Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Mustafa Suphi"lerden Cumaertesi Annelerine Cumhuriyetin Kirli tarihi  (Okunma sayısı 2714 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Aralık 02, 2012, 10:40:28 öö
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

.Cumartesi Anneleri: Bir mezar taşı kaç hafta, kaç anne eder?
Son güncelleme: 24 KASIM 2012 - TSİ 18:17


İstanbul



27 Mayıs 1995’ten bu yana gözaltında kaybolan yakınlarını arama mücadelesine devam eden Cumartesi Anneleri bugün 400. defa Galatasaray Lisesi önünde, oturma eylemi için bir aradaydı.

Meydanı kaplayan, tramvay yolunu kapatan kalabalık, annelere mücadelelerinde yalnız olmadıklarını hatırlatmak için toplanmıştı.


Gençler, öğrenciler, aydınlar, gazeteciler ve milletvekilleri.

CHP milletvekilleri Melda Onur, Sezgin Tanrıkulu; BDP milletvekilleri Sabahat Tuncel, Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder, İstanbul bağımsız milletvekili Levent Tüzel oradaydı.

Yakınlarını faili meçhul cinayetlerde kaybeden aileler de Galatasaray Lisesi’nin önündeydi.

Toplumsal Bellek Platformu üyeleri; Metin Göktepe’nin kız kardeşi Meryem Göktepe, Metin Altıok’un kızı Zeynep Altıok, Ümit Kaftancıoğlu ailesinden Canan Kaftancıoğlu ve Zeki Tekiner’in kızı Aylin Tekiner…

‘Sadece mezarı olsun’Cumartesi Anneleri’nin en yaşlısı Berfo Ana’nın 31 yıldır aradığı Cemil Kırbayır’ın abisi Mikail Kırbayır’ı seçiyorum kalabalık içinde. Koltuk değneğiyle küçük bir taburenin üzerinde oturuyor.

Konuşmalar başlıyor. 12 Nisan 1981’de gözaltında kaybolan Nurettin Yedigöl’ün hikâyesini, abisi Muzaffer Yedigöl anlatıyor. “Buradan kimseye seslenmiyorum,” diyor vurgulayarak. “Sadece mezarı olsun istiyorum.”

Konuşmalar arasında alkışlamak isteyenler oluyor. Bir kişi uyarıyor: “Burada sessiz bir eylem için bir araya geldik. Lütfen alkışlamayın.”

Emine Ocak"Ülkenin her yerinde mezarlarımız var. Biz burada oturmaya devam edeceğiz, sizinle birlikte."


1995’ten 2012’ye Galatasaray Lisesi’nin önüKalabalık içinde göremediğim bir adam bir şiir okumaya başlıyor. Sözcükleri açık seçik ama anlamakta zorlanıyorum.

Annelerin, kardeşlerin, abilerin ellerinde tuttuğu, büyütülmüş vesikalık fotoğrafların altındaki tarihlere bakıyorum. Yakınları için tarihin donduğu güne…

Vesikalıklar annelerinin kucağında duruyor.

Anneler vesikalıklar yerine bir mezar taşı istiyor 1995’ten beri ve bugün de.

400 hafta 17 yıl etmiyor aslında. Bunun nedeni Cumartesi Anneleri’nin Mart 1999’da polisin sert müdahalesinden sonra oturma eylemlerine ara vermiş olmaları.

Bundan 10 yıl sonra yeniden başlamışlardı eylemlerine. Bu 10 yıllık sürede Galatasaray Lisesi’nin önünde bir araya gelmeseler de aramaktan hiç vazgeçmemişlerdi.

Sevdikleri unutulmasın diye…Sonra Hayrettin Eren’in kardeşi 21 Kasım 1980’de gözaltında kaybedilen abisini anlatıyor. 85 yaşındaki annesinin gelemediğini söylüyor bir özür gibi. “Buradan çok uzakta değil, Gayrettepe’de gözaltındaydı,” diyor. “Gözaltına alındığı gün de, önceki günler gibi mücadele ediyordu,” diyor.

Elindeki vesikalık fotoğrafta, Hayrettin Eren, yaşı 1980’de neyse, o.

