Masonlar.org - Harici Forumu

Mason ve Masonluk Nedir? => Masonluk ile ilgili Sorular ve Cevaplar => Konuyu başlatan: eskihalicli - Mart 23, 2017, 10:02:58 ös

Başlık: Dürüstlük Olmak Gerekirse:İçimdeki Komplo Teorisyeni!
Gönderen: eskihalicli - Mart 23, 2017, 10:02:58 ös
  Masonluğun ezoterik bir kurum olduğu gerekçesiyle içindeki her şeyi harici olarak bilemeyeceğimizi bu foruma gelir yahut Masonluğa merak saldığımızda öğrendik.Masonluğun amaçlarının altına imzamı atarım ; ancak Masonluğun araçları nelerdir?Amaçlarını tamamen biliyoruz zaten:özetle , insanlığın yükselişi.Peki bu nasıl olacak?Obediyans farklarından dolayı , artık ateistler de Mason olabildiğine -loca üyesi diyelim- göre Evrenin Ulu Mimarı'nın bizim inisiyatifimize bıraktığı bir şey bu.En azından anladığım kadarıyla günümüz Masonluğu bunu böyle kabul ediyor.Bir tanrı olsun ya da olmasın , Masonluk ülküsüne devam edecek.

  Masonluk , ülküsüne giderken hangi yolları kullanır?Her Masonun kendi mesleğinde en iyisini yapması , kendi ve toplumun gözünde ahlaklı olmak mıdır yalnızca bu yollar?Bütün Masonik çalışmalar , bu olgunlaşma süreci için midir?Bence gayet mantıklı bir neden.

  Peki beni tereddüte düşüren şeyler nedir?
*Döneminin büyük üstadı Mehmet Talat Paşa , Ermeni Göçü'ne karar verirken bağımsız mıydı?Daha sonra belli planlarda kullanılmak üzere , Talat Paşa'nın üzerinden gerçekten bir soykırım yapılmış olabilir mi?
*Yine Büyük Üstat Doktor Mim Kemal Öke (1930-1932 arası) , Atatürk'ün sağlığıyla yakından ilgilenmiş ve ölümüne dek yanında olmuştu.Hatırlarsınız ki , Atatürk 1935'te Mason localarını kapatma kararı aldığında , Ekim 1935'te localar , istemeden ülkede karışıklığa neden oldukları için kendilerini feshedip , mal varlıklarını Halkevleri'ne bağışlamıştı.Atatürk'ün ölümünden sonra İsmet İNÖNÜ , locaları yeniden açmış ve yasa zoruyla değil , kendi istekleriyle feshedildikleri için mal varlıklarını geri vermişti.Ogün DELİ'nin "Atatürk Nasıl Öldürüldü?" kitabının da değindiği üzere , Atatürk sirozdan değil , yanlış tedavi nedeniyle ölmüş olabilir mi?Locaların kapanışını Masonların bu kadar soğukkanlılıkla karşılaması tedirgin edici değil midir?Hele hele Atatürk'ün ölümü sırasında en yakınındaki kişiler Masonsa!Masonluğun amaçları nedeniyle Masonlukla uzun zaman boyunca aynı çizgide yürüyen Ulu Önder Atatürk , daha sonra Masonluğun araçları nedeniyle Masonluğa karşı durmuş ve buna bedel olarak da öldürülmüş olabilir mi?
*Masonluğun , yüzyıllardır süregelen ezoterik sistemin sonucu olarak birikmiş inançları olabilir mi?Bundan kastım şudur:Masonluk , panteist bir çizgide midir?Biz chi formlarının Tao'ya dönüş yolculuğundaki kilit kavram olan tekamülü yönlendirmeyi amaçlıyor olabilir mi Masonluk?Hamtaşları yontup kemale erdirirken , henüz yeterince pişmemişlerin pişmesini bekliyor olabilir mi?Dünyada anlam veremediğimiz pek çok büyük oyun , aslında tekamülün doğal çizgisi için gerçekleştirilen senaryolar olabilir mi?

  Bunları yazmasaydım kendimi içten pazarlıklı hissedecektim.Sonunda döktüm içimi.Bir gün herhangi bir düşünce topluluğunun önde gelen üyelerinden olsam bile , bu topluluk eğer Atatürk'ün kılına gelen bir zarardan sorumluysa onları terk ederim ; Atatürk'ü her ne kadar kutsal bir ülkü kapsamında bile olsa öldürmem gerekse , yahut ölümüne alkış tutsam gerekse , bunu yapacağıma kendi kafama sıkarım!Ben Türkiye Cumhuriyeti dönemine denk geldim ve Atatürk ilke ile devrimlerinin ışığı sayesinde bir gün kendime , ulusuma ve insanlığa iyilik edebiliyorum.Eğer Fatih Sultan Mehmet döneminde yaşasaydım bu düşüncelerim Fatih Sultan Mehmet için de geçerli olurdu.

  Bütün bu tereddütlerimin doğruluk payı olup olmadığını bilmek istiyorum.Eğer henüz yeterince pişmemişsem , zaten benim en büyük amacım olgunlaşmak ve bunun için gerekli zaman ve enerjiyi harcamaya hazırım.Gerekirse ve gerekli şartları yerine getirebiliyorsam loca üyesi olur ve ezoterik sistem içinde bu sorularımın yanıtını ararım ancak sizden bir yanıt istiyorum.Ya bugün burada yorum olarak yazın ya da ileride keşfedeyim.Bir felsefeye dayanan her şeyi yapabilirim ; dışarıdan kötü görünen şeyleri bile , yeter ki akıl ve vicdanıma uyan bir felsefe olsun.

  Ancak benden bu tereddütlerle tarihime , ulusuma , vatanıma ve Atama kurşun sıkmamı beklemeyin!
Başlık: Ynt: Dürüstlük Olmak Gerekirse:İçimdeki Komplo Teorisyeni!
Gönderen: Farmakoloji - Mart 24, 2017, 09:00:18 ös
"Evrenin Ulu Mimari"kavramı Lucifer mı?
Başlık: Ynt: Dürüstlük Olmak Gerekirse:İçimdeki Komplo Teorisyeni!
Gönderen: ADAM - Mart 24, 2017, 09:05:52 ös
Tarihsel gerçekler üzerine komplo teorisyenliği yapılamaz.
Bu yazıda gerçeklerle uyuşmayan, antimasonik yazarların fasaryalarını  tekrarlayan sözler var.
Bunu şimdilik burada bırakalım da, başlık sahibinin ayrıntılı anlatımlarını bekleyelim, bu konuda sağlam bilgileri  ve belgeleri varsa...
Başlık: Ynt: Dürüstlük Olmak Gerekirse:İçimdeki Komplo Teorisyeni!
Gönderen: Farmakoloji - Mart 24, 2017, 09:09:56 ös
Bu paylaşım nestsellikten bana uzak geldi. Varsa bilgi dip not paylaşılır.Yada paylaşılan site verilir.Mustafa Kemal Atatürk'u  herkes çok seviyor.Ama konuyla Masonluk bahsedilmiş sonra kurtuluş reçetesine bağlanmış.
Başlık: Ynt: Dürüstlük Olmak Gerekirse:İçimdeki Komplo Teorisyeni!
Gönderen: eskihalicli - Mart 24, 2017, 10:07:32 ös
  Masonlukta Evrenin Ulu Mimarı kavramı yaratıcı gücü anlatmak için kullanılır.İnandığınız yaratıcı kimse , Evrenin Ulu Mimarı odur.
  Bu konu , Masonluğa saldırı konusu değil.Yani yazdıklarımın tabii ki nesnelliği olmayacak.Sayın Adam'ın dediği gibi , yazdıklarımı pek çok kez antimasonik görüşte kişiler anlatmıştır ve anlatıyorlar.Bense onlarının iddialarını yineliyor ve doğru olup olmadığını soruyorum.Bu iddiaları tarih üzerinden mi çürüteceksiniz yoksa "Gelin görün." mentalitesiyle mi?
  Siz de takdir edersiniz ki , bu iddialar oldukça ağır ve Masonluğa ilgili insanların gözünü korkutan nitelikte iddialar.Dolayısıyla üzerlerinde durulması yerinde olur.
Başlık: Ynt: Dürüstlük Olmak Gerekirse:İçimdeki Komplo Teorisyeni!
Gönderen: Farmakoloji - Mart 24, 2017, 10:23:25 ös
Mr eskihalicli,Teşekkürler.Evrenin bir yaratıcı vardır;"Allah'tır".Ben inandığım inanc kavramı budur.Saygilar.
Başlık: Ynt: Dürüstlük Olmak Gerekirse:İçimdeki Komplo Teorisyeni!
Gönderen: malang - Mart 24, 2017, 11:13:16 ös
Kimine göre Allah, kimine göre Lucifer..

