Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: ARAP DÜNYASINDA (İslâm ile birlikte) “TAŞ” - 3  (Okunma sayısı 2562 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mayıs 22, 2010, 04:08:15 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



İslâm öncesi Arap inançlarında da dinsel merkez Mekke idi. Ptoleme’nin “Corpus Hermeticum” adlı yapıtında “Makoraba” olarak geçer. Sabii dilinde “tapınmak” anlamına gelen Makuraba’dan türetilmiş bir sözcük olduğu söylenir. Başka bir deyişle, Mekke başlangıçta bir dinsel tören merkeziydi. Kent zaman içinde bu merkezin çevresinde kurulup genişlemiştir.

Kutsal toprakların, Hima’nın ortasında Kâbe bulunuyordu. Üstü açık bu yapının köşelerinden birine gökten indiği kabul edilen ünlü Hacret-ül Esved yerleştirilmişti. Taşın tavaf edilmesi, bugün onun olduğu gibi İslâm öncesi çağda da Mekke’nin birkaç kilometre uzağındaki Arafat’a yapılan yıllık hacın önemli ritüellerinden biriydi.

Kâbe’nin tanrısının Allah olduğu kabul ediliyordu. Ancak önemli üç kutsal varlık daha vardı. Bunlar Orta Arabistan tanrıçalarıydı: Menat (kader), Lad (ilâhe) ve Uzza (kudretli)… Bu tanrıçalar, Allah’ın kızları olarak kabul edilirdi.

Kâbe, binlerce yıldan beri değişiklikten değişikliğe uğramış bir tapınım merkeziydi. Kâh genişletilmiş kâh yıkılmış, yeniden yapılmış, süslenmiş ve sık sık onarımdan geçirilmişti. Adından da anlaşılacağı üzere bir küp (zar) biçiminde olması gerekirken, bugünkü haliyle bir kare prizma şeklini almıştır.

Hacret-ül Esved adlı kutsal kara taş, Kabe’nin doğusuna monte edilmiştir. Bu nokta, tavafın başladığı ve sona erdiği yerdir.

Çeşitli anlatımlardan, çok eski zamanlarda Kâbe’nin içinde kurumuş bir kuyu bulunduğu anlaşılmaktadır. Araştırmacılar, ziyaretçilerin getirdikleri armağanları bu kuyuya attıklarını ileri sürer.

Kuyunun üzerinde konumlandırıldığı anlatılan ağaçtan yapılmış güvercinin Iştar ve Arapların toprak anasını temsil ettiği, ayrıca burada Hubal adlı bir put daha bulunduğu belirtilmektedir. Hubal adlı tanrının adı Lat, Uzza ve Monat ile bir anılır.

Zem zem kuyusunun kuzeybatısında, Kâbe’nin giriş kapısının karşısında yer alan, Taberî tarafından Hz. Ömer zamanında yerleştirildiği belirtilen bir başka taş daha dikkati çeker. Hz. İbrahim’in makamı olarak bilinen bu taştan Kuran-ı Kerim’de de söz edilir.

Cahiliye döneminden aktarılan bir başka ayrıntı da gene Mekke’ye ilişkin olup,  İsaf ve Naila adlı karı-koca tanrılarla bağlantılıdır. Cezalandırılarak taşa döndürüldüklerine inanılan bu heykellere kesilen kurbanların kanlarının sıvazlanması eskilerden gelen bir gelenekti. Bu dönemin inançlarında, kurbanın üzerinde kesildiği ve kanı ile sıvandığı sunak ya da mihrap simgesinin çok önemli bir yer tuttuğu anlaşılmaktadır. “Nuçb”, “Ançab” ve “Ghari” diye adlandırılan bu sunak taşı, eski kültürlerde görülen Omphallos ve kutsal taşlar ile aynı simgesel açılımları içermekteydi. Araplar, yemin etmek gerektiğinde erken tanrı ya da tanrıça ile çevresindeki Ançab (mihraplar) adına yemin ederdi.

Heredot, Arapların yemin ederken aldıkları taşla parmaklarını kesip, bunları giysilerinden kopardıkları parçalara bandıktan sonra bu bez parçası ile ayaklarının dibindeki yedi taşı da bununla sıvazladıklarını anlatır. Arapların Diyonisos ve Uranyos’u bildiklerini, bunları kendi kültürlerinin adları ile Orotalt ve Alilat olarak andıklarını belirtir.

20. yüzyıl başlarının Alman din tarihçisi Julius Wellhausen’in anlatımlarından aktarma yapan E. Sever, “İslâmın Kaynakları” adlı yapıtında, Kâbe’nin altındaki Gabgab adlı bir kuyu ve mağaradan söz ederken, bir başka değindiği nokta da Zemzem suyunun Hieropolis’ten geldiği üzerinedir. Ancak bu sözü edilen “Hieropolis”in Mısır’daki Hermepolis olup olmadığı kesinlik kazanmamıştır.

650’li yıllardan başlayarak Müslümanlık ve çevredeki diğer inanç sistemleri arasındaki sürtüşme ve karşılıklı suçlamalardan dolayı her biri ötekinin simgesel açılımlarını batırmaya çalıştığından, her yapıttaki her yazılan hemen “doğru” olarak alınamaz. Bu bağlamda dikkatli olmak, kaynakları ve söylenenleri birbiriyle karşılaştırmak, akıl kullanmak, tüm bunların sonunda bile yanılgı olabileceğini gözden uzak tutmamak gerekmektedir.



ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
1 Yanıt
5304 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 11, 2010, 06:35:00 ös
Gönderen: ceycet
0 Yanıt
6286 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 12, 2010, 02:20:22 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2893 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 13, 2010, 11:44:49 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2749 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 20, 2010, 12:27:18 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2538 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 21, 2010, 12:58:18 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2140 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 24, 2010, 12:39:23 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2457 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 25, 2010, 03:44:53 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2139 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 26, 2010, 06:29:39 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
5775 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 28, 2010, 08:21:37 öö
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
2926 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 29, 2010, 03:40:01 ös
Gönderen: ADAM