21 Mart 1995’te gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak Zazaca konuşmaya başlıyor sonra. Sessizce dinliyor kalabalık.

Sonra başka birisi mikrofonu eline alıyor. Herkesin bildiği adıyla, “Emine Ana”nın sözlerini Türkçeye çeviriyor. “Burada oturan herkes kardeştir,” demiş Emine Ana. “Ülkenin her yerinde mezarlarımız var. Biz burada oturmaya devam edeceğiz, sizinle birlikte.”

Emine Ana, “Sevdiklerimiz unutulmasın diye buradayız” demiş.

Hasan Ocak"Baba Kemalettin Eren’in ömrü oğlunun akıbetini öğrenmeye yetmedi. 24 Ocak 2012 tarihinde bir mezar taşına sahip olamadan, son nefesini ‘Hayrettin’i aramaktan vazgeçmeyin,’ diyerek verdi."

Vesikalık fotoğraflar arasından bir başka ses 400. haftanın son konuşmasını yapıyor. İnsan Hakları Derneği (İHD) Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon’un açıklaması bu.

Okuyan tanıdık bir ses. Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak. “400 haftadır devletin güvenlik güçlerince gözaltına alınarak kaybedilen sevdiklerimiz unutulmasın diye buradayız,” diyerek başlıyor söze... Hayrettin Eren’den bahsediyor açıklamanın sonuna doğru.

Bugün burada olamayan 85 yaşındaki annesi Elmas Eren’in bundan neredeyse iki yıl önceki cümlesini taşıyor meydana. Eren’in Şubat 2011’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşmede söylediklerini aktarıyor: “Senden oğlumun mezarını istiyorum. Tek bir kemiğine bile razıyım.”

Sonra Eren’in babasını anlatıyor Ocak: “Baba Kemalettin Eren’in ömrü oğlunun akıbetini öğrenmeye yetmedi. 24 Ocak 2012 tarihinde bir mezar taşına sahip olamadan, son nefesini ‘Hayrettin’i aramaktan vazgeçmeyin,’ diyerek verdi.”

Mahide Ocak kayıplar bulunmadan ve failler yargılanmadan mücadele etmeye devam edeceklerini söylüyor. “Asla vazgeçmeyeceğiz, asla affetmeyeceğiz,” diye bitiriyor sozlerini.

O bu sözlerini söylediklerinde vesikalık fotoğraflar, gazeteciler, kalabalık bir anlığına donuyor sanki. Gazeteci arkadaşlar fotoğraf çekmekten vazgeçiyor, kımıldananlar duruyor.

Eylem bitiyor. Herkes yakasındaki kırmızı karanfille İstiklal Caddesi’nin diğer yüzüne karışıyor.

Cumartesi Anneleri’nin eylemlerine ilham veren başka kayıpları; Arjantin’i, Plaza Del Mayo annelerinin 30 yıl süren mücadelelerini hatırlıyorum. Bir mezar taşı kaç hafta, kaç yıl, kaç anne eder, diye sorarak yürüyorum.


BBC Türkce



Doğan HIZLAN
[email protected]
23 Kasım 2012Cumartesi Anneleri’nden ‘400 darbe’

ACILARINI dindiremediğimiz, evlatlarına kavuşturamadığımız anneler, evlatlarının akıbetini öğrenemeyen anneler yarın (24 Mart 2012) 400. oturma eylemlerini gerçekleştirecekler.


Cumartesi Anneleri, bizim aciz kaldığımız, devletin elinin nedense uzanamadığı ya da başka kuvvetler tarafından uzattırılmadığı bir bilinmezin içinde bizlere seslerini duyuracaklar. Yine ve yılmadan!

Onların ıstırabı kamusal bir ıstıraptır, dertleri, bir şeffaflığın yok edilişinin utanç belgesinin tanıklarıdır.

O annelerin talepleri neydi?

“Bu uzun soluklu sivil itaatsizlik eyleminin amacı devletin güvenlik güçleri tarafından gözaltında kaybedilen evlatlarının, eşlerinin, kardeşlerinin, anne ve babalarının akıbetlerinin açıklanması, sorumluların yargılanması.”

Bu demokrasinin var olduğu söylenen bir ülkede, yurttaşların en masum, en insani hakkı.

