Sayın "Tik-Tak" yorumunuz için çok teşekkür ederim.
"Kendine yeterince yalan atmayan biri,"ben kimim?" sorusunun cevabına tam manası ile ulaşamaz[/b]" dediniz. Yani ben kimim sorusunun cevabını bulabilmek için ya da bulmaya çalışmak için kişinin kendine yalan söylemesi gerektiğini mi ifade ediyorsunuz?
"[i]Kendine en büyük yalanları atanların kendi yarattıkları benlik kuyusunun en dibinde gördükleri yansımadır[[/i]/b]" diyorsunuz. Yani kişi kendi benini kendi yalanlarının yansımasında mı bulur?
"[b]Kendilerine sağlam yalanlar atmayanlar bu yüzleşmeyi zorunlu kılacak durumu gercekleştirmedikleri için,öylece yaşayıp öle bilirler" diyorsunuz. Yani ben kimim sorusunun cevabıyla yüzleşmek için kişinin kendine yalan söylemesi mi gerekmekte? Yüzleşmenin anlamı yalanların "farkına varmak" değil midir? Kişi yalan söyleyerek benlik kuyusuna giderek batmaz mı?
Ben kimim ? sorusu; saf gercekliği arayanların sorusudur.Var olan en büyük gerceklik ise; "Ölüm"'dür. O yüzden,biraz debresif ve gercekci kişilerin sora bildiği bir sorudur.Tarihimizde ölüm gerceğin de takılan bazı derin düşünürler, cıtayı daha da yükselterek,bilip bilmeden, ölüm sonrası dünyalar hakkında atıp tutmuşlardır.
Yine ironik bir durum ortaya cıkıyor.Tek gercekliği anlaya bilecek kadar derin düşünenler; yine vardıkları son noktadaki ölüm'ü yenmek için,kendilerini ve hemcinslerini kandırıyorlar.
Sonlu olarak oluşmuş bu Evren'de,otomatik olarak her olgu ve düşünce,sonlu ve paradoxsal bir şekilde algılanıyor ve tanımlanıyor; yılanın kuyruğunu yemesi gibi...
Evren'deki evrimsel döngü,geniş bakıldığında,sürekli sonlanan ve sonlandıkdan sonra form değiştirerek yeniden doğan, bir evrimsel değişimin içindeymişiz gibi gözüküyor.Bu durumda ; "yeniden doğuş" mantıklı gibi geliyor.Yinede,bilinmeyen bir dogum hakkında bukadar cok fikir üretmek ise; doğru değil gibi geliyor.