimi içinde barındırması bu açıdan önemlidir; örneğin birçok Kürt dili lehçesinin mevcut olmasının yanı sıra Kürt dilleri, farklı ülkelerde, farklı alfabeler tercih edilerek yazılmaktadır. Latin harflerini kabul etmiş ve resmî dili olan Türkçe için Latin harflerinin kullanan Türkiye'deki Kürtler de Kürt dili için Latin harflerini kullanma eğilimindeyken, tam tersinin söz konusu olduğu İran ve Irak'taki Kürtler daha ziyade Arap harflerini kullanırlar. Bunun Kürt diasporasının etkinliklerindeki bir dışavurumuna şu örnek verilebilir: Birleşik Krallık'ta, 1995'te kurulmuş olan Med-TV, büyük oranda Türkiye kökenli Kürtlerin yönetiminde olmasının bir sonucu olarak, Kurmanci lehçesini ve Latin harflerinin kullanımını benimsemiştir.[15] Diasporanın bölündüğü devletlerin de yardımlarıyla Kürt diasporası birçok kültürel yayının kaynağı olmuş, bu hususta genellikle Orta Doğu'daki ana Kürt topluluklarını geçmiştir. Örneğin İsveç'te 1971 ile 1997 tarihleri arasında Kurmanci dilinde 402 eser basılmıştır.[93] Bunda Orta Doğu'daki ana Kürt toplulukları üzerindeki çeşitli kültürel baskıların da etkisi olmuştur; örneğin Kürt diline dair çeşitli yasaklar Türkiye ve Irak gibi ülkelerdeki Kürt dilindeki yayınların önünü kesmiştir. Bununla birlikte 1990'lardan itibaren bu yasakların bertaraf edilmesi tersi yönde etki etmiş ve Türkiye ve Irak'ta Kürt dilindeki yayınların sayıları artarken, diasporanın bazı yayınlarının düştüğü veya yayın merkezlerinin Orta Doğu'ya taşındığı bile gözlemlenmiştir.[15]
 
Kürt sosyal yapısı Kürt diasporasında da etkinliğini sürdürmüştür. Ayrıca Kürt diasporasının oluşum sürecinde, farklı zamanlarda farklı sosyal gruplardan Kürtlerin ülkelere gelmesi önemli bir konudur. Örneğin 1970'lerin ortalarına kadar Batı'daki Kürt diasporasının çoğunluğu ya işçi statüsüyle gelmiş kişilerdi (Almanya'daki "konuk işçi" olgusu) ya da siyasi mültecilerdi ki bu ikinci grup, yani siyasi mülteciler, sıklıkla orta sınıf mensubu kimselerdi. Bununla birlikte 1970'lerin ortalarından itibaren bir değişim başlamış, örneğin çiftçiler ve bunların yanı sıra bir dönem gerilla olarak savaşmış kişiler de bölgeye gelmiş ve büyük ölçüde diasporanın oluşum sürecine katılmıştır.[15] Batı medyasında dikkat çekmiş ve birçok kere konu edilmiş bir başka konu da ataerkil Kürt sosyal yapısının Kürt diasporasındaki çeşitli sonuçlarıdır; örneğin özellikle kadına karşı şiddet ve namus cinayetleri Batı'da tartışma konusu olmuştur.[15] Benzeri sosyal yapıya sahip diğer azınlıklarda da[94], örneğin Türklerde[95][96], benzeri namus cinayetleri gerçekleşmiş ve bunlar da Batı medyasında yankı bulmuştur.
 




Feleknas Uca, Almanya'dan Avrupa Parlamentosu milletvekili.
Avrupa [değiştir]
 
Kürt diasporasının en büyük bölümünü Avrupa'daki Kürt toplulukları oluşturmaktadırlar. Kıta Avrupası'ndaki Kürt diasporasının yaklaşık %55'nin Türkiye'den gelmiş göçmen ve mültecilerden oluştuğu tahmin edilmektedir.[33] Kıta Avrupası'ndaki Kürt diasporasında Türkiye kökenliler yaygınken, Birleşik Krallık'taki Kürt topluluğu büyük oranda Iraklı Kürtlerden oluşmaktadır.[33]
 
Avrupa'daki Kürt topluluklarının kökeni 19. yüzyılın sonlarına kadar sürülebilir; örneğin başlangıçta 1898'de Kahire'de kurulmuş olan ilk Kürt gazetesi, Kürdistan, çeşitli baskılar sonucu Cenevre'ye daha sonra da Birleşik Krallık'a taşınmıştır.[15] Bununla birlikte Avrupa'daki Kürt varlığı küçük sayılarda kalmış, 20. yüzyılın ilk dönemlerinde de etkin bir sayıya ulaşılmamıştır. Bununla birlikte zamanla Avrupa'daki sayıları artan Kürt topluluğu özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında bölgede etkin bir azınlık haline gelmiş örneğin 1948'ten itibaren bir süre boyunca Paris'te Bulletin du Centre d'Études Kurdes isimli yayını yayımlamıştırlar.[15] 1960'lardaki Avrupa ekonomisinin büyümesiyle birlikte başta Almanya olmak üzere birçok Avrupa ülkesine birçok Kürt işçi olarak gitmiş ve yerleşmiştir. Avrupa'daki Kürtlerin sayısı, diğer yerlerdeki Kürt diasporası gibi, Orta Doğu'daki çeşitli sebeplere dayanan, birbiriyle bağıntılı veya bağıntısız birçok şiddet olayı, savaş ve yıkım sebebiyle sonraki yıllarda giderek artmıştır. Zaman içinde Avrupa'daki Kürt diasporası birçok kültürel ve siyasi faaliyette bulunmuş, örneğin çeşitli TV kanalları kurmuş, büyük konserler gibi sanatsal etkinlikler tertip etmiş ve Avrupa siyasi arenasında yer almışlardır. Örneğin Kürt siyasetçi Feleknas Uca Almanya'dan Avrupa Parlamentosu milletvekili olmuştur.
 
Kuzey Amerika [değiştir]
 
ABD ve Kanada'da 22-27 bin dolaylarında Kürt yaşamaktadır; bunların çoğunluğu (yaklaşık 15-20 bini) ABD'de ikâmet etmektedir.[15] Kuzey Amerika'da yaşayan Kürtler kendilerini bu bölgede temsil etmek adına, 1988 yılında, kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olarak Kuzey Amerika Ulusal Kürt Kongresi'ni (Kurdish National Congress of North America) kurmuşlardır.[97] Benzeri bir şekilde Kuzey Amerika'da yaşayan genç Kürtleri temsil etmek ve bu gençlere yönelik faaliyetlerde bulunmak adına kâr amacı gütmeyen bir başka örgüt, Kürt Amerikan Gençliği (Kurdish American Youth) kurulmuştur.[98] Bunların dışında Kuzey Amerika'da bulunan Kürtler, Avrupa'dakiler gibi, çeşitli medya organları, örneğin Kürt bakış açısını ve haberlerini yansıtan çeşitli internet siteleri gibi, kurmuşlardır.
 
