Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Evlilik ve(ve ya) Cinsellik Şart mıdır?  (Okunma sayısı 7411 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Nisan 22, 2020, 12:09:20 ös

Bir bireyin ‘hayatta kalabilmesi’ için zorunlu olan bazı şeyler;

1. Yeterli Besin Tüketimi
2. Su
3. Barınma
4. Örtünme
5. Sosyal iletişim, sevgi.
6. Üreme? Cinsellik? (Bu madde bence hayatta kalmak için anlamlı değil. Ama hayatın devamı için gerekli olabilir.)

Burada sıkıntılı bir konu olan 6. maddeyi tartışmak gerek. Hayatta kalmak için ürememiz gerekli midir? Cinsellik gerekli midir?

Cinselliğin ayıp olup olmaması değil kastım. Bence cinsellik kâmil insan olma yolunda aşılması gereken önemli bir duvar.

Tabiki evli çiftler için karşı cinsi, cinsel açıdan mutlu etmeyi bilmek, bu konu hakkında bilgi edinmek gereklidir. Bu eşine saygı göstergesidir aynı zamanda. Ama evlenmemekte bir seçenektir. Cinselliği komple yok saymakta...

Kendi açımdan evliliği düşünmüyorum. Yaklaşık 5-6 yıldır da hiç bir cinsel ilişki yaşamadım, yaşamak istemedim, uzak durdum. Ve şükür oldukça mutlu bir hayatım var şu an.

Bir kadınla tabiki oturur konuşurum, arkadaş olurum, ama hepsi o kadar. Daha ilerisini düşünmüyorum artık.

Sizce evlilik ve cinsellik olmazsa olmaz mıdır? Batîni doktrinde evlilik ve cinsellik nasıl konumlandırılır?

Sevgiler.
« Son Düzenleme: Nisan 22, 2020, 12:20:57 ös Gönderen: Mandıra Filozofu »
Errare humanum est.
Ayıplı Müzmin öğrenci


Nisan 22, 2020, 01:10:21 ös
Yanıtla #1
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 187
  • Cinsiyet: Bay

( Abraham Twerski) Kavramlara bakisi zenginlestirmek adina... simdi o'na sorsan belki daha degisik anlatir... videonun altinda da yorumlar acisindan cesitlilik vardir.

www.youtube.com/watch?v=8W8s55rzFAg


Nisan 22, 2020, 01:32:03 ös
Yanıtla #2
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 102
  • Cinsiyet: Bay

Merhabalar.   
Kendi fikrimce, cinsellik eğer düzenli ise, mutluluğu artıran bir etkendir. Düzensiz ise, konsantrasyonu azaltan, düşünmeyi ve başka işlerle uğraşı azaltan bir illet. Saplantı haline geldiyse hayata bir et parçası olarak bakan(hem erkek hem kadın) bir sapkın halini alıyorsunuz.
Bakınız, bir çok Budist tapınaklarında cinsellik bir suçtur. Aynı zamanda bir çok rahibelerde de cinsellik tamamen yasaklanmıştır. Bu ve bunun gibi türevler uzun uzun araştırmalar gerektirmektedir düşüncesindeyim.

Saygılarımla,
Biz farklılıklara tahammül etmesini bilmeyen insanlarız. Sevdiğimizi severiz, başkalarının ise bizi sevmeme hakkının olmasına katlanamayız.


Nisan 22, 2020, 01:37:17 ös
Yanıtla #3

( Abraham Twerski) Kavramlara bakisi zenginlestirmek adina... simdi o'na sorsan belki daha degisik anlatir... videonun altinda da yorumlar acisindan cesitlilik vardir.

www.youtube.com/watch?v=8W8s55rzFAg


Çok hoş bir konuşma gerçekten. En önemli cümlesi de verdikçe seversiniz. Öbür türlü sevgiler ‘kendini düşünmekten’ öteye geçemiyor.

Sevgiler.
Errare humanum est.
Ayıplı Müzmin öğrenci


Nisan 22, 2020, 04:14:25 ös
Yanıtla #4
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 289
  • Cinsiyet: Bay

Bana göre cinsellik olmazsa olmaz değildir ama aralıklı da olsa kişi genel olarak daha mutlu bir hayat sürebilir. Sağlık açısından da faydaları olduğu bilinmektedir. Salgılanan hormonlar vesileyle olabilir tabi bunlar.
Evliliğe gelince boşanmış birisi olarak şu an gayet rahat ve mutluyum. Evliliğin de güzel taraflarını yaşadım. Mesela çocuk...
Evlilik konusunda ise Socrates bir filozof olarak demiş ki: "Mutlaka evlenin. Karınız iyiyse mutlu, kötüyse filozof olursunuz".
Saygılar.
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine...