Bunu engellemek, önlemek, seslerini kısmak veya duymazdan gelmek bu ülkede yaşayan herkesi rahatsız eden bir davranış. Ayrıca, bu sessizlik, şüpheleri daha da yoğunlaştıran, devleti şaibeler denizine sürükleyen bir tutum.

Medyaya düşen bir görevi anımsatmalıyız: İnsan hakları konusunun birinci maddesi olan bu istek, medyaya tarihi bir görev yüklüyor. Kayıp yakınlarının seslerini duyurmak, katılımı sağlamak.
   
* * *

CUMARTESİ ANNELERİ konusunu her zaman yazmak gerekiyor. Bu araştırmayı tazelemek, unutma girdabı içine terk etmemek gerekiyor.

Ayrıca her yazı, her haber, yakınların birbiriyle ilişki bağını pekiştirdiği gibi, konuyla ilgili olanları da yeniden haberdar etmektir.

Olayın mağdurları, davanın, araştırmanın, kovuşturmanın peşini bırakmamalıdır. Bu tür dosyaların üstü örtülmemelidir. Çünkü, unutkanlık bunu yapanları güçlendirir.

Oysa gözaltında insanları yok edenler cezalandırılmalıdır ki, bir daha böyle bir insanlık dışı girişime cesaret edemesinler.

400. oturum, insan gücünü aşan ama direncini bileyen bir sayı. Gözaltına alınanların yakınları insani bir ısrarla takip ediyorlar. 400. kez toplanmak, buna daha çok sahip çıkmamızı, dehlizlerde yok olmasını önlememizi gerektiriyor.

Onlar yıllardır “Hepimiz hepimiz için” diyorlar. Herkese önemli bir ders veriyorlar!

400. oturuma katılım için çağırıyorlar bizleri. Yıllardır süren sessizliğe 400 darbe vurmak için.

Cumartesi Anneleri adına bu çağrıyı yapanları da anmalıyım yazımda: Asiye Karakoç, Berfo Kırbayır, Elmas Eren, Emine Ocak, Hanife Yıldız, Hediye Coşkun, Zeycan Yedigöl, Zübeyde Tepe.

* * *
   
ACILARIN dinebileceği, akıbetlerin öğrenileceği günlerin özlemini çekiyoruz.



Cumartesi Anneleri 400. haftasında: Kayıp yakınları anlatıyor...
 




Kaybedilen yakınlarının akıbetini arayan ve adalet mücadelesini sürdüren Cumartesi Anneleri'nin Galatasaray eylemleri 400. haftayı buldu. "Kayıplarımızın faillerini biliyoruz. Son kaybımız bulunana kadar vazgeçmeyeceğiz" diyen kayıp yakınlarıyla yaşadıklarını, mücadelelerini konuştuk.
 
Cumartesi Anneleri'nin her hafta Galatasaray Meydanı'nda yaptıkları oturma eylemleri 400. haftayı buldu. 21 Mart 1995'de Hasan Ocak'ın katledilmesiyle başlayarak eylemleri 400. haftaya giren kayıp yakınlarıyla yaşananları, faillerin ve mezarların bulunması için verdikleri mücadeleyi konuştuk.

"Balıkçıya giderken gözaltına alındı"
 Hasan Ocak’ın kaçırılarak işkence sonucu katledilmesiyle başlayan Cumartesi eylemlerinin en yakın tanıklarından Maside Ocak. Hasan Ocak’ı yitirdikleri günleri şöyle anlattı: “Kardeşim 21 Mart 1995’de gözaltına alındı. En son annemi arayıp yemek yapmamasını, balık alacağını söylüyor. Ablamın doğum günü için pasta alacağını söylüyor. İş yerinden çıkıyor, balık haline doğru giderken sokakta bir yerlerde gözaltına alınıyor. Gözaltına alındığı yeri tam tespit edemedik. Karakollara, hastanelere başvurduk, yanıt alamadık. Onu aradığımız günlerde öldürülüp Beykoz’da ormanlık alana atıldığını öğrendik.”
 