Orta Asya [değiştir]
 
Sovyetler Birliği'nin dağılması sonrasında Kafkaslardaki Kürtlerden bir kısmı Orta Asya'daki devletlere göç etmiş, Orta Asya'daki devletlerde hâli hazırda bulunan Kürtlerde de çeşitli göç eğilimleri gözlenmiştir.[33] Bugün Orta Asya'daki çeşitli devletlerde bulunan Kürtlerin toplam nüfusunun 100 bini aştığı tahmin edilmektedir; Kazakistan'da 30 bin civarı, Türkmenistan'da 50 bin civarı, Kırgızistan'da 20 bin civarı, Özbekistan'da 10 bin civarı, Tacikistan'da ise 3 bin civarı Kürt nüfusun bulunduğu düşünülmektedir.[15] Bununla birlikte net sayılar tartışmalıdır; örneğin Kazakistan'da resmî olarak 46 bin civarında Kürdün yaşadığı belirtilir, fakat ülkedeki Kürt topluluğu sayılarının bunun çok üzerinde olduğunu iddia etmiştir.[99]
 
Uzak Doğu [değiştir]
 
Bazı Kürtler Türkiye'deki şiddet olaylarından dolayı[100] Japonya'ya sığınmışlardır. Ancak şimdiye kadar Japonya hükûmeti tarafından siyasi mülteci olarak kabul edilen Türkiye kökenli Kürt yoktur.[101] "Warabistan" olarak anılan Saitama İli (埼玉県 Saitama-ken) Warabi kenti (蕨市 Warabi-shi)nde yoğun olarak oturmaktadırlar.[102]
 
Dil [değiştir]
 
Ana madde: Kürtçe
 
Kürtçe, Hint-Avrupa dil ailesinin Hint-İrani kolunun kuzey-batı İrani grubuna ait bir dildir. Her ne kadar çeşitli bilim adamları ve Kürt milliyetçileri çağdaş Kürtçenin, İran-öncesi öncesi kalıntılara sahip olacağını umut etmiş veya iddia etmiş olsalar da, bilimsel olarak bunu gösteren hiçbir kanıt bulunmamaktadır.[103] İranî diller, özellikle de Kürtçe uzmanı olan David MacKenzie, çeşitli fonolojik tahliller sonrasında, Kürtçeyi köken açısından proto-Beluci ve Farsça arasına koyar ve Kürtçe ile Beluci dili arasında yaptığı karşılaştırmalarla, proto-Kürtçenin Güney Farsçası ile oldukça yakın temas halinde olduğunu ileri sürer[103]
 
Kürtçe, dünyada tahminen 16[104][105][106]-26 milyon[107] insan tarafından konuşulmaktadır. Encyclopaedia Britannica'ya göre Kürtçenin iki ana lehçesi vardır: kuzey lehçesi olarak Kurmanci ve merkez lehçesi olarak Sorani.[108] Oxford'un yayımladığı Uluslararası Dilbilim Ansiklopedisi (International Encyclopedia of Linguistics) de bu şekilde bir ayrıma gitmiştir.[109] Kurmanci özellikle Musul'dan Kafkaslara doğru olan bölgede yerleşmiş Kürt halkları tarafından konuşulurken, Sorani Urmiye'den Kürdistan coğrafî bölgesinin daha güneyde kalan bölgelerine kadar uzanan bir coğrafyada yoğunluktadır. Aynı kaynağa göre, Zazaca ve Goranice de Kürtçenin alt-lehçeleri sayılırlar.[108] Bununla birlikte, hangi dillerin Kürtçenin lehçesi kabul edilip edilemeyeceği tartışma konusu olmuştur. Örneğin, bazı kaynaklara göre Zazaca bir lehçe değildir.[110] Zazacayı Kürtçe lehçesi olarak ele alanlar genelde Goranice ile birlikte üçüncü bir lehçe kolu, güney lehçe kolu gibi görürler.[111] Ortaya atılmış Güney Kürtçe lehçeleri gruplandırmalarından biri de şöyledir: Kelhuri, Feyli ve Goranice. Zazacadaki durumun bir benzeri Goranice için de geçerlidir; Goraniceyi Kürtçenin bir lehçesi olarak değil de ayrı bir dil olarak gören dilbilimci mevcuttur.[103]
 
Kürtçenin en yaygın konuşulan lehçesi olan Kurmancinin yaklaşık olarak 15-17 milyon kişi tarafından konuşulduğu tahmin edilmektedir.[112] Türkiye başta olmak üzere Suriye, Ermenistan ve Azerbaycan gibi ülkelerde yaşayan Kürtlerin ve bu ülkelerden göçmüş olan Kürt diasporasının çoğunluğu Kurmanci konuşur. Kurmanci ayrıca İran ve Irak'taki Kürt topluluklarında nadiren konuşulur; Irak ve İran'daki Kürtlerin çoğunluğu Sorani lehçesini konuşmaktadır. Sorani lehçesinin Irak'ta yaklaşık olarak 4-6 milyon kişi tarafından, İran'da ise yaklaşık olarak 5-6 milyon kişi tarafından konuşulduğu düşünülmektedir.[112]
 
Kürtçe, Irak'ta resmî dil statüsü kazanmıştır.[74] Suriye'de ise Kürtçe yasaklanmıştır ve örneğin Kürtçe yayın yapılması yasaktır.[113] İran'da resmî dil statüsüne sahip olmasa da yasaklı değildir; Kürtçe yayın üretilmesi serbesttir. Her ne kadar Kürtçe yerel gazete ve benzeri yayınlarda kullanılsa da, okullarda kullanılmamaktadır.[114][115] Bunun da etkisiyle, İran'daki bazı Kürtler ana dillerinde eğitim görmek amacıyla Irak'a gitmişlerdir.[116] Türkiye'de Kürtçe uzun yıllar yasaklı kaldıktan sonra 90'lı yıllarla birlikte yasaklar çok az da olsa gevşemiştir. Kürtçe Türkiye'de resmî dil statüsünde olmamasına[5] ve ülkenin ana yasasına göre Türkçe dışında herhangi dilin eğitimde kullanılmasının yasak olmasına[117] karşın, özel televizyonlarda çeşitli birçok sınırlamalar dahilinde Kürtçe yayın yapılmasına 2006 yılından itibaren izin verilmiş, 2009 yılında ise devletin resmî televizyonu olan TRT, 24 saat Kürtçe yayın yapan bir kanal (TRT 6) açmıştır.
 
Kürt edebiyatı [değiştir]
 
Ana madde: Kürt edebiyatı
 
Kürt edebiyatının başlangıcı tartışmalı ve muğlaktır zira İslam öncesi Kürt edebiyatına dair hiçbir bilimsel bulgu ve bilgi yoktur.[52] Bun
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: NOSAM33 - Ekim 16, 2012, 01:47:17 ös

Alıntı
Mukayese ettiginiz Ulu Önder Atatürk'ün ne beraberindeki subay ve orduların neden arkasında ona destek veren secilmiş ve öne cıkmıs halk meclislerinin önde gelenleri ile ; sizin ögrenci örgütleri ve fraksionlarınızın uzaktan yakından alakası yoktur.

Harp Okulu'nda ve Harp Akademisi'nde de zekâsı, yetenekleri ve üstün kişiliği ile kendisini arkadaşlarına ve hocalarına tanıtmış, onların içten sevgi ve saygısını kazanmıştı. Askerlik derslerine büyük ilgisi yanında matematiğe, edebiyata ve güzel söz söylemeye karşı da merakı ve eğilimi vardı. Harbiye'de ve Harp Akademisi'nde, memleket ve millet davaları ile ilgilenmesi, düşüncelerini cesaretle ifadeden çekinmemesi sebebiyle aydın ve inkılâpçı bir subay olarak tanınmıştı.

Harp Akademisi'nden mezuniyetini izleyen günlerde istibdat ve padişahlık rejimi aleyhindeki düşünceleri ve durumu, şüphe çekerek birkaç ay İstanbul'da tutuklu kaldı; sonra bir nevi sürgün olarak vazife ile 5 Şubat 1905 tarihinde Suriye bölgesine, Şam'a atandı. Şam'da 5. Ordu'nun emrinde kaldığı üç yıl içinde Suriye'nin hemen her yerini görevle dolaşmış, memleket idaresindeki aksaklıkları, ordunun eğitim ve öğretimindeki eksiklikleri daha da yakından görmüştü. Mustafa Kemal, burada 1906 yılı Ekim ayı içinde güvendiği bazı arkadaşlarıyla gizli olarak "Vatan ve Hürriyet Cemiyeti"ni kurdu. Bu arkadaşlarıyla beraber Beyrut, Yafa ve Kudüs'te de kurdukları cemiyeti genişletti.

ALINTIDIR.


Son sözüm Sağcı olsun Solcu olsun ister adı Deniz Gezmiş olsun isterse Erdal Eren vb. bu İnsanlar haksızlığa karşı mücadelede ön safta olan cesur İnsanlardı O ANARŞİST denen insanlar bu Ülkedeki bazı kafalarca öyle düşündürülmesi  empoze edildi akıllarınca Günah çıkarıp ruhlarını rahatlatmak için .
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: Tij - Ekim 16, 2012, 01:51:55 ös
Yukardaki yazinin devamidir.




