Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Masonluğun Evrenselliği - III  (Okunma sayısı 15574 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ekim 25, 2010, 05:34:11 ös
  • Ziyaretçi

Masonluk ile üyelerinin özdeş tutulmasında kalmıştım.

Kısaca bu konuya değinip sözlerimi sonlandıracağım.

Başta da belirttildiği üzere, her mason kuruluşu, yasal yapısını kurulduğu ülkenin yasalarına göre oluşturur. Bu demektir ki  kuruluşuyla birlikte Mason Örgütü ulusal nitelemesine sahip olmaktadır.  Bu ulusallık nitelemesi, o Mason örgütünün üyelerinin ulusallık bilinciyle doğru orantılı olarak anlamlı olur ve çok açıktır ki Masonluğa ulusallık kazandırmaz. Bu aşama kendiliğinden şu soruya neden olmaktadır: Mason örgütünün ve o örgütün üyelerinin ulusallık bilinciyle Masonluğun evrensel boyutu kendi içinde bir çelişkiyi ortaya koymaz mı?

Hayır koymaz. Çünkü Masonluk yurtseverliğe karşı olan bir yapı değildir. Kendi yurduna, kendi ulusuna karşı sevgi ve bağlılık duygularından yoksun bir insanın öteki insanlara sevgi ve saygı beslemesi ve masonluğun humanist ilkeleri doğrultusunda eylemlerde bulunması beklenemeyeceğinden, Masonluk ulusallık bağnazlığı düzeyinde olmayan ulus ve yurt sevgisini yüreklendirir ve bu niteliklerin üyelerinde olup olmadığını sorgular. Her masonun önce kendi ulusunun bireyi sonra insanlığın bir parçası olduğu çeşitli şekillerde bireyin önüne getirilirken hedeflenen de bireyde ulus ve yurt sevgisini pekiştirmektir.

Ulus ve yurt sevgisi, bağlılığı önemlidir. Aday olunduğu andan itibaren önemlidir.

Peki nasıl anlıyoruz bu önem verişi? Şöyle anlıyoruz:

Adayın ulusuna ve yurduna bağlılığına ilişkin görüşlerinin en başta sorgulandığı hep açıklanır. Denebilir ki sürecin belli aşamadan sonrasının devamı bu cevapla yakından ilişkilidir. İşte bu ilişkili olma halini çok önemsiyorum. Çünkü sıralama çok açık: Önce ulusun ve yurdun için ne düşündüklerini bilelim, bilelim ve emin olalım ulusuna ve yurduna bağlısın, sonra… Sonra demek de “tüm insanlığın barış, mutluluk ve gönenç içinde olması, tüm insanların birbirine sevgi bağlarıyla bağlı olması için çalışacağız , bütün bunlar ulusumuzun ve yurdumuzun çıkarlarıyla ters düşmedikçe.” belirlemesini de en başta yapmak demektir. Bu da önem verişi somutlar.

Kısaca Masonluk tüm yer küreyi, tüm insanlığı kapsayan amacına, kendine özgü yöntemlerle dünyanın her yerindeki Mason örgütleri ve Masonlar ile ulaşmak üzere yapısını kurmuştur. Amacı evrenseldir. Ancak yer kürenin her tarafına dağılmış Mason örgütleri ve bu örgütlerin üyelerinin duruşlarının evrenselliği kendi ulusları ve yurtlarının  özelinde anlamlandırılmalıdır. Masonluğun Evrenselliği böyle bir şeydir bence.


Ekim 26, 2010, 04:53:59 ös
Yanıtla #1
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Bu anlatım pek güzel ve yerinde. Eğer ben masonsam şöyle gideceğim demek ki: Önce ben, sonra ailem,  sonra yakın çevrem, sonra içinde yaşadığım toplum, sonra yurt ve ulus, son olarak da tüm insanlık.

Acaba her mason kuruluşu bunu böyle görüyor mu?

Görmeli ama görmeyenler de var.

Kimisindoe olay bireyde bitiyor; kimisi bireyi aşıp yurt ve ulus aşamasına geliyor ama o aşamada şu ya da bu bakımdan Şövanizm demesek bile bir ulusallık bağnazlığına kapılıyor. Üstealik bunu açıkça da belirtmiyor, uygulamasında sergiliyor.

Kimi mason örgütlerine göre ise yurt, ulus falan gibi kavramlar yok Masonlukta; doğrudan insanlık.