"Gözaltında olduğu hep inkar edildi"
 “TEM’den serbest bırakılanlar Hasan’ı gördüklerini, parmak izi listesinde ismini gördüklerini söylediler. 5-6 tanığı vardı gözaltında olduğuna dair. Ama Hasan’ın gözaltında olduğu hep inkâr edildi, bizde yok denildi” diyen Ocak, gözaltında öldürüldüğünü nasıl tespit ettiklerini ve başlattıkları mücadeleyi şu şekilde aktardı:
 
"Öldürülüp ormanlık alana atılmıştı"
 “Aile ve arkadaşları olarak Hasan’ı sağ istiyoruz diye kampanya başlattık. Diğer kayıp yakınlarıyla birlikte devam ettirdik. Hasan ilk kayıp değildi, son kayıp olmasını istedik. 58 gün böyle devam etti. Hasan’ın cansız bedenine ulaştık, adli tıp kurumunda Hasan’a ait fotoğraflar bulundu. Beykoz’da ormanlık alana atılmıştı, ayakkabı bağcıkları, kimliği, kol saati yoktu üzerinde. Parmağında da parmak izi alınan mürekkepten vardı yani gözaltına alınanlara uygulananlardan. Bu da gözaltında öldürüldüğünün kanıtı oldu.”
 
"Cenazeler dönüm noktası oldu"
 “Açtığımız tüm davalar sonuçsuz kaldı. Biz Hasan’ı kimsesizler mezarlığında bulduk. Hasan’ın ardından Rıdvan’ı da aynı yerde bulduk. Rıdvan da aynı işkencelerden geçirilmişti, tel veya iple boğulmuş ormanlık alana atılmıştı. Hasan ve Rıdvan’ın cenazeleri dönüm noktası oldu. Önümüzde Arjantinli Plaza De Mayo annelerinin mücadele örnekleri vardı, rehber edinerek yola çıktık. İlki 27 Mayıs 1995’de olmak üzere Galatasaray Meydanı’nda oturmaya başladık.”
 
"30 hafta boyunca saldırıya uğradık"
 Galatasaray eylemlerine ara verdikleri dönemi ise Ocak, “Galatasaray’da oturduğumuz ilk günlerde üç talebimiz vardı. Kayıplar son bulsun, kayıplarımızın akıbetleri açıklansın ve failler yargılansın idi. O günler gözaltında kayıpların listesini tutamaz vaziyetteydik. 1999’a geldiğimizde 30 hafta boyunca saldırıya uğradık, gözaltına alındık. Galatasaray bize yasaklanmıştı. 13 Mart 1999’da ara vermek zorunda kaldık” diye anlattı.
 


"31 yıl sonra işkenceyle öldürüldüğü kabul edildi"
 31 Ocak 2009’dan itibaren yeniden Galatasaray Meydanı’nda oturmaya başladıklarını, kayıp dosyalarını açıkladıklarını anlatan Ocak, Erdoğan’la yaptıkları görüşmeyi ve Cemil Kırbayır’ın işkence sonucu öldürüldüğünün kabul edildiğini ise şu şekilde aktardı:

“5 Şubat 2011’de Başbakan’la görüştüğümüzde, ‘Sizin kayıplarınız benim kabinemin sorunudur’ dedi ve geçen bunca zamanda herhangi bir adım atıldı. Cemil Kırbayır için mecliste bir komisyon kurulmuştu. Cemil’in gözaltındayken kaçtığı şeklinde 31 yıl boyunca devletin söylediği yalan kabul edilmek zorunda kaldı. Cemil’in işkenceyle öldürüldüğü kabul edildi.”
 
"Berfo Anne 32 yıldır oğluna ait kemiğin peşinde"
 Cemil Kırbayır’la ilgili açılan soruşturmada yaşanan skandalları ele alan Ocak, “Biz bir mezar arayışı içerisindeyiz. Berfo Anne 32 yıldır oğluna ait bir kemiğin peşinde. Her türlü güç ellerinde, en azından Berfo Anne’ye kemikleri teslim edebilirlerdi. Cemil Kırbayır işkencede öldürülmüştür ama çıkıp mezar yerini açıklamalarını istiyoruz. Bir dava açıldı, davayı yürüten savcılar Cemil’in kemiklerini getirin işkenceyle öldürüp öldürülmediğini ispatlayalım diye ironik cevap verdi” diye anlattı.