Kürt edebiyatı [değiştir]
 
Ana madde: Kürt edebiyatı
 
Kürt edebiyatının başlangıcı tartışmalı ve muğlaktır zira İslam öncesi Kürt edebiyatına dair hiçbir bilimsel bulgu ve bilgi yoktur.[52] Bunun sebebi olarak akademisyenler çeşitli fikirler öne sürmüşlerdir. Üzerinde fikir birliği olan sebeplerden biri: Kürtlerin yaşadığı bölgenin coğrafî konumu sebebiyle Doğu ve Batı arasında kalması, sıklıkla istilalara ve istilacılara sahne olması ve bunun sonucu olarak birçok yıkım yaşamış olmasıdır.[52] Bununla birlikte, özellikle İslam sonrasındaki döneme dair bilgiler bu dönemde yaşamış birçok Kürt yazarının varlığına işaret eder. Bu yazarların hepsi Kürtçe eserler vermemişlerdir; bölgenin kültürel çeşitliliğinin bir sonucu olarak diğer farklı etnik grupların yazarları gibi Farsça, Arapça ve zaman içerisinde Türkçe çeşitli eserler kaleme almışlardır.[118] Bunlara bir örnek, 13. yüzyılda yaşamış ve eserlerini Arapça kaleme almış olan Kürt tarihçi ve biyografi yazarı İbn el-Esir'dir.[52] Kürt edebiyatının erken dönemlerinde Kürtçeye ağırlık vermiş edebiyatçılara dair pek fazla bilgi bugüne ulaşmamıştır ve bu kişilere Kürtler hakkında yazılmış olan eski eserlerde pek rastlanmaz; örneğin Bitlisli Şeref Han'ın Kürt tarihini anlattığı Şerefname isimli eserinde herhangi bir Kürt şairine rastlanmaz.[119] Bazılarına göre Kürt edebiyatının ilk tanınmış şairi olan[115] ve 15. yüzyılda yaşamış olduğu düşünülen Ali Hariri'den Şerefname'de bahsedilmez; bununla birlikte 17. yüzyılda yaşamış olan tanınmış Kürt şairi Ahmed-i Hani kendisinden bahseder. Ahmed-i Hani'nin bahsetmiş olduğu diğer iki şair de Molla Ahmed-i Cezirî (Melayê Cizîrî; 1570-1640) ve Faki Tayran'dır (Feqîyê Teyran; 1590-1660). Sufi olan Ahmed Cezirî ismini memleketi olan Cizre'den almaktadır; nitekim yıllarca Cizre'deki Kızıl Medrese'de (Medresa Sor) ders vermiştir.[118] Divanı, Dîwanî Melayê Cezîrî, bugün hâlâ okunmaktadır ve 100'den fazla şiir, birkaç tane de rubai barındırır. Bugüne ulaşmış tek eseri olan divanı, yoğun Sufi imgeler taşır ve oldukça metafiziksel bir şiir örneği sunar ki şiirleri bu tür (metafiziksel konulu) yazında ünlü olan İranlı şair Hafız'ın eserleriyle karşılaştırılmıştır.[118] Ahmed-i Hani'nin zikrettiği bir diğer isim olan Faki Tayran Ahmed Cezirî ile aynı dönemde yaşamıştır ki bu iki şairin birbirleriyle tanıştığı bilinmekte, Hakkarili olan Faki Tayran'ın Cizre'de Ahmed Cezirî'den ders aldığı düşünülmektedir.[120] Eserlerinde özellikle Kürt folkloründen öğeler ağırlıkta olan Faki Tayran'ın Qewlê Hespê Reş (Siyah Atın Ölümü), Şêxê Senan (Senan Şeyhi) ve Qiseya Bersiyayî (Bersiyay'ın Öyküsü) adındaki eserleri en önemli yapıtlarıdır.[121] Faki Tayran'ın 17. yüzyılda Kürtler ile Safeviler arasında gerçekleşmiş olan Dimdim Savaşı'na dair eseri ise birçoğuna göre bu savaşın ilk edebî anlatısıdır ve bugün hâlen okunan epik bir eserdir.[122] Ahmed Hariri, Cezirî ve Tayran gibi isimleri, Kürt edebiyatının en ünlü eserlerinden olan,[123] Mem ü Zîn ("Mem ve Zin") isimli klasik, epik şiirinin önsözünde zikreden Ahmed-i Hani veya Ehmedê Xanî, Kürt edebiyatı açısından çok önemli bir rol oynamış ve genel kanıya göre eserlerinde Kürt bağımsızlığından bahseden ilk Kürt şairi olmuştur.[115] Şairin ünlü eseri Mem ü Zîn, Mem ile Zîn isimlerindeki iki aşığı konu eden bir mesnevidir ki Sufi öğeler de taşır.[124]
 




Çağdaş Kürt şairlerinden Şeyhmus Dağtekin.
Bunların dışında, dinî bir akım olan Ehl-i Hakk tarafından tercih edilen Gorani dilinde (Goranicede) Kürt edebiyatı açısından önemli birçok eser kaleme alınmıştır. Özellikle bugünkü İran Kürdistanı'nda kalan bölgede etkin olmuş bağımsız Kürt liderleri Goraniceyi öncelemiştirler ki bu da bu dilde edebî eserlerin verilmesine ve bu dilde yazmayı tercih eden şairlerin türemesi yardımcı olmuştur; örnek olarak 14. yüzyılda yaşamış ve bu dilde eserler vermiş Molla Perişan (Mele Perîşan) zikredilebilir.[52] Nitekim bu dil etkinliğini uzun bir süre devam ettirmiş ve örneğin 19. yüzyılda yaşamış olan bir başka şair Molla Abdürrahim Mevlevi (1806–1881) de bu dilde eserler vermiştir. Ayrıca, Batı'da Süleymaniye ve çevresinde de 18. yüzyılla birlikte bölgedeki egemen Kürt siyasi isimlerin teşvikiyle Sorani dilinde edebî bir gelişim ortaya çıkmıştır.[52]
 