Kimilerine bakarsanız, insanlık falan da yok. İnsan dediğin nedir ki? İnsanın bu dünya yüzündeki asal işlevi nedir, ona bakmalı. Masonluğun amacı da o asal işlevi gerçekleştirmek üzere hizmet üretmek olmalı.

Sonra antimasonik cephede kimileri çıkmış Masonluğun dünya yüzünde dünyayı yöneten bir egemen güç olduğunu ileri sürüyor; bu bağlamda birçok komplo senaryoları düzenliyor.

Keşke olsa diyesim geliyor ama olmadıoğı gibi olacağı da yok; en azından yakın gelecekte.





 
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ekim 26, 2010, 05:18:22 ös
Yanıtla #2
  • Ziyaretçi

Sayın Adam,

Anlamadım, Mason kuruluşlarından bazıları ulus ve yurt sevgisini sorgulamayı yok mu sayar? Onlara göre ulus ve yurt hakkında görüşü, sevgisi, ulusu ve yurdu için verilecek emeği olmayanlar insalığı  sevebilir mi?  SEVEMEZ, aynı inançta bile olsa SEVEMEZ. Maddenin yapısına aykırı, kanununa aykırı.

Biz "ben"den başlar," ben" olamayan "biz" olmaz. Bu "biz" yurda ulaşır, ulusu kucaklar önce. Sonra, sonra başka uluslar ve en sonunda insanlık. Yoksa nasıl bilecek kendini, kendini bilmeyen nasıl bilecek diğerini, diğerini bilmeyen nasıl bilecek insanlık, farklılık, farklılıkları ayraç yapmamak, kucaklamak...

Sayenizde bir şey daha öğrendim, bu şey anlamaya çalışacağım ama kabul edemeyeceğim bir şey. Bu görüşü bozan bir şey. Herkes sormalı: Ben kimim, diğeri kim?, Farklarımız neler? Bu farklar bizim eşitliğimizi bozar mı? Taş nedir? Yontmak nedir? Berrak görüş nedir? ...

Teşekkür ederim, yazınızla eksiklik tamamlandı.
Saygılarım, sevgilerimle.


Kasım 01, 2010, 11:40:54 ös
Yanıtla #3
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Öncelikle Zaman arkadasa sunumlari icin tesekkür ediyorum ve emegine saglik diyorum. Benim dört tane sorum var cevaplarsaniz( siz"i cogul anlamda kullaniyorum) sevinirim. Bütün insanlarin"bir agac gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardesce"  yasamasini istemek evrensellikmidir? Cevabiniz "evet"se Masonluk bunun neresindedir? Yok eger cevabiniz "hayir"sa Masonlugun evrenselligi sadece aynilar icinmi? Eger Masonlugun evrenselligi aynilar icinse buna gercekten evrensel diyebilirmiyiz? Birde ricam var!!! Lütfen sorularimi "sevgi, saygi" gibi soyut seylere fazla basvurmadan cevaplamaya calisin, cünkü örnegin bütün dinler evrensel olduklarini ve sevgiyle var olduklarini savunurlar ama en büyük katliyamlarda din savaslarinda olmustur.
Saygilar ve sevgiler


Kasım 02, 2010, 12:38:07 öö
Yanıtla #4
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 647
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Adam,

Anlamadım, Mason kuruluşlarından bazıları ulus ve yurt sevgisini sorgulamayı yok mu sayar? Onlara göre ulus ve yurt hakkında görüşü, sevgisi, ulusu ve yurdu için verilecek emeği olmayanlar insalığı  sevebilir mi?  SEVEMEZ, aynı inançta bile olsa SEVEMEZ. Maddenin yapısına aykırı, kanununa aykırı.

Biz "ben"den başlar," ben" olamayan "biz" olmaz. Bu "biz" yurda ulaşır, ulusu kucaklar önce. Sonra, sonra başka uluslar ve en sonunda insanlık. Yoksa nasıl bilecek kendini, kendini bilmeyen nasıl bilecek diğerini, diğerini bilmeyen nasıl bilecek insanlık, farklılık, farklılıkları ayraç yapmamak, kucaklamak...