"Evrenin Ulu Mimari"kavramı Lucifer mı?
Başlık: Ynt: Dürüstlük Olmak Gerekirse:İçimdeki Komplo Teorisyeni!
Gönderen: Tık-Tik-Tak - Mart 24, 2017, 11:45:33 ös
Mr eskihalicli,Teşekkürler.Evrenin bir yaratıcı vardır;"Allah'tır".Ben inandığım inanc kavramı budur.Saygilar.

Zekanızdaki sesli harfleri,Aklınızdaki sessiz harfler ile birleştirin.Herkezin içine ayni olan lakin, farklı şekillerde yazılmış O ismi bulursunuz.

 Evrenin Ulu Mimarı,Tanrı,Allah vb.O'na koyulan isimler,anlamlar ve değerler sonsuza yakındır.

 "Lucifer", sesli harflerin basamaklarıdır sadece; sessiz harflere ulaşıp, O cümleye kavuşabilmek için.

 Lucifer kelimesi,  Hıristiyan kesimlerce hem bir ceviri hatasıdır; hem de, pagan inançlarındaki bazı tanrı figürlerinden türetilmiştir.

Örnek: Promethus vs...

Luciferın semavi dinlerce betimlenen özellikleri ile "Evrenin Ulu Mimarı" uyuşmaz.

Kısaca: Evrenin Ulu Mimarı ile bildiğiniz luciferın bir alakası yoktur.

Saygılar.
Başlık: Ynt: Dürüstlük Olmak Gerekirse:İçimdeki Komplo Teorisyeni!
Gönderen: NOSAM33 - Mart 25, 2017, 12:46:04 öö
Alıntı
Hatırlarsınız ki , Atatürk 1935'te Mason localarını kapatma kararı aldığında , Ekim 1935'te localar , istemeden ülkede karışıklığa neden oldukları için kendilerini feshedip


Aslı olmayan bir yazı . Atatürk kapattırma dı Uykuya geçtiler ...
Başlık: Ynt: Dürüstlük Olmak Gerekirse:İçimdeki Komplo Teorisyeni!
Gönderen: NOSAM33 - Mart 25, 2017, 12:49:04 öö
 
Alıntı
bunu yapacağıma kendi kafama sıkarım!


Ne biçim sözler kendine gel bu yaşta bu kadar karamsarlık çok ... >:(
Başlık: Ynt: Dürüstlük Olmak Gerekirse:İçimdeki Komplo Teorisyeni!
Gönderen: eskihalicli - Mart 25, 2017, 04:05:51 ös
  Ben zaten kapattırdı demedim Sayın Nosam33.Kapatma kararı verdi ve daha henüz kapanmamışken , localar uykuya geçti.
  Atatürk'ün ölümü şaibeli bir ölümdür.Eğer bana Atatürk'ü öldürme görevi verilseydi , onu öldüreceğime kendimi öldürürdüm.İnanın yaş meselesi yahut karamsarlık meselesi değil bu.
Başlık: Ynt: Dürüstlük Olmak Gerekirse:İçimdeki Komplo Teorisyeni!
Gönderen: Risus - Mart 25, 2017, 04:50:20 ös
Atatürk'ün ölümüyle masonların biri ilişkisi olması için Atatürk'ün mason düşmanı olması ve o dönem ki masonların da katil olması gerekir. Ki masonluk tarihinde masonluğa düşman kimsenin öldürüldüğü görülmediğine göre, masonlukta kendisine düşman olana karşı bir teşebbüs söz konusu değildir. O halde bir de Atatürk'ün mason düşmanlığına bakalım.

Atatürk'ün mason düşmanı olmadığı pek açıktır. Dönemin kurucu meclis üyelerinin birçoğu, dönemin başbakanlığını yapmış kişiler, içişleri bakanları, sanatçıları, toplumun önde gelenleri ve hatta sizin de dediğiniz gibi Atatürk'ün en yakınlarından olan doktoru masondur. Atatürk'ün masonlara bu kadar destek vermesi ve onlarla birlikte bu ülkenin temellerini atmış olması masonluk karşıtı olmadığını gösterir.

Ayrıca dönemin siyasi kırılganlığı nedeniyle Türk ocakları, tekke zaviyeler, kadınları himaye cemiyeti gibi birçok kurum ''yasayla'' zorunlu olarak kapatılırken (ki yasayla kapatılan kurumların tekrar açılması için ya yasa çıkması ya da eski yasada yeniden faaliyet tarihini içermesi gerekir) Atatürk, dönemin içişleri bakanı Şükrü Kaya'dan ricada bulunup, sonrasında bir zorluk çıkmaması adına, yasaya gerek olmadan masonların faaliyetlerini bir süre tatil etmelerini rica etmiştir. Ki Atatürk bu ricada bulunmadan önce çevresindeki birçok masonla bu konuyu değerlendirmiş ve bu karara varmıştır.

Vel hasıl görüldüğü üzere ne Atatürk'ün ölümüyle masonların bir ilgisi vardır ne de Atatürk'ün mason düşmanlığı.

''Atatürk mason localarını kapattı bu yüzden Atatürk'ü masonlar öldürdü'' gibi bir yargıya varacaksak başta tekke zaviyelerden başlamak gerek nitekim Atatürk bu kurumları kapattığı zaman ilk başta vatana karşı ayaklananlar bu kurumlardan çıkmıştır ne yazık ki.

Saygılarımla
Başlık: Ynt: Dürüstlük Olmak Gerekirse:İçimdeki Komplo Teorisyeni!
Gönderen: eskihalicli - Mart 25, 2017, 06:11:39 ös
  Atatürk'ün Mason olmadığı doğrudur ; Mason düşmanı değilse de Masonluğun ilkelerini destekler.Masonluğa ılımlı yaklaşımının nedeni kanımca budur.Atatürk'ün yaverliğini yapmış Kılıç Ali'nin anılarını anlattığı "Atatürk'ün Hususiyetleri" kitabında Atatürk'ün Armstrong'un "Bozkurt" biyografisini teyit ettiğini , hatta eklenecek noktalar olduğunu söylediğini belirtmiştir.Arba Yayınları'nın "Bozkurt"unun beşinci baskısı sayfa 16'daki şu bölümü sunmak isterim:
Alıntı
Mustafa Kemal Vedata Locası'nda bir birader olarak örgüte katıldı.Kendisini hoşlanmadığı bir atmosfer içinde bulmuştu.Katıldığı loca , uluslararası nihilist örgütün bir parçasıydı.Üyeleri arasında Yahudilerin ezildiği Rusya hakkında son derece kötü , ama bol bol para kazanmalarına izin verilen Viyana hakkında iyi sözler söyleyen milliyetsiz kişiler vardı.Bunlar adeta gizli yaşayan , sağlıksız , üstü kapalı sözlerle konuşan , sırlarla dolu kişilerdi.Mustafa Kemal , uluslararası finans ve uluslararası yıkıcı yeraltı örgütlerinin ağına yakalanmış olduğunun bilincindeydi , ama bunların ne tür insanlar olduklarını tümüyle anlayabilmiş değildi.
  Sorun Armstrong'un hatalı bir biyografi yazmış olmasında mıdır , Kılıç Ali'nin yalan söyleme olasılığında mı , yoksa Vedata Locası düzensiz bir loca mıdır?Okuduğum antimasonik kaynaklarda da tam belgeler yok ; Ogün DELi'nin kitabı artık elimde değil ne yazık ki.Tam anlamıyla bir cinayet suçlaması yapılamaz ancak bu hiç kimsenin tereddütünü de azaltmaz.Sonuçta ortada bir cinayetin olması da muhtemel olduğu gibi , Atatürk'ün rica yoluyla bir süre loca çalışmalarını tatil etmiş olması da doğru olabilir.