19. ve 20. yüzyıllarda Kürt edebiyatı, Kürt dili ile birlikte, özellikle yazılı Kürt edebiyatı, çok büyük bir ilgi ve gelişmeye sahne olmuştur. Bunda 19. yüzyılda temelleri atılan Kürt basınının önemli bir payı vardır.[52] İlk Kürt basın yayını, dergisi, Kürdistan Kahire'de 1898 yılında yayımlanmıştır.[52] Birinci Dünya Savaşı sonrasında Kürtlerin yaşadığı toprakların Türkiye, İran, Irak ve Suriye sınırları içerisinde kalmasıyla birlikte Kürt dili ve edebiyatı farklı bir döneme girmiş ve her Kürt topluluğu içinde bulunduğu ülkedeki eğilimlerden etkilenmiş ve bu etkileşim dile ve edebiyata da yansımıştır. Örneğin Kürtçenin yazımında 1920'lere kadar Arap harfleri tercih edilmişken, 1920'lerle birlikte bölgedeki ülkeler Batıcı politikaları benimsemeye başlayınca, birçok Kürt topluluğu Latin harfleriyle Kürtçeyi yazmaya başlamışlardır.[15][52] Buna verilebilecek bir örnek ise, Celadet Ali Bedirhan tarafından yayımlanmış ve 1932 yılından 1943 yılına kadar toplam 57 adet basılmış olan basılı ilk Kürtçe edebiyat dergisi olarak görülen Hawar dergisinin ilk 23 sayısının hem Latin, hem Arapça harflerle basılıp daha sonra sadece Latin harflerle basılmasıdır.[125] Ek olarak, Kürt edebiyatının bu topraklardaki gelişim süreci ve Kürt edebî eserlerinin ortaya çıkması sıklıkla bu ülkelerdeki azınlık politikalarıyla doğrudan ilgili olmuş; örneğin zaman zaman bu ülkelerde Kürtçenin yasaklanmasıyla birlikte Kürt edebiyatının yavaşladığı, bu tip yasaklamaların kalktığı veya rahatladığı zamanlarda ise hızlı bir şekilde geliştiği ve yeni eserlerin ortaya çıktığı gözlemlenmiştir.[33][52][120] 20. yüzyılda Irak'ta Abdullah Süleyman (1904-1962) ve İbrahim Ahmed gibi isimler öne çıkarken, Suriye'de İkinci Dünya Savaşı sonrasında Suriye'nin bağımsızlığını almasına dek, başta Emir Celadet Bedirhan ve kardeşi Emir Kâmuran'ın gayretlerinin etkisiyle Kürt edebî faaliyetleri yoğunluğunu korumuştur.[52] İkinci Dünya Savaşı sonrası Suriye'de Kürtlerin haklarının birçoğunu kaybetmesiyle edebî faaliyetler de durma noktasına gelmiştir.[52] Türkiye'de Kürtçe yasağı sebebiyle uzun yıllar Kürt edebiyatında fazla çalışma yapılamamış olsa da, özellikle 90'larda siyasi iradenin Kürtçe üzerindeki yasakları kaldırması ve Kürtçe yayıncılığın rahatlamasıyla birlikte Kürt edebiyatı hızlı bir şekilde gelişmeye başlamıştır.[15] Ayrıca çeşitli baskılar ve ihtilaflar sebebiyle Kürdistan bölgesinden ayrılıp başta Avrupa olmak üzere farklı yerlere göç eden Kürtlerden oluşan Kürt diasporası Kürt edebiyatı açısından 20. yüzyılda birçok önemli başarıya imza atmıştır.[15][52][115] Başta devletin azınlıklara basın ve yayın alanında maddi yardımlarda bulunduğu İsveç olmak üzere birçok Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde yaşayan Kürt toplulukları kendi basın yayın kuruluşlarını kurmuşlardır.[15][52] Zaroken Ihsan ("İhsan'ın Çocukları"), Helin ("Yuva"), Gundike Dono ("Dono Köyü") gibi eserleriyle tanınan Mahmut Baksi ve Tu ("Sen"), Mirina Kaleki Rind ("Yaşlı Rind'in Ölümü"), Siya Evine ("Yitik Bir Aşkın Gölgesinde") gibi eserleriyle tanınan Mehmed Uzun gibi tanınmış Kürt yazarları ortaya çıkmış ve örneğin bu iki yazar da İsveç Yazarlar Birliği Yönetim Kurulu'nda yer almışlardır.[52] Çağdaş dönemdeki diğer bazı Kürt yazarlar ise şunlardır: Pîremêrd, Abdulla Goran, Osman Sabri, Şêrko Bêkes, Şeyhmus Dağtekin.
 
Kültür, sanat ve toplumsal yapı [değiştir]
 
Kürt kültürü ve sanatı Orta Doğu'da yüzyıllar boyunca gelişimini sürdürmüş, diğer millî kültür ve sanat anlayışlarıyla etkileşime girmiş, bununla birlikte asimile olmamış ve ayrı bir karakter ile kendisini bugüne kadar muhafaza etmiştir. Özellikle modern çağlarda herhangi bir ulusal veya devlet-destekli sanat projelerinin siyasi belirsizlikler sebebiyle mümkün olmaması, Kürt sanatının daha ziyade bireyler ve topluluklar eliyle yürümesine yol açmıştır.[126]
 
Kürt müziği ve dansı [değiştir]
 
Kürt kültüründe müzik ve dans çok önemli bir yer teşkil etmekte, özellikle Kürtler arasında yaygın olan dinî inançların ibadet ve kutlama şekillerinde müzik ve dans temel bir rol oynamaktadır. Örneğin Kürt kökenli bir inanç olan Ehl-i Hakk'ın temel ibadeti olan cem sırasında müzik ve yüksek sesle söylenen dua ve ilahîler çok önemli bir yer tutarken,[127] zikirleri sırasında da müzik ve dans temeldir.[128] Kürt dinî müziğinde özellikle def ve tamburun enstrüman olarak önemli bir yer tutar.[126]
 
Kürt kültüründe dinî karakterde olmayan dans ve müzik de mevcut ve yaygındır. Bayramlar, düğünler gibi her türlü kutlama ve şenlikte Kürtler dans eder ve şarkı söylerler. Kürtlerin bu folklorik danslarının onları komşuları olan diğer etnik kökenlere sahip Müslüman topluluklardan ayırt edebilmekte önemli bir etken olduğu belirtilmiştir.[20] Geleneksel Kürt danslarını birçoğu halk oyunu/halay tarzı olup, Balkanlar ve Orta Doğu'daki geleneksel halk oyunlarıyla benzerlik arz eder. Bunlardan bazıları dilan, sepe, geryandır.
 
Kürt müziği de, genel olarak Kürt kültürü gibi, bölgedeki komşu etnik grupların müzik kültürüyle etkileşime girmiş olsa da, Arap ve İran müziğinden farklı karakterini korumuş, etkileşimler sonucu, temelde Dorian gamı olan, Kürt gamı gerek Arap gerekse İran müzik kültürüne girmiştir.[129][130] Bölgedeki yaygın diğer müzik kültürlerinin etkisinden büyük ölçüde kendisini korumuş olan Kürt müziği,[129] özellikle İran müziğine benzer gibi dursa da, İran müziğine oranla çok daha içgüdüsel olup, birçoğuna göre ne tam olarak halk müziği ne de tam olarak eğitilmiş müzik olarak sınıflandırılabilir.[130] Bununla birlikte halk müziği (folk müzik) kapsamında ele alınması gerektiğini savunanlar da mevcuttur.[129] Kürt müziğinin özellikle Batı müzik kültüründen farklı bir yönü de tamamen müziğe özel bir müzik terminolojisinden ziyade, müziğe dair olgu ve kavramların gündelik hayattaki isimlerle ifade edilmesi, müzik terminolojisinin bu tip bir adlandırmadan oluşmasıdır.[130] Makam isimleri de bu yöndedir ve çok çeşitlidir; dini ve aşiret isimlerinden kadın isimlerine kadar birçok isim makam ismi olarak kullanılmıştır.[130]
 

Geleneksel Kürt müziği icra edenler üçe ayrılırlar: çîrokbêj yani hikâyeciler, stranbêj yani şarkıcılar, ve dengbêj yani aşıklar (halk ozanları). Kürt hükûmdar meclislerinde çalınan resmî, özel bir müzik türü olmaması sebebiyle genellikle akşam ve gece meclislerinde (toplantı ve sohbetlerinde) çalınan müzikler klasik müzik olarak kabul edilirler; bu türe şevbihêrk denir. Birçok şarkı epik motiflere ve temele sahiptir, ince bir melankoliye Kürt şarkılarında, özellikle heyran olarak adlandırılan (sevgili) türkülerinde, sıklıkla rastlanır.[126][130] Bunların dışında lawje olarak adlandırılan dinî müzik ve özellikle sonbaharda seslendirilen ve payizok olarak anılan şarkılar da vardır. Kürt müziği çok çeşitli enstrümanlar barındırır ki bunlardan birkaçı şunlardır: tambur, buzuk, ud, qernête, şimşal, dahol, def...[126]
 
Bilinen en büyük Kürt müzisyen[131][132][133] olarak genellikle Ziryab zikredilir.[126] Bununla birlikte 9. yüzyılda İspanya'ya göç etmiş ve Endülüs müzik geleneğinin kurucusu olmuş olan[126] Ziryab'ın etnik kökeni tartışmalıdır; zira İranlı olduğunu iddia edenler de mevcuttur.[134][135][136][137][138] Kürt müziğinin bugünkü kayda değer temsilcilerinden bazıları ise şunlardır: Şivan Perwer, Bijan Kamkar, Hasan Zirak, Mihemed Arif Cizîrî, Kayhan Kalhor, Aram Tigran, Nizamettin Ariç, Dilşad Said, Tahsin Taha, Ciwan Haco, Şahram Nazeri...[126]
 
Kürt kilim ve halıları [değiştir]
 