Bize hakim gücün varolduğu günden beri dayatılan, sanki doğruymuş ve sorgulanamazmış gibi öğretilen şeylerden biriside şu berbat sıralamadır. Dinler bunu emreder, kanunlar bunu emreder, töreler bunu emreder, toplum bunu emreder, anne baba bunu emreder.
İnsan övülmeli; önce kendini, sonra çoluk çocuğunu ailesini, sonra ait olduğu küçük toplumu(bölge, inanç, ekonomik seviye, eğitim seviyesi, vb.) sonra ulusunu ve en sonunda insanlığı.
Şu kendinimizi beğenmişliği bakalım ne zaman bırakacağız.
İnsan kendisinin yarattığı kariyerinin esiri oldu. Herkes isterki belli bir adı, iyi bir seviyesi, oğluna bile muhtaç kalmamak adına belli bir geliri.
Sonra çocuklarının özel olmasını ister, özel yetenekleri olmasını, hayatı çok güzel yaşamasını, diğer çocuklardan daha üstün olmasını ister.
Dünyanın bir yerinde tedavi edilebilir hastalıklardan her yıl yüzbinlerce çocuğun ölmesi onu üzer ama kendi oğlu ölünce feryat eder. Oğluna kafasında ayrı bir yer ve önem vermesini kimse sorgulayamaz.
Bu bakış açısı bu kültürde normaldir, doğaldır, olması gerekendir.

Eşinin, akrabalarının, babasının, anasının hep bir ayrıcalığı olmalı. Ailesinden birisi mühendistir veya yüksek rütbeli bir askerdir veya tanınmış bir sanatçı, siyasetçidir.
Bunu istemeyen bu kültürde delidir. Bunu istemeyen bu kültürde sapıktır.
Sonra ait olduğu ufak sınıf, o da çok özeldir. Kürttür mesela, yada boşnak, yada azeri, bunada sahip çıkmalı insan, yoksa toplum ne yapar? nasıl ayakta kalır?.
Sonra ülkesidir, ülkeni sevmiyorsan sen bölücüsündür. ülkeni sevmiyorsan sosyal değilsindir.  Hatta sen bir vatan hainisindir.

Sonrada insanlık. Ahhh o güzelim insanlık, bütün canlılardan üstündür. Ona tanrı ruhundan üflemiştir. O hakimiyet için vardır. O evreni çözebilecek tek bilinçtir. O özeldir. O O'dur. Onun hakimiyet adına yapacağı herşey kutsal, herşey haktır. Evren o çözsün diye varolmuştur.

Ailen adına başkasını öldürdüysen törece haklısındır. Ülken için kurşun sıktıysan, yada başarılı ticaret anlaşmaları yaptıysan lidersindir, öndersindir, örneksindir hatta kahramansındır. Bu başka toplumların zararına olabilir, ama önemli değildir ki.   Önemli olan sen ulusunu düşün, bayrağını düşün, ülkeni düşün.
İnsanlık için bir şeyler yaptıysan dehasındır, bilgesindir, yücesindir.

Bunların hepsi bizim uydurmalarımız, bizim yücelttiğimiz değerler değilmidir?  Hangi birisi doğarken bizimle gelmiştir? Hangi biri zaman içinde, kendi kaypak çıkarlarımız adına kendimizin yıkıp kendimizin geliştirdiği ve yüzümüze gözümüze bulaştırmadığımız şeyler değildir?

"Ben olmayan biz olamaz" lafı, yanlış değilmi? Varoluşu kavrayacak bir bizi bilmeden, ben olmuşsun ne işe yarar?
Bir işe yarar tabi...
Yalnız kalmaya...
Ve gün gelip bütün değerlerimizin çökmesine tanıklık etmemize...
Alıntı

Teşekkür ederim, yazınızla eksiklik tamamlandı.
Saygılarım, sevgilerimle.


Tamamlanan herşey bitmiştir. Onun gelişmesine gerek kalmaz, büyümesine ilerlemesine gerek kalmaz. O artık mükemmeldir.
Ancak gelişmeyen herşey ölüdür.


Saygılarımla..
« Son Düzenleme: Kasım 02, 2010, 12:43:57 öö Gönderen: Prometheus »
Bir yere ait olmayı hiç istemedim. Ya kendim olurum yada başkalarının arkamdan övgüleri ile ölmüş olurum.


Kasım 02, 2010, 12:40:58 öö
Yanıtla #5
  • Ziyaretçi

Soruları tek tek cevaplamaya çalışacağım.