  Mehmet Talat Paşa konusu da , Atatürk'ün ölümü kadar olmasa da ilginç bir konu.Tabii Masonluğa giren insanların orta ve yüksek mevkilere çıkmasına yetecek kadar başarılı olması nedeniyle biraz daha kabul edilebilir bir olay.
Başlık: Ynt: Dürüstlük Olmak Gerekirse:İçimdeki Komplo Teorisyeni!
Gönderen: malang - Mart 25, 2017, 07:35:38 ös
Mustafa Kemal, Siroz hastasıydı. Şu bir gerçektir ki Mason olan Doktorunu yanından göndermiş beni Kainatın Ulu Mimarı ile baş başa bırakın demiştir. O gün yanında ne Doktoru ne de Refakatçıları vardı. Sabah geldiklerinde ise Mustafa Kemal'in vefat ettiğini görmüşlerdir. Tarih ve saati zabıt olarak tutulmuştur. Bunu kamuoyuna bildirmişlerdir. Yani Masonlar ya da Mason olan Doktoru öldürmemiştir.

Hiçbir Loca'da kaydı yoktur. ( Araştırın )

O gün ki çevresi komple Mason'dur. ( İsmet İnönü dahil )

Mustafa Kemal kesinlikle Mason düşmanı değildir.

Ateist değildir. Boş kaldığı vakit devamlı olarak 3 Kutsal Kıtabı okurdu.

Mustafa Kemal, Mason Localarını kapatmamıştır. Localar sadece '' Geçici Ara '' vermiştir. ( Doğrudur. )

Saygılarımla.
Başlık: Ynt: Dürüstlük Olmak Gerekirse:İçimdeki Komplo Teorisyeni!
Gönderen: malang - Mart 25, 2017, 08:05:18 ös
Sn. eskihalicli,

Mustafa Kemal, Siroz hastasıdır. Bu Evren'de kim baki kalacak ki ? Yani Mustafa Kemal kendisi ölemez mi? İllaki birinin öldürmesi mi gerekli ? Azrail öldürdü! Maktül, Azrail'dir..

  Ben zaten kapattırdı demedim Sayın Nosam33.Kapatma kararı verdi ve daha henüz kapanmamışken , localar uykuya geçti.
  Atatürk'ün ölümü şaibeli bir ölümdür.Eğer bana Atatürk'ü öldürme görevi verilseydi , onu öldüreceğime kendimi öldürürdüm.İnanın yaş meselesi yahut karamsarlık meselesi değil bu.
Başlık: Ynt: Dürüstlük Olmak Gerekirse:İçimdeki Komplo Teorisyeni!
Gönderen: Tık-Tik-Tak - Mart 25, 2017, 08:25:23 ös
Mustafa Kemal, Siroz hastasıydı. Şu bir gerçektir ki Mason olan Doktorunu yanından göndermiş beni Kainatın Ulu Mimarı ile baş başa bırakın demiştir. O gün yanında ne Doktoru ne de Refakatçıları vardı. Sabah geldiklerinde ise Mustafa Kemal'in vefat ettiğini görmüşlerdir. Tarih ve saati zabıt olarak tutulmuştur. Bunu kamuoyuna bildirmişlerdir. Yani Masonlar ya da Mason olan Doktoru öldürmemiştir.

Hiçbir Loca'da kaydı yoktur. ( Araştırın )

O gün ki çevresi komple Mason'dur. ( İsmet İnönü dahil )

Mustafa Kemal kesinlikle Mason düşmanı değildir.

Ateist değildir. Boş kaldığı vakit devamlı olarak 3 Kutsal Kıtabı okurdu.

Mustafa Kemal, Mason Localarını kapatmamıştır. Localar sadece '' Geçici Ara '' vermiştir. ( Doğrudur. )

Saygılarımla.


Yanılıyor olabilirmisiniz; yada, bilgi kaynağınız yanılıyor olabilir mi ?

"Gazi Mustafa Kemal'in" 2 gün komada kaldığı kanıtlı ve belgelidir.

Alıntı
Mason olan Doktorunu yanından göndermiş beni Kainatın Ulu Mimarı ile baş başa bırakın demiştir. O gün yanında ne Doktoru ne de Refakatçıları vardı. Sabah geldiklerinde ise Mustafa Kemal'in vefat ettiğini görmüşlerdir.


Gazi Mustafa Kemal'in hastalık süreci an olarak kayıt altına alınmıştır.

 Son sözleri ise, sizin ve Kadir mısıroğlu'nun söylediği gibi; "beni Kainatın Ulu Mimarı ile baş başa bırakın" olmadığı belgelidir.

 Gazi Mustafa Kemal'in son sözleri: Doktorun, "dilinizi çıkarın paşam," demesine karşılık Atatürk ise: "Ve aleykümselam.." der ve yaşama veda eder.(Hastalığın ağır etkileri olabilir)

Hastalık süreci kayıtları:

17 Ekim 1938 saat: 20.00

Bugün, dün akşamkine nispetle daha iyi geçmiştir. Asabi arazlarda bir deği­şiklik yoktur, nabız muntazam 116, teneffüs 20, hararet derecesi 37’dir.

18 Ekim 1938 saat: 10.00

Atatürk’ün umumi vaziyetinde büyük bir değişiklik yoktur; geceyi daha iyi geçirdiler. Nabız 90-100 arasında, teneffüs 18, hararet derecesi 36.4’tür.

18 Ekim 1938 saat: 20.00

Reisicumhur Atatürk’ün rahatsızlığı aynı halde devam etmektedir. Nabız 120, teneffüs 18 ve hararet derecesi 38’dir.

19 Ekim 1938 saat: 20.00

Asabi arazlarda hafif, fakat aşikar bir iyilik vardır. Umumi hal daha iyi; nabız muntazam 108, teneffüs 20, hararet derecesi 36.9’dur.

20 Ekim 1938 saat: 10.00

Geceyi çok rahat geçirdiler. Asabi arazlar zail olmak derecesinde azalmıştır. Umumi hal daha iyi, nabız muntazam 102, teneffüs 20, hararet derecesi 36.8’dir.

20 Ekim 1938 saat: 20.00

Asabi arazlar tamamen geçmiştir; umumi salah artmaktadır. Nabız muntazam 94, teneffüs 20, hararet derecesi 37.1 ‘dir.

O gün saat: 10.00’da neşredilen rapor:

Geceyi rahat geçirdiler. Umumi salah artmaktadır; nabız muntazam 94, teneffüs 20, hararet derecesi 36,9’dur.

Saat: 20.00’de neşredilen rapor:

Bugünü çok iyi geçirdiler; umumi ahvaldeki iyilik devam etmektedir. Nabız muntazam, kuvvetli 80, teneffüs 20, hararet derecesi 36.9’dur.

22 Ekim 1938 günü neşredilen rapor:

Bir hafta evvel zuhur eden arazlar tamamiyle geçmiştir. Nabız muntazam, kuvvetli 80, teneffüs 19, hararet derecesi 36.8’dir. Hastalık normal seyrine avdet etmiştir; günlük tebliğ neşrine lüzum kalmamıştır.

Koma devresinde yayınlanan raporlar:

8 Kasım 1938 Salı saat: 23.00

Bugün saat 18.30’da hastalık birdenbire normal seyrinden çıkarak şiddetlenmiş ve sıhhi vaziyetleri yeniden ciddiyet kesbetmiştir; hararet derecesi 36.4, nabız muntazam 100, teneffüs 22’dir.

9 Kasım 1938 saat: 10.00

Geceyi rahatsız geçirdiler; umumi hallerindeki vaziyet ciddiyetini muhafaza etmektedir. Hararet derecesi 36.8, nabız muntazam 128, teneffüs 28’dir.

9 Kasım 1938 saat: 20.00

Bugünü yorgun ve dalgın geçirdiler. Umumi ahvaldeki ciddiyet biraz daha ilerlemiştir. Nabız muntazam dakikada 124, teneffüs 40, hararet derecesi 37.6’dır.

9 Kasım 1938 saat: 24.00

Saat 20.00’den itibaren dalgınlık artmıştır. Umumi ahval vehamete doğru seyretmektedir. Hararet derecesi 37.6, nabız 132, teneffüs 33’tür.