Bir Kürt halısı.
Kürt kilim ve halıları, Kürt kültürü ve sanatında önemli bir yer teşkil etmiştir ki Kürtlerin birçok yüzyıldır kilim ve halı üretmekte olduğu tahmin edilmektedir.[139] Bununla birlikte, eldeki örnek sayısı oldukça azdır ve çoğu koleksiyondaki eski Kürt halıları 18. yüzyıldan kalmadır.[139]
 
Araştırmalara göre Kürt kilim ve halılarını yapanların çoğunluğu kadınlardır ve halıcılık özellikle göçebe Kürtlerde çok yaygındır. Geleneksel olarak, özellikle göçebe Kürtlerde, kadınlar halı ve kilim üretimini boş zamanlarını değerlendirmekte kullanmışlardır.[139] Nitekim bazı araştırmacılar, Kürt halıcılığında son dönemde yaşanan gerilemenin ve üretim azlığının sebeplerinin, bölgedeki siyasi belirsizlik ve sorunların yanı sıra, kadınların boş zamanlarında diğer faaliyetlere daha çok zaman ayırmaya başlaması olduğunu öne sürmüştürler.[139]
 
Kürt halıları, bölgedeki diğer halıcılık kültürlerinden etkilenmişse de, kendine has birçok özelliği vardır. Örneğin, İran ve Türk halıcılığında üç kenar bordürü barındırırken, Kürt halıları genelde bir veya iki kenar bordürü barındırır.[139] Kürt halılarında sıklıkla simetrik düğüm sıraları arasında iki veya daha çok argaç mevcuttur, çok renkli kenar şeritleri yaygındır.[23][139] Çok renkli bu kenarlar, diğer halıcılık kültürlerinden farklılık arz ettikleri gibi, motifsel açıdan Kürt halılarının üretildiği bölgelere göre de farklılık arz eder: Türkiye'de yapılmış Kürt halılarında balıksırtı oluşturacak şekilde farklı renklerden örülmüş kenarlar yaygınken, İran'da 13 cm veya daha büyük uzunluklarda renk şeritleri daha yaygındır.[139] Kenarların dışında, genel olarak Kürt halılarında motif olarak sekiz köşeli yıldızlar ve benzeri sekiz köşeli şekiller başta olmak üzere çeşitli geometrik şekiller ve kaplumbağa, kuş gibi hayvanların figürleri yaygındır.[23][139]
 
Kürt sineması [değiştir]
 
Ana madde: Kürt sineması
 
20. yüzyılın sonlarında ilk eserlerini vermeye başlayan Kürt sineması için tanınmış Kürt yönetmen ve sinemacı Bahman Ghobadi "doğum yapmasına yardımcı olunması gerekilen..." "hamile bir kadın" benzetmesi yapmıştır.[140] Kürt sinemasının başlangıcı, özellikle Kürt kültürünün Kürtlerin çoğunlukta yaşadığı birçok ülkede çeşitli yasaklara tabii olmasından dolayı, tam olarak belirlenemese de genel olarak 1980'lere dayandırılır; bazı kritiklere göre sinemacı Yılmaz Güney ile olmuştur.[141] Yılmaz Güney'in 1982'de Cannes Film Festivali'nde ödül almış Yol[142] ve Sürü gibi filmleri, her ne kadar Kürtçe olmasalar da, gerek barındırdıkları görsel öğeler, müzik ve karakterler gerekse Kürt kimliğini ve deneyimini yansıtan daha konseptsel ve tematik unsurlar dolayısıyla Kürt sinemasının önemli ilk örneklerinden sayılmıştırlar.[141][143] Kürt sinemasının başlangıcı olarak 1980'lerin gösterilmesine sebep olarak gerek bu dönemde Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı bölgelerde sinema alanındaki teknolojinin gelişmesi gerekse bu dönemde Kürt diasporasının sinema dahil sanat ve kültürle daha yakından, akademik ve profesyönel bir şekilde ilgilenmeye başlaması gösterilmiştir.[143]
 
21. yüzyılla birlikte önemli bir hareketlilik kazanan Kürt sineması, Bahman Ghobadi'nin 2000 yılında Cannes Film Festivali'nden Altın Kamera Ödülü alan Sarhoş Atlar Zamanı[144], 2004 yapımı ve Berlin Film Festivali ve San Sebastián Uluslararası Film Festivali gibi birçok festivalde ödül kazanmış olan Kaplumbağalar da Uçar[145][146] gibi filmleri ve Hüner Salim'in Venedik Film Festivali'nden En İyi Film Ödülü dahil birçok festivalde ödül kazanmış 2003 yapımı Votka Limon[147] filmi gibi çeşitli filmlerle uluslararası birçok festivalde kendini göstermiştir. Yapımlarıyla ödül kazanmış ve Kürt sinemasını temsil etmiş olan diğer bazı kayda değer sinemacılara ise Jalal Jonroy, Jano Rosebiani, Jamil Rostami, Ayşe Polat, Yüksel Yavuz, Nazmi Kırık gibi isimler örnek olarak verilebilir...
 
Din [değiştir]
 




Büyük Camii. Erbil, Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Irak. 2007.




Sincar Dağında Yezidiler. Irak-Suriye sınırı, 1920'ler.
Kürtler, dini bakımdan heterojen bir halk olup aralarında birçok farklı dine mensup gruplar vardır. Bununla birlikte Kürt kültüründeki baskın dinî yönelim Sünni İslamdır; nitekim bugün Kürtlerin çoğunluğu Sünni Müslümanlardır.[17] Özellikle, Türkiye ve İran sınırları içinde yaşayan Kürtlerin çoğunluğu Sünni mezhebine bağlı (Şafii ağırlıklı) olup bir kısmı ise Alevidir. Ayrıca Şii, Ehl-i Hak, Yezidi ve Yahudi[148][149] Kürtleri de mevcuttur. Büyük sayılarda Zerdüşt veya Hristiyan Kürt gruplarına rastlanmaz; bununla birlikte Zerdüştlükten, Manihaizme veya Hristiyanlığa kadar birçok farklı dinî akım Kürt topluluklarının dinî anlayışını etkilemiştir ve çağdaş Kürtlerin dinî inanışlarında ve ibadetlerinde bu farklı dinlerin çeşitli imgelerine rastlamak mümkündür.[17]
 İlk Kürtlerin dinî inançları üzerinde çok fazla bilgi bulunmamakta; diğer İranî halklarla birlikte, Hint-Aryan antik inançlarına inandığı düşünülmektedir.[17] Bu ilk inancın belirgin bir elemanı da kozmogonisi, yani evrenin yaratılışına ilişkin anlayış, inanç ve anlatısıdır. Bu kozmogoniye göre, tanrı evreni embriyonik bir formda yaratmıştır. Embriyonik haldeki evreni doğuran ise ateş tanrısı Mithra (Hint kültüründe Mitra)dır ve bunu gerçekleştirmek için bir boğayı kurban etmiştir.[17] Daha sonraları İranî inanç sistemlerinin evrilmesiyle, bu halklarla yan yana yaşayan ilk Kürtlerin de bu inanç sistemlerine yöneldiği düşünülmektedir. Özellikle Zerdüştlük Kürtlerin dinî inancını çok etkilemiştir; öyle ki bugünkü çoğu Kürt dinî akımlarında, örneğin Ehl-i Hakk ve Yezidilikte, Zerdüştlükteki çeşitli öğelere, liturjik (ibadetsel, ritüelle ilişkili) elemanlara rastlanmaktadır.[17] Dinî anlayışın yazılı değil de sözlü bir kültüre dayanıyor olması ve çeşitli diğer etkenler sebebiyle bugün genel kanı Kürtlerin dinî anlayışının oldukça senkretik olduğuna yöneliktir; bu sebeple bilim adamları Zerdüştlüğün ilk Kürtlerin o dönemdeki inançlarına karışarak, senktretik bir şekilde Kürt kültürüne girdiğini düşünmektedir.[17] Bunun tek taraflıdan ziyade çift taraflı bir etkileşim oluşturduğu düşünülmektedir; Zerdüşlüğün Batı İranî dinî akımlardan etkilenmiş olduğu bilinmektedir. Klasik Zerdüştlükten farklı olarak, Batı İranlılar arasında türeyen Zurvanizmin de Kürt inancında çeşitli etkileri olmuş olabilir; örneğin bu dinde çok önemli ve temel bir anlam ve değere sahip olan dört rakamı Ehl-i Hakk ve Yezidilikte de benzeri bir şekilde ele alınır.[17]
 