"Bir annenin daha eksilmesine tahammülümüz yok"
 Ocak, “75 yıl bekleyecek miyiz bize ait olan kemiklerin nerede olduğunu öğrenmek için? 75 yıl sonra bu davaların üzerindeki 'Devlet Sırrı' ilkesi kalktıktan sonra mı öğreneceğiz kayıplarımızı? Bunları beklemeye ne sabrımız ne gücümüz var. Yan yana olduğumuz, birlikte kayıpları aradığımız anneleri babaları kaybettik. Bir annenin daha eksilmesine tahammülümüz yok. Gözlerinin açık gitmesini istemiyoruz artık” diye konuştu.
 
"Kayıplarımızı sadece biz aramamalıyız"
 "Biz kayıplarımızın faillerini biliyoruz. Son kaybımız bulunana kadar burada olmaya devam edeceğiz” diyen Ocak, şöyle seslendi: “Bugün failleri ortaya çıkartacak güç bu meydanda, bizimle seslerini birleştiren insanların gücüyle olacak. Aradığımız insanlar sendikacıydı, avukattı, öğretmendi, gazeteciydi, öğrenciydi. Sevdiklerimizi sadece biz aramamalıyız. Cumartesi Anneleri 400 haftadır buradan çağrı yapıyor. İnsan onurunu ve yaşam hakkını savunuyorlar. Artık bu insanlarla birlikte muhalif kesimin de bizimle davranması gerekiyor. O zaman kayıplarımızı bulacağız. Kayıpların akıbetinin açıklanmasını ve demokrasiyi istiyorlarsa sadece 400. haftada değil 410., 420. haftalarda da bizimle olsunlar.”
 
Mikail Kırbayır: "Son nefesimize kadar mücadelemiz sürecek"
 Her hafta Galatasaray Meydanı'nda kayıplarını arayan Cumartesi İnsanları 400 haftadır verdikleri mücadeleyi, kaybettikleri yakınlarını anlattı. 5 Ocak 1981’de kaybedilen Cemil Kırbayır’ın ağabeyi Mikail Kırbayır da, “Sadece insanların yaşamına son vermediler. Mezarlarımızı ellerimizden aldılar” diyerek yaşananları özetledi. Kırbayır, “Değişmeyen tek şey, katillerin aramızda gezmesi, yüreğini kaybedenlerin acılarının bitmemesi, devletin vicdanına sahip çıkmamasıdır. Yakınlarımızın failleri, mezarları bulunmadığı müddetçe son nefesimize kadar mücadelemiz sürecek” dedi.

Hanım Tosun: "Galatasaray tüm yakınlar için mezar taşıdır"
 19 Ekim 1995’de gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun, o günden bu yana her yere başvurduklarını ancak hiç sonuç alamadıklarını söyleyerek yaşananları şöyle anlatıyor: “Eşim sivil polisler tarafından gözaltına alındı, evin önüne kadar getirildi biz gördük. Ama bulamadık. Galatasaray bizim için farklıdır, tüm yakınlar için bir mezar taşıdır. Bu devleti sıkıştırmak gerekiyor, zor durumda kalıp adım atsınlar. Tüm duyarlı insanlara sesleniyoruz: Kendilerini 10 dakika bizim yerimize koysunlar.”
 
Kiraz Şahin: "Başbakan daha ne yalan uyduracak?"
 18 Ocak 1996’da kaybedilen belediye işçisi İsmail Şahin’in eşi Kiraz Şahin, “Eşim belediye işçisiydi, nasıl kayboldu bilinmiyor. Ölüsü mü yok dirisi mi yok bilmiyoruz. Eşim kaybolduğunda çocuklarımız 3 yaşlarındaydı, şimdi kızımı evlendiriyorum” dedi. Şahin, şöyle seslendi: “İsmail’e ne olduğunu biliyorlar ama söylemiyorlar. Ölüsünü görmediğiniz zaman umut oluyor. Bilip edenler ellerini vicdanını koysun, ne olduğunu söylesin. Başbakan’la görüştük, netice alamadık. Seçim zamanı gelince bir daha ne yalan uyduracak göreceğiz. Biz 400 haftadır bu yerlerde oturuyoruz ama bıkmayacağız.”
 