Raporlardan da anlaşıldığı gibi hastalığı boyunca ölümüne kadar dakika nabız teneffüs sayılarına kadar kaydedilmiştir.


Not: "Atatürk'ün naaşı neden mumya/tahnit işlemine tabi tutuldu?"; bu durum başlı başına ayrı ve uzun bir mevzu..

Saygılar-Sevgiler


Başlık: Ynt: Dürüstlük Olmak Gerekirse:İçimdeki Komplo Teorisyeni!
Gönderen: ADAM - Mart 25, 2017, 08:35:49 ös
Ne kadar çok yanlış bilgi var!
Örnek: Evrenin Ulu Mimarı bir simgesel kavramdır; başka hiçbir şey değil.
Ne kadar çok uyduruk var.
Örnek: Atatürk Şükrü Kaya'ya talimat falan vermemiştir. Bunun belgesini bulursanız, bugüne dek Türk Masonluğu'nun tarihini yazmış olanlar, eksik bilgilerini giderebilmiş olmak bakımından çok sevinir.
Bir diğeri: İsmet İnönü'nün mason olduğu nerede, hangi belgeye dayanarak yazılı.
Öneri: Tutturamayacağınız uyduruklar atmayın.
Başlık: Ynt: Dürüstlük Olmak Gerekirse:İçimdeki Komplo Teorisyeni!
Gönderen: malang - Mart 25, 2017, 08:39:03 ös
Sn. Tik-Tak,

Mustafa Kemal, son nefesini verirken sonsuz doğu'ya göç ederken '' ve aleykum selam '' diye herhangi bir şey söylememiştir.  Bunun belgesi de yoktur. Zaten böyle bir belgenin olması ve bunun Kaynak olarak alınması tamamen uygunsuz ve asılsızdır. Bunu kanıtlarsanız bende öğrenmiş olurum..

Başlık: Ynt: Dürüstlük Olmak Gerekirse:İçimdeki Komplo Teorisyeni!
Gönderen: malang - Mart 25, 2017, 08:42:57 ös
Sn. ADAM,

İsmet İnönü'nün Mason olmadığı kanıtlarsanız sevinirim..

Ne kadar çok yanlış bilgi var!
Örnek: Evrenin Ulu Mimarı bir simgesel kavramdır; başka hiçbir şey değil.
Ne kadar çok uyduruk var.
Örnek: Atatürk Şükrü Kaya'ya talimat falan vermemiştir. Bunun belgesini bulursanız, bugüne dek Türk Masonluğu'nun tarihini yazmış olanlar, eksik bilgilerini giderebilmiş olmak bakımından çok sevinir.
Bir diğeri: İsmet İnönü'nün mason olduğu nerede, hangi belgeye dayanarak yazılı.
Öneri: Tutturamayacağınız uyduruklar atmayın.
Başlık: Ynt: Dürüstlük Olmak Gerekirse:İçimdeki Komplo Teorisyeni!
Gönderen: Risus - Mart 25, 2017, 09:28:14 ös
Örnek: Atatürk Şükrü Kaya'ya talimat falan vermemiştir. Bunun belgesini bulursanız, bugüne dek Türk Masonluğu'nun tarihini yazmış olanlar, eksik bilgilerini giderebilmiş olmak bakımından çok sevinir.

Kendi yanlış bilgim olduğu iddia edilene cevap vereyim. Evvela kimse ''talimat verdi'' dememiştir ''ricada bulundu'' denmiştir.

Aşağıda sayın MASON'un yazmış olduğu makalenin ilk parafını paylaşıyorum;

https://www.masonlar.org/masonlar_forum/index.php?topic=586.0 (https://www.masonlar.org/masonlar_forum/index.php?topic=586.0)

''Atatürk, aynı zamanda Mason olan dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya ile görüşür ve ondan Masonların üst düzey yöneticilerine genel durumu açıklamasını ve yasaya gerek olmadan kendi kendilerini tatil etmeleri mesajını iletmesini ister. Sonunda 10 Ekim 1935 günü Mason yöneticileri tarafından imzalanmış bildirge Anadolu Ajansı tarafından yayınlanır.''

Benzer bir açıklamayı Sayın Remzi SANVER Teke Tek programında yapmıştır.

Dilerseniz ADAM, daha detaylı bir yanıt veya belge istiyorsanız sayın MASON'a danışmanızı tavsiye ederim. Böyle bir makaleyi paylaşan sayın MASON elbette bununla ilgili detaylı argümanlara sahiptir.

Saygılar

Başlık: Ynt: Dürüstlük Olmak Gerekirse:İçimdeki Komplo Teorisyeni!
Gönderen: malang - Mart 25, 2017, 09:45:16 ös
Ben şunu üzülerek söyleme ihtiyacı duyuyorum. HKEMBL kendi içinde çelişiyor. Gerçekler deaktif ediliyor.. Doğru ne yazık ki Yalan oluyor.. Gerçekler yadsınamaz!
Başlık: Ynt: Dürüstlük Olmak Gerekirse:İçimdeki Komplo Teorisyeni!
Gönderen: karahan - Mart 25, 2017, 09:50:37 ös
Yıl 1935. Mason Locaları kapatılıyor


Değerli okuyucularım,

Bugün de sizlere Bojidar Çipof'un yazısından[1] "Türkiye'de Masonluk Tarihi"ni özetleyerek aktarmaya devam edeceğim.

"1925 yılında itibaren masonluğa karşı Türkiye’de tepkilerin başladığı gözlenir. Mason olmak üzere müracaat eden fakat masonluğa uygun görülmeyen eski Adliye Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, o dönemde kapatılmaya uğraşılan tekke ve zaviyelerle birlikte masonluğu da kapattırmak için çaba harcıyordu. Dönemin güçlü siyasetçilerinden Şükrü Saraçoğlu ve Fevzi Çakmak da masonluk hakkında olumsuz düşüncelere sahiptiler ve Meclis’te sık sık masonluğa karşı konuşmalar yapmaktaydılar. Buna karşı masonlar da mecliste fevkalade güçlüydüler. Zira CHP’nin ağır toplarından mason olan çok milletvekili vardı."

"1927’de Atatürk’ün de hazır bulunduğu bir meclis oturumunda Mahmut Esat Bozkurt söz alarak mason localarının kapatılması talebini çok ağır ifadelerle ortaya koydu."

"1930 ila 35 arasında Türk Masonluğu içinde kavgalar ve garip olaylar oldu."

"Eylül 1932’de İstanbul’da uluslararası bir konvan (masonik genel toplantı) toplandı. Bu toplantı gazetelerde çok fazla yer aldı hatta masonlar için övgü ile bahsedildi. Bu toplantı esnasında bir şehir hatları vapuru kiralandı ve iki yanına insan boyunda mason amblemi kondu ve bu şekilde masonlar bir Boğaz turu yaptılar. Bu Boğaz turu gazetelerde ön sayfalarda yer aldı ve Dünya’nın farklı ülkelerinden gelen mümtaz şahsiyetlerin Türkiye’de toplandığına vurgu yapıldı. Medyanın, masonları fazlasıyla sempatik ve de çok önemli, mümtaz bir topluluk olarak gösterdiğini vurgulamak gerekir."


# Mason Locaları kapatılıyor

"1935’te tekke ve zaviyelerle birlikte masonluk da kapatıldı…"

"İttihat ve Terakki’nin içinde çok sayıda mason vardı ve 1909 reorganizasyonunda da bu masonlar rol oynadılar. Osmanlı’nın son dönemleri ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında da Türk siyasi hayatında ve bürokraside en üst mevkilerde masonlar vardı… Ve tabi bunlar doğal olarak Atatürk’ün de yakın çevresinde bulunan kişilerdi. Örneğin özel doktoru ve aynı zamanda 33 Dereceli bir mason olan “Mim Kemal Öke”.."

"Masonluk, sonuçta yasal kurulmuş bir dernektir ve yasal bir derneğin de yasal bir süreç ile kapatılması gerekir. Fakat 1935’te çok muğlâk işler yapıldı ve yasal bir süreç işletilmeden mason derneği kapatıldı."