Erken dönemde Kürtleri özellikle etkilemiş bir başka din de Museviliktir. Yahudi Kürtlerin anlatılarında, İsrail ve Yehuda'nın Asurlu krallarının döneminde Yahudilerin Filistin'den sürgün edildiği geçer. Bu dönem yaklaşık olarak MÖ 8. yüzyıla denk gelmektedir ki bilim adamları da genellikle bu tarihi onaylamaktadırlar.[150] Nitekim Kürdistan'da yüzyıllarca Yahudi toplulukları yaşamış, büyük sayılarda Kürt Yahudi toplulukları bulunmuştur. Bununla birlikte, İsrail devleti kurulduktan sonra Kürt Yahudilerin çoğu bu yeni devlete göç etmişlerdir.[17]
 
İslamın Kürtlerin bulunduğu coğrafyayı fethetmesiyle birlikte Kürt topluluklar arasında İslam yayılmaya başlamıştır. Bununla birlikte, bu yayılmanın ne şekilde ne ölçüde olduğu yönünde bilgi kısıtlıdır.[17] Çeşitli Kürt topluluklarına İslamın yayılmasının senkretik bir şekilde gerçekleştiği düşünülmüştür; Kürtlerin antik inançlarını hemen terk etmedikleri açıktır ki, örneğin, çeşitli kaynaklarda İslamın yayılışından yüzyıllar sonra, 13. yüzyılda dahi antik İranî dinleri devam ettiren Kürt kabilelerinin olduğundan bahsedilmektedir.[151]
 
Müslüman Kürtlerin çoğunluğu Sünnidirler ve amelde Şafiidirler. Özellikle amelî mezhepleri olan Şafiilik zaman içerisinde Sünni Kürt kimliği açısından önemli bir yer edinmiştir; sonradan bölgede oluşan Osmanlı Devleti'nin Hanefi mezhebini benimsemesiyle Hanefilik bölgede yayılmış özellikle Kürt olmayan Sünni Müslümanların çoğunluğu Hanefi olmuşlardır.[17] Ayrıca Müslüman Kürtlerde tasavvuf oldukça yaygındır ve sufi kültürü ve inançları Kürtlerin dinî anlayışlarını büyük ölçüde etkilemiştir.[17] Bugün Kürtler arasındaki en yaygın tarikatlar Kadirilik ve Nakşibendiliktir. Her ne kadar birçok tarikat Kürtler arasında ve Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı Kürdistan bölgesinde aktif olmuşlarsa da, bugün özellikle bu iki tarikat öne çıkmakta, bu iki tarikat arasında da en yaygın ve güçlü olanı Nakşibendilik olmaktadır. Kadiriliğin Kürtlerin yaşadığı topraklara oldukça eski bir zamanda, Nakşibendilikten önce, geldiği ve uzun bir süre çok güçlü kaldığı bilinmektedir. Kadiri Kürtler çileciliğe çok büyük bir önem verdikleri gibi, bu Kadiri kolu özellikle de genelin dışına çıkan ateşte yürüme, cam yeme gibi çile eylemleriyle dikkat çekmiştir.[17] Gerek Kadirilik olsun gerekse Nakşibendilik, bölgedeki diğer dinî akımlarla, örneğin ve özellikle Ehl-i Hakk ve Yezidilikle etkileşime girmiştir.[17] Nitekim Ehl-i Hakk da Yezidilik de sıkı tasavvufî köklere sahiptirler; örneğin Yezidiliğin kökeni bir sufi şeyhi olan Adi bin Misafir'e dayanır.[17] Tasavvufun Kürt toplumundaki en önemli özelliklerinden birisi de birçok önemli Kürt Sufinin aynı zamanda önemli siyasi liderler olması, ve sufi liderler ile tasavvufun bazı siyasi düşünce ve akımlarda büyük rol oynamasıdır.[17] Her ne kadar çoğunluğu Sünni de olsa Müslüman Kürtlerin içinde Şiiler de mevcuttur. Başta İran olmak üzere, Irak sınırı, Kerkük ve Erbil bölgelerinde İsnaaşeriyye kolundan Şii Kürt gruplar mevcuttur ki İsnaaşeriyye 16. yüzyıldan itibaren İran'daki resmî dinî yönelimdir.[17] Birçok bilim adamına göre Şii Kürtler dahilinde ele alınabilecek diğer iki grup da Türkiye'deki Kürt Aleviler ve Ehl-i Hak grubudur; bununla birlikte bu dinî yönelimlerin ayrı bir din mi teşkil ettiği, İslam içinde birer Şii kolu olarak ele alınıp alınamayacağı tartışmalıdır. Bu topluluklarda temel çeşitli Şii unsurlar bulunmakla birlikte, antik, İslam-öncesi inançlardan da çeşitli imge ve öğeler bulunmaktadır.[17]
 
Ehl-i Hakk [değiştir]
 
Ana madde: Ehl-i Hakk
 
Ehl-i Hakk veya Kürtçe ismiyle Yâresân, İslam kökenli ayrı bir din olup, Orta Çağ'da ortaya çıkmıştır. Genellikle din bilimlerini inceleyen bilimsel kaynaklarda aşırı Şiilikle ilişkilendirilen[20] Ehl-i Hakk, özellikle Kürtler arasında yaygın bir dinî inançtır ve inanan sayısının bugün yaklaşık olarak 1 - 1,5 milyon civarında olduğu tahmin edilmektedir.[152][153][154]
 
İslami kişiliklerden Ali'yi Tanrı'nın tecellisi olarak gören inanç,[155] Şii İslam başta olmak üzere tasavvuf, Zerdüştlük ve gnostik çeşitli düşüncelerden etkilenmiştir.[17] Bazı bilim adamları, özellikle Batı İran ve genel olarak İran'da antik zamanlarda yaygın olan din ve mitolojilerden gelen öğeleri sebebiyle Ehl-i Hakk'ın (Yezidilik ile birlikte) bir tür Batı İranî veya Kürt dini olarak sayılabileceğini dile getirirler.[17] Bu tip benzerliklere bir örnek Ehl-i Hakk (ve Yezidilik'te) varlığını sürdüren antik İran kozmogonilerinden köken alan kozmogonidir.[17] Ehl-i Hakk'taki temel ibadetlerden biri de cemhane olarak adlandırılan ibadethanelerde yapılan cemdir. Alevilikteki cem ile aynı adı taşıyan ve liturjik benzerlikler de barındıran bu ibadette inananlar bir araya gelirler ve dualarlar okurlar.[17] Bazı Ehl-i Hakk gelenekleri yılda en azından 17 kere cem yapılması gerektiğini savunurlar.[17] Ayrıca cem ayinini takiben hayvan kurban edilmesi, kurban etinin hazırlanıp yenmesi de ritüel önemli bir kısmını oluşturur.[17]
 
Yezidilik [değiştir]
 
Ana madde: Yezidilik
 




Adi bin Misafir'in Laliş'teki kabri.
Bugün kendi başına bir inanç olarak kabul edilen[17][156] Yezidilik, İslam'daki tasavvuf akımı çıkışlı olan, Hint-Aryan kökleri bulunan bir dindir. Tanınmış bir tasavvuf şeyhi ve muhafazakâr bir Müslüman olan Adi bin Misafir, Orta Doğu'da birçok farklı yerde bulunduktan sonra 12. yüzyılda küçük Laliş vadisine yerleşmiş ve burada önemli bir kitleye hitap etmeye başlamıştır. Adi bin Misafir'in ölümünden sonra tarikat akrabaları tarafınca devam ettirilmiştir. Zamanla Adi bin Misafir'in kabrinin bağlılar açısından dinî önemi artmış, sonunda bir tapınma odağı olmuş ve şeyhin kendisi de ilahî olarak algılanmaya başlanmıştır ki bu sebeplerle grup klasik İslamî anlayıştan koparak, Müslümanlarca İslam dışı kabul edilmeye başlanmış; bugün anlaşılan şekliyle Yezidilik 14. - 15 yüzyıl civarlarında ayrı bir din olarak meydana gelmiştir.[17][157] Kürt topluluklarında yaygınlaşmış çeşitli İslam-öncesi inançlar Yezidilikte kendilerine yer bulmuşlar ve bu antik inanç ve imgelerin bir kısmı Adi bin Misafir'e atfedilmeye başlanmıştır.[17]
 