1. "Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşce" Nazım'ın bu dizesini tüm insanlığı kardeşce yaşam olarak belirlediği bir amaç etrafında toplama isteği veya özlemi olarak okuyorum. Tüm insanlığı kapsayan bir cümle olması bağlamında isteği ya da özlemi evrensel. Ancak bir ağaç gibi tek ve hür derken de bu evrensellikte tüm bireysel-ulusal veya hangi kelimeyle bir alt gruba indirgerseniz o alt grubun kendi öznelliğini korumasını da belirlediğinden aynı masonluğun evrenselliği gibi alt grubun öznelliğini korumak suretiyle bir evrensellik düşüncesi. Sınırsız değil buradaki evrensellik.

2. Bana göre Masonluk en azından bazı Büyük Localarda uygulandığı şekliyle farklılıkların belirlenmesi ama ayraç yapılmaması erdemine işaret eder. Bu uygulamada olanlar açısından da kardeşlik, eşitlik  içi tam dolan bir erdemlerdir. Buraya kadar yukarıdaki dizgeye göre masonluğun en azından gelenekçi olmayan uygulamasıyla örtüşme var. Yazımda belirttiğim üzere ve Sayın Adam'ın her büyük locayı kapsayan şekilde belirleme yapmama uyarısını da dikkate alarak bütün insanlığı kapsayan bir amaca sahip olma noktasındaki evrensellik, bütün insanlıkla kendi ulus ve yurdunuz arasındaki zorunluluklarda kırılır söylemimi yineliyorum. Bu kırılmanın Mason açısından bağnazlık derecesinde olmayan bir ulus ve yurt sevgisi sonucu olduğu bence açık.

3.Masonluk değil de Büyük Locaların üyelerinin evrenselliği üzerinde duruyoruz. Büyük Locaların kabullerinde de  çok kabaca iki ayrım var: Gelenekçi görüş ve deyim yerindeyse liberal görüş. Temel farklar ne? Temel farklardan biri  eşitlik ilkesinde. (Burada soru boyutunda konuyu ele alıyorum, yoksa uygulamada yığınla fark olduğunun ayırdındayım) Neden? En basitinden gelenekçi görüşte olanlar kadınların Mason olamıyacağını ifade ediyor. Ülkemizdeki Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Üstadı (ünvanı yanlış söylediysem affedin lütfen) her ne kadar "geleneksel Masonluğun dışındakilere Mason değildir diyemeyiz" dese de bu söylem henüz içselleştirilmiş  değil. (Burada geleneksel derken gelenekçi demek istedi diye yorumlayarak  üstünde durmuyorum. Çünkü masonluğun tüm uygulamalarının  geleneksel olduğunu biliyoruz. Tüm uygulamalar geleneksel ama bazıları geleneksel uygulamaları gelenekçi bakışla ele alıyor, geleneklerini çağa göre değiştiremiyor...)

Konuya döneyim. Kadınları kendi sahip olduğu haklara layık görmeme hali, basitçe eşit değiliz belirlemesi. Böyle olunca gelenekçi Büyük Loca  üyelerinin amacının evrenselliği kendine has bir kırılma noktasına daha sahip olmuyor mu? Oluyor bence. Bu uygulama biçiminde yukarıda  bahsedilen "aynılar" konusu belirgin. Aynılar amaclarını herkes için belirlemiş gibi bir hal var gelenekçi uygulamada. Uygulama ile hedef arasındaki farklılık  da çok haklı olarak hedefi bulutların arkasına saklıyor gibi.

Deyim yerindeyse liberal uygulamada ise eşitlik ilkesi kendini hiç bir kırılma noktası olmadan ortaya koyuyor, dolayısıyla tüm insanlar için dendiğinde tüm insanlar için. Uygulaması da böyle amacı da böyle. Ama evrenselliği yine de üyelerinin ulus ve yurt sevgisi (bağnazlık boyutunda olmayan) ile denemek istemiyor.

Saygılarım, sevgilerimle


Kasım 02, 2010, 12:53:06 öö
Yanıtla #6
  • Ziyaretçi

Sayın Adam,

Anlamadım, Mason kuruluşlarından bazıları ulus ve yurt sevgisini sorgulamayı yok mu sayar? Onlara göre ulus ve yurt hakkında görüşü, sevgisi, ulusu ve yurdu için verilecek emeği olmayanlar insalığı  sevebilir mi?  SEVEMEZ, aynı inançta bile olsa SEVEMEZ. Maddenin yapısına aykırı, kanununa aykırı.