Uykuya yatış esnasında mason siyasetçilerden olan “İçişleri Bakanı Şükrü Kaya”nın çağrısı üzerine, aşağıda isimlerini verdiğimiz masonlar; Süprem Konsey Başkanı (Grand Komandör) “İsmail Hurşit”, Büyük Üstad “Muhittin Omay”, “Fuat Süreyya Paşa”, “Mustafa Hakkı Nalçacı” ve “Muhip Nihat Kuran” Ankara’ya geldiler. Ankara’da bulunan masonlardan da “Danıştay Başkanı Reşat Mimaroğlu”, “CHP Milletvekili Rasim Ferit” ve “Ankara Valisi Nevzat Tandoğan”ın da katılımıyla bir toplantı yaptılar ve Mason Derneği’nin kapanma ya da uykuya yatırılması kararını o esnada Türkiye’nin sayılı siyasetçileri ve bürokratları olan bu kişiler kendi aralarında aldılar!


# Kapatılma kararı Anadolu Ajansı bülteninde

Kapatma ile ilgili karar, şu ifadenin yer aldığı, 12 Ekim tarihli, tek cümlelik bir genelge tüm localara gönderilmiştir: “İlgili orundan aldığımız buyruk üzerine cemiyetimizin toplantıları yeni bir buyruğa kadar tatil edilmiştir.”

10 Ekim 1935 tarihli Anadolu Ajansı’nda masonluğun kapatılması şöyle yer aldı: “Türk Mason Cemiyeti, memleketimizde sosyal tekâmülü ve günden güne artan muazzam terakkilerini nazarı itibara alarak ve Türkiye Cumhuriyeti’nde hâkim olan demokratik ve cidden laik prensiplerin tatbikatından doğan iyilikleri müşahede ederek –bu hususta hiçbir baskı olmaksızın- çalışmalara nihayet vermeyi ve bütün mallarını memleketin sosyal ve kültürel kalkınmasında çalışan Halkevlerine teberruya muvafık görmüştür.”

O dönemde, masonluğa girmeyi “rozet masonluğu” olarak telakki edenlerin ya da “özenti” olarak mason olanların çokluğu da apaçıktır. Yukarıda masonluğu siyasi emelleri için kullanmaya meyilli olanlar ile münferit hadiseler de çoktur.


# Amerika Ana Suprem başkanı Crowless'ın İnönü'ye mektubu

Masonluğun faaliyette olmadığı, 19 Mart 1939’da Amerika Ana Suprem Konseyi’nin Grand Komandörü Crowless, İsmet İnönü’ye şu mektubu yolladı:

“Şu anda; Amerikan Kongresi’nde bulunan 435 üyeden 218’i masondur. Amerikan Anayasası’nı imzalayan 39 kişiden 31’i de masondu. … Masonluk hiçbir yerde savaş başlatmamış, kimseye baskı ve zulüm yapmamış, müsamahasızlığa ve fanatizme arka çıkmamış, bir damla insan kanı dökmemiştir ve mevcut olma imkânını bulduğu yerlerde, o ülkenin iyiliği için çalışmıştır. (…) Türkiye’deki kardeşlerimiz, masonik faaliyetlerine tekrar başlamak istemektedirler. Ben de onlara yardımcı olmak üzere size müracaat etmekteyim…”

Bu mektup, aynı yıl 2. Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine bir anlam ifade etmedi ve dikkate alınmadı.


# Gerçekte, masonik faaliyetler arka planda devam ediyor

"Masonluğun 3-33 derecelerinin iki farklı dernek tarafında yürütüldüğünü .. belirtmiştik. Bu bağlamda hep önde olan, gözler önünde ve bilinen oluşumun 1,2 ve 3. derecelerin yönetildiği Büyük Loca idi. Uykuya yatma hadisesinde de kapatılan sadece Büyük Loca oldu… Buzdağının büyük kısmı uykuya yatmadı… Suprem Konsey’in resmi dernek adında mason ibaresi yoktu ve bu dernek 1935’te kapatılmadı… Unutuldu ya da unutturuldu…"

"1935 uykuya yatma hadisesi ile ilgili, çok fazla yanlış bilginin ortada olduğu, .. göz önüne alınarak şu noktalarda bir analiz yapma gereği vardır.

1- Şükrü Kaya’nın beyanının aksine genel kurulda alınmış bir fesih kararı yoktur.
2- Şifahen alınan kapanma ya da uykuya yatma kararı sadece ilk üç derece ile ilgili birimi bağlamıştır ve bu süreçte Suprem Konsey’in varlığı kesintiye uğramamış ve dolayısı ile Masonluk 1935’te resmen kapatılmamıştır.
3- Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu 9 Mart 1951 tarih ve 176 sayılı kararı ve Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin üç ayrı kararı ile masonlar “Halk Evleri”ne intikal eden gayrimenkullerini geri almışlardır."

Allah'a emanet olunuz.


-------------------------------
[1] http://www.ilk-kursun.com/haber/100175 (http://www.ilk-kursun.com/haber/100175)

Başlık: Ynt: Dürüstlük Olmak Gerekirse:İçimdeki Komplo Teorisyeni!
Gönderen: karahan - Mart 25, 2017, 10:04:31 ös
Mason Locaları Kapanmalıdır


Daha III. Sultan Ahmet devrinden itibaren Türk topraklarında kirli faaliyete başlayan Masonlar, 19.Yüzyılda özellikle İstanbul ve İzmir’de ardı ardına açtıkları mahfillerle bu faaliyetlerini yoğunlaştırma yoluna gittiler. Osmanlı’yı gerek içten, gerekse dıştan kontrolleri altına alabilmek için büyük gayret gösterdiler. Hepsi yurt dışındaki büyük mason localarına bağlı olan bu mahfillerin kimisi Cenevre Büyük Meşrikinin kimisi Fransız Büyük Meşrikinin, kimisi Marsilya Ana Mahfili’nin himayesi altında çalışmalarını sürdürmekteydiler. Masonlar kendi kaynaklarında, Türkiye’de kurulan bu ilk mason localarının yurt dışındaki büyük mason localarından onay ve yetki alarak resmen uluslar arası masonluk örgütünün bir parçası hâline gelmelerini büyük bir başarı ve övünç kaynağı olarak anlatırlar.

“1738 yılı 24 Mayısında Saint James Evening Post adlı Londra gazetesinde Türkiye’de masonluğun var olduğunu, İstanbul, İzmir ve Halep’teki locaların ve yüksek kademelerden Türklerin masonluğa tekris edildiklerini ifade ederek, Dünya ve Masonluk tarihine adımızı yazmıştır. Yine dünya masonluğu tarihinde resmî yetki ile yabancı memleketlerde ilk kurulan loca unvanı 3 Şubat 1748’de İskoçya Büyük Locasına bağlı olarak Halep’teki İngiliz Konsolosu Alexander Drummond tarafından İskenderun’da kurulmuştur.

… 1861’de ilk Türk tarihi deyimiyle Osmanlı-Mason organizasyonu kurulmuştur. İstanbul’daki Bulvar locası üyesi Halim Osman Paşa, Osmanlı Şûrasını, Fransız Yüksek Şûrasının yardımıyla kurmayı başarmıştır.

… Nihayet 1909’da ilk Yüksek Şûra kurucusu olan Halim Osman Paşa’nın yeğeni, Prens Azîz Hasan Paşa’nın başkanlığında, Belçika ve Mısır Yüksek Şûralarının yardımıyla Osmanlı Yüksek Şûrası reorganize edilerek başladığı gibi…

… Ayrıca 1909 kuruluş tarihi de dünya masonluğu içinde Türkiye Büyük Locasının kuruluş tarihi olarak kabul edilmiştir.” (Mimar Sinan Dergisi, yıl 1986, sayı 62, s.30-31)

Yukarıdaki satırlar, masonların yalnızca kendi üyelerine gönderdikleri yayın organlarından “Mimar Sinan” Dergisinde, Abdurrahman Erginsoy isimli bir mason biraderin, Türk Masonluğun müstakil bir hareket olmadığını, tamamen uluslar arası masonluk örgütünün bir uzantısı olarak, Türkiye dışındaki büyük masonik merkezlerin himaye ve denetimlerinde faaliyet gösterdikleri çok net olarak anlaşılmaktadır.