Yezidi kadınlar. Tiflis, Gürcistan. 1945.
Bugün Yezidi topluluğun sayısı hakkında net bir rakam vermek mümkün değilken, bazı kaynaklar Kafkaslar'da 50.000, Kuzey Irak'ta 100.000-250.000 arasında, Suriye'de ise yaklaşık 5.000 civarında Yezidi olduğunu iletmişlerdir.[17] Avrupa'daki Kürt diasporasında da Yezidi topluluklara rastlamak mümkündür; örneğin Türkiye'de uzun yıllarca varlığını kurumuş 10.000 civarında olduğu tahmin edilen Yezidi topluluğun, 1980'lerle birlikte sosyal yaşamdaki sıkıntılar ve çoğunluktaki Müslümanların tepkileri sebebiyle başta Almanya olmak üzere çeşitli ülkelere göç ettiği bilinmektedir;[17] benzeri göçler Irak ve diğer bölge ülkelerindeki Yezidi topluluklarında da gözlemlenebilir.[158] Yezidi toplumu sıkı bir kast yapısına sahiptir.[159][160][161] Senkretik yapısı sosyal çoğu ibadette de kendisine gösterir; örneğin çocuklara hem vaftiz hem de sünnet uygulanır.[159]
 
Yezidi inancında evreni Tanrı yaratmış olsa da evrenin kontrolünü yedi ilahî varlığın kontrolüne bırakmıştır. Genel olarak melek olarak anılan bu varlıklar, heft sirr yani "yedi sır" olarak da adlandırılırlar. Bunların en önemlisi Tawûsê Melek yani Tavus Meleği/Melek Tavus'tur. Sıklıkla bir tavus kuşu olarak betimlenen Melek Tavus İslam'daki şeytan ile ilişkilendirilir. Bunun en büyük sebepleri, çeşitli kaynaklara göre, Yezidilerin Melek Tavus'un (bir) diğer isminin şeytan olması[162] ve Yezidilik inancında Melek Tavus ile ilgili temel kıssanın İslam'ın kutsal kitabı Kur'an'daki Adem'e secde etmeyi reddeden iblis kıssası ile neredeyse aynı olmasıdır. Bununla birlikte, Yezidiler kıssada Melek Tavus/şeytan imgesinin Adem'e secde etmemesini olumlu karşılarken, bu Kur'an'da ve İslam'da olumsuz karşılanır.[163] Melek Tavus ile ilgili bu fark sebebiyle, Müslümanlar Yezidileri zaman zaman şeytan-tapıcılar olarak görmüş veya anmışlardır.[162] Bununla birlikte Yezidi inancında Melek Tavus bir tür kötülük ve şer simgesi değildir; genel olarak dünyada iyilik ve kötülüğün bulunduğuna inanılır. Bu açılardan, din bilimleri bağlamında Yezidiler şeytan-tapıcılar olarak görülmezler.[157] Yedi meleğin en önemlisi ve başı olan Melek Tavus Yezidi inancında Adi bin Misafir ile birlikte çok önemli ve temel bir konumdadır.

Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: Tij - Ekim 16, 2012, 04:54:27 ös
Dünyaya, ülkemize ve hayata kendi irkci, dar ve atgözlükleri ile bakanlar icin hersey kolay, ya teröristir ya anarsisttir geriside bostur.
Ama yasam ve bilim bize olayin hicte öyle olmadigini gösteriyor. Bu baz cevrelerbize kürt meselesini sanki bundan 30 yil önce cikmis bir olaymis gibi lanse etmeye calisiyorlar, sanki daha önce yüzyillarca bu iki halk kardesce yasamislar gibi gösteriyorlar, resmi tarih bilimsellikten uzak bir halde bize tarihte hic kürk isyani olmadigini hatta birsüre önceye kadar kürt diye bbir halkin olmadigini söylüyordu.
Ama bu mizrak artik bu cuvala sigmiyor. Buyrun size bir emekli askerin Memet Ali Biranta gönderdigi bir mektur.


Alinti baslangici




Kürt isyanları nerede hangi tarihte oldu

Emekli bir asker Mehmet Ali Birand'a ilginç bir dosya göndermiş. Dosyada Kürt isyanları ve kurulup dağılmış Kürt örgütlerinin tam listesi var...

Bugüne kadar kaç Kürt isyanı oldu?

Kürt kökenli vatandaşlarımızla ilişkimizi daha yeni yeni öğreniyoruz. Geçmiş ne öğretildi, ne de konuşulmasına izin verildi. Geçenlerde bir okurum, Osmanlı döneminden bugüne yaşanan Kürt isyanlarının listesini yolladı. Tarihimiz meğer Kürt ayaklanmalarıyla dolu geçmiş.

Kendisi istemediğinden dolayı ismini açıklamayacağım, ancak emekli bir asker olduğunu söylemekle yetineyim. Anlayabildiğim kadarıyla, Genelkurmay arşivinden yararlanmış ve son derece çarpıcı bir liste çıkartmış. Osmanlı döneminden bugünlere tüm önemli Kürt isyanlarını bulmuş. Herhalde, daha onlarca küçük ayaklanmalar yaşanmış, ancak listelere alınacak kadar önemsenmemiştir.

Okuduğumda inanamadım.

Tarihimizin böylesine sürekli bir kürt isyanları ve onların bastırılmasıyla dolu olduğunu bilmezdik. Zira, Kürt kökenli vatandaşlarımızla ilişkiler hep tabu muamelesi gördü. Kürtlerin memnuniyetsizlikleri hep saklandı.

Aşağıda bulacağınız bilgileri kesip saklayın. Zira başka bir yerde bulamayabilirsiniz.


OSMANLI DÖNEMİNDEKİ İSYANLAR:

Babanzade Abdurrahman Paşa isyanı (1806- Musul)

Babanzade Ahmet Paşa isyanı (1812 – Musul)

Zaza’ların isyanı (1820)

Yezidilerin isyanı (1830- Hakkari)

Şerefhan isyanı (1831- Bitlis)

Bedirhan isyanı (1835- Botan)

Garzan isyanı (1839- Diyarbakır)

Ubeydullah İsyanı (1881- Hakkari)

Bedirhan Osman Paşa ve kardeşi Hüseyin Paşa isyanı (1872-Mardin-Cizre)

Bedirhan Emin Ali isyanı (1889- Erzincan)

Bedirhaniler ve Halil Rema isyanı (1912-Mardin)

Şeyh Selim Şehabettin ve Ali isyanı (1912- Bitlis)

Koşgari isyanı (1920- Koşgiri)


CUMHURİYET DÖNEMİ AYAKLANMALARI:

Nasturi isyanı (1924- Hakkari)

Jilyan isyanı (1926- Siirt)

Şeyh Sait isyanı (1925- Bingöl-Muş-Diyarbakır)

Seit Taha ve Seit Abdullah isyanı (1925-Şemdinli)

Reşkotan ve Reman isyanı (1925- Diyarbakır)

Eruh’lu Yakup Ağa ve oğulları (1926-Pervani)

Güyan isyanı (1926-Siirt)

Haco isyanı (1926- Nusaybin)

I. Ağrı isyanı (1926)

Koçuşağı isyanı (1926- Silvan)

Hakkari- Beytüşşebab isyanı (1926)

Mutki isyanı (1927- Bitlis)

II. Ağrı isyanı

Biçar harekatı (1927- Silvan)

Zilanlı Resul Ağa isyanı (1929- Eruh)

Zeylan isyanı (1930- Van)

Tutaklı Ali Can isyanı (1930- Tutak-Bulanık-Hınıs)

Oramar isyanı (1930- Van)

III. Ağrı harekatı (1930)

Buban aşireti isyanı (1934- Bitlis)