Biz "ben"den başlar," ben" olamayan "biz" olmaz. Bu "biz" yurda ulaşır, ulusu kucaklar önce. Sonra, sonra başka uluslar ve en sonunda insanlık. Yoksa nasıl bilecek kendini, kendini bilmeyen nasıl bilecek diğerini, diğerini bilmeyen nasıl bilecek insanlık, farklılık, farklılıkları ayraç yapmamak, kucaklamak...


Bize hakim gücün varolduğu günden beri dayatılan, sanki doğruymuş ve sorgulanamazmış gibi öğretilen şeylerden biriside şu berbat sıralamadır. Dinler bunu emreder, kanunlar bunu emreder, töreler bunu emreder, toplum bunu emreder, anne baba bunu emreder.
İnsan övülmeli; önce kendini, sonra çoluk çocuğunu ailesini, sonra ait olduğu küçük toplumu(bölge, inanç, ekonomik seviye, eğitim seviyesi, vb.) sonra ulusunu ve en sonunda insanlığı.
Şu kendinimizi beğenmişliği bakalım ne zaman bırakacağız.
İnsan kendisinin yarattığı kariyerinin esiri oldu. Herkes isterki belli bir adı, iyi bir seviyesi, oğluna bile muhtaç kalmamak adına belli bir geliri.
Sonra çocuklarının özel olmasını ister, özel yetenekleri olmasını, hayatı çok güzel yaşamasını, diğer çocuklardan daha üstün olmasını ister.
Dünyanın bir yerinde tedavi edilebilir hastalıklardan her yıl yüzbinlerce çocuğun ölmesi onu üzer ama kendi oğlu ölünce feryat eder. Oğluna kafasında ayrı bir yer ve önem vermesini kimse sorgulayamaz.
Bu bakış açısı bu kültürde normaldir, doğaldır, olması gerekendir.

Eşinin, akrabalarının, babasının, anasının hep bir ayrıcalığı olmalı. Ailesinden birisi mühendistir veya yüksek rütbeli bir askerdir veya tanınmış bir sanatçı, siyasetçidir.
Bunu istemeyen bu kültürde delidir. Bunu istemeyen bu kültürde sapıktır.
Sonra ait olduğu ufak sınıf, o da çok özeldir. Kürttür mesela, yada boşnak, yada azeri, bunada sahip çıkmalı insan, yoksa toplum ne yapar? nasıl ayakta kalır?.
Sonra ülkesidir, ülkeni sevmiyorsan sen bölücüsündür. ülkeni sevmiyorsan sosyal değilsindir.  Hatta sen bir vatan hainisindir.

Sonrada insanlık. Ahhh o güzelim insanlık, bütün canlılardan üstündür. Ona tanrı ruhundan üflemiştir. O hakimiyet için vardır. O evreni çözebilecek tek bilinçtir. O özeldir. O O'dur. Onun hakimiyet adına yapacağı herşey kutsal, herşey haktır. Evren o çözsün diye varolmuştur.

Ailen adına başkasını öldürdüysen törece haklısındır. Ülken için kurşun sıktıysan, yada başarılı ticaret anlaşmaları yaptıysan lidersindir, öndersindir, örneksindir hatta kahramansındır. Bu başka toplumların zararına olabilir, ama önemli değildir ki.   Önemli olan sen ulusunu düşün, bayrağını düşün, ülkeni düşün.
İnsanlık için bir şeyler yaptıysan dehasındır, bilgesindir, yücesindir.

Bunların hepsi bizim uydurmalarımız, bizim yücelttiğimiz değerler değilmidir?  Hangi birisi doğarken bizimle gelmiştir? Hangi biri zaman içinde, kendi kaypak çıkarlarımız adına kendimizin yıkıp kendimizin geliştirdiği ve yüzümüze gözümüze bulaştırmadığımız şeyler değildir?

"Ben olmayan biz olamaz" lafı, yanlış değilmi? Varoluşu kavrayacak bir bizi bilmeden, ben olmuşsun ne işe yarar?
Bir işe yarar tabi...
Yalnız kalmaya...
Ve gün gelip bütün değerlerimizin çökmesine tanıklık etmemize...
Alıntı

Teşekkür ederim, yazınızla eksiklik tamamlandı.
Saygılarım, sevgilerimle.


Tamamlanan herşey bitmiştir. Onun gelişmesine gerek kalmaz, büyümesine ilerlemesine gerek kalmaz. O artık mükemmeldir.
Ancak gelişmeyen herşey ölüdür.


Saygılarımla..

