Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: O Devletin degil Halkin Sanatcisiydi ve hep öyle kalacak  (Okunma sayısı 3255 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Eylül 25, 2012, 08:16:48 ös
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Neşet Ertaş - Zahidem



Saygiyla aniyoruz.

Alinti

Türkiye'nin bozlak ustası Neşet Ertaş, ardında sayısız eser bırakarak aramızdan ayrıldı. Ertaş, sadece türküleri ile değil, halkın sanatçısı olmayı en büyük değer saymasıyla da sevenlerinin hatırasındaki yerini hep koruyacak.

Türkiye hızla köklerini yitiren bir insanlar topluluğuna dönüşüyor. Bu sabah İzmir'den gelen "Neşet Ertaş vefat etti" haberi de bu iç burkan sürecin tuzu biberi oldu. "Bozkırın tezenesi" bu coğrafyanın kalbine vurulmuş bir mühürdür elbette, sökülmesi kolay olmayacak! Ancak ağzımızda kekremsi bir tat bırakan yanı, sapla samanın birbirine karıştığı, değerlerin altüst olduğu "zamanın ruhu" dedikleri zehrin herşeyin üstüne uğursuz bir eriyik gibi çöreklenmesi...
 
Değerleri sömürürken kimseye pabuç bırakmayan zevatın, başbakanından bakanına, kasaba tüccarından kentin lümpenine çeşitlilik arzeden figürlerin Neşet Ertaş'ın kimliği üzerinden ülke tarifi yapmasına alışmıştık. Ancak tıpkı Aşık Veysel gibi Neşet Ertaş'ın da kentle kırsal arasında olağanüstü bir altüst oluşun yaşandığı yıllar boyunca yaşadığı vefasızlık; bu şaşılası ülkenin baldıranından paylarına düşen zehir gibi duruyor.
 
Mesela çok çabuk unuttuk, Ergenekon opreasyonlarında Neşet Ertaş cd'lerine bile "el konulduğu" günleri.
 
Bu yüzden iktidara geldiklerinde "karadonlular ihtilali" diye çığlıkları atanların, en hızlı terkettikleri şeyin karadonluların bizzat kendileri olduğunu anlatmaya koyulmak nafile.
 
Kurtla bir olup kuzuyu parçalayanların, sonra oturup çobanla yas tutmalarına çoktan alıştık. Bozlakları yaratan coğrafyayı tarumar edenlerin, vicdanlarını bozlakla yıkamaları tuhaf gelmiyor bu yüzden.
 
Milyonların zihnine kazınan ve adeta marş söyler gibi söylenen 'Zahide'nin zülfünde düğümlenen bütün sevdaların, gönülden gönüle giden gizli yolların, seher vakti çalınan bütün kapıların eşiğinde bir yürek çarpıntısı gibi öylece söylenecek adın...
 
Ne Ankara'nın sidik kokan üçüncü sınıf pavyonları, ne de Almanya'nın gri ve puslu yalnızlığının söndüremediği yürek ateşinin saçtığı kıvılcımlar, bozkır akşamlarında ufkumuzda beliren yıldızlar olacak.
 
Yokluğunda, "ayaklar türabı" benzetmesinin yakıştığı, "gonül" gözü açık, binlerce yıllık "datlı dili" tevazunun bizi terkedişi içimizi yakacak.
 
Bozkırın çığlığı Neşet Ertaş bu sabah aramızdan göçtü. 'Türabı' altından kayıp gitmiş milyonlarca ayak gibi boşluktayız şimdi.
 
Ruhumuzu besleyen toprakları yitirdikçe insan en çok da onu çiğneyen ayakların baş olmasına içerliyor...
 
Güle güle gönül ustası. Toprak gibi yaşadın, toprağın bol olsun...
 