Zaten üstteki ifadelerde övünçle vurgulanan noktalar da Türk masonlarının, “dünya masonluğuna kabul edilmeleri”, “resmî yetki kazanmaları”, “yurt dışı büyük mason localarından destek görmeleri” gibi hususlardır. Yoksa Türkiye’de kendi hâlinde bağlantısız bir Mason locası kurmanın elbetteki masonlar açısından sevindirici ve gurur duyacak bir yanı yoktur. Zira yurt dışındaki büyük merkezlerden tabir-i caizse, “icazet alınmamış” bir teşebbüsün dünya çapında bir anlam ve geçerliliğinin olmadığını, masonların kendi yasalarıyla sabittir.

Dolayısıyla, bizim vurgulamak istediğimiz asıl nokta şudur: Türk Masonluğu, her ne kadar kendisini kamuoyuna karşı “millî bir kuruluş” olarak ilân etmekte ise de, gerçekte, Türkiye’de faaliyette başladığı ilk yıllardan itibaren, hâlen de olduğu gibi, dünya masonluğunun tamamen yurt dışındaki merkezlerine bağlı bir parçasıdır.

Masonluğun Türkiye’ye girişinden daha ileriki tarihlere, Cumhuriyet dönemine doğru uzanırsak, bu gibi gizli örgütün “kökü dışarıda” bir kuruluş olduğunu daha iyi anlarız.

Atatürk daha talebelik yıllarından itibaren bu örgüte mensup yakın çevresinden insanlar ve kimi çalışma arkadaşları vasıtasıyla masonluğu yakından tanımıştı. Ve bu teşkilâtın ülke menfaatlerine bir katkısı olmadığı gibi, millî birlik ve beraberliğimize karşı da önemli bir tehdit oluşturabileceğini düşünmüştü. Sonunda, uzunca bir süredir yakın takibe aldığı bu karanlık kurumun resmen kapatılmasına karar verdi. 8 Ekim 1935 gecesi aynı zamanda bir mason olan dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’ya tüm mason localarının bir gün içinde kapatılmasını ve mallarının Halkevlerine devredilmesini emretti.

Locaların kapatılmasındaki gerçek sebebin, bu örgütün esas yönetim merkezinin yurt dışında bulunması olduğu Cumhuriyet Gazetesinin kapanma olayını duyuran 14 Ekim 1935 tarihli nüshasında şu ifadelerle yer almıştır.

“… Mason teşkilâtı memleketimizde de ilga edilmiş bulunuyor. Bu teşkilâtın kaldırılmasını icap ettiren gerçek sebep, son fırka programında kökü dışarıda bulunan teşekküllerin memleketimizde yer bulamayacağına dair olan kayıttır.”

Dönemin Millî Eğitim Bakanı Hikmet Bayur da mason localarının Atatürk tarafından kapatılış nedeninin, bu teşkilâtın dışarıdan yönetilmesi olduğunu belirtmiştir.

“Localar kökü dışarıda olduğu için kapatıldı. ‘Atatürk, masonluğu üyelerini etkileyebilecek, kökü dışarıda veya başı dışarıda olduğu için yasaklamıştır.’ diyor, Atatürk’ün en yakınlarından dönemin Eğitim Bakanı Profesör Hikmet Bayur. Şevket Süreyya Aydemir de bunu onaylıyor.” (Nihat Gürata, Masonluk Nedir?, s. 41)

Bu karardan sonra masonlar tamamen yer altına çekildiler. Dışarıya karşı da gerçekten faaliyetlerini bırakmış gibi bir izlenim verdiler. Böyle de zannedildi. İstanbul’da İdeal, Kültür ve Ülkü, İzmir’de İzmir locaları Atatürk’ün ölümünü izleyen günlerde kapanma kararını ve yasaları hiçe sayarak gizli gizli çalışmalarını sürdürdüler. Bu illegal faaliyetlerini de kendi literatürlerinden “uykuya yatırılma” olarak tanımlanır. 1948’de ise masonların bir kısmı uykuda bırakılarak, masonluk bir Büyük Loca olarak faaliyetlerinde daha aleni bir şekilde hız verildi.

Ancak bu tarihlerden sonra uykuya yatma döneminin getirdiği “dış bağlantının kopukluğu” problemi masonları uzunca bir süre meşgul eden konu oldu. Locaların 1935’te resmî olarak kapatılması, Türk masonlarının yurt dışı ilişkilerinin, yazışma ve görüşmelerinin, emir, komuta ve kontrol sistemlerinin sekteye uğramasına sebep olmuştu. 1948’de, her ne kadar eskiden daha rahat hareket eder bir hâle gelmiş olsalar da, masonların yurt dışındaki merkez localarla irtibatları oldukça sınırlı ve düzensiz bir seviyeye gelmişti. Bu yüzden, o dönemde kendi başına buyruk gözüken Türkiye’deki Büyük Locanın eski bağlı bulunduğu İngiltere Büyük Locasına varlığını kabul ettirme, denetim ve himayesine girme, bağlılığını teyit ettirme gibi işlemleri yerine getirmesi gerekmekteydi. Kısacası, zayıflamış olan dış bağlarını yeniden pekiştirilmeli, köklere sıkı sıkıya tutunmalıydı. Bu güveni oluşturmak belli bir zaman aldıysa da, nihayet, uzun yazışmalar ve görüşmeler sonucunda Türk masonları 11 Eylül 1970 tarihli İngiltere Büyük Locasının kabul mektubuyla yeniden enternasyonal masonluğa kabul edilmiş oldular.

Dönemin Büyük Üstadı Hayrullah Örs “Mimar Sinan” Dergisinde ki başyazısında Locanın beynelmilel masonluğa kabulünden duyduğu sevinci şöyle dile getiriyordu:

“Kardeşlerim,

Bugün, dünyaca muntazam sayılmalarını isteyen Büyük Locaların aşmak için çok uğraştıkları en büyük merhaleyi iyi niyetimiz, sebatımız ve istisnasız bütün kardeşlerimizin yılmak bilmez tutumları ile aşmış bulunuyoruz.

İngiltere Büyük Locasının bir Büyük Locayı muntazam olarak tanınmasının ne demek olduğunu size uzun boylu açıklamam gerekmez. Bu işin bundan 253 sene önce kurucusu olmak sıfatıyla İngiltere Büyük Locası, masonluk göğünde kutup yıldızı gibi şaşmaz bir yol göstericisi gibidir. Büyük Loca kurulan her müesseseyi kolay kolay tanımaz. Hele gayrimuntazam localarla ilişkisi olan ve kökeninin bunlara bağlayan Büyük Locaları asla. Bizim iyi niyetimiz sonucu olarak bu iş de tamamlanmış oldu.

Daha 1956 yılında, Dünya İntizamsız Büyük Locaları listesinde adının yanında “menşei belli olmayan veya egemenliği bulunmayan bir kurul kaydını gördüğümüz Büyük Locamız için bu gerçekten sevindirici bir durumdur.”

Bu sevinçli durum üstteki ifadelerden de rahatça anlaşıldığı gibi, Türkiye Büyük Mason Locasının yeniden bir kökene kavuşmuş ve İngiltere Büyük Locasının egemenliği altına girmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Büyük Üstat sözlerine şöyle devam eder:

“14 Kasım 1970 tarihinde toplanan Büyük Loca Umumî Heyeti, yıllardan beri sürüp gelen bir meseleyi de bir günde, büyük yorgunluk ve emekler pahasına sona erdirdi. Muntazam bir Büyük Locaya yaraşır bir Anayasayı kabul etti. Artık kendimizi tamamıyla, gerçek masonca faaliyetlere vermeliyiz.” (Mimar Sinan Dergisi, yıl 3, sayı 10, s. 5)

Burada kastedilen Anayasa, elbetteki Türkiye Cumhuriyeti Anayasası olmadığı açıktır. Bu anayasa, uluslar arası masonluğa kaydolanların tâbi olmak zorunda oldukları Anderson Anayasasıdır. Tük masonların da bu masonluk yasaların emirlerine büyük bir gizlilik ve ketumiyet içinde riayet ederler.

Bu tarihten itibaren Büyük Locanın adı “Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyük Locası” olarak tanzim edildi. Hâlen de bu isim altında faaliyet gösteren locanın yalnızca İngiltere Büyük Locasının kendileri kabulünü belirten “kabul edilmiş” sıfatı bile masonluğu yurt dışındaki kaydı bulunan gayrimillî bir örgüt olduğunu kanıtlamaya yeterlidir.