"ben" kişinin kendini kavraması, görebilmesi, eleştirebilmesi, olumluz taraflarını olumluluğa çevirebilmesi,... dır. Başka bir şey değil.  Size özellikle işitilmeyen Dil yazımı okumanızı rica ediyorum. Orada belirtmeye çalıştığım okumaz-yazmazlığı somutlayarak bana çok yardımcı oluyorsunuz.
Saygılarımla


Kasım 02, 2010, 01:13:03 öö
Yanıtla #7
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 647
  • Cinsiyet: Bay

Bakın o sizin bahsettiğiniz "Ben" sufizmdeki bendir.
O "ben" için Yunusum 36 yıl odun taşımıştır. Önce ben gelmeliyim değildir Yunusumum ki. O benciledir, içseldir.
Sizin bahsettiğiniz beniniz bencilliktir. Bu kültür önce kendini kurtar der. Yani arkanı bi kolla önce, sonrada ulaşabileceğin imkanlar dahilinde herşeye sahip çık, hükmek demektir. İşte o ben değil bencilliktir. Ben işte ona karşıyım.

Tekrar söylüyorum. Yunusumun yaptığı gibi bir "ben" bütün evreni anayabildikten sonra gelen bendir. Sizin beniniz ise, ilkeldir yani öncegelendir, o bencilliktir.

İşitilmeyen dil yazınızıda okudum, üzgünüm hiçbir şey ifade etmedi bana. Çok eksik bir bilgi birikimne hapsolmuş. değişmez tabuları kalıpları olan bir yazı bana göre.

Orada belirtmeye çalıştığım okumaz-yazmazlığı somutlayarak bana çok yardımcı oluyorsunuz.
diyerek beni hedef almanız bir anlam ifade etmiyor.
Lütfen boş aşağılamalara girmeyin ve bununla kendinizin haklı çıktığınız övünmelerinde olmayın.Sizde hata yapabilir eksik kalabilirsiniz(tıpkı benim gibi)
Gelin Yunus gibi miskin olalım,
gelin bi çare kalalım,
Gelin baştan aşağı yare dolalım
Gelin önce yanalım

Saygılarımla..
« Son Düzenleme: Kasım 02, 2010, 01:21:35 öö Gönderen: Prometheus »
Bir yere ait olmayı hiç istemedim. Ya kendim olurum yada başkalarının arkamdan övgüleri ile ölmüş olurum.


Kasım 02, 2010, 01:45:21 öö
Yanıtla #8
  • Ziyaretçi

Benim düşüncelerime katılmak zorunda değilsiniz, eleştirilerinizi dikkate almam için de tekrar tekrar ve de tekrar söylüyorum, tanımların birliği içinde olmamız gerek.

saygılarımla


Kasım 02, 2010, 02:11:33 öö
Yanıtla #9
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 647
  • Cinsiyet: Bay

Benim düşüncelerime katılmak zorunda değilsiniz, eleştirilerinizi dikkate almam için de tekrar tekrar ve de tekrar söylüyorum, tanımların birliği içinde olmamız gerek.

saygılarımla
Sizin şartlarınızı, tanımlarınızı, doğrularınız kabul etmiyorum. Çünkü benim bildiklerime göre hepsi yanlış. Böyle bir mecburiyetim yok, Artık beni şartlandırmayı, kurallar koymayı bırakın. Yada yazmayın.

Saygılarımla..
Bir yere ait olmayı hiç istemedim. Ya kendim olurum yada başkalarının arkamdan övgüleri ile ölmüş olurum.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
27 Yanıt
19021 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 05, 2010, 08:29:42 ös
Gönderen: lucifer
14 Yanıt
10644 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 08, 2010, 10:17:45 öö
Gönderen: ZAMAN
4 Yanıt
4226 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 21, 2013, 08:02:02 ös
Gönderen: karahan
7 Yanıt
3783 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 30, 2014, 07:00:54 ös
Gönderen: Kajmeran
4 Yanıt
4587 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 23, 2018, 02:02:57 öö
Gönderen: Zennn
3 Yanıt
4996 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 12, 2015, 07:58:06 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
1864 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 13, 2015, 03:27:43 öö
Gönderen: Risus
8 Yanıt
5006 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 24, 2015, 10:53:36 ös
Gönderen: Risus
3 Yanıt
3046 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 10, 2015, 08:23:53 öö
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
3135 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 25, 2015, 03:25:09 ös
Gönderen: mbulut