Yusuf Yavuz

Bitti. Sol Haber

 


Eylül 25, 2012, 08:32:36 ös
Yanıtla #1
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Neşet Ertaş Mühür Gözlüm


Eylül 25, 2012, 08:34:14 ös
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Neset Ertas - Ah Yalan Dünya


Eylül 26, 2012, 02:05:12 ös
Yanıtla #3
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811


Gara sıfatlı Neşet Ertaş

26/09/2012 2:00



SIRRI SÜREYYA ÖNDERArşivi


Horasan erenleri kalkıp Anadolu illerine göç ettiklerinde bir avuç darı tanesi kadardılar.
Darı tanesi gibi saçıldılar...
Atları, topları, pusatları yoktu; açtılar...
Doğu Hıristiyanlığı ve Yahudiliğin ve dahi takâtsiz kalmış Zerdüştlüğün egemen olduğu bir coğrafyada şehbal açtılar.
İçi çürümüş, derde derman olma yerine ‘zor’ kalesine sığınmış düzene yeni bir söz söylediler. “Biz 72 millete bir nazardan bakarız” dediler.
Gönüller yapmaya niyet etmişlerdi. Zulmün kaleleri bu ‘söz’ün karşısında tarihe karıştılar.
Kamusal erdemi savunanlar, yani bir başkasının, tanımadığı bir başkasının derdiyle dertlenenler, bu topraklarda çok kardeş buldular.
Neşet Ertaş’ın ataları işte bu ‘Bektaşimeşrep’ Horasan erenlerine dayanır.
Osmanlı, Batı Hıristiyanlığı karşısında, dünyanın gördüğü en cevval orduyla tel tel döküldüyse; ‘söz’ü unutup ‘zor’ kalesine sığınmasının önemli bir payı vardır. İnsanlığın yeni dertlerine söyleyecek sözleri kalmamıştı.
Osmanlı’nın son beyleri ortada ‘can’ bırakmayınca ‘Bektaşimeşrep’ olanlar kendi vadilerine çekilmişlerdi.
Neşet Baba’nın ataları, çekildikleri vadilerden, çocuklarına sözü ve sözün dile geleceği sazı miras bırakıp gittiler.
Baba, kendisini “Şu gara sıfatlı” diye tasvir ederdi.
Her biri kendisini Allah’ın yeryüzündeki gölgesi sayan kibirli egemenlerin sofrasına bir gün olsun tenezzül etmeden göçüp gitti...
Bu topraklarda söz ve zorun kavgası halen sürüp gidiyor.
Bu kavganın naif bir yansıması Başbakan’la Neşet Baba arasında bir televizyon programında ‘sigara yasağı’ üzerine yapılan bir sohbette saklıdır.
Başbakan sigara yasağını izah ederken bir ‘zor mühendisliğini’ temellendiriyordu.
Neşet Baba karşı çıkarken ‘insan hakkı’ndan bahsediyordu.
Takatsiz kalmış topraklarımıza yeni bir söz söylemek isteyenler o ‘gara sıfatlı’nın geride bıraktığı binlerce sözden herhangi birine bakmalılar.
Yetmiş iki milletten geçtim, iki millete bir nazardan bakmayı becerebilirsek, o gara sıfatlı belki de ‘gülden güzel gülüşü’yle üzerimizdeki tarihi hakkını helal edecektir.


Eylül 27, 2012, 09:19:34 öö
Yanıtla #4

Neşet Ertaş devletten alacaklı gitti
Neşet Ertaş'ın ölümü, Türkiye'deki telif hakları meselesini bir kez daha tartışma konusu yaptı. "Bir gecekondusu, bir apartmanı ve bir de dairesi vardı" denilen Ertaş için bir iddia: Hakları korunsaydı Elvis Presley kadar kazanırdı.
Ertaş'ın ölümü sonrası, ünlü Türkücü Arif Sağ’ın, “Devletten alacaklı gitti. Çünkü devlet telif haklarıyla sanatçısını korumadı” açıklaması bir tartışma başlattı.

Hürriyet'ten Aslan Batur da, 1950’li yılların sonunda ilk plağını çıkaran ve bugüne kadar 30’dan fazla albüme imza atan Neşet Ertaş'ın hakları konusunu, Müzik Yapımcıları Birliği (MÜYAP) Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Forta ve Ertaş’ın yapımcısı Hasan Saltık'a sordu.

"ELVIS KADAR KAZANIRDI"
Forta, şunları söyledi:
“MÜYAP olarak Neşet Artaş’a ait bütün şarkı, plak, kaset ve CD haklarını koruyoruz. Kendisi besteci ve yorumcu olduğu için Mesam’dan da hakları korunuyor. Yaygın bir repertuarı var.

Telif pastasından hak ettiğini yediğini söyleyemem. Bugün Ertaş hayatını ABD’de sürdürüyor olsayldı bir Paul McCartney ya da Elvis Presley gibi kazanıyor olacaktı. Çünkü McCartney ya da Presley o ülkelerin yerel müziği için ne ifade ediyorsa, Ertaş da bizim için o derece değerli. Bugün Elvis de McMcartney de sıkı korunan telif hakları sayesinde her yıl 30 milyon dolarlık telif hakkı alıyor. Türkiye’deki telif hakları cılızlığı Ertaş’ı da kurban etti.”