Rahime İnce: "Bu kirli savaş son bulsun"
 1999’da kaybolan Yaşar İnce’nin annesi Rahime İnce de şöyle seslendi: “Ben 1999’dan beri yiğidimi arıyorum, helikopterden attılar, getireydiler cezası neyse çekeydi. Ne mezarı, ne cesedi yok. Akan kan dursun, bu kirli savaş son bulsun.”
 
Selin Asker (soL)



Berfo Ana  

 

 Hasan Ocak  

   

 

 


« Son Düzenleme: Aralık 02, 2012, 02:30:33 ös Gönderen: MASON »


Şubat 21, 2013, 05:53:03 ös
Yanıtla #1
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Berfo Ana’yı kaybettik

21 Şubat 2013
 

12 Eylül askeri faşist darbesi döneminde gözaltındayken kaybedilen ve işkencede katledilen Cemil Kırbayır’ın annesi Berfo Ana yaşamını yitirdi. 105 yaşındaki Berfo Ana, 33 yılını oğlu ve oğlu gibi kaybedilen-katledilenler için adalet aramakla geçirdi
 
Cemil Kırbayır’ın annesi Berfo Kırbayır, 12 Eylül askeri faşist darbesinin hemen sonrasında gözaltına alınan ve bir daha kendisinden haber alınamayan oğlu için 33 yıl boyunca adalet ve insan hakkı mücadelesi yürüttü. Önce oğlunu, sonra cenazesini ve son olarak da kemiklerini isteyen Berfo Ana, yılmadan verdiği mücadelesiyle Cumartesi Anneleri’nin simgesi olmuştu.
 
Sağlık durumundaki kötüleşmeye karşın 12 Eylül darbecileri Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın yargılandığı davaya giden Berfo Ana, darbecilere çocuğunun mezarını sormuştu.
 
Berfo Ana’nın ölümünden sonra ailesi bir açıklama yayımladı:
 

105 yaşında, oğlu Cemil Kırbayır’ın kemiklerini 33 yıldır arayan Berfo Kırbayır, bugün 05.00 civarı hayata gözlerini yumdu. En son mide kanseri teşhisi konan, ameliyat sürecini direnişiyle atlatan Berfo Anamız’ın sağlık durumu son günlerde kötüye gidiyordu.
 
Berfo Ana, ömrünün son 33 yılını oğlunun kemiklerini bulmaya adamıştı. Son nefesinde de yine oğlunun adı ağzındaydı. 105 yaşında olmasına rağmen oğlunun katili Kenan Evren’in yargılanacağı 12 Eylül Mahkemesi’ne kadar gitti. Adaletin temsilcisi oldu. Kendi yaşamıyla direnişin temsilcisi oldu.
 
Annemizin, Cemil’in kemiklerini bulmadan toprağa gömülmesine sebep olan herkesin hak ettikleri cezaları almaları için, Kırbayır Ailesi olarak bu mücadeleyi sürdüreceğimizi buradan bir kez daha ilan ediyoruz.
 
Cenazemiz yarın Kars Göle’de defnedilmek üzere İstanbul’dan yola çıkacaktır. Hepimizin başı sağ olsun.
 
Sendika.Org




 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
9 Yanıt
12139 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 20, 2007, 02:25:40 ös
Gönderen: stonememo
9 Yanıt
21052 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 16, 2011, 11:16:33 ös
Gönderen: AMON RA
2 Yanıt
2895 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 02, 2009, 08:56:39 ös
Gönderen: ceycet
15 Yanıt
10611 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 07, 2009, 03:30:50 ös
Gönderen: karahan
49 Yanıt
30209 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 29, 2014, 11:29:47 öö
Gönderen: ABCDEF
15 Yanıt
13243 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 07, 2015, 01:28:57 ös
Gönderen: _SplendouR_
0 Yanıt
3032 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 03, 2010, 09:39:24 ös
Gönderen: Mozart
8 Yanıt
9892 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 09, 2018, 12:28:29 öö
Gönderen: Tık-Tik-Tak
0 Yanıt
4573 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 30, 2010, 02:58:20 ös
Gönderen: karahan
11 Yanıt
13655 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 12, 2014, 04:25:08 öö
Gönderen: resurrected