Abdurrahman isyanı (1935-Siirt)

Abdulkuddüs isyanı (1935-Siirt)

Sason isyanı (1935-Siirt)

Dersim isyanı (1937-Tunceli)

PKK terörü (1984-1999)


KURULUP DAĞILMIŞ KÜRT ÖRGÜTLER :

MARKSİST VE LENİNİST ÖRGÜTLER:

- Devrimci Doğu Kültür Ocakları (DDKO)

- Devrimci Demokratik Kültür Dernekleri (DDKD)

- Devrimci Halk Kültür Dernekleri (DHKD)

- Anti Sömürgeci Demokratik Kültür Derneği (ASDK-DER)


BÖLÜCÜ ÖRGÜTLER :

- Türkiye Kürdistan Demokratik Partisi (TKDP)

- Kürdistan Öncü İşçi Partisi (KÖİP-PPKK)

- Türkiye Kürdistan Sosyalist Partisi ( TKSP)

- Rizgari Örgütü

- Ala Rizgari Örgütü

- Kawa Örgütü

- Kürdistan Ulusal Kurtuluşçuları Örgütü (KUK)

- Kürdistan Sosyalist Harekatı (TSK)

- Kürdistan Sosyalist Birliği (Yekitiya Sosyalista Kürdistan – YSK)

- Tekoşin örgütü

- Kürdistan Kurtuluş Harekatı (TEVGER)

- Kürdistan İşçi Partisi (Partiye Karkaren (işçi) Kürdistan /PKK)


** ÖĞRENCİ CEMİYETLERİ:

- Kürt Teali Cemiyeti

- Kürt İstiklal Cemiyeti

- İstanbul Kürt Talebe Cemiyeti

BÖLGEDEKİ DİĞER KÜRT HAREKETLERİ :

IRAK:

- Irak Kürdistan Demokratik Partisi ( IKDP)

- Kürdistan Yurtseverler Birliğö ( PUK- YNK-KYB)

- Kürdistan Özgürlük Partisi (PÜK)


İRAN:

- İran Kürdistan Demokratik Partisi ( İKDP)

- Kürt İşçileri Devrimci Örgütü ( KOMALA)


SURİYE:

- Kürt Sosyalist Partisi

- Suriye Kominist Partisi



Haber: Mehmet Ali Birand - Posta


GAZETEVATAN.COM

Bitti
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: kerberos - Ekim 16, 2012, 05:29:47 ös
Sayın Üyeler;

Sayın Tij'e sahsınızda cok tesekkür ediyorum.. Bize cografyamız ile ilgili cok ama cok güzel ayrıntılı bilgiler vermiş..

Araştıma ve paylasımı icin cok saolsun. Benimde bilmedigim ancak sayesinde ögrendiğim güzel kaynak vetarihi bilgiler.

Demek ki Anlatılmayan yada söylenmeyen tarihin hemen hemen her bölümünde hem Osmanlı İmp. hemde Cumhuriyet öncesi ve sonrasında Kürt asıllı vatandaslarımız ile ciddi sıkıntılar yasanmıs.

Bizler bunun sadece yazılı yada görsel medya ya yansıyanı kadarını bilmekteyiz. Sayın Tij çok teşekkürler.

Sayın NOSAM33 ile her ne kadar bir cok mevzuda farklılıklarımız olsada olaya aynı pencerelerden ama farklı perspektiflerden baktıgımız asikar.

Ülke icin yapılan yada yapılabilecekler icin uygulanan yol ve yöntemin zemini ve gidisatı önemlidir.

Hangi noktada bu gidisat bir idealden toplumu etkileyen rejimi degistirmeye yönelik saldırı yada kavgalara kanlı olaylara yönelmiştir.

Burda ayrılıyoruz iste ; ben sözünü ettiğiniz kişilerin bir noktada kontrolu ya kaybettikleri yada farklı bir istikamete sevkedildikleri kanısını tasıyorum.

Siz'se öyle de böyle de bu kişilerin halk kahramanı oldugu gerceğini savunuyorsunuz. Kahraman yada örnek gösterilecek nokta ve seyler yaptıkları

gibi rejime yada topluma yönelik saldırıları tetikleyecek söylev ve hareketlerde bulunduklarını da göz ardı ediyorsunuz.

Tüm toplumun ortak payda da oldugu tek sey ; bu kişilerin yargılanmasının ve cezalandırılma sekillerinin Türk Devletinin , Milletinin ve Adaletinin kara bir lekesi oldugudur.

Ancak  ben kisisel olarak bu fraksiyonların tümünün yaptıklarını kınıyorum.
Fikirler yada İdeaaler Toplum ve Ülkenin gelecegi icin önemli ve zaruri görülse de ; ne uygulama nede izlenen yolu tasvip etmek mümkün degildir. Zaten yazımda zikrettiğim " Anarsi ve Teror eylemleri " de bu yolun yanlıs izlenilmesinden ortaya cıkmıs ve birbirini tetiklemis etkilerdir.

Benim nacizane görüsüm budur.

Artık tüm dünyanın hayranlık duydugu ve örnek aldıgı Atatürk'u de her isinize örnek göstermeyi bırakınız.

Saygı ve Hörmetlerimle;

Kerberos
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: NOSAM33 - Ekim 16, 2012, 07:01:55 ös
Sayın kerberos , ne güzel olayı özetledin yalnız bu son yazdığın satır sencede etik mi? Sakın polemik için yazdığımı lütfen sanma ne demişiniz  ;
Alıntı
Artık tüm dünyanın hayranlık duydugu ve örnek aldıgı Atatürk'u de her isinize örnek göstermeyi bırakınız.

 ??? burda ATATÜRK denen kişinin hayatının bir kesiminde , daha doğrusu hayatında olmazsa olmaz olan DEVRİMCİ ruhundan örnek verdim.O ; benim için sözde değil ÖZDE değerli olan İnsanı kişisel tartışmalarıma katıpda onun ilkelerini zedelemem ve bu konuda da asla Taviz vermem, onu kendi çıkarlarına kullananları da.''12-09-1980 İhtilalini yapanlarda onu kullandı. O kadarki İhtilalin başındaki  zatın gözü döndükü onun elbiselerin aynısı giyerek o İnsanı aklınca taklit etti .''  >:(
Not:Sayın Tij beyefendiye de  8) konuya katkılarından dolayı  Teşekkür etmeyi bir borç bilirim. ::)
Neyse İlkesi olan Toplum için iyiyi güzeli arayan en önemlisi ÖTEKİLEŞTİRME zavallılığına düşmeyen tüm İnsanlar değerlidir. Tüm Üyelere ve siz Sayın kerbosan beyefendiye de Saygılarımı sunarım , Efendim
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: kerberos - Ekim 16, 2012, 10:22:29 ös
Sayın NOSAM33 Bey ;
Neden böyle bir tartısma yasadıgımızı halen anlamadım..
Aslında her ikimizde aynı inanc , fikir ve idealleri paylasıyoruz ben sadece ideal ve fikilerin uygulamaya gecirildiginde izlenen yolun yanlıs oldugunu

ve ne tekim koc kötü sonuclar ortaya cıkardıgını düsünüyorum.

Benim fikrime göre aslında devrimcilik atesi sözlerimden cok daha derindedir. Ancak Amerika Özgürlük bildirgesinde yazdıgı sekliyle türkiyede uygulamaya kalkarsak bir felaket olabilir.

Onu sizde benim kadar iyi bilirsiniz. Eger idareyi elinde tutanlar gaflet ve delalet gösterirse toplumun tamamı yada bir kesimi gerektiginde her türlü gücü kullanarak yönetimi ele alabilir diyor yanlıs hatırlamıyorsam..

Tabi bu benim cıkardıgım yorum.. Yazının düz metni farklı olabilir.

Görüyorumki aslında cerceveye aynı noktadan bakıyoruz ; sadece hassas noktalarımız farklı..

Bende Size ve tüm Üyelere saygılarımı sunarım.

Kerberos
Başlık: Ynt: Kürtler
Gönderen: NOSAM33 - Ekim 16, 2012, 10:52:34 ös
Önemli olan ortak paydada buluşmak.Saygılar