Nisan 22, 2020, 09:03:46 ös
Yanıtla #5
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 75
  • Cinsiyet: Bay

"Evlilik şart mıdır?" sorusuyla "Cinsellik şart mıdır?" sorusu iki ayrı sorudur ve bunları ayrı ayrı değerlendirmek daha sağlıklı olabilir. Ama bundan önce, "şart" kelimesiyle ne kastedildiğine bakmak konu üzerindeki fikirlerimizi belirginleştirmemize yardımcı olacaktır. Burada "şart" kelimesini kullanırken bir insanın yaşamsal fonksiyonlarını sürdürebilecek kadarıyla nelere "ihtiyaç" duyacağını kastederiz. Ancak bununla ilgili şu sorular belirir: İnsan "temel ihtiyaç"lardan mı ibarettir? Yani yaşamsal fonksiyonlarımızı sürdürmek "insan" olmakla eşdeğer midir? Dünya üzerinde bizden başka canlılar da yaşamsal fonksiyonlarını sürdürmeye devam etmektedir. Bunlarla insan arasında farklar var mıdır? Yok mudur? Bu sorular anahtar sorulardır. Çünkü insanın ortaya çıkarmış olduğu dünya, temel ihtiyaçların ötesinde şekillenmektedir. Yani sadece yaşamsal fonksiyonlarımızı sürdürmekten fazlasını isteriz ve yaparız. Bu noktada insan için neyin şart olup olmadığı, tarih içerisinde insanların seçimleri ve alışkanlıkları doğrultusunda değişmiştir ve yaşamsal fonksiyonu sürdürmekten daha da karmaşık istekler, şart haline gelmiştir. (Fazla basit bir örnek: cep telefonu kullanımı şart mıdır? Neden günümüzde herkes bunu bir "ihtiyaç" olarak görüyor?)


Şimdi konuyu bunlardan başka yöne çevirip kendi bedenimize bakalım. Zira cinsellik bedenimize ait bir özelliktir, dolayısıyla bu özellik kendi "doğa"mızın bir uzantısıdır. Peki bu özellik insanın hangi yanıyla ilişkilendirilmiştir? Çoğunlukla, hayvani, bedensel maddi yanıyla. İnsanın tinsel ve manevi bir yanı olduğunu ve bu yanıyla; diğer  (yani hayvani, bedensel, maddi) yanından daha üstün olduğunu savunan bir anlayışın izini tarihte sürebiliriz. Bunu yaptığımızda maddi ve bedensel olanın bir şekilde bastırılması ve hatta belirli dini ve düşünsel sistemlerde cinselliğe ilişkin çağrışımlar uyandırmanın yasaklanmasına kadar gidecek bir dizi yöntemle karşı karşıya geliriz.

Peki varsayalım ki durum gerçekten böyle,yani bir yanda tinsel manevi yanımız, diğer yanda  hayvani, bedensel, maddi yanımız var. Sizce bu ikinci yanı tamamen bastırılması gereken "kötü" bir yan olarak görmek ve bu yanımız tamamen yokmuş gibi davranmak ve cinselliğe ilişkin çağrışımlar uyandırabilecek durumları tamamen ortadan kaldırmak mı daha sağlıklı, yoksa bunu doğamızın bir parçası olarak görmek ve kontrollü bir şekilde cinsellikle iç içe olduğumuzun bilinciyle bunu hayatın normal bir yanı olarak kabul etmek mi daha sağlıklı?

Burada altını çizmek istediğim nokta "cinselliğin normalleştirilmesi" gerektiği. Yani doğamızın bir parçası olan bir konuyu "anormal" olarak göstermek ve bunu insanların bilinç düzeyinden, bilinç altına itmelerine zorlamak onların sadece ve sadece konu üzerinde daha fazla durup daha fazla buna ilgi göstermelerine neden olur. Cinsel istismar problemlerinin en çok bu tür yasaklamaların olduğu yerlerde çıkması baskının sorunu çözmediğine, aksine sorunu büyüttüğüne işarettir.