Ayrıca İngiltere Büyük Locasının, Büyük Loca tanınmasında şart koştuğu temel prensiplerinin 1. maddesi şöyle der: “MENŞEİN İNTİZAMI; yani, her büyük loca muntazam tanınmış bit Büyük Loca veya muntazam şekilde kurulmuş üç veya daha fazla loca tarafından usullü dairesinde tesis edilmiş olmalıdır.”

Masonluğun, uluslar arası ve gayrimillî bir teşkilât olduğunu masonların kendileri de kabul etmektedirler. Büyük Mason Mahfili Derneği tarafından bastırılan “Masonluk Nedir ve Nasıldır?” isimli kitapta durum şu ifadelerle belirtilmektedir.

“Masonluk ulusal değildir, evrenseldir denilecek olursa, bu söz doğru kabul edilebilir. Çünkü ayrıntıdaki uyuşmazlıklar bir yana bırakıldığında, dünyadaki tüm mason kuruluşlarının evrensel bir ortak amaç ve ülküde birleştikleri görülür.” (Murat Özgen Ayfer, Masonluk Nedir ve Nasıldır?, 1992, s. 312, Büyük Mason Mahfili Derneği yayını)

Türkiye’de masonlar hâlen iki büyük loca ve bunlara bağlı diğer küçük mahfiller hâlinde faaliyetlerini sürdürmektedirler. Bunlarda İskoç Ritine bağlı olan “Nuri Ziya” Locası, İngiltere Büyük Locasına kayıtlı olup bu locanın talimat ve denetimi altında çalışır. Merkezi Tepebaşı’nda olan “111” numaralı loca ise, Fransa Obediyansına bağlıdır ve emirleri, kayıtlı olduğu Fransız Büyük Locasından alır. Her iki loca ve bunların alt olduğu locaları, yasalarından faaliyetlerine, seremonilerinden sembollerine kadar enternasyonal masonik ilkelere harfiyen riayet ederler.

Buraya kadar incelediğimiz gibi, kuruluşu, yasaları, emir-komuta ve denetim zinciri gibi siyasî yönlerden kökleri tamamen dışarıda olan bu gizli örgüt, ritüelleri, felsefesi ve nihaî amacı açısından da âdeta gizli bir Yahudi tarikatı olarak karşımıza çıkar. Masonların nihaî amaçlarını da, 15. Derecedeki masonların toplantı tutanaklarında yer alan bir diyalogdan öğrenmekteyiz:

“Büyük Üstat: Kimden saklanmalıyız?

I. Nazır: Düşmanlarımızdan ve kardeşlerimizden.
Büyük Üstat: Kardeşlerimizden sakınmamızın sebebi nedir?

I. Nazır: İsrailoğulları esarettedir. Biz onların kurtulmaları maksadını takip ediyoruz. Lâkin yeni kardeşlerimiz bizim bu projemizi anlamayacaklar ve tatbikini engelleyeceklerdir.

Büyük Üstat: Kardeşlerim, nizam ve vaziyeti alalım, Yahudi diyarının kurtarıcısını selâmlayalım.” (15. Derece Çalışma Rehberi, s. 24)

Selâmet Mahfilinde verilen bir konferansta da masonluğun gerçek felsefesinin ne olduğu açıklanmaktadır:

“Görüyoruz ki, Kitab-ı Mukaddes’in haricinde Yahudiliğin gizli bir ananesi, bir geleneği vardır. Ve yalnız buna vakıf olanlar hakiki Kitab-ı Mukaddes’in manasını anlayabilirler. Biz de bu gelenek etrafında teessüs eden yüksek felsefeyi hülâsa etmeye çalışıyoruz.” (4. Konferans, Selâmet Mahfili, s. 8)

Tüm bu ifadelerden anlaşıldığı üzere, mason üstatları, amaçlarının açıkça Yahudi diyarının kurtulması olduğun, felsefelerinin Kitab-ı Mukaddes’ten, gizli anane ve geleneklerden kaynaklandığını övünerek belirtmekten çekinmemektedir. Böyle bir anlayışın Türk milliyetçiliğiyle, Türk örf ve âdetleriyle, gelenekleriyle bağdaşan yönü olabilir mi?

Masonların localarında düzenledikleri törenlerin ve buralarda kullandıkları sembollerin de Türk örf ve âdetleriyle, gelenekleriyle en ufak bir ilgisi bulunmamaktadır. “Ritüellerimizde Tevrat’tan sayısız alıntılar mevcuttur” (Mimar Sinan Dergisi, 1987, sayı 47, s. 39) diyen masonların tüm sırları Kabbala, Talmut ve benzer, Yahudi mistik kaynaklarından aldıkları sembollerin arkasına gizlenmeleri, bunların hiç de millî ve mukaddes amaca hizmet ettikleri gibi bir izlenim vermemektedir.

“İsrail mabedi bizim doğal müttefikimizdir.” (Akasya Mason Dergisi) diyebilecek kadar ileri giden “Yahudi takvimini”, “İbranî alfabesini” kullanan masonların gerçek köklerinin en son aranacağı yer kuşku yok ki Türkiye’dir.

Kökü yurt dışında olan, yurt dışındaki örgütlerin de tesis ettikleri emir-komuta zinciri, denetimi ve himayesi yurt dışındaki merkezlere bağlı olan bir dernek veya örgüt kurmanın Türk yasalarına göre açıkça bir suç teşkil ettiği bilinen bir gerçektir.

Şu gerçek de kaçınılmazdır ki, tüm emirleri yurt dışında bağlı bulundukları ülkenin mason localarından aldıkları emirleri uygulayacaktır.

Tüm bu somut gerçeklerden yol çıkarak, yıllardır gayri meşru varlıklarını her nasılsa sürdüregelmiş bu örgüte karşı gerekli yasal tedbirleri uygulamaya çağırıyoruz. Dahası, üniter devletimizin varlığı ve bütünlüğe karşı her zamankinden daha yoğun fiili ve lojik saldırıların başlatıldığı şu kritik dönemde, kapalı kapıların ardında dönen dolapların karanlık plânların acilen önünün alınması için güvenlik görevlilerimizi ve istihbarat birimlerimizi de acil müdahaleye ve önlemler almaya davet ediyoruz.

Hulki Cevizoğlu’nun “MASONLUK ve ROTARYENLİK”
(1. Baskı, Beyaz Yayınları, Ağustos 1998) adlı kitabından alıntıdır
Başlık: Ynt: Dürüstlük Olmak Gerekirse:İçimdeki Komplo Teorisyeni!
Gönderen: karahan - Mart 25, 2017, 10:29:48 ös
Her yer yazı bilgi dolu amma dogru amma yanlış.Bilgi işimize ne şekilde yarayacak ve onunla ne yapacağız.
Atatürk locaları kapatmışmıdır? evet kapamıştır bende olsam kapardım.
Ülkesi ile ilgili onca devrim yapan birinede bu yaraşır.Yaptığı her devrim tıpkı böyle sert olmuştur.
Sen bir tarafta tekke ve aviyeleri kaparken Mason localarını bir kenarda tutamazsın ve yaptığın devrimlerde işe yaramaz.
Uykuya yattı yahut uyudu veya uyumadı sonra uyandı bunlar boş işler uğraşlar enerji harcamaya değmez.

