Hiç kuşkusuz bu konuda bir şeyler yazanların bilgisi benden çok fazladır.
Forumumuzun yeni üyesi DEDE, gelir gelmez, hoş geldi safa geldi, hemen bu konuya sarılmış. Onun da bu bağlamda pek geniş bilgi sahibi olduğu belli.
Benim bu bağlamdaki bilgim, İstanbul’un fethinden sonra bu yapının camiye dönüştürülüp bu amaçla değişik tarihlerde dört köşesine birer cami minaresi eklenmiş olması.
Sonra bir de Mimar Sinan’ın bu yapıyı aslında pek ağır, oradaki topoğrafyanın da elverişsiz olup, bir toprak kaymasıyla çok ağır ve giderilemeze hasara uğrayabileceği kaygısıyla, bu yapıya payandalar eklemiş olduğu. Nitekim bu nedenle yapının güney yanında dışarıdan bakıldığında bir çirkinlik göze çarpar.
Tüm bunların ayrıntılarını bana bundan çok pek çok yıl önce sormuş olsaydınız, o İstanbul’u adım adım gezerek incelediğim sıralarda ya da hemen sonrasında, size bir sürü ayrıntı anlatabilirdim. Eskilerde kaldı. Edindiğim bilgileri ve gözlemlerimi yazmayı da düşünmedim hiç. Sonuç: Unuttum gitti.
Benim için bu yazışmalar bakımından üç önemli nokta var:
1- Bir İslâm ülkesinde Hıristiyan yapıtı bulunamaz düşünüsü… Böyle saçma sapan, böyle geri kafalı,böyle bağnazca bir düşünce kabul edilemez. Kaldı ki, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olsa birle Türkiye Cumhuriyeti demokratik ve laik bir sosyal hukuk devletidir. Dolayısıyla kimi politikacılar ara sıra söylemlerinde bu hatayı yapmakta olsa da Türkiye Cumhuriyeti bir İslâm ülkesi bile değildir. Bu kafa yapısıyla gidilecek olursa, bir Hıristiyan ülkesinde de İslâm yapıtı bulunamaz. Belli bir dinin çoğunlukta olduğu bir ülkede başka bir din ile bağdaşık herhangi bir kültür yapıtı bulunamaz, bulundurulmaz, barındırılmaz, değiştirilir, başkalaştırılır, bozulur, yozlaştırılır. İstenilen bu ise Kapadokya’daki yüzlerce kilisenin de camileştirilmesi gerekirdi. Bunlar kültüre ve sanata önem ve değer veren uygar toplumlara yakışmaz.
2- Geleneksel olarak camilerin ve kiliselerin birbirinden farklı mimari özellikleri vardır. Bir kilise camiye, bir cami kiliseye dönüştürülemez. Yapılmamış değildir; aksine evrensel ve toleranslı bir görüşle davranılmadığı için çok yapılmıştır ama olmamıştır işte. Her birini kendi kültürü içinde bırakmak, üstelik sahip olunan bu kültürü korumak gerekir. Ayasofya gibi 6. yüzyıldan kalma bir kültür mirası bizim ülkemiz için çok önemli ve çok değerlidir. Bu bizim kültür varlığımıza bir katkıdır. Onu değiştirmeye, hele içerdiği sanat öğelerini kendi dinsel düşünülerimizle bize elverişli gelmiyor diye ortadan kaldırmaya kalkışmamız bir kültür suçu işlemektir.
3- Anladığım kadarıyla 1934 yılında Ayasofya’nın müze haline dönüştürülmesi için bir Bakanlar Kurulu kararı alınmış. Bu kararı Gazi M. Kemal onaylamış. (Oradaki imzalara baktım da Ş. Kaya dikkatimi çekiverdi.) Şimdi denilen ne? Bu imzanın sahte ya da taklit edilmiş olabileceği. Vay! Atatürk’ün sağlığında birisi kalkıp onun imzasını taklit edecek ve Ulu Önder’in bundan haberi olmayacak!... Komplo teorisi çok yazılabilir kuşkusuz ama bu kadarının olabileceğini hiç sanmam.
Tüm bunların ötesinde bir başka şey daha ekleyeyim mi?
Hani geçen yıl bir sorun çıktıydı. Bir grup gelecekti İstanbul’a büyük bir sansasyon oluşturarak ve Ayasofya’da bir ayin yapacaklardı güya bilmemnenin bilmemkaçıncı yıldönümünü kutlamak amacıyla…
İşte bu olmazdı. Böyle saçma sapan bir iş olamazdı. Çünkü Ayasofya bir kilise değildir. Cami olmadığı gibi kilise de değildir; o eskidendi.
Ayin yapacaksanız, bunun için İstanbul’a gelecekseniz, İstanbul’da bol bol kilise var. Hem öylesine var ki, 13 ayrı mezhebin kilisesi var İstanbul’da ve bu bakımdan İstanbul tek kenttir dünya yüzünde. İnancınız bakımından hangisi size elveriyorsa o kilisenin yönetimiyle görüşüp anlaşırsınız; TC yasalarına aykırı olmamak koşuluyla orada ayininizi yaparsınız.
Bu açıdan bakıldığında belki kimi camilerimizin de aslında olağan ibadete kapatılıp, onların yerine yenilerinin yapılıp, o camilerimizin kültür değerlerinin koruma altına alınması gerekir. Bunu dedim diye hemen aklınıza Saltanahmet ya da Süleymaniye falan gelmesin… Özellikle Anadolu’da bu bakımdan koruma altına alınması gereken öyle değerli kültür mirasları var ki… Bunların arasında tümüyle ahşap olanları da var.
Çok yazdım, yeter. Ölçüyü bilmeli, burada durmalıyım.