"SAHTE KASETLERİ SATILDI"
Saltık ise Ertaş’ın telif haklarını almak için Almanya’ya gidip oğlu Muharrem Ertaş’ın kapısını çaldıklarını anlattı. Saltık şu bilgileri verdi:

“1990’lı yılların sonunda, Almanya’ya oğlunun yanına gittik. Neşet Bey ile de orada tanıştık. Kendisine şarkıların hakları dışında, satıştan da telif vereceğimizi söylediğimizde çok şaşırmıştı. ‘Türkiye’den Almanya’ya kasetlerim geliyor. Bunlardan haberim yok, nasıl oluyor?’ diye sordu. O Almanya’dayken, bazı şirketler korsan olarak albümlerini yayınlıyordu. Halbuki 1980-1990 yılları arasında çıkan yasal kasedi çok azdı.


Onu son dönemde en çok üzen şey Aşık
Ali İzzet’e ait olan Mühür Gözlüm şarkısını izinsiz kullandı diye İzzet’in torunları
tarafından açılan dava oldu. O dönem
İzzet’in bestelemesi için Ertaş’a getirdiği
şarkı daha sonra Ertaş’ın sesinden
meşhur oldu. Davayı biz kaybettik. 40 yıl
önceki bir olay için açılan bu dava Ertaş’ı
çok üzdü. Karar çıktı, Ertaş’a 70 bin lira
ceza kesildi. Onu da biz ödeyeceğiz.

Hasan Saltık
Bizden yardım isteyince avukat tuttuk. Kasetleri incelediğimizde çoğunun sahte evrak düzenlenerek basıldığını tespit ettik. O dönemde de telif hakları olmadığı için çok büyük zarara uğradı. Ancak Neşet Bey kimsenin hapse girmesini istemedi ve sadece tazminat talep ettik. Kazandığı parayla da kendisine gecekondu satın aldı."

1 GECEKONDU, 1 DAİRE, 1 APARTMAN
Neşet Ertaş ile patron-işverenden çok bir ağabey kardeş ilişkisi yaşadıklarını belirten Saltık, “Benim bildiğim kadarıyla bugüne kadar kazandığı paralarla kendisine İzmir’de bir gecekondu, 3 katlı bir apartman ve Almanya Köln’de bir daire satın aldı. Onun dışında ne kadarlık bir kişisel serveti olduğunu bilmiyorum ama çok da büyük parası olduğunu zannetmiyorum” şeklinde konuştu.

Toplum olarak bizlerde ikiyüzlüyüz,  sanatımıza ve sanatçımıza öldükleri zaman çok sevdiğimizi söylemek ne onların topluma kazandırdıkları sanatsal değerlerin toplumca tam karşılığı olur , nede sanatçının yasal kişilik ve telif haklarının gene biz toplum tarafından güvence altına alındığının  göstergesi olur.

Toplumsal duyarlılığımızı daha geniş tutarak,  içimizden çıkan sanatçı ve buna benzer sporcu, bilim adamı v.b. üstün nitelikli şahsiyetlere en azından batı ülkeleri (ingiltere, abd, fransa v.b.) kadar sahip çıkmalıyız

sevgiler...saygılar...
yenilmek te iyidir, mühim olan her seferinde yenilsende , daha iyi olarak yenildiğini bilmektir


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
2658 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 26, 2007, 09:57:05 ös
Gönderen: zarathustra
18 Yanıt
10977 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 07, 2008, 07:24:49 ös
Gönderen: Mozart
12 Yanıt
8182 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 05, 2018, 01:31:10 öö
Gönderen: karahan
3 Yanıt
6058 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 31, 2010, 10:39:44 öö
Gönderen: Supeluta
0 Yanıt
2127 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 22, 2011, 12:05:01 öö
Gönderen: hakan_34_06
2 Yanıt
3162 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 31, 2011, 02:16:38 ös
Gönderen: park10
3 Yanıt
3012 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 14, 2013, 07:40:52 öö
Gönderen: ruzber
16 Yanıt
16985 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 27, 2015, 07:33:53 ös
Gönderen: ozkann