Neticede belge ise Atatürkün kapattığına dair en net belge Tbmm arşivlerinde bulunur.
Başlık: Ynt: Dürüstlük Olmak Gerekirse:İçimdeki Komplo Teorisyeni!
Gönderen: karahan - Mart 25, 2017, 10:30:11 ös




Türkiyede Masonlar ve Masonluk İlhami Soysal

 turkiyede masonlar ve masonluk ilhami soysal

Türkiyede Masonlar ve Masonluk isimli kitabın yazarı İlhami Soysal olarak belirtilmiştir. Kâğıdın köşesine “HKEMBL” harfleri yazılmış. Görünce sanırsınız ki, Marksistli-Leninstli sol fraksiyonlardan birinin kısaltılmış adıdır. Bilemediniz, değil.
- Ankara vadisindeki belirli geometrik noktada yapılacak çalışmamıza katılarak bize ışık tutmanızı… Yazının bu bölümünü de okuyunca “tamam” dersiniz;
- Gizli örgüt çalışması…
Hayır, hayır, yine bilemediniz. Gizli örgüt çalışması da değil bu. Ya ne? “Türk Yükselme Derneği” adıyla “mason örgütü”nün toplantılarından birinin çağrı mektubu. “HKEMBL” ne demek?
“Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası” demek.
Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası üçgül kolu “Ankara vadisindeki belirli bir geometrik nokta”da buluşup, “hariciler hakkında” karar verecekmiş.
Kimmiş bu “hariciler?” “Hariciler” de, mason olmak için başvuruda bulunanlara verilen admış.. Loca toplantısında “kardeşlik sofrası” kurulurmuş, yemek yenilirmiş, falan da filan..
Demokratik bir ülkede bu tür örgütler kurulabilir. İsteyen bu localara girer, isteyen girmez. Bunlar Batıdaki her ülkede bulunan “seçkin kulüpler”dir. İtalyada P-2 Mason Locası bir siyasal güçtür. İçinde Mafya vardır, Vatikan vardır, generaller vardır, istihbarat örgütü üyeleri ve işadamları vardır.
Cumhuriyet döneminde mason locaları 1935 yılında Atatürkün emri ile kapatılmıştır. İlhami SOYSAL, Türkiyede ve Dünyada Masonluk ve Masonlar” başlıklı kitabında, 27 Aralık 1938 tarihli “Yedi Gün Dergisi”ne dayanarak, Atatürk ile “Mason Üstad-ı Azami” Dr. Mim Kemal Öke arasında geçen şu konuşmayı aktarmaktadır;
- Tanık olarak, o konuşmanın geçtiği Atatürkün masasında Ağaoğlu Ahmet, Köprülü Fuat, İsmail Hakkı (Muhtemelen Tonguç) Eğitim Bakanı Hikmet (Batur) bulunduğu belirtilen o yazıda, Atatürk ile Dr. Mim. Kemal Öke arasında masonluk konusunda bir tartışma geçtiği ve Atatürkün masonluğun ilkelerinin Halk Partisinin ilkesine tıpatıp uyduğu yolundaki sözler üzerine;”O halde masonluğun hikmet-i vücudu yoktur” dediği, M. Kemalin ise bunun üzerine masonluğun uluslararası niteliğinden söz ettiği ve Mustafa Kemalden; “Ben bu cemiyete girmem. Ben başkalarının yaptığı prensiplere göre değil ancak kendi prensiplerime uyarım” yanıtını aldığı, Mim Kemali susturduğu ileri sürülmektedir. Bizde masonluk siyasal olaylarda ne kadar etkilidir? Bunu bilmeye olanak yoktur. Cumhuriyet öncesinde “ittihatçı” diye bilinen askeri ve sivil siyasetçiler arasında çok yaygın olan masonluk, mason localarının, 1948 yılında yeniden açıldıktan sonra siyasetler arasında, büyük üstadlığa, Adnan Menderesin Başbakanlık Müsteşarı ve o zamanki adıyla “Milli Emniyet” Başkanlığı yapan Ahmet Salih Korur aracılığı ile yayılmıştır.
1960 yılında bir ihtilal ile devrilen ve 1986da generallerin ve harp okulu öğrencilerinin tabutunun başında nöbet tuttukları bir devlet töreni ile gömülen eski Cumhurbaşkanlarından Celâl Bayarın da eski bir mason olduğu biliniyor.
Günümüzün ünlü “hürriyet kahramanı” Süleyman Demirelin Ankarada “Bilgi Locası”nın “43 sıra 48 matrıkul numarası”nda bulunan kaydı, az kalsın, bu Türk büyüğüne siyaset kapılarını kapatıyordu. Neyse Demirelin imdadına “büyük üstat Necdet Egeran” yetişti. Egeran, Demirele “mason olmadığını” bildiren bir yazı verdi. Demirel, AP Genel Başkanı seçildiği kongrede bu yazıyı göstererek “mason olmadığını” ileri sürdü.
Bu “sahte belge olayı” masonlar arasında sonradan büyük çatışmalara yol açtı.
Bu örnekler, mason örgütlerinin siyasete ne ölçüde karıştıklarını, devlet katında nasıl etkinlik sağlamaya çalıştıklarını gösteriyor.
Batıdaki her ülkede mason örgütleri var. Demokratik bir ülkede, Marksist partiler de, dinsel örgütler de, mason dernekleri de kurulabilir. Benim yadırgadığım nokta, koca koca adamların “Ankara vadisindeki geometrik noktada yapılacak çalışma” gibi çocukça yazışmalar yapabilmeleri ve yine çocukça törenler düzenleyebilmeleridir. Herhalde, toplumda elde ettikleri bunca ayrıcalık ve etkinlik, bu komik ve çocukça yazışmalara ve törenlere katlanmaya değiyor diye düşünüyorlar.
Düşünüyor

Türkiyede Masonlar ve Masonluk İlhami Soysal
Başlık: Ynt: Dürüstlük Olmak Gerekirse:İçimdeki Komplo Teorisyeni!
Gönderen: ADAM - Mart 26, 2017, 07:49:40 ös
Bir kişinin herhagi bir kurumun üyesi olmadığını kanıtlamaya girişmek saçmasapan bir iştir.
Belgesi varsa, belge uyduruk değilse, olduğu kanıtlanır.
Dolayısıyla kanıtlama işi, olduğunu ileri sürene düşer.
Israrla olduğunu ileri süren ama bunu kanıtlayamayan kişiye ne denir?
Başlık: Ynt: Dürüstlük Olmak Gerekirse:İçimdeki Komplo Teorisyeni!
Gönderen: Zaharoff - Mart 26, 2017, 08:18:20 ös
Ben burada bir yanlışı düzeltmek istiyorum. Egeran'ın verdiği belge mason olup olmadığı ile değil, dernek üyeliği bulunmadığına dairdir. Demirel toplantılara düzenli katılmadığı için dernek üyeliğinden ihraç ediliyor. Fakat bu ölene kadar mason olduğu gerçeğini değiştirmez. Dernek üyeliği ve masonluk ayrıdır. Benim öğrendiğim ve bildiğim budur.
Başlık: Ynt: Dürüstlük Olmak Gerekirse:İçimdeki Komplo Teorisyeni!
Gönderen: karahan - Mart 26, 2017, 08:33:34 ös
Bu arzu hiç bitmez.
Atatürk Masonmuydu?
Hiç bilemeyeceğiz,peki o yaşarken onun mason olup olmadığı merak edilip sorgulandımı?,Mesela Atadanda böyle bir belge talep edilse ne olurdu?
Dernek Atatürk istese böyle bir belge verirmiydi?
Yada neden şöyle düşünüşmez tüm ülkenin erki elinde olan bir insan Neden mason olmak için çabalasınki?

Aslında ben şunuda merak ediyorum,farzedin Atamız mason ve düzenli mesela Türklerin tarihini merak edip Mayatepeki meksikaya gönderen bu ufku geniş adam masonluğunda tarihini merak edermiydi? ederdi tabi.

Masonluk  Atatürkün ulaşmaya çabaladığı bir ek miydi?
Tüm bunların altında yine Masonların ve masonlugun ketumiyeti var.
Mason olduğuna dair iddiayı masonlar,olduğunu iddia edende olduüunu iddia etmek zorundadır.
Bunda ketumiyet esası aranmaz aranamaz Atatürk bu ülkeye mal olmuştur herşeyini bilmek bu halkın hakkıdır, kendiside Masonum diyemeyeceğine göre iş Masonlara düşer.O konudada en kapsamlı çalışmada zaten Tamer Ayanın kitabında var ama oda bir bilinmezlik.
Başlık: Ynt: Dürüstlük Olmak Gerekirse:İçimdeki Komplo Teorisyeni!
Gönderen: eskihalicli - Mart 26, 2017, 08:42:22 ös
  Sayın Malang yazdıklarımı dikkatlice okursa hiçbir sorun kalmayacak.
  Benim söylediklerim "olabilir mi?" temelli.Bunlar zaten var olan iddialar.Bir Mason yanıtlarsa çok sevinirim.