Evlilik ise bambaşka bir konu. Tamamıyla bir tercih meselesi, kişi bireysel bir yaşantıyı kendisine uygun görüp tek başına devam edebilecek güçte kendisini görebiliyorsa evlenmesine gerek kalmayabilir.

Ancak kimi insanlar yaşantıların her anını biri ile paylaşmak isterler. Bu paylaşım onlara güç verir. Aile olmanın gücü de bu beraberliğin getireceği kolaylıklarda yatar.

Kısacası evlilik konusu tamamen kişisel yapı ve bu yapıya uygun bir tercih mekanizmasına bağlı bir konudur.
Race of man!
The errors of a wise man make thy rules
Ye shall see
Rather than the perfection of the fool


Nisan 22, 2020, 09:16:59 ös
Yanıtla #6

İnsanoğlunun bilişsel evriminde bir üst basamağın cinsellikten belki de bir miktar uzaklaşmak olduğunu düşünmekteyim. Tamamen kalksın demiyorum. Ama nasıl yemek konusunda oruçla terbiye oluyorsak(ki nitekim oruç tutmayı başaramıyorum, tütün bağımlılığım var, ama tabiki bu bir bahane olamaz, hatalıyım.) cinsellik konusunda da ‘kendimizi terbiye etmek’ mantıklı olabilir, en azından ara ara cinsellikten uzak kalmak gerektiğini düşünüyorum.

Sevgiler sayın Oğuz.
« Son Düzenleme: Nisan 22, 2020, 09:40:38 ös Gönderen: Mandıra Filozofu »
Errare humanum est.
Ayıplı Müzmin öğrenci


Nisan 22, 2020, 11:07:44 ös
Yanıtla #7
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 75
  • Cinsiyet: Bay



Sayın Mandıra Filozofu, gelin yazımda belirttiğim şu kısıma beraber tekrar bakalım:

İnsanın tinsel ve manevi bir yanı olduğunu ve bu yanıyla; diğer  (yani hayvani, bedensel, maddi) yanından daha üstün olduğunu savunan bir anlayışın izini tarihte sürebiliriz.

Farkettiyseniz burada tarihte izini sürebileceğimiz "genel" bir anlayıştan bahsetmiştim. Yani kişisel olarak sizin fikrinize karşı bir cevap niteliğinde değildi yazım. Sizin herhangi bir şeyi kısıtlamak istediğinize dair bir iddiada bulunmadım yazıda. Ama başkaları bunu yapıyor mu yapmıyor mu? Bu önemli bir soru.

"Şart" meselesi için de şunu söyleyebilirim. Yaşamsal fonksiyonlarımızı sürdürmek kadarını , yani "temel ihtiyaçları" şart olarak ele almak ve geride kalanlara olmasa da olur demek ne kadar doğru? Dahası cinsellikle üreme türümüzün kendi kendini devam ettirme yolu, yani bu o denli yaşantımızın içinden bir konu ki entellektüel faaliyetlere varmadan çok daha önce gözümüzün önünde olan bir aktiviteydi cinsellik. Eğer yaşamsal fonksiyonlarımızı devam ettirmek kadarı "şart" ise ve bunun dışındaki seçenekler keyfi ise, sıralama bakımından hangi aktiviteyi yapmak daha kolay gelir insana? Cinsellik mi? Entellektüel gelişim mi?

Burada demek istediğim şey "birini boş verelim diğerine tamamen odaklanalım" değil. Elbette bunlar arasında belirli bir denge olmalı. Biri diğerinin tamamen yerini almamalı baskılamamalı. Çünkü sadece maddi bir yanımız yok . Sadece manevi bir yanımız da yok. Her ikisinin bütününden oluşuyoruz. Öyleyse burada denge önemli faktör.


"Terbiye" meselesini ise konuya özgü olarak ayrı ayrı düşünmenin daha sağlıklı olacağını düşünüyorum. Yani "cinsel terbiye" sahibi olmakla, "terbiyeli, görgülü" bir insan olmak arasında fark vardır. İkinci saydığım, "davranışsal veya entellektüel bakımdan belirli bir olgunluk içerisinde hareket etmekken, "cinsel terbiye", cinsel aktivitenin ne olduğunu ve sınırlarının ne olduğunu öğrenmek ve öğretmek ile ilgili bir konudur. Bunun bilişsel evrimle bir alakası olduğunu düşünmüyorum. Çünkü bilişsel evrim adı üzerinde bilişsel bir konudur, cinsellik ise bedensel bir konu.Tabi ki bunlar subjektif konular, burada ne kadar üzerinde durursak duralım "cinsel terbiye" gibi bir konunun içinden çıkamayız. Çünkü son raddede dünya görüşü birbirinden farklı olan ebeveynlerce açıklaması yapılan (veya bazen çekinilerek üzeri örtülen) bir konu bu. Devletin verdiği eğitim de üzeri kapalı bir biçimde olunca konu yine öğrenenin kendisine kalabiliyor. Önemli olan bir ebeveyn olarak zamanı geldiğinde bunu konuşabilecek, doğru kelimeleri seçebilecek bilgi birikimine ve olgunluğa sahip olmak...Öğrenen olarak ise, aşırılığın bize zarar verip vermeyeceği konusunda dikkatlice düşünmek.

Kısacası, son noktada denge'nin önemli olduğunu ve bu noktada uzlaşabileceğimizi vurgulamak istiyorum.
Race of man!
The errors of a wise man make thy rules
Ye shall see
Rather than the perfection of the fool


Nisan 23, 2020, 01:30:47 öö
Yanıtla #8
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 75
  • Cinsiyet: Bay

Misal İnsanoğlu’nun gelecekte oluşacak toplumlarının belki de cinsiyetsizlik ile ve yapay döllenme ile ilerlemesi?

Diyelim ki insanlar için böyle bir ihtimal söz konusu oldu. Cinsiyetsizlik ile veya yapay döllenme ile devam etmenin kararını kim verecek? Herkes için geçerli olacak bir durumdan bahsediyorsunuz. Yani burada başka bireylerin yerine de karar alınmış olunur. Aslında her bir ütopya, gerçekleştirilebilmesi için kontrol gerektirir. Bu kontrol mekanizması da başkaları için onu bir distopyaya çevirir.

O zaman hayatın devamı için cinselliğe gerekte kalmaz. Düşünsenize erkekler arasında bir rekabet olmayacak, kadınlar arasında da... Karşı cinsler arasında da...

 Ben sorunların kaynağının cinsiyette yatmadığını düşünüyorum. Farklı düşünüp farklı yollardan gidebilecek ayrı ayrı bireyler olduğumuz sürece, cinsiyetsiz de olsak, insanlar fikir ayrılığı yaşamaya, birbirini kıskanmaya, senin-benim kavgasına, hatta ve hatta öldürmeye devam ederlerdi.


Bu topumsal iyiliğin artmasına, çıkarcılık ve bencilliğin önlenmesine, gereksiz öfke, sinir ve ya şehvet gibi kötücül dünyevi isteklerden uzaklaşılmasına neden olmaz mı? Ve daha bir çok pozitif etkiye...


Bencilliğin kökeninde diğer insanlardan ayrı bir birey olmak yatıyor. Yani pekala cinsiyetsiz bir varlık da bencil ve çıkarcı olabilir.

Bir isteğin dünyevi olması tek başına onu kötü mü yapar? Hazlarımızın bir çoğu bedenseldir yani maddidir. Bize mutluluk veren bu hazların kötü olduğunu söyleyebilir miyiz?

Öfkeyi ve siniri ortadan kaldırdığımızda insanlar birbirini öldürmeyi bırakacak mı? Çünkü soğukkanlı bir biçimde, düşünsel olarak bunu gerekçelendirerek de öldürebiliyor insanlar birbirini. Unutmamak gerekir ki öfke, fikirler ve eylemler konusunda uzlaşmazlığa düşmekle ortaya çıkar. Biri istemediğimiz bir şey yaptığında veya söylediğinde buna eşlik eden duygudur öfke. Buradaki duyguyu ortadan kaldırmak, onun geri planındaki uyuşmazlığın kendisini ortadan kaldırmaz.

Son mesajınızda yazdıklarınızla uzlaşabileceğimiz tek noktanın, bencillik ve çıkarcılığın önlenmesine ilişkin gereklilik olduğunu söyleyebilirim.
Race of man!
The errors of a wise man make thy rules
Ye shall see
Rather than the